24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 14 Şubat 2016 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Hanedandan Picasso’ya dört kuşak Portakal Sanat ve Kültür Evi’nin yüz yılı, dört kuşağın ve bir kültürün dönüşümünün hikâyesi aynı zamanda... 1915’te Osmanlı’da başlayan, şimdi 2015’in değişmekte olan Türkiyesi’nde süren hikâye, içinde sürekli sorduğumuz ‘Neden?’ sorusunun cevaplarını da taşıyor 21 Yervant Portakal’ın torunlarının hâlâ sürdürdüğü üç satılmaz kuralı var: Arkeolojik eserler, para ve ikonalar. İkona satmak uğursuzluk getiriyor onun inancına göre. Hem bu toprakların tarihinde gayrimüslimler için yeteri kadar uğursuzluk yok mu zaten? Portakal ailesi de eşitler arasında hep geride olduğunu defalarca hissediyor. Bunlardan ilki 1915’te, babasının babasının antikacılığa başladığı yılda, başka bir coğrafyada. Anneanne Siranuş ile dede Hagop, Ordu’dan bir kafileyle yola çıkıyorlar. İki küçük ‘Avizenin kolu buradaysa...’ 1915’ten tam 40 yıl sonra bu kez 67 Eylül Olayları geçiyor tarihe. Portakal ailesi Yeşilköy’deki yazlıklarında o gece. Saat 22 civarı etraftan şangırtılar, bağırtılar duyuluyor. Aret Portakal karısını ve iki çocuğunu alıp, biraz ilerideki komşuya, oğlu Raffi’nin arkadaşı Oğuz’ların evine götürüyor. Nikel, kübik mobilyalar Bunları ailenin üçüncü kuşak üyesi Raffi Portakal’dan öğreniRaffi Portakal, 100. yıla özel ‘Portakal’ın Yüzyılı’, ‘Duveen: Antikacıların Piri’, ‘Vollard: yoruz. Enis Batur imzaBir Tablo Satıcısının Anıları’ ve ‘Osman Hamdi Bey: İzlenimler’ kitaplarını tanıtırken. sını taşıyan “Portakal’ın Yüzyılı” adlı söyleşi kitaBağırtı, çağırtı, gerilim berdevam... çocuklarını ise iki ayrı aileye emabı aracılığıyla aktarıyor. Çünkü şuna Gece yarısına doğru Oğuz’un babanet ediyorlar. Oğulları Ara Keğezik inanıyor: “Anlatmak, ilk ağızdan anlaRum bir aileye, kızları Hıngeni Müslü sı kalkıyor ayağa, “Gidiyorum” diyor, tabilecek kişi için borç sayılır”. “Ben de onlara katılacağım”. Ve ağzınman bir aileye... Şanslı sayılabilirler, Bir ülke içinde eşyaların olduAdıyaman’dan ileriye gitmeleri gerek dan şu cümle çıkıyor: “Türk milleti vağu kadar kültürün de el değiştirmekurdur, hiçbir şey yapmaz onlar, nasıl miyor. Ancak evlerine dönmeleri üç sine tanıklık etmiş bir aile Portakalyıl sürüyor. Ara kayıp, olsa olay yatışıyor”. lar. İstanbul’un dö6 Eylül 1955 gecesinin sonunu hekimse ne olduğunu nüşümüne; zevkin, Ülke içinde eşyapimiz biliyoruz bugün. Onlarca, yüzbilmiyor. Kızları Hınbeğeninin, yaşam lerce fotoğraf karesi anlatıyor bize yageni ise yeni ailesilar kadar kültübiçimlerinin dönüşananları. ne çoktan alışmış, geşümüne birinci elrün de el değiştirO sırada henüz ilkokul öğrenciri dönmek istemiyor. den tanıklık etmiş mesine, İstanbul’un si olan Raffi Portakal’ın zihnine kazıOrdu’da ikinci tehbir aile. Hani aradönüşümüne; zevkin, nan fotoğraf karesi ise Yeşilköy Röne cir rivayeti yayılmada sırada “Ne olya başlayınca dede di Park’ın tepesinden aşağı fırlatılan ve yaşam biçimlerinin du da...” diye başlayor ki, “Bu böyle olma kayalıkların üstünde paramparça duyan sorular soruyodönüşümüne birinci ran bir piyano... yacak, biz Ermeni karuz ya, Portakal aielden tanıklık etmiş Aret Portakal 7 Eylül günü lalım ama ben resmilesinin tarihi bize bir aile Portakal’lar. yette Müslüman olaca Tünel’den dükkânına doğru yürümeküçük ipuçları veriye başlıyor. Ve metreler kala yerde ğım”. Oluyor da. Sirayor. “Her tercih bir nuş Semiha’ya, Hagop Paris’ten yeni getirttiği bronz avizevazgeçiştir” sözünnin bir kolunu görüyor. “Avizenin koden ilhamla, neleri seçmek için neler Ahmet Hamdi’ye dönüşüyor. Çilciyan soyadı ise Evrensel’e. Ancak 1940’lar lu ordaysa....” Gerisin geri dönüyor den feragat ettiğimizin ipuçlarını... eve. da yeniden dönüyorlar Hıristiyanlığa. 1930’lara gelindiğinde Yervant 67 Eylül’ün arkasından Milli Ko1960’larda ise binlerce yıldır ait olPortakal’ın oğlu Aret de giriyor işin dukları toprakları terk edip bambaşka ruma Kanunu yeniden uygulanmaiçine. O dönemde kübik eşyalar moya başlanınca, Aret Portakal “Haydi” da oluveriyor, çılgınca bir furya. Habir iklime, Montreal’e göç ediyorlar. ni “Lüküs Hayat”ın meşhur şarkısındiyor ailesine, “Gidiyoruz”. Nereye? Raffi Portakal’ın deyişiyle orada ruh ‘ ‘ C M Y B ‘ ıl 1915. Picasso “Avignonlu Kızlar”ı yapalı sekiz yıl olmuş; Stravinski’nin “Bahar Ayini”ni ilk kez seslendirişinin üzerinden iki yıl geçmiş. Daha sonra “birinci” olarak anılacak Dünya Savaşı sürüyor, Osmanlı İmparatorluğu parçalanmanın eşiğinde. İstanbul Ortaköy’deki Portakal Yokuşu’na adını veren paşanın ahvadından 1883 doğumlu Yervant Portakal, antikacılığa ve müzayedeciliğe başlıyor. Eşyaların müzayedelerle el değiştirmesi, ülkenin tarihine dair işaretler veriyor bize. Osmanlı kayıpta, git gide daha fazla değerli eşya çıkıyor elden. 1921 yılına geldiğimizde ise bu kayıp artık elle tutuluyor, Yervant Portakal saray müzayedelerinde Osmanlı hanedanının eşyalarının el değiştirmesine aracılık ediyor. Saray deyince ille Topkapı, Dolmabahçe sanmayın. O zaman hanım sultanların oturduğu evler, konaklar, yalılar da saray olarak anılıyor ve bu mekânlar birer birer boşalıyor. 1921 yılında gerçekleşen Prens Burhaneddin Müzayedesi’nin afişinde, isim “Prens Bur...n Efendi” olarak yazılı. Kimselerin içine sindiremediği bir satış belli ki... Saltanat kaldırılıp da Osmanlı hanedanının yurtdışına çıkışı istenince aile üyeleri bu müzayedelerle eşyalarını satışa çıkarıyor. Atatürk’ün izniyle saray erkânı için özel müzayedeler yapılıyor ve Yervant Portakal bu müzayedelerden elde edilen geliri, II. Abdülhamit’ten başlayarak Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, Adnan Menderes’in diş hekimi olarak anılan Sami Günzberg aracılığıyla yurtdışındaki hanedan üyelerine gönderiyor. Y daki gibi: “Nikel kübik mobilyalar, duvarda yağlıboyalar”... Herkes bir anda elindeki aileden kalma eşyaları çıkarıp bunları alıyor. Aret Portakal bu eşyaları toplamaya başladığını anlatıyor bir söyleşide. O kadar çok ki bu vazgeçilenler, on yıl önce Yunanistan’dan Türkiye’ye gelen mübadilleri taşıyan Gülcemal vapurunun ambarı, kübik mobilyalarla mübadele edilen Osmanlı mirasıyla dolup taşıyor. ‘Ermenice ağlama, Türkçe ağla!’ ları parçalansa da... 1915’le kalmıyor mesele. Önce “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyası geliyor. 1930’lar Türkiyesinde sokakta Ermenice ya da Rumca konuşmak neredeyse suç... O yıllarda Raffi Portakal’ın halası Rita ile eniştesi Sarkis bir araba kazası geçiriyorlar. Çok korkan hala, yüksek sesle ağlamaya başlıyor: “Maygıris, maygıris (Anam, anam)”. Enişte Sarkis telaşla susturuyor onu: “Ermenice ağlama, Türkçe ağla!”. Ardından Varlık Vergisi çıkıyor meydana, yıl 1942. Baba Aret Portakal Aşkale’ye gitmekten ancak araya giren bir yetkilinin müdahalesiyle, borcu üç taksite bölünerek kurtuluyor. ğu evi, dedesinin, babasının dükkânlarını taBrezilya’ya, Sao Paulo’ya. Ancak yedi ay kalabiliyorlar, çağırıyor memleket. Çünkü Mehrif ederken hâlâ geçerli bir adres gösteremimed Uzun’un bir romanında dediği gibi, “İnyor. Binalar ya yakılmış ya yıkılmış, yerlerinsan köklerini yabancı bir toprağa salamaz”. de yeller esiyor. Kitapta Enis Batur’un düştüğü not önemKendi sözleriyle: “Başladığımız yoldan deli: “Büyük bir kültürel donanım var, bu külvam etmediğimiz için kendi stilimiz yok. Kitürel donanım Cumhuriyet döneminde ne yaşisel tarihlerimize sahip çıkma konusunda iyi zık ki cemaatten kayboluyor. Tehcirin, sonraeğitilmedik.” Hal böyleyken 70’ini süren bir dan 67 Eylül olaylarının, 63’ün, arada Varlık İstanbullu tarihini ancak hayalet binalarla anVergisi’nin, az da olsa, her birilatabiliyor. nin etkileriyle yok edilmiş bir Kültürün devamlılığına Raffi Portakal: Ermeni burjuvazisi var.” İşte özen göstermeden yaşadı“Başladığımız Portakal ailesi, bu burjuvazinin ğımız malum. 1915’te Yerson temsilcilerinden biri. yoldan devam etmevant Portakal’la başlayan, Çok partili sisteme geçiAret ve Raffi Portakal’la dediğimiz için kendi şi on yılı devirmiş olan Türkivam eden müzayedecilik stilimiz yok. Kişisel ye, hızla değişmekte... 1963 yıgeleneğinin Maya Portakal lına gelince Aret Portakal ditarihlerimize sahip ile devam etmesi “enseyi yor ki “Artık Beyoğlu Beyoğkarartmayın” der gibi... Saçıkma konusunda lu olmaktan çıktı”. Ve yıllardır ray müzayedelerinden Piiyi eğitilmedik.” Beyoğlu’nun çeşitli köşelerinde casso sergisine uzanan bu çalışan dükkânını Harbiye’ye dört kuşak yan yana gelditaşımaya karar veriyor. Bunğinde, İstanbul kültürünün dan on yıl sonra bu kez Raffi Portakal tebdili içindeki kopuşları, zorla birbirine yapıştırmamekânda bulunuyor ve Portakal hâlâ bulundu ları, kaybedilenleri, yerine konanları gösteriğu sokağa, Mim Kemal Öke’ye taşınıyor. İçeri yorlar bize. Bugün yeniden canlandırıldığı idğe antikaların yanında sanat ürünlerini de ek dia edilen Osmanlı kültürünün gerçek yüzüleyerek... nü... Sunulanın, üzerine kıyma ve yoğurt konmuş makarna ne kadar mantıya benziyorsa o Hayalet binalarla kadar Osmanlı kültürüne benzediğini... dolu bir tarih Portakal’ın yüz yılı, sağdan soldan darbeBu mekân değişimleri bile bir işaret aslında. ler alsa da, “yeni”ye mağlup olsa da, biraz yorŞehrin coğrafi olarak genişlerken kültürel ola gun, biraz yılgın ama her daim vakur bir külrak daralmasının işareti. Raffi Portakal doğdu türün yüz yılı... ‘
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear