26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DUNYA Pazar 27 Mart 2016 TrumpCruz atışmasında bu kez metres suçlaması ABD’de Cumhuriyetçi Parti’den başkan aday adayları Donald Trump ile Ted Cruz arasındaki eşler kavgası büyüdü. İki rakip bu kez magazin dergisi The National Enquirer’ın Cruz’un beş metresi olduğu haberi yüzünden birbirlerine girdi. Cruz, iddiaların Trump’n başının altından çıktığını söyledi. Trump suçlamalara yanıt olarak “yalancı Ted” hakkındaki hikâyenin doğru olmadığını umduğunu ifade ederken “OJ Simpson ve diğerleri konusunda haklıydılar” diye eklemeyi ihmal etmedi. TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Ted ve Heidi Cruz Belçika’da kritik gözaltı nilgun@cumhuriyet.com.tr 7 Brüksel’deki gözaltılarda havaalanındaki 3. saldırganın yakalandığı iddia edildi. Zanlı Faysal, serbest gazeteci olarak yaklaştığı sığınmacıları cihatçı yapmaya çalışıyordu Belçika’nın başkenti Brüksel’i vuran ve IŞİD tarafından üstlenilen bombalı saldırıların ardından yapılan polis baskınlarında Zevantem Havaalanı’ndaki üçüncü saldırganın gözaltına alındığı iddia edildi. Dün Savcılık, saldırılarda rolü olduğu düşünülen Faysal Cheffou ve iki zanlı hakkında “terör örgütüne üye olmak, terör cinayeti işlemek ve işlemeye teşebbüs etmek” suçlamalarında bulundu. Bunlar saldırıyla ilgili ilk resmi suçlamalar oldu. Ancak Faysal’ın havaalanı saldırganlarından biri olup olmadığına açıklık getirmedi. Havalanında Najim Laachroui ile İbrahim Bakraoui’nin yanlarındaki patlayıcı dolu çantalarla birlikte havaya uçtuğu hem kameralara yansımış hem de DNA testlerinde kanıtlanmıştı. Üçüncü saldırganın ise çantası patlamayınca kaçtığı görüntülenmişti. Belçika med yasına göre polis bu üçüncünün Faysal Cheffou olduğu şüphesi üzerinde duruyor. Üçlüyü havaalanına getiren taksi şoförünün de Faysal’ı teşhis ettiği ileri sürülüyor. Belediye başkanı uyardı, polis dinlemedi İkinci bombalı saldırının düzenlendiği Maelbeek metro istasyonuna 500 metre uzakta bir dairede yaşadığı söylenen Faysal’ın serbest gazatecilik yaptığı ama bunu kamuflaj olarak kullanıp sığınmacılara yanaşarak onları radikal İslamcı gruplara katılmaya iknaya çalıştığı belirtildi. Ve yine polis ihmali ortaya çıktı. Zira Brüksel Belediye Başkanı Yvan Mayeur, polisi pek çok kez Faysal’ın tehlikeli olduğuna dair uyardığını, hatta gözaltına alınmasını talep ettiğini açıkladı. Havaalanı kameralarının yakaladığı üç saldırgandan Najim Laachraoui (solda) ve İbrahim Bakraoui’nin (ortada) kendini patlattığı açıklanmıştı. Belçika medyası, sağdaki beyaz giyimli üçüncü kişinin, önceki gün gözaltına alınan “serbest gazeteci” Faysal Cheffou olduğunu iddia etti. Sorgulanmamış Nükleer şüphe Belçika İçişleri Bakanı polisi suçladı Belçika İçişleri Bakanı Jan Jambon, Türkiye’nin en azından bir saldırganı sınırdışı etmiş olmasına rağmen Brüksel saldırılarının önlenememiş olmasından polisi sorumlu tuttu. Jambon, Belçika’nın İstanbul’daki irtibatla görevli polis memurunun, Türk makamları kendisine İbrahim Bakraoui ile ilgili bilgi aktardığında “özensiz, ilgisiz ve tembel hareket ettiğini” söyleyip “kabul edilemez bir hata yaptığını” belirtti. Buna göre İbrahim, 11 Haziran’da Gaziantep’te gözaltına alındı. Gözaltıyla ilgili 26 Haziran’da bilgilendirilen İstanbul’daki Belçikalı polis memuru, bilgileri üç gün sonra Brüksel’e aktardı. Brüksel’deki terörle mücadele birimleri, kayıtlarda adli suçJan Jambon lu görünen İbrahim hakkında İstanbul’dan bilgi istedi. Ama Belçikalı memur, 20 Temmuz’a kadar bilgi iletmedi. Belçika polisinin “ih mal” skandalları na her gün bir ye nisi ekleniyor. Po lisin 18 Mart’ta Brüksel’de yakaladı ğı Paris saldırılarının faillerinden Salah Abdeslam’ı, Brük Abdeslam sel saldırılarına dek dört gün boyunca yalnızca bir saat sorguladığı ortaya çık tı. Gerekçesi, Abdeslam’ın “bacağından yaralı ve yorgun” olması. Ses kayıtlarına göre bir saatlik sorguda polisi sadece Paris saldırılarına dair sorular yöneltti, yeni saldırı planlarını kurcalamadı. Medyanın Brüksel saldırılarından iki gün sonra, Tihange nükleer santralında görevli bir güvenlik görevlisinin sokakta vurularak öldürüldüğü, giriş kartının da çalındığı iddiası, Belçika’yı karıştırdı. Üstelik cinayet Paris ve Brüksel saldırganlarının bağlantılarının olduğu Charleroi’da işlenmişti. Bunun üzerine Charleroi Savcılığı, Didier Prospero’nun evindeki banyoda kurşunlandığını, santralda değil, nükleer araştırma merkezinde güvenlikçi olduğunu, öldürülmesinde terör bağlantısı olmadığını açıkladı. Ama halkın cihatçıların nükleer malzemeyle kirli bomba yapacağı korkusunu yatıştıramadı. Snowden ‘Brüksel saldırısı önlenebilirdi’ ABD’nin Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) yasadışı dinlemelerini ifşa eden Edward Snowden, Brüksel saldırısından önce Türkiye’nin Belçika’yı “saldırganların şüpheli faaliyetlerine dair uyardığına” dikkat çekti. Snowden, “Brüksel saldırısı geleneksel istihbarat yöntemleriyle engellenebilirdi. Ama çok fazla istihbarat topladığınızda hiçbir şey anlayamıyorsunuz. Odağınızı kaybediyorsunuz. Hayatımızı gerçekten tehdit edenin ne olduğunu anlamaz hale geliyoruz” dedi. Şi Çin halkının değişim beklentisine yanıt olmadı. İstifa et dediler, gözaltına alındılar Çin’de devlet destekli bir haber sitesinde devlet başkanına istifa çağrısı yapan bir mektup yayımlanmasının bedeli 20 kişinin akıbeti meçhul şekilde gözaltına alınması oldu. Devlet Başkanı Şi Jinping’in seleflerinden beter olduğu homurtuları yükselirken, aybaşında Wujie sitesinde “Sadık komünist parti üyeleri” imzasıyla bir mektup yayımlandı. Mektupta “iktidarı tekeline almak” ve “halkın her alanda eşi görülmemiş sorunlarla karşılaşmasına neden olmakla” suçlanan Şi’ye istifa çağrısı yapıldı. Yetkililerin hızla siteden sildiği mektuba ara bellekten hâlâ ulaşılabiliyor. Wujie’nin yöneticileri, editörleri ve teknisyenleri ise gözaltında. ABD’de yaşayan Çinli muhalif ve insan hakları savunucusu Wen Yunçao “mektubun yayımlanmasına yardım ettiği” iddiasıyla anne babasının ve kardeşinin gözaltına alındığını açıkladı. 15 Mart’ta ortadan kaybolan muhalif köşe yazarı Jia Jia’nın ise gözaltına alındığını ama önceki gün serbest bırakıldığını belirtti. Rusya ile Suriye IŞİD’i Palmira’dan söküyor IŞİD’den kurtarma operasyonunda son aşama Suriye’de mayıstan beri IŞİD’in elinde bulunan antik kent Palmira’ya giren hükümet güçleri kentin tamamını kurtarmak için büyük bir saldırı başlattı. Rus savaş uçaklarının havadan, özel kuvvetlerinin karadan desteklediği hükümet güçleri, önceki gün Palmira Kalesi’ni geri almalarının ardından, kentin kuzey ve batısında büyük oranda kontrolü sağladı. Rusya 24 saatte 40 sortiyle 158 hedef vurduğunu açıkladı. Palmira’nın çevresindeki yeni kentin içinde şiddetli çatışmalar yaşansa da, antik kentin içinde militan görülmüyor. 2 bin yıllık kentte amfitiyatro dursa da IŞİD pek çok tapınak ve anıtı yıktı. Suriye Tarihi Eserler ve Müzeler Müdürlüğü, nisanda UNESCO ile birlikte restoHükümet güçleri Palmira’da kurtardıkları kalenin önünde zafer pozu verdi. rasyona başlama sözü verdi. Yemen direnişi ikinci yılında Suudi Arabistan’ın çoğu sivil 6 bin 500’den fazla can alan hava saldırılarına başlamasının birinci yıldönümünde, Yemenliler sokaklara dökülerek protesto gösterileri düzenledi. Başkent Sanaa’da toplanan on binlerce kişinin başını Şii Husiler ve 2011’de halk isyanıyla devrilen eski Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in taraftarları çekti. Salih, posterlerini sallayan muazzam kalabalığa hitabında, BM’yi karıştırmadan Suudilerle doğrudan barış görüşmeleri çağrısı yaptı. 15 yaşında stadı kana buladı Irak’ın başkenti Bağdat yakınlarındaki Asriye kasabasında amatör futbol takımlarının turnuvası sırasında düzenlenen intihar saldırısında ölü sayısı 32’ye, yaralı sayısı da 12’si kritik olmak üzere 84’e yükseldi. Saldırıyı üstlenen IŞİD, saldırganın ismini Saifullah alAnsari olarak açıkladı. Yayımladığı fotoğraftan bombacının 15 yaşlarında bir çocuk olduğu anlaşılıyor. Kurbanların çoğu da yaşları 1016 arası çocuklar. Cenaze törenlerinde takımların formalarını giyen akranları, arkadaşları gözyaşları döktü. Sosyal medyada paylaşılan videolarda, Belediye Başkanı Ahmet Şakir’in kazananların adını söyleyip kupaları dağıttığı sırada kalabalığa karışıp sahanın ortasına gelen bir gencin kendini patlattığı görülüyor. Şakir de ölenler arasında. Saldırıyı FIFA Başkanı Gianni Infantino ve BM Genel Sekreteri Ban KiMun da kınadı. ‘Eyy konsoloslar!’ fırçası Erdoğan Anayasa Mahkemesi’ne Dündar ve Gül kararı için “uymuyorum, saygı duymuyorum” restini çektiğinde, Türkiye’de geçmişte büyükelçilik yapan bir Batılı diplomata kriz hakkındaki değerlendirmesini sormuştum. Bana Erdoğan’ın AYM’ye aldığı son tavırdan sonra “bir Rubikon nehrinin geçildiğini” ve Cumhurbaşkanı’nın artık “dönüşü olmayan bir yola girdiğini” söylemişti. “Bu sonun başlangıcı ve bildiğimiz Türkiye’nin sonudur” diyerek eklemişti: “Türkiye son yüzyılda ait olduğu, parçası olduğu evrenden kopuyor!” uyarısı yapmıştı. Dündar ve Gül davasını Çağlayan’da düzineyle Batı diplomatının izlemeye geldiğini görünce, aklıma deneyimli büyükelçinin söylediği sözler geldi. Avrupa kançılaryaları üstelik Paskalya rehavetine girmişken; bunca kalabalık bir diplomat misyonunun bir basın davasını izlemek için mahkemeye gelmesi çok açık biçimde standart bir durum değil. Rejim değişikliğinin resmi Tabii ya.. diye düşündüm: AYM dönemecinin alındığı sırada konuştuğum büyükelçi muhatabımın seri biçimde dikkat çektiği gibi; diplomatlar, bir Rubikon’un “aşıldığını” not ettikleri için tam da bu salonda olmalılar. Batı, Türkiye’nin “bir sonun başlangıcında” olduğunu açık ve net görüyor. Ve farklı bir “rejime kaydığımızı” kaydediyor! Can Dündar ve Erdem Gül davası; bu kaygı verici “rejim değişikliğinin simgesi” oluyor. O nedenle dava, bunca büyük ve yakın diplomatik ilgiyle izleniyor. Çağlayan’a gelen diplomatlar, Türkiye’deki demokratik değerler ve kurumsal yapının hangi kertede aşındığının ve ufalanarak yok olduğunun farkında. Uluslararası platformlarda öteden beri “hibrit/melez rejim” olarak nitelendirilen “Türk tipi demokrasinin”, artık başına bir ek almayan damardan kaba “rejim”e dönüştürülmesine Çağlayan’da doğrudan tanıklık ediyorlar. ‘Kuzey Kore’de miyiz?’ Bu “rejim değişikliğine” uluslararası diplomasinin gösterdiği yeni ilginin içeriği ve mahiyetini yeniden bir diplomat arkadaşımla konuşurken tam işte... Erdoğan’ın Çağlayan’daki büyükelçilik mensuplarına fırçası ekranlara düştü. “Siz kimsiniz ya! Ne işiniz var ya!” diye Çağlayan duruşmasına giden konsoloslara çatan Cumhurbaşkanı, kendisini engelleyemeyip diplomatlara bir de yeni “ev hapsi” kriterleri getirdi: “Diplomasinin de edebi, adabı var!” dedi: “Burası senin ülken değil, Türkiye. Sen konsolosluk binası veya konsolosluk sınırları içinde hareket edebilirsin. Diğerleri izne tabidir!” Gerçekte bu kuralın tam da tersinin söz konusu olduğuna işaret eden diplomat ahbabım; “Aslında Türk yetkililerin diplomatik temsilciliklere adım atamayacaklarını; ama buna karşın diplomatların diledikleri her yere gitmek hakkına sahip olduklarını” belirterek, “bunun tersi diplomatlara ev hapsi uygulamak olur” dedi ve ekledi: “Türkiye Kuzey Kore mi oldu? Bunlar belki Babiâli’nin padişahlık dönemi kuralları olabilir. O dönemde diplomatlar belki de Galata’dan çıkamıyorlardı. Ama biz 21. yüzyıldayız. Diplomatlar bugün kamuya açık her yere gider. Parlamentodaki oturumları nasıl izleyebiliyorlarsa kamuya açık mahkemelere de gidebilirler. Ben bu mesleğe gözümü faşist Pinochet Şili’sinde açtım. Sonra Sovyetler Birliği’nde görev yaptım. İran’da büyükelçi olarak bulundum. Tüm Sovyet tarihi, Rus muhaliflerin yargılandığı davaları izleyen Batılı diplomatların örnekleri ile doludur. Ama İran’da bu davalar ‘gizli’ yapılır. O nedenle orada izleyemezsiniz. Sanırım Erdoğan’ın şimdi yapmak istediği bu. Can Dündar davasını İranlı muhaliflerin davaları gibi dünyanın gözleri önünden kaçırıp gizli kılmak istiyor anlaşılan...” Faşist Şili, komünist Sovyetler Birliği ve İslamcı İran totalitarizmlerinin baskı terazisine vurulduğunda, Türkiye’deki “rejim değişikliğinin” nereye gittiği açık değil mi? Rusya’dan Kürtlere ikaz Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Suriye’nin kuzeyinde federasyon ilan eden Kürtlerle temaslarında, Suriye’nin parçalara ayrılmaması gereken birleşik ve bölünmez bir ülke olduğunu söylediklerini aktardı. Moskova’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bogdanov “Kürtler, Suriye’nin tek bir halk ve tek bir ülke olduğunu, parçalara ayrılmaması gerektiğini, çünkü bunun en çok Suriyelilere zarar vereceğini anlamalı” şeklinde konuştu. C MY B nilgun
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear