26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Talat Er’den ‘Her daim aşk’ albümü TRT keman sanatçısı ve bestekâr Talat Er’in ilk solo albümü “Her daim aşk” 13 Ocak’ta çıkacak. 1987 yılından beri TRT’de çalışan Talat Er’in 17 ayrı makamda 60’a yakın bestesi bulunu yor. “Her daim aşk” isimli ilk albümünde, sözleri kendisine ait 2, toplam 12 yapıt yer alıyor. 2005 yılından beri müzik yaşamını İstanbul Radyosu’nda sürdüren Talat Er, Kadıköy Beledi Pazartesi 9 Ocak 2017 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr yesi bünyesinde kurulan Talât Er Müzik Topluluğu ile Lions Korosu’nun hocalığını ve şefliğini de yapıyor. Ayrıca sanatçı, 19 Ocak’ta Kozzy Alışveriş Merkezi’nde konser verecek. ‘Bugün yeteneksize13 YIL ALPLER’DEKİ YEDİ HANELİ BİR KÖYDE YAŞAYAN EROL DENEÇ: çağdaş deniyor’ 15 Can erok Erol Deneç, fantastik gerçekçiliğin dünyadaki önemli temsilcilerinden. 55 yıllık sanat yaşamından seçilenleri buluşturan retrospektif sergisi İş Sanat Kibele Galerisi’nde açıldı. 18 Şubat’a kadar sürecek sergi ekseninde Deneç’le hem sıra dışı hayatını hem de sanatını konuştuk. n Sergiyi gezerken merak ettim, resimleriniz böy leyse rüyalarınız kim bi lir nasıldır... İnsan öyle bir bilinmez, EZGİ ATABİLEN öyle gizemli bir varlık ki... Evrenin varoluşundan beri hepimiz vardık, bir yer lerde ve bir şekillerde. Bu sonsuz zama na yayılmış hatıraların hepsini hatırla sak anında çıldırırız. Fakat bu hatıraların hepsi, bu ezeli hafıza bazen kendini ha tırlatıyor. Fantastik sanatçılara bilhassa rüyalar ilham kaynağı oluyor. n Ezeli hafızadan bahsetmişken, siz sanatın da geçmişi, bugünü ve geleceği aynı anda kapsaması gerektiğini savu nursunuz. Nedir bundan kastınız? Köksüz ağaç yaşar mı? Kök Rönesans sanatı. O zaman adamlar resim yapması nı biliyorlardı. Bugün ne kadar yetenek siz, bilgisizse onun yaptığına “çağdaş” deniyor. Yere boya döküyorlar, soyunup boyanın üzerine şöyle bir oturuyorlar, çağdaş sanat oluyor. Boş çerçeveyi sa tıyorlar. İş midir bu?.. Sürrealizm ya da fantastik realizm, mağara devrinden be ri var. Hiç modası geçmeyen bir akım. Mesela Ortaçağ’da yaşayan Hieronymus Bosch. Ya da unutulan bir ressam var dı, Mehmet Siyah Kalem. O güne hitap ettiği gibi, bugüne de hitap ediyor, yarı na da edecek. n Boş çerçeve sanat değil midir, di yorsunuz? Bu 50’li yıllarda dadaizm akımında yapıldı. O zaman boş çerçeveyi sattılar. İç çamaşırlarını kirletip sanat diye sattılar. Ama onları alanların torunları çöpe attı. n Peki acaba yapıtın para edip etmemesi onun sanat olup olmadığının ispatı mıdır? Bugün acentalar var, para verirseniz meşhur ediyorlar. Veya bazı sanatçıları açık artırmalarda satılmış gösterip popüler yapabiliyorlar. Halkın kültür birikimi olmayınca onları sanat sanıp alabiliyor. Bir de sanat eseri alanlar ‘acaba hangisini alsam?’ diye galericilere soruyorlar. Galericiler de işadamları, paradan an lıyorlar ama sanattan anlamıyorlar. n ‘Gerçek sanat’ tanımınız nedir? Gerçek sanat klasik sanattır. Ama her yüzyılın klasik sanatı farklıdır. Bugünün klasik sanatı fantastik realizmdir. Fakat bu zor bir ekol. Çünkü hem hayal gücü hem olağanüstü teknik beceri gerekiyor. Herkeste bu yok. Mesela Salvador Dali döneminde tek ressamdı. O zaman başka ressam yok muydu? Matisse, Picasso... onlar da vardı. Ama onlar daha ziyade grafikerdi. Deneysel resim yaptılar. Ama resim gibi resim, yani Rönesans tekniklerine uygun resim yapan sırf Dali vardı. İşte onlar gelecek kuşaklara aktarıldı. Sa nırım bir yerde benim durumum da Türkiye için öyle... Tabii severek, sanat yapmaya çalışarak yapılan sanattır. Eğer ‘ne yapsam daha kolay satarım’ çabası varsa, ben ona zanaat diyorum. O işadamı olmuştur, sanatçı değil... n 1997’de bir röportajınızda “Türkiye’de fantastik gerçekçilik akımı 10 yıl içinde patlayacak” demişsiniz. Hâlâ patlamış değil... Geç kalmış o zaman. Türk ırkı bir şeyi çok zor kabul ediyor, kabullenince de bırakmıyor. Çağdaş denilen sanata bir saplanmışlar ki... Dünyada fantastik realizmin patlamadığı bir Türkiye kaldı. Çünkü galeriler ellerindeki sanatçıları satmak için yeni bir şeye dur demeye çalışıyorlar. Ama güneş balçıkla sıvanmaz. Türkiye de buna uyanacak. n Sizce Türkiye’de sanatınızın kıymeti bilindi mi? İnşallah bundan sonra olur. 75 yaşına geldim, şimdiye kadarki en ideal mekân bu sergiyi açtığım mekân. Her şeyin bir zamanı var. Belki zamanı gelmiştir artık. İnşallah resim alanlar bu sefer uyanırlar. n Sizce Türkiye’nin gündemi de sürreal değil mi? Enteresan. Fakat her gecenin bir sabahı var. Her çıkışın bir inişi. Şimdi bir gecedeysek, güzel günlerin habercisi bu. Bu zorluklar insanları birbirine kenetleyecek. Ben ümitliyim gelecekten. Ümitli olmasam ne yazar? Ümitli olmak daha güzel... ALPLER’İN ETEĞİNDE İNZİVA HAYATI “Türkiye’de yaptığım ilk resimler ‘Big Bang’ gibi, çok şiddetliydi. Fakat zaman içinde o şevkin azaldığını hissettim. Şehir hayatı biraz içimi boşalttı gibi geldi. Viyana’da bulunduğum yılarda köyden şehre göç başlamıştı. Ben şehir insanıydım ama eşim tabiatı seviyordu. Alp Dağları’nın eteklerinde, şahane manzaralı bir evde yaşadık. Eşim, beş çocuğumuz ve ben. Yedi ev vardı yaşadığımız köyde. Bir tarafa bakıyorduk, orman; dağın tepesinde bir şato, göle aksediyor. Bir tarafta Macaristan manzarası. Orada koyunlarım, kuzularım, arılarım, tavuklarım, ağaçlarım vardı. Gündüzleri bahçede çalışıyor, odun yarıyordum. Kışın resim yapıyor, yazı bahçede geçiriyordum. Avrupa’nın değişik yerlerinde, daha ziyade Viyana ve Almanya’da sergiler açıyordum. Nasıl dayanıyordun köy hayatına derseniz, eşimi çok seviyordum.” Müzayedenin gözdesi Tülay Karavit’in (muratbeser@muratbeser.com) Alpay ‘Gitme’ (Anadolu) Hatırlamak, hatta hiç unutmamak lazım; bir zamanlar bu ülkede böyle adamlar az değildi, atarlı değil, insana (kendine ve aşkına) saygılı aşk şarkıları yazan... Bunların başında da Ankaralı gerçek bir beyefendi portresi çizen, kuşağının tüm efendi özelliklerini boy resminde toplamış bir adam vardı. Usta yorumcu, besteci, söz yazarı Alpay (Nazikioğlu)... Sesindeki buğu ve kendine has Türkçesi ile sanki özlenmek için yaratılmış bir şarkıcıydı Alpay. Ara sıra özlenir; her dinlenildiğinde özlenildiği daha bir anlaşılırdı. Onun sesinde meşki mutlu günlere zaman yolculuğu yapılırdı. Nahif, utangaç, kırılgan; bazen platonik, çoğunlukla içine kapanık ve yalnız şarkıların adamıydı. Ağır bir hüzünle yüklenmiş, melankoliye boğulmuş güzel şarkıların sahibi olan bu altın kalpli ihtiyar romantik şimdi 81 yaşında. Alpay’ın 50. sanat yılı onuruna çıkarılan “Gitme” isimli içinde “Eylül’de Gel”, “Ayrılık Rüzgârı”, “Fabrika Kızı” gibi Pitch Black Process ‘Derin’ (Atlantis Yapım / EMP) Yirmi yıla merdiven dayamış bir topluluk. Önceleri Affliction adı altında müzik yapıyorlardı, son beş yıldır da Pitch Black Process. Dördüncü albümleri “Derin” geçen yıl Dugout Stüdyolarında Daniel Bergstrand (In Flames, Meshuggah, Soilwork) tarafından kaydedildi. Burada Atlantis Yapım tarafından piyasa sürüldü, ancak dünyada efsane topluluk Megadeth’in basçısı David Ellefson’un kurduğu şirket aracılığıyla çıkarıldı. İki tarafın tanışması ise İstanbul’da aynı festivalde beraber çaldıkları esnada gerçekleşmiş. PBP kuruldukları üniversite günlerinden bu yana gitar çalıp vokal yapan Emrah Demirel, gitarcı Kerem İnci, davulcu Fikir Yargıcı, basçı Emre Demirel olarak orijinal kadrosunu koruyan; daha ziyade verdikleri konserlerde ve yaptıkları uzun Avrupa turnesinin sahnesinde pişmiş, olgunlaşmış bir topluluk. İlk albümlerini 2003 yılında çıkarak PBP’nin hayli orijinal bir soundu var; yerel motifleri ve melodileri metal ile buluşturan. ‘Mor Saçlı Kadın’ 38. Beyaz Müzayede 15 Ocak’ta saat 14.00’te Orjin Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek 38.Beyaz Müzayede, çağdaş sanatçıların yapıtlarını sanatseverlerle buluşturacak. 15 Ocak’ta saat 14.00’de Orjin Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek 38. Beyaz Müzayede’de Ömer Uluç’un 1981 tarihli ‘Mor Saçlı Kadın’ isimli yapıtı ilgi çekecek yapıtların başında geliyor. Ömer Uluç’un 1980’li yılların başlarında Beyoğlu afişlerinden esinlendiği ‘Nü ve Şuh Kadınlar’ serisinde yer alan ‘Mor Saçlı Kadın’ yapıtı, 160 bin TL240 bin TL tahmini fiyat aralığı ile satışa sunulacak. Ayrıca müzayedede Tate Modern’de sergisi açılacak olan, ressam Fahrelnisa Zeid’in 1960’lı yıllara ait ‘Abstrait Rouge’ isimli soyut yapıtı da, en çok ilgi çekecek eserler arasında yer alacak. ‘Abstrait Rouge’ yaklaşık 200 bin TL300 bin TL fiyat aralığı ile satışa sunulucak. 38. Beyaz Çağdaş ve Modern Müzayedesi’nde önemli koleksiyonlardan derlenmiş 125 sanatçının 245 sıra dışı ese Ömer Uluç’un ‘Mor Saçlı Kadın’ adlı yapıtı. ri satışa sunulacak. Beyaz Müzayede’de yer alacak yapıtlar, 814 Ocak tarihlerinde Beyaz Müzayede’nin Nişantaşı’ndaki sanat mekânı ‘Beyaz Space’de görülebilir. Müzayedede ayrıca Mübin Orhon, Nejad Melih Devrim, Selim Turan ve Hakkı Anlı’nın farklı dönemlerine ait yapıtları da satışa çıkacak. Arka Pencere yeniden yayında ‘içsel’ heykelleri... Bakırköylü resim ve heykel sanatçısı Tülay Karavit’in 6. kişisel heykel sergisi “İçsel” 13 Ocak’ta İşlik Sanat Galerisi’nde açılacak. Sanatçı Tülay Karavit, heykellerinin merkezine insanın içselliğini koyuyor; hayatın huzur ve gerilim, farklılık, ayrılık gibi çelişkilerini ve bunlardan doğan gerilimleri bütünsel bir bakışla ele alıyor. Yirminin üzerinde karma heykel sergisine de katılan Karavit yapıtlarından, ötekinin her zaman bireyin sarılması gereken diğer yarısı olduğuna dikkat çekiyor. Sergi 31 Ocak’a kadar görülebilir. T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ MÜDÜRLÜĞÜ LA CENERENTOLA */ G.Rossini opera 2 perde 10 Ocak Saat: 20.00 4x4 KUARTETTEN DANSA YOLCULUK */ konser 13 Ocak Saat: 20.00 / 14 Ocak Saat: 16.00 THE RAKE’S PROGRESS * / I.Stravinsky opera 3 perde 21 Ocak Saat: 20.00 (Türkiye Prömiyeri) unutulmaz parçaların bulunduğu 16 şarkılık derleme çalışma daha önce CD formatında yayımlanmıştı. Şimdi ilk kez ikili plak halinde basıldı. 140 gram, açılır kapak ve gayet temiz bir kayıt olarak... İdeal bir koleksiyon parçası “Gitme”, tekrar hatırlamak ve bir daha hiç unutmamak için... Albümün mühim özelliği, İngilizceTürkçe karışık sözlü şarkılar. Yarı metal, yarı gotik bir vokalle söylenen şarkılar arasında özellikle “Halil İbrahim Sofrası” özgün bir yorum. Türkiye’den dünyaya uzanan bir metal yolculuğu bu, siz de bir noktadan atlayın trene... Haftalık film kültürü dergisi Arka Pencere uzun bir ayrılığın ardından yeniden yayınlanmaya başladı. Sadece internet ortaqmında yayınlanan ve ilk sayısını 30 Ekim 2009’da çıkaran Arka Pencere 2016 yılının Mayıs ayına dek 340 sayı yayınlandıktan sonra veda etmişti. yaklaşık 8 ay sonra geri dönen dergi haftalık olarak yayın hayatına kaldığı yerden devam ediyor. Arka Pencere’nin 341. sayısında bu hafta vizyona giren “Snowden”, “Anthropoid”, “The Sea of Trees Sonsuzluk Ormanı” gibi filmlerin eleştirilerini yanı sıra yakın geçmişte vişzyona çıkmış “Tereddüt”, “La La Land Aşıklar Şehri”, “Babamın Kanatları” gibi filmlere daişr yazılar da var. İlk sayının dosyası ise “2016’nın En İyi Filmleri”. KİTAP KURDU İLE CAN HAYLAZLARA KARŞI * K.Korbek Çocuk Müzikali 2 perde 22 Ocak Saat: 14.00 * **Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Bilet satış için: www.dobgm.gov.tr / www.biletiva.com Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi: 0216 346 15 31 / 120 121 C M Y B9 ocak ilan.indd 1 1/4/17 11:42 AM
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear