26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 29 Mart 2016 haber 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN CHP, Rıza Sarraf’ın peşinde Erdoğan sevmese de diplomasi kuralları değişmez Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin kararını da tanımayarak, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında açılan davaya müdahil olmak suretiyle bu meseleyi ne kadar kişiselleştirdiğini açığa vurmuş oldu. Bir devlet başkanının bu noktaya gelmesinin ülkesi açısından ne kadar sağlıklı bir şey olduğu ayrı bir tartışma. Erdoğan’ın Dündar ve Gül’ün duruşmasını izleyen İstanbul’daki Batılı başkonsoloslara duyduğu öfkenin nedenini anlamak da zor değil. Bu dava Türkiye’nin sınırlarını çoktan aştı ve kalkınmış dünyanın Türkiye ile ilişkilerindeki gündemine giderek daha fazla oturuyor. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Türkiye’ye yaptığı ziyareti sırasında Dündar’ın ailesi ile görüşmesi, son olarak da Brüksel’deki TürkiyeAB zirvesi sırasında misyon şefleri dahil olmak üzere Batılı diplomatların topluca Dündar’ı ziyaret etmeleri de bunu gösteriyor. Mülteci meselesi nedeniyle bu konuda sessiz kalıyor gibi görünen Avrupa suskunluğunu ancak bir yere kadar sürdürebilecek. Özetle konu Batı’nın gündemine oturdukça, Erdoğan’ı ve son dönemde ne hikmetse sık sık “Türkiye’nin Avrupalı olduğunu” vurgulayan Başbakan Davutoğlu’nu zorda bırakıyor. Mahkeme, “yukarıdan gelen baskılarla” 1 Nisan’da Dündar ve Gül hakkında olumsuz bir karar verecek olursa, bunun Türkiye’nin gelişmiş ülkeler nezdindeki itibarına bir darbe daha indireceği kesin. Hal böyle olunca bu meseleyi kişiselleştirmiş olan Erdoğan başkonsoloslara kızmayacak da ne yapacak? Konsolosların Erdoğan’ın “Siz kimsiniz! Yetkiniz konsolosluğun sınırlarında bitiyor, gerisi izne tabi” çıkışına verecekleri yanıt elbette ki hazır. Görev yaptıkları ülkenin devlet başkanına diplomatik olmayacağı gerekçesiyle doğrudan yanıt vermezler tabii. Bu yanıt büyük olasılıkla başkentlerinden gelecek. Yanıtın ne olacağı da konuya vâkıf olanlar açısından malum. “Diplomatımız Türkiye’nin de imzasını taşıyan 1961 tarihli Viyana Sözleşmesi ve bunun temelinde yatan mütekabiliyet esası çerçevesinde davranmıştır.” Başka bir ifadeyle Erdoğan’ın sözleri doğru değil. Türk diplomatları bulundukları ülkelerde hangi haklardan yararlanabiliyorlarsa yabancı diplomatlar da Türkiye’de çizilen sınırlar içinde aynı haklardan yararlanıyorlar. Erdoğan 1998 yılında okuduğu bir şiir yüzünden 10 ay hapse mahkum edildiğinde kendisine destek için gelen diplomatlar da bu çerçevede davranmışlardı. Erdoğan’ın o sırada “Sen kimsin!” diye çıkıştığını hatırlayan pek yok. Tabii önde gelen dış politika uzmanlarımızdan Soli Özel’in önceki gün Habertürk’te işaret ettiği gibi, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit de, Erdoğan’ı ziyaret eden ABD Başkonsolosu Carolyn Huggins’i benzeri bir şekilde eleştirmişti. Günümüzün konusu olmasa bile bir parantez açıp nesnellik adına bunu da hatırlatmak gerekiyor. Erdoğan’ın, iktidara gelmesinden sonra diplomatlar ve diplomasi ile çok barışık olmadığını biliyoruz. Bırakın Ankara’ya yeni atanan ve Türkiye’yi çok iyi bilen ABD Büyükelçisi’ni “acemi büyükelçi” diye aşağılamasını, sonuçta kendi diplomatlarımızı bile “monşerler” diye aşağılamış ve yabancı ülkelerde kalabalıklar önünde azarlamıştır. Kuşkusuz diplomasi ve sevmediği kuralları olmasa Erdoğan ve destekçileri çok daha memnun ve mesut olacaklar. Fakat ne yazık ki böyle bir şey asırlardır var ve onlar sevmiyor diye değişecek veya ortadan kalkacak değil. Öte yandan, Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ açısında ortada bir çelişki var. Davayı sadece izleyen başkonsolosları “mahkemeyi etkilemeye çalışmakla” suçluyorlar. Güzel de, bugüne kadar kendilerinin bu dava daha sürerken yaptıkları açıklamalara ne demeliyiz? Ülkenin en yüksek mahkemesinin bu konudaki tarihi nitelikli kararını bile gayet açık ve sert ifadelerle “tanınmadıklarını” dile getirdikleri herkesçe biliniyor. O zaman kimlerin aslında Dündar ve Gül’ün davasını gören mahkemeyi etkilemeye çalıştığı aleni bir şekilde ortada değil mi? İran: Babek Zencani dosyası kapanmadı İran Yargı Kurumu Sözcüsü Gulamhüseyin Muhsini Ejei, yolsuzluk suçlamasıyla İran’da idama mahkum edilen işadamı Babek Zencani dosyasının kapanmadığını ve incelenmesinin devam edeceğini belirtti. İran’ın yarı resmi Mehr ajansına konuşan Ejei, “Dosya kapsamında 3 ana sanık hakkında ilk mahkeme tarafından idam cezası verildi. Dosya kapanmış değil, arka planı çok geniş bu yüzden incelenmesi devam edecek. İki yıl süren inceleme kapsamında defalarca yurtdışına heyet gönderdik, ülke içinde de birçok kişinin ifadesi alındı” diye konuştu. l TAHRAN / Cumhuriyet CHP Cezaevi Komisyonu üyeleri Rıza Sarraf’ın duruşmasını izlemek üzere ABD’ye gidecek CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevlendirmesiyle CHP Cezaevi Komisyonu’nun diğer üyeleri Veli Ağbaba ve Nurettin Demir ile birlikte ABD Miami’de tutuklu bulunan Rıza Sarraf’ın önümüzdeki hafta yapılacak duruşmasını takip etmek için ABD’ye gideceklerini açıkladı. Davanın Federal Mahkeme’ye taşındığında da takipçisi olacaklarını söyleyen Özel, “Onu izleyeceğiz. Orada da mahkemeyi izleyeceğiz. İhtiyaçları varsa şu olabilir: Kapının altından soğuk geliyorsa önüne yatırması için Muammer Güler’den havlu götürebiliriz. Egemen Bağış’ın en samimi, en yürekten dualarını götürebiliriz. Zafer Çağlayan’dan kol böreği götürebiliriz kol saatine karşı. Amerikan yargısı çok farklı işliyor. O konuda grup danış manlarımız konuyla ilgili ciddi hazırlık yapıyorlar. İkinci bir Deniz Feneri vakası yaşanmaması adına mümkün olduğu kadar Türk ve Amerika hukuk sistemlerinin bütün ayrıntılarını göz önünde bulundurarak bu davanın takipçisi olacağız.” Erdoğan’a konsolos tepkisi Özel, Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ile Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün duruşmasına konsolosların katılmasıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerinin anımsatılması üzerine de “Kendisinin hüküm giydiği bir davada kendisini ziyarete gelmiş olan bir konsolosa ‘Sen de kimsin? Senle görüşmem’ demediyse bugün söylediği hiçbir sözün manası yoktur. Demokrasi ve insan hakları, basın özgürlüğü, evrensel değerlerdir” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Nokta’dan ‘Reza Patladı’ kapağı Nokta dergisinin, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının kilit ismi Rıza Sarraf’ın ABD’de tutuklanmasını işlediği bu haftaki sayısının kapağı sosyal medyada gündem oldu. IŞİD’in 19 Mart günü İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirdiği bombalı saldırının ardından çekilen ve ve bir dükkâna sığınan vatandaşların yarısına kadar kapatılmış kepenklerin altından olay yerine bakışını gösteren fotoğrafı montajlayan dergi, kepenklerin üzerine Sarraf’ın ABD’de çekilen gözaltı fotoğrafını yerleştirirken yolsuzluk iddialarına adı karışan eski bakanlar Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar’ı da söz konusu fotoğrafa ekledi. “REZA PATLADI” başlığını kullanan derginin kapağı sosyal medyada en çok konuşulan konular arasına girdi. Adalet linç edildi Evleri taşlanan Alevi aileye ceza yağdı, saldırganlar para cezasıyla kurtuldu Malatya’da 2012 yılı Ramazan ayında Alevi bir ailenin evini taşlayarak linç girişiminde bu lunan saldırganların yargılandığı dava da fatura yine mağdurla ra çıktı. Mahkeme, linç gi rişiminde bulunan ve nef ret suçu işleyen sanıklara para cezası verdi. Mağdur Evli ailesinden Servet Ev KEMAL GÖKTAŞ li, saldırganların “Bizi tehdit etti” iddiası nedeniyle hapis cezası aldı. Doğanşehir ilçesi Sürgü beldesinde 2012 yılı Temmuz ayında yaşanan olay da, Alevi ve Kürt olan Evli ailesi fertleri, oruç tutmadıkları halde evlerinin önün de ısrarla davul çalan Mustafa Efşi’yi uyardı. Olay duyulunca 5060 kişilik grup evi taşlamaya başladı. ‘Bu aile bu gün buradan gidecek’ diyen kalabalık evin yanındaki ahırı ateşe verince jan darma havaya uyarı ateşi açtı. Olaylar yaklaşık 2 saat sürdü. Soruşturma sonunda Evli ailesinin oğ lu Servet Evli hakkında 14 yıla, evin kı zı Leyla Evli hakkında da 8.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Linç girişiminde bulunan kalabalığa ise sa dace “mala zarar verme” ve “hakaret” suçlarından dava açıldı. Bu suçların da “haksız tahrik altında” işlediğini iddia eden savcı indirim istedi. Ara vermediler, ceza yok Doğanşehir Asliye Ceza Mahkemesi’nde 3.5 yıl süren dava dün sona erdi. Hâkim Hasan Aslan, 45 saldırganı Evli ailesinin torunu Umut Fikirli’yi yaralama suçundan 2 bin TL para cezasına mahkum etti. 39 sanığın cezası ertelendi, daha önce suç işlediği belirlenen 6 sanığın cezaları ertelenmedi. 38 sanığa da evdeki 9 aile ferdine hakaret suçundan 2 bin 180 TL para cezası vererek erteleyen mahkeme, 6 sanığın cezasını ise sabıkalı olmaları nedeniyle ertelemedi. 38 sanığın evi taşlayarak linç etme girişiminde bulunmalarını ise basit bir mala zarar verme suçu olarak gördü ve her bir sanığa 2 bin TL para cezası verdi. Bu ceza, sanıkların Evli ailesinin yaşadığı evdeki zararı gidermedikleri için ertelenmedi. Aslan, bu sanıklara iki kez mala zarar verme suçundan ceza verilmesi istemine ise “evi taşlamaya ara vermedikleri, yani araya zaman girmediği” gerekçesiyle ret kararı verdi. “Alenen suç işlemeye tahrik suçundan” yargılanan davulcu Mustafa Efşi ve eşi beraat etti. Tek hapis cezası mağdura Hâkim, Servet Evli’yi davulcu Mustafa Efşi ve evin önüne gelen diğer saldırganlara karşı “var olan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanarak tehdit” eyleminden ise önce 2 yıl hapse mahkum etti, ardından bu tehdidin “haksız tahrik altında olması” nedeniyle 1 yıl 5 ay 15 gün hapse çevirdi. Hâkim bu cezayı 5 yıllığına erteledi. Evli ailesinden Hasan Hüseyin Evli ile Hasan Evli, Mustafa Efşi’ye yönelik yaralama ve hakaret suçlarından toplam 3 bin 740’ar lira para cezası verdi. Bu cezalar ertelenirken aynı suçlamalarla aynı cezayı alan Servet Evli’nin cezası daha önce suç işlediği için ertelenmedi. Jandarmalara da ceza yok Doğanşehir Savcılığı’nın haklarında “görevi ihmal” suçundan iddianame düzenlediği Jandarma Karakol Komutan Vekili Recep Kuş ile astsubay Mustafa Kaplan hakkındaki davanın, yetkili makamların soruşturma izni vermemesi nedeniyle düşmesine karar verdi. l ANKARA Öldürülmekten korkuyorlardı Duruşmada söz alan Evli ailesinin avukatı Ali Hamamcı, davada yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekerek yaşanan olayın aslında “Anayasal düzene karşı kalkışma, insanlığa karşı nefret suçu ve adam öldürmeye topluca tam teşebbüs” olduğunu belirtti. Olay öncesinde saldırganların sanal ortamda ve telefonlarla organize olduklarını belirten Hamamcı, jandarmanın mahkemeye olaydan önce herhangi bir istihbarat alınmadığını bildirmesini de eleştirdi. Hamamcı “Olay günü Sürgü Jandarma Karakolunun Evli ailesince ve bir kısım Sürgülü yurttaşlar tarafından arandığını öğrendik. Bunlara ilişkin bilgi ve belgelerin jandarma karakolunda olmaması anlamlıdır” dedi. Hamamcı, evi 300500 kişi tarafından sarılan ailenin saldırganları tahrik etmesinin mümkün olmadığını ifade ederek “Evin içinden verilen tepkilerin tek amacı yakılarak öldürülmek veya linç edilmekten korkmaktan kaynaklıdır” dedi. ORMANA YAPILAN İNŞAATA BELEDİYE İZİN VERMEDİ, SORUNU BAKANLIK ÇÖZDÜ Beykoz’daki büyük talana damadın vakfı da ortak Orman alanındaki 82 bin metrekarelik okul inşaatını Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Albayrak’ın kurucusu olduğu Nun Eğitim ve Kültür Vakfı’nın yaptırdığı ortaya çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) 2’nci derece sit ve orman içi dinlenme alanında kaldığı gerekçesiyle yapılaşmaya izin vermediği, ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tara fından ‘özel eğitim alanı’ olarak imara açılan Beykoz’daki 82 bin metrekarelik araziye yapılacak projeyi duyurmamızın ardından detaylar ortaya çıkmaya başladı. Hız kesmeden süren inşaatın altından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı damat Berat Albayrak’ın kurduğu Nun Eğitim ve Kültür Vakfı çıktı. Vakıf basına verdiği ilanda okulun eylül ayında açılacağını duyurdu. İBB ormanlık alanı korumak için Beykoz Dereseki Mahallesi 2. derece sit ve orman içi dinlenme alanında kaldığı gerekçesiyle reddettiği konut teklifini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı söz konusu alana özel eğitim tesisleri yapılmasını 25 Mayıs 2015 tarihli gazetemizin manşetinden duyurmuştuk. Söz konusu alanın 3. havalimanı projesini de yürüten Kalyon Gayrimenkul yatırım iştiraki RSY İnşaat tarafından alındığını ve üniversite yapılacağını yazmıştık. Alana planda söz konusu alanın İstanbul Kuzey Kesimi Karadeniz Kuşağı Doğal Sit Alanı içerisinde Vakfı Kalyoncu’yla kurdular Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, kardeşi Serhat Albayrak ve SabahATV’yi satın alan Zirve Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Kalyoncu ile 2014 yılında Nun Eği tim ve Kültür Vakfı’nı kurdu. Vakıf, “Okul öncesi, ilk, orta ve yükseköğretim bölümleriyle Türk toplumunun kültürel, bilimsel, manevi ve sosyal gelişmesine hizmet etmek, verimli, et kin ve yüksek düzeyde eğitim hizmetlerinin yerine getirilmesine katkıda bulunmak, eğitim çerçevesi içinde katılımcı bir sivil toplum hareketi yaratmak” amacıyla kuruldu. yer aldığı belirtilerek en çok 4 kat yapılaşma izniyle özel tesis alanı içerisinde her türlü eğitim binaları, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite, anaokulu, kreş, laboratuvar, konferans salonu, yurt ve misafirhane yapılabileceği ifade edildi. Ormana üniversite yapılmasına karşı CHP’li Meclis üyeleri davalar açtı. Bu süreçe karşın inşaat hız kesmeden sürüyor. Kalyon Grubu’nun iştiraki RSY İnşaat tarafından yapımı sürdürülen projenin altından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı damat Berat Albayrak’ın kurduğu Nun Eğitim ve Kültür Vakfı da çıktı. Hiçbiri yabancı değil Plana dava açan CHP’li Meclis üyesi Hüseyin Sağ ‘Yine haklı çıktık yine bir orman alanı çeşitli planlama oyunlarıyla yok edildi. Müteahhit yabancı değil, Çevre ve Şehircilik Bakanı yabancı değil, vakıf başkanı yabancı değil. Açtığımız dava sonuçlanmadan üniversite bitiriliyor. Beykoz Belediye Başkanı plana itiraz etti mi, edemez vakıf yabancı değil. Beykoz’da bir gariban köylü ahırına pencere açsa 20 tane zabıta gider. Bu plan değişikliğinin en önemli özelliği de planı yapan bakanla vakıf kurucusu aynı kabinede’ dedi. l İSTANBUL \ Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear