24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR ‘Komiki Şehir Naşit Bey’ Tuluat tiyatromuzun öncülerinden ve ‘’Komiki Şehir’’ ustalığına erişmiş Naşit Bey’in biyografik oyunu sahnelenecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Gökhan Erarslan’ın yaz dığı “Komiki Şehir Naşit Bey” adlı oyunu bu hafta seyircisiyle buluşturuyor. Ali Yaylı’nın yönettiği oyun, 71114 Ocak tarihleri arasında Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak. Perşembe 5 Ocak 2017 EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘İnsanız, elbette kultur@cumhuriyet.com.tr 15 daha iyisine layığız!’ İngiliz üstad Ken Loach, Altın Palmiyeli ‘Ben, Daniel Blake’ filmiyle vizyonda ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR 80 yaşındaki İngiliz üstad Ken Loach, bu yıl Cannes’da kendisine ikinci kez Altın Palmiye kazandıran “Ben, Daniel Blake” filmine adını veren sıradan bir vatandaşın dramıyla refah toplumunun yaldızını kazıyor. Cannes Film Festivali’nden yayımladığımız söyleşinin gerisi burada. n ‘Uzun metrajı bırakıyorum, belki belgesel yaparım’ dedikten sonra “Ben, Daniel Blake”le geldiniz, anlatmak istediklerinizi bitirmediğinizi düşünebilir miyiz? 50 yıldır çekiyorum, filmlerim çocuklarım gibiler ama sürekli yeni hikâyeler geliyor çünkü mutlu dönemlerde yaşamıyoruz. Küreselleşmeyle birlikte adaletsizlik ve dolayısıyla mutsuzluk arttı, refah vaatleri çöktü. Paul (Laverty) ile sohbetlerimizde sayısız gerçek hikâye çıkar ortaya ve aralarından bazıları süzülür, anlatmak istersiniz. İnsan olduğu sürece sanat da varolacak, ben de sinemayı hiç bırakamayacağım galiba. n Bu film nasıl ortaya çıktı? Paul ile hayatı dert edindiğimiz rutin sohbetlerimizde gençlerin durumunu konuşurken ne kadar zor durumda olduklarını anladık ve derinlemesine araştırmaya karar verdik. Tabii ki yine karşımıza sosyal yardım meseleleri ve kendilerini açlık seviyesinde bulan pırıl pırıl işsiz gençler çıktı ve işin daha korkunç boyutunu gösteren yardım kuruluşu ‘Yiyecek Bankası’ (Food Bank) derken ne yapacağımızı biliyorduk. İnsan genç yaşta eğitim veya siyasete müdahil olamayacak denli bıkmış olabilir mi, korkunç! n İngiltere misali bir refah toplumu imajından sefalet manzarası resmediyorsunuz. Sosyal devlet iflas mı ediyor gerçekten? İnanılmaz gibi değil mi? Etmesi için hiçbir neden yok! Dünyanın en zengin beşinci ekonomisine sahibiz ve zamanında dünyaya örnek olan sosyal devletimiz çoktan çöküşte. Malum yıllardır bunun filmini yapıyorum, her fırsatta. Daha da fenası bunun faturası yine sıradan vatandaşa çıkıyor. Onca zen Paul Laverty: Biraz vicdan biraz matematik! Senarist Paul Laverty, kadim dostu ve yönetmeni Ken Loach ile birlikte çalıştığı 12. film “Ben, Daniel Blake” ile sosyal devletin iflasıyla birlikte sıradan insanın dramına odaklanıyor ve “Zaten insansız ve duygusuz sanat olmaz” diyor. Eski insan hakları avukatı olan Laverty, ilk kez birlikte çalıştığı “Carla’s Şarkısı”ndan bu yana Loach’un peşinden ayrılmamış: “Sinemanın insanlarla kurduğu ilişki muhteşem. Haber bültenlerinde başınızı çevirdiğiniz bir olayı eğer iyi anlatılmışsa sinemada gözden kaçırmıyorsunuz. Bu da insanın dramını geniş kitlelere anlatmak açısından son derece önemli ve üstelik büyülü bir yol”. Bu yıl Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye’yi kazanan “Ben, Daniel Blake”in adını bir kafede takılırken bulmuş, “Toplumsal bir kaos içinde gözden çıkarılan bir bireyi anlatan senaryo yazarken aslında ruhun inceliklerini anlatıyorsunuz. Yani ne kadar kırılgan, gururlu, yalnız, öfkeli ve çaresiz olduğunu. Üstekik haklı olduğu bir konuda. Bunları düşürken hikâyeye konu olan kişinin adını vermek bana iyi geldi. Hiç değilse varolduğumuzu duyurmamız gerekiyordu. Evet, buradayız, o halde öne çıkalım!” Lavertyi her zaman barışçıl olma taraftarı. Nitekim her şeyin basit bir gelir dağılımıyla halledilebileceğinin altını çiziyor, “Biraz vicdan, biraz matematik yeterli. Dünyada hepimize yetecek kadar, hatta ziyadesiyle zenginlik var” diyor. ginlik nereye ve kimlere gidiyor sorusunun yanıtıyla değil devlet yardımının verildiği ihtiyaç sahibi insanlarla uğraşılması zoruma gidiyor. Biz insanız, emek verdik, yaşıyoruz. Hakkımız olmayanı istemiyoruz ve elbette bundan daha iyisine layığız! n Filmin adı çok yalın ve bu nedenle çok güçlü, sıradan bir vatandaşın adını söyleyerek öne çıkması maale sef artık gerçekçi değil düşlerde kalan idealist bir direnişi çağrıştırıyor. Evet, bizi bu duruma düşürdüler. Çünkü artık bireyler yok, kalabalıklar var. Kim bunlar, ne söylüyorlar duyuyor muyuz? Toplum olamıyoruz çünkü fakirler ve zenginler arasında uçurum iyice açıldı. Önce sizi fakirleştiriyorlar, sonra parasız olduğunuz için cezalandırıyorlar. Parasızlığın farkı sanki kül türel bir fark gibi algılanıyor ama düpedüz tüketim toplumu olduk. Sanata çoğu kişi prim vermemeye başladı. Kısacası sistem sizi kenara itiyor, marjinal yapıyor, sonra da bak bana uyum sağlayamadın diyor. Komedi gibi! Sistem bizi sömürmeye ve sesimizi kesmeye odaklanmış. Ama hâlâ sesimiz var, gidişata itiraz edebiliriz. Filmin adı bu nedenle elbette manidar. Teröre karşı yürüyüş çağrısı İstanbul Şehir Tiyatroları’nın eski Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu, bütün sanatçı arkadaşlarını “teröre dur” demek için yürüyüşe davet etti. İstanbul Valiliği’ne yürüyüş izni başvurusunda bulunan Yazıcıoğlu, sanatçı arkadaşlarını 9 Ocak Pazartesi günü saat 17.00’de İstanbul Şehir Tiyatroları’nın önünden başlayıp Şehitler Tepesi’ne kadar sürecek olan yürüyüşe davet etti. “Terör durmadıkça biz de durmayacağız!” diyen Yazıcıoğlu, sanatçıları teröre karşı durmaya şu sözlerle davet etti: “Sanatçıların, toplumda kanaat önderi olduklarına inanıyorum. Bu inançla yeniden harekete geçmek gerektiğini düşünüyorum.” Fakir Baykurt Öykü Yarışması Sarıyer Belediyesi tarafından düzenlenecek olan 6. Sarıyer Edebiyat Günleri kapsamında “Herkesin Bir Öyküsü Vardır” sloganıyla gerçekleştirilen Fakir Baykurt Öykü Yarışması başvuruları devam ediyor. Ortaokul, lise ve yetişkinler olmak üzere üç kategoride düzenlenecek yarışmaya her aday tek öyküyle katılabiliyor. Son başvuru tarihi 3 Mart 2017 olan yarışmada derece alan öykülere ödülleri 121314 Mayıs’ta Kireçburnu Haydar Aliyev Parkı’nda düzenlenecek olan 6. Sarıyer Edebiyat Günleri’nde verilecek. Yarışma çerçevesinde bu yıl ayrıca Tarık Akan özel ödülü olarak fotoğraf makinesi verilecek. Sinemacılara maddi destek 28. Ankara Uluslararası Film Festivali uzun yıllardan sonra ilk kez sinemacılara maddi destek sağlayacağını duyurdu. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin yarışma başvuruları başladı. Son başvuru tarihi 24 Şubat 2017 olarak belirlendi. Festival bu yıl uzun, belgesel ve kısa filmlere toplamda 130 bin TL destek verecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğinde, Halkbank ana sponsorluğun da gerçekleşecek festival, her yıl olduğu gibi bu yıl da “Ulusal Uzun”, “Ulusal Belgesel” ve “Ulusal Kısa” film yarışmaları ile Türkiye Sineması’nın gelişimine katkı sağlayan yapımları teşvik edecek. Ödüller ise şöyle: En İyi Ulusal Uzun Film’e 50 bin TL, Mahmut Tali Öngören En İyi İlk Film Yönetmeni’ne 10 bin TL olarak belirlendi. Belgesel dalında En iyi Belgesel’e 20 bin TL, 2. Filme 10 bin TL, 3. Filme 5 binTL, Kısa Film dalında ise, En iyi Kısa Film’e 10 bin TL, 2. Filme 5 bin TL, 3. Filme ise 2.500 TL destek verilecek. Ayrıca bu yıl ilk kez Almanya Ankara Büyükelçiliği ile “Kadın Hakları İnsan Haklarıdır” temalı Kısa Film Yarışması gerçekleştirilecek. Yarışma kapsamında En iyi Kısa Film’e 10 bin TL, 2. Filme 5 bin TL, 3. Filme 2.500 TL ödül verilecek. Dr. Strange yeni Thor filminde... Hollywood’dan özellikle Marvel’cileri sevindirecek bir haber geldi: Dr. Strange’in yeni Thor macerası olan “Thor: Ragnarok”da boy göstereceği söylentileri doğrulandı. Resmi Disney fan kulübü D23’ün duyurduğu habere göre geçen kasım ayında ilk solo macera sı beyazperdede izleyiciyle buluşan ve ortalamanın üzerinde olumlu eleştiriler alan Dr. Strange karakteri önümüzdeki kasım ayında izleyiciyle buluşacak “Thor: Ragnarok” filminde Hulk ve Thor gibi süper kahramanlarla bir araya gelerek galaksiler arası düşmanlara karşı savaş verecek. Dr. Strange’in bu filmdeki rolünün büyüklüğü henüz bilinmiyor. “Thor: Ragnarok” 3 Kasım 2017’de vizyona çıkacak. Birlik, beraberlik ama nasıl? Herkesin (yani aklı başında olan, mantıklı düşünebilen, düşünce üretebilen, ülkesini seven, sevdiğine inanan herkesin) düşünce birliğine vardığı bir nokta var: Bu kahrolası acıdan, karanlıktan, çamurdan kurtulabilmenin tek yolu birlik ve beraberlikten geçiyor. Birlik ve beraberlik evet ama nasıl? Bir an için geçmiş hesaplaşmaları bir yana bırakalım. Mesela diyelim yeni yılla birlikte mezhepsel, dini ya da etnik tüm ayrımcılığa son veriyoruz... Mesela: Son zamanlarda dilimizden düşürmediğimiz yaşam tarzı etiketlerini bir yana bırakıyoruz... Mesela: Bunları birbirine düşürmeye çalışan oydu, şuydu, dış güçlerdi, iç güçlerdi, o partiydi, bu partiydi demekten vazgeçiyoruz... İnanın milletin tümü değilse de çoğunluk bunu yapabilir. Millet öylesine can güvenliğinden yoksun, öylesine iş ve aş derdine düşmüş, öylesine mutsuz ve umutsuz ki, bu yukarıda sıraladığım “mesela” dediklerimi yerine getirebilir. Yeter ki Meclis’tekiler izin versin... Devlet izin versin... Hükümet izin versin! Kışkırtma doludizgin Oysa terör katliamından bu yana 5 gün içinde yapılan tam tersi. Ağızlardan “birlik beraberlik” sözleri düşmüyor ama kışkırtma, ayrımcılık, milleti birbirine düşürme gayreti doludizgin devam ediyor. Birtakım medyada birtakım yazarlar hâlâ muhalif olan herkesi hedef gösteriyor... Artık kime rastgelirse... Anayasanın değişmez hükmü laikliği öven gözaltına alınıyor! Tanrı aşkına, Halkevleri üyesi stajyerimiz Ayşegül Başar ve Hamit Dışkaya’nın gericiliğe geçit yok demesi, laikliğe çağrı yapması, başkanlık istememesi mi “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyor”; yoksa Diyanet’in tüm camilerin cuma hutbesinde yılbaşı kutlamalarını “gayri meşru” ilan etmesi mi? Bununla ilgili hükümetin bir açıklaması oldu da ben mi duymadım? Erdoğan’a çay vermem diyen Şenol Buran Cumhuriyet’e döndü ama Saray’a gitmem diyen muhtara soruşturma açılıyor... Neden yanımızda değiller? Başta Başbakan, çeşitli bakanlar, bu terörist saldırı karşısında neden bütün dünya bizimle empati kurmuyor, neden Paris ya da Berlin’deki gibi kenetlenip yanımızda yer almıyorlar diye soruyor! İnanması zor ama sanki bilmezmiş gibi ciddi ciddi soruyorlar: Neden mi? Söyleyeyim: Türkiye’de muhalefet eden 144 gazeteci ve yazarın hapiste olduklarını; 177 medya organının kapatıldığını bildikleri için... Attıkları bir tweet, bir sendikaya bağlılık, bir bankaya para yatırmış oldukları için aylardır hapiste çürüyenler olduğu için... Barış isteyen akademisyenler, o akademisyenlere destek veren sanatçılar işlerini kaybettikleri için... Milleti temsil eden seçilmiş 12 milletvekilinin tutuklu olduğunu; 51 belediyeye kayyım atandığını; Meclis’ten HDP’yi kemire kemire yok etme çabalarını bildikleri için yanımızda değiller. Birlik ve beraberlik? Evet, keşke başarabilsek. Ama birlik ve beraberlik kavramının sadece sözde kalmasının asıl nedeni ayrımcılıktır. Ayrımcılığı, kin ve şiddetle, intikam duygusuyla kışkırtmayı sürdürmektir. Ülke için için kanarken, kan gövdeyi götürürken hâlâ Meclis’i yok sayacak başkanlık sistemi ve yaraları kaşıya kaşıya yeni anayasa hazırlama peşinde olmaktır. ‘Nazlıcan: Serin Yayla Çiçeği’ Mahmure Vaizoğlu’nun yazıp yönettiği “Nazlıcan: Serin Yayla Çiçeği”’nin özel gösterimi 7 Ocak saat 20.30’da Sarıkamış Habitat Otel’de yapılacak. Vaizoğlu, “Gazetede okuduğum haber beni çok etkiledi, haberi kestim bir kenara koydum ve yavaş yavaş yazmaya başladım. Daha sonra Erzurum’da Aslı Nemutlu’nun kayak sporunu yaparken vefat etmesi de çok sarsmıştı beni. Bu projeyi yapmayı ve onun anısına itaf etmeyi düşündüm” diyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear