10 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 16 Eylül 2016 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK Kriz sonrası kritik ilk ziyaret Rusya Genelkurmay Başkanı Gerasimov, Ankara’da Akar’la buluştu Türkiye ile Rusya arasındaki “uçak krizi”nin ardından ilişkilerin normalleştirme sürecinde, Ankara dün önemli bir konuğu ağırladı. Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov, 26 Ağustos’ta planlanan, ancak Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu’nu başlatmasıyla son anda ertelenen ziyaretini, dün gerçekleştirerek, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’la baş başa görüştü. Gö rüşmenin ana gündem maddesini Suriye’nin oluşturduğu belirtildi. Çözüm aranacak Rusya Savunma Bakanlığı sözcüsü İgor Konaşenkov, ziyaret öncesinde Rus basınına yaptığı açıklamada, Gerasimov’un Akar’la görüşmesinde Suriye’deki son durumun ve çözüme yönelik konuların ele alınacağını duyurdu. l ANKARA/Cumhuriyet ABD Kongresi’nde AKP’ye ağır eleştiri ‘Darbe Girişimi Sonrası Türkiye’ başlıklı oturumda yapılan konuşmalarda medyaya baskı, özgürlükler ve ‘cadı avı’ ana eleştiri konularını oluşturdu Darbe girişimi sonrası Batı’nın tutumuna, Gülencilere yönelik operasyonlara destek vermemesine isyan eden AKP yönetimine bir darbe de ABD Kongresi’nden geldi. Kongrenin alt kanadı Temsilciler Meclisi’nde Dışişleri Komitesi’ne bağlı Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi’nde düzenlenen “Darbe Girişimi Sonrası Türkiye” başlıklı oturum, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümete yönelik ağır eleştirilere sahne oldu. Amerika’nın Sesi’nin haberine göre, Cumhuriyetçi Partili Komite Başkanı Dana Rohrabacher, “Erdoğan, başarısız darbe girişimini siyasi gücünü daha da artırmak için fırsat olarak kullanarak, zaten kötü olan durumu daha da kötüleştiriyor” dedi. Kongredeki oturuma katılan Gazetecileri Koruma Komitesi’nden Nina Ognianova da 15 Temmuz sonrasında hükümetin medyaya uyguladığı baskıların görülmemiş seviyelere ulaştığını belirterek “Erdoğan ve hükümetinin medyada 34 yılda ulaşmayı başardığı sansür seviyesini Rusya’da Putin iktidarı 10 yılda yapabildi” yorumunu yaptı. ‘Cadı avı yürütülüyor’ Rohrabacher, cemaate sempati gösteren herkesin kanıtsız “darbeci” olarak görüldüğünü, hükümetin “cadı avı” yürüttüğünü söyledi. Rohrabacher, “Canice girişilmiş bir darbe teşebbüsü, diktatörlük ve baskı rejimi yaratılmasının gerekçesi olamaz” diye ekledi. Diğer konuşmalar... Demokrat Partili New York Milletvekili Gregory Meeks hükümetin yanında olmalarına karşın toplu tutuklamaların insan hakları ihlali olduğuna dikkat çekti. Cumhuriyetçi Kaliforniya vekili Paul Cook, Türkiye’de şu anda demokrasi olmadığını düşündüğünü ifade etti. Demokrat Virginia vekili ve TürkiyeABD Dostluk Grubu Başkanı Gerry Connolly, Türk halkının darbe girişimine karşı duruşunun dünyada sempati gördüğü, ancak Erdoğan’ın siyasi arenada attığı adımlarla sempatiyi kaybettiği görüşünü dile getirdi. Atlantic Council’den Aaron Stein, darbe girişiminde Gülencilerin varlığının olduğu yönünde açık kaynaklarda yeterli kanıtın yer aldığını ancak başkalarının da bu teşebbüse karıştığının görüldüğünü savundu. l Dış Haberler Özdağ’dan 3 yılda 3 seçim iddiası AKP Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, Manisa’da Türkiye’nin üç yıl içerisinde üç ayrı seçim yaşama ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. AKP olarak çalışmalarının devam ettiğini belirten Özdağ, “Yeni değişiklik üzerinde çalışıyoruz. Siyasi parti liderleriyle görüşüldükten sonra öneri Meclis’te onanacak. Türkiye’nin acilen yeni Anayasa değişikliğine ihtiyacı var. Bu gerçekleştiği an tahminen 2018 Ekim’de de yerel seçimler var. Milletvekili seçimi de 2019’da olacakken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce söylediği ‘Milletvekilliği süresi 5 yıl olmalıydı’ demesi ile bu dönem vekillik yapanlar 5 yıl olarak vekillik yapacak” dedi. l MANİSA/DHA GÜLENCİLER DE KATILDI Oturuma Şiddet İçeren Aşırılık Çalışmaları Uluslararası Merkezi Başkan Yardımcısı Ahmet Yayla’nın da konuşmacı olarak katılması dikkat çekti. Oturuma konuşmacı olarak son anda eklendiği belirtilen Yayla, Gülencilere yakınlığıyla biliniyor. Konuşmasında da ‘15 Temmuz’un arkasında Gülencilerin olmadığını’ iddia eden Yayla’nın Erdoğan’a ve hükümete yönelik suçlamalarda bulunması dikkat çekti. Uzun yıllar emniyet teşkilatında görev yapan Yayla, 2014 yılında mahkeme kararıyla Harran Üniversitesi’ne atanmıştı. 2015 yılının kasım ayında da bir haftalık izin alarak gittiği ABD’den sağlık sorunlarını gerekçe göstererek geri dönmemişti. LOBİLERİN SAVAŞI 15Temmuz sonrası hükümete ve Gülencilere bağlı lobi grupları arasında alevlenen savaş Amerikan basınına yansımıştı. Kimi yorumda bu savaşın Kongre’ye de yansıdığı dile getirilmişti. Temsilciler Meclisi’nin Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi’nde düzenlenen önceki günkü oturum, Gülen’in iadesi talepleri çerçevesinde geçen hafta AKP’den 6 kişilik bir heyetin Washington’da dört gün süren temaslarının ardından geldi. Komite Başkanı Rohrabacher darbe girişiminden bir gün önce “Türkiye’de Gerileyen Demokrasi” başlığıyla düzenlenen komite toplantısında Gülen hareketine bağlı bazı isimlerin konuştuğunu, grubun hoşgörülü bir İslamı desteklediğini gördüğünü söylemiş, Gülencileri ‘Masonlar’a benzetmişti. SARRAF’IN DİLEKÇESİNE SAVCILIKTAN KARŞILIK GELDİ Bharara’dan reddi hâkim talebi için ‘ret’ istemi New York’ta tutuklu bulunan İran asıllı işadamı Rıza Sarraf’ın reddi hâkim iste mine karşılık savcılık dün bir dilekçe vererek bu isteğin red dedilmesini talep etti. Sputnik’in haberine gö re, New York Güney Bölge si Federal Başsavcısı Prett Bharara’nın hazırladığı dilek çede Sarraf’ın reddi hâkim için sebep olarak gösterdi ği, duruşmanın yargıcı Ric hard Berman’ın 2014 yılında İstanbul’da katıldığı sempoz yuma dair bilgisinin savunma tarafından uzun süredir bilin diğini belirtti. Bharara Sarraf’ın New York’taki ilk mahkemesinde Başsavcı Bharara, Sarraf’ın ‘reddi hâkim’ talebinin reddedilmesini istedi. suçlamalar kendisine okunma ğını ifade ettiklerini hatırlattı. likli nedeninin kefalet talebi dan önce Berman’ın sempozyumdan bahsettiğini ve isten ‘Kefalet’ iddiası nin kabul edilmemiş olması olduğunu ileri sürdü. Şimdi sa mesi halinde davadan çekilebi ABD yasalarının bu gibi du vunmanın bu dilekçeye karşı leceğini söylediğini, savunma rumlarda daha önceden verdi lık vermesi için 15 günü bulu nın ise bu durumu bildiklerini ği kararlara atıf yapan Bharara nuyor. Daha sonra Berman da ve hakimin adil bir yargılama gelinen noktada Rıza Sarraf’ın vadan çekilip çekilmeyeceğini yapacağından şüpheleri olmadı reddi hakim istemesinin önce açıklayacak. ‘Ulusal birlik fırsatı kaçtı!’ Cookman, The Guardian’da darbe girişiminin ardından yapılan uygulamalarla ‘Türkiye’nin hiç olmadığı kadar bölündüğünü’ yazdı Britanya’nın The Guardian gazetesi, Türkiye’de çalışan serbest gazeteci Liz Cookman’ın “Başarısız darbeden iki ay sonra Türkiye hâlâ korku ve paranoyadan kurtulamıyor” başlıklı makalesini yayımladı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ulusal birlik hissi yaratmak için bir fırsatı vardı ama geniş çaplı tasfiyeleri bunun fikrini bile ortadan kaldırdı” diyen Cookman, Türkiye’nin artık hiç olmadığı kadar bölünmüş olduğunu belirtti. Yazıda operasyonların McCarthy tarzı cadı avına döndüğü, OHAL yüzünden de kimsenin ses çıkaramadığı kaydedildi. Erdoğan yönetiminin Gülen hareketine karşı psikolojik oyunlarını ‘kaba saba propaganda’ yoluyla yürütmesinin Türkiye’nin ‘iyileşmesini’ zorlaştırdığı belirtildi. Yazıda, “Medya baskı altında ezilirken, hükümetin resmi anlatımı Twitter’dan devlet bağlantılı ve hükümet yanlısı gazeteler ve televizyon kanallarına dek her yerde. Aynı kelime ve cümleler AKP ve destekçileri tarafından artık anlamsız hale gelene dek sonsuzca tekrarlanıyor. Gülen’i yakalayın. Gülen. Gülen. Biz demokrasiyiz. Demokrasi. Demokrasi. Bu budur ve bundan başkasını düşünmeye mahal yoktur” denildi. Cookman, ABD ve AB’nin darbeyi desteklemekle suçlandığını hatta ABD’nin darbenin başarısızlığı üzerine İstanbul’a saldırmak için “deprem makinesi” hazırladığının dile getirildiğini aktardı. haber 5 Daha fazla demokrasi zarureti Her vesile ile “otoriter siyaset çözüm” değil diyoruz; haydi ilkelerde anlaşamıyoruz, başta mevcut iktidar ve çevresinin değerler sistemi “özgürlük”, “demokrasi”, “insan hakları” gibi kavramları Batı icadı kandırmacalar olarak görüyor, benimsemiyor. Ama mesele sadece toplumsalsiyasal değerler meselesi değil, zaruret meselesi. Bunu da görmüyorlar. “Zaruret gereği” dediğimizde de Batı dünyasına mecburi uyum sanıyorlar. Öyle de değil. Aslında Batılılar da çok yüce fikirli, “çok ileri bir medeniyetin temsilcisi” oldukları için değil, tarihsel gerçekler, zaruretler gereği bu değerleri icat ettiler, modern ve modern sonrası toplumları zorla, topuzla yönetmek mümkün olmadığı noktada bu değerler öne çıktı. Peki, “ileri demokrasi” denilen ülkelerde, işler mükemmel mi yürüyor, hep bu değere uygun mu davranılıyor? Tabii ki hayır! “Modern demokrasi”nin bir değer olarak öne çıktığı ilk zamanlar, kadınlar başta olmak üzere, pek çok toplumsal kesim bu çerçevenin dışında tutuluyordu. Demokrasi bayraktarlığı yapan “yeni dünya”nın Amerika’sı ırkçılıkla, İngiltere ve diğer Batılı güçler sömürgecilikle maluldü. Onu kapitalist eşitsizlik, emperyalist ikiyüzlülük takip etti. Hepsi doğru, dahası tüm bu doğrular demokrasi değerlerini tüm dünya ölçeğinde fazlasıyla yıprattı. Ama tüm bu gelişmelerden çıkarılacak sonuç yine de “otoriter siyaset”in çare olduğu değil, böylesi tam bir “ters tepme”, hiçbir ters tepme, insanlığın, toplumların önünü açmaz, olsa olsa çözülme, çürüme ve savrulma getirir. Bu koşullar altında, İslamcılar sanıyorlar ki, Batı’nın, daha doğrusu Batı tarihinin ürettiği modern dünyanın değerleri yıpranınca, Batı dışı kültürlerin, hususen Müslüman toplumların önü açıldı. Müslüman toplumlar, tarihin geldiğimiz noktasında insanlığı bir çıkmazdan kurtaracak ufuk açıcı değerler vaat edebilselerdi, bu iddia hayat bulurdu, ama yok öyle bir şey. Bir din olarak İslamın vaat ettikleri başka, Müslümanların halihazırda dünyayı kavrayışı, içinde bulundukları hal başka. Nitekim, bizim İslamcımilliyetçilerin sonuçta sığındıkları yer “Osmanlı nostaljisi” oldu. Osmanlı nostaljisinin temelinde de, tarih bilgisizliği bir yana, dini telakkiden ziyade, yenilmişlik karşısında duyulan muazzam eziklik ve “zafer açlığı” var. Sonuçta, varılan yer bir toplumun bir türlü üstesinden gelemediği “eziklik” duygusunun öfkeye, sorunlarını halledememenin acizliğinin sıradan otoriterlik özlemine dönüşmesi. Tarihin tanıdığı tüm otoriter, faşist, totaliter ve şimdilerde dünyanın her yerinde yükselişe geçen “yeni otoriter siyaset” arayışlarının hikâyesi birbirine benizyor. Tam da bu nedenle, buradan gidilecek yol, ufuk açıcı, yeni ve kurtarıcı olmaktan çok uzak bir felaket senaryosu. Şimdilerde, 15 Temmuz’da ve sonrasında darbeye karşı direniş, bir demokrasi eşiği olmaktan ziyade yeni Türkiye’nin inşasının temelinde oturtulan bir efsaneye dönüştürülmeye çalışılıyor. O da, olmuyor, zira özlenen İslamcımilliyetçi (hatta bir miktarda revize Kemalist) otoriter düzen, demokrasi direnişi hikâyesi ile tam örtüşmüyor. Kemalizmin resmi tarihine mukabele edecek yeni tarih atma girişimleri fazlasıyla havada kalıyor. Kısaca, elde avuçta allanıp pullanmaya çalışılan zor rejimi özleminden başka bir şey kalmıyor. Kimsenin kuşkusu olmasın, Türkiye’nin bu hale gelmesine neden olan yedi düvel düşman değil, otoriter siyasette ısrarcı olmasıydı. Bu ısrar, toplumsal barışı bozdu, bu ısrar siyasal istikrarsızlık üretti, bu ısrar Kürt meselesini çözmek yerine bugünkü noktaya getirdi, bu anlayış yedi düvel düşman üretti. Bu devirde, dünyanın neresinde olursanız olun, toplumsal barış merkezli siyasetin ilkesellik bir yana zaruret olduğunun kavranamaması bizi bu noktaya getirdi. 15 Temmuz sonrası, ancak demokratik siyaset ile mümkün olabilecek toplumsal barış merkezli kavrayış, demokratik siyaset ve Kürt barış sürecine dönüş çerçevesinde Türkiye için felaket senaryolarından çıkış vaat edebilirdi. Ama en başta dediğim gibi kavrayış o kavrayış değil, demokratik siyasetin toplumsal barış ve istikrarlı bir gelecek için zaruret olduğu anlaşılmış değil. Türkiye’nin geleceği, muzaffer bir geçmişin imkânsız ihyası, o ihyanın zorla topuzla dayatılmasında sanılıyor. Tüm zorbalar, zor siyaseti bin yıl sürecek sanır, 28 Şubat’ı hatırlayın. Emniyet müdürlerinin fotoğrafları kaldırıldı Adana’da görev yapıp, “Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması” (FETÖ/ PDY) soruşturmasında tutuklanan Hüseyin Çapkın, Mehmet Avcı ve Ahmet Zeki Gürkan’ın fotoğrafları, İl Emniyet Müdürlüğü’nün web sitesi ve makam girişindeki panodan kaldırıldı. FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe teşebbüsünün ardından başlatılan soruşturma kapsamında 20022003 yılları arasın da görev yapan Hüseyin Çapkın, 20112012 döneminin Emniyet Müdürü Mehmet Avcı ve 20122014 arasında Adana’da görev yapıp daha sonra merkeze alınan Ahmet Zeki Gürkan tutuklandı. Halen Adana Emniyet Müdürlüğü’nü yürüten Cengiz Zeybek, web sitesi www.adana. pol.tr’deki ‘emniyet müdürlerimiz’ albümü ile makam girişinde bulunan panodaki fotoğraflarını kaldırttı. l ADANA/DHA Erdoğan, şehit Burak Cantürk’ün Üsküdar’daki ailesini ziyaret etti. Erdoğan’dan şehit ailelerine ziyaret Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kurban Bayramı’nın son günü 15 Temmuz şehitlerinin ailelerini ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan eşi Emine Erdoğan’la birlikte önce Üsküdar Çamlıca’da, Kasımpaşa’dan komşusu olan Kadir Turgut’u ziyaret etti. Erdoğan daha sonra 15 Temmuz’da darbecilere direnirken şehit düşen Mustafa Kaymakçı, Salih Alışkan, Gökhan Esen ve Gazi Volkan Esen ile Burak Cantürk’ün ailelerini ziyaret etti. Ziyaretler sırasında vatandaşlar şehitlerin evleri yakınlarında toplanarak Erdoğan’a sevgi gösterisinde bulundu. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear