26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 15 Haziran 2016 10 haber EDİTÖR: CAN DOKER Üst akıl da nedir kuzum? Bugünlerde moda, her şeyi Cemaat’e bağlamak AKP’yi kesmiyor, o yüzden bir “üst akıl” teranesidir gidiyor. Bu kavram (bir kavramsa eğer) bana bir şey anlatmıyor. Benim cahilliğimdendir herhalde, dedim; aklına, bilgisine güvendiğim yakınlarıma sordum. Cahilliğimi onlar da benimsemiş olsalar gerek, omuz silktiler ve “Raison d’Etat diye bir kavram duymadın mı sen? Onun Türkçesi de devlet aklı . Osmanlıcada hikmeti hükümet denirdi” dediler. Ben Tayyip Erdoğan ve tayfasının pek sevdiği, ha bire kullandığı üst akıl’ı sormuştum, onlar bana devlet aklı’nı anlattılar. Devlet aklı’nı iyi kötü (aslında kötü) biliyorum. Bilgisine, analiz yetisine pek güvendiğim Mithat Sancar arkadaşımın İletişim Yayınları’ndan çıkan “Devlet Aklı Kıskacında Hukuk Devleti” adlı kitabına göz atmışlığım var. Gel de sorma! AKP elebaşılarının dillerine pelesenk ettikleri üst akıl ile devlet aklı bir ve aynı mı? Değil. Hem de hiç değil. Üst akıl Türkiye ve Ortadoğu’nun dününden bugününe her türlü melaneti tasarlayan ve uygulayan ulusüstü (uluslararası değil ulusüstü) bir gizli örgütlenme olarak tanımlanıyor. Çokça İsrail (Yahudi), biraz ABD, biraz İngiltere, biraz daha az Almanya, Fransa, bol bol küresel sermaye fonları, küresel çapta at koşturan bankaların oluşturduğu bir gizli ve amorf (şekilsiz) örgüt. Siyasal düzlemde iktidarların da muhalefetin de işine gelmeyen her şeyi yapan ve yapabilecek olanaklara, aygıtlara sahip lanetli güç olarak tanımlayıp kendilerini akladıkları bir örgütlenme… Mesela 28 Şubat sürecini analiz etme iddiasında makaleler döktüren biri, 28 Şubat’ın aslında Tayyip Erdoğan ve takımının devletin dizginlerini ele geçirmesini sağlayacak bir üst akıl planlaması olduğu kanısında. Buna göre 28 Şubat’ta üniformalı ve üniformasız bürokrasinin (ordu, yüksek yargı) demokrasiye ve özgürlüklere hoyratça müdahale etmesi sağlanmış; buna haklı olarak tepki duyan seçmen kitleleri de oylarıyla AKP denen siyasal gücü iktidara taşımışlar. Zaten AKP’nin kurucu babaları da “Milli Görüş gömleği”ni çıkarıp İslamla kapitalizmin neoliberal (vahşi kapitalizm diye de okuyabilirsiniz) biçimini nikâhlamak üzere AKP’yi kurmuşlarmış(mış). Alın size bir başka “mesela” daha: AKP’nin 14 yıllık iktidarının sonunda denetlenemez bir siyasal güç haline geldiğini görüp onu alaşağı etmek isteyen ve bu amaçla ekonomide, iç ve dış politikada AKP iktidarını itibarsızlaştırarak devirmeye çalışan da bu üst akıl’mış(mış). Bu sonuncu “mesela” bugünlerde Erdoğan başta bütün AKP elebaşılarının ayıplarını, suçlarını, iktidarı yitirme korkularını bastırmak için sığındıkları bir liman… Türkiye’yi bölmekten parçalamaya, yok etmeye kadar ne kadar kötülük, ne kadar saldırı varsa hep bu üst akıl yapıyor ya da yaptırıyor. Erdoğan ve takımı da ona karşı kahramanca direniyormuş(muş)… Gezi Direnişi böyleymiş(miş), bugünlerde “karanlığa karşı aydınlık” çığlıkları ile hareketlenen liseli gençler de böyleymiş(miş). Kürt siyasal hareketi zaten ve çoktan öyleymiş(miş). Yerseniz. Suçlu da sorumlu da üst’te değil, devletin tepesinde… ‘LİSELİLER İSTİSMAR EDİLİYOR’ AKP’li vekilden iğrenç benzetme OZAN ÇEPNİ Hükümete yakın A Haber televizyonunda lise öğrencilerinin bildirilerini eleştiren AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal, “Birleşmiş Milletler 18 yaşına kadar insanları çocuk olarak görür. Bunların hepsi çocuk ve bu yapılanlar, medya üzerinden, bazı köşe yazarları üzerinden ve CHP üzerinden bu yapılan doğrudan çocuk istismarıdır. Bunu biraz da böyle görmek lazım. Karaman’daki olay ne kadar iğrençse bu da o kadar iğrençtir. PKK’lilerin çocukların eline taş vermesi ne kadar iğrençse bu da o kadar iğrençtir” ifadelerini kullandı. İki liseden daha bildiri İstanbul Erkek Lisesi öğrencilerinin son dönemdeki baskı ve gerici eğitim politikalarına karşı başlattığı isyana, Ankara’nın en köklü liselerinden olan Atatürk Anadolu Lisesi ve İstanbul’daki İtalyan Lisesi öğrencileri de katıldı. İki ayrı bildiride laik ve bilimsel eğitim için “topyekun mücadele” çağrısı yapıldı. Öğrenciler “Bu bayrağın etrafında toplanıp bu gerici karanlığı yırtmaya yemin ediyoruz” dedi. l ANKARA Ankara’dan yasağa da sansür Türkiye’deki internet yasaklarını inceleyen Venedik Komisyonu’na bilgi verilmedi DUYGU GÜVENÇ Türkiye’deki internet yasaklarını inceleyen Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi için hazırladığı raporda, internet yasasının temel hak ihlallerine neden olduğuna hükmetti. Türkiye’nin erişim yasağı konan internet sayfası sayısını vermediği de raporda yer aldı. Ankara’dan resmi görüş alamayan Komisyon, gayriresmi sayıların 80 bin olduğuna işaret etti. Komisyon, Avrupa Konseyi’nin iletişimde temel aldığı prensipleri uzun uzun anlatarak başladığı raporunda bugünkü koşullarda bilgi alma hakkının sınırların ötesine taşındığını be lirtti. Raporda, konseye üye tüm ülkelerin olumlu ve olumsuz da olsa internette insan hakları ve temel özgürlüklere “saygı, koruma ve ilerletme” görevi olduğu ve daha da ötesinde internet özgürlüğü için uygun ortamı yaratma sorumluluğu olduğu anımsatıldı. Geçici değil, sürekli 5651 sayılı internet yasasının kötü niyetli kullanıma karşı önleyici tedbirler almayı hedeflediği belirtilen raporda, 2014’te yapılan düzenleme ile hâkimler ve TİB’in tüm uzantıyı değil sadece söz konusu sayfayı engelleme hakkı tanıdığı hatırlatıldı. Buna karşın 2015’te yapılan düzenleme ile Telekomünikasyon Başkanlığı’nın yargı kararı olmadan engelleme konusunda yetkilerinin ve alternatif önleme zemininin artırıldığına işaret edildi. Yasada, erişim yasağının suça karşı “ihtiyati tedbir veya geçici çözüm” olarak görüldüğü kaydedildi. Ancak 8’inci maddedeki bu hükmün aksine, engelleme ile ilgili en sorunlu maddeler olan 8A, 9 ve 9A nedeniyle bunun geçici olmadığına aksine “tam yetkili, özerk prosedür” erişim engelinin alındığına dikkat çekildi. Komisyona yanıt yok Raporda TİB tarafından alınan engelleme kararının 24 saat içinde ceza hâkimliğine sunulması gerektiği ve hâkimliğin de 48 saat içinde karar ver mesi gerektiği anımsatılarak “Bir gecikme olması halinde bunun yaratacağı risklerin ne olduğu açık değil ve Komisyon’a Ankara’da yapılan görüşmelerde riskin, acil durumlarda başvurunun nasıl haklı kabul edildiği açıklanmadı” notu düşüldü. Komisyon, hâkimin kararının nasıl bir gecikmeye yol açacağı konusunda net olmadığını da rapora yazdı. Raporda erişim engelinin neden alınacağının sıralandığı ancak hâkimin orantılı bir değerlendirme için “açıkça veya dolaylı” olarak doğru bir değerlendirme yapmasına vurgu yapılmadığı da anımsatıldı. “Kanun, hâkime daha az bir ceza alanı bırakmıyor” denildi. l ANKARA IŞID emiri Balı gezmiş polis sadece izlemiş Ankara Garı, Suruç, Diyarbakır ve Sultanahmet katliamlarının talimatını veren İlhami Balı, Ankara’da diğer örgüt üyeleriyle buluşurken gözaltına alınmadı 154kişinin öldüğü Gar, Suruç, Diyarbakır ve Sultanahmet kat liamlarının talimatını veren IŞİD Emi ri İlhami Balı’nın 21 Mart 2012 tarihinde Ankara’ya geldiği ortaya çıktı. AŞTİ’de örgütün Ankara ekibi tara fından karşılanan İlhami Balı, Hacıbayram Veli Ca mii Kitapçılar Çarşısı’nda ki bir kitapçıda, örgütsel toplantı yaptı. Keçiören’de ALİCAN ULUDAĞ bir evde kalan Balı, yılbaşı gecesi canlı bomba eylemi hazırlığındayken yakala nan IŞİD militanı Musa Canöz’ün akraba sı Mustafa Canöz’ün Maltepe Pazarı’nda ki işyerine de gitti. Balı’nın Ankara’da ki tüm faaliyetlerini, Terör ve İstihbarat polisleri fiziki takip ile adım adım izledi. Ancak Balı, gözaltına alınmadı ve elini kolunu sallayarak Ankara’dan ayrıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, El Kaide’nin Ankara yapılanmasına yö nelik 26 kişi hakkında açtığı dava dosya sından Türkiye tarihine geçen kanlı ey lemlerin sorumlusu İlhami Balı’nın “po lis gözetimindeki” Ankara ziyareti çıktı. Buna göre, o dönem Hatay’da El Kaide terör örgütü ile bağlantılı faaliyet yürüt tüğü şeklinde kayıtlara geçen İlhami Ba lı, 21 Mart 2012 günü otobüsle AŞTİ’ye geldi. Balı’yı burada iddianamenin şüp helilerinden Yusuf Aslan ve Osman Çola koğlu karşıladı. Bu sırada TEM ve istiha barat ekipleri, savcılığın talimatıyla şüp helileri adım adım fiziki takibe başladı. Hacı Bayram’da toplantı 3 şüpheli, buradan Osman Çolakoğlu’nun Keçiören’deki ikametine gitti. Yusuf Aslan ve İlhami Balı, Keçiören’den ayrılarak Hacı Bayram Veli Camiisi Kitapçılar Çarşısın’da faaliyet yürüten “Mavera” isimli kitapçıya girdi. Savcılığa göre Balı, burada örgütsel görüşme yaptı. Balı ve yanındaki şüpheliler, ardından Maltepe Pazarı’nda faaliyet yürüten ve daha önceki tarihlerde El Ka Halis Bayancuk kimdir? “Ebu Hanzala” kod adıyla bilinen Halis Bayancuk’un, IŞİD’in İstanbul sorumlusu olduğu iddia ediliyor. 27 Temmuz 2015’te IŞİD yöneticisi olmaktan tutuklanan Bayancuk, hakkında açılan davanın ilk duruşmasında 24 Mart 2016’da tahliye edildi. Yasadışı Hizbullah terör örgütünün yöneticilerinden Hacı Bayancuk’un oğlu olan Halis Bayancuk, 2008’de de İstanbul’da ikinci Sinegog baskını eylemini planlarken yakalandı ve bir yıl sonra tahliye edildi. Baba Hacı Bayancuk, Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastı planlayıcısı olarak hüküm giymişti. İlhami Balı kimdir? Türkiye’nin başına 4 milyon TL ödül koyarak en çok aranan teröristler listesinde kırmızı kategoride aradığı İlhami Balı (34), Türkiye’deki birçok kanlı eylemin talimatını veren IŞİD yöneticisi olarak biliniyor. İlk önce El Kaide adına faaliyet yürüten Balı, Suriye’de IŞİD ortaya çıkınca, bu örgüte katıldı ve örgütün Sınır Emiri oldu. Türkiye’deyken birçok kez yakalanıp serbest kalan Balı; Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Sultanahmet katliamlarının talimatını verdi. ide Terör örgütüne üye olmak suçundan dolayı gözaltına alınan Mustafa Canöz’ün dükkânına gitti. Mustafa Canöz’ün yılbaşı gecesi Mamak’ın Karakusunlar Mahallesi’ndeki TOKİ bloklarında evde eylem hazırlığındayken yakalanan IŞİD’li iki canlı bombadan Musa Canöz’le aynı soyismi taşıması dikkat çekti. Kaynaklara göre Musa ile Mustafa akraba. Musa Canöz, yakalandıktan sonra tutuklanmıştı. İlhami Balı, yanındaki iki kişi ile birlikte Hacı Bayram Veli Camiisi avlusunda bulunan Fahrettin Konuralp Memeoğlu ile buluştu ve yeniden Mavera isimli kitapçıya girdi ve bir görüşme yaptı. Memeoğlu, aynı yıl Suriye’ye geçerek Esad’a karşı savaşmış ve öldürülmüştü. Diğer yandan El Kaide üyesi şüpheliler, Ankara’dan Suriye’ye patlayıcı madde yapımında kullanılan malzeme de götürmeye çalışmış. Polisin fiziki taki bine göre, 7 Nisan 2012 tarihinde saat 11.30’da şüpheli Yusuf Aslan, Osman Çolakoğlu’nun İvedik Organize Sanayi Sitesi’ndeki cam balkon işyerine geldi. Bir süre sonra Yusuf Aslan, omzunda ağır bir çuvalla buradan ayrıldı. Bu ziyaretleri adım adım takip eden polisin yaptığı çalışmalara göre; bahse konu çuvalın içerisinde patlayıcı madde yapımında kullanılan alüminyum tozu bulunuyordu. Bu maddeyi çatışma bölgelerinden Suriye’ye götürmeye çalıştıkları anlatılan iddianamede, ardından Osman Çolakoğlu’nun bu çuvalı Hatay’a kadar götürdüğü ancak oradaki irtibatı olan İlhami Balı’nın El Kaide terör örgütüne yapılan operasyonda yakalanması nedeniyle alüminyum tozunu teslim edemeden geri geldiği ifade edildi. Balı, gözaltına alındıktan bir süre sonra serbest bırakıldı ve Suriye’ye kaçtı. El Kaide şüphelisinin İHH itirafı İHH yardımıyla Suriye’ye malzeme götürecekleri yönünde telefon kayıtları ortaya çıkan Oğuzhan Gözlemecioğlu’nun halen IŞİD’in Rakka emiri olarak görev yaptığı ve “Muhammed Selef” kod adını kullandığı öğrenildi. Gözlemecioğlu ile İHH yardımı konusunda telefonda görüşen davanın şüphelilerinden Yusuf Kurmuş, iddianamedeki ifadesinde, “Suriye’ye gönderilmek üzere, İHH’nin organize ettiği yardımlara çevresinden bir kamyon toplayarak verdiğini, bu yardıma iki bin Türk Lirası kadar da katkı yaptığını” kaydetti. IŞİD’in İstanbul sorumlusu olarak gösterilen Ebu Hanzala kod adı Halis Bayancuk’a bağlı çalıştığı ifade edilen şüphelilerden Yaşar Kocadal da ifadesinde 2 yıl kadar önce Reyhanlı Kaymakamlığı’nın yazılı izniyle Suriye’de bulunan Adme kasabasında mültecilere ait kampın içinde bulunan yetimhaneye yardım malzemesi götürmek üzere 4 kez sınırdan geçtiğini ve yardım malzemelerini götürdüğünü anlattı. Avukatlar adalet arayışı için yürüyor ALİ AÇAR Halkın Hukuk Bürosu avukatları müvekillerinin davalarındaki hukuksuzluklara dikkat çekmek ve sorumluların yargılanması istemiyle İstanbul’dan Ankara’ya “Bir ceza istiyoruz, adalet için yürüyoruz” başlığıyla yürüyüş başlattı. Mahkemelerde adalet bulamadıklarını söyleyen avukatlar, “Faili devlet olanın ortaya çıkarılmasını ve hukuk önünde hesap vermesini istiyoruz” dedi. Avukatlar Günay Dağ, Özgür Yılmaz, Şükriye Erden, Barkın Timtik, Didem Baydar Ünsal, Aytaç Ünsal, Yaprak Türkmen, Yağmur Ereren, Zehra Özdemir, Süleyman Gökten, Ahmet Mandacı ve Bağcılar’da polis tarafından vurularak öldürülen Günay Özarslan’ın annesi Makbule Özarslan bundan tam 6 gün önce başlattılar adalet yürüyüşünü. Berkin’in, Hasan Ferit’in Dilek Doğan’ın, Günay Özarslan’ın ve Yılmaz Öztürk’ün Avukatlar davalardaki hukuksuzluklara dikkat çekmek için Ankara’ya gidiyor. faillerinin yargılanarak cezalandırılması istemiyle Bakırköy’den yürüyüşü başlatan ve 450 km boyunca yürüyecek olan avukatlar sırasıyla Bağcılar, Okmeydanı, Armutlu, Gebze, Kocaeli, Yalova ve Bursa’ya kadar geldiler. Avukatların adalet yürüyüşünü yerinde görmek için bizde dün Yalova çıkışından itibaren avukatlara eşlik ettik. Yürüyüş sırasında konuştuğumuz avukat Barkın Timtik, ülkede yaşanan adaletsizliği teşhir etmek için yola çıktıklarını söyleyerek başlıyor konuşmasına. Adaleti mahkeme salonlarında bulamadıklarını, Berkin’i, Dilek’i, Yılmaz’ı ve Günay’ı vuran polislerin ortaya çıkarılarak cezalandırılmadığını anlatan Timtik, “Adalet bir özlem olarak içimizde ideal olarak kalıyor bizlerin. İnsan öldüren bir insanın cezalandırılması gerekir. Yasalarda bile bu böyledir. Bizim ismini söylediğimiz 5 isim aslında birer sembol. Mahkemelerde sonuç elde edemiyoruz. Dilekçe veriyoruz, duruşmalar giriyoruz bir sonuç yok. Biz bu duruma karşı elimiz kolumuz bağlı oturmak istemedik. Onun için adaleti sokakta aramaya karar verdik” diyor. Yol boyunca çok fazla zorlukla karşılaşmadıklarını insanların organize edilmediği sürece linç saldırısında bulunmadığını belirten Barkın Timtik, “Kırmızı önlüklerimizden dolayı başta tepki gösterenler oldu. Onlara hayatın içinden örnekler verince aslında ne istediğimizi onlarda anladı. Ankara siyasi iktidarın kurumlarının olduğu bir kent. Orada Berkin’in açılmayan davasının, tutuklanmayan Dilek’in katilinin, üzeri kapıtılan Günay’ın dosyasının nedenini soracağız. Faili devlet olanın ortaya çıkarılmasını ve hukuk önünde hesap vermesini isteyeceğiz” diye konuştu. l BURSA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear