28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 28 Ağustos 2016 12 yorum IŞİD yerine DEAŞ ısrarı neden? Ordumuz ÖSO yani Özgür Suriye Ordusu’yla birlikte IŞİD’i vuruyor! Ancak bölge zaten terk edilmiş. Bu arada fırsattan istifade silahı ve savaşı çok seven güvenlik uzmanları bizlere tek tek zırhlı tankların kaç menzil top atışı yaptığını, koordinatların uydudan nasıl belirlendiğini, anında nasıl tankların içindeki bilgisayara geldiğini ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Benim de aklıma tuhaf sorular geliyor. Kardeşim siz, silah şirketlerinin halkla ilişkiler bölümünde mi çalışıyorsunuz? Bu ne iştah! Biraz da şunu söyleyin, her bir F16 uçağının kalkışı 400 bin dolara mal oluyor! Zırhlı tankları Türk mühendisler ve işçiler yapmış... Hangi patronlara bu silahlar ihale edildi, halkın vergilerinin ne miktarı bu silahlara gitti? Ayrıca bu ÖSO’dan şiddetli şüphelerim var. Bir miktar cihatçı olduklarını dünya biliyor. Peki, Allah aşkına, koskoca bir özel harekât komutanı neden bunlara sarılıp fotoğraf çektiriyor? Bir de lokum götürülmüş. Sanki bayram gezmesine gidiliyor. Ne oldu Antep’teki patlamanın sonuçları! IŞİD Türkiye’nin övünülen marka kenti Antep’i işgal etti, çarşılar, pazarlar, artık IŞİD’in elinde biz tutmuş, IŞİD’i bombalıyoruz. Bu arada top ateşi PYD’ye yönelmiş, o kaLokum götürdük. dar kusur kadı kızında da bulunur. Benim bildiğim IŞİD’le bu zamana kadar mücadele eden PYD güçleriydi. Şimdi gelelim başlığımdaki soruya, neden ülkemizde yöneticiler IŞİD yerine DEAŞ söylemini yerleştirmeye çalışıyorlar. Bunu keşfetmek savaş politikamızı da keşfetmek olacak. Malumunuz dünya IŞİD’i kullanıyor, açılımı Irak Şam İslam Devleti. Bu durumdan rahatsız olanlar var, Biden’la yapılan toplantıda bir kadın gazeteci, IŞİD diyerek bir soru sordu. Cumhurbaşkanımız olaya müdahale edip “Gazeteci bayanın dilinin sürçtüğünü İslam asla terör yapmaz diyerek IŞİD’in DEAŞ olarak değiştirilmesi gerektiğini” söyledi. Yani Cumhurbaşkanımız İslam kelimesini kaldırıyor, DEAŞ; Devlet’ül Irak ve’ş Şam anlamına geliyor. Yani İslam acayip masum! Yapmayın, silah tüccarlarının çok sevdiği bu örgüt ve benzerleri, her şeyi İslam adına sürdürüyor. Başımızı devekuşu gibi kuma gömmekle, bu İslami terör örgütleri yok olmuyor! Şimdi artık, başımızı kumdan kaldıralım ve kendimize bir bakalım. Muhalefet partisi başkanına suikast yapılan bir ülke durumundayız. Alay eder gibi PKK ve IŞİD her yerde bombalı saldırılar yapıyor. Feto terör örgütü yenilmediğini, kendisinin bir işaret fişeği olduğunu hepimize ilan ediyor! Peki, ne olacak? Bunu kimseler bilmiyor, Rusya, İran, Amerika kendi ülkelerinin çıkarlarını düşünen yöneticiler tarafından her an dengeleri değiştiriyorlar. Kürtlerin ağzına bir parmak bal, bizim ağzımıza iki parmak bal sürerek, Ortadoğu’ya silah satmak için sürekli yeni düşmanlar yaratıyorlar. Yoksa şu uzmanların anlattığı muhteşem silahlar hangi enayilere satılacak! Ülke insanı ise şu halde, siz çevrenizdeki inşaatların son hızla sürmesine aldanmayın, kelebek etkisiyle bütün sektörler, esnaf ağır bir ekonomik bunalım içinde. Millet köprü açılışlarını bile yemiyor. Bir kısmı da demokrasi şenliği olsa da sokaklara dökülsek diye can atıyor, çünkü döner ekmek bedava, cepte 100 lira, üstüne üstlük eğlence! Ama hep birlikte aynı gemideyiz. Diyeceğim odur ki, önce şu DEAŞ inadımızdan vazgeçelim ve ülkemize çöreklenmelerine izin verdiğimiz IŞİD militanlarını ülkeden kovmak için yepyeni bir mücadele başlatalım, FETO örgütüne yapılan gibi, neredeler, hangi kentlerimizi işgal ettiler bilelim ve onları inlerinden çıkaralım. Bu arada düşmanımızı küçümsemeyelim, ne PKK’yi ne IŞİD’i ne de FETO örgütünü! Düşmanı ne kadar tanırsak o kadar güçlüyüz demektir. En basit savaş kuralı budur. Yandaş medya da başarı abartmasına bir son verse iyi olur. İşler onların dediği gibi yolunda değil! Tam tersi tepetaklak gidiyoruz! 28 AĞUSTOS 2016 SAYI: 33198 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.47 04.35 05.01 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.20 13.12 16.53 06.06 12.57 16.37 06.30 13.20 16.59 Akşam 19.52 19.35 19.57 Yatsı 21.17 20.59 21.19 Joe Biden’ın Ankara ziyareti sırasında “15 Temmuz gecesi olanları internet oyunu sandık!” açıklaması; dünyanın içi hiçbir makama ulaşılamadı. Türk pokemon timi, 60 saat boyunca başında çuval, eğitmen oyuncunun avladı ne etse de alaşağı edilemeyen CEO’su Ame ğı cep canavarları zulasında bekletildi. rikan hükümetinin Türkiye’deki muhataplarıyla HHH dalga geçtiğini düşündürebilir. TSK’nin itibarı ABD’nin et tenceresine Oysa hiçbiri, asla İngilizler kadar sofistike soğan diye işte bu saatlerde doğrandı. kurnaz olamayan bir Amerikan yetkilisinin ağ Çözülmenin gerisi çorap söküğü gibi zından bu laf, gayet saf ve samimi bir itiraftır. geldi. Çünkü ABD küresel jeopolitikayı zaten internet oyunu gibi algılayıp dünya ile Pokemon Go oynuyor! Pokemon imam Fetoş!Bilmeyenler için özetliyorum: “Pocket Mons Oyun hızlandı. ABD’nin yıllarca eğittiği İmam Pokemon Fetoş’un internet virüs timi; polis, yargıç, savcı, yani avcı pokemoncuklar olarak sa ters”, yani cep canavarları sözcüklerinden tü vemet etmesinler!” oldu. haya çıktı. Algı tuzakları, sanal kumpaslar, retilen pokemon oyununda toprak türü, ateş türü, su Hilmi Özkök, bu cevapla kendisinin de ABD tara dijital sahtekârlıklar için gerçek davalar açıldı, gerçek türünde çeşitli yaratıklar var. Oyun, artırılmış gerçek fından eski teknolojiyle avlanıp eğitilen arkaik bir pi cezaevleri inşa edildi. lik tekniğiyle bulunduğunuz coğrafyada akıllı cep te yon olduğunu belli etti. Her şey hukuksuzdu. lefonlarıyla iz sürerek oynanıyor. Gazi Mustafa Kemal’in Çanakkale’de vatan top Ama ordunun asker, silahlı ve savaşmak için eğitil Oyuncular, “pokemon eğitmeni” sıfatıyla gerçek rağını savunurken “Ben size savaşmayı değil, ölme diklerini unutacak kadar bilge, bilgin, aydın ve müla dünya olan oyun alanında sanal cep canavarları av yi emrediyorum!” emri; ABD’nin seh yim komutanları, subayları, hatta Genelkur lıyor, yakalıyor ve eğiterek takımını güçlendiriyor. Bir ven pokemonu olan bir Genelkurmay may Başkanı İlker Başbuğ; sonradan adi yandan başka eğitmenlerle ittifak yapıp takımını bü Başkanı tarafından Süleymaniye’de hırsızlar gibi kaçacak olan FETÖ savcıları yütürken bir yandan da müttefikleri arasında en güçlü “Aman mukavemet etmesinler!” tesli önünde tutuklanmak için sıraya girdiler. takım sahibi eğitmen olmayı hedefliyor. miyetine dönüştü böylece. Zaten cezaevinde de yazar oldular, bilgi ABD, ilk Türk cep canavarlarını 4 Temmuz 2003’te, Zaten ne mukavemeti? Baskının lerini, bilgeliklerini kitaplara döktüler! Kuzey Irak’taki Süleymaniye beldesine yaptığı bas üzerinden üç saat geçmiş, bizim po Çünkü teslimiyete alışılmıştı. kında avladı. 3 subay, 8 astsubaydan oluşan TSK kemonlar çoktan Amerikan çuvalı TSK, FETÖ pokemoncuklarına kaldı. pokemon timini kelepçeleyip çuvala soktu. na girmişti! Gerisini biliyorsunuz. HHH Kadın başbakan Thatcher’in kuş ABD’nin Türkiye sathında ve civar coğraf Türkiye, ABD’nin Pokemon Go oyun alanı olduğu uçmaz, kervan geçmez bir karışlık yada oynadığı Pokemon Go devam ediyor. nun farkında değildi. çorak İngiliz toprağı için girdiği Mal FETÖ avcı timinin sehven pokemon mü Ankara’da Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, ilerleyen yıllarda Balyoz mağduru olacak Deniz Harp divler savaşını düşünün, ne demek istediğimi anlarsınız... layim komutanları yerlerde sürüklediğini Bir pokemon karakteri. gören Joe Biden’ın, 15 Temmuz darbe giri Okulu komutanı Amiral Türker Ertürk ile bir görüş Amerikalıların Süleymaniye’de oyu şimini internet oyununda “level atlamak” di me yapmaktaydı. Dönemin Özel Kuvvetler Komuta na giriş tarihi, özel olarak ulusal bayram “Indepen ye yorumlaması normal. nı Korgeneral Köksal Karabay içeri girdi, Süleyma dence Day”e denk getirilmiş, günlerden cuma, dev TSK’nin itibar “level”ı derseniz, onu değil Cerablus, niye’deki durumu bildirdi. Aldığı cevap: “Aman muka let tatildeydi. Pazartesi gününe kadar Washington’da Trablusgarp bile yükseltmeye yetmez! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Gerdan süpürme aşkı!? “Gerdan” meraklısı milletiz vesselam! Anadolu’da bıyık için “gerdan süpürgesi” denmesi boşuna değil. Siyasette de hayale, vizyona sınır yok. Yayla gibi, ak gerdan bulup da yüz sürebilen, süpüren ak mantık sahiplerinin köprüye gerdanlık misyonu yüklemeleri de doğal. “Gerdanlık” diye tutturulması raslantı değil. (Önümüz Kurban Bayramı, İzmir ve Bursa dolaylarında yapılan, meraklılarının bayıldığı koyun gerdanından yapılan “gerdan tatlısı”nın da tam vakti! Malum Başbakan da ana muhalefet lideri de İzmir milletvekili... Hanımları yapsa da Yenikapı Ruhu gerdaniye ile de tazelense!) İlk köprü 1973’te açıldı. Nüfusumuz 37 milyondu. Halkın 3/4’ü köylerde yaşıyordu. Yani köylüydük. Köprüyü gerdanlık olarak görmek de, göstermek de doğaldı. Şimdi 80 milyona dayandı; çevrenizde hiç gerdanlık takan var mı? Ya da kasaplardan başka, boynun alt kısmıyla göğüs çatalı arasına “gerdan” diyen kaldı mı? İktidarımız, halkın fikrini zikrini iyi biliyor. Demek kalmış. Ki, “gerdanlık” diye kestirip attılar kurdeleleri. (Bu arada ordusu savaşırken kendisi gerdanlık açan bir de Genelkurmay Başkanımız oldu. “Hiç Genelkurmay Başkanı köprü açar mı?” diyen diyene... Yanıtı, Av. Şahin Mengü Twitter’da vermiş: “Kendisini Cumhurbaşkanı yaveri gibi görüyorsa elbette açar!”) HHH Gerdanlık lafı iki nedenle çok tutarlı... l Yavuz Sultan Selim, küpeli tek padişahımız olduğuna göre, “gerdanlık” da ona çok yakışacaktır. l CIA resmi sitesi Worldfactbook, “Türk halkının yüzde 29.4’ünün yani üçte birinin obez olduğunu” ilan ediyor! Bizim iktidar da herhalde “Obez millete, ‘kolye’ değil, elbette ‘gerdanlık’ yakışır” diye düşündü! HHH “Ormanımdan bir ağaç kesenin kafasını keserim!” diyen bir dedenin torunu adına asılacak gerdanlık için yüz binlerce ağaç kesen iktidar için acaba demokrasi âşığı halkımız ne düşünüyor? Acaba bunun kararını verenler, binlerce dönümlük balta girmemiş ormanlık araziyi, yolunmuş kaza çevirirken trafiği mi düşündüler, yoksa dünyanın en pahalı benzinini kullanan ve köprüler vesilesiyle daha da kaz gibi yolunacak milletin nasıl olsa birkaç günlük bedava geçişle gönlünün ve oylarının alınacağını mı? Halkımızın köprüyü geçerken yeterli vakti. Dünyanın en uzunu... Şunu da düşünebilirler. Sadece köprü ile trafik çözülseydi... Londra’da Paris’te trafik sorunu olmazdı. İstanbul gibi, bu iki dünya kentinde de nüfus iki ayrı yakada yaşıyor. İngilizler Thames Nehri üzerine 1800’lerde köprü yapmaya başladılar. Tam 37 tane yaptılar. Aynı tarihlerden itibaren Fransızlar da Seine Nehri’ne 38 köprü kurdular. Ama bu iki kentin de ulaşım sorunu var. Ama İstanbul gibi kördüğüm değil. Çünkü ulaşım köprüler ile değil, yaygın “metro” ağı sağlanıyor. Bizim “gerdanlık” ise, yeryüzündeki tüm gergedanların boynuna yetecek pahaya çıktı. Ama sonunda çözüm çıkacağı çok kuşkulu. TMMOB İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Tayfun Kahraman hesabı yapıp ortaya döküyor: Bu maliyet ile İstanbul’un dört bir yanına tam 150 km metro yapılabilecekti!!. “Gerdanlık” İstanbul’un merkezinden çok uzakta, 30 km. kuzeyde olduğu için o güzergâhta çok yoğun ve yeni bir kaotik trafik sorunu İstanbulluları bekliyor. Gerdanlık’a yönelecek araçlar mevcut trafiğin sadece yüzde 4’ü! Yok edilen ağaçlık alanların, su havzalarının ve doğal hayatın maliyetini ise tabiat ileride önümüze koyacaktır. Köprüler araçlar için, metro ise insan içindir... “Gerdanlık” diyerek “insan”ı öne çıkartmak istiyor. Gerdaniye tatlısı gibi, Binali Bey’in sevdiği deyimle “yersen!” SAYISAL LOTO 17, 19, 23, 29, 44 ve 46 6 BİLEN: 3 Milyon 60 bin 304 TL (1 KİŞİ), 5 BİLEN: 3 bin 834 TL, 4 BİLEN: 51.45 TL, 3 BİLEN: 7.75 TL Akıllısı mı akılsızı mı? Canı sıkkındı. Oturur oturmaz konuya girdi: “Bu telefon beni izliyor. Hem de adım adım izliyor. Nereye gidiyorum, ne yapıyorum hepsini kaydediyor. Sonra ne yapıyor biliyor musunuz?” “Ne yapıyor?” “Beni hanıma ispiyonluyor.” Bunu söylerken masanın üzerinde duran akıllı telefonuna öyle bir bakışı vardı ki... Öfkeyle bakıyordu telefonuna. HHH Ünlü bilişim ve güvenlik uzmanı, “Geleceğin Suçları” kitabının yazarı Marc Goodman’ın sözleri geldi birden aklıma: “Bu kitabı okuduktan sonra bir daha arabanıza, akıllı telefonunuza veya elektrikli süpürgenize aynı gözle bakamayacaksınız.” Demek ki, küçük bir servet ödeyip satın aldığımız akıllı telefonumuza farklı gözle bakmak için Goodman’ın kitabını okumak şart değilmiş. Goodman yıllardır dijital dünyanın “karanlık yüzünü” anlatmaya çalışıyor. Hacker’ların nasıl çalıştıklarını, neler yapabildiklerini okuyunca insan gerçekten de endişeleniyor. “Eğer kodu kontrol ederseniz, dünyayı da kontrol edersiniz” diyor Goodman. Ardından ekliyor: “DNA da bir koddur”. HHH Yazılımcı bir arkadaşımız ispiyonculuk yapan telefonu inceliyor. Birkaç dakika sonra gülmeye başlıyor: “Amatansahemnet@bgümtaüil.cnomkonum bilgilerinin yazılımlar tarafındwawwn.ahkmuelttlaan.ncoımmına izin vermişsin.” Bizimki, “Ben hiçbir şeye izin vermedim” diyor önce. Sonra şu soruyu soruyor: “Konum bilgisi ne demek?” Hepimiz gülüyoruz. “Akıllı telefon kullanacaksan, en azından o telefona yüklediğin yazılımların neler yapabildiğini öğrenmelisin. Yoksa sorun yaşarsın” diye anlatıyor yazılımcı arkadaşımız, “Konum bilgisi, senin harita üzerinde nerede bulunduğunu, nerelere gittiğini gösterir. Bak, şuraya dokunduğunda sadece geçen hafta değil, geçen yıl bile nerelere gittiğini görebilirsin”. HHH Dijital dünyada kişisel bilgileri korumak giderek zorlaşıyor. Telefonunuza yüklemek istediğiniz bedava programların büyük bölümü, daha yüklenirken rehberinize, takviminize, konum bilgilerinize ulaşmak istiyorlar. İzin vermezseniz, programı yükleyemiyorsunuz. Bedava diye telefonlarımıza yüklediğimiz bu programlar aslında bedava değil. Bedelini, özel yaşamınıza ilişkin bilgileri vererek ödüyoruz. Buna değer mi? Diğer yandan kaçımız, cep telefonuna bir yazılım yüklerken telefon rehberimize ulaşmak istiyor diye o yazılımı yüklemekten vazgeçiyoruz? Hem de Facebook’ta kişisel bilgilerimizi rahatça paylaşmaya bu kadar alışmışken. HHH Kişisel verilerin korunmasına ilişkin sohbet, telefonuna öfkeyle bakan arkadaşımızın hiç mi hiç ilgisini çekmiyor. Onun derdi yaşadığı “dijital kâbus”tan kurtulmak. “Facebook hesabım var ama yılda bir bakıyorum. O anlattığınız teknolojik şeyleri de öğrenmek istemiyorum. Bana akılsız bir telefon bulun arkadaşlar. Artık bu ‘fazla akıllı’ telefonu kullanmak istemiyorum” diyor. “Yapma, etme, o kadar para verdin bu telefona” itirazlarını dinlemiyor bile. “Geçen hafta bizim Fethi ile öğle yemeğinde Sarıyer’e gittik. Akşam işten eve döndüm. Hanım, ‘Sarıyer’de balık ha, beni de çağırsaydınız ya’ demez mi. O sırada benim cep telefonumdan bir arkadaşımızın numarasına bakıyordu” deyince, masada yeniden bir kahkaha koptu. Meğer Sarıyer’deki yemeği herkes biliyormuş. Fethi, Facebook’ta paylaşmış. Anlaşılan o ki dijital dünyadan kaçış yok. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear