26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 3 Ağustos 2016 Köşemen Hilmi Yavuz’a yaşatılan 15Temmuz darbe girişiminin hemen ertesinde sosyal medyada listeler dolaşmaya başladı. Kimlerin tutuklanacağı isim verilerek açıklanıyordu listelerde. Sonra tutuklamalar başladı. Silahlı Kuvvetler’den, güvenlik kuvvetlerine, oradan bakanlıklara, okullara hatta özel işyerlerine uzanan işten atmalar bunu izledi. Tutuklananların sayısı 15 bini, işten atılanların sayısı 70 bini buldu. Darbe girişimine katıldığından, yardım ve yataklık ettiğinden, destek verdiğinden şüphelilenler çeşitli illerdeki operasyonlarla tutuklanıyor. Ama yazarlara, gazetecilere geldi mi olay böyle gelişmiyor. Gözaltına almalar gizli operasyonlarla yapılmıyor. Önce gazetelerde kimlerin tutuklanacağı haber oluyor. İsimler listeleniyor. Haberlerde isimlerini görenlerden bazıları kaçıyor. Kaçanlar kovalanıyor. Televizyonlarda arama haberleri neredeyse canlı yayınla veriliyor. Suçsuzluğuna inanan, veremeyecek hesabım yok, diye düşünenler ise bu listelere itibar ediyor, kaçma kovalama haberlerini görünce de bir an önce polise teslim olup ifade vermek, aklanmak için uğraşıyor. Hilmi Yavuz için de benzer bir durum söz konusu. Gözaltına alınacağı haberlerini Bodrum’da yaz tatilini geçirirken alıyor. Çantasını hazırlayıp bekliyor. Kimse gelmiyor. Beklemekten sıkılınca kalkıp İstanbul’a geliyor. Bu kez İstanbul’daki evinde bekliyor. Herhalde Bodrum adresimi bilmiyorlardı, burayı bilirler, gelirler diye... Yine kimsecikler yok. Ertesi sabah avukatıyla birlikte emniyete gidip teslim oluyor. Saatlerce ifadesinin alınmasını bekliyor. Doktor raporu yok diye ilaçları verilmiyor. Avukatı ve ailesi ile görüştürülmüyor. İlaçlarını alamadığı için gece fenalaşıyor, hastaneye götürülüyor. Tekrar emniyete getiriliyor. 24 saat boyunca kimse ifadesini almıyor. Devreye Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı giriyor ki bir an önce ifadesini alsınlar. Nihayet sağlık kontrolünden geçiriliyor. Sağlık durumuna bakılarak savcılık ifadesini almak üzere bırakılıyor. Pazartesi günü de nihayet ifadesini verebiliyor ve serbest kalıyor. Aziz Nesin’i anmamak elde değil. Kaçanı kovalıyorlar... Gelip teslim olanla ilgilenen yok. Hilmi Yavuz’u, kim olduğunu anlatmaya gerek var mı? Köşe yazılarını, sosyal medyada yazılanları, yapılan haysiyet cellatlıklarını, yargısız infazları görüp okuduktan sonra “Evet, anlatmaya gerek var” diyorum. Çünkü cahillik akıl almaz seviyede. Çağdaş Türk şiirinin yaşayan en büyük ustalarındandır Hilmi Yavuz. 1936 doğumlu. Tam 80 yaşında. Londra’da felsefe okumuş. Üniversitelerde felsefe ve uygarlık tarihi dersi vermiş. Öğrencileri için efsane bir hoca. 60’lı yıllardan itibaren Cumhuriyet, Milliyet, Yeni Ortam ve Zaman gibi gazetelerde yazmış. Ansiklopediler yayımlamış, editörlük yapmış. İlk şiirleri 1950’li yıllarda, ilk şiir kitabı 1969’da yayımlanmış. Edebiyat, felsefe ve kültür üzerine çok önemli eserler vermiş. Kültür adamı, felsefeci, eğitimci, yazar ve büyük bir şair. Kimsenin müridi olmaz, ancak başkaları onun müridi olur. Darbelere, darbecilere karşı olduğunu da defalarca yazıya ve söze dökmüş. Ne edebiyat ve kültür dünyamız için önemini biliyorlar. Ne yaşını, başını... Kulaktan dolma bilgilerle, trollerin yazdıklarıyla fikir sahibi oluyorlar. Görüşüne katılmadıkları, beğenmedikleri ya da sevmediklerine saldırıyorlar. Sosyal medyada linç ediyorlar. Hapsedilsin, hastanelik olsun, hatta ölsün istiyorlar. Bu öfkeyi, kini anlamak olanaksız. Bu duygu halindeki bir toplum çıldırır, iflah olmaz. Görüşlerine katılmıyor, şiir anlayışını paylaşmıyorsanız yazıyla, sözle tartışın. İkna edin, ikna olun. Aksi takdirde Türkiye hiçbir farklı görüşün gelişmediği bir çöl olarak kalır. Unutmayın, Hilmi Yavuz gibi çok fazla değerimiz yok. Onlara sahip çıkmalı, üzerlerine titremeliyiz. 03 AĞUSTOS 2016 SAYI: 33173 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.09 03.59 04.29 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.55 13.17 17.09 05.42 13.02 16.52 06.08 13.25 17.13 Akşam 20.28 20.10 20.29 Yatsı 22.04 21.43 21.59 yorum 13 Türkiye, 15 Temmuz felaketinden sonra bugüne dek misli görülmemiş bir “yeniden yapılanma” süreci yaşıyor. Hükümet tarafından çıkartılan kanun hükmünde kararnameler başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluşun üzerinden buldozer gibi geçiyor.  Hedef, devletin içinde yuvalanmış FETÖ’yü bu kurumlardan arındırmak, bir daha ayağa kalkamayacak ölçüde ezmek.  Bu yaptırımlar ne kadar sürer, bilemiyoruz.  Bugüne kadar çeşitli devlet kurumlarında görevlerinden alınanların sayısı altmış binin üzerinde. Cezaevlerinde binlerce tutuklu bulunuyor. Daha fazlası da gözaltında...  FETÖ, kırk yıla yakın bir zamandır tüm devlet kurumlarına sızmış, yerini sağlamlaştırmış ve başkaldıracağı günü beklemiş. HHH  “Fethullah Gülen Cemaati”, “hizmet hareketi” adları altında faaliyet gösteren bu sinsi örgüt son çözümlemede bir “dini yapılanma”; bu nedenle 40 yıldır çeşitli hükümetlerin “Müslümanlardan bir zarar gelmez” yaklaşımları nedeniyle dört yıl öncesine kadar müsamaha gördü.  Ne var ki takke düşüp kel göründüğünde iş işten geçmişti.  Türkiye öyle bir duruma getirilmişti ki köklü bir yapılanma kaçınılmaz oldu. Ancak ortada mutlaka çözülmesi gereken bir sorun var. İktidarların kafa Yeniden yapılanma sı “bunlardan bir zarar gelmez” mantığıyla çalıştığı sürece ortaya çıkacak “boşluk” bir başka “İslami örgütlenme” tarafından doldurulacaktır.  İslamın, neredeyse tüm İslam ülkelerinde iktidar olma eğilimleri taşıdığı bu konjonktürde Türkiye’de de bu eğilimlerin önünü kesmek kolay olmayacaktır. HHH  Köklü bir yeniden yapılanma hiç kuşkusuz iyidir, fakat her şeyden önce kafaların yeniden yapılanması zaruridir.  Türkiye, kuruluş yıllarındaki fabrika ayarlarına dönmeli, laiklik üzerinde derinine düşünülmeli ve din ile devlet işlerini kesin olarak ayıran laiklik top lumca içselleştirilmelidir.  Karşıtları din adına devlete etki etme ve bu şe kilde devleti ve toplumu idare etme amacını taşırlarken laik yaşam biçimini benimseyenler kişisel ve vicdani kanaatlerini devlete mal etme ve bunlar vasıtası ile devleti veya toplumu idare etme çabası içinde bulunmazlar. Laiklik, bir devlet ve toplum yönetimi biçimi olduğundan varlığı veya yokluğu kişilerin yaşam biçimini doğrudan etkiler. Bu öneminden dolayı laiklik T.C. Anayasası’nın  “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri” arasında sayılmıştır.  Atatürk Devrimlerinin temel taşı olan Laiklik Devrimi, 3 Mart 1924’te hilafetin ilgası ve Şeriye ve Evkaf Vekâletleri’nin kapatılması ile başlatıldı. 8 Nisan 1924’te 469 sayılı yasa ile Şeriye Mahkemeleri kapatıldı. Bunu 4 Ekim 1926’da Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilerek ek 864 sayılı Tatbikat Kanunu ile Mecelle’nin lağvedilmesi izledi ve böylece Laiklik Devrimi hukuksal ve kurumsal bütünlüğe kavuşturuldu. Yazımızı T.C. Anayasası’nın 24. maddesi ile sonlandıralım:       “Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” Mutlak arınmanın ruhu bu satırlardadır. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr Biat mı, demokrasi nöbeti mi? BAYRAM SARI Yazar Bugün geldiğimiz nokta, mizahçı Metin Üstündağ’ın söylediği “Her yurttaş, bir suç uydurulana kadar masumdur!” deyişindeki distopik tablodur. 15 Temmuz askeri darbe girişiminin halkın karşı duruşu ile engellenmesi, “Demokrasi nöbetleriyle” meydanların halk tarafından doldurulması, biçim olarak demokrasi yolunda ileri bir aşamayı gösterme yanılgısını oluşturmaktadır. Çelişkiler Bu ileri yanılsama, kendi içinde mantığın sınırlarını zorlayan çelişkileri de beraberinde taşımaktadır. Şöyle ki, “OHAL”in ilan edilmesi ve ‘İnsan Hakları’nın askıya alınması da kitle tarafından demokrasi olarak algılanmakta ve aynı coşkuyla karşılanmaktadır. Kovboy filmlerinin vazgeçilmez klişe sahnelerindeki gibi “idam isteriz” çığlıkları “Milli İrade”nin demokratik talebi olarak görülmektedir. Türkiye’nin 1954 tarihinde imzaladığı AİHS’nin eğitime ayırdığı 26. maddesi: “Herkes eğitim görme hakkına sahiptir. Eğitim parasızdır; hiç değilse ilk ve temel eğitim aşamalarında böyle olmalıdır. İlköğrenim ve eğitim zorunludur. Teknik ve mesleki öğretimden herkes yararlanabilmelidir. Yükseköğretim, diğerlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır. Eğitimin amacı, insan kişiliğinin tam ve özgürce ge Hukukçu Prof. Faruk Erem, “Bir Ceza Avukatının Anıları” kitabında “Suçluyu kazıyın altından insan çıkar” sözü ile hümanist bir yaklaşımı düşünce dünyamıza yansıttığından beri, köprülerin altından çok sular aktı... Can erok Siyasilerin söylemleri, insanların sloganları, demokrasi nöbetlerinin bir biat ritüeline dönüştüğünü göstermektedir. lişmesi, insan hak ve özgürlüklerine saygının güçlenmesi olmalıdır” demektedir, şimdi içinde bulunduğumuz kaosun şifrelerini çözmemiz kolaylaşmakta değil mi? Eğitim hakkının eşitsizliğe yol açan yapılanması ve cemaatlerin karanlık koridorlarına terk edilen çocukların, bir gün silahlı kalkışma ile demokrasiye son vermek istemesi kaçınılmazdır. Kendi cemaatlerinin dışındaki insan yaşamlarının değer siz görülmesi, yıllarca aldıkları eğitim ve öğretimden kaynaklanmaktadır, bugün bunu kabul etmemiz gerekmektedir. AİHS’nin askıya alınışı Demokrasi nöbeti tutan kitle, askıya alınan AİHS’nin; “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonamaz ya da sürülemez. Bir suç işlemekten sanık her kes, savunması için kendisine gerekli tüm koşulların sağlandığı açık bir yargılanma sonucunda yasalarca suçlu olduğu saptanmadıkça suçsuz sayılır. Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılamaz” maddelerinin kendileri için ne ifade ettiğini biliyor mu? Biat ritüeli mi? Vatan ya da demokrasi nöbetinin biat ritüeline dönüştüğü inkâr edilebilir mi? Siyasilerin söylemleri, insanların sloganları evrimin bu yönde olduğunu göstermektedir. Şimdilik bir suç uydurulana kadar her yurttaş masumdur evet! Muhalif olup eleştirmeyeceksin düşünmeyecek ve sorgulamayacaksın. Liderin senin yerine düşünecek, senin adına doğru kararları alacaktır. Senin için ormanlar yok olacak, yaratılan ranttan kırıntılara razı olacaksın. Olmadı, anılarını inkâr edecek, kentsel dönüşüm yalanlarından köşeyi dönme hayallerine sarılacaksın. Kömür madenlerinde, inşaatlarda ve tüm iş kollarında iş güvencesiz çalışıp, güzel güzel öleceksin. Sendikalarının kapısının kilitlenmesini, kiralık emeğini modernleşme sanacak “Allah devlete zeval vermesin” tevekkülüne gömüleceksin. Otuz gün gözaltına alınmak, savunma hakkının engellenmesi, aylarca tutuklanman, işinden nedensiz kovulmak, okuduklarının yasaklanması, mahremiyetin “OHAL” sınırları içindedir ve “AİHS” askıya alınmıştır. Sıranın kime geleceği bilinmeyen bir “Rus ruleti” gibi olduğu akşamlarda nöbet tutmaya devam edeceksin. TOMA’nın suyunda ne vardı? Van’da kullanılan kokulu, basınçlı su kızarıklık ve yanmaya neden oldu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve DBP Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel’in önceki akşam Van’da yaptığı “darbelere hayır, demokrasi hemen” mitinginin ardından polis Maraş ve Cumhuriyet Caddesi’ne yürümek isteyenlere biber gazı ve basınçlı su ile sert müdahalede bulundu. Olaylarda 1 polis ve 3 yurttaş yaralandı. Gazetemizin Van muhabiri Yusuf Ziya Cansever’in de ara larında bulunduğu pek çok kişi yoğun biber gazı nedeniyle fenalaşırken vücudutlarında kızarıklık ve yanma oluştu. Biber gazı mı katıldı? Van Tabip Odası Başkanı Özgür Deniz Değer, konuyla ilgili araştırma yaptıklarını belirterek, “Biber gazı sıvılaştırılarak suya karıştırılmışsa, tazyikle beraber vücutta yanma ve kızarmalar olabilir. Bu durum ze hirlenmeye, yanıklara neden olabilir. Buna benzer bir durum Gezi’de de yaşanmıştı” dedi. Van İnternet Medyası (VİMED) Başkanı İlhan Siyahtaş, “Son olayda iki meslektaşımız sıkılan gazlı sudan etkilenmiş ve hastanede tedavi edilmiştir. Bu defaki tazyikli su, göz yaşartıyor, yakıyordu. Bu suya farklı bir madde karıştırılmış olduğunu tahmin ediyoruz” dedi. l VAN/Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Hipnozla işkence’de tutuklama kararı Emekli Albay ve askeri hâkim Ahmet Zeki Üçok’un Kayseri’de 2009’da TSK içindeki FETÖ yapılanması soruşturmasında 3 astsubaya hipnozla işkence yaptığı iddiasıyla yargılandığı davada rapor veren, dönemin İstanbul Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi üyesi Prof. Dr. Hamdi Tutkun tutuklandı. Üçok’un yürütülen soruşturmada 3 astsubaya hipnozla işkence yaptığı iddiasıyla yargılandığı davada, rapor veren dönemin İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesi’nin 8 üyesi hakkında “terör örgütü üyeliği”, “adli makamları yanıltmak” ve “gerçeğe aykırı bilirkişi raporu verme” suçlarından başlatılan soruşturmada 8 kişi gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen Prof. Dr. Hamdi Tutkun, mahkeme tarafından tutuklandı. Bir şüpheli adli kontrol tedbiri, 6 şüpheli yurtdışına çıkış yasağı konularak serbest bırakıldı. ‘Büyükşehir, satışa devam ediyor’ Ankara Büyükşehir Belediyesi, kentin panaroması Çaldağı’nda 180 bin 923 metrekarelik araziyi satışa çıkarttı. TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi 4 Ağustos’ta yapılacak ihalenin iptali için yargıya başvuracağını belirtti ve “Büyükşehir Çaldağı’nda OHAL fırsatçılığı yapıyor” dedi. Aralık 2015’te Büyükşehir Belediyesi’nin Çaldağı’nda yapmak istediği kentsel dönüşüm planlarını yargıya taşıyan TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin başvurusu sonuç vermemesine rağmen satış duyurusu 8 Temmuz tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştı. Davalar devam ederken büyükşehir belediyesinin Çaldağı’ndaki arsaları satışa çıkartmasına TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, tepki gösterdi ve 4 Ağustos’ta yapılacak ihalenin iptali için yargı yoluna başvuracağını açıkladı. Konuya ilişkin Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Büyükşehir belediyesi ülkenin olağanüstü dönemlerden geçtiği bir süreçte, olağan bir şekilde kamusal alanlarımızı satışa devam ediyor, OHAL fırsatçılığı yapıyor” dedi. l ANKARA (Cumhuriyet) C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear