26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DUNYA Çarşamba 2 Mart 2016 Walesa: Benim imzam değil Walesa Komünist rejim için muhbirlikle suçlanan eski Polonya Cumhurbaşkanı Lech Walesa, soruşturma kapsamında ele geçirilen belgelerdeki imzanın kendisine ait olmadığını öne sürdü. Belgeler gösterildiğinde “Bu el yazısı çok güzel, benim el yazım berbattır” diyen Walesa, haç çıkardı. dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ZARİFE SELÇUK Valls Valls’in çiftçilerle söz düellosu Fransa Başbakanı Manuel Valls, Tarım Fuarı’nda “AB’nin kuklası” diye bağıran çiftçilere “Saçmalık! Parmak şıklatıp süt fiyatını yükseltemem” dedi. “Siyasiler boy gösteriyor ama hiç güçleri yok” diyen bir çiftçiyi, “Ortaya çıkmazsak korkak diyorsunuz” diye azarladı. 13 Bibi’den 8.1 milyar dolarlık kıyak Netanyahu ABTÜRKİYE Tusk Ankara yolcusu AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, 7 Mart’taki ABTürkiye zirvesi öncesi Türkiye’ye gelecek. Tusk, ziyareti öncesi Ankara hükümetine sığınmacı krizine “daha yoğun bir katılım” konusunda baskı yapacağını söyledi. Oİsrail’de Netanyahu hükümetinin hiçbir rtadoğu’da politikaları sık sık Cumhurbaşkanı Tayyip Erdo ihale açmadan ğan ile kıyaslanan ve İsrail’de yolsuzlukları ayyuka çıkan devletin 8. 1 milyar dolarlık sözleşmesini Başbakan Benyamin (Bibi) Netanyahu’nun hiçbir ihale açmadan şirketlere devletten 8.1 milyar dolarlık sözleşme dağıttığı ortaya çıktı. dağıttığı, özel Sağlık, eğitim en çok zengin eden diğer bakanlık da Eğitim Bakanlığı. İsrail’in Haaretz gazetesinin ekonomi eki The Marker’ın araştırmasına göre bu şirketlerden yalnızca 50 tanesine ödenen 4 milyar dolar kayıtlara geçmiş. Yasalara göre devlet kurumları hizmet alımında ihale kanununa uymak zorunda ancak son 5 yılda ihale olmadan verilen sözleşmelerin Sarel 5 yılda 1milyar dolar tutarındaki sözleşmelerle en kazançlı çıkan şirket. Bu miktar, Çevre Bakanlığı’nın 21 yılda kullandığı bütçeden daha fazla. Sarel 2014’te maliye bakanlığına hesaplarını göstermeyi reddetti. ABD’nin teknoloji devi HP, özel sektörde hükümet ile ihale olmadan en çok sözleşme yapan şirket. HP, beş yıl içinde 16 bakanlık şirketleri zengin ettiği ortaya çıktı 3900 kurum arasında başı Sağlık Bakanlığı’na tıbbi teçhizat ve ilaç sağlayan Sarel isimli bir şirket çekerken sayısı ikiye katlanmış durumda. Araştırmaya göre geçen yıl 2 milyar dolar tutarındaki sözleşme ihale olmadan verildi. ile 189 milyon dolar değerinde 81 anlaşma imzaladı. Sağlık Bakanlığı HP’nin en büyük müşterisi. Trump’a karşı Erdoğan uyarısı ALMANYA Irkçılara kekli protesto Göçmen karşıtı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin toplantısında palyaço krizi yaşandı. Palyaço kılığındaki aktivistler toplantıyı yarıda keserek partinin liderlerinden biri Beatrix von Storch’a pasta fırlatıp “Mutlu yıllar” dedi KOLOMBİYA Kardeş Uribe tutuklandı Kolombiya’da FARC’la savaş adı altında pek çok savaş suçuna karışan eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe’nin kardeşi Santiago Uribe tutuklandı. Sebebi 90’larda “12 Havariler” adlı ölüm mangasına liderlik etmek. İSPANYA 6.5 yıl sonra Otegi serbest İspanya’da ETA ile bağlantılı ve yasaklı Batasuna partisini diriltme suçlamasından hapse atılan Bask lider Arnaldo Otegi, cezaevinden çıktı. Otegi, “İspanya’da hapisten bir siyasi mahkumun çıkışı için bunca gazeteci geldi” dedi. MALEZYA Necip’in parası daha fazlaymış Wall Street Journal, Malezya Başbakanı Necip Rezak’ın banka hesaplarına bilinenden yüz milyonlarca dolar daha fazla depozit yatırıldığını yazdı. Rezak, parasının 1 milyar doları geçtiği belirtilen haberi yalanladı. AVRUPA BİRLİĞİ Sığınmacı sayısı artıyor Birleşmiş Milletler’e göre bu yıl 131 binden fazla sığınmacı Akdeniz’den geçerek Avrupa’ya geldi. Bu rakam geçen yılın ilk beş ayının toplamından fazla. Sığınmacıların çoğunluğu Suriye’den kaçanlar. ALMANYA ‘Türkler vizesiz gelmesin’ Alman Parlamentosu Başkanvekili Johannes Singhammer, Türklere vize serbestisinin sığınmacı akınını artıracağını söyledi. Singhammer, Türkiye’ye verilen tavizler için endişelerini vurguladı. Washington Post başyazısında uyardı: Trump, Hitler veya Erdoğan gibi seçimle gelip tüm yetkiyi gasp edebilir ‘Süper Salı’ sınavı Clinton Hillary Clinton’ın (üstte) güney eyaletlerinde siyahların oyunu alması bekleniyordu. Donald Trump (sağda) Ku Klux Klan’ın kendisine sunduğu desteği reddetmeyerek güneyde beyazların oylarını toplamaya oynadı. Geçmişte pek çok ABD başkan aday adayının kaderini belirleyen gün olan “Süper Salı” için dün nefesler tutuldu. Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili seçmenler, şubattaki 4 eyaletin ardından, dün de 12 eyalette önseçimlere gitti. ABD’nin dörtte biri Süper Salı hem ABD’nin dörtte birinde önseçim yapılması hem de parti adaylarını seçecek delegelerin üçte birinin belirlenmesi açısından önemli. Dün Alabama, Arkansas, Georgia, Massachusetts, Minnesota, Oklahoma, Tennessee, Teksas, Vermont ve Virginia’da hem Demokratlar hem Cumhuriyetçiler önseçim düzenledi. Alaska’da yalnızca Cumhuriyetçiler, Colorado ve Güney Pasifik’teki Amerikan Samoası’nda ise Demokratlar önseçime gitti. Cumhuriyetçilerin favorisi Donald Trump’ın son mitinginde yine olay çıktı. TIME fotomuhabiri Chris Morris, mitingden atılan “Siyahların Yaşamı Önemlidir” protestocularını görüntülemek istedi. Gizli servisin kendisini boğazından yakalayıp yere çarptığını anlatan Morris’e saldı ran ajanın kimliği açıklanmadı. ABD başkanlık seçiminde Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olmaya koşan Donald Trump’a karşı başyazı kaleme alan Washington Post (WP) gazetesi, Trump’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gibi demokratik yollardan işbaşına gelip demokrasiyi ortadan kaldırabileceği uyarısı yaptı. ‘Polis devleti olur’ WP, “Seçmenler Trump’ın demokrasiye saldırısını ödüllendirmemeli” başlığını atıp “Bazı okurlar Trump’ın adaylığını koymuşken nasıl demokrasiye tehdit olabileceğini soruyor. Amerikan seçmenlerinin çoğunu cezbediyorsa, bundan daha demokratik ne olabilir?” girişini yaptı. “Otoriter liderlerin seçim sandığı yoluyla iktidarı ele geçirebileceğini anlamak için tarihteki en meşhur örneği Adolf Hitler’e kadar geri gitmeye gerek yok” diyerek şöyle devam etti: “Bugünün dünyasında seçilmiş liderlerin iktidarı ele geçirdikten sonra tüm yetkiyi ellerinde toplamaları olağan hale geldi. Rusya’da Vladimir Putin, Venezüella’da Hugo Chávez, Uganda’da Yoweri Museveni, Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan... Hepsi de iktidar olduklarında muhalefeti kısıtlamanın, medyayı susturmanın ve güçler ayrılığını erozyona uğratmanın yolunu buldu.” “Yürütme yetkilerinin sınırlarını tanımayacağından korkmak için bol bol sebep veren” Trump’ın “11 milyon belgesiz göçmeni sınırdışı etme vaadini yerine getirmesi için ülkenin daha önce hiç görmediği çapta zor kullanan polis gücü gerekir” ikazı yaptı. ‘Trump duvardan caydı’ Çok ülkeli haber sitesi BuzzFeed, Donal Trump’ın New York Times (NYT) editörleriyle gerçekleştirdiği ‘offtherecord’ sohbetinde “başkanlığı kazanırsa iltica konusundaki tekliflerini gerçekleştirmeyeceğini” belirttiğini iddia etti. Site, görüşmeye katılan NYT editörü Gail Collins’in köşe yazısındaki “Trump’la ilgili en pozitif analiz, yaptığı teklifleri inanarak değil; stratejik olarak yaptığını bilmek. O yüzden şu anda 11 milyon kayıt dışı göçmeni nasıl sınırdışı edeceğinizi açıklayamaz; çünkü bu, gelecekteki bir uzlaşmanın ilk teklifi” satırlarının ise kanıt niteliği taşıdığını ileri sürdü. Libya Fury Road İnsanlık mücadelesi, vicdan, merhamet, dayanışma ve güçlü ekoloji teması da MadMaxFury Road’un “en iyi film Oscar”ını almasına yetmedi. Teknik ödüllerle yetindiler. Pek çok insan, her saniyesi adrenalin salgılatan bu filmi “fazla şiddet yüklü” bulmuş. Doğrudur. Tıpkı günümüz ve korkarım geleceğimizin dünyası gibi… İlk izlediğimde, bana Libya’yı anımsatmıştı. Salt her şeye muktedir olmak isteyen şuursuz ve irrasyonel varoluş halinin insanlığa maliyetlerini görmek isteyenler, “filmde şiddet dozu fazla” diyorlarsa, dönüp Libya’ya baksınlar. ABD ve Avrupa’nın ılımlı İslam yatırımı üzerinden BMGK’den sivilleri koruma bahaneli “uçuşa yasak bölge” kararı çıkartarak katakulliye getirdikleri NATO müdahalesiyle “rejim değişikliği” ajandasını “devrim” diye pazarladığı diyara… HHH 17 Şubat, Libya’da kaosun başlangıcının 5’inci yıldönümüydü. NY Times, Amerikan medyasına “eşsiz” bir hizmet verdi, zamanın yetkililerinin kibirli hesaplaşmalarını içeren bir dosya yayımladı. Okuyup öfkelenmemek elde değil. Libya’ya 2011 ŞubatMart’ında gitmiş, kameraman arkadaşım Akın Depecik ile batı sınırında günlerce dolaşmış, doğuda Kahire’den binlerce kilometre yol tepip Bingazi’ye geçmiş, Ecdebiye’ye, Ras Lanuf’a uzanmıştık. Bingazi’de protestolarla değil, İslamcıların silahlı baskınıyla başlamış savaşın izlerini bulmuştuk. Dönüşte Arap isyanlarına dair tüm kanaatim değişmişti. Benim için “görünen köy kılavuz istemez”di... Boş laf, istiyor zira! Libya bu süreçte bize iki olguyu ispatladı: Liberal müdahaleci ulus inşası projelerinin yıkıcılığını ve siyasal İslamcıların toplumlarını yönetme ehliyetlerinin olmadığını. HHH Libya’da bugün “yok edilmiş devlettoplum” var. Manzara şu: 2012’de siyasal İslamcılar iktidara geldiğinde ne varsa ele geçirmek istediler (klasik tekçilik), herkesi birbirine düşürdüler. İsyanın başında yarattıkları militanlıkta boğuldular. Şiddet 2014 seçimi ile tavan yaptı. Bugün Tobruk merkezli uluslararası düzeyde tanınan seküler hükümet ve parlamento var (Şeref Operasyonu). Batıda Trablus’ta Katar parasıyla ayakta durup tüm yasaları şeriata uyarlamakla meşgul Müslüman Kardeşler’in başını çektiği İslamcılar (Şafak koalisyonu). Kaddafi’nin memleketi Sirte ve Sabratha’da 300 km’lik hatta 56 bin militanıyla IŞİD. Güneyde kontrolsüz Çad ve Nijer sınırında El Kaide… “Devrim” öncesi protestolarda Suriye tipi yalanlar savrulduktan sonra İnsan Hakları İzleme örgütü “350 ölü”de karar kıldı. Kaddafi’nin linç edildiği Ekim 2011’den sonraki süreçte ülke içinde 450 bin insan yerinden yurdundan oldu. En az 100 bini komşu ülkelere kaçtı. Sağlık ve eğitimin bedava olduğu günler hayal. Kamu hizmetleri çöktü. Yakıt, su sorunu had safhada. Petrol altyapısı bitti. 56 milyon nüfusun elinde 20 milyon silah var. HHH Facianın bir numaralı müsebbibi “Tarihin doğru tarafında yer aldığını” zanneden, Kaddafi’nin linç haberini alınca “Vay canına! Gittik, gördük, o öldü” demiş olan Hillary Clinton, ABD başkanlığına soyunuyor. Başkan olsa ne yapacağını kestiremediğimiz Donald Trump, “Kaddafi’yi bıraksaydık daha iyi olurdu” diyor. Libya’nın zengin kaynaklarının mürüvvetini görememiş Nicolas Sarkozy, Fransa’da merkez sağ liderliğine oynuyor. Amerikan medyası Kaddafi’nin 1969’da devirdiği Kral İdris’e atfen “Yoksa kraliyeti geri mi getirsek” makaleleri döşeniyor. Kaostan “hatalı uygulamaları” sorumlu tutup “liberal müdahalecilik” fikrini sorgulamıyorlar tabii. HHH Karambolde ABD, Britanya ve Fransa BM Şartı’nın “savunma” temalı 51. maddesi uyarınca IŞİD’e karşı yeni cepheyi açıyor. Hesap Tobruk ve Trablus’u “birlik hükümetine” ikna edip, kestikleri kafalardan yollara bariyerler kurar olmuş IŞİD’cileri bitirmek. Üç ülkenin özel güçleri çoktan sahada. Ve Foreign Policy, zarif bir çalımla “Bu Libya ile ilgili değil, IŞİD’le ilgili” diye yazabiliyor. Tabii bu enkazı idrak edemeyenler kalkıp “Suriye’de ateşkes tutmazsa B planımız var” diyebiliyorlar. Libya’da olup bitenleri “devrim” sanmış bizim aklıevvel “Neocontürklere” gelince… Onlarda riyakârlığın bini bir para. Dillerinde “antiemperyalizm” türküleri. Almanya’da NPD’ye kapatma davası Almanya’da Federal Anayasa Mahkemesi, Ulusal Demokrat Parti’nin (NPD) neo Nazi eğilimli olduğu ve demokratik düzene tehdit oluşturduğu gerekçesiyle kapatılması talebini görüşmeye başladı. İktidar partisi CDU “antidemokratik, ırkçı, anayasaya aykırı” dediği NPD’nin kapatılması talebini desteklese de davaya müdahil olmadı. Önceki kapatma girişimleri başarısız olmuştu. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear