26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DUNYA Akademisyene ev baskını ABD’deki Rutgers Üniversitesi’nde toplumsal cinsiyet dersleri veren Kevin Allred, ABD başkanı seçilen Donald Trump’ı bireysel silahlanma hakkı üzerinden eleştirince evi polislerce basıldı. Çalıştığı okulun kendisini tehlikeli biri olarak şikâyet etmesi üzerine” evine polislerin geldiğini belirten Allred, serbest bırakılmak için “psikiyatrik tedaviye” zorlandığını savundu. Allred, Donald Trump’ın bireysel silahlanmayı destekleyen görüşlerini “Bir silah satın alıp rastgele beyazları öldürürsem anayasanın 2. maddesi gene şahane bir madde “attığı tweet’ler ve kampusta sarf ettiği sözler sebebiyle olacak mı?” tweet’i ile eleştirmişti. Kevin Allred Cumartesi 19 Kasım 2016 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 7 Trump’ın seçimi Flynn nilwgun@cumhuriyet.com.tr ABD Başkanı seçilen Donald Trump, ekibini ve kabinesini şekillendiriyor. Trump, baştan beri destekçisi olan emekli korgeneral Michael T. Flynn’i Ulusal Güvenlik Danışmanı yapacağını açıkladı. Ordu içinde en önemli istihbarat şefliklerini ve Ulusal İstihbarat Başkan Yardımcılığını üstlenmiş Flynn, 2012’de Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) Başkanı oldu. Ama İslami terörle en radikal mücadeleyi savunan görüşleri anlaşmazlık yaratınca 2014’te Obama tarafından görevden alındı. İslam karşıtı grupların danışmanlığını yapan Flynn, Müslümanlardan korkmanın “rasyonel”, İslamın “kanser” ve “din kisvesinde ideoloji” olduğuna da ir konuşmalar yaptı. Gülen’e karşı ABD’nin başkanını seçtiği 8 Kasım’da The Hill’de makale yayımlayan Flynn, “ABD medyası muhaliflere baskı gerek çesiyle Erdoğan hükümetini pataklarken Flynn olan biteni bir perspektife oturtamı yor” diye yazdı. Obama’nın Erdoğan’a mesafesini eleştirip “Türkiye’nin Bin Ladin’i” dediği Gülen’in ABD’den gönderilmesini istedi. Ardından ABD basını, Flynn’in başında olduğu ‘Flynn Intel Group’un, Inovo BV şirketi aracılığıyla Erdoğan yönetimi için lobicilik yapmak üzere tutulduğu iddiasına yer verdi. İddia, şirketin kurucusu Ekim AlaIn juppe: Türkiye’de rejim değişiyor Fransa’da gelecek yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi’nin adayı olmak için yarışan yedi isim, yarın başlayacak önseçimler öncesi TV’de kozlarını paylaştı. Darbe girişiminin ardından idam cezasının geri getirilmesinin tartışılmaya başlandığı Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) müzakereleri de tartışma gündeminde yer aldı. Eski başbakan ve dışişleri bakanı Alain Juppe, “Çok eskiden de söyledim, Türkiye AB’ye ait değil. Türkiye’de şu anda değişen rejim, üyeliği daha da olanaksız kılıyor” ifadelerini kullandı. Juppe, AB’nin Türkiye ile vardığı sığınmacı anlaşmasını da eleştirdi. Bunun Almanya Başbakanı Merkel ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anlaşması olduğunu söyleyen Juppe “Kabul edilmesi mümkün olmayan anlaşma şartlarına katlanmak zorunda kaldık” dedi. Juppe, “Elbette Türkiye’deki rejim bizim istediğimiz demokratik bir yöne doğru evrilmiyor ama ilişkilerimizi sürdürmemiz gereken büyük ve komşu bir ülke” diye eklemeyi ihmal etmedi. Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde Türkiye’ye üyelik yerine “imtiyazlı ortaklık” verilmesini savunan François Sarkozy de “Bütün bu olanlara bir son vermenin zamanı geldi. Türkiye AB’ye ait değil” dedi. ‘Özgür toplum ağır baskı altında’ Almanya’da cumhurbaşkanı seçilmesi beklenen FrankWalter Steinmeier’den boşalacak dışişleri bakanlığının favorisi gösterilen Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Britanya’nın AB’den çıkışı (Brexit) ve Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi gibi sonuçlara başka oylamalarda da rastlanmasının sürpriz olmayacağını söyledi. Buna inanmayana en iyi ihtimalle naif deneceğini, özgür toplumun ağır baskı altında olduğunu söyleyen Schulz, AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerini kesmesine destek vermedi. Ekibini kuran Trump, emekli general Flynn’i Ulusal Güvenlik Danışmanı yaptı. Flynn ‘Ankara’nın lobicisi’ olarak anılıyor Aile boyu görüşme Donald Trump ABD Başkanı seçilmesi sonra sı bir yabancı liderle ilk yüz yüze görüşmesini Japonya Başbakanı Şinzo Abe ile gerçekleştirdi. New York’taki Trump Tower’da yapılan görüşmeye Trump’ın iş ilişkilerini devretmeyi planladığı kızı Ivanka, Beyaz Saray’a başdanışman olarak götürmeyi planladığı damadı Jared Kushner ve Ulusal Güvenlik Danışmanı yapacağını ilan ettiği Michael Flynn de katıldı. Her ikisi de 35 yaşında olan Ivanka ile kocasının Abe ile samimi sohbet pozları dikkat çekerken Trump’ın başkanlığında başrolü ailesinin oynayacağı tescillendi. Japon Başbakanı gayriresmi görüşme ile ilgili “Sonuç olarak Trump’ın büyük güven duyabileceğim bir lider olduğuna ikna oldum. Çok sıcak bir atmosfer vardı” dedi, ama ayrıntıya girmedi. Alptekin’in TAİK Başkanı olması ve Erdoğan’a yakınlığına dayandırıldı. TÜRGEVEnsar bağı Flynn’in ekimde Ankara destekli İbrahim Kurtuluş ve Erdoğan’ın dayı çocuğu olup TÜRGEV ile Ensar Vakfı’nın New York’ta birlikte kurduğu TÜRKEN Vakfı’nın başkanlığını yapan Hilal Mutlu ile görüşmesinin görüntülerine de yer veren ABD basını, Kurtuluş’un “Flynn’i terörist Gülen hakında daha fazla eğitme fırsatı buldum” paylaşımını aktardı. Rusya’dan da müttefik gibi söz eden ve 2015’te Russia Today kanalının 10. yıl partisinde Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yan yana oturan Flynn’in, Putin’in lobicisi olduğu iddia ediliyor. CIA’ya Pompeo Trump’ın CIA Başkanlığı’na önerdiği Mike Pompeo, askeri eğitimli ve Çay Partisi hareketinden Kansas milletvekili. “İslamcı terörden Müslüman liderleri” de sorumlu tutuyor. İran ile nükleer anlaşmayı iptale adeta yeminli. İşkence ve NSA’nın yasadışı takibini genişletme savunucusu. Edward Snowden için ölüm cezası istiyor. Trump’ın Adalet Bakanı adayı yaptığı Alabama Senatörü Jeff Sessions, göçmen karşıtı ve ırkçılıkla suçlanıyor. Adalet Bakanlığı KKK’ye 1986’daki sınavda yurttaşlık hakları örgütlerine “komünist”, siyahileri savunan beyaz avukatlara “ırkın yüz karası”, Ku Klux Klan’a “Sorun değillerdi, ta ki esrar içtiklerini öğrenene dek” dediği için federal yargıçlığı reddedilmişti. Senato onayı da alamayabilir. Dışişleri Bakanlığı için de Utah eyaletinin Mormon siyasisi, 2012’nin başkan adayı Mitt Romney gündemde. Obama, Merkel, Hollande, Rajoy, May ve Renzi (sağdan sola) ile yuvarlak masada son kez buluştu. Berlin’de ‘son yemek’ Görevini ocakta Donald Trump’a devredecek ABD Başkanı Barack Obama, veda turu kapsamında Berlin’de Avrupalı liderlerle mini bir zirve gerçekleştirdi. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ev sahipliğindeki zirveye Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, İtalya Başbakanı Matteo Renzi, İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ve Britanya Başbakanı Theresa May katıldı. NATO’nun Avrupa’daki rolünün ele alındığı görüşmede, NATO’yu “işe yaramaz” bulan ve ABD’yi çekmekle tehdit eden Trump’a atıfla NATO kapsamında iş birliğinin öneminin altı çizildi. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da istikrarın sağlanması için birlikte çalışmanın yanı sıra Suriye ve Ukrayna’da siyasi çözümün gerekliliği konusunda fikirbirliğine varıldı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada Obama’nın, “Büyük bir değişim döneminde bile demokratik değerlerin özgürlük ve ilerleme adına diğer bütün sistemlerden daha fazla şey yaptığını ve yapmaya da devam edeceğini” belirttiği de aktarıldı. Obama, Air Force One’a binerek Berlin Tegel Havalimanı’ndan ayrıldı. ‘Mınbiç’ten çekiliyoruz’ dediler Türkiye ile ABD arasında sorun haline gelen Mınbiç’teki YPG varlığı ile ilgili yeni bir gelişme yaşandı. DHA’ya göre daha önce açıklama yaparak Mınbiç’ten çekileceğini ve Rakka operasyonuna katılacağını açıklayan YPG, şehirde düzenlenen çekilme töreninin görüntülerini sosyal medyada yayımladı. Görüntülere göre YPG’liler kendi eğittikleri Mınbiç Askeri Meclisi’ne veda edip zırhlı araçlarla Mınbiç’ten çıktı. Fırat’ın batısına geçen YPG’liler nehir üzerindeki Karakozak Köprüsü’nde “Fırat’ın doğusuna geçerek, Rakka operasyonuna katılacaklarına” dair bir açıklama daha yaptı. Ama TSK’ye göre YPG’nin çekildiği haberinin doğru olmadığı iddia edildi. ÇavuşoğluKerry hattı Ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’li mevkidaşı John Kerry ile telefon görüşmesi yaptı. Görüşmede terörle mücadele, YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri’nin başlattığı Rakka operasyonu, Suriye’deki durum ve Musul operasyonu ele alındı. KIrby: Yanıtı hak etmiyor Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Pa kistan ziyaretinde sarf ettiği “Batı DAEŞ’in yanında” sözleri için ABD’den “Yanıtı bile hak etmiyor” tepkisi geldi. ABD Dışişleri sözcüsü John Kirby, Erdoğan’ın açıklamasını makul bulup bulmadığı sorusuna, önce “Hayır, bulmuyorum” dedi. Soru tekrarlanınca “Başka bir sorunuz var mı?” diye konuyu değiştirmeye çalışan Kirby, ısrar üzerine “Böyle bir yaklaşımın, bir yanıtı hak etmediğini düşünüyorum. ABD, dünyanın dört bir yanında terörle mücadelenin başını çekiyor. IŞİD’e karşı 67 ülkeden oluşan bir koalisyon var. Daha yeni Berlin’de IŞİD karşıtı ülkeler bir araya geldi, örgütle mücadelede kaydedilen ilerlemeler değerlendirildi. Bence kayıtlar ortada” yanıtını verdi. Erdoğan, Pakistan meclisinde “Batı şu anda DAEŞ’in yanındadır. Yakaladığımız silahların Batı menşeili olduğunu gördük. Bütün bunlar İslam dünyasına karşı yapılıyor” diye konuşmuştu. ‘Gerçek ertesi’ Trump dünyası Totaliter rejimler üzerinde uzmanlığı ile bilinen Hannah Arendt yıllar öncesinden şu tespiti yapmış: “Totaliter rejimler için ideal tebaa, sapına dek komünist ya da faşist fikirleri olan kişiler değil; gerçekle yalanı ayırt edemeyenlerdir!” “2016’nın sözcüğü” seçilen “gerçek ertesi/post truth” üzerinde bugüne dek okuduğum en keskin analizi yapan Christian Salmon, Arendt’in bu belirleyici saptamasını hatırlattıktan sonra, “posttruth” dünyanın gerçekte bir günden diğerine Trump çağıyla ortaya çıkmadığını belirtiyor, paradigma değişikliğinin George W. Bush’la başladığını söylüyor. Konu hakkında çeşitli denemeler yazan Salmon, ABD’li tanınmış köşe yazarı Ron Suskind ile Bush’un üst düzey bir iletişim danışmanı arasında geçen şu çarpıcı diyaloğu aktarıyor: Suskind’in bir yazısından hoşnut kalmayan Başkan Bush’un danışmanı, “yazısının verilere dayandığını” söyleyen köşe yazarına şu ayarı veriyor: “Sizler (‘reality based community’) gerçeklere tapan bir topluluksunuz. Gözlemlenebilen gerçeklere dayandırılan muhakemelerden bir sonuç çıkarmaya çalışıyorsunuz. Ama artık dünyada işler böyle yürümüyor. Biz bir imparatorluğuz. Ve bir imparatorluk olarak hareket ettiğimizde kendi gerçeğimizi yaratıyoruz. Siz o gerçeği etüd ederken, biz tekrar harekete geçiyoruz ve yeni gerçekler yaratıyoruz. Yani tarihin aktörü olan biziz. (Tarihi biz yaratıyoruz!) Dolayısıyla sizin göreviniz bundan böyle bizim yaptıklarımıza odaklanıp, etüt etmek olmalı!” Irak savaşında ip koptu Dünya siyaseti ile gerçeklik arasındaki ip böyle kopuyor. Saddam’ın var olmayan “kitle imha silahları” üzerinden başlatılan Irak savaşı yıllarında… “Kitle imha silahlarının” içi boş bir balon olduğu, ilk ortaya atıldığı günden beri biliniyor ama savaşı önlemek veya sonra olayların seyrini değiştirmekte bunun hiçbir sonucu olmuyor. Gerçek ile siyasetin aktörleri arasındaki bağ dünya çapında buharlaşıyor. Gerçekte daha Irak savaşından önce “posttruth siyaset”in birinci örneğini, İtalya’da bundan yirmi yıl önce Başbakanlığa yükselen medya patronu süper milyarder işadamı Berlusconi’de görüyoruz. Siyasi kariyerini “kanter ve gözyaşı yerine seçmenlere sade duymak istediklerini vaat ederek” yapan İtalya’nın uçuk şövalyesi aslında Trump’ın “gerçek ertesi çağının” öncüsü sayılıyor. Berlusconi ve Irak savaşından bu yana ne var ki “post gerçeklerin” bu kerte alıp başını gitmesine yol açan gelişme internet teknolojisindeki sıçrama oluyor. Berlusconi’nin 90’lar İtalya’sında ve Irak savaşı yıllarında Facebook, Twitter, sosyal medyalar yok. Bu nedenle sosyal medya trolleri, sanal ortamda saldım çayıra, mevlam kayıra… bu derece serbest atışla “alternatif gerçek” yaratamıyor. Nesnel gerçekliğin her şeye rağmen görece bir ağırlığı bulunuyor. Berlusconi/Irak savaşının yalanları, bir yerde gerçeklerin terazisine vuruluyor. Örneğin Blair, İngiltere’de sırf bu yüzden başbakanlığı bırakmak zorunda kalıyor. Bugün ufuktan yitip giden şey bu: o gerçeğin terazisi. Gerek bu yıl İngiltere’deki “Brexit” referandumu, gerekse Trump’ın Başkanlık seçimi; “Facebook”ta tek hamleyle en akıl almayacak yalanların tek “gerçekmiş gibi takdim edildiği” bir ortamda cereyan etti. Zeynep Tüfekçi’nin NYT’de önceki gün bu konuda ilginç bir değerlendirmesi vardı. “Facebook” ta “Papa’nın Donald Trump’a destek verdiğine” ilişkin bir yazı “1 milyon kez” paylaşılmış. Facebook’ta gene ilgi gören bir “Denver Guardian” yazısı da Clinton’ı misal bir FBI ajanının şaibeli ölümüyle birleştirmiş. “Sorun şuradaki” diyor Tüfekçi: “Bu yazıların hepsi tamamen asılsızdı. ‘Denver Guardian’ diye bir gazete hiç olmadı, Papa seçimde kimseye destek açıklaması yapmadı!” Örnekleri çoğaltmak mümkün. Clinton’ın WikiLeaks’e sızan mail’lerinde “ISİS’in kurucusu olduğuna dair itirafı” olduğuna dair değerlendirmelerden tutun, “ISİS’e silah sattığına” dair yazışmaları bulunduğuna dek her türlü “asılsız haber” 8 Kasım seçiminde sosyal medyada “TT” olmuş. Sosyal bilimciler şimdi bu “post gerçek”(!) haberlerin “8 Kasım” etkisini araştırıyor. Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra ne fayda!.. Mozambik’te tanker faciası Mozambik’in Tete bölgesinde Malavi sınırına yakın alanda dün yakıt yüklü bir tankerde meydana gelen patlamada en az 73 kişi yaşamını yitirdi, 110 kişi yaralandı. Patlama tanker sürücüsünün bölgedeki köylülere yakıt satmaya çalıştığı sırada meydana geldi. C MY B nilgun@
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear