28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DUNYA Orlando’daki LGBTİ katliamında saldırganın eşi de suçlanabilir ABD’nin Orlando kentinde bir LGBTİ kulübünde katliam yapan Ömer Metin’in eşi Nur Salman saldırıyla ilgili suçlamaya dahil edilebilir. FBI’ın sorguladığı Salman, eşinin saldırı planından haberdar olduğunu ve vazgeçirme ye çalıştığını söyledi. Metin ile birlikte mermi alan ve keşif yapan Salman’ın 49 cinayet ve 53 cinayet teşebbüsüne yardımcı olmanın yanısıra saldırıyla ilgili yetkililere ihbarda bulunmamakla suçlanabileceği belirtiliyor. Perşembe 16 Haziran 2016 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ ‘Kürtlere karşı Esad’la’ nilgun@cumhuriyet.com.tr 7 Reuters, Ankara’nın İsrail ve Rusya’dan sonra Esad’a da yumuşayabileceğini duyurdu. Bir AKP’li ‘Kürtlerin özerkliğine karşı aynı siyaseti savunuyoruz’ dedi İsrail ve Rusya ile barışmaya çalışan Ankara, Reuters haber ajansına göre Suriye’nin kuzeyinde Kürt yönetimini engellemek uğruna Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı reddeden tutumunu yumuşatabilir. Başbakan Binali Yıldırım’ın “Düşmanlarımızı azaltacağız, dostlarımızı çoğaltacağız” sözünü hatırlatan Reuters’a göre bu, Ahmet Davutoğlu’nun dış politikasının NATO üyesi ülkeyi yalnızlaştırdığını üstü örtülü kabul etmek anlamına geliyor. ‘Sonuçta bir katil ama’ Üst düzey bir AKP yetkilisi, Reuters’a Kürt hâkimiyetine karşı Esad’la aynı siyaseti izlediklerini söyledi: “Esad sonuçta bir katil. Kendi halkına işkence ediyor. O konuda tavrımızı değiştirmeyeceğiz. Ama Kürtlerin özerkliğini desteklemiyor. Birbirimizi sevmeyebiliriz ama bu konuda aynı siyaseti savunuyoruz.” Anka Esad ra’daki USAK düşünce kuruluşundan Mehmet Yeğin de “Değişebilecek tek şey, Türkiye’nin Esad’ın gitmesi konusundaki ısrarını bırakması” dedi. İsrail’le pek yakında Reuters, Rusya’nın desteğiyle Esad’ın iktidarda kalmış olmasını ve ABD’nin desteğiyle PYD ile askeri kanadı YPG’nin Türkiye sınırındaki bölgede pozisyonlarını kuvvetlendirmesini ise “Türkiye’nin en kötü kâbusu gerçek oldu” diye yorumladı. Reuters, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “İsrail’le ilişkileri normalleştirmeye sadece biriki görüşme mesafede oldukları” sözünü de hatırlattı. Görüşmelerle ilgili bir Türk yetkili, Reuters’a İsrail’le anlaşmaya varılmasının eli kulağında olduğunu söyledi: “Yaratıcı çözümler bulunması lazım. Bence her iki tarafta da çözüm için gerekli siyasi irade mevcut. Size vaktini söyleyemem ama anlaşmaya varmaya çok yaklaştık.” Ankara’nın izniyle NATOİsrail ortaklığı NATO, İsrail’in ittifakta daimi temsilciliğe kavuşmasına Ankara’nın izin vermesinin devamını bekliyor. Önceki gün Türkiye’nin maslahatgüzarı dahil NATO ülkelerinin elçilerini ağırlayan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu “İsrail’in NATO’ya, NATO’nun da İsrail’e çok katkısı olacak. Süreci başlattık. İstihbarat ve tecrübemizi paylaşmaya hazırız” dedi. Toplantıya katılan Batılı bir diplomat, İsrail’in istihbarat ve siber güvenlik birimlerinin NATO için önemini belirtti. “İşbirliğini artırabileceğimiz çok alan var, fakat bugüne dek Türkiye, İsrail ile NATO arasında pek çok faaliyeti engelledi. Ama artık tünelin sonunda ışık göründü” diyen diplomat, NATO komutası çerçevesinde İsrail’in 28 üye ülke ile birden işbirliği yapabileceğine dikkat çekti. Netanyahu ‘IŞİD Türkiye üzerinden saldırı timi gönderdi’ Hollande: Gösterileri yasaklarım Fransa’nın başkenti Paris’te iş yasası tasarısını protesto için düzenlenen dev yürüyüşler meydan savaşına dönünce, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande gösteri yasağı tehdidi savurdu. Hollande’ın sözcüsü Stephane Le Foll, “Fransa’nın Euro 2016 futbol turnuvasına ev sahipliği yaptığı ve terörle karşı karşıya olduğu bir dönemde insanların, kamu ve özel mülklerin korunmasına engel olan gösterilere izin verilemez” dedi. Yürüyüşü organize eden CGT’yi beceriksizlikle suçlayan Başbakan Manuel Valls ise işçi sendikasını Paris’teki eylemlerine son vermeye çağırdı. “Sorumluluk alamıyorsanız, yürüyüşün ortasına haydutlar karışıyorsa, kötüye gidebilecek bu tip eylemler düzenlememelisiniz” diyen Valls, işçi haklarını kırpan reform tasarısından vazgeçmeyeceklerini de yineledi. Eylemlerin Paris ayağında polisle çatışan maskeli gençler, en büyük çocuk hastanesinde hasara yol açmış, 29 polis memuru yaralanırken en az 60 kişi gözaltına alınmıştı. Belçika ve EURO 2016’nın ev sahibi Fransa’da saldırı düzenlemeleri için IŞİD’in bir ekibi Türkiye üzerinden gönderdiği uyarısı yapıldı Belçika ulusal kriz merkezi OCAM, bir grup IŞİD militanının saldırılar düzenlemek üzere Suriye’den ayrılarak Fransa ve Belçika’ya doğru ilerlediği uyarısı yaptı. Belçika polisi ve güvenlik birimlerine iletilen uyarı notu, La Derniere Heure gazetesinin eline geçti. Notta, “Yaklaşık bir buçuk hafta önce Suriye’den ayrılan militanlar Türkiye ve Yunanistan üzerinden tekneyle Avrupa’ya ulaşmayı hedefliyor” deniliyor. Pasaportsuz seyahat eden cihatçıların Avrupa’ya ulaştıktan sonra iki gruba ayrılacakları, bir grubun Belçika’ya ve diğerinin Fransa’ya yöneleceği aktarılıyor. Polis şefi Salvaing ve eşi Hedef listesi Cihatçıların Belçika’daki olası hedefleri olarak bir alışveriş merkezi, bir fastfood restoranı ve bir emniyet binası sıralanmış. Ayrıca Euro 2016 maçlarını izlemek için toplanan kalabalıklar, hastaneler ve özellikle askeri hastane, büyük oteller, alışveriş caddeleri ve kutsal mekânların saldırıya uğrayabileceği belirtiliyor. Euro 2016’nın ev sahibi Fransa’da nerelerin hedef alınabileceği netleşmezken, cihatçıların üzerinde “gerekli silahların olduğu” ve her an saldırı gerçekleştirebilecekleri kaydediliyor. Fransa’da “radikal İslam”la mücadele yöntemi olarak “Kendi Guantanamo’muzu kuralım” önerisi gündeme geldi. Eski Anayasa Konseyi Başkanı JeanLouis Debre, ABD’nin işkencehanesinin Fransa için bir model olamayacağını söyleyip “Hukuka bağlı kalmalıyız. Teröristlerin istediği gibi bu çerçevenin dışına çıkarsak asla kazanamayız” dedi. Paris’te IŞİD’li Larosi Abdala’nın öldürdüğü polis şefi J. B. Salvaing ile eşi için düzenlenen törene Cumhurbaşkanı Hollande ve Başbakan Valls de katıldı. Valls “Daha fazla saldırıya tanık olacağız, daha çok masum ölecek” dedi. Brexit savaşları Britanya’nın AB’den çıkış (Brexit) referandumuna bir hafta kala Londra’nın Thames Nehri’nde filo savaşları başladı. Brexit yanlısı siyasilerle balıkçıların teknelerle gösteri yapması üzerine ünlü müzisyen Bob Geldof (üstte) liderliğindeki AB yanlıları da nehre açıldı. İki filonun atışması, Amiral Nelson ve korsan Francis Drake’in savaşlarına benzetildi. Eski bakan milyonları gömerken yakalandı Arjantin’in eski çalışma bakanı Jose Lopez, milyonlarca doları bir manastırın bahçesine gömmek isterken suçüstü yakalandı. Başkent Buenos Aires’in 55 km batısındaki Fatima’nın Mucizesi Manastırı’nda rahibelerin “Duvardan bahçeye plastik torbalar atan bir adam var” ihbarı üzerine döviz ve mücevher dolu bir araba, torbalar, çantalar ve ruhsatsız tüfekle yakalanan Lopez’in 9 milyon dolara takebül eden dövizi manastıra gömmek istediği belirtildi. Emniyet Müdürü Christian Ritondo, Lopez’in direnmediğini söylerken şunları anlattı: “Yakaladığımız adamın eski bakan olduğunu sonradan anladık. Suçüstü yaptığımızda bize rüşvet vermeye çalıştı. Biz kabul etmeyince, paraları manastıra bağışlamak istediğini savundu. Rahibelerden ‘Bağışlayacağım paraları çalıyorlar’ diye yardım istedi.” Hakkında kara para aklamaktan dava açılacak Lopez, çelik yelek giydirilerek güvenlik güçlerince götürüldü. Yeni Devlet Başkanı Mauricio Macri, selefi Cristina Fernandez Kirchner’in bakanının bu şekilde yakalanması üzerine “Hepimiz şaşkınız, değişiyoruz ve kökünü kazımak istediğimiz olayları aydınlatıyoruz” diye konuştu. Mein Kampf ve Trump Berlusconi’nin gazetesi “Giornale” İtalya’da Hitler’in “Mein Kampf”ını (Kavgam) hafta sonu eki olarak verdi. Mein Kampf’ın yıllardır satıldığı ülkemizde bu şaşırtıcı olmayabilir. Ama “faşizmin” doğduğu topraklar olan İtalya’da “yasak” kitabın sağ popülizmlerin ivme kazandığı bir çağda, bir gazete eki olarak piyasaya sürülmesi şok yarattı. Alman gazeteleri haliyle konuya yakın ilgi gösterdiler. Washington Post “Hitler’in kitabı yeniden popüler oldu” dedi. Le Monde “Sağcı Giornale Mein Kampf’ı sunuyor” diye yazdı. Guardian “İtalyan gazetesi Mein Kampf eki için ateş hattında” saptamasında bulundu. İtalya’da gerçekten büyük polemik yaşanıyor. Pek çok yazar “Mein Kampf”ın yeraltından çıkarılmasını lanetlerken; söz konusu kitabın 6 aydır anavatanında tekrar satışa sunulduğunu ve bir “bestseller” haline geldiğini hatırlatan yorumcular tarihi belgenin artık “tabu”laştırılmaması gerektiğini söylüyorlar. Şiddetin mahrem mantığı Tartışılan kitap için en ilgi çekici yorumlardan biri “Corriere della Sera”da yer aldı. Eleştirilerin aksine “Mein Kampf okunmalıdır!” diyen Corriere della Sera yazarı Carlo Rovelli, tavsiyesini şöyle gerekçelendiriyor: “Mein Kampf’ı okumak, benim hep kavramakta zorlandığım sağın zihniyetini çözümlememe yardımcı oldu. Sağı besleyen duygunun güçlü olmak değil, aslında güç kaybetmek korkusu olduğunu anladım. Mein Kampf’ta bu korku ve tehdit altında olmak hissi çok belirgin. Hitler düşmanın her yerde olduğu vahşi bir dünya çiziyor. O vahşi dünyada yem olmamak için çarenin tek kimlik etrafında kenetlenmek olduğu mesajını işliyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan diz çökerek çıkan Almanya kendisini bu korku ile tüketti, Avrupa’yı mahveden bir savaşa yol açtı. Yıkımı karşılıklı korkular yarattı. Bugün benzer şekilde karşılıklı korkuların arttığı bir ortamda yaşıyoruz. Kendisini zayıf hissedenler korkuyor, ‘öteki’ne kuşku duyuyor, ortak kimlik varsayımıyla kavmiyle saflarını sıklaştırıyor. Şiddetin bu mahrem mantığını dünyada az kitap Mein Kampf netliğiyle ortaya koyuyor.” ‘Truva Atı’ Müslümanlar Avrupa’da işte tam böyle yeni “Mein Kampf” anatomileri çıkarılırken Trump’ın Orlando katliamı konuşmasını izledim. “Cumhuriyetçi” başkan adayı konuşmasını Hitler gibi, katıksız “korku” faktörü ve “Amerika’nın güç kaybı” üzerine kurdu. “Tek Müslümanın bile ne kadar tehlikeli olabildiğini gördük” dedi Trump. “Onlar içimizdeki Truva Atı” diye ekledi. ABD’nin Müslümanlarını Orlando saldırısının suç ortakları olmakla suçladı. “Müslümanlara kapıları kapatmak” çıkışını yeniledi. “Ben demedim mi” dedi: “Katilin babası vaktiyle Amerika’ya girmeseydi katliam yaşanmayacaktı. Bu bir başlangıç. Müslümanların ABD’ye girişini engellemezsek durum daha da kötüleşecek.” Trump, Orlando’nun ardından Müslümanların burnundan fitil fitil getirilmesi gerektiğini öneriyor. Dışarıdakiler içeri sokulmamalı, içeridekilere demir yumruk uygulanmalı, diyor. Trump’ı dinlerken Washington Post’taki bir Robert Kagan (“Amerika’ya faşizm böyle gelir”) yazısını hatırladım. Kagan, Trump’ı başkanlık yarışına yükselten ivmenin sağcı adayın somut çözüm önerileri değil “kaba güç ve maço hava” olduğunu söylüyor. “Trump söylemlerinin ortak noktası insanların korku, nefret, öfke duygularıyla karışık küçümseme ve hınç alma duygularına tercüman olmak” diye ekliyor: “Trump’a, kendisini bile şaşırtan popülaritesini sağlayan biricik unsur bu: ‘ötekileri’ tepeleme yaklaşımı. Halkın güvensizliklerinden yararlanan Trump’ın yarattığı bu olgu giderek çığ gibi büyüyor. Amerika’ya faşizm böyle geliyor!” İzleyicilerin yoğun tezahüratıyla karşılanan Trump’ın “Orlando konuşması”, “faşizm nasıl gelir”in bir modern zamanlar takdimi gibiydi. “Mein Kampf”ın cinleri bir kez şişeden çıkmaya görsün. Jara’nın katili yargılanıyor Şili’de Amerikan destekli general Augusto Pinochet’nin solcu Devlet Başkanı Salvador Allende’yi 1973’te devirmesinin hemen ardından öldürülen müzisyen Victor Jara’nın davası ABD’de başladı. Ağır işkencelerle öldürülen şarkıcının katili olarak saptanan Pedro Pablo Barrientos Nuñez ilk kez hâkim karşısına çıktı. Tanıklar, 20 yıldır ABD’de yaşayan eski Şilili askerin Jara’yı komünist olduğu, müziği tehlikeli bulunduğu için öldürdüğünü söyledi. C MY B nilgun@
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear