Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Pazar 4 Eylül 2016 12 Çaresi yok meydanlardayız! Üşengeçlik, mazeret yok! Bugün meydanlardayız! Dostlarım, yıllardır beni okuyanlar, sevenler, sinirlenenler, dü şüncelerime karşı çıkanlar, bugün yolu yok meydanlardayız! Tek bir neden bile bizi meydanların her za man özgürlük soluyan ortamında buluşturma lı! Sadece insan olduğumuz için! Evet sadece in san olduğumuzu yeniden anımsamak için! Bizi insan yapan değerleri yeniden anımsamak için! Yeniden adalet duygusu için! Yeniden kardeşlik için! Yeniden insana olan inancın büyüsünü his setmek için! El ele tutuşmanın sıcaklığını yeni den anımsamak için! Birlikte güldüğümüz, marş lar söyleyip kentlerin sokaklarını bizim yaptığımız günlerin anısı için bugün meydanlarda olmalıyız! Kendimizi anımsamalıyız! Biz ki, idam edilen arkadaşlarımızın ardından ant içtik! Faili meçhul ölülerimizin ardından, “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz!” diyerek yürüdük! Yüz binlerdik yeniden yüz binler olmalı yız! Ant içtik unut mayın, onların yo lundan gitmek için ant içtik! Kara savaşın ço cuk ölüleri için, patlamalarla ya 68 kuşağının ilk yitirilenini... şamı bir anda yok Andımızı anımsa! edilen tüm dünya yurttaşları için! Sa vaş baronlarını deşifre etmek için, ölümün ka ra yüzünün dünya üstünden silinip hiç bitme yen bir neşenin yeryüzünü sarması için, bugün meydanlarda olmalıyız! Diyeceksiniz ki, hiçbir şey değişmiyor, hatta eskisinden betere doğru hızla ilerliyoruz! Doğru dur! Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yanında Millet adlı zikir çekilen bir camimiz var! Bunu da gör dük! Tarikatların devletin bütün kademelerin de örgütlendiğini de gördük! Bir kesimin Türkiye Cumhuriyeti’ne, kendi ülkesine nasıl kin besle diğini de gördük! Ne kadar çok vatan haini gör dük! Ama biz başka türküler de biliriz! O türküler ki, en olmadık zamanda ince bir kaval sesiyle bi ze kendimizi anlatır! Bizi Köy Enstitüsü günlerine götürür, insanların bir arada balık ağlarını çekti ği, toprağın hep birlikte işlendiği günlere götürür, o bizim nüvemizdir. O bizim tohumumuzdur ve yeniden hep var olan o tohumu kendimize anım satmak için bugün meydanlarda olmalıyız! Dünyada hiçbir insanı kazanım kolay olmamış tır. Çünkü insan emeğini sömürerek var olanlar, kendi siyasal düzenlerini de başarıyla kurmuşlar dır. Çünkü kaybedecek çok şeyleri vardır. İnsan ların ağzına bir parmak bal sürerek, o korkunç düzenlerini sürdürmek isterler. Zaten insanlık ta rihi, bu iki gücün çatışmasından ibarettir. Onlar en çok sanatın gücünden korkarlar. Türkülerin, şiirlerin, şarkıların gücünden korkarlar. Çünkü bu türküler, şiirler, şarkılar bütün insanlık tarihinin en güzel sayfalarıdır. Yazarlardan korkarlar, gerçek çi ödün vermeyen bilim adamlarından korkarlar! Öteki dünya masalıyla uyuttukları, sömürdükleri büyük kalabalıkların derin kış uykusundan uyan malarından, en çok bundan korkarlar! Evet, bugün meydanlardayız! Mazeret yok, kim yapıyor, neden yapılıyor bu sorular artık ge ride kaldı. Bugün saat 17’de herkesi “Gericiliğe, emperyalizme, darbecilere boyun eğmiyoruz!” diyerek Kartal Meydanı’na çağırıyorum. O mey danı doldurmalıyız ve hep birlikte, el ele en güzel türkülerimizi söyleyip kendimizi anımsamalıyız ve anımsatmalıyız! Bu topraklar mucizelerin top raklarıdır ve ben ve biz bu mucizelere inanırız. Çünkü biz bu toprakların en doğru genlerine sa hip çıkanlarız! Sizi bu tohuma sahip çıkmaya ça ğırıyorum, bu ülkenin sıradan bir yurttaşı olarak. Hadi ayakkabılarınızı giyin! Ve Che’nin dünyaya gülümseyen bir fotoğrafı da sizinle birlikte olursa değmeyin coşkumuza! 4 EYLÜL 2016 SAYI: 33205 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.56 04.44 05.09 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.27 13.10 16.46 19.41 06.12 12.55 16.31 19.24 06.36 13.18 16.53 19.47 Yatsı 21.04 20.46 21.07 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY AKP iktidar sürecini çok aşan bir zamandır okullu da olsa alaylı kalan, zır cahil, ama cüretkâr kurnazların devletin en üst makamlarına yükselebildiği Türkiye’de; politikacıların kaba sabalığına alışkınız. Zaten yaygın kanı da “halkın kendi yansımasını görmediği” politikacılara oy vermediği yönünde. Dolayısıyla bizim ellerde politika yapmak için kaba sabalık aslında bir kusur değil, zorunluluk sayılıyor. Kanıksamış olmam gerekiyordu, ama siyaset sahnesinin ışıkları Efkan Ala’yı aydınlattığında yine de afalladım ve “dangul dungul bir kurnabaz*” diye düşündüm hakkında. Nitekim doğru çıktı. Daha önce valilik yaptığı Diyarbakır’a 27 Aralık 2015’te İçişleri Bakanı olarak gelen Efkan Ala, tarihe mal olmuş yöre ünlülerini sayarken Kutadgu Bilig ve yazarını anmak istedi. Ancak eserin tam adını bir türlü söyleyemedi. Uzun süre “Kutat...Kutad...gu...gugu...” diye kekeledikten sonra aklına “abidik gubidik” deyişi gelmiş olacak ki, “Kutatgu Gubilik kitabını bize armağan eden Ali Emiri!” deyip çıktı işin içinden. Başta kendi maiyeti, toplantıyı TV’lerden izleyen herkes elbette çok güldü. Ancak İçişleri Bakanı’nın zor anlarını “Efkan Ala’nın Kutadgu Bilig’le imtihanı” başlığıyla ölümsüzleştiren (YouTube’da hâlâ videosu dönüyor) medya mensupları ve zaten TV seyircileri de Efkan Ala’dan ne daha az cahil, ne de gülünçtüler... Varsa yoksa adamın Kutadgu Bilig diyememesine takılmışlardı. HHH Oysa Efkan Ala’nın yaptığı asıl gaf, kitabın yazarına dairdi! Kutadgu Bilig adlı eser Yusuf Has Hacip’in kaleminden çıkmış olup 1068 ile 1069 yılları arasında yazılmıştır. 1857’de Diyarbakır’da doğup 1924’te İstanbul’da Efkan Ala’yı kimin ahı tuttu? ölen Ali Emiri’nin edebiyata yaptığı en önemli hizmet ise Kaşgarlı Mahmud’un DivanuLugati’t Türk eserini yeniden yayımlayıp kültürümüze kazandırmak olmuştur. Efkan Ala, aslında ucuz kurtulmuştu. Abidik gubidik referansına dayanarak Kutadgu Bilig’i Öztürk Serengil’e yazdırması işten değildi! Telif hakkını yediği Yusuf Has Hacip’in ahı sekiz yüzyıl beklemedi, sekiz ay sonra tuttu. İçişleri Bakanı, 31 Ağustos 2016’da istifaya zorlanarak görevinden alındı. Böyle stratejik bir makamdan ansızın indirilmesi hem çok önemli bir gelişme, hem de en lekelilerine bile sahip çıkan AKP iktidarının tarzı değil. Şimdi her kafadan bir ses çıkıyor. Her zaman olduğu gibi hiç bilmeden çok bilmişler, kanal kanal gezip istifa teorisi yumurtluyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “performans düşüklüğü”nden dem vurdu. Oysa Efkan Ala, on yılı aşkın süredir “Başkanın Adamları”ndan, en yakın, en güvendiklerinden biri. Diyarbakır Valiliği, Başbakanlık Müsteşarlığı, 1725 Aralık sürecinde, yüzlerce ölüyle sonuçlanan kanlı terör eylemlerinden sonra dokunulmadı da niye şimdi dokunuldu? Böyle önemli geliş Efkan Ala meleri doğru okumak, hemen öncesindeki olayları gözden geçirmekle mümkündür. HHH İçişleri Bakanı Efkan Ala, 31 Ağustos akşamı istifa ettirildi. Eski İstanbul İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Çeşme’de 30 Ağustos sabaha karşı gözaltına alınıp İstanbul’a getirildi. Hüseyin Çapkın’ı temmuz sonunda tutuklanan eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun ele verdiği söyleniyor. Mutlu, rastlantıya bakın ki Diyarbakır Valiliği’nde Efkan Ala’nın halefiydi. Gerek Mutlu, gerekse Çapkın’ın İstanbul görevleri sırasında ise Ala, Başbakan Erdoğan’ın müsteşarı olarak İstanbul’daki gözü kulağı. Hüseyin Çapkın’ın, gözaltına alınmasından Efkan Ala’nın istifasına geçen yaklaşık 40 saatte: “Sen beni sabaha karşı gözaltına aldırıyorsun, oysa ne sırlar taşıdık birlikte, neler paylaştık seninle” diye düşünmesi olağandır. Düşüncelerinin devamında da “Madem bana bunu reva gördün, madem ben bitmişim zaten, şimdi bülbül gibi şakıyayım da sen gününü gör!” kararına varmış olabilir. O güne kadar aralarında saklanan ağır sırlar, İlah’ın kulağına gider ve perde iner. Yorumum illaki doğrudur, demiyorum. Ama Efkan Ala’nın görevden alındığı sahnenin perde arkasını, ben böyle hayal ediyorum. * Kurnaz ile yobazın karışımı, bir Donatella Piatti deyişi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr CB’na (arkadaşça) bir mektup Muhterem Cumhurbaşkanı, Son derece önemli bir “itiraf”ta bulundunuz: “Fetö konusunda, 2010 yılından beri arkadaşlarınızı ikna edemediğinizden” yakındınız! Avukatlarınız, dilerim bu şikâyetinizi de dava konusu yaparlar. Böylece arkadaşlarınıza “örgüt üyesi” olmadıklarını anlatma fırsatı tanımış olurlar. Muhterem Cumhurbaşkanı, Arkadaşlarınızı Fetö konusunda ikna edemediniz. Ama bendeniz de sizi edemedim. Üstelik biz arkadaş markadaş da değiliz! Naçizane bu köşede, tam 3.5 yıl önce, üstelik 1725 Aralık’tan çok önce “(Fetö) Falında 40 katır 40 satır var” diye yazmıştım. (15 Şubat 2013 Aynı gün Odatv de yazıyı tam metin yayımladı!) Kulak veren olmadı ve ne yazık ki fal doğru çıktı... İşte o yazı:. “Başbakan Erdoğan’ın, Ekim 2011’deki Güney Afrika gezisi iktidar cemaat ‘rekabeti ve garabeti’ni görünür hale getirdi. Adı sadece ‘Ali Bey’ diye bilinen çok zengin, çok güçlü bir cemaat ehlinin büyük katkılarıyla Afrika kıtasının Selimiye Camii benzeri en görkemli camisinin (Nizamiye Camii) açılışı yapılacaktı. Ama Erdoğan, açılışa gitmeyerek cemaati büyük bir düş kırıklığına uğrattı. Benzer bir hayal kırıklığını da Erdoğan’a Zaman yaşatmıştı: Zaman yazarı Ali Bulaç, Anayasa Mahkemesi’nin, AKP’yi kapatma kararını açıklayacağı sırada ‘AK Parti’nin kapatılması, Türkiye’nin dengelerini pek fazla değiştirmeyecektir!’ diye yazdı. Bu yazı ki ‘F.Gülen Resmi Sitesi’nde hâlâ duruyor. Cemaatin şirket ve okul düzeyinde hizmet verdiği Afrika ülkelerine hükümetin büyükelçilikler ile THY’nin yeni uçuş hatları açması aslında ‘Cemaatin paralel yapılanması’nı denetlemek içindi. Ama bu durum tam tersi sonuç veriyor: Cemaat daha güçleniyor... ‘Erdoğan’sız AKP’nin akıbeti’ gibi, ‘Gülen’siz cemaatin gele ceği’ de kenarda köşede tartışılabiliyor.” Muhterem Cumhurbaşkanı, Arkadaş değiliz, ama çok eski ortak bir arkada şımız var: İskenderpaşa’dan Kamil... Kamil partili değil. Sizin cephenin deyimiyle sa dece Allah’ın adamı. Güney Afrika’ya yaptığınız 34 Ekim 2011’deki gezide cemaatle iplerin kopacağını orada gözlemlemiş, benimle de paylaşmış ve yazmıştım. (Haber kaynağı açıklanmaz ama söz konusu darbe olunca istisnaya cevaz olabilir.) Kamil’in görüp fark ettiğini ve arkadaşları ile paylaştığını, Bakanlarınız ve MİT Müsteşarınız nasıl görmez ve size iletmez?! (Ve af buyurunuz lütfen, siz nasıl hâlâ “Ne istediler de vermedik” diyebilirsiniz?) Çünkü arkadaşlarınız gibi anlatılsa siz de tam ikna olmayacaktınız! Mesela Hakan Şükür konusu var. Kamil “hasta” GS’li. Hakan Şükür’ün hallerinden, ilk evliliğini bitirme biçiminden ve nihayet milletvekili yapılmasından hiç hoşlanmamıştı. Biraz da onun telkini ile Hakan Şükür’ü marke etmeye başladım. Ve 4.5 yıl önce bu köşede şu yazı çıktı: “FB’li Tayyip Erdoğan, GS’li Hakan Şükür’ü neden transfer etti? TBMM’de sahaya çıksın... Kafasını kullansın (Hakan 3 gölün 1’ini kafası ile atıyordu)... Muhalefete de bol kafa golü atsın istiyordu! Erdoğan’ın hesabı tutmadı. Hesabı CHP’li Muharrem İnce tutmuş: Hakan değil kafasını kullanmak.. TBMM’de doğru dürüst sahaya bile çıkmamış: 35 oylamanın 25’ine katılmamış. Ne bir tane soru önergesi vermiş ne de yasa teklifi ve araştırma önergesi!?” (17.02.2012) Muhterem Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’teki bizler arkadaşınız değiliz. Ama biz de sizi ikna edemedik. “Olağanüstü hali” daha da “olağan hale” getirmemeniz dileğiyle, arkadaşlarınıza selamlar. Uzaydan gizemli sinyal Haber heyecan yarattı. “Uzaydan mesaj var” başlığını attı bazı siteler. Rusya’daki RATAN600 radyo teleskobu geçen yıl yakalamış sinyali. Bize bir yıl sonra açıklıyorlar. NASA’nın “Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması” (SETI) programındaki uzmanlar, sinyalin dünyaya 94 ışık yılı uzaklıktaki HD164595 yıldızının yakınından geldiğini belirlemişler. Bilim insanları sinyalin “kozmik bir olaydan kaynaklandığını” düşünüyorlar. Ancak sinyalin saatlerce sürmesi ve belli bir frekansla tekrarlanması da kuşku yaratmış. Şimdi dünyanın bütün kulakları, HD164595’e yönelmiş durumda. Keşfin Meksika’da 27 Eylül’de düzenlenecek 67. Uluslararası Uzay Kongresi’nde tartışmalara neden olacağı söyleniyor. Dünya dışı yaşam konusunda araştırmalar yapan METI International’ın Başkanı Astronom Douglas Vacoch, “Önemli bir keşif” diyor, “Çünkü sinyal Güneş’e benzeyen bir yıldızın yakınlarından geliyor. Ve eğer yapaysa, insanoğlundan çok daha gelişmiş bir uygarlık tarafından üretilebilecek derecede güçlü bir sinyal”. Bazıları, “Kardaşev 2” seviyesinde bir uygarlığın ancak bu derece güçlü bir sinyal gönderedbielŞebicmierdğuiiwtynanwngiawehas.maörohelmıytlk@aeltütcgtaamynan.aockiolr.s?mc.oömDzüendyiayodralanrb. in yıl daha ileriÖncelikle bu sinyallerin kaynağı iyice araştırılacak. Sinyalin yapay olduğu saptanırsa, dünyada büyük bir tartışma başlayacak. Aslına bakarsanız, internet sitelerinde tartışma başlamış bile. “Bu sinyale karşılık verecek miyiz” diye sormuş biri. Hemen ardından eklemiş: “Eğer karşılık verirsek, bizden çok daha gelişmiş bir uygarlığa yerimizi belli etmiş olacağız. Bunun sonuçlarını düşünebiliyor musunuz?” Sonra uzaylıların bize yapabileceklerini sıralamış: “Bizi köleleştirirler, sömürürler, karşı çıkanları öldürürler, doğal kaynaklarımıza el koyarlar...” Bir başkası ona şöyle bir yanıt vermiş: “Beyaz adam Amerika’yı işgal ettiğinde yerlilere yapılanlar tam olarak bunlardı. Sonra Afrikalılara yapılanlar... Milyonlarca Afrikalıyı zorla Amerika’ya götürdüler, köle olarak sattılar. Topraklarındaki bütün değerli madenlere el koydular. Afrika’nın bugünkü halinden kim sorumlu zannediyorsunuz.” Tartışmayı izleyenlerden birinin yorumu dikkatimi çekiyor: “Uzaylılardan korkuyoruz. Çünkü onların bizler gibi olmasından endişe ediyoruz. Umarım uzaylılar insanlar gibi değildir.” HHH Bertolt Brecht’in “Köpekbalıkları İnsan Olsaydı” öyküsünü anımsadım birden. Öyküyü okuduktan sonra “İyi ki köpekbalıkları insan olmamışlar” diye düşünmüştüm. Bize saldırgan ve acımasız diye tanıtılan köpekbalıkları, insanla karşılaştırılınca aslında ne kadar da masum. Tarih boyunca insanın insana yaptıkları ortada. Fakat insanın diğer canlı türlerine yaptıkları çok daha korkunç. Canlı türlerini yok ediyoruz. Yiyebildiklerimizi yiyoruz. Yiyemediklerimizi öldürüyoruz. Yaşam alanlarına el koyuyoruz. Doğayı hızla tükettiğimiz yetmiyormuş gibi bir de atıklarımızla kirletiyoruz. Ne diyordu Alman Ekolog Vetters: “Bir kanser hücresine, gerçekleştirdiği eylemin aslında kendi sonunu hazırladığını anlatamazsınız.” Peki insanlık, diğer güneş sistemlerine gidebilecek teknolojik seviyeye ulaşırsa ne olur sizce? Metastaz? C MY B