26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 24 Aralık 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN Zalim kadınlara karşı yiğit kadınlar Maraş katliamında en büyük tahribat ve saldırı Yörük Selim Mahallesi’nde oluyor. Yine kadınlar mağdur oluyor. Kimi öldürülüyor, kiminin eşi ve çocukları katlediliyor, bir başına kalıyor Komşuları için kendini ortaya attı Yusuflar Mahallesi Neşeligün Sokak’ta ikamet eden Fatma Şen gül, mahkemede savcılık ve mahkeme iddianamesinde kendisini saldırganla rın elinden ev sahibi Şerife Karaaslan’ın kurtardığını belirtiyor. O gün can paza rında birçok erkek evine saklanıp kapısı nı kimseye açmazken, komşularını koru ma adına kendisini ortaya atanlardan yi ğit bir kadın Şerife Karaaslan. Saldırgan lar, Şengül ailesinin evinde kimseyi bu lamayınca ev sahibi Şerife Karaaslan’ın kapısına dayanırlar. Karaaslan, bu grubu “Bizde kimse yok” diyerek geri gönderir. Bir süre sonra yeniden dayanırlar kapıya ve bu kez zorla ev sahibinin evine Maraş katliamı davasında çok sayıda kadın da yargılandı. sığınan Fatma Şengül’ü alıp götürürler. Sizin hesabınızıHikâyenin gerisini Fatma Şengül’ün ifa desinden okuyalım: sonra göreceğiz“Beni alıp yakındaki Yeşil Cami’ye gö türdüler. Burada benden salavat getirmemi istediler. Salavat getirince beni bıraktılar. Şerife Karaaslan’ın evine geldim. Bir süre sonra bu kez başka bir grup geldi ve “Burada Alevi varmış yakacağız” diye bağırdılar. Ev sahibim Şerife Karaaslan bu gruba benim Müslüman olduğumu söyledi. Saldırganlar bu sefer de pencereye çıkıp “eşhedü” çeksin dediler. Pencereye çıkıp “eşhedü” çekince beni alkışladılar. Saldırgan grup bu sefer Ali Akıncı’nın evine hücum etti. Eşyalarını dışarı çıkarıp yaktılar. Akşama doğru bir komşusuna saklanmış olan Ali Akıncı ev sahibim Şerife Karaslan’a gelip beni sordu. “Gitti” deyince evine doğru yürümeye başladı. Ancak saldırgan bir grup etrafını sardı. “Salavat getir bakalım Müslüman mısın” diye sordular. Ali Akıncı “Ben Müslümanım demesine rağmen “eşhedü” çekmeyi beceremediği için vurmaya başladılar. Şerife Karaaslan, saldırgan gruba “Adam zaten yaşlı ve hasta, bırakın evine gitsin” demesi üzerine onu bıraktılar. Fakat saldırgan gruptan bazı kişiler “Adamı neden bıraktınız. Alevi kendiliğinden ayağınıza gelmiş, neden öldürmüyorsunuz?” diye itiraz etti. Ali Akıncı’yı evinin oraya götürüp öldürdüler. Niye bıraktınız, Metin ailesinin kızları sınıf arkadaşları Hacer Büyükköse’nin evine sığınır. Hacer’in anneleri onları saklar. Ancak bir süre sonra saldırganlar oraya da gelirler. Olayı Nursel ve Songül Metin şöyle anlatırlar mahkemede: “Saat 11.30’da evimize saldırdılar. Korkudan hepimiz banyo ve tuvalet arasına sığındık. Evin camlarını taşlarla kırıp içeriye gazlı meşale attılar. Yatak odasına attıkları bombanın patlamasıyla yangın çıktı. Söndürmeye çalışırken, bu sefer kurşun yağmuruna tutulduk. Babam Süleyman Metin dışarıya bakarken kurşunla karnından yaralandı. Kapıyı açtılar ve hepsi birden içeri doluştu. Babam, ‘Teslim olduk, daha ne istiyorsunuz?’ diye sordu. Saldırganlardan biri elindeki tüfeğin arka kısmıyla babama vurmaya başladı. Arkasından da silah sesi geldi. Annem ‘Öldürdünüz’ diye bağırınca saklandığımız yerden çıktık. Babam kanlar içinde yerde yatıyordu. Saldırganlar, küçük kız kardeşim Hürriyet’in babama sarılarak ağlamasına gülüşerek dalga geçiyorlardı. Kapıya çıktığımızda saldırgan grup bizi sürükleyerek sokak sokak gezdirmeye başladı. Pijamalarımızı iki kez indirdiler ve utanç verici hareketler yaptılar. Topluluğun başında bulunan Mahmut Doğan, elinde et keseri olduğu halde ‘Sizin hesabınızı da bu öldürülecekti ha sonra göreceğiz’ diyerek topluluğu tahrik ve idare ediyordu. Aynı olayda bir de zalim bir kadın portresine tanık oluyoruz. Tanık Hüseyin Denizdolduran, sokakta kalabalık bir grubun Ali Akıncı’yı yolda durdurarak “Sen nesin?” diye sorduklarını, Ali Akıncı’nın da “Aleviyim” demesi üzerine saldırganların, “Allah belanı versin defol git” dediğini, maktul Ali Akıncı 100 metre kadar uzaklaştıktan sonra Fatma Ö’nün topluluğa “Allah sizi kahretsin, niçin bıraktınız, asıl öldürülecek adam buydu” deyince topluluğun maktülü tekrar yakalayarak evine sokup öldürdüğünü belirtiyor. Burda azmettirici olan Fatma Ö. iddianamede 198 No’lu sanık. Soyadını biz bilinçli olarak yazmadık. Bu utanç verici olayda çocukları varsa, torunları utansın istemedik. Fatma Ö. Dava sonucunda 2 yıl hapis 50 TL. de para cezasına mahkum edildi. Çerkezler semtine geldiğimizde içlerinden bir iki kişi ‘Müslüman olan kızlara dokunmasın’ demesi üzerine Ramazan Purkaya bizi onların elinden aldı. Bizi evine götürdü. Daha sonra babasını ve annesini almaya gittiğinde biz de arkadaşımız Hacer Büyükköse’nin evine sığındık. Oraya da gelip tehdit ve hakaretlerini sürdürdüler. Ama biz askeri araçlar gelip bizi alıncaya kadar orada bekledik. Onları niye kayırıyorsun? Fatma Ö. gibi dava sonucunda iki yıl hapis cezası alan Naime T. de mahalledeki Alevi evlerini saldırganlara gösteren ve kalabalığı kışkırtan kadınlardan birisi. Sakarya Mahallesi’nde Habibe Özdemir’in evini saldırganlara gösteren de o. Özdemir’in saldırıya uğraması olayında tanıklar Naime T’nin olaydaki kışkırtıcılığını şöyle anlatıyor: “23.12.1978 günü sabah saatlerinde gruplar Çınarlı Camii önünde toplandılar. Oradan III. Selim sokağa gireceklerken evinin balkonunda oturan Torun Mehmet’in kızı Naime T.’nin bu topluluğu durdurarak sokaktaki Alevi evlerini tek tek gösterip “yakın, öldürün” diyerek alkışladı. Topluluğun içindeki ihtiyarların “Yazık dokunmayın, dul kadındır” demelerine rağmen saldırganlar Habibe Özdemir’in evini taşladılar. Saldırganlar yollarına devam ederek Musa Suna’nın evine doğru gittiler. O taraftan silah sesleri ve dumanlar çıkınca çocukları alarak kaçtık. Gece köye gittik. Döndüğümüzde evimiz yakılmıştı.” İsadivanlı Mahallesi’nde eşyaları dışarıya çıkarılıp yakılan öğretmen Mehmet Şeker ve ailesine yapılan saldırıyı “Gavur malı mı yakıyorsunuz, yazık günah yapmayın” diye kınayan ve saldırıya engel olmayan çalışan Gülizar Olgan da saldırganların hedefi oluyor. Davada kendisi de sanık olan ancak daha sonra beraat eden Gülizar Olgan’a saldırganların “O...u onları niye kayırıyorsun, kendi evlatlarını içeride tutuyorsun” diye bağıranlardan biri de Dereli Köyü’nün muhtarıdır. MAĞDUR KADINLAR ANLATIYOR ‘ALLAH’INI SEVEN VURSUN’ DİYE BAĞIRIYORLARDI Naciye ve Habibe Ünver: 23.12.1978 sabahı vurmaya başladılar. Malik Ünver’i öldürdü saat 09.00 sularında saldırgan grup evimi ler. Bu sırada Mehmet ve Karısı Döndü Ün zi bastı. Komşumuz Osman Küçükbese’nin ver kaçarak komşumuz Nebahat Albez’in evine gittik. Hepimiz bir odada gizlenme evine sığınmaya çalışıyordu. Arkasından ye çalışıyorduk. Bir grup saldırgan da sak koşan saldırganlar her ikisini de yakalaya landığımız evi bastı. Saklandığımız odanın rak öldürdüler. Malik’in cesedinin yanına kapısını içeriden kilitlemiştik. Kapının kilidi götürdüler. Mehmet ve Döndü Ünver, sal ni ve kapıyı taradılar. İçeride bulunan Meh dırganlara “Her ikimizi de birden öldürün” met Ünver alnından vuruldu. Kapıyı kırıp diye yalvardılar. İkisini de önce sopa ve odaya daldılar. İçeride bulunan Ünver ai taşlarla vurdular, sonra da silahla öldürdü lesinin erkeklerini alıp dışarı çıkardılar. Yol ler. Dışarıdaki kargaşadan yararlanarak ben üzerinde “Allah’ını seven vursun” diye ba ve Habibe Ünver, polis Yaşar Altınkesen’in ğırıyorlardı. Topluca taş, sopa, balta ile evine sığındık. 5 YAŞINDAN 90 YAŞINA KADAR KİMSEYİ KOYMAYIN Hatun Köse: Hepsinin elinde tahra, satır, nacak, silah ve sopa vardı. Topluca yürüyüşe geçtiler. “Durmayın 5 yaşından 90 yaşına kadar kimseyi sağ koymayın. Komü de sürünerek kaçmaya çalışıyorduk. Mağaralı Deresi’ni geçtik. Molla Tabak’ın evine kendimizi güç bela attık. Bu sırada içeri girmekte olan Hüseyin ve karısı Fatma Baz nist Alevileri öldürün, kim bunları öldürür vurularak öldürüldü. Fatma Baz’ın kucağın se cennetlik olacaktır” diyorlardı. Korkumuzdan Mehmet Polat’ın evine sığındık. Sığındığımız bu eve de saldırdılar. Bu sıra daki 6 aylık Yılmaz da kurşunla vurularak öldürüldü. Evin etrafını sardılar. Her taraftan yağmur ve dolu gibi kurşunlar geliyor da askerler yetişti ve saldırganları uzak du. Topluca hücuma geçtiler. Korku için laştırdılar. Saldırganların cephaneliğe doğru yürüdüğü haberi gelince askerler oraya doğru koşuşturdular. Askerler gidince saldırganlar ateş etmeye başladılar. Yerler de birbirimize sarıldık. Tam içeri girecekleri sırada askerler yetişti, bizi alıp askeri kışlaya götürdüler. Bizler de esirler gibi ortada kaldık. CESETLERE SOPALARLA VURMAYA DEVAM ETTİLER Elif ve Gülizar Nergiz: Yusuflar Mahallesi Hekimoğlu sokakta oturuyoruz. 23.12.1978 günü öğleden sonra ellerin de balta, satır, tabanca, sopa ve Kuran bulunan saldırganlardan bir grup “Allah’ını seven Alevileri öldürsün” diye bağırarak yürüyorlardı. Evimize saldırdılar. Önce dış kapıyı kırarak içeri girdiler. Biz korkumuzdan evin bir köşesinde saklanmaya çalışıyorduk. İçeri girdiklerinde İsmail Nergiz’in başına balta ile vurdular, yere yıkıldı. “Hangi mezheptensiniz?” diye sordular. İsmail ağır yaralıydı, konuşamıyor, cevap veremiyordu. Sonra İsmail’in bacağından sürükleyerek sokağa çıkardılar. Bir süre sokakta dolaştırdılar. Sonra tekrar eve getirdiler ve evde öldürdüler. O sırada eşi Zeynep Nergiz, İsmail’in üzerine atıldı ve cesedine sarılıp ağlamaya başladı. Acımadan Zeynep’e de ateş edip öldürdüler. Cesetlere sopalarla vurmaya devam ettiler. Biz fırsattan yararlanıp dışarı kaçtık ve Mehmet Baltacı’nın evine sığındık. Sonra askerler gelip bizi kışlaya götürdü. Kadında can var, ölmemiş Leyli Ünver: Öldürülen solcu öğretmenlerin cenazesini camiye almadılar. Hükümet ve polis dedi ki, “Dükkânlarınızı kapatıp evinize gidin.” Saat 07.00’de evlerimize çekildik. Babamız, “Bari gelin hep birlikte çay içelim.” Çayı hazırladık, içemeden saldırdılar. Başka bir eve saklandık. Analığım kaçamadı, avluda kaldı ihtiyar. Evi ateşe verdiler, ev ateş alınca analığım, “İbrahim, Abdullah beni kurtarın” diye bağırdı. İkisi de koştular ama Abdullah vuruldu. Ortanca oğlum Malik’i kucağıma aldım. Açılan ateşle Malik kucağımda öldü. Bey de ben de yaralıydık. Hep saçma yarası. Büyük oğlan geldi. “Gelme” dedim ama geldi. Bir de 7.5 aylık bebeleri var. Bebekleri kapıp komşuya saklandım. Komşumuz bizden değildi Sünni bir polisti. Sonra dışarıya çaya koştum. Mahmut’u vurup boklu çaya atmışlar. Yaralıydı, “Ölüyorum” dedi. Çaydan çıkardık. Bir eve gittik, saklasınlar bizi diye. İçeri almadılar. İbrahim valiliğe gitti. Vali, “Daha olayı savuşturmadık ne dolaşıyorsun, evine git” demiş. Geri geldi. Bir kalabalık geldi motorla. Biz motora bindik; hastaneye götürsün diye ama “Hastaneye götürmeye yetkim yok” dedi. Sağlık ocağına gittik. Orada da saldırıya uğradık. Beyimin ağzına silah tuttular. “Ağzını aç” deyip silahla ağzından vurdular. Büyük oğlum İbrahim de kucağımda öldü. Ben yaralı yaralı sürünerek içeri girip saklandım. Sakallı bir adam gördü, saklandığım odanın kapısına dayandı. Yaralıydım ama adam beni ölü sandı. “Şu sarmutayı kocasının üstüne atın” diye dışarıdakilere verdi beni. Üstümüzdeki paraları, dükkânın anahtarını, her şeyi aldılar. Gerisini hatırlamıyorum. Bir asker “Kadında can var, ölmemiş, cenazelerin arasına atmayın” dedi. Duyuyorum, ama konuşmaya dilim dönmüyordu. Hastaneye götürdüler. Oradan helikopterle Adana’ya. Ameliyat ettiler, 15 gün hastanede kaldım.” dizi 11 Halep kurtuldu mu, düştü mü? Suriye’de yakın tarihin en büyük insanlık dramlarından biri yaşanırken başka bir kirli mücadele, yalan ve yanlış bilgilendirme savaşı bunun paralelinde sürüyor. Bugün büyük ölçüde dağılmış olan Esad karşıtı cephe yakın tarihe kadar iletişim savaşında üstünlüğü elde tutuyordu. Esad güçlerinin yaptığı katliamları, işkenceleri, sahiciliği kanıtlanmış birçok belge eşliğinde sunabiliyorlardı. Bunlara doğruluğu kanıtlanmamış haberler de dahil ediliyordu. Olayları 2011’den itibaren adım adım izleyince, başta Beşşar Esad olmak üzere, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin birçok sorumlusunun insanlığa karşı suç niteliğinde olan savaş suçu işlemiş oldukları olgusu ortada duruyor. Beşşar Esad’ın 30 Eylül 2015’te resmi davetinin ardından Rusya’nın Suriye’de açık askeri müdahaleye başlamasıyla propaganda savaşında güç dengesi değişti. Geçerken belirtelim: ABD, Fransa ve Türkiye’nin Suriye’ye müdahaleleri uluslararası hukuk açısından gayrimeşru iken, Rusya’nın askeri müdahalesi formel olarak meşruydu. Fransız Libération gazetesi, Halep’le ilgili haberleri Suriye’deki bağımsız kaynaklarına teyit ettirerek bunların doğru, yalan ve çarpıtılmış olanlarını ayırdığı bir dosya yayımladı. Birçok başlık altında toplanan bu haberler arasında sadece birinin doğruluğu teyit edilmiş. Doğu Halep’te dar bir alana sıkışmış olan ve kaçmak isteyen sivil halkın gitmesinin birkaç gün öncesine kadar isyancılar tarafından engellendiği haberlerinin doğru olduğunu bağımsız gözlemciler teyit etmiş. Ayrıca BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği sözcüsü de, Şam Fethi Cephesi ve Ebu Amara Tugayı’nın, kendilerinden mahallelerini terk etmelerini isteyen sayısı belirsiz sivili öldürdüğünü doğruluyor. Buna karşılık geri kalan konularda, MoskovaTahranŞam eksenli haber ağları, olguları ya çarpıtıyor ya da bütünüyle yanlış bilgi salgılıyor. Batı dünyasındaki taşıyıcıları da bunları yayıyorlar. Bu konuların başında, Rusya’nın müdahalesinin Halep’i teröristlerden temizlemek olduğu iddiası var. Gazeteciler, Doğu Halep’te cihatçıların da var olduğunu ama sayıları beş bin civarında olduğu tahmin edilen isyancılar arasında çok küçük bir azınlık oluşturduklarını belirtiyor. BM özel temsilcisi Mistura, kentin ablukaya alınmaya başladığı yaz aylarında, El Kaide’nin eski yerli kolu El Nusra’nın yeni versiyonu Şam Fethi’nin kentteki savaşçı sayısının dokuz yüz civarında olduğunu belirtmişti. Ablukanın ilerleyen döneminde bu sayının iki yüz civarına düştüğünü Suriyeli gözlemciler söylüyor. Halep’te direnişçilerin hedefi Beşşar Esad rejimini devirmenin yanında İslami devlet güçlerini kovmaktı. Nitekim 2014 başında İslami devlet militanlarının hepsi kenti terk etmek zorunda kaldı. Halep’te abluka altında olanlar, büyük çoğunluğu bölgenin insanı olan İslamcı gruplar ve laik direnişçilerdi. Bunlar muhalif oldukları için Esad rejiminin terörist olarak tanımladığı kişilerdi. Bugüne kadar, MoskovaŞamTahran üçlüsünün toplam hava ve kara saldırılarındaki hedeflerin arasında İslami devlet güçleri en son sıralarda yer alıyor. Esad yanlısı propagandanın Batı’daki uzantıları, Halep’te hastanelerin bombalandığı haberinin, sanki bu kentte yüzlerce hastane varmış gibi sürekli tekrarlandığını söyleyerek çürütmeye çalışıyorlar. Mart 2011 ve Kasım 2016 arasında Halep’te sağlık kuruluşlarına toplam 117 saldırı gerçekleştiğini, Uluslararası Tıbbi Bakım ve Yardım Kuruluşları Birliği tespit etmiş. Aynı hastanenin birçok kez bombalandığını da... Hedef teşkil etmemeleri için kod adıyla işaretlenen M10 hastanesi ekim başında bir haftada üç kez bombalanmış. Faaliyet halindeki son iki hastane kasımda kullanılmaz hale getirilmiş. Bunlar tam savaş suçu niteliğinde saldırılar. Sadece Esad rejimi medyası değil, giderek dünyaya yayılan Rusya güdümlü medya ağı da bu kampanyanın başını çekiyor. Sputnik haber ajansı ve birçok ülkede yerel dilde yayın yapan Rusya’nın Sesi radyoları bu propaganda savaşının önemli araçları. Kasım ayı sonunda Avrupa Parlamentosu Kremlin’in düzenlediği büyük dezenformasyon politikasını eleştiren bir kararı onayladı. Diğer taraftan, MoskovaTahranŞam üçgeninin dezenformasyon politikasının Batı’da ve Türkiye’de ciddi bir yankı bulmasında, Selefi cihatçı dehşeti, Sünnilere karşı giderek nefrete dönüşen tepkide önemli bir rol oynuyor. Batı basınında “Halep kurtuldu” başlığı “Halep düştü” başlığıyla yarışırken aşırı sağ partiler, milliyetçi çevreler ve antiemperyalizm kisvesi altında solun bir kısmı, Rusya’yı açıkça destekliyor. Suriye’de Selefi cihatçıların işlediği insanlığa karşı suçlara ve bunları işleyenleri desteklemiş olan kuruluş ve devletleri teşhir etmek, Esad rejiminin ve destekçilerinin işledikleri bir o kadar ağır suçları unutmayı gerektirmiyor. Ne de Halep düştü veya kurtuldu diye haykırmak, artık bildiğimiz Halep’in geri gelmeyecek biçimde yok olduğu gerçeğini değiştiriyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear