28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 9 Ocak 2017 KEMAL GÖKTAŞ kemal.goktas@cumhuriyet.com.tr TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ zor söyleşi 11 soru Ümit Özdağ: Saray, ‘Tarih Bahçeli’yiTürkiye’nin çatışma osürrtüakmlıennamesini göze almış affetmeyecek’durumda Anayasa değişiklikleri TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanacak. Oylamalarda gözler özellikle MHP’den gelecek firelerde olacak. Türk tipi otoriter bir başkanlığı öngören değişiklik, MHP’nin sayesinde Genel Kurul’a indi ve eğer referanduma gidecekse bu da yine MHP’lilerin oylarıyla mümkün olacak. Anayasa değişikliğini ve MHP’nin tavrını, bir süre önce genel başkanlığa aday olduğu için partiden ihraç edilen eski Genel Başkan Yardımcısı, Gaziantep milletvekili Ümit Özdağ’la konuştuk. Özdağ’a aynı zamanda hakkında 15 Temmuz darbe girişiminin önemli isimlerinden olan Tuğ. Mehmet Partigöç’ün telkiniyle aday olduğu iddialarını da sorduk. n CHP’ye geçeceğiniz veya yeni bir parti kurma hazırlığında olduğunuz konuşuluyor. Siyasal gündemimde şu an, başkanlık adı altında sunulan ama kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmayı hedefleyen, reislik rejiminin engellenmesi dışında hiçbir şey yok. Gündemimde olmadığı gibi düşüncelerimde de yok. Önce hukuk devletinin, kuvvetler ayrılığının ve parlamenter demokrasinin, üniter milli devleti koruyacak şekilde muhafazasının mücadelesinin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. MHP tabanının büyük bir ekseriyetiyle birlikte bu mücadeleyi veriyorum. n Genel Kurul’da 330’u geçer mi sizce? Çok zor. Yüzde 49 geçer, yüzde 51 geçmez inancındayım. Sadece MHP’de değil, AKP’de de fireler olacağını düşünüyorum. Hatta bu konuda benimle konuşan AKP’liler var, hayır diyeceklerini söylüyorlar. Anayasasız rejim n Niye hayır diyeceklermiş? Bana söyleyenler taslak gelmeden de başkanlığa karşı çıktıklarını söylediler. Ama taslak geldikten sonra MHP’den de AKP’den de karşı çıkanların sayısının arttığını düşünüyorum. Başkanlığın kendisine karşı olanlar var ama bunun başkanlık olmadığını, kuvvetler ayrılığını kaldırarak otoriter rejimin önünü açtığını düşünenler de var. Bence haklılar, çünkü bu önerilen başkanlık bile değil. Kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde, Anayasa bilimi açısından, Anayasadan bile bahsedemezsiniz. Bu Türkiye’yi anayasasız bir rejime sürüklüyor. Tek maddesi var aslında: ‘Recep Tayyip Erdoğan dilediği gibi Türkiye’yi yönetir.’ n AKP, Alparslan Türkeş’in başkanlığı desteklediğini söylüyor. Evet, rahmetli Türkeş 1960, 70’lerde Türkiye’de parlamenter demokrasinin daha emekleme aşamasında olduğu dönemde, bir başkanlık modeli üzerinde düşüncelerini ortaya koydu. Fakat artık 1980’li ve 1990’lı yıllarda parlamenter demokrasiyi tek geçerli siyasal sistem olarak kabul ettiğini açıkladı. n Sizce Bahçeli başkanlığı neden destekliyor? Nedeninin çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Benim için önemli olan sonuç. 10 seneden bu yana ‘Başkanlık girişimi Türkiye’nin bölünmesini beraberinde getirir’ dediyseniz, bunu her zeminde, her fırsatta savunduysanız ve Türk milletine Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi başkanlık üzerinden federasyona sürüklemeyi NECATİ ‘Bahçeli’nin muhaliflerine SAVAŞ iftira üretme stratejisi vardır’ MHP’den ihraç edilen siyaset bilimi profesörü ve bağımsız milletvekili Ümit Özdağ, ‘Zor Soru’ları cevaplandırdı. amaçladığını, ortaya belgelerini koyarak anlattıysanız ve bugün başkanlık sistemini savunuyorsanız, size sorarlar: 10 sene boyunca mı yalan söylediniz, şimdi mi yalan söylüyorsunuz? n Tuğrul Türkeş’in AKP’ye katılmasında Bahçeli’nin onayı olduğu, bir pazarlık yapıldığı söyleniyor. Bunlar size gerçekçi geliyor mu? Ben sadece olan üzerinde konuşmak istiyorum. Sizin söylediğiniz meselenin dedikodu boyutu. Bahçeli istifa etsin n Bir gizli koalisyon olduğunu düşünüyor musunuz? 15 Temmuz’dan sonra görünürlük kazandı ama 1725 Aralık’tan itibaren yargıda, emniyette cemaatçilerin yerini ülkücüler aldı. 1725 Aralık sonrasında yargıda cemaat tasfiye edilirken karşısına sosyal demokratlar, Milli Görüşçüler, merkez sağ ve ülkücülerden oluşan bir koalisyon çıktı. Bu aslında Cemaatin elinden yargıyı alma koalisyonuydu ve bu anlamda yargının tekrar çeşitlenmesiydi, olması gereken bir şeydi. Yeterince olmuş mudur? Olmamıştır. Yargının üzerinde bugün iktidarın bir olağanüstülük baskısı vardır. Bir de güvenlik bürokrasisinde FETÖ’nün tasfiye edilmesinden sonra bazı ülkücü polisler ön plana çıkmışlardır ama 15 Temmuz sonrasında yapılan tasfiyeler içinde ne yazık ki büyük ölçüde ülkücülerin de olduğunu görüyoruz. n Bunların Cemaatçi olma olasılığı yok mu? Ülkücü camia içerisinde FETÖ’cü sayısı belki Türkiye’deki diğer kesimlerle kıyaslandığında en azdır. FETÖ, AKP ile özdeşleşmeden önce, 1990’lı yıllarda çok marjinal ölçüde hem FETÖ’ye yakın hem ülkücü harekete yakın unsurlar bir tercih yapmışlar ve ülkücü hareketle olan bağlarını koparmışlardır. n Burhan Kuzu “Başkanlıkta iki parti olacak” dedi. “AKP ve CHP” dedi. Böyle olacaksa, Bahçeli’nin yaptığı da parti yi intihara sürüklemek değil mi? Bahçeli MHP’nin başında kalarak zaten MHP’yi intihara sürüklüyor. Bahçeli’nin başında olduğu MHP’nin başkanlık sisteminde de şansı yoktur, parlamenter sistemde de şansı yok. Bahçeli, MHP’ye iyilik yapmak istiyorsa, yapabileceği tek şey, genel başkanlıktan ayrılmak ve partiyi demokratik bir kongreye götürmektir. Oysa Bahçeli korumakla ilgili yemin etmiş olduğu anayasayı korumak yerine, bu anayasayı sürekli ihlal eden kişiye anayasayı uyduracak ve bir otoriter tek parti rejimi ve tek adam rejimi kuracak bir değişikliğin önünü açmaktadır. Tarih onu affetmeyecek. n MHP tabanının başkanlığa hayır diyeceğini mi düşünüyorsunuz? MHP tabanı ve tavanı, genel merkezdeki küçük bir grup hariç, yüzde 95’inden fazlası, açık bir şekilde başkanlık rejiminin Türkiye’yi bölünmeye ve tek adam diktasına götüreceğini söyleyerek karşı çıkıyorlar. Referandum olursa, MHP tabanının yüzde 90’ı böyle bir otoriter bölünme anayasasına hayır der. n Referandumda yüzde 50’yi geçemeyeceğini mi söylüyorsunuz? Oldukça zor gözüküyor. Ama Meclis’ten geçmesi daha da zor gözüküyor. Meclis’ten geçerse, hükümetin büyük bir baskı politikası kuracağını düşünüyorum. Medyanın üzerine gidecek. Medya susturulacak. Yeni yeni operasyonlarla başlandı medyayı susturmak, kalanını da susturmak için. Mesela bana medyada büyük bir ambargo var. Hiçbir televizyona davet edilmiyorum. Bir tek Türkiyem TV’ye, Halk TV’ye davet ediliyorum. Çatışma ortamına doğru n Doğan operasyonunun derinleşeceğini mi tahmin ediyorsunuz? Olabilir tabii, bunlar sadece ‘görürsünüz’ baskıları. Daha vahim baskıların olması bekliyorum. OHAL’de Türkiye’yi referanduma götürmek, referandumun siyasi meşruluğunu da ortadan kaldırır. Toplu mun bu kadar yarılmış olduğu bir ortamda, toplumu daha da gerecek bir referanduma götürmek, 15 Temmuz öncesinde devreye giren iç ve dış dinamiklere, bu sefer Türkiye’yi bir çatışma ortamına sürüklemesi için fırsat vermek anlamına da gelir. Bundan büyük ölçüde endişe duyduğum için hem Bahçeli’yi hem de Saray’ı açık olarak defaatle uyardım. Ancak anladığım kadarıyla Saray böyle bir şeyi göze almış durumda ve buna meydan okuyor. Oysa bunu çok riskli görüyorum. Bu tür süreçler kontrol dışına çıkabilir. Allah korusun, beka sorunu yaşadığını söylediğimiz bir ülkede, Sevr dayatması yaşadığını söylediğimiz bir ülkede kontrol altına alamayacağımız karışıklıklarla karşı karşıya kalabiliriz. n AKP, HDP’nin de hayır demesini bir koz olarak kullanıyor. HDP başkanlık için bir pazarlık yaptı. Pazarlığı da HDPPKK adına Abdullah Öcalan yaptı. Özerk bölge üzerinden federasyon modeli öngörülmüştü. Ancak Suriye’deki gelişmeler PKK’nin önündeki alanı açınca, PKK ‘en az federasyon veya konfederasyon görünümlü bir federasyon olmazsa bu süreç devam etmez’ dedi. Böylece anlaşmaları ortadan kalktı. n Mevcut teklif üniter yapıyı öngörüyor. Hatta tek adam demek biraz merkezileşme demek değil mi? 123 ve 126. maddelerdeki değişiklikleri ilk gündeme getiren kişiyim. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile birçok ilin birleştirilmesi mümkün hale getiriliyordu. Ben bu karşı çıkışı yapınca Başbakan ‘Üniter devlette özerk bölge mi olur?’ dedi. Ama üniter devlette olur zaten özerklik. Bu MHP ve AKP tabanlarında da rahatsızlık yarattı. Sonra CHP de gündeme getirdi. Anayasa Komisyonu’nda tamamen kaldırıldı 126’daki değişiklik ama sıkıntı devam ediyor. Çünkü cumhurbaşkanı kararnamesi ile kanun eş hale geldi ve bu devlet üzerinde yapılabilecek değişiklikleri içeriyor. Bu 150 yıldır hâkim olan idarenin kanuniliği ilkesinin kaldırılması demektir. n Darbe girişiminin önemli isimlerinden Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğ. Mehmet Partigöç’ün size genel başkan adayı olmanız vs telkinlerde bulunduğu söyleniyor. Mehmet Partigöç’ü tanıyor musunuz? Tanımam. Adını bile 15 Temmuz’dan sonra duydum. Mesele şu: Ben Ergenekon’da zanlı olduğum dönemde MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, ‘Ümit Özdağ Ergenekoncu olduğu için MHP’ye almadık’ dedi, mahkemeye verdim. Bülent Dirilmez, Genel Sekreter Yardımcısı aynı şeyleri söyledi. Onu da mahkemeye verdim. Sonra birileri, FETÖ’cü savcılarla benim tutuklanmamın pazarlığını yaptılar. 2009 Ocak ayındaki tutuklama dalgası içerisine ben dahil edilmeye çalışıldım. n Kulislerde ‘Özdağ, 15 Temmuz akşamı neredeydi?’ diye soruluyor. Gazeteci Vedat Yenerer, arkadaşım Nevzat Bor, eski Ülkü Ocakları Genel Sekreteri Işıner Hamşioğlu ve Adem diye bir işadamı arkadaşımla birlikte bir mekândaydık. Saat 23.00’te AKP milletvekili Selçuk Özdağ’ı aradım. “Bu FETÖ’cü bir darbe, dayanın kardeşim, direnin” dedim. “Biz direniyoruz, siz de bir açıklama yapın” dedi. 23.05’te Bahçeli’nin özel kalem müdürünü aradım. “Genel başkana iletin, bu FETÖ’cü bir darbe girişimidir” dedim. 23.45’te Bahçeli’nin açıklaması ajanslara düştü. Sonra Nevzat Bor’un evinde buluştuk. Sonra Meclis’e geçmeye karar verdik. Güvenlik Caddesi’ne gireceğimiz sırada Meclis’in ağır makineli tüfek ateşine tutulduğunu duyunca orada bir arkadaşımın evine girdik. Saat 4’de evime döndük ve 7’de Meclis’e geçtik. Genel Kurul salonunda AKP’li Abdulhamit Gül, “Teşekkür ederim destek verdiniz. Aradığınızda Selçuk Bey’in yanındaydım” dedi. Bunları anlatmayı zul kabul ediyorum ama maalesef mecbur bırakıyorlar. n Niye sizinle ilgili böyle bir şey üretme çabası var? Ergenekon’la ilgili niye yaptılarsa aynı... Bahçeli’nin bütün muhaliflerine karşı, dönemin popüler terör örgütü hangisiyse o terör örgütü üzerinden iftira üretme stratejisi vardır. n Size daha önce CIAMOSSAD ajanı olduğunuzu söylediğine dair de bir rivayet var. Bu doğru mu? Ya, demek ki siz de duydunuz. Ben siyasetin ahlaksızca iftiralar üzerinden değil de ideolojik politik zeminde yapılması gerektiğini düşünüyorum. Eğer bu iddialardan bir tanesinde doğruluk payı olduğuna inansalardı, benim partiden ihraç gerekçeme bunları yazarlardı. Ama benim partiden ihraç gerekçem olarak buldukları şey, parti yetkili kurulları karar almadan başkanlığa karşı olduğumu açıklamamdır. Nokta. ‘Bu halimiz, Erdoğan ve Davutoğlu’nun Türkiye’ye hediyesi’ n AKP, terör saldırıları nedeniyle Türkiye’nin ikinci Kurtuluş Savaşı verdiğini söylüyor. Bunun ardından da kendisine yedeklenmeyen, politikalarını desteklemeyen herke si bilaistisna terörist ilan ediyor. Gazetecileri, aydınları ya FETÖ’ye ya PKK’ye sokuyor. Siz mevcut terör meselesini nerede konumlandırıyorsunuz? Geldiğimiz nokta, AKP’nin 14 yıllık devleti içeriden çürüten, dış politikayı mezhepçi çizgiye oturtan, PKK açılımı ile de Türkiye’nin güvenlik sistematiğini yıkan politikaların bir sonucudur. Bu Erdoğan ve Davutoğlu’nun Türkiye’ye ortak he diyeleridir. Türkiye’yi bu noktaya getirdikten ve her seferinde kandırıldıklarını söyledikten sonra, şimdi Türkiye’yi Erdoğan’ın eline tek karar alıcı olarak teslim ederek Türkiye’nin karşı karşıya bırakıldığı ağır krizden çıkarmak mümkün değil. Türkiye İstiklal Savaşı’nı Meclis’le vermiştir. Bugün Türkiye’nin İstiklal Savaşı’nda olduğu görüşü bir abartma ama karşı karşıya olduğu ağır tehdidi de ancak yine Meclis’e dayanarak aşabilir. Oysa önerilen, Meclis’in bitirildiği, güçleri kendinde birleştiren, kontrol edilemez, denetlenemez bir reis rejimi modelidir. Bunun kabul edilmesi mümkün değil. Bu doğru da, demokratik de değil. Bu hukuk devleti anlayışından da çok uzak. Biz İstiklal Savaşı’nı millet olarak hukukun üstünlüğü esasında verdik. Bir idam gerçekleşeceği zaman bile, yargı kararıyla olurdu. Bu devlet de hukukla kuruldu. Bu devletin kendisine yönelik tehditleri savunması ancak hukukun ve parlamentonun üstünlüğü ile olabilir. Çünkü parlamento her halükârda yüzde 100’ü temsil eder. Oysa başkanın alacağı oy yüzde 50, 51, 52’nin ötesine geçmeyecektir. Üstelik diyelim ki anayasa değişikliği geçti, yüzde 51, 52, bilemediniz 53 ile geçecek. Siyaset bilimine giriş kitaplarında anayasaların meşruluğunun yüzde 90’larla olacağı yazılır. Yüzde 60’lara indiğinde meşruluğu tartışmalı hale gelir. Bu kadar kırılgan dönemden geçerken, toplum ağır bir travma yaşarken ve dışarıdan büyük tehditler varken, devlet cihazı zayıflamış ken, bu ülkenin kendisini savunması için, halkının büyük bir bölümünün yüzde 90’nın üzerinde uzlaştığı konuların dışında hiçbir konu gündeme getirilmemeliydi. Tutuklanmaları doğru n Parlamentoya vurgu yaptınız ama HDP’nin 12 milletvekili, Anayasa Mahkemesi’nin Balbay kararına rağmen tutuklandı... Bir parlamenter ‘yargı erkini tanımıyorum’ diyorsa o parlamentonun sahip olduğu korumadan bence istifade edemez. Diğer partilerin genel başkanları, milletvekilleri gittiler, ifadelerini verdiler. Tutuklanmalarında sorun görmüyorum. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear