28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR SALT Araştırma ve Programlar’da görev değişimi... SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Vasıf Kortun, Mart 2017 sonunda görevinden ayrılıyor. Kortun’un görevini, SALT’ın kuruluşundan itibaren Araştırma ve Programlar yöneticisi olarak çalışan Meriç Öner üstlenecek. Nisan 2017’de SALT’ın yönetim kuruluna katılacak olan Kortun, çalışmalarına yazar, araştırmacı ve danışman olarak devam edecek. Cuma 30 Aralık 2016 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Kızı Carrie Fisher’ın ölümünden bir gün sonra da Debbie Reynolds öldü Kızının ardından gitti... Star Wars serisinin Prenses Leia’sı olarak ünlenen Carrie Fisher’ın ölümünün ardından, annesi, “Singin’ in the Rain” fil ralar 16 yaşında olan kızı Carrie’nin de ilk Broadway deneyimiydi. O dönem için hasılat rekorları kıran müzikal Debbie Reynolds’a bir de minin ünlü yıldızı Debbie Reynolds da haya Tony adaylığı getirdi. Ünlü oyuncunun bir baş ta veda etti. Ölümünden 15 dakika önce oğlu ka ilginç özelliği de sinema tarihine olan me na “Yeniden Carrie ile birlikte olmak istiyo rakı ve yıllar içinde oluşturduğu devasa anı rum” diyen Reynolds hayata veda etti koleksiyonuydu. 1970’te düzenlenen büyük ğinde 84 yaşındaydı. Oğlunun ver MGM müzayedesinden birçok parça toplayan diği bilgiye göre kızının ölümünün Reynolds 1990’larda önce Las Vegas’taki bir ardından büyük bir dep müzede, ardından Los Angeles’taki bir mü resyona giren Debbie zede bu koleksiyonun sergiledi. 10 milyonun Reynolds ciddi bir be üzerinde bir değer biçilen ve iflas yüzünden yin kanaması geçirdi ve parça parça satışa çıkarılan koleksiyonda Ma derhal kaldırıldığı hastanede rilyn Monroe’nun ünlü beyaz “metro elbisesi” yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Hollywood aristokratlarından Debbie Reynolds 1932 yılında Teksas’ın El Paso kentinde dünyaya geldi. Oyunculuğa erken yaşta başlayan Reynolds henüz 17 yaşındayken rol aldığı “Three little Words” adlı filmle dükkatleri üzerine çekmeyi başardı ve bu sayede onu Hollywood’un altın çağının en önemli yıldızlarından biri yapacak olan rolü kaptı. Başrollerini Gene Kelly ve Donald O’Connor ile paylaştı riyeri boyunca hem komedide hem de dramatik filmlerde başarı kazanan ender oyunculardan biri oldu. 50’li yıllar boyunca birçok filmde rol alan oyuncu bir yandan da müzik kariyerini ilerletiyordu. 1957 yılında “Tammy and the Bachelor” adlı filmde söylediği “Tammy” adlı parçanın 45’liği altın plak kazanırken, Reynolds ilk albümü “Debbie”yi 1959 yılında yayımladı. Anı koleksiyoncusuydu ve Charlie Chaplin’in alameti farikası sayılan şapkası da vardı. İlk evliliğini 1955’te şarkıcı Eddie Fisher ile yapan Debbie Reynoldsun bu evlilikten iki çocuğu oldu: Carrie ve Todd Fisher. 1959’da Eddie Fisher’ın Elizabeth Taylor ile ilişkisi olduğu anlaşılınca ondan boşanan Reynolds iki kez daha evlendi ama her seferinde bu evlilikler boşanmayla sonuçlandı. 2000’li yıllarda popüler TV dizisi “Will & Grace”te rol alan ünlü oyuncu majör ödüllerin hiçbiri ğı “Singin’ in the Rain” adlı filmde canlandırdığı Kathy Selden rolü onun muhtemelen en ünlü rolüdür. Bu filmde dans ve şarkıcılık gşbş yete neklerini de konuşturan Debbie Reynolds ka Sinemanın yanı sıra televizyonda ve sahnede de boy gösteren Reynolds ilk kez bir Broadway oyununda rol aldığında yıl 1973’tü. “Irene” adlı müzikal sadece Debbie Reynolds’un değil, o sı ni kazanamadı belki ama 2014’te Altın Küre Ödülleri’nde Yaşamboyu Başarı Ödülü’nü, 2015’te ise Akademi Ödülleri’nde Jean Hersholt Humanitarian Ödülü’nü aldı. Gerçekçi ve sağlam, görülesi bir Ken Loach Edmayeaknçışinmina ruhutoplumsalmelodramı... Dünya Kitap’ın ödülleri belli oldu Dünya Kitap tarafından verilen “Yılın En İyileri Ödülleri”nin 2016 Ken Loach ustanın Altın Palmiye’li son filmi ‘Ben, Daniel Blake’le 2016’yı uğurluyoruz 1967’de ilk filmi “Poor Cow”la başlayan, sosyalistmuhalif dünya görüşünden hiç ödün vermeksizin yarım yüzyılı devirmiş kariyerinde hep haksızlıklara, adaletsizliklere karşı çıkan, bunca yıldır her biri üstümüzde izler bırakan, yalın, duyarlı, insancıl filmler çekmiş olan, 80’lik usta sinemacı ve aktivist Ken Loach’ın (doğumu 1936) 2016’nın Cannes’ında umulmadık şekilde Altın Palmiye ödülüyle değerlendirilen (ayrıca Sen Sebastian ve Locarno festivalerinde seyirci ödülü alan) son eseri “I, Daniel BlakeBen Daniel Blake” bugün gösterime giriyor. Marangoz Daniel... İngiliz polisinin Kuzey İrlanda’daki şiddet politikasını eleştiren “Hidden AgendaGizli Dosya”yla 1990’da ve “Raining StonesYağan Taşlar”la 1993’te 2 jüri özel ödülüne de layık bulunduğu, zaten birçok kez çağrıldığı Cannes’da “The Wind that Shakes the BarleyÖzgürlük Rüzgârı” başyapıtıyla 2006’da aldığı Altın Palmiye’sinden 10 yıl kadar sonra yönetmene ikinci Altın Palmiye’sini kazandıran “Ben Daniel Blake”, karısını yitirmiş, kalbi tekleyen, Newcastle’da yaşayan, 60’lı yaşlarındaki işsiz marangoz Daniel’in bürokrasinin geçilmez duvarlarına çarpıp ufalanmasını, kimsenin görmekduymak istemediği, çaresiz ve ezik halini, umut arayışlarını hikâye ediyor, epeyce duygusal tonlardan. Kameranın kimi zaman eldeomuzda taşınıp çoğu zaman profesyonel olmayan oyuncularla çalışılan, gerçekçi gözlemlerle ayrıntılandırılmış, belgeselimsi, duru bir anlatımın öne çıktığı ve genelde sıradan bireyden hareket edilerek sonuçta kapitalizm baskısının vurgulandığı birtakım hikayeleri perdeye taşıyan Ken Loach sinemasının, 1936 İspanya iç savaşında faşizme karşı kurulan uluslararası dayanışmayı ele alan “Land and FreedomÜlke ve Özgürlük” (1995), Nikaragua’daki kanlı iç çatışmaları Glasgow’lu bir belediye otobüs sürücüsüyle Londra’da dikiş tutturmak isteyen bir göçmen kızını aşkı aracılığıyla konu edinen ”Carla’s SongCarla’nın Şarkısı”(1996), bozuk eğitim sisteminde hayatı kayan bir yeniyetme oğlan hakkındaki, üstünden zaman geçtikçe değeri, önemi anlaşılan “KesKerkenez” (1969) ya da “The NavigatorsDemiryolcular”(2000) gibi başyapıtları düzeyinde olmasa da , hayatınıfilmlerini emekçi sınıfa adamış yönetmenin yine ayrılmaz dostu Paul Laverty’nin senaryosundan çektiği kimi tekrarlara dayanan bu son filminin de yoğun sıcaklığından, duygusallığından, mesafeli, melodramsı anlatımından etkilenmemek pek olası değil. Yaşlı, kalbinden sorunlu, elinden her iş gelen ama çalışması doktorlarca yasaklanmış, üstelik hastalık tazminatı alamadı ğı gibi bir türlü bürokrasiyi aşıp işsizlik sigortasından da yararlanamayan, açık seçik sözleri, renkli duvar yazıları, toplu itirazlarıyla ısrarla sesini yetkililere duyurmaya çalışan, dayanışmacı ve yardımsever Dan (Dave Johns çok iyi canladırıyor onu) bir baba sevecenliğiyle, sosyal yardım kurumunda horlanıp dışlanan, kötü yola düşmekten sıyıran, farklı kocalardan doğurduğu, 2 çocuklu (hiper aktif Dylan’la hanım hanımcık Daisy) genç anne Katie’ye arka çıkıp kol kanat gerince aralarında sıcak bir aile havası oluşuyor. Tolumsal melodram Baştan savıcı ve vurdumduymaz bürokrasinin çarklarına ve yozlaşmış bozuk sisteme karşı dayanışmanın altını çizen, zengin, refah ülkesi İngiltere’deki tutuculiberal uygulamalara da dokundururken sonuçta emekçi sınıfın günümüzdeki hali pür melalini de perdeye aksettiren “Ben, Daniel Blake”, kanımca mesajını baştan veren, yer yer yürek burkucu bir dokunaklılığa sahip, gerçekçi ve sağlam, meraklısının zaten kaçırmayacağı cinsten, görülesi bir Ken Loach toplumsal melodramı özetle. yılı sahipleri belli oldu. Ödüller bu sene Murat Meriç, Kasım Eğit ve Yadigar Eğit, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Armağan Tunaboylu, Harun Candan, Feyzi Halıcı ve Sofra Dergisi’ne gitti. Yayın dünyasının belleği Dünya Kitap Dergisi’nin 24 yıldır verdiği gelenekselleşmiş “Yılın En İyileri” ödüllerinde Yılın “Telif” ve “Çeviri” kitapları, “Telif Polisiye Kitabı” ile “Gastronomi Kültürü Emek” ve “Gastronomi Kültürüne Katkı” ödüllerini kazananlar açıklandı. 26 yaşına basan Dünya Kitap Dergisi tarafından, 1993’ten bu yana verilen DÜNYA Kitap Ödülleri’nden “Yılın Telif Kitabı Ödülü” için 2016’da “Ayın Telif Kitabı” olarak belirlenen 14 kitap arasından seçim yapıldı. Başar Başarır, Doğan Hızlan, Faruk Şüyün, İlknur Özdemir, Selim İleri, Yekta Kopan ve Dünya Temsilcisi’nden oluşan seçici kurul, “Yılın Telif Kitabı” ödülünü Murat Meriç’in Ağaçkakan Yayınları’ndan çıkan “100 Şarkıda Memleket Tarihi”ne oy birliğiyle verdi. Meriç’e ödül, “Sivil tarih yazımına popüler kültürün dinamiklerini ret etmeden, memleketi bir zaman dilimi ve bir coğrafyayla sınırlamadan bakması, bu anlamda bize hayatın içinden cümlelerle yeni bir memleket anlatmayı başaran dili, interaktif yayıncılık anlayışı; kültürün hiç bir öğesini küçümsemeden hepsine eşit değerde ve mesafede durarak objektif, gerçekçi, somut bir sivil tarih yazımı örneği sunduğu için” verildi. ‘Mary Stuart’ “Yılın Çeviri Kitabı” ödülü ise aynı seçici kurul tarafından oy çokluğuyla Can Yayınları tarafından basılan Stefan Zweig’ın “Mary Stuart” kitabının çevirmenleri Kasım Eğit ve Yadigar Eğit’e verildi. Ödül gerekçesi, “Dünyanın en çok savaşmış üç ulusu İngiliz, İskoç ve Fransızların arasına bir Cermen soğukkanlılığıyla dalarak, 600 yıl önceyi bütün büyüsü, şiiri ve vahşetiyle anlatan bir kitabı aynı hassasiyeti koruyarak dilimize kazandırdıkları için” olarak açıklandı. “Yılın Yayınevi” de, aynı toplantıda, aynı seçici kurulca yapılan değerlendirme sonucunda oy birliği ile Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları olarak belirlendi. Yılın en iyi polisiye kitaplarının değerlendirildiği “Yılın Telif Polisiye Kitabı”nda ise ödül, Arma ğan Tunaboylu’nun oldu. Erol Üyepazarcı, Faruk Şüyün, Metin Celâl, Seval Şahin ve Sevin Okyay’dan oluşan seçici kurul ödülü, “yarattığı özgün detektif tipi, kendine has argosu, Türkçeye getirdiği katkılar” nedeniyle Armağan Tunaboylu’nun Oğlak Yayınları tarafından basılan “Karakol Cinayetleri” isimli yapıtına oy birliğiyle verdi. Harun Candan’ın “Yağmur Dinecek Kimse Bilmeyecek” adıyla İletişim Yayınları’ndan çıkan kitabına ise “Polisiye Edebiyat Teşvik Ödülü” verildi. “Yılın En İyi Gastronomi Kültürü Kitabı” ödülüne 2016 yılı için değer kitap bulunamazken, Ahmet Örs, Ali Esad Göksel, Faruk Şüyün, Müge Akgün ve Osman Serim’den oluşan seçici kurul, “Dünyaca ünlü yemek kültürü yazarlarıyla mutfağımızı tanıştıran” Feyzi Halıcı’ya “Gastronomi Kültürü Emek Ödülü” verilmesine oy birliğiyle karar verdi. Aynı seçici kurul, “20. yılını geride bırakmış” Sofra Dergisi’ne ise “Gastronomi Kültürü’ne katkı Özel Ödülü” verilmesine oy birliğiyle karar verdi. ‘Mavi Bisiklet’ Fransa’da Antalya Film Festivali’nin ulusal yarışma bölümünde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En iyi Senaryo ödüllerini alan “Mavi Bisiklet” 25 Ocak 7 Şubat tarihleri arasında ValdeMarne’da düzenlenecek 27. Uluslararası Cine Junior Film Festivali’nde yarışacak. Uluslararası yapısıyla çocukları ve gençleri sinemayla tanıştırmak ve onlara yedinci sanat olarak kabul edilen sinemayı seçkin Fransız filmlerinin yanı sıra uluslararası filmler aracılığıyla sevdirmek amacıyla gerçekleştirilen Uluslararası Cine Junior Film Festivali’nde gösterimler ValdeMarne’deki sinema salonlarında ve kütüphanelerde yapılacak. Filmin yönetmeni ve senaristi Ümit Köreken ile yapımcısı Nursen Çetin Köreken yaptık ları ortak açıklamada “Bizim için önemli olan, festivallerde yarışmak ya da kazanmaktan ziyade bu festivaller aracılığıyla farklı kültürlerden çocuk ve gençlerle birlikte onların ailelerine de ulaşabilmek. Bu anlamda çalışmalarımızı sürdürmek, çocuklarımızı ve gençlerimizi sinema sanatıyla buluşturmak, erken yaşta sinema ile ilgili bilgi sahibi olabilecekleri bir ortamda bulanma imkânı sağlamak adına bir çok avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de çocuk filmlerinin desteklenmesini ve yaygınlaşmasını arzu ediyoruz.” dediler. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear