26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 17 Kasım 2016 14 Demokrasi böyle mi anlatılır? “Demokrasi nedir? ‘Demokrasi’ kelimesinin kaynağı ‘demos’ (halk) ve ‘kratos’ (egemenlik) kelimeleridir; yani ‘Demokrasi’, halkın egemenliği demektir.” Çocuklarımız, kitaplarda böyle tanımlanan demokrasi konusunda ne düşüneceklerdir? Demokrasiyi kendilerine göre evirip çevirenlerin, keyiflerine göre tanımlayanların çok oldukları bir devirde işin gerçeğini nasıl algılayacaklardır? Bu yetmezmiş gibi birçok ülkede demokrasinin tam tersini yaşatmışların nasıl yüceltildiğini gördüklerinde bu tanımlamalar onlara ne ifade edecektir? Mesela Romanya’da Çavuşesku’yu anlatan şu şiiri nasıl yorumlarlar? “Bizi aydınlatan ışığın kaynağı ötelerden gelmiyor / Başkentimiz Bükreş’ten yükselmekte olan kendi Güneş’imiz var / Bu güneş, Komünist Partisi’ne ve ülkeye şeref veren Çavuşesku’nun kendisidir.” Avusturya Hitler Gençliği Hareketinin Türküsü’nü dinleseler ne derler? “Führer’imiz / Sizi kutsayan çok kimse var / sizi sessizce kutsayan / sizle ömründe karşılaşmamış / ne kadar çok kimsenin / kurtarıcısısınız!” Arnavutluğun diktatörü Enver Hoca için yazılmış olanlar onları nasıl etkiler? “Sen dünya durdukça yaşayasın... / Sen zamanlarımızın gerçeğisin / Kartala kanatlarını veren sensin / Seni emziren annen yani Arnavutluk sana uzun ömür dilesin.” Biz neyin ne olduğunu biliyoruz ama çocuklarımıza bunu doğru anlatamazsak daha kaç kuşak böyle harcanır gider. Onlara acaba önemli kimselerin bu konuda anlattıklarını mı dinletsek? Mesela Myanmar’dan Saharov Ödülü’ne, Nobel Sulh Ödülü’ne, Nehru Ödülü’ne, daha birçok uluslararası ödüle layık görülmüş olan Bayan Aung San Suu Kyi! Myanmar’da 1990’da başında olduğu parti seçimleri kazandığı halde ordu, sonuçları kabul etmemiş, onu ev hapsine mahkum etmişti. Evinden 15 yıl çıkamamış olan Kyi’nin partisi 2015’te seçimleri büyük bir çoğunlukla kazanınca bu sefer başbakanlığa eşdeğer bir rütbe ile yönetime katılabildi. Aung San Suu Kyi, demokrasiyi, onun tam tersi olan diktatörlüğü tanımlayarak anlatmış: “Temel insan haklarının varlığını kabul etmeyen bir sistemde korku günlük düzeni oluşturur. Hapsedilme, işkenceye tabi tutulma, öldürülme, arkadaşlarını, aileni, varını yoğunu yitirme korkusu.. Korkuların en kötüsü, insanların saygınlıklarını sürdürmelerine katkıda bulunabilecek en küçük bir cesaret belirtisini bile ‘aptalca’ ya da ‘gereksiz’ olarak damgalamak şeklinde kendini gösteren ödlekliktir... Buna rağmen en baskıcı rejimde de cesaret yükselir durur, çünkü korku uygar insan için doğal bir durum değildir.” Galiba insanlar demokrasinin değerini diktatörlüğü gördüklerinde anlıyorlar; diktatörlüğü bir sonraki kuşaklara gereğince anlatabilmek için de bunu bizzat yaşamak gerekiyor. Değil mi? Sivil polisler AVM’de güvenlikçiyi darp etti İstanbul’da bir AVM’nin güvenlik görevlisi, kimlik sorduğu sivil polisler tarafından darp edildi. İstanbul Eyüp’te bir AVM’de meydana gelen olayda üç kişi silah ve telsizle xray cihazından geçmek isteyince güvenlik görevlisi üzerlerindeki metal eşyaları bırakıp tekrar geçmelerini istedi. Polis olduklarını söyleyen ve kimlik göstermeyen 3 kişi, ısrar eden güvenlik görevlisini darp etti. Çevredekilerin çağırdığı polis ekiplerinin müdahalesine rağmen sivil polisler güvenlik görevlisini darp etmeye devam etti. Polisler darp edilen güvenlik görevlisini yaka paça gözaltına aldı. Bu sırada polis şiddetine tepki gösteren bir başka güvenlik görevlisi de gözaltına alındı. l Haber Merkezi 17 KASIM 2016 SAYI: 33279 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.00 06.16 06.21 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.29 12.41 15.15 07.47 12.56 15.28 07.48 13.03 15.41 Akşam 17.40 17.53 18.06 Yatsı 19.02 19.16 19.26 haber/yorum EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY “Türkiye’de ne yazarsanız hapse girersiniz” diye soruyor. “Bir şey yazmanıza gerek yok” diyorum, “eğer hapse girmenizi istiyorlarsa girersiniz.” Tutuklanan yazar ve yöneticilerimizin ne yazdığını, hangi başlıklar nedeniyle suçlandığımızı soruyor bu kez. Anlatmaya çalışıyorum. Aklı almıyor. “Burası Türkiye” demek istemiyorum. Hukukun üstünlüğünün yerle yeksan olduğunu, yargı bağımsızlığının ortadan kalktığını anlatmayı deniyorum. Aklı almıyor... Son iki haftadır dünyanın pek çok ülkesinden pek çok saygın gazetenin yazarına, muhabirine içinden geçtiğimiz süreci anlatmaya çalışıyoruz. Onlar soruyor, biz yanıtlıyoruz. Akılları almıyor. O zaman anlıyorum ki dünyanın mantığıyla oynuyoruz. Yaşadığımız mantıksızlıkları bir mantık çerçevesinde nasıl anlatalım ki... Her bir soruyu yanıtlamak için önce bir arka planı anlatmak gerekiyor. İlişkilerin ve yaşananların birbirine bağlı bir yumak olduğunu izah etmek gerekiyor. Hele de Ortadoğu dışında Avrupa ya da Amerika’dan gelen gazeteciler için bunu anlamak çok zor. Ortadoğu’dan gelen muhabirler ise komplike olayları daha çabuk anlıyorlar, çünkü onlar için de olağan. Gazeteciliğin tanımının değiştiğinden başlayıp bizim neden susturulmak istendiğimize gelinceye kadar Türkiye’nin bir panoramasını çıkarmak gerekiyor. Oysa onlar soruyor: “Kadri Gürsel’e yöneltilen somut suçlama ne?” Türkiye, dünyanın mantığını zorluyor “Subliminal mesaj vermiş” diyoruz. “İyi de somut suçlama ne” diye ısrarla soruyorlar. “Aydın Engin’e yöneltilen somut suçlama ne peki?” Dosyada yer alan “Cadı avı başladı” manşetine takılıyorlar bu kez. Oradaki “somut” suçlamayı soruyorlar. Haydi gelin de anlatın, olmayan bir şeyi izah edin. “Bana mantıksızlığın resmini çizebilir misin Abidin” diyesiniz geliyor... Anladıkça şaşırıyorlar, şaşkınlıkları ufak çaplı şoka dönüşüyor. Elbette bunun bir adım sonrası da var Türkiye’de olup bitenleri anlamaya çalışan gazeteciler için. Hem Ortadoğu’yu hem de Türkiye’yi çok iyi bilen bir Avrupalı gazeteci gelmişti bir keresinde. Bölgeye ilişkin uzmanlığı anlaşılsın diye yazıyorum, Türkiye’deki gelişmeleri izlerken bir hafta sonu Arap ülkelerinden birindeki bir toplantıya gidip geri dönmüştü. Sorularını yanıtlarken ne kadar karmaşık ve bir yabancı için çok güç olayları anlattığımı fark edip “Bilmiyorum anlatabildim mi” diye sordum. Güldü, “Türkiye’yi ben iyi biliyorum, o yüzden anlıyorum da” dedi, “Sizi dinlerken tek düşündüğüm, bunu okurlara nasıl anlatacağım.” Özellikle gelişmiş demokrasilerde gazetecilik yapan Avrupalıların anlamakta, hatta anlayanın da anlatmakta çok zorlanacağı süreçler yaşıyoruz. Oysa bu ülkede çok değil daha dört beş yıl önce yazılmamış kitap bile suç delili sayıldı, bombaya benzetildi. Sadece yazdıklarından değil yazmadıklarından, söylemediklerinden bile suçlanabileceğin bir döneme girdik. Tıpkı tutuklu olan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile cezaevinde görüşen HDP İstanbul il yöneticisi ve avukat Levent Pişkin örneğinde olduğu gibi. Yandaş basın tarafından Demirtaş’la yaptığı görüşmenin notlarını Avrupa ve Almanya’da propaganda malzemesi olarak kullanılması için bir Alman dergisine vereceği iddia edilen Pişkin, sabah 05.00’te evi basılarak gözaltına alınmıştı. Bu durumda bize de diyecek tek söz kalıyor. Eğer yapabiliyorsanız aklınıza, mantığınıza sahip çıkın. Çünkü zaten dünyanın mantığıyla oynuyoruz. ‘Hocaefendi 140 üye istiyor’ Eski HSYK Başkanvekili Hamsici, 2010 seçimlerinden sonra Yargıtay için cemaat ile pazarlığı itiraf etti ALİCAN ULUDAĞ 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan ve itirafçı olduktan sonra tahliye edilen eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, ifadesinde 2010 HSYK seçim süreci ve sonrasında Fethullah Gülen cemaati ile Adalet Bakanlığı’nın nasıl yargıda “ortaklık” kurduklarını, cemaatle bakanlığın nasıl Yargıtay üyeliği konusunda pazarlık yaptığını anlattı. Hamsici’nin anlatımına göre dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman, Yargıtay’a seçilecek 160 kişilik listeden 140 kontenjan isteyen cemaat mensubu HSYK üyelerine, “Aranızda anlaşın, baştan ortaklığımız bitmesin” demiş. Ahmet Hamsici’nin ifadelerinde öne çıkan bölümler şöyle: Sadullah Ergin talimat verdi: 2010 yılında HSYK üyeleri belirlendikten sonra Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve müsteşar Ahmet Kahraman, bana yeni kanun hazırlığı var, en az 50 Danıştay üye Cemaat için yasayı değiştirmişler İhraç edilen HSYK üyesi Kerim Tosun’un ifadesi, cemaatin yargı içinde örgütlenmesinde AKP’nin rolünü ortaya koydu. Tosun, cemaatin mensuplarının çoğunluğunun 2011 yılından sonra Yargıtay üyesi olduğunu, daire başkanlığı için 5 yıllık üye şartından dolayı aday olamadıklarını, 2013’te AKP’nin yasayı değiştirmesiyle sürenin 3 yıla indirildiğini anlattı. Diğer yandan 2010 sonrasında Yargıtay’ın yeniden şekillenmesine ilişkin cemaatçi üyelerin toplantısına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Yargıtay Başsavcısı olarak atadığı ve halen görevinin başında olan Mehmet Akarca’nın da katıldığı ortaya çıktı. si ile en az 150 Yargıtay üyesinin seçiminin yapılacağını ve hazırlık yapmamızı istedi. HSYK Genel Sekreteri olan Mehmet Kaya bizi kendi evine yemeğe çağırdı. Bu yemekte belirlenecek Yargıtay ve Danıştay üyelerinin isimlerinin çalışmasının yapılacağını biliyorduk. Cemaat evinde üye pazarlığı: Bu amaçla ben, İbrahim Okur, Teoman Gökçe, Nebise Özer, Ömer Köroğlu, Hüseyin Serter, Ahmet Kaya, Ahmet Berberoğlu, Resul Yıldırım, Bülent Çiçekli, Bi rol Erdem, Mehmet Kaya’nın evine gettik. Eve gittiğimizde Fethullah Gülen cemaati mensupları olduklarını bildiğim Salih Özaykut, Önder Aytaç, Aydın Boşgelmez, Nazmi Dere ile genel sekreter yardımcıları Muzaffer Bayram ve Engin Durnagöl’ün de olduğunu gördük. Hocaefendi 140 üye istiyor: Mehmet Kaya’nın evinde kurulan projektör ile Yargıtay ve Danıştay üyeleri olabilecek yasal şartlara sahip hâkim ve savcıların listesi yansıtıldı. Ahmet Berberoğlu, bize dönerek “hocaefendiye danışılmış, arkadaşların 140’tan aşağı razı olmaması gerektiğini” belirten söz sarf etti. Ortaklığımız bozulmasın: İki ay boyunca yaptığımız toplantılarda sonuç alamayınca ben, İbrahim Okur ve Birol Erdem, Müsteşar Ahmet Kahraman’ın yanına gittik. Ona cemaatin en az 140 kişinin Yargıtay üyesi istediklerini, Danıştay’a ise 37 bin sicillilerin üye yapılmasını istediklerini belirttim. Karaman, cemaat mensubu olmayan kurul üyeleri ile Ömer Köroğlu’nu yanımıza alarak bizim istediğimiz hâkim ve savcıları seçebileceğimizi ve bu şekilde objektif bir seçim yapabileceğimizi belirtti. Hatta onlara makul bir sayı vereceğimizi belirtti. Cemaatle 108’de anlaştık: Yaptığımız konuşmalar sonucu onlar 108 üyeye razı oldular. Yapılan seçim sonucu Fethullah Gülen cemaatinin daha önce belirlediği 108 adaydan 107 kişi aynen Yargıtay üyesi seçildi. ‘FETÖ mağduruyum’ gerekçesi tutmadı CANAN COŞKUN Gezi Parkı eylemlerinde polisin aşırı güç kullanımının simgelerinden, ‘Kırmızılı Kadın’ olarak bilinen akademisyen Ceyda Sungur’a biber gazı sıkan polis memuru Fatih Zengin’in “FETÖ mağduru” olduğu iddiasıyla yaptığı yeniden yargılanma talebi reddedildi. Çevik kuvvet polisi Fatih Zengin’e, ‘görevi kötüye kullanma’ suçundan yargılandığı davada 600 fidan dikme yükümlülüğü verilmişti. Zengin, ayrıca, Sungur ile kimliği belirlenemeyen diğer yurttaşlara karşı ‘zor kullanma yetkisini aşma’ ve ‘görevi kötüye kullanma’ suçlarından toplam 20 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Mahkeme bu cezayı ertelemişti. Zengin, 15 Gezi protestoları sırasında Fatih Zengin’in Ceyda Sungur’a biber gazını sıktığı anlar böyle görüntülenmişti. Temmuz darbe girişiminin ardından “FETÖ mağduru” olduğu iddiasıyla yeniden yargılanma talebinde bulundu. Zengin’in başvurusunu inceleyen İstanbul 73. Asliye Ceza Mahkemesi, yar gılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilebilir olmadığına karar verdi. Mahkeme, açıklanması geri bırakılan hükme karşı temyiz yoluna gidilemeyeceğini belirtti. l İSTANBUL NATO’da görevli askerler dönmüyor Darbe girişimi sonrası geri çağrılan ancak Almanya’dan dönmeyen Türk personelin çoğunun NATO üslerinde görevli askerler olduğu ortaya çıktı. Deutsche Welle Türkçe’ye göre, diplomatik pasaport sahibi yaklaşık 60 Türk vatandaşı, görevlerinin sona ermesi, geri çağrılmaları ve pasaportlarının iptal edilmesine rağmen Almanya’dan ayrılmadı. Bunların çoğunun NATO üslerinde görevli askeri personel olduğu öğrenilirken, Almanya’daki Ramstein NATO Merkez Üssünde görevli 30 Türk askerinden bazılarının iltica başvurusunda bulunduğu iddia edildi. 60 kişi arasında, yalnızca resmi görevliler değil, diplomatik pasaport sahibi aile mensuplarının da bulunduğu belirtiliyor. Almanya’da iltica talebinde bulunanlar arasında, görev süresinin sona ermesine rağmen Ankara’ya dönmeyen Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği Savunma ve Kara Ataşesi A.D. de bulunuyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI behicak@yahoo.com.tr Kimse Yok mu Derneği’ne operasyon Adana’da FETÖ operasyonunda, Kimse Yok mu Derneği Adana Şubesi yöneticisi 19 kişi gözaltına alındı. Aramalarda bulunan belgeler ve dijital verilere el konuldu. Dernek tarafından yapılan mali iş ve işlemlerde usulsüzlükler yapıldığı, dernek kayıtlarında olması gereken bağış, burs bilgilerine rastlanılmadığı belirtildi. Dernek tarafından gerçekleştirilen alımların sadece dernek üyelerine ait şirketlerden yapıldığı, 2010 ve 2011 yılında kurban bağışlarıyla ilgili de usulsüzlük tespit edildiği belirtildi. kamilmasaraci@gmail.com.tr İtirafçı olan beş işadamına tahliye FETÖ örgütüne finans sağladıkları gerekçesiyle Akfa Holding ve holdinge bağlı 44 şirkete yapılan operasyonlarda tutuklanan 8 işadamı için savcılık “itirafçı” oldukları gerekçesiyle tahliye istedi. Şüphelilerden 5’ini tahliye eden hâkimlik 3 şüphelinin verdiği bilgileri yeterli bulmayarak tahliye etmedi. Kayseri merkezli 11 ilde düzenlenen FETÖ operasyonunda gözaltına alınan 17 kişi, Bolu’da daha önce meslekten ihraç edilen ve gözaltına alınan 12 öğretmen, Zonguldak’ta 1’i öğretmen, 1’i vergi denetmeni, 7’si doktor 9 şüpheli, Kocaeli’de 5 özel okul öğretmeni adliyeye sevk edildi. Sivas merkezli 5 ilde düzenlenen operasyonda 5 işadamı, Bursa’da 3 öğretmen, Bolu’da 5 öğretmen, Nevşehir’de 5 kişi tutuklandı. Aksaray’da iki dönem önce görev yapan eski İl Müftüsü İlhan Aydın evinde gözaltına alındı. l Haber Merkezi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear