Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Perşembe 3 Kasım 2016 14 Başbakan olur musun? Geçenlerde bir muhabir bana acayip sorular sordu, “Başbakan olmak ister miymişim?” “Cevap vermeden önce incelemeliyim” dedim. Üç gün zaman verdi. Ben de başladım; bakın neler öğrendim: 1990 yılında Montreal’de bir restoran sahibi, muhabirin birine, “Geçenlerde gelip tavuklu sandviç yiyen ihtiyarın eski başbakan, Pierre Trudeau olduğunu neden sonra fark ettim” demiş. Bunları Tristin Hopper’in National Post’ta geçen yıl yayımlanan bir yazısından öğreniyoruz. Hopper, Kanada’nın eski başbakanlarından başka birinin, John Turner’in de emeklilik yaşamını, “Normale dönmek” olarak tanımladığını da aktarıyor. Toronto metrosuna bindiğinde ona arada sırada yolculardan biri, “Siz acaba John Turner misiniz” diye sorarmış. Aklıma Churchill geldi; başbakanlığı sona erince zamanının çoğunu Chartwell’deki evinde geçirmiş. Tatillerde dostu Emery Reves’in Fransa’daki evine gidermiş. Onasis de onu birkaç kez yatıyla gezdirmiş: Onasis, bu gezilerden birinde Türkiye’ye geldiklerinde kaptanından, Churchill’in başarısız bir girişimini anımsayıp rahatsız olmaması için Çanakkale’den gece, o uyurken geçmesini istemiş. Başkaları, başbakanlıktan ayrıldıktan sonra ne yapmışlar? Mesela Norveç’in eski başbakanı Bayan Gro Harlem Brundtland, Dünya Sağlık Örgütü’nün başkanı olmuş. Oradayken, “Her türlü şiddetin bir halk sağlığı sorunu olduğunun” benimsenmesini sağlamış. Sonra Mandela’nın “Yaşlılar” grubuna katılmış ve yeryüzünde çocuk yaşta evlendirilmeyi engellemek için kampanyalar örgütlemiş. Montreal’de lokantasına gelen adamın eski başbakanlardan biri olduğunu neden sonra fark eden lokantacı, Kanada’ya Lübnan’dan göçenlerden biri; “Oysa bizim oralarda politikacılar iki yüz koruma, bilmem kaç tane zırhlı araçla dolaşırlar...” diyormuş. Lübnan’da, Ortadoğu’da, eski politikacıların, başbakanların emekliliklerinde ne yaptıklarını merak ettim. 2004 yılına kadar Lübnan’da başbakanlık yapmış olan Refik Hariri, 2005’te konvoyu ile üzerinden geçmekte olduğu “kavşak” havaya uçurularak öldürülmüş! “Değişik bir yere, mesela bir de Tunus’a bakalım” dedim: Cumhurbaşkanı Burgiba 1987’de Ben Ali’yi başbakanlığa atamış. Bir ay sonra hekimler, Burgiba’nın bunadığı konusunda fikir birliğine varınca Ben Ali cumhurbaşkanı olmuş. 2011’de Tunus’ta “Arap Baharı” olarak adlandırılan halk hareketine silahlı kuvvetler de katıldığında uçağa atlayıp Fransa’ya kaçmış; Fransa kendisini kabul etmeyince rotayı Suudi Arabistan’a çevirtmiş. Ben Ali, şu anda Uganda’nın eski Cumhurbaşkanı İdi Amin’in, ülkesinden güç bela kaçıp Suudi Arabistan’a sığındığında yerleştiği Cidde’de yaşıyor. O muhabir henüz aramadı; ararsa kararım kesin, “Demokrasisi pekişmiş bir ülkedeyse tamam, olurum. Başka türlüsündeyse ben aklımı ‘fast food’ ile yemedim: Ağzınızdan yel alsın!” diyeceğim. ŞANS TOPU 04, 11, 26, 29, 30 + 11 5+1 BİLEN: 230 bin 212 TL (3 kişi) 5 bilen: 2 bin 762’şer TL 4+1 bilen: 286.95’şer TL 4 bilen: 34.70’şer TL 3+1 bilen:16.75’şer TL 3 bilen: 4.10’ar TL 2+1 bilen: 5.45’şer TL 1+1 bilen: 3.25’şer TL 3 KASIM 2016 SAYI: 33265 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.02 05.46 06.08 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.30 12.55 15.39 07.13 12.39 15.26 07.33 13.02 15.51 Akşam 18.07 17.54 18.19 Yatsı 19.28 19.13 19.37 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Bir bir kapatılıyordu gazeteler, televizyonlar, radyolar, haber ajansları... Hızını alamamıştı iktidar, elindeki OHAL’in verdiği KHK gücüyle yerel medyaya kadar uzanmıştı. Nefes alacak alan bırakmak istemiyordu gazetecilere. Gece 22.57’de düşmüştü telefonuma mesaj; “Sıra bize geliyor kardeşim.” Murat Sabuncu atmıştı mesajı. “Bence de” diye yanıtladım Murat’ı. Uzun bir zamandır Cumhuriyet’i susturmak istediklerini biliyorduk. Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu ile yan yana, omuz omuza çalıştık Cumhuriyet’e ilk geldiği günden beri. Hemen her gün o günü ve gündemi değerlendirirken bunu da konuşuyorduk. Demokrasi ve özgürlük için bir bedel ödenecekse biz bunu ödemeyi göze alarak işimizi yapıyorduk. Telefonumuz hep başımızın ucundaydı. Bir gece sabaha karşı kapımız çalınırsa diye... Bu mesajlaşmanın ertesi günü sabah 7.30’da çaldı telefonum. Murat’tı arayan. “Evimde polisler var, beni gözaltına alacaklar” diyordu. Nasıl, neden gibi sorularımın yanıtı yoktu doğal olarak. “Arama bittikten sonra söyleyecekler”di. Cumhuriyet’ten hiçbir avukata ve başka yöneticilere ulaşamıyordu. “Tamam” dedim, ben ararım herkesi. Tek tek aramaya başladım avukatları ve yöneticileri... Hiçbiri açmıyordu. Sinirlenmeye başlamıştım. Önemli bir olay yaşanıyordu... Bu kez kiminin eşini aramaya başladım. Onlar da açmıyordu. Sonunda Tarık Akan anması için Almanya’ya giden Akın Atalay’a ulaştım. Bir çırpıda Murat’ın söylediklerini aktardım. “Benim evimde de arama varmış. Ankara’da da Güray’ı (Öz) gözaltına almışlar. Sanırım geniş bir gözaltı dalgası var. Diğer yöneticilere de yö Sıra bize gelmedi kardeşim! nelik olabilir” dedi. Yazıişleri Müdürümüz Bülent Özdoğan’la konu şup gazeteye koştum. Tek tek aramaya devam ediyordum arkadaşlarımızı. Hikmet Çetinkaya’nın daha önce çalan telefonu artık kapalıydı, Bülent Utku’nun, Hakan Kara’nın telefonu da.... Bülent Özdoğan ile Önder Çelik gazeteden içeriye girdiğinde işin rengi ortaya çıkmaya başlamıştı. Hakan Kara gözaltına alınmıştı. Ben aradığımda polisler açmasına izin vermemişti, eşinin kendi telefonunu açmasını da engellemişti. Hikmet Abi (Çetinkaya) de gözaltına alınmıştı, Bülent Utku da, Mustafa Kemal Güngör de. İsimler tek tek ortaya çıkıyordu. Orhan Erinç’in evinde arama yapılmıştı ama gözaltına alınmayacaktı... Görünen Vakıf Yönetim Kurulu üyelerine yönelik bir gözaltı furyasıyla karşı kar şıyaydık. O sırada Aydın Engin’in de gözaltına alındığı haberi geldi. Haydaaaa.... Aydın Abi yönetici değildi, yazardı... Peşinden eski muhasebe müdürü Bülent Yener, Kitap eki yayın yönetmeni Turhan Günay’ın isimleri gelmeye başlayınca işin rengi değişti. Üstelik öğleden sonra Kadri Gürsel de gözaltına alınınca hiç de hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş’un söylediği gibi sadece “tüzel kişilik” hedef alınmış görünmüyordu. Ama o zamana kadar biz bir bilmece çözmeye çalışıyorduk. Kaç kişi gözaltına alınmıştı, kaç kişi hakkında gözaltı kararı vardı. Oysa Sabah ve Yenişafak’ın internet siteleri her zamanki gibi önceden haberi geçmişti bile... Gözaltına alınmayan avukatlarımız savcılıktan bilgi alamıyordu. Gazeteye gelen vakıf yönetim kurulu üyelerimizden Önder Çelik ile aynı zamanda karikatürist Musa Kart’ı kendi ellerimizle emniyete gönderiyorduk. Muhasebe Müdürümüz Günseli Özaltay’ı da... Sayı bir artıyor, bir iniyordu... Kafalar karışmıştı... 12 kişilik vakıf yönetim kurulu üyelerinin hepsi hakkında gözaltı kararı vardı. Onların dışında 7 kişi hakkında daha... Nihayet akşam saatlerinde netleştirmiştik... Hukuk ülkesinde yaşıyorduk! 7’si vakıf yönetiminden olmak üzere toplam 13 yönetici ve yazar gözaltındaydı. Evet, sıra bize gelmişti. Ama biz Cumhuriyet’tik, teslim olmaya niyetimiz yoktu, hiçbir zaman da olmamıştı. Pazartesi gününden beri gittikçe büyüyen dayanışma ve desteklerle söyleyecek çok sözümüz vardı daha. Öyle de yaptık. Susmadık, susmayacağız, susturamayacaksınız... O yüzden de “sıra bize gelmedi kardeşim” Murat. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Basın özgürlüğü RIZA TÜRMEN Eski AİHM Yargıcı Basın özgürlüğü, demokratik bir rejim ile otoriter totaliter bir rejimi ayıran en temel ölçütlerden biri. AİHM Handyside İngiltere (1976) kararında bunu belirtir: “...ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun temelini oluşturur. Aynı zamanda demokrasinin ilerlemesi ve bireyin gelişmesini sağlar. İfade özgürlüğü... sadece lehte olduğu zaman kabul edilen ve zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil, devleti veya nüfusun bir bölümünün incitici, şoke edici ya da rahatsız edici haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, demokratik bir toplumun vazgeçilmez öğeleri olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilliğin bir gereğidir.” Bilgi alma hakkı Özgür bir basının temel görevi, halkın bilgi alma hakkını gerçekleştirerek, hükümetin yanlışlarını kamuoyunun dikkatine sunmak, böylelikle kamuoyunda sağlıklı bir tartışma ortamı yaratmak, halkın karar alma mekanizmalarına katılımını kolaylaştırmaktır. Bu temel işlevini yerine getirdiği ölçüde sağlıklı bir demokrasiden söz edilebilir. Otoritertotaliter rejimler Otoritertotaliter rejimlerde ise, hükümetler basını kontrol ederek araçsallaştırır. Kendi amaçları için kullanır. Bu gibi rejimlerde önemli olan halkın doğru bilgilendirilmesi ya da özgür bir tartışma ortamı yaratılması değildir. Önemli olan basın aracılığı ile halkın manipüle edilmesidir. Amaç, halkın sadece iktidarın doğrularını öğrenmesi, lidere hayranlık ve sadakat bağlarıyla bağlanması ve muhalefetin sesinin kısılmasıdır. Bu tür rejimlerde muhalif olmak zaten olumlu bir davranış değildir. Bütün ulusun iyiliğini gözeten bir lider varsa, muhalefet etmek vatan hainliğinden farksızdır. O nedenle cezalandırılmalıdır. Bu cezalar bireysel olabilir. CHP’li Bülent Tezcan’a “saygı göstereceksin” diye bağırıp kurşun sıkan vatansever (!) vatandaş gibi. Ya da ceza devlet tarafından verilir. Cumhuriyet gazetesinin başına gelenler gibi. Açık ve ağır ihlal Cumhuriyet gazetesinin 13 yazar ve yöneticisinin gözaltına alınma Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, basının özgürlük alanı çok geniştir. Belirli bir ölçüde olayları abartması hatta tahrik edici nitelikte haberler vermesine bile hoşgörü ile bakmak gerekir. Basına müdahale ancak nefret söylemi ya da şiddete teşvik varsa kabul edilebilir. Ancak bu müdahale de basın mensuplarını özgürlükten yoksun bırakma şeklinde olmamalıdır. ğunu kanıtlaması gerekir. Başka bir deyişle hükümetin “FETÖ” ile mücadele edebilmek için Aydın Engin’i, Hikmet Çetinkaya’yı ve diğerlerini “gözaltına almak zorundaydım, başka türlü mücadele edemezdim” demesi ve bunu kanıtlaması gerekecek. Yoksa, AİHM, hükümetin sözleşmeyi askıya almasını dikkate almadan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verecek. Beş günlük ihlaller Okurlarımız ve meslektaşlarımızdan gazetemize destek 4 gündür devam ediyor. sı basın özgürlüğünün çok açık ve ağır bir ihlali. Türkiye demokrasi ile yönetilen devletler topluluğunun bir parçası, Avrupa Konseyi’nin, NATO’nun üyesi, AB üyeliğine aday bir ülke olduğu için, demokrasi standartlarına uygun olmayan bu gözaltıların eleştiri konusu olmasını doğal karşılamak gerekir. Burada anlaşılması güç olan, hükümetin tepkisi. Yersiz bir savunma refleksi ile “Sen kendine bak, sen kim oluyorsun, çifte standart uyguluyorsun” diye öfkeyle bağırıp arkasından da “benim kırmızı çizgimi milletim çizer” gibi sığ bir popülizme sığınmak. Türkiye’nin uluslararası konumu ve yükümlülükleriyle bağdaşmıyor. İnsan hakları iç iş değil Bir kere, insan hakları, hiçbir devletin iç işi değil. Hiçbir devlet vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmekte serbest değil. İnsan hakları evrensel bir değer ve bütün uluslararası toplumu ilgilendiriyor. Ayrıca, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri var. Standartları, bu sözleşmeler ve sözleşmelerle kurulan yargı organları saptıyor. AİHM’nin basın standartları Şimdi bu standartlara bakalım. AİHM’ye göre, basın demokrasinin bekçisi görevini gördüğünden, basın özgürlüğüne müdahale ancak çok istisnai ve zorunlu durumlarda kabul edilebilir. Basının özgürlük alanı çok geniştir. Belirli bir ölçüde olayları abartması hatta tahrik edici nitelikte haberler vermesine bile hoşgörü ile bakmak gerekir. Basına müdahale ancak nefret söylemi ya da şiddete teşvik varsa kabul edilebilir. Ancak bu müdahale de basın mensuplarını özgürlükten yoksun bırakma şeklinde olmamalıdır. Basına gözdağı verilerek otosansüre yol açılması, bazen özgürlüğünün ihlalidir. Nasıl ki, Taner Akçam davasında AİHM, savcılığın soruşturma açıp sonra takipsizlik kararı vermesinin dahi, bir mağduriyet bulunmamasına karşın, yarattığı caydırıcı etki nedeniyle basın özgürlüğüne ihlal ettiğine karar vermişti. Olağanüstü hal ilanı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin askıya alınmış bulunması, durumda büyük bir değişiklik yapmayacak. Cumhuriyet gazetesi davası AYM ya da AİHM önüne gelince, hükümetin olağanüstü hale yol açan nedenle mücadele etmek için bu önlemi almanın zorunlu ve orantılı oldu Cumhuriyet yazar ve yöneticileri beş gün sonra serbest bırakılsalar bile, beş günlük gözaltının doğurduğu önemli insan hakları ihlalleri var: 1. Gazetecilerin beş gün gözaltında tutulmaları, ciddi bir caydırıcı etki (chilling effect) doğuracak nitelikte. Dolayısıyla basın özgürlüğünün ihlali söz konusu. 2. Gazetecilerin beş gün süreyle avukatlarıyla, yakınlarıyla görüştürülmeden “incommunicado” tutulmaları, sözleşmenin kişi güvenliğine ilişkin 5/3 maddesine aykırı. Gazetecilerin en geç dört gün içinde yargıç önüne çıkarılmamaları da aynı maddenin ihlali. 3. Avukatla görüşürken odada başka birinin bulunması, kayıtların alınması, savunma hakkının sınırlanması ve adil yargılanma hakkının ihlali. Bu nedenlerle önce Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir, sonuç alınamazsa AİHM’ye gidilebilir. Zühtü Arslan’ın yazdığı Yazıyı, AYM Başkanı değerli hukukçu Zühtü Arslan’ın bir yazısından aldığım bir alıntı ile bitirmek istiyorum: “Şiddete dayalı McCarthyizm, ifade özgürlüğü düzleminde ‘öteki’nin susturulmasını, konuştuğunda cezalandırılmasını savunur. Oysa ifade özgürlüğü, ... ‘öteki’nin özgürlüğüdür. ‘Öteki’ ile ilişkilerde yaşanan sorunlar, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını beraberinde getirmektedir... İfade özgürlüğü, kendimizi ve başkalarını tanımlamada, anlama ve algılamada, ... başkalarıyla ilişkilerimizi belirlemede ihtiyaç duyduğumuz bir değerdir. Bu değerin değerini bilmek zorundayız.” Zühtü Arslan’ın bu görüşlerinin değişmediğini umut ediyorum. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr l Onur Yaser Can davasında yeni rapor ‘Tutanaklar değiştirildi’ Esrar satın aldığı gerekçesiyle 2010 yılında gözaltında çıplak aranan ve tehdit edildikten sonra yaşamına son veren mimar Onur Yaser Can’ın gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları gerekçesiyle 2 polis memurunun yargılandığı davaya İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün devam edildi. Davada beklenen raporda, incelenen belgeler üzerinde değişiklik yapıldığının tespit edildiği belirtildi. Onur Yaser Can’ın ailesinin avukatları, yargılanan polislerin amirlerinin de soruşturulmasını istedi. Savcı ise “bulunacak bulguların mahkemenin konusu olmadığını” söyledi. l İSTANBUL C MY B