26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DUNYA Çarşamba 3 Ağustos 2016 Rus helikopterinin düşürüldüğü yerde ‘klor saldırısı’ iddiası Suriye’nin İdlib eyaletindeki Sarakeb kasa lı’ cihatçıların kontrolündeki kasaba yakın basına bir helikopterden iki varille klor ga larında önceki gün bir Rus helikopteri düşü zı atıldığı ileri sürüldü. BBC’ye konuşan bir rüldüğü ve içindeki 5 asker öldüğü için ze doktor ve Reuters’ın ulaştığı kurtarma gö hirli gazı Rusya’nın attığı iddia edildi. Krem revlileri, saldırıdan çoğu kadın ve çocuk yak lin sözcüsü Dimitri Peskov iddiaları reddede laşık 30 kişinin etkilendiğini söyledi. ‘Ilım rek “Bu haberlerin kaynakları meçhul” dedi. dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 7 AB resti gördü, artırdıKern Steinmeier Gabriel Erdoğan’ın vize muafiyeti olmazsa sığınmacı anlaşmasını iptal çıkışına, Almanya ve AB ‘Tehdit, ültimatom işe yaramaz’ yanıtını verdi. Müzakereleri kesme tehdidi masada Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye vatandaşlarına ekimde vize serbestisi sağlanmazsa AB ile sığınmacı anlaşmasını tanımayacaklarını söylemesinin ardından TürkiyeAB ilişkileri restleşme döngüsüne girdi. İtalyan devlet televizyonu RAI’ye konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Çavuşoğlu’nun sözlerinin hatırlatılması üzerine “Doğru söylemiş. Çünkü vize olayı olması halinde geri kabul işler. Vize olayı olmadığı takdirde geri kabul biter” dedi. ‘Uçurumun dibindeydi’ Vize serbestisi, son olarak, Ankara’nın yerine getirmesi gereken 72 koşuldan biri olan terörle mücadele yasası değişikliğini reddetmesine takılmıştı. Dün Rheinische Post gazetesine konuşan Almanya Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeier, “AB Türkiye’nin baskısına boyun eğecek mi” sorusunu “Ama bu absürd” diye yanıtlayarak şöyle devam etti. “Vize muafiyeti için koşullar var. Türkiye yerine getirme taahhüdünde bulunmuştu, ama henüz yerine getirmedi ve daha yapacak çok işi var.” “Karşılıklı ültimatom vermek ve tehdit etmekten hiçbir şey çıkmaz” vurgusu yapan SPD’li bakan, AB üyelik müzakerelerinin kesintiye uğramaması uyarısında bulunarak “Bağlantıları kopartmak politikada akla gelebilecek en kötü araçtır” dedi. Ancak Türkiye’de tartışılan idam KERN: Türkiye AB’siz iflasa sürüklenir Avusturya Başbakanı Christian Kern, Türkiye’nin tehdit ve ültimatomlarına boyun eğmeyeceklerini söylerken, “Türkiye AB olmazsa iflasa sürüklenir” dedi. Sosyal Demokrat lider, “Österreich” gazetesinin sosyal medyada Erdoğan taraftarlarınca tehdit edildiğini hatırlatması üzerine “Tehditler iki aydır var. Şahsıma ölüm tehditleri gerçektir” dedi. Kern, Erdoğan’ın Almanya ve Avusturya’yı hedef alan nefret söyleminin kendisine ve ülkesine karşı bir sanal nefret dalgasının oluşmasına neden olduğunu söyledi. Gazete, bir Erdoğan sempatizanının “Göreceksiniz... DEAŞ militanlarını size göndereceğiz. Hükümetinizi yok edecekler” mesajı attığını aktararak “Tepkiniz nedir” diye sordu. Kern “Erdoğan, Almanya ve Avusturya’ya iftira ederek gösteri öz gürlüğünün engellendiği gibi söylemlerde bulunuyor. Bu da ortamı geriyor. AB ile Türkiye arasındaki bu gerginliğin devam etmesiyle Türkiye ulusal iflasa gidiyor” dedi. “Türkiye’nin sığınmacı anlaşmasının iptali tehdidiyle gözümüzü korkutmasına kesinlikle izin vermemeliyiz” çağrısı yapan Avusturya Başbakanı, “Türkiye karşıtı olmadığını, Erdoğan ve radikalleri eleştirdiğini, Türklerin önemli bir bölümünün Erdoğan tarafından rehin alındığını” anlattı. Tweet düellosu da yaşandı. Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz’un “Çavuşoğlu’nun ültimatomunu kabul etmiyor ve geri iade ediyorum. AB bağımlılıkla hareket edemez, sınırlarını korumak zorundadır” tweetine Çavuşoğlu, “Bu bir ültimatom değil Sebastian, benim kişisel fikrim. İfade özgürlüğü arkadaşım” dedi. cezasının yürürlüğe sokulmasının müzakerelerine etkisi olacağını belirtti. Steinmeier, Türk hükümetinin darbe girişimine karşı mücadelesine destek verdiğini söyleyip “Türkiye o gece uçurumun dibindeydi. Düşmediği için memnunum” dese de kitlesel tasfiyeleri eleştirdi. Öncesinde Başbakan Yardımcısı ve SPD lideri Sigmar Gabriel, idam cezası gelirse Türkiye’nin Avrupa’nın parçası olmaktan çıkacağı uyarısı yaptı. Avrupa Parlamentosu’nun en büyük grubu olan sağcı Avrupa Halk Partisi’nin başkanı Manfred Weber, sı ğınmacılar için para gönderilmediği suçlamasına “Erdoğan’ın yanlış iddiaları da tehditler de bizi bir yere götürmez. Daha fazla nesnelliğe ihtiyaç var” yanıtını verdi. Avrupa Komisyonu üyesi Günther Öttinger, vize muafiyetini “Türkler için indirime gitmeyeceğiz” diye reddetti. Pazar günkü Köln mitingindeki gibi Türkiye’nin iç ihtilaflarının Almanya’ya taşınmasından duyulan rahatsızlık Alman basınını kaplarken, Westfälische Nachrichten gazetesi şöyle yazdı: “ Zaten zor bir partner olan Türkiye, hem AB hem de NATO için güvensiz bir kan tona dönüşüyor. Ankara ile Batı arasında büyük gümbürtü kopuyor. Türk tuhaflık ve küstahlıklarını tehlikesiz göstermek artık işe yaramıyor. Erdoğan Türkiye’si bir partner olarak katlanılabilecek durumda değil. Ankara’nın tehdidi, bardağı taşıran son damla. Avrupa şimdi net tutum sergilemeli. Erdoğan’ın ne Köln’de dev ekranda ne de Brüksel’d anlaşma masasında yeri var.” ‘Türkiye’ye alternatif’ AB, sığınmacı anlaşmasının çökmesine karşılık senaryo hazırlıyor. Avrupa Parlamentosu’ndan üst düzey bir kaynak, Rusya’nın İzvestiya gazetesine şunları söyledi: “Erdoğan’ın idam cezasının geri getirilebileceği açıklamaları bir sinyal oldu. Eğer böyle karar verirse, Ankara’yla AB üyelik müzakereleri ve sığınmacı anlaşması dahil her alanda işbirliği durdurulacak. Buna karşılık Türkiye sınır bölgelerini kontrol etmeyi durdurabilir ve Yunanistan’a daha büyük göçmen akışına neden olabilir. Bu sebeple sığınmacı anlaşmasının durdurulması halinde yaşanabileceklerin ve alternatif çözüm yollarının konuşulduğu gayri resmi toplantılar gerçekleştiriyoruz. Kontrolsüz göçü durdurmak için göçmen politikasını değiştirmek gerekiyor. Seçeneklerden biri, AB ülkelerine doğrudan ulaşımı kapatıp sığınmacıları üçüncü ülkelere yönlendirmek. Kastım, Kuzey Afrika ülkeleri...” Pakistan’da Gülen okullarına formül Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dünkü İslamabad ziyaretinde Pakistan’daki Gülen okullarının kapatılmasını istedi. Kapsamlı araştırma sözü veren Pakistan Dışişleri Danışmanı Sertaç Aziz, bu okulların açık kalmasını umduklarını, zira iyi idare edilen ve kaliteli eğitim sağlayan kurumlar olduklarını söyledi. Aziz, “Alternatif bir anlaşma arıyoruz. Okulların bazı aktiviteleri frenlenmeli veya yeniden gözden geçirilmeli” diye konuştu. Pakistan’da 26 ‘PakTurk’ okulu var. İsrail komitesinde soykırım kararı Türkiye’yle geçen ay imzaladığı mutabakatla diplomatik ilişkileri canlandıran İsrail’den Ankara’yı kızdıracak bir adım geldi. İsrail parlamentosunun Eğitim, Kültür ve Spor Komisyonu 1915’te yaşananları ‘Ermeni Soykırımı’ olarak tanıdı. “Ermeni milletinin yaşadığı holokostu tanımak bizim ahlaki görevimiz” diyen Komisyon Başkanı Yaakov Margi, parlamentoyu da aynı kararı almaya çağırdı. FT: Erdoğan’ın tek derdi başkanlık Britanya’nın Financial Times gazetesi, tasfiyelere dair başyazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni bir ulusal uzlaşı şansını harcadığını savundu: “Erdoğan’ın muhalefete milliyetçileri ve sosyal demokratları kucaklayıp Kürt yanlısı koalisyonu dışlayarak yaklaşması, bu varoluşsal krizde bile Türkiye’nin demokratik geleceğinden çok, sınırsız başkanlık hırsına odaklandığını gösteriyor.” Müslüman sataşması topuk dikeni olup battı Müslüman asker ailesiyle polemiğe giren Trump’ın karşı çıktığı Vietnam Savaşı’ndan ‘topuk dikeni’ raporuyla kaçtığına dair eski defterler açıldı ABD başkanlık seçiminin Cumhuriyetçi adayı Donald Trump, Irak’ta ölen Müslüman bir Amerikalı askerin annebabası için sarf ettiği sözler nedeniyle kendi partisinin ve mensubu olduğu milyoner sınıfının bile eleştirilerini üzerine çekti. Vietnam Savaşı’ndan “topuk dikeni gibi uyduruk bir sebeple kaçmakla” da itham edilen Trump, çareyi kafa karıştıran iddialarda arıyor. Pennyslvania mitinginde Demokrat aday adayı Bernie Sanders’ı yarışı Hillary Clinton’a bırakması nedeniyle eleştiren Trump “Sanders şeytanla anlaşma yaptı. O (Clinton) bir şeytan” dedi. Ohio mitinginde ise başkanlık seçimine hile karıştırılacağı hakkında her gün daha fazla şey duyduğunu söyleyen Trump, Fox News’a da “Umarım Cumhuriyetçiler dikkatle izliyordur, yoksa seçimleri bizim elimizden alacaklar” diye konuştu. Asker ailesiyle arasındaki polemiğin ardındanTrump’ın “yapamadığı” askerlik tekrar medyanın gündemine geldi. New York Times, 1964’te New York Askeri Akademesi’nden mezun olduktan sonra dört kez askere çağrılan ama üniversite lisans ve yükseklisans eğitimi gerekçesiyle bunu tecil ettiren Trump’ın 1968 baharında “topuk dikeni” denen topukta fazla kemik üremesi gerekçesiyle rapor alıp askere gitmekten kurtulduğunu belirtti. Trump’ın o dönemde spor yaparken bir fotoğrafını yayımlayıp “22 yaşındaki Donald adeta sağlığın resmi” başlığını atan gazete, topuk dikeni acısına dair hiçbir işaret olmadığına dikkat çekti. Trump gibi Bill Clinton ve George W. Bush da Vietnam’dan kaçmanın yolunu bulmuştu. NYT, Trump’ın o dönemde spor yaparken fotoğraflarını paylaştı. Asker babası için ‘şeriatçı’ ithamı Demokratik Parti kurultayında Trump’a “Sen ülken için neyi feda ettin ki” diye hesap sorup ABD anayasasını okumasını tavsiye eden Irak’ta öldürülen askerin babası Khizr Khan hakkında Cumhuriyetçi kampanya yeni ithamlarda bulundu. Trump’ın eski kampanya danışmanı Roger Stone, Pakistan kökenli asker babası Khizr Khan’ı Müslüman Kardeşler’in temsilcisi olmakla suçladı. Stone’un Twitter’da linkini verdiği sağcı shoebat. com sitesinde yayımlanan makalede baba Khan’ın ABD’de şeriat propoganda sı yaptığı, 80’lerde yazdığı “İslam kanunlarının hukuki sınıflandırması” başlıklı yazıda şeriatı savunduğu ve Müslümanları şeriat kanunlarına uymaya çağırdığı ileri sürüldü. Makalesinde İhvan kurucularına teşekkür ettiği söylenen avukat Khan’ın bir dönem çalıştığı Hogan and Hartson firmasının Clinton Vakfı ile bağlantılı olduğu iddia edildi. Buna göre Suudi müşterileri olan firma Demokrat Hillary Clinton kampanyasına bağışta bulunurken, Hillary Clinton’ın eski yardımcısı Huma Abedin de Vahhabiler tarafından kullanılıyor. ABD seçimi: Kırk katır kırk satır Amerika’da 8 Kasım’daki başkanlık seçimi için adaylar netleşti: Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump, Demokratik Parti’nin adayı Hillary Clinton… İlki, “sağı solu belli olmayan” bir para babası. Amerikan siyaseti için sık rastlanmayan bir tuhaf figür. Diğeri eğer bir liderin “yaptıkları yapacaklarının garantisi” ise vahim hatalara imza atıp ders çıkarmamış, korkmak icap eden bir şahsiyet… Dünyanın süper gücündeki seçim insana “kırk katır mı, kırk satır mı” dedirtiyor. HHH Donald Trump… Amerikan iç politikasında “sığınmacılar, Meksikalılar ve Müslümanlara yönelik ırkçı” üslubuyla aşırı sağa göz kırpmakta. Dış politikada oy avcılığı için “Amerika’yı en büyük yapmaktan” söz etse de kurumsal yapı ve elitlerin tüylerini diken diken etmekte. Zira Rusya ile iyi ilişkiler istiyor, NATO anlaşmasının 5. maddesi hilafına müttefiklerini “bedavaya korumayacağını” söylüyor. “Rus ajanı” ilan edilmediği kaldı! NAFTA’yı yeniden müzakere etmeyi, Dünya Ticaret Örgütü’nden çıkmayı anmakta. Irak ve Libya maceralarını feci buluyor, Suriye’de “IŞİD ve Şam yönetimi ile aynı anda savaşamayacaklarından” hareketle IŞİD’e odaklanmayı salık veriyor. Türkiye’deki darbe girişimi için “Ben karışmam” tavrı takınıp Amerika’da siyahilere polis şiddeti ve sivil haklardaki erozyondan hareketle “Önce içimizi temizleyelim” diyebiliyor. Seçilirse, Amerikalılara geçmiş olsun demeli. Dünya barışını dert edinenler için “rahatlatıcı” söylemi bulunsa da başkan olduğunda neler yapacağını kim bilebilir! HHH Hillary Clinton… “İlerlemeci ve kadınların adayı” gibi sunuluyor, ki ikincisi doğru. İlki “ilerlemecilikten” ne anladığınıza ve Amerika’dan mı yoksa misal Ortadoğu’dan mı söz ettiğinize göre değişir. Amerikan solu için o “Wall Street’in adayı”, “Suudi/Körfez sermayesinin yatırımı”. Ancak sırf Trump’ı önlemek uğruna Bernie Sanders dahil solcular Hillary’ye kaldı. Pişman olurlarsa şaşırmayın. Dış politikada ise kâbusa uyanabiliriz. Zira tek başarılı örneği olmayan “liberal müdahaleci” ajandanın ve bin bir katakullinin cisimleştiği şahsiyet. Siyasete 17 yaşında Cumhuriyetçi olarak atılıp sonra saf değiştiren eski başkan eşi Bill Clinton ile tanışınca “Demokrat olan” Hillary, hırslarıyla tam bir House of Cards karakteri. 1990’larda First Lady olarak, Yugoslavya’yı etnik/dini hatlarla parçalayan çatışma süreci, Irak’ta rejim değişikliği ve NATO’nun Rusya’nın sınırlarına dayanma projelerinde eşinin yanındaki isimdi. Ülkesi içinde kendini adadığı sağlık reformunda başarısız oldu. 2000’lerle senatör seçildiğinde de kayda değer yasama etkinliği yok. 2008’de Obama’ya yenildiği önseçim sonrası ilk siyahi başkanın ilk dönem dışişleri bakanlığıyla yetindi. Obama aslında gönülsüzdü. Dört yıl sonra arkasında militan cihatçılara desteği sayesinde enkaza dönmüş Libya ve Suriye, aşırı sağcıların iktidar ortağı kılındığı Ukrayna ile Honduras’taki darbeyi bırakarak gitti. Asya’da barışçı Japon siyasetini gömüp Çin’e karşı milliyetçileri iktidara taşıyan sürece desteği var. Batı’yla barıştığını zanneden Kaddafi linç edildiğinde gülerek “Geldik, gördük, o öldü” demişti. ABD elçisinin Bingazi’de linç edildiği olayı “İslam karşıtı video vardı da..” yalanıyla izaha kalkışsa da ifşa oldu. Başındaki eposta skandalını FBI soruşturmasına rağmen Trump’a karşı adaylığı sayesinde atlattı. Seçilirse Rusya ve Çin’e atarlanmayı, Avrupalılara baskıyı, seküler Suriye’de isim değiştiren El Kaide ideolojisi aracılığıyla rejim değişikliği peşinde koşmasını bekleyebiliriz. Suudi/Körfez hattı boşuna seçilsin diye ellerini ovuşturuyor. HHH Dolayısıyla hangisi bizim için daha ürkütücü bilmiyorum. Hele de Türkiye yeni döneme bu denli zayıflamış halde yakalanmışken. Önüne “Iraklaştırılmak”, “Pakistanlaştırılmak” yahut “Malezyalaştırılmak” gibi seçenekler konulmaktayken… Simpsonlar oylarını verdi Çizgi dizi Simpsons’ın Marge ve Homer’ı ABD başkanlık seçimlerinde Demokrat aday Hillary Clinton’a oy verecek. Seçim için özel hazırlanan videoda “Sabah saat 3 ve Beyaz Saray’da telefon çalıyor” senaryosu oynanıyor. “Hitler’den Büyük Söylevler” kitabı eşliğinde Twitter’dan laf yetiştirmekle meşgul Cumhuriyetçi aday Donald Trump sonunda telefonu açtığında saçı ve makyajıyla uğraşmaktan acil durum odasına gitmesine kadar saatler geçiyor. Buna rağmen Trump’a oy vereceğini söyleyen Homer’ı Marge “Eğer oyun buysa, bir daha seninle sevişir miyim, emin değilim” diye azarlıyor. Homer ise “İşte böyle Demokrat oldum” diyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear