14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 22 Aralık 2016 TASARIM: SERPİL ÜNAY Bu neyin seferberliği? Yaşamımız boyunca ne seferler, ne seferberlikler gördük. Vatandaşlarımızın anıları seferlerle, seferberliklerle doludur. Okullarımıza her gün sefer taslarımızı alıp gitmez miydik? Hemen her şeye seferber olmaz mıydık? Ağaç dikmek için seferber olduk, zamanından önce ağrısı tutan hamile komşumuz için seferber olduk, Zeytinburnuspor küme düşmesin diye seferber olduk.. Daha pek çok, pek çok şey için haftada bir seferber olduk. Okulda bitten arınma seferberliği İlkokul üçteydik. Sınıfımızdaki ikizlerden birinde yani Leyla’da bit çıkmıştı. Öğretmen, kardeşi Feyza’nın kafasını büyüteçlerle incelediği halde hiçbir şey bulamayınca çok şaşırmıştık. Aynı evde yaşayan, her şeyi paylaşan, üstelik birbirlerine çok benzeyen ikizlerin birini demek bitler sevmemişlerdi. Bitlerin bu gaddar ayrımcılığı, Feyza’yı çok üzmüştü: “Benim neyim eksik?” demişti, “Bunlar neden bana değil de ona gidiyorlar?” Biz sevinmiştik; çünkü ikizleri ayırmakta güçlük çekerdik. Şimdi biri bitli, biri de bitsiz olunca böyle bir derdimiz kalmayacaktı. Mutluluğumuz, başöğretmen bitten arınma seferberliği başlatıncaya kadar sürmüştü. Kimimizin saçları sıfır numara tıraş edildi; kimimizin kafasına gaz yağı ya da mazot sürüldü. Yakasına kafurulu muska tutuşturulan, okula yollanmayan arkadaşlarımız da vardı. Kuyuya düşen kedi yavrusunu kurtarma seferberliği Yazlıktaydık. Çocuklar geldiler, “Kedinin biri kuyuya düşmüş. Acı acı bağırıyor!” dediler. Bütün köy seferber oldu: Kimi ip bulmak, kimi kova, kimi de merdiven edinmek için sağa sola koştu. Bunlar sağlandı; tam inecekken kedinin sesi kesildi. “Öldü galiba” dediler. “Şimdi ne yapmalı?” Köyün imamı oradaydı, açıkladı: “Bir kuyuya kedi veya tavuk büyüklüğünde bir hayvan düşerse ve henüz şişmeden çıkarılırsa o kuyudan kırk kova su çekilir. Bu vaciptir. Ancak serçe, fare gibi küçük bir şey düşse ve ölüp dağılsa suyun tümü boşaltılmalıdır.” Allah’tan, az sonra kedi yavrusu yeniden miyavladı da sağ olduğunu anladık; hayvan kuyudan çıkarıldı. Böylece o derin kuyunun suyunu boşaltmaktan kurtulmuştuk. Başka seferberlikler de vardı, şairlerden dinlediğimiz eski seferler de..: “Estergon kalesi subaşı durak. Kemirir gönlümü sinsi bir firak” diyenler vardı. Sonra, dedelerimizin gittiği seferler... Ninelerimiz, eşlerinin ardından “Adı Yemendir”le başlayan “Giden dönmüyor acep nedendir” diye biten ağıtımsı şarkılar söylemişlerdi. Seferden, seferberlikten yeniden bahsediliyor. Öyleyse hemen açıklayalım: Halkoylamasında biz, bize, ağıtla bitenleri değil, insanın insanlara ve diğer canlılara sevgisiyle, yardımıyla ilgili, anımsadığımızda mutlanacağımız seferberlikleri önerenleri yeğleyeceğiz. ŞANS TOPU 08, 20, 23, 27, 32 + 11 5+1 BİLEN: 1 milyon 318 bin TL (Devretti) 5 bilen: 3 bin 378’şer TL 4+1 bilen: 304’er TL 4 bilen: 31’er TL 3+1 bilen: 20’şer TL 3 bilen: 4’er TL 2+1 bilen: 6’şar TL 1+1 bilen: 3’er TL 22 ARALIK 2016 SAYI: 33314 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.45 06.28 06.48 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.19 13.10 15.26 08.00 12.54 15.14 08.18 13.17 15.41 Akşam 17.48 17.36 18.03 Yatsı 19.15 19.01 19.26 yorum 13 Üç belediye başkanına yurtdışı yasağı konuyor. Üçü de CHP’li; İzmir’in Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina, Antalya Döşemealtı Belediye Başkanı Turgay Genç... Ardından Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yasağı gündeme geldi. Haa bir de Ovacık’ın komünist Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun yurtdışına çıkış yasağı vardı. Haliyle bu yasağın CHP’lilere, muhaliflere dönük olduğu algısı yaratıldı. Oysa durum bambaşkaydı. İçişleri Bakanlığı 14 Ekim’de OHAL’e dayanarak bir genelge yayımlamıştı. Genelgeye göre bundan böyle belediye başkanları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan yazılı izin almadan yurtdışına çıkamayacaktı; yasaktı. Hatta belde belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyeleri de yurtdışına çıkabilmek için il valisinden yazılı izin almak zorundaydı. Gerekçe ise; vatandaşların olağanüstü hal döneminde ihtiyaç duyduğu hizmetlerin sürekliliğinin sağlanması (Hani Cumhurbaşkanı’nın deyimiyle hiçbirimizin hayatını etkilemeyen OHAL dönemini kastediyor) ve tasarruf tedbirleri. Ama bakanlık nedense yurtdışındaki etkinliklere hatta fon anlaşmaları yapmak için gitmek isteyen belediye başkanlarına bile izin vermiyordu. Yani paralar belediye kasasından çıkmıyordu, dolayısıyla tasarrufluk bir durum da yoktu. Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 7 Kasım’da söz konusu yasaklara ilişkin bir açıklama yapıyordu: “186 belediye başkanı yurtdışına çıkmak için başvuruda bulundu. Bunların içinde AK Parti, CHP, MHP ve HDP’li. 112’si AK Partili belediye başkanı yurtdışına çıkış istemiş, bunlardan 170’inin başvurusu kabul edilmemiş. Bütün belediye başkanlarıyla ilgili yurtdışı seyahatlerinin gözden geçi AKP, FETÖ’cü başkanların kaçmasından mı korkuyor? rildiği bir durum söz konusu. Ortamın hassasiyetinden istifade ederek olmayan konuları varmış gibi göstermenin anlamı yok.” Peki o “olmayan konular” ne olabilir? CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, 14 Aralık’ta bütçe görüşmeleri sırasında Meclis kürsüsünde konuşuyordu: “Bir süredir belediye başkanlarımız, maalesef yurtdışına çıkamıyor. 190 belediye başkanının başvurusunun 170 tanesi bakanlıkça reddedildi. Bu belediye başkanlarımız hibe anlaşmaları yapmak, Brüksel ve diğer Avrupa şehirlerinde toplantılara bir görüşme yapmak için gidiyor ama Avrupalı bir bakıyor ki muhatap yok. Gerekçe açıklanıyor: Tasarruf tedbirleri. Bu doğru değildir. Başka hesaplarınız varsa onu başka mecralarda, kendi belediye başkanlarınızla yapınız. Tasarrufa gelince, nereden başlayacağınızı siz çok daha iyi biliyorsunuz. Türkiye’yi bu biçimde küçük düşürmeye hiçbirinizin hakkı yok.” Torun’dan öğreniyorum ki yurtdışına çıkışına izin verilen belediye başkanlarının çoğu aslında CHP’liymiş. Lüleburgaz Belediye Başkanı’nın yurtdışında ödülünü alması, Seyhan Belediye Başkanı’nın İtalya’da üç buçukdört milyon liralık bir fon anlaşması yapması, İç Anadolu Belediyeler Birliği Başkanı’nın Kıbrıs’taki bir toplantıya katılması için zar zor birkaç günlük yurtdışına çıkış izni alabilmişler. Ama Bulgaristan’da üniversitede okuyan Kırklareli Kabaklı Belediye Başkanı’nın sınavlarına girmesi için, Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in UNICEF’in toplantısına katılması için izin verilmiyor. “Belediye bütçesine bir yükü olmayan, davetli gidilecek etkinliklere ya da sağlık problemi nedeniyle yapılacak kişisel çıkışlara bile izin verilmiyor” diyor Torun. Kurtulmuş’un da Torun’un da sözlerinden anladığımız kadarıyla izin verilmeyen belediye başkanlarının çoğu AKP’li. Bakan Soylu’ya “Sayın bakana siz kendi içinizdeki FETÖ’cüleri tutacaksınız diye bizim arkadaşlarımızı mağdur ediyorsunuz, itibarımızı zedeliyorsunuz” dediğini de anlatıyor. Peki, hangi AKP’li belediyelere izin verilmedi? Kısa bir araştırma sadece Bursa Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın KKTC’ye gitmesine izin verilmediğini ortaya çıkarıyor. Bazı internet sitelerindeki kulis haberlerine göre de AKP’li bir büyükşehir belediye başkanı da yurtdışı için vize alamamış. Sözü edilen belediye başkanı o mu bilemem ama Torun, “Düşünün ki AKP’li Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’e bile izin vermemişler” diyor. Bütün bunların toplamında sorulması gereken soru sanırım şu olmalı: “AKP; FETÖ’cü olduğundan şüphelendiği belediye başkanlarının kaçmasından mı kaygılanıyor?” Yanıtını da Torun’un ağzından verelim: “Bir kaygıları var.” Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Suikast Rusya’ya gözdağı CENK BAŞLAMIŞ Soğukkanlı katilin silahından çıkan 11 kurşunun nerede atıldığı elbette önemli ama kime Gazeteci Ankara’da üç yıldır görev yapan Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’un az görülen soğukkanlılıkta bir cinayete kurban gitmesi, siyasi sonuçları açısından deprem etkisi yarattı. Suikast haberi duyulur duyulmaz herkesin, hepimizin aklına aynı cümle geldi: Kurşunlar TürkRus ilişkilerine sıkıldı... Aslında, ilk sıkıldığı daha çok önemli. Bu çerçeveden bakıldığında Karlov cinayetinin aslında birinci sırada doğrudan Rusya’ya yöneldiği ve nedenin büyük olasılıkla Suriye meselesi olduğu görülüyor nin yol açtığı açmazı çabuk görerek Suriye’de karşısında olan Türkiye’yi yanına çekmesinin rolü de büyüktü. Rusya’nın Suriye’deki üstünlüğünü kabul eden Ankara, böylelikle sahaya dönebildi, tabii karşı tarafın “kırmızı çizgileri”ni kabul ederek. anda böyle düşünmemiz için nedenler vardı: 24 Kasım 2015’te yaşanan ve sekiz ay süren “uçak krizi”nin ardından TürkRus ilişkileri hızla toparlanırken, Ankara’nın göbeğinde bir Rus diplomatın öldürülmesinin başka nasıl bir anlamı olabilirdi? Kim bilir, belki de, tetiği çektirenlerin aklının bir köşesinde TürkRus ilişkilerine zarar vermek vardı gerçekten ama bu nedeni ilk sıraya koyduğumuzda taşlar tam yerine oturmuyor. Soğukkanlı katilin silahından çıkan 11 kurşunun nerede atıldığı elbette önemli ama kime sıkıldığı daha çok önemli. Bu çerçeveden bakıldığında Karlov cinayetinin aslında birinci sırada doğrudan Rusya’ya yöneldiği ve nedenin büyük olasılıkla Suriye meselesi olduğu görülüyor. Kıvrak diplomasi Rusya, bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin sahip olduğu “süper güç” statüsünü yeniden kazanmaya çalışan, ancak elindeki nükleer silahları bir kenara bırakacak olursak olanakları ABD ile karşılaştırılamayacak kadar sınırlı, üstelik zaten zayıf olan ekonomisi son yıllarda derin buhran içinde bir ülke. Ancak köhnemiş Rus devlet yapısının son derece hızlı manevra yapabilen, ortaya çıkan fırsatları inanılmaz hızlı değerlendirebilen Suikasta rağmen Türkiye, Rusya ve İran, Suriye hakkındaki üçlü toplantıyı ertelemedi. sürpriz bir silahı var: Diplomasi. Suriye de, Rus diplomasinin, belki de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana geçen yaklaşık 25 yıllık süreçte en başarılı hamleyi yaptığı yer. ABD’nin kararsızlığı ya da isteksizliği diyelim, nedeni ne olursa olsun, Moskova 30 Eylül 2015’te başlattığı Suriye’deki askeri operasyonuyla uluslararası dengeleri sarsmayı başardı. Aslında bu “can havli”yle yapılmış ama zamanlama açısından Rusların takdiri hak eden yıldırım bir hamlesiydi. “Can havli”yle çünkü ekonomik kriz nedeniyle atacak kurşunu son derece sınırlı olan Rusya, Ortadoğu’daki tek müttefiği olan Suriye’yi kaybetmenin kendisi için yıkıcı sonuçları olacağını biliyordu. Sovyetler’in yıkılmasından sonra ilk kez kendi “arka bahçesi” dışında bir bölgeye müdahale eden Moskova, başarılı bir zamanlamayla yıkılmak üzere olan Esad rejimini ayakta tutmakla kalmadı, bir anda Suriye’de oyunun kurallarını belirleyen aktör konumuna yükseldi. Üstelik Rusya bunu yaparken hem İran’ın desteğini aldı hem de bir zamanlar Esad’ı devirmeyi dış politikasının birinci sırasına koyan Türkiye’yi büyük ölçüde yanına çekmeyi başardı. 24 Kasım’da uçağının düşürülmesini kendisi açısından fırsata dönüştüren Rusya, Suriye’de üstünlüğü ele aldı ve ayaklarını bağlamaya çalışan Türkiye’yi sahada etkisizleştirdi. Uçak krizinin göreli olarak çabuk son bulmasında Rusya’nın, Ankara’nın Batı ile ilişkilerinin gerginleşmesi Üçlü cephe Karlov suikastının üzerinden 24 saat geçmeden Moskova’da yapılan RusTürkİran zirvesi Suriye’de sahada aylar önce ortaya çıkan yeni gerçeğin şimdi dünyaya resmen ilan edilmesi anlamında son derece büyük önem taşıyor. Bölgenin üç önemli ülkesi, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi çözüm temelinde söz hakları farklı düzeyde de olsaüçlü bir cephede buluşmuş görünüyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un görüşmelerin ardından söylediği, “RusyaİranTürkiye formatı, Suriye krizine çözüm bulmak için en etkili formattır” sözünün altını çizmek gerekiyor. Şu anda ortaya çıkan tabloda, Rusya’nın önderliğinde Türkiye ve İran, Suriye’de ipleri eline almış, buna karşı Batı (ABD) güç kaybetmiş ve nispeten edilgen bir rol üstlenmiş görünüyor. Bütün bu parçalar bir araya getirildiğinde, Ankara’daki Karlov suikastı Rusya’ya Suriye için verilen “bir gözdağı”na benziyor. Gerçi Suriye’de son söz söylenmiş değil, olayların bundan sonraki seyri her şeye rağmen belirsiz ama bugünkü duruma bakarak bir tespit yapmak gerekirse bu bir, “gecikmiş gözdağı” gibi görünüyor. Bu senaryo doğruysa, Suriye için Rusya’ya yeni bedeller ödetilebileceğini varsa KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr yabiliriz. Zaten Moskova’da çok yüksek sesle olmasa da bu görüşü dile ge tirenler var. Örneğin, cılız muhalefe tin önderlerinden Grigoriy Yavlinskiy de Karlov’un öldürülmesini, “Esad’a desteğin bedelini ödüyoruz” sözleriyle değerlendiriyor. Bu noktada sorulma sı gereken bazı sorular var: Örneğin, Ankara cinayeti, Rusların Suriye’de frene basması için bir baskı oluştura bilir mi? Ya da ekonomisi kriz içinde ki Rusya’nın Suriye’de daha ne kadar nefesi yetebilir? Kısacası Karlov suikastı, birinci de recede, TürkRus ilişkilerine zarar ver mekten çok Moskova’ya yönelik bir “gözdağı”na benziyor. Tabii, seçilen yer itibarıyla bunun aynı zamanda Türkiye’ye yönelik bir gözdağı olduğu nu da varsayabiliriz. “Uçak krizi”nin son bulmasının ardından Batı’dan uzaklaşarak Rusya’ya yakınlaşmaya başladığı ve özellikle Suriye’de “kar şı cephe”ye katıldığı izlenimi veren Türkiye’ye yönelik bir gözdağı. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Zoraki nikâh Dikkat çeken son bir nokta var: Cinayete verilen tepkiler Türkiye’nin de, Rusya’nın da “uçak olayı”ndan ders aldığını gösteriyor. Siyasi ve ekonomik çıkarları gereği birbirleriyle yakınlaşmak durumunda kalan, bir çeşit “zoraki nikâh” kıyan, Batı ile ilişkileri “sorunlu” iki ülke suikastın sonucu daha da yakınlaşmış görünüyor. Bu taktik ittifakın ne zaman, nereye kadar süreceğini kestirmek güç ama Türkiye’nin pusulası şimdilik “kuzey”i gösteriyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear