24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 25 Aralık 2016 TASARIM: SERPİL ÜNAY Heykel akıp giderken... Fotoğrafı gördüğümde, çocuklar gibi hüngür hüngür ağlamaya başladım. Yunanlı yönetmen Angelopoulos’un Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Balkan ülkelerindeki olumsuz değişimi, kargaşayı ve çekilen acıları anlatan filmi Ulis’in Bakışı’ndan bir sahne geldi aklıma. Rusya’nın milli kahramanı Lenin’in kocaman bir heykeli, Balkanlar’ı boydan boya geçen bir nehir üstünde akıp gider, akıp gider… Ne tuhaf bir rastlantı ki, Atatürk heykeli bir kamyonda, bir kentin içinden akıp gitti. Ve bir lanet çöktü kentin üstüne. Atatürk heykeli kam yonda ilerlerken, bütün şehitlerin, diri diri yakılan o güzel insanların, bombaların parçaladığı gençlerin, faili meçhul ölülerin, işkence odalarında direnenlerin, yeryüzünü daha eşit, daha adaletli yapabilmek için yola çıkan tüm insanlığın o heykelle birlikte akıp gittiğini gördüm. Bir köşede, Ali İsmail Korkmaz, usulca yere oturmuş, ağlıyordu. Bir başka kuytulukta Uğur Mumcu, sanki heykeli kucaklamak ister gibi ellerini uzatmış, öylece duruyordu. Tahir Elçi kanayan bedenini güçlükle toparlamış, heykelin arkasından koşuyordu. Berkin’in o hep üşüyen kaşları bu kez buz tutmuştu. Dilek Doğan, kendi dilek ağacından kopardığı bir bahar dalını hiç kimseler görmeden usulca heykelin üstüne bıraktı. Madımak’ta yakılan şairler son dörtlüklerini heykel geçerken gökyüzüne fırlattılar. Analardan bir ana, Berfo Ana çevresindeki acıları görmesin diye bembeyaz başörtüsüyle heykelin gözlerini örtmeye çalıştı. Heykel kentin içinden akmaya devam etti. Dedesi, babası Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen, birdenbire elindeki Nutuk’tan parçalar okuyarak, heykelin yanıbaşında yürümeye başladı. Bir başka köşeden heybetli bedeniyle Yaşar Kemal çıkageldi. Ve o insanın içine dokunan sesiyle, bir Çukurova türküsü söylemeye başladı. Mehmet Ali Aybar elinde bir pankart taşıyarak heykele doğru el salladı. “Yaşasın sosyalizm!” Birden sesler yükseldi, ’68 kuşağının genç ölüleri, dipdiri bedenleri ve yüksek sesleriyle Devrim marşları söylemeye başladılar. Ve bir an tüm kenti Enternasyonal Marşı kuşattı. Tepelerden bir yerden Aziz Nesin kamyonun üstünde, elleri kolları bağlanmış bir biçimde ilerleyen heykele baktı. Ve “ne garip” diye düşündü, “birdenbire ezan sesine, çan sesi eşlik etmeye başladı, bir barış çağrısı gibi.” Sonra gitti, vakıfta bekleyen çocukları için Rizeli kadınların dokuduğu yün çoraplardan aldı. Tam da o sırada, işçiler kollarında yas bantları, ellerinde karanfiller kamyonun hemen arkasına geçtiler. Onları okullarına giden öğrenciler takip etti, onları sakat bacakları, kör gözleriyle savaş gazileri takip etti, onları rengârenk giysileriyle fındık toplayan kadınlar takip etti. Biri Kürtçe bir ağıt yakmaya başladı. Onu Ermenice bir ağıt takip etti, onu Türkçe bir ağıt takip etti, onu Lazca bir ağıt takip etti. Doksan yaşındaki Fadime Nine, “Artık işe koyulmanın zamanıdır” diye düşündü. Çevresine köyün çocuklarını toplayıp, masalların en masalını, gerçeklerin en gerçeğini, bu topraklarda yaşayan mucizeleri anlatmaya başladı. Mucizeleri dinleyenler, onları başkalarına anlatmaya başladılar. Kentin üstünde bir masal bulutu uçmaya başladı. Tüm çocuklar o masal bulutuna binip kamyonun içindeki heykele el salladılar. Tevatür, heykelin iplerinden kurtulup dimdik ayağa kaldığına dairdir. 25 Aralık 2016 SAYI: 33317 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.46 06.29 06.50 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.20 13.11 15.27 08.01 12.56 15.15 08.20 13.18 15.42 Akşam 17.50 17.38 18.05 Yatsı 19.16 19.03 19.28 yorum 13 PKK militanları Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez 9 Ocak 2013 günü öğle saatlerinde, Paris’teki Lafayette Sokağı 147 numarada öldürüldü. Fransız devletinin “Kürt Haber Merkezi” adı altında Sakine Cansız’a tahsis ettiği, kapısında hiçbir tabela olmayan gizli adres, PKK’nin gayriresmi “büyükelçiliği” olarak biliniyordu. Cinayetler ancak yakından etkili 7.65’lik bir tabancayla işlenmiş, şarjördeki 10 kurşunun hiçbiri boşa gitmemiş; asıl hedefin Sakine Cansız olduğunu belirtmek üzere onun kafasına 4, diğerlerine 3’er mermi sıkılmış ve yarım dakikadan fazla sürmediği anlaşılan üçlü infaz, son derece profesyoneldi. Oysa birkaç gün sonra Paris Adli Polis Merkezi’ne başvuran Ömer Güney’in değil profesyonel, amatör bir katil profili bile yoktu... Sakine Cansız’ı son kez canlı gören tanık olarak, “sorumlu bir yurttaş” sıfatıyla, belki yardımı dokunur diye gelmişti emniyete. Polisin karşısında 30 yaşında, sevimli, epeyce mahcup ve zararsız görünen bir genç adam vardı. Türk kökenli olmasına karşın, Kürt davası sempatizanıydı. 2008 yılında beyninde bir tümör ortaya çıkmıştı. Alın kemiğinin tam arkasında. Habis olmayan bir tümör. Bazen büyüyor, bazen küçülüyor, sara nöbetlerine yol açıyordu. Hafıza kayıpları yaşıyor, özürlü ödeneğiyle geçiniyordu. HHH Özel arabasıyla bir süredir Sakine Cansız’ın şoförlüğünü yapmaktaydı. Evet, evet; 9 Ocak’ta öğleye doğru uğramıştı, Lafayette Sokağı’ndaki daireye. Çıktığında, üçü de hayattaydı... Ömer Güney olsa olsa profesyonel infazcıya kapıyı açan “rehber” olup beynindeki tümör kendisini kiralayan teşkilat için “Şam’da kayısı” bir artıydı. İnfazdan birkaç gün sonra polise gitmesi de kuşkusuz planın bir parçası... Kendi ayağıyla geldiği polis merkezinde ifade verirken Merkez’in internet sitesindeki iletişim adresine bir eposta ulaştı. Sahte kimlikli bir hesaptan gönderilen Katil mi? Hiç kimse! mesajda, “Üç kadın militanın katili Ömer Güney’dir” yazıyordu. Önce gözaltına alındı. Ardından tutuklandı. Geçmişi, ailesi, evi, her şeyi didik didik edildi. Fransız suç soruşturma birimi, onun cinayete dahlini tartışılmaz kılacak kesin bir kanıta ulaşamadı. HHH Ama cinayet yerinden toplanan boş kovanlardan birinde, Güney’e ait olmayan, meçhul bir erkeğin DNA’sı saptanmıştı. Gerçek infazcıya ait olabilir miydi bu DNA? 2015 yılına gelindiğinde, polisin elindeki biricik şüpheli Ömer Güney’in hâlâ mahkemeye çıkarılmamış ve soruşturmada bir arpa boyu yol alınamamış olması, ilgimi çekti. Fransız gizli servisleri, yargıya gerekli belgeleri vermekte ayak sürüyor ve devlet, susuyordu. Önce öldürülen üç militanın kadın ve Alevi Kürt oluşu dikkatimi çekti. Ardından, Paris’teki üçlü infazdan sadece birkaç gün sonra Moskova’da PKK’ye silah satan Rus mafya babası Kürt asıllı “Ded Hasan”ın da böylesi profesyonel bir infaza kurban gidişi... Cinayet yılı 2013’te, memlekette Oslo rüzgârları esiyor, Abdullah Öcalan mektupları okunuyordu. Taraflardan biri diğerine, “Anlaşırız, ama kelle isteriz!” demiş olabilir miydi? Peki PKK’ye destek veren Fransız devleti, sanki Türkiye’yi pek severmiş gibi niçin topraklarında işle nen bu infazı örtbas etmek iste sindi? Bu sorunun yanıtı da kuş kusuz Sinop’ta yapılacak ve de vamı gelecek olan nükleer sant rallardaki Fransız ortaklığında yatıyordu. Fransa’nın akçeli çı karı önünde, üç PKK’linin haya tına mal olan bir suikastın esa misi mi okunurdu? HHH 2016 yılı başında kolları sıvadım. Sıkı bir araştırmayla infaza Ömer Güney dair tüm bilgileri topladım. Ve Hiç Kimse* başlıklı bir polisiye roman yazdım. Moskova’da Ded Hasan’ın in fazını da ele alarak, iki gerçek suikasttan yola çıkıp ger çekdışı bir komplo hayal etmiştim. Meğer olayın özüne çok yaklaşmışım. Öyle yaklaşmışım ki, Hiç Kimse yayımlandığı nisan ayından beri adım adım doğrulanıyor. PKK’ye silah satmayı sürdüren “Genç Şakro” la kaplı Zahar Kalaşov, 2014’te İspanya tarafından ade ta bir yıl önce Moskova’da “kim vurduya” giden Ded Hasan’ın yerini alsın diye serbest bırakılmıştı. 2015 Temmuz ayında, Türkiye’deki FETÖ’cü darbe girişiminden sadece bir gün önce Rus polisi tarafından tutuklandı. Rusya, darbe girişimi sırası ve sonrasında Türkiye’ye destek verdi, yanında yer aldı. Paris’teki üçlü suikastın tek sanığı Ömer Güney’in mahkemeye çıkarılmayacağını tahmin etmiştim. Avu katı Anne Sophie Lagens, masum olduğuna inandığı müvekkilinin 5 Aralık 2016’da yapılacak ilk duruşmada serbest bırakılacağını, zaten hastalığının da çok ilerle diğini söylemişti. Duruşma tarihi 23 Ocak 2017’ye ötelendi. Ömer Güney, hapishanede öldürülmese bile ölme si beklendi. Üç yıl önce Paris’teki üçlü infaz dosyası da böylece kapandı. Moskova suikastı, keza. *Hiç Kimse / Kırmızı Kedi Yayınları, 2016 Geriye bak, ileriyi gör... Bu halkın en azından yarısı, bu iktidarın çekip gideceği zamanı görmek için yanıp tutuşuyor. Elbette “Takdiri Ilahi’nin tecellisi”ne umut bağlayanlar da var. Ama, “Ölüden ve ölümden şeytan bile medet ummaz!” diyelim. Ve “Her şeye rağmen meşruiyet içinde çare tükenmez!” diye de ekleyelim. İktidardan kurtulmanın, aslen kendisi de bir melek olan Azrail Aleyhisselam’ın devreye girmesinden başka bir yolu da olmalı. Bunun da ipuçları elbette bu ülkenin “demokrasi tarihi envanteri” içinde aranmalı. Altan Öymen’in esin kaynağı belli ki Nobelli Ingiliz siyasetçi Winston Churchill’in o sözü olmuş: “Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görürsünüz.” HHH Altan Abi de ileriyi görmek için çok gerilere, kendi yetiştiği 1930’lara bakarak yazmaya yönelmiş... Aşama aşama, cilt cilt, kendi yaşamı, gözlemleri, düşünceleri ve elbette duygularının ışığında, ülkemizin politik, toplumsal ve kültürel tarihini, bir röportaj üslubuyla anlatmayı sürdürüyor. Çocukluğundan alıp ülkeyi 1960’lara kadar onar yıllık dönemler halinde yorumluyor. 350400 sayfalık dört ciltlik dizisi gelip “Ve İhtilal”e kadar dayandı. Orada, zorunlu bir ara verdi: “Kayıp Yaz”ı yazdı. Kayıp Yaz, FETÖ Darbe Girişimi’nin patlak verdiği bu yılın yaz mevsimi değil. Üst üste iki seçim yaşadığımız 2015 yazı. Halkımız, geçen yaz, muhalefet partilerine artık rüyada bile görülse inanılmayacak yüzde 60’lık bir iktidar olma fırsatı sağlamakla kalmadı, Tayyip Bey’in de fiyakasını bozdu. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız çok çabuk toparlandı. Çok ustalıklı bir 45 günlük, birçok perdeli bir oyun kurdu. Fethullahçı tezgâhtan geçtiğinden kuşku duyduğu, ama sonradan ıslahı nefs ettiğine inandığı Davutoğlu Ahmet Bey’i, özellikle CHP’ye “istikşafi katakullisi” uygulamakla görevlendirdi. Atatürk’ün partisi, kendilerine başkomiser ve cumhuriyet savcısı süsü verenlerin dolandırdığı emekli fabrika işçisi Zühre Hanım ile Murtaza Efendi gibi kolayca oyuna geliverdiler. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI “Koalisyonda tbanaakhamnetl@ıkg”mhaial.ycoamli ile tam bir ay getir götür, indir çıkarwwilwe.aohymaetltaann.cdoımlar. Seçim sandığını kucaklarında buldular. CHP, sıfıra sıfır, elde var yine sıfırlık sonuca katlandı. Seçmen oyun bozanlık yapan MHP’yi cezalandırdı. HDP’yi ise Meclis’in 2. büyük muhalefet partisi yaptı. Bu başarıdaki en büyük etken, Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adaylığından bu yana dursuz duraksız tekrarladığı “Seni başkan yaptırmayacağız!” sloganı önemli rol oynadı. CHP ise “slogan fukarası” olmanın cezasını çekiyor. Olup biteni, özellikle de Cumhurbaşkanı’nın hallerini beton çivisi gibi kamuoyunun gündemine çakmayı beceremiyor. Şimdi şimdi Erdoğan’a “darbeci” demeye başladı. Oysa bu sözü Davutoğlu’nu Başbakanlık’tan attığı gün söylemeye başlasa ve yeri göğü inletseydi durum daha farklı olacaktı. Çünkü Davutoğlu yığınla eksiğine, zaafına, nobranlığına, nadanlığına, hayalperest ve maceraperestliğine rağmen ülkenin güvenoyu almış hükümetinin başkanıydı. Lahmacuncu çırağı gibi kulağından tutulup kapıya konulması, kendisine güvenoyu veren TBMM’ye yapılmış bir darbe idi. FETÖ Meclis’in duvarlarını çatısını bombalamış ise Erdoğan’ın da TBMM’nin güvenoyu verdiği, seçim kazanmış bir siyasi parti liderini görevden almasıydı asıl darbe! Meclis’teki FETÖ darbesi izlerini “Müteaahitler Derneği” sözde bedavaya tamir ediyor. Peki ya Meclis’in güvenoyuna sahip Başbakan’a yapılan darbe için ne tek kelime eden var ne de onaran! Daha da beteri, “Başbakan” sıfatı bile kitaptan siliniyor! Davutoğlu’nun işten atıldığı gün, dursuz duraksız “ANAYASA DARBECISI, BAŞBAKAN DARBECISI ERDOĞAN” gibi bir slogan bulunup hâlâ da tekrarlanıp durulsaydı, bugünkü “Cumhurbaşkanlığı sistemi” şaklabanlığına da kolayca cesaret edilemezdi. Belki biraz da “Seni başkan yaptırmayacağız!” sözünün korkusuyla, önce Demirtaş içeri atıldı, sonra da “Başkanlık”tan vazgeçtiler. Anayasa, Davutoğlu’nun Meclis’te “güvenoyu” ile düşürülmesini şart koşuyordu. Tayyip Bey buna cesaret edemedi. Fire verileceğinden korkuyordu. Önümüzdeki anayasa tasarısı oylaması için de benzer korku var. CHP o dönemde anayasal gerekliliğe sahip çıkmadı. Hiçbir girişimde bulunmadı. Davutoğlu gıkı çıkmadan biat ederken, CHP bu hukuksuzluğu niye sadece seyretti?.. HHH Kayıp Yaz’da bu türden net sorular yok!.. Ama rakamları, olayları, olguları peş peşe okuyunca Kayıp Yaz’ın ülkemiz için de CHP için de önümüzdeki yılların her mevsimine sirayet edebileceğini görüyorsunuz. behicak@yahoo.com.tr AKP’li Mehmet Ali Şahin: En güvenilmez müttefikimiz ABD Karabük Merkez Muhtarlar Derneği’nin 9. Olağan Genel Kurulu’na katılan AKP Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, “El Bab’da 16 şehit vermemizin nedenlerinden bir tanesi ABD’nin politikasıdır. Siz nasıl bir dostsunuz ki 40 yıldır polisimizi, askerimizi, vatandaşımızı şehit eden bu PKK’nin elindeki silahlar senin verdiğin silahlar. PYD’ye verdiği silahlar PKK’nin elinde. Neymiş bu PYD, IŞİD ile mücadele ediyormuş. Kim inanır buna? En güvenilmez müttefik haline gelmiş Türkiye için ABD. Kobani’den Afrin’e kadar bir hat oluşturup orada bir Kürt kantonu oluşmasını istiyor ve bunu destekliyor. Biz böyle bir müttefikliği tasvip etmiyoruz. Türkiye olarak bunu hasmane bir tutum olarak değerlendiriyoruz” dedi. l DHA kamilmasaraci@gmail.com.tr Bakan Ahmet Arslan: Yerli arama motoru için çalışmalar yapıyoruz Ulaştırma Denizcilik ve Haberleştirme Bakanı Ahmet Arslan, internet için yerli arama motoru çalışmaları yaptıklarını söyledi. Manisa Medya TV’de soruları yanıtlayan Bakan Arslan, “Bizim kesinlikle ister web adreslerinde olsun ister internette yaptığınız işlemlerde olsun dünya ile entegrasyonda taviz vermeden, ancak hem Türkçe karakterlerin kullanılabileceği yazılımlar hem de özellikle yerli bir arama motorunu geliştirmemiz ülkemiz açısından çok önemli. Bunların çalışmalarını yapıyoruz” dedi. l Haber Merkezi SAYISAL LOTO 08, 10, 33, 46, 48 ve 49 6 BİLEN: 1 milyon 613 bin 203 lira devretti. 5 BİLEN: 8 bin 285’er lira, 4 BİLEN: 85’er lira, 3 BİLEN: 12’şer lira ikramiye kazandı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear