26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 24 Aralık 2016 6 Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) sözcülerinin dün söylediklerinin yarın, çok sık olmasa da aynı gün, tersini söyledikleri yurt çapında kanıksanmış durumda. Trolleri ve özel görevli gazetecileri(?) öylesine allayıp pullayıp yansıtıyorlar ki, fanatikleri bir yana, oy veren yurttaşlar bile ayırdına varamıyor. İlginç tarafı, alışkanlıklarının son süreçte yeni deyişle tavan yapmış olması. Ama içlerinden biri var ki 316 imza ile kayıtlara geçirmekten de kaçınmamışlar. HHH AKP yöneticileri, Türkiye’yi değiştirme düşüncelerini yaşama geçirebileceklerinden duydukları kuşkuyu yenmelerinin ardından özellikle “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vesayetini kırma” girişimine ağırlık vermişlerdi. Söylemlerinin özeti de “atanmışlar seçilmişleri yönetemez, yönlendiremezler” gibi bir sava dayanıyordu. Liberaller arasından da epeyce yandaş bulmuşlardı. Değişen önemli görüşlerinden birini, köşemin yeri bittiğinden perşembe günü iki cümleyle şöyle özetlemiştim: Gel de Şaşma: Seçilmişin Vekili Atanmış Olursa(!) “TBMM Başkanı’nın da papucu dama atılıyor. Çünkü Cumhurbaşkanına vekâlet edemeyecek.” HHH Anayasa değişiklik önerisinin 11’inci maddesinin üst başlığı: “F Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanlar” olarak düzenlenmiş. Madde de şöyle başlıyor: “Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir.” Maddenin, konumuzla ilişkili bölümlerini de alıntılıyorum. “Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde kırk beş gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılır, yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.” (......) “Cumhurbaşkanının hastalık ve yurtdışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kul lanır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır.” (......) “Cumhurbaşkanı yardımcıları ve Bakanlar Cumhurbaşkanına karşı sorumludurlar.” (......) Maddeye göre bakanlıklar da seçilmişlikle bağdaşmıyor. HHH AKP’li milletvekillerinin imzaları daha MHP ile taslak üzerinde görüş birliği sağlanmadan alınmıştı. Seçilmişleri bile atanmışların yönetimine sokacak anlattığım yöntem için ne düşündüklerini bilemiyoruz. Kapı yoldaşım Emine Kaplan’ın perşembe günü yayımlanan “AKP’de itiraz var” başlıklı haberini “Başbakan Yıldırım arkadaşlarımın kafasını karıştıran hususlar var” diyerek doğruladı. Ama AKP’deki “kol kırılır yeni içinde kalır” geleneği sürüyor gibi. HHH Yıldırım’ın sadece Başbakanlığı değil AKP Genel Başkanlığı da gidiyor. TBMM Başkanı Kahraman’a “biraz kenara çekil” deniyor. TBMM görevde kalacak(?) ama özeti şu: Yaşasın tek adam yönetimi.(!) Hâkimden tarihi tepki Kanun yerine bakanlık emrinin uygulanmasını isteyen başsavcılığın yazısını hâkim Akgökçe “Bir daha tekrarlanmasın. Kimse emir ve talimat veremez” diyerek iade etti İstanbul Anadolu 31. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Ta mer Akgökçe, kapsamı genişleti len uzlaştırma da vaları ile ilgili ka nunu değil, bakan lık talimatının uy gulanmasını içeren Anadolu Cumhuri KEMAL GÖKTAŞ yet Başsavcılığı’nın yazısını sert ifade lerle iade etti. Kim senin mahkemelere emir, talimat ve tavsiye veremeyeceğini hatırla tan Akgökçe, başsavcılığa gönder diği yazıda “Sizi kutluyoruz! Tari he geçtiniz. Türkiye yargı tarihin de başka örneğine rastlanılmayan yazınız bir daha tekrarlanmama sı uyarısı ile ekte iade edilmiştir” ifadelerini kullandı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Uzlaştırma Bürosun ca tüm mahkemelere gönderilen 20 Aralık 2016 tarihli yazıda “Uzlaştırma kapsamında kalan davalarda mahkemelerden diğer şeylerin yanı sıra durma kararı verilmeyip uzlaştırma işlemlerinin sonuna kadar duruşmanın ertelenmesi” istendi. Tarihe geçtiniz! Yazıya tepki hâkim Akgökçe, anayasanın 132/2. maddesindeki hükmü hatırlatarak yargı bağımsızlığına açıkça aykırı bulunduğunu belirterek yazıyı başsavcılığa iade etti. Akgökçe, iade yazısında şu ifadeleri kullandı: “Anayasanın herkesçe bilinen ancak Cumhuriyet Başsavcılığı gibi bir makam tarafından kesinlikle bilinmesi gereken bu emredici hükme rağmen, İstanbul Anadolu Adliyesi Ceza Mahkemeleri’nde yürümek te olan ve infaz aşamasında bulunan uzlaştırma kapsamı içerisinde kalan davalar hakkında mahkemelerin nasıl karar vermelerini belirten böylesine cüretkâr bir yazı sanıyoruz Türkiye yargı pratiğinde bir ilk tir. Türk milleti adına karar veren mahkemeler adına sizi kutluyoruz! Tarihe geçtiniz. Yargı bağımsızlığına açıkça aykırı bulunan ve Türkiye yargı tarihinde yazılı bir başka örneğine de rastlanılmayan yazınız bir daha tekrarlanmaması uyarısı ile ekte iade edilmiştir.” ‘En önemli risk’ Akgökçe, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, geçen aylarda yapılan yasa değişikliği ile “basit hırsızlık, basit tehdit ve dolandırıcılık” suç larının da uzlaştırma kapsamına alındığını hatırlattı. Bu düzenlemenin ardından mahkemelerde devam eden dosyalarda Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre “durma” kararı verilmesi gerektiğini belirten Akgökçe, “Ancak bakanlık uzlaştırma bürolarına dosyanın gönderilmesi ve oradan tekrar mahkemeye iletilmesi için duruşmaların ileri bir tarihe ertelenmesini istiyor. Bu yargıya açıkça müdahaledir. Daha vahimi, bazı genç savcılar, bizim durma kararlarımıza bakanlığın bu yazısını dayanak göstererek üst mahkemede itiraz ediyorlar. Oysa mahkemeler kanunlara göre karar verir ve savcılar itiraz ederken Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, AİHM içtihatlarına dayanırlar, bakanlığın yazılarına değil. Bence bu yazının yarattığı en önemli risk budur” dedi. l ANKARA DİNK DAVASI SANIĞI ÖZKILINÇ: Trabzon Jandarma direnç gösterdi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davada eski Mülkiye Başmüfettişi ve Devlet Denetleme Kurulu üyesi Mehmet Ali Özkılınç, ifade verdi. Özkılınç, Trabzon Jandarma görevlilerinin, kendilerine, inceleme aşamasında direnç gösterdiklerini söyleyerek, “Hazırladığımız raporlarda elimden gelen gayreti gösterdim. Ortada meydan okunurcasına işlenen bir cinayet var” dedi. Mahkeme, davayı 16, 17, 18 ve 19 Ocak 2017’ye erteledi. Bir sonraki celsede eski emniyet amiri Ali Fuat Yılmazer ifade verecek. Raporun objektifliğine leke getirecek bir şey yapmadığını savunan Özkılınç, inceleme aşamasında dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ile Dink’e yönelik eylem bilgisini içeren haber raporuyla ilgili görüştüğünü kaydederek, “Bu yazı gereği Osman Hayal ile ilgili ne yaptınız” dedik. O da Ümraniye’deki söz konusu adresin nalbur olduğunu söyledi. Adrese gittiğimde boş bir araziydi. Şüphelerimiz İstanbul İstihbarat Şube üzerinde yoğunlaştı. Celalettin Cerrah önemli bir kişiydi. Kesin sorumlu demek için daha fazla veri gerekir diye düşündük. Bu yüzden soruşturma izni istemedik” dedi. l CANAN COŞKUN Güvenilir Devrim şehitleri anıldı Devrim şehitleri Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ile bekçi Hasan ve Şevki, gerici yobazlar tarafından katledilişlerinin 86. yıldönümünde Menemen Yıldıztepe’de anıldı. Menemen’de yaşanan gerici olayın yıldönümünde askeri törenler, Kubilay Anıtı’na çelenk sunulmasıyla başladı. İstiklal Marşı’nın ardından askerler “saygı atışı” gerçekleştirdi. Topçu Üsteğmen Hüseyin Alkan Üner, törende Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın mesajını okudu. Törende Menemen Atatürk Anadolu Lisesi öğrencileri Ayhan Emre Korkut ve Eray Küçük’ün okuduğu şiirlerden sonra, Anıt Özel Defteri imzalandı. Daha sonra devrim şehitlerinin mezarlarına karanfil bırakıldı. l HAKAN DİRİK dede yokmuş Alevi mahkumun dedeyle görüşme isteği güvenlik gerekçesiyle reddedildi KEMAL GÖKTAŞ Kamu Denetçisi Mehmet Elkatmış, mahkum Miktat Algül adına Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin talep eden Alevi mahkumlara haftada bir Alevi dedesiyle görüşme hakkı verilmesi talebiyle yapılan başvuruyu, bu konuda yargının karar vermiş olması gerekçesiyle “incelemeksizin” reddetti. Elkatmış, ret kararının ekinde derneğe gönderdiği yazıda sorunun çözümü için Adalet Bakanlığı ile yaptıkları toplantıya ilişkin bilgi vererek “güvenilirlik” sorunu nedeniyle cezaevlerinde Alevi dedesi görevlendirilmedi ğini bildirdi. Elkatmış, bu sorunun adresi olarak da Alevi sivil toplum örgütlerini gösterdi. Sincan F Tipi Cezaevi’nde hükümlü olan Algül’ün, her hafta düzenli olarak Alevi dedesi ile görüşme talebi ile yaptığı başvuru Ankara Batı İnfaz Hâkimliği tarafından kabul edildi. Ankara Batı Başsavcılığı bu karara itiraz edince Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi izin kararını kaldırdı. Kararda “Güvenlik koşullarının elverişliliğinin öncelikli olduğu, emniyet araştırması yapılmadan görüş yaptırılmasında hükümlünün talebinin kişiye özel uygulamalar doğuracağı, ileride benzer olaylarda di ğer hükümlüler için emsal teşkil edeceği ve idareyi de zafiyete uğratabileceği ve kurum güvenliğini olumsuz etkileyebileceği” savunuldu. Bunun ardından Algül adına Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Kamu Denetçiliği Kurumu’na (Ombudsman) başvurdu. Kamu Denetçisi Elkatmış, 20 Ekim 2016 tarihli kararda yargı organlarınca karara bağlanmış uyuşmazlıkların incelenemeyeceği gerekçesiyle, başvuru incelenmeksizin reddetti. Elkatmış, derneğe gönderdiği yazıda ise taleple ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Kamu Denetçiliği Kurumu’nda Adalet Bakanlığı yetkilileri ile 27 Ey lül 2016’da bir toplantı yapıldı. Davet edilmiş olmasına rağmen Diyanet’ten katılım olmadı. Bakanlık yetkilileri, “referans niteliğinde güvenilirlikte ve ceza infaz rejiminin sahip olması gereken güvenliğe haiz muhatap bulma noktasında güçlük yaşandığını” belirtti. Elkatmış, mahkumlara Alevi dedeyle görüşme hizmeti verilmesi konusunda neden bir uzlaşma sağlanamadığını ise şöyle aktardı: “Muhtemel işbirliğinin tesisi konusunda sivil toplum örgütlerinin bu anlayışa henüz yatkın olmadıkları tespit edilmiş olup bu alanda bir uzlaşının mümkün olmadığı görülmüştür.” l ANKARA haber EDİTÖR: Hakan AKARSU TASARIM: ilknur filiz Rusya’yla ikinci travma Canını kurtarmak için savaş tutsağı olmayı göze alarak paraşütle inmekte olan Rus pilotun havada eli kolu bağlıyken vurulup öldürülmesinden sonra bu kez Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi bir resim sergisinin açılışında konuşmasını yapmaktayken bir sivil polisin kurşunlarıyla sırtından vurularak katledildi. Öldürülenler Rus, öldürenler Türk. Cinayetlerin işlenme biçimleri alçakça. Her ikisinde de öldürülen kişiler kendilerini savunma şansına sahip değil. Bir an kendimizi sıradan bir Rusya yurttaşı yerine koyup düşünelim: Türk savaş pilotu, öldürülen Rus pilot gibi, savunma şansına sahip değilken kullanmayı pek sevdiğimiz bir deyimle, “kahpece” vurulup öldürülmüş olsun. Türkiye’nin Rusya’daki büyükelçisi de bir sanat sergisinde barışçıl olduğu tahmin edilebilecek konuşmasını yapmaktayken ve her şeyden habersizken bir Rus sivil polisi tarafından sırtından kurşunlanarak öldürülsün. Üstelik katil, babası yaşındaki kurbanı yerde belki henüz son nefesini vermeden yatmadayken ona üst üste kurşun sıkmayı sürdürsün. Ne düşünürdük ve ne yapardık? Kuşkusuz Rusya elçiliğini, konsolosluklarını basar, Ruslara ait ne varsa yakıp yıkar, temsili cenaze törenleri düzenler; meydanları, cami avlularını intikam sloganlarıyla, hakaretlerle inletirdik… Görebildiğimiz kadarıyla Rusya’da böyle şeyler yapılmadı. Buna karşılık, sıradan olsun ya da olmasın, bir Rus’un aklından geçebilecek düşüncelerle konuşmalarda geçebilecek sözleri tahmin edebiliriz: Türkler Türklüklerini gösterdiler. Acımasız ve güvenilmez bir millet. Akdeniz’lerine de, Kapalı Çarşı’larına da, Topkapı Saray’larına da lanet olsun vb.. Somuttaki sonuç ise, hiç kuşkum yok ki ve ne yazık ki zaten ölümcül yara almış turizmdeki tükenişin daha da dibe vurması ve düzelir gibi olan RusyaTürkiye ilişkilerinin bir kez daha kırılganlaşması olacaktır… HHH Bir insanın yaşamına bir baş ka insan tarafından son verilmesi olabilecek en kötü şeydir. Kurban, deneyimli, önemli bir diplomat. Türkiye gibi sorunlu bir ülkede komşu büyük ülkeyi temsil ediyor. Türkiye’ye, Türklere yakınlık duyduğu, rütbeli bir asker olan pilotun öldürülmesinden sonra baş aşağı giden TürkiyeRusya ilişkilerini düzeltmek için çok çaba harcadığı biliniyor. Koruma istemeyişi de Türkiye’ye, Türklere duyduğu güvenle ilgili olmalı. Fakat o istemiyor olsa da Türkiye’nin, üstelik Rusya karşıtı gösterilerin yapıldığı bir dönemde Büyükelçi’yi korunmasız bırakması aklın alabileceği, kabul edilebilecek bir şey değil. Katilin canlı değil “ölü ele geçirilmesi” ise bir başka büyük soru işareti. Bu ve benzer soruların bugünkü siyasal yönetimce yanıtlanabileceğini ise kuşkusuz hiç kimse beklemiyor… HHH Katilin giyimiyle kuşamıyla, dış görünümüyle, bilinen “İslamcı” katil tiplerine benzemediği dünyanın da dikkatini çekmiş, çok kişiyi şaşırtmıştır da… Fakat biz şaşırmıyoruz… O dış görünüm, Cumhuriyet devrimiyle gerçekleşen çağdaşlaşmanın o günlerden bu günlere süregelen, gericiliğin bütün çabalarına karşın ortadan kaldırılamayan bir sonucudur… Fakat bir dış görünüm olarak… Cinayet sırasında ve sonrasında attığı sloganlar ve nefretle kasılıp çirkinleşen yüz ifadesi ise, karanlık iç yüzün dışavurumudur… Nedir bu çelişki, nereden kaynaklanıyor? “BirGün” gazetesinin çok başarılı ilk sayfa manşetindeki soruyla, AKP iktidara geldiğinde sekiz yaşındaki bir çocuk, bu iktidarın on dördüncü yılında, yirmi iki yaşında, nasıl “cihatçı” bir katile dönüştü?.. Sorunun yanıtını, “dindar ve kindar nesiller yetiştirmek” hedefinden başka yerde aramak, ya bilinçsizlik, ya korkaklıktır… HHH Rusya’yla bu ikinci travmanın, TürkiyeRusya ilişkilerinde ne yazık ki çok uzun süreli, onarılması çok güç sonuçları olacak. Sıkıntımı azaltan tek olgu, CHP Genel Başkanı’nın Rus devlet başkanına mektup göndermekle Türkiye’nin bugünkü siyasal iktidardan ibaret olmadığını göstermiş olmasıdır… Sarıkamış şehitleri anılıyor Sarıkamış harekâtının 102. yıldönümü öncesinde Erzurum’da bir araya gelen 7 ülke ve 27 ilden 230 izci, Sarıkamış Şehitlerini Anma Yürüyüşü’ne katılmak üzere otobüslerle Erzurum’a gitti. İzciler, ilk olarak Karskapı Şehitliği’ni ziyaret etti. 27 ilden 179 Türk ile Lübnan’dan 16, Suriye’den 15, Kosova’dan 10, Filistin’den 6, Kuveyt’ten 2, Mısır ve Kerkük’ten 1’er olmak üzere toplam 51 yabancı uyruklu izci sabah 09.10’da Karskapı Şehitliği’ne gelerek saygı duruşunda bulunup İstikal Marşını okudu. ALİKEV’den barış ajandası Gezi Direnişi’nde Eskişehir’de 2 Haziran 2013’te polisler ve eli sopalı esnaf tarafından dövüldükten sonra beyin kanaması geçirerek 10 Temmuz’da yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın düşlerini yaşatmak için ailesi tarafından kurulan Ali İsmail Korkmaz Eğitim Vakfı (ALİKEV ) yeni yıl için barış temalı ajanda hazırladı. Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Ayşen Karakaya, Mert Tugen, Efe Işıldaksoy, Faruk Tarınç, Ethem Onur Bilgiç, Melike Acar, Tayfun Pekdemir, Sibel Açıkalın Akgün, Furkan Birgün, Kaan Bağcı ve Melike Kerpel’in ALİKEV için resmettikleri “Barış” konseptli çizimleriyle hazırlanan ajandanın tasarımı ise Gökçe Cantürk’e ait. Barış sözlerinin de yer aldığı ajandanın kapak tasarımında bir kafes içinde hapsedilmiş kuş yer alıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da ajandadan elde edilen tüm gelir ALİKEV’e aktarılarak gençlere destek olacak. l Yurt Haberleri C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear