Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Salı 3 Ocak 2017 14 ÖzAgecanr Erdoğan’ı Moskova’ya yaklaştıran nedenler Erdoğan’ın Moskova (ve Putin) ile yakınlaşması AKP’nin kuruluş misyonuna 180 derece ters olmasına karşın, koşullar böylesine beklenmeyen bir sonuç doğurdu. Bunda ABD’nin “Türkiye ve bölge konusundaki hesapları kadar, Erdoğan’ın özel durumu da etkili oldu”. Erdoğan’ı (ve kerhen de olsa AKP’yi) Moskova’ya ve Putin’e yaklaştıran nedenler şunlar oldu: 1) Erdoğan (ve AKP) başlangıçta Gülen’le yürüttüğü, “Türkiye’nin İslamcı yapılanması hareketinde” kendisinin de ifade ettiği gibi Gülen ve ABD tarafından aldatılmıştı. İş FETÖ kanalıyla 15 Temmuz darbe girişimine kadar geldi. Erdoğan’ın güvendiği dağlara kar yağmıştı, arkadan ve içerden vurulmuştu. Bu durum Erdoğan’ın FETÖ’ye ve arkasındaki ABD’ye adeta savaş açmasına yol açtı. Üstelik Rusya (ve Putin) Suriye’de ve bölgede askeri, siyasi ve iktisadi olarak hızlı bir güçlenme içine girmişti. Erdoğan, FETÖ’yü (ve ABD) karşısına alacaksa, yeni ortak Rusya’dan başkası olamazdı. Bütün bunlara Moskova ile yakınlaşmanın Türkiye’ye bu kriz döneminde sağlayacağı ekonomik yararlar da ekleniyordu. Doğalgaz hattı, ihracat, turizm ve nükleer enerji gibi. Soğuk Savaş döneminin eski “Moskova düşmanlığı” bugün, üstelik İslamcı bir siyasetçi tarafından ABD karşıtlığına dönüşüyordu. Bu bir “eksen kayması” idi. 2) Erdoğan, İslamcı yapılanma misyonu içindeki bir siyasetçi olarak Avrupa ve ABD’nin temsil ettiği Batılı değerlerle kavgalıydı. Avrupa yaşam tarzından demokratik değerlere mesafeli, hatta karşı bir çizgide bulunuyordu. Çağdaş Avrupa değerleri yerine İslami değerlerin toplumsal yapılanmada esas alınmasını istiyordu. AKP’nin tamamı değilse bile önemli bir kısmı, taban olarak da arkasındaydı. Bu durum, Erdoğan’ın Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ile sürekli çatışma içinde olması sonucunu doğurdu. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına Avrupa’nın sessiz kalması Ankara için sorun yaratmadı. Ama iş FETÖ ile 15 Temmuz darbe girişimine gelince Ankara sessizliğe bu sefer Avrupa’yla, daha keskin çatışmaların içine girdi. Bütün bunlar ABD ve Avrupa yerine değilse bile “yanında”, işlerin Moskova ile dengelenmesi sonucunu yarattı. 3) Suriye fiyaskosunu Rusya ile telafi: AKP’nin ve Davutoğlu’nun yanlış Suriye politikası duvara çarptı. ABD’nin “sözü” ile Esad ile kavga etmek zorunda bırakılan Erdoğan, “Suriye’de düştüğü yanlışı ”, bu sefer Esad’ın arkasında duran Putin ile anlaşarak düzeltmek istiyor. İnanabiliyor musunuz, ABD (ve koalisyon) ile Suriye’de karşı karşıya gelen Erdoğan, “30 Aralık 2016’da El Bab’da Rus askeri ile ortak operasyon düzenledi” hem de bir NATO üyesi olarak. Erdoğan, Moskova ile yakınlaşarak, Ankara’nın Suriye’de saplandığı bataktan kurtarılmasına çalışıyor. Ancak Suriye’de Ankara’nın IŞİD’e karşı yürütmek zorunda bırakıldığı savaş, Türkiye’ye yılbaşı gecesinde yaşandığı gibi, büyük bir bedeli de beraberinde getiriyor. Ya Kürdistan kumpası? Ankara’nın (ve Erdoğan’ın) aynen Esad meselesinde olduğu gibi “Kürt açılımı” ile ABD ve İngiltere tarafından zor durumda bırakılması sonunda PKK (ve PYD) ile topyekun savaşmak zorunda kalması, AnkaraMoskova yakınlaşmasında etkili oldu. Hele PKKFETÖ ortaklığı ortaya çıkınca. Erdoğan ABD, AB ve Avrupa Konseyi ile adeta çatışma halinde: Moskova (ve Putin) ile yakınlaşarak denge sağlamak çabasında. Ancak Türkiye gırtlağına kadar ABD ve Avrupa’nın siyasi, askeri, iktisadi, kültürel, sportif kurumlarının çok uzun yıllardan beri bir parçası olmuş. Hangi AKP’li bugün çocuğunu eğitim için Rusya, Çin ya da Kırgızistan’a göndermek ister? Hiçbiri… O zaman ErdoğanPutin yakınlaşmasının “altyapısı”, Batı ile “karşıt ilişkilerden” çok farklıdır. Atatürk Türkiye’si Doğu ve Batı arasında bir denge kurmuştu: çağdaş ve uygar dünya neredeyse biz oradayız. “Yurtta barış, dünyada barış” diyerek, karşılıklı çıkarlarımızı korumak koşulu ile diyerek… Türkiye’nin “Batı planlarını” Moskova ile dengeleyebilmesi için içerde, Atatürk Türkiye’sinin laik yapısına bağlı kalması gerekir. İslamcı bir yapılanmayı içerde esas aldığınızda Moskova ile Batı’yı dengeleme planı yürümez. Çünkü Türkiye FETÖ’den IŞİD’e kadar terör örgütlerinin tehdidinden kurtulamaz. Aynen Reina olayında kimi çevrelerin, yılbaşı kutlamalarına karşı çıkıp mazeret aramaları yanlışında olduğu gibi… 3 OCAK 2017 SAYI: 33326 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.49 06.32 06.52 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 08.22 13.15 15.34 17.56 08.04 13.00 15.22 17.44 08.22 13.23 15.49 18.11 Yatsı 19.23 19.09 19.34 yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ “Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)”, komşu iki ülke ile bağlantılı bir terör örgütü… Türkiye Cumhuriyeti’nin (TC) bu ülkelerin yönetimleriyle dostluk içinde, yakın ilişkileri vardı. TC’nin temel ilkelerini Mustafa Kemal Atatürk, “Yurtta sulh, cihanda suKlha!”vveşa“dkinle devlet işlerinin” karıştı rılamayacağı “laiklik” olarak koymuştu. İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, ülkeyi dünyayı kana bulayan “2. Dünya Savaşı’na” sokmayarak, bir Türk’ün “şehit” ya da “gazi” olmasını önlemişti. Ama “Büyük Ortadoğu Projesi” nin başına paraşütle indirilen Sultan hazretleri, MİT TIR’ları ile yangına körükle gidince, “terör kanseri” Türkiye’ye de bulaştı. Şimdi de kalkmış “Türkiye yeni bir İstiklal Harbi veriyor. Milli birliğimiz, toprak bütünlüğümüz tehdit altında…” diyor! HHH Sultanın Şeyhülislam Efendisi 30 Aralık’ta tüm camilerde şu hutbeyi okuttu: “Yeni bir yılın ilk saatlerinin başka kültürlere, başka dünyalara ait yılbaşı eğlenceleriyle israfa dönüştürülmesi düşündürücüdür!” Her şeyden önce “Noel Kristmas” başka, “yılbaşı kutlaması” başka olgulardır. Hıristiyanların peygamberi İsa, 25 Aralık’ta doğdu. Hıristiyanlar İsa’nın doğumunu yılbaşında değil, 24/25 Aralık’ta “Kristmas” olarak kutlarlar. İS 3. yy’ın sonlarında, Antalya Patara’da doğan rahip Nikalaos, denizcilerin “azizi” ilan edildi. ABD’ye yerleşen Hollandalı göçmenler “Noel Baba” adını taktılar. İsa’nın doğum günü, çocuklara hediye getiren bir kimlik yaratıldı. Yılbaşı kutlamasının hiçbir biçimde Özgen Acar Kavşak Müslümanın Müslümana Ettiği! Hıristiyanlıkla ilgisi yoktur. Yılbaşında çam ağacı süslemek Türklerin tarihsel geleneğidir. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ bu gerçeği şöyle açıklamıştı: “Eski Türklerde yerin göbeğinden, göğe kadar bir hayat ağacı tasavvur ediliyor. Bir ucunda gök tanrısı duruyor. Türklerde güneş kutsal, ama tanrı olarak kabul edilmiyor. 22 Aralık’ta gündönümünde, güneş dünyayı yeniden fazla olarak aydınlatmaya, günler uzamaya başlayacak. Türklerin gök tanrısı, gün ile geceyi düzenliyor... 22 Aralık’ta gün geceyi yeniyor. Türkler bu olayı ‘Yeniden Doğuş Bayramı’ olarak kutluyorlarmış. Akçam getirilip eve konuyor, altına o yıl onlara, güzel bir yaşam verdi diye tanrıya hediyeler koyuyorlar. Dallarına da tanrıdan dilekleri için, adak olarak kurdele koyuyorlar. O günlerde şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanıyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyor. Bu âdet Türkler yoluyla Avrupa’ya geçti. Konunun Noel’le alakası yok!” HHH 15 Nisan 2014’te bu köşede şöyle yazmışım: “Pennsylvania’daki Fethullah Gülen zevkten dört köşe olmalı! En çok teşekkürü de herhalde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez almıştır. Görmez, aynı gün Ankara’da Abdul lah Gül için ayrı, İstanbul’da Baş bakan Recep Tayyip Erdoğan için ayrı ‘Kutlu Doğum Haftası’nı kutla ma törenleri düzenleyip her ikisin de de boy göstermeyi becerdi! (…) Feto Efendi’nin neden zevk ten dört köşe olduğunu anlamak için 9 Mayıs 2008’de bu köşedeki ‘Kut lu Doğum Haftası Kimin?’ başlıklı yazımı da anımsamakta yarar var! Ramazan (Şeker) ve Kurban bay ramları, her yıl ‘Kameri (ay)’ takvim Müslüman ülkelerde Yılbaşı kutlaması. ile ‘Miladi’ takvim farkından dolayı 10 gün öne alınarak gerekleri yapı hullah Gülen Efendi doğmuştu! ” lır. Bu uygulama Muhammet’in doğum günü için ‘mevlit’ kutlamalarında da geçerlidir. Ancak Müslüman ülkelerinde yalnızca Türkiye’de, Başbakanlık ve Di HHH IŞİD eylemcisi, sanki Şeyhülislam Efendinin “Yeni yılın başka kültürlere, başka dünyalara ait yılbaşı eğlencelerini” kınamasından cesaret almışça yanet Vakfı’nın kararları ile 1989’da sına Ortaköy’de bir gece kulübünde ‘Kutlu Doğum Haftası’nın kutlanma 39 kişiyi öldürdü, 65 kişiyi yaraladı. sına başlandı. Daha sonra ‘kame Ölen Müslümanlara “şehit” deni ri’ takvimden ‘miladi’ takvime geçile lecek. Ölenler arasında 27 yabancı rek peygamberin doğumu, kimi yıllar var. Müslüman olmayanlara, “ne şe da 2027, kimi yıllarda 1622 Nisan hit oldu, ne de gazi” tekerlemesi ile tarihleri arasında kutlandı. bağlantılı olarak herhalde “Niyazi ol 27 Nisan 1941’de kim doğdu? Fet du” denilecek! Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN Mum ışığı işe yaradı posta@cumhuriyet.com.tr KIVANÇ ELİAÇIK DİSK, Uluslararası İlişkiler Direktörü Görevini kötüye kullandığı ve ailesinin yolsuzluğa battığı ortaya çıkınca yüz binlerce kişi sokaklara çıkıp Cumhurbaşkanı’nın istifasını istedi. Devletin imkânlarının bir tarikata peşkeş çekildiği, yasaların büyük şirketlerin arzusuyla hazırlandığı anlaşıldı. Grevler ve yürüyüşler devam ederken mecliste yapılan oylamayla Cumhurbaşkanı görevden alındı. Şu günlerde Güney Kore’nin yüksek mahkemesi kararı görüşüyor Kore Yarımadası tarihe “Mum Işığı Devrimi” olarak geçecek siyasi bir kargaşaya ev sahipliği yapıyor. Sendikaların, çiftçilerin ve gençlik gruplarının başını çektiği muhalefet “Mum Işığı Nöbeti” adıyla düzenlenen oturma eylemleriyle Cumhurbaşkanı Park’ı protesto ediyor. Siyaset, ticaret, tarikat Park Geunhye, 2012’de merkez sağ Saenuri Partisi’nin adayı olarak girdiği seçimi az farkla kazanmıştı. Seçimin hemen ardından hile iddiaları üzerine başlayan protestoların ardı arkası bugüne kadar kesilmedi. Güney Kore’nin ilk kadın cumhurbaşkanı olan Park’ın babası Park Chunghee ülkenin eski diktatörüydü. Parti taraftarları onu memleketi yoksulluktan kurtaran milli kahramanın kızı olarak görüyordu. Seçmenler kısa sürede hayal kırıklığına uğradı. Çünkü Park yoksullukla mücadele etmek yerine zenginlerle dostluğu tercih etti. Park çevresiyle iletişim kurmayan yalnız ve güçlü bir lider imgesi yaratmaya çalıştı. “Üretken ekonomi” adını verdiği politikası anlaşılmadı. Kuzey ve Güney Kore arasındaki işbirliği süreci aniden durduruldu. Füze programları, Japonya ile yapılan anlaşmalar, eğitim sistemindeki değişiklikler yeni muhalefet hareketlerini tetikledi. Mayıs 2014’te okul gezisine giden 300’den fazla öğrencinin hayatını kaybettiği Sewol feribot faciası, Kore halkı için bir dönüm noktası oldu. Hükümet ne özür diledi ne de sorumluları adalet karşısına çıkardı. Gerekli güvenlik önlemleri alınmamıştı ve arama kurtarma çalışmaları yetersiz kaldı. Kurbanların aileleri başkent Seul’de kurdukları çadırlar ve yaktıkları mumlarla adalet aradılar. 68 yaşındaki çiftçi önderi Baek Namgi’nin Eylül 2016’da hükümetin tarım politikalarının protesto edildiği bir yürüyüş sırasında TOMA’dan sıkılan su nedeniyle hayatını kaybetmesi, ülke genelinde protestolara neden olmuştu. Daha önce Kore’de Park’ı eleştirmek tabuydu. “Kraliçe değil cumhurbaşkanı istiyoruz” kampanyası yürüten partiler kapatıldı, üyeleri Kuzey Kore’yle bağlantılı oldukları iddiasıyla tutuklandı. Şimdi bu tür söylemleri Park’ın partisinden milletvekilleri de kullanıyor. Güney Kore’de Cumhurbaşkanı Park’ın istifası için düzenlenen ‘Mum Işığı Eylemleri” yılbaşında da devam etti. Güney Kore siyasi krizle eşzamanlı olarak ekonomik bir kriz yaşıyor. Hükümet işçilere ve yoksullar için koruyucu programlar yerine sermaye gruplarını destekleyen adımlar atıyor. İşçi hakları gasp edilirken sendikaların faaliyetleri engelleniyor. Çok sayıda sendikacı cezaevinde tutuluyor. Kore Sendikalar Konfederasyonu (KCTU) özelleştirme, taşeronlaşma ve baskılara karşı çatışmalarla dolu genel grevler ve işgaller düzenliyor. Kadın protestocular Güney Kore “Küresel Cinsiyet Eşitliği” sıralamasında son sıralarda yer alıyor. Ülkede toplumsal ve siyasal yaşam erkek egemen bir anlayışla şekilleniyor. Bir kadının cumhurbaşkanı seçilmesi tarihi bir gelişme olarak kabul edilmişti. Ancak Park’ın kadın haklarıyla ilgili hiçbir bir iddiası olmadı. Aksine Kore Kadın Dernekleri Birliği’ne (KWAU) göre Park döneminde kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılık arttı. Bugüne kadar Güney Kore’de muhalefet denilince akla polisle çatışan erkek sendikacılar geliyordu. Ülkenin ilk kadın Cumhurbaşkanı barışçıl eylemler düzenleyen kadın eylemci kitlelerini yarattı. Kadın eylemciler bir yandan Park’ı protesto ederken diğer yandan da Park’a yönelik cinsiyetçi söylemleri eleştirdiler. Park’ın mezun olduğu Seul Kız Lisesi öğrencileri Cumhurbaşkanı’nı protesto ederken “Tavuk yönetirse kümes çöker” diyen Kore atasözünü de mahkum etti. Basın saf değiştirince Sendikaların ve gençlerin eylemleri devam ederken Park’a ölümcül darbeyi muhafazakâr medya vurdu. Mavi Saray olarak anılan cumhurbaşkanlığı köşkünün gizli belgeleri açığa çıkınca Park’ı destekleyen gazeteciler gerçekler ve siyasi liderleri arasında tercih yapmak zorunda kaldı. Söz konusu belgeler Park’ın aile dostu Choi Soonsil ile ilişkisini ortaya koyuyordu. Rüşvet, görevi kötüye kullanma ve yolsuzluk... Tekmili birden yayımlandı. Choi ve Park aileleri yakın dosttu. Baba Choi Taemin baba Park’ın yakın arkadaşı ve “Ölümsüz Yaşam Kilisesi” isimli tarikatın lideriydi. Aile servetini ve gücünü Park diktatörlüğü dönemine borçluydu. Ortaya çıkan belgelere göre Park, Choi’nin kuklasıydı. Konuşma metinlerini o yazıyor, kıyafetlerini bile o seçiyordu. Hiçbir resmi görevi olmamasına rağmen önemli kararları veriyor, bakanları, savcıları ve büyükelçileri belirliyordu. Park’ın Samsung, Hyundai, SK ve Lotte gibi büyük holdingleri Choi’ye ait vakıflara bağış yapmaya zorladığı, kamu ihalelerinin ve hükümet fonlarının Choi’ye ait şirketlere verildiği ortaya çıktı. Park, yandaş şirketlerden gelen talepler doğrultusunda sendikalara baskı yapılıyordu. Trilyonluk yolsuzluklar belgeleriyle basına yansıdı. Büyük grev ve eylemlerin ardından savcılar Choi hakkında bir dosya hazırladı. Cumhurbaşkanı Park dokunulmazlık zırhı sayesin de yargılanamıyor ama iddianamede adı suç ortağı olarak yer alıyor. ‘Bu daha başlangıç’ Nihayet 9 Aralık’ta 300 sandalyeli mecliste yapılan oylama sırasında 234 milletvekili Park’ın görevden alınması için oy kullandı. Daha önce Park’ı eleştirmek bile tabuydu. “Kraliçe değil cumhurbaşkanı istiyoruz” kampanyası yürüten partiler kapatılmış, üyeleri Kuzey Kore’yle bağlantılı oldukları iddiasıyla tutuklanmıştı. Şimdi bu tür söylemleri Park’ın partisinden milletvekilleri de kullanıyor. Merkez sağ partiler ‘yeni bir liderlik modeli’ bulmalıyız diyorlar. Mum Işığı eylemcileri ilk raundu kazandı. Protestolar kutlamalara dönüştü ama meydanlar henüz boşalmadı. Açığa çıkan enerjinin demokratik bir sistemin inşasında nasıl kullanılacağı tartışmaları başladı. Kararların kapalı kapılar ardında yaşayan güçlü liderler tarafından alındığı hükümet modelinin değişmesi gerektiğini vurgulanıyor. KCTU önderliğinde gelişen toplumsal hareket şirketlerin değil halkın yönettiği bir siyasi modeli savunuyor. Egemen sınıfın halktan kopukluğu ve kendi arasındaki bölünmelerin tetikledi ‘kaos’ kitle gösterileriyle derinleşiyor. Eylemciler, Park’ın görevden alınmasının ‘uzun bir yolculuktaki önemli bir liman olduğunu’ söylüyor. Sewol feribot faciasında kızını kaybeden Yu Gyeonggeun son mitingde yaptığı konuşmasını “Bu bir başlangıç, bu gerçekten bir başlangıç” diye bitirdi. C MY B