26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 Pazar 31 Temmuz 2016 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘Varoluş’, ‘Sinek’, ‘Çıplak Yemek’, ‘Çarpışma’ ve ‘Cosmopolis’ gibi filmleriyle sinema tarihine geçen David Cronenberg’in ilk romanı ‘Tüketilmiş’ Kıvanç Koçak Türkçesiyle Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap, sıradışı bir cinayet vakasının peşindeki iki internet gazetecisinin dünyasını son derece detaylı aktarıyor. ‘Darbe girişimi değil, sanki app’lerin savaşı’ Cronenberg: “İronik olan şu: Cumhurbaşkanınız ki kendisi sosyal medya ve internet konusunda son derece temkinlidir devletini korumak adına bundan faydalandı. Ve elbette ki, bu da onun gücünü ispatladı. Evet, bu sanki ‘App’lerin (uygulamaların) Savaşı’ gibi. Ülkenizdeki demokrasinin gerçekliği adına güzel umutlar taşıyorum.” Ödüllü Kanadalı film yönetmeni David Cronenberg’in (d. 1943) iki yıl evvel piyasaya çıkan ilk romanı “Tüketilmiş” Yapı Kredi Yayınları etiketi ve Kıvanç Koçak Türkçesiyle okurların ilgisine sunuldu. Yine, bir sinema biletine yakın etiketle; 20 TL karşılığı edinilebilen kitap, yönetmenin filmlerine aşina hemen herkesi tatmin edecek tema ve durumları kapsayan bir yoğunluk arz ediyor: Teknoloji fetişizmi, cinsellik, bedenin hastalık veya kaza sonucu dönüşümleri, beden ve teknoloji ilişkisi gibi pek çok kavramı kapsayan, aynı zamanda yakıcı bir mizah duygusu da barındıran 249 sayfalık çalışma, edebî olarak 12 ‘sekans’a bölünmüş. Roman, ikisi de teknoloji tutkunu birer internet gazetecisi olan Nathan ve Naomi çifti çevresinde gelişiyor. Jean Paul Sartre’ın postmodern bir çeşitlemesi gibi duran Fransız filozofu Aristide Arosteguy, romanda ‘meslektaş’ karısı Celestine’in cesedi parçalara ayrılmış ve kısmen yenmiş halde bulununca, ‘şüpheli’ duruma düşerek, Japonya’ya kaçıyor. Öte yandan, Macar bir cerrah, alternatif bir meme kanseri tedavisi geliştirdiği iddiasındayken, Nathan da cerrahla söyleşi yapmak için Macaristan’a gittiği sırada, Naomi Fransız filozofun peşinden, önce Fransa’ya sonra da Japonya’ya doğru yola koyuluyor. Ve kaderin ağları, tüm bu karakterleri kendi kendine esir ediyor. Cronenberg, romanı hakkındaki özel eröportajımızda sorularımızı yanıtlarken, tıpkı filmlerindeki gibi hayli yoğun, tartıcı ve tartışmasız olduğunu bize bir kez daha ispatlıyor. ‘Tüketilmiş’ romanı YKY’den çıktı. Cronenberg’in ‘Çarpışma’ filminin afişi. ‘Çıplak Yemek’ filminin afişi. n William S. Bur taşkınlıkla yazılmıştır; ben roughs uyarlama de yazarlığımda bu ‘ucu sı, ödüllü ‘Çıplak Ye be’liklerden nasibimi alma mek’ (1991) ve Cannes mış değilim, ama beni ro Özel Ödüllü J. G. Bal mana doğru asıl olarak sü lard uyarlaması film rükleyen şey o kişisel bu leriniz ‘Çarpışma’yı luş ve kâşiflik anlarından (1996) düşünürsek, ‘Tüketilmiş’in ardından bir film ile roman EAVLRTUİMĞ aldığım keyif oluyor. n ‘Tüketilmiş’, aşırı dü zeyde bilim, kapitalizm, arasında ne tür ayrım teknobağımlılık, duygu lar bulunduğunu fark ettiniz? sal ve cinsel sınırları zorlayıcı Bir roman daha sıkı fıkı, içeri yaşam öyküleri ile felsefe tarihi den ve kendini ifade açısından si ne, hatta felsefenin bugünkü iş ze daha geniş, ince eleyip sık do levine ilişkin eleştiriler içeriyor. kuyuş adına daha kenetleyici, da Romanı okurken, bir enerji içe ha özgür bir bakış imkânı sunu ceği ile çokça koyu kahveyi aynı yor. Ve elbet, bir kişinin emeği sö anda tüketmiş gibi bir hisse ka zünü ettiğimiz; bir filmdeki gibi, pılmamak elde değildi. Son de öyle işbirliği ürünü filan değil, ay rece hiperaktif ve kimi zaman rıca bana kalırsa bunun getirdi da hipergerçekçi bir çalışma bu. ği bir sonuç da, daha çetrefilli ola Romanın film uyarlamasını ki bilme ihtimali şeklinde karşıma çı min yönetmesini, kimlerin oyna kıyor. Bir romanı yazıyor olmayı, masını isterdiniz? senaryo kaleme almaktan ziyade Romanı okuma deneyiminizi ta film yönetmeye daha yakın bulu rif etme şekliniz çok hoşuma git yorum. Işıktan, mekân seçimlerin ti. Ne mutlu ki romanın film versi den, kostümlerden, seslerden, ik yonu hakkında düşünme şansım limden sorumlu olan, sizsiniz. Se olmadı. Zaten romanda belli bir naristlik ise yazarlığın yarım bi ‘oyuncu dağılımı’ yapmıştım ve bu çimlenmiş bir hali; bitmiş bir iş de da yetti. Ben kesinlikle bir senar ğil de, onun taslağı daha çok. yo yazmıyordum, bu sebeple ki tek n Yazarken önce kendinizi tat kaygım, karakterleri kâğıt üzerin min etmek, umrunuzda mı? de hayata geçirebilmek oldu. Bun Evet, eğer yakaladığım buluş, dan daha da öteye, zaten istemedi ya da yaratıcılık hali beni tatmin ğim için, gitmedim. ediyorsa, okurlarımın da bunu n Sürekli ‘son dakika’ haberle hissedeceğini düşünüyorum. Pek riyle, şiddet ve aşırılıkla yüklü çok roman, öfkeyle, kırgınlık ve koşulların kapsadığı günümüz gerçekliği, romanda işlediğiniz ‘QuickTime’ (HızlıYaşam) elektronik tecrübe haline de oldukça yakın duruyor. Bunun anlamı, belki de kitabın son derece ‘gerçekçi’ olduğu... Roman son derece gerçekçi, evet. ‘Roman okuru dikizcidir’ n Bugünkü ‘haber bağımlısı’ ve teknoloji düşkünü insanlara ilişkin yorumunuz nedir? Bu bağımlılık hallerine benim de sıkça yaklaştığım anlar var. İnternet teknolojisi ve 7/24 haberleri, zamanı ve uzamı sıkıştırmak adına faydalı birer araç ya da bilginin adeta kustuğu bir hayatı yaşam biçimi olabilirler. Ama kesin olan bir şey var ki, bunlar yalnızca birer bağımlılık olsalar dahi, yalnızca zorunlulukla gelen ve temelinde işlevsel olarak hayatın iyiliklerinden çok, dikkati dağıtan yönlerin den beslenen hatta kimi an da bunların yerini alan şeyler; kaldı ki bunlar ol ‘İnternet, terörü getiriyor’ nKüresel ölçekte yaşanan son aşırı şiddet ve terör olaylarıyla birlikte, dünyada olsun, kişi veya kişilerde olsun, iç ya da dış huzurun/barışın sağlanacağından yana umutlu musunuz? İç ve dış barış/huzur olgusu insanlık tarihi boyunca nadirliğini korudu, böyle olmayı da sürdürecek. Bunu tecrübe edenlerin, müteşekkir olmaları ve tadını çıkarmaları gerekir, ne ki onların da bununla yetineceği, miktar olarak azlığından ötürü daima kuşku götürür. Bir kez daha yinelersek, internet meydan okuyan sanal gerçekliğin de etkisi ile terörü beraberinde getiriyor, bunu geçmişe kıyasla herkese daha da çok yaklaştırıyor; yine de aşırı terör insan eylemlerinin her daim bir parçası olageldi. n Türkiye’de yaşananlara bakıyor musunuz? 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı, mobil telefon kullandığı canlı ‘FaceTime’ uygulaması yayı nı ile ‘Gülen hareketi’nin başını çektiği bir darbe girişimine direnişte pay sahibi oldu. Diğer yandan bugün ‘darbeci’ denilen askeri personel ise ‘WhatsApp’ kullanarak yazışıyordu... Türkiye’de olup bitenlerle ilgili haberleri izliyorum; buna ‘Gülen’ hareketinin sürece dahlinin gerçekliği ile ilgili sorular da dahil. Elbette olup bitenlere ilişkin gerçekliği öğrenmemin bir yolu bulunmuyor, ki bu bir bakıma ‘Tüketilmiş’ romanımın da ele aldığı meselelerden bir tanesi. Burada ironik olan şu: Cumhurbaşkanınız ki kendisi sosyal medya ve internet konusunda son derece temkinlidir devletini korumak adına bundan faydalandı. Ve elbette ki, bu da onun gücünü ispatladı. Evet, bu sanki ‘App’lerin (uygulamaların) Savaşı’ gibi. Ülkenizdeki istikrar ve demokrasinin gerçekliği adına, güzel umutlar taşımaktayım. (1960’ların sonunda İstanbul’a gelmiş ve gençlerin yerleştiği bir ‘Pansiyon’da bir veya iki hafta geçirmiştim. Bu tecrübeden çok hoşnut kaldım. Ve her zaman bir gün yeniden gelmem gerektiğini hissettim.) n Kanada, Avrupa Birliği, Birleşik Krallık veya ABD’den gelen haberlere de baktığınızda, ‘demokrasi’nin anlamında teorik veya pratik bir dönüşüm var mı? Hem teori hem de pratikte, evet. Bir süre sonra ‘demokrasi’nin ne kadar fazla ‘çeşidi’ olduğunun ayırdına varıyorsunuz. Kaldı ki bu antik Yunan’dan beri de aynıydı. Yine de, demokrasinin bu ‘türlü biçimlere’ bürünebilme imkânının, onu koruyacağından yahut işlevsel olarak yok edip etmeyeceğinden, emin olamıyorum. dukça tahrip ediciler. n Romanınızda ayrıca, bi ze verdiğiniz aşırı ‘kültürel detaylar’la da son derece cömert olduğunuzu görüyoruz. Adeta bir insanlık ‘Wikipedia’sı veya AVM’si gibi, bizi edebiyattan güncel bilime sürüklüyorsunuz. Bunu niçin tercih ediyorsunuz? Bu aslında bir film sahnesi için hangi kamera lensini tercih etmek istiyor olmanıza benziyor: Yakın plan veya geniş, uzun veya mesafeli olanı gibi. Ve ben de bu süreçte, karakterlerimin ‘iliştirildiği’ kültürel ve fiziksel gerçekliği hissetmek istediğimi arzu ettim. Sonuç olarak ben de kaçınılmaz biçimde, kitabımla bir okur için ne kadar saf kelimenin fiziksel ve kültürel gerçeklik yaratabileceği sorusuna yanıt vermiş oldum. n Bizler artık ‘anlam’ın da anlamını tüketmiş değil miyiz? Kastınızı tam anlayamasam da, insanların anlam için her daim umutsuz olduğunu söylemeliyim, ve onlar her ne kadar saçma veya garip de olsa bunu ellerinden gelen her şekliyle yaratıyorlar. Bunu başka hiçbir hayvan yapmıyor. n Romanı okurken bazen kendimi bir dikizciymişim gibi ‘enselediğim’, ama bundan zevk aldığım anlar oldu. Bir diğer sayfada, utancını duydum. Fikriniz? Romanın taşıdığı en büyük zevklerden biridir bu; okur her daim bir dikizcidir ve siz sırf dikizciliğin tadını çıkarmazsınız, suçluluğun da iştirakçisi haline gelirsiniz. Bana göre her yazar bunun farkındadır ve bundan beslenir. n Dünya gezegeninin geleceği hakkındaki görüşlerinizi merak ediyorum. Özellikle de küresel ısınmayla ilgili olanları... Küresel ısınma bir gerçek. Kirlettiğimiz gezegene dönük yıkıcılık da. İnsan yaşamının yol açtığı bu durumların kimi sonuçlarıyla ilgilenmediğimiz sürece, dünyanın bir geleceği kalmayacak. İnsanoğlunun ne kadar zor olduğunu bilmek de beni iyimser yapmıyor. Ama sonuna kadar denemeliyiz. ‘Yeni roman gelebilir’ n Romana da ‘yayılan’ kanser olgusu, kendisi de kansere yenilen Fransız postmodern filozof Jean Baudrillard’ın metinlerinde insanlık ve dünyayı yorumlama adına sıkça başvurduğu bir konu oldu. Bu durum ilginizi çekti mi? Baudrillard ilham verici ve ilginç biri, ama son kertede kendisini çok soyut ve yapısallık adına faydacı olabilmek uğruna içedönük buluyorum ki, bu son derece ‘Fransız!’ bir durum. Fikirlerinin taşıdığı kanatlar, onu bu dünyadan çok uzağa taşıdı. Ben dünyayı seviyorum. n Gazetecilik, bilim, hatta cinsellik ve politika gibi hemen her katmanda ahlâken bir ‘evrim’ yaşandığına inanıyor musunuz? Evet, sıkça. Riyakârlık her daim ‘Gerçek’, ‘Adalet’ ve ‘Ahlâk’ gibi büyük felsefî kesinliklere borçlu kaldı, akabinde bu sürdü de, ama şimdi bunlar da sonsuz bir miktarda akışkan haldeler ve sık sık, türlü durumların biçimine göre dönüşmekteler. Belki de her zaman mevzu buydu, ama onlardaki bu hız ve alaycılık (kinizm) bugün artık çok daha görünür vaziyette; bunda da internetin o yoğun ‘Warp’ (ışık) hızının payı var. n Gelecek film projeleri neler? Yok. Şu anda yeni bir roman yazıp yazmamak üzerine karar aşamasındayım. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear