26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 12 Kasım 2016 4 teslim olmayız EDİTÖR: ELİF TOKBAY / MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Apronda gözaltı Amerikan rüyasından Amerikan kâbusuna Trump’ın Beyaz Saray yarışını kazanması üzerine, oyunun demokratik sonuç vermediği gerekçesiyle Türk seçmeniyle inceden dalgasını geçen Amerikalıları, Fuzuli’nin dizeleriyle andım: “Bize tan eyleyen Coni, Trump’ı görgeç utanmaz mı?” Washington’da yaşayan dostlarımla telefonda konuşurken “artık onlara ne olmuş yani sizde de Trump var diyebilirsiniz” diyordum. İçinde bulunduğumuz durumdan dolayı Trump ile teselli bulmak... Gerçek züğürt tesellisi bu olsa gerek. Bir kere o yolu tuttuktan sonra, tek teselli Trump değil. Diktatörden türetilerek Victatör diye adlandırılan, Victor Urban’ın Macaristanı var mesela... Eğer o da kesmezse, sıradaki Fransa’nın Marine Le Pen’ini öne sürebilirsiniz. Ama, Trump’ın başkan seçilmesini teselli olarak görmenin veya konuyu gırgıra almanın ötesine geçerek bakarsanız, bu olgunun ABD’de seçmenin kurulu Amerikan düzenine tepkisinin ürünü olduğunu söyleyebilirsiniz. Nasıl Türkiye’de 21. yüzyılın başında sağ ayağı aksayan topal demokrasinin orta sağının iflası, iktidara dinci totaliter sağı getirmişse, 2016 yılında da Amerikan sağının iflası, Trump fenomenini iktidar yapmıştır. Dikkatli gözlemciler, sistemin iflasını daha 2008’de fark edip boyutlarının ilk bakışta sanıldığından daha büyük olduğunu belirtmişler, gelecekte iflasın başka etkilerinin de yaşanacağını haber vermişlerdi. HHH Trump’ın başkanlığı onların öngörülerini tescil etmiştir. 2016 Amerikan başkanlık seçimleri, Türkiye’deki iflasın münferit olmadığını gösterirken gelecek Fransız seçimleri de, iflas olgusunun evrenselliğini kanıtlayacak gibi görünmektedir. Sistemin iflasının belirtisi, seçileni, seçmenlerin bir bölümünün bir türlü içine sindirememesi değil, ama toplumun karşılıklı olarak birbirlerini ötekileştirerek, barış içinde bir arada yaşama, gerektiğinde dayanışma gösterme yetisini kaybetmeye başlamasıdır. Gözlemcilerin belirttiklerine göre, seksist, ırkçı, gücü gücüne yetenci Trump’un Beyaz Saray’a yerleşmesiyle sonuçlanan sürecin, en belirleyici niteliği toplumsal bölünmüşlüğün gittikçe tırmanmasıdır. Bu tırmanışın nerede duracağını şimdiden söylemek mümkün değilse bile, sistemin kendi kurumsal dengeleriyle kontrol mekanizmalarının gücünün çözülmeyi engelleyeceği umudunun henüz tümden sönmediğini ileri sürmek yanlış olmasa gerek. Trump’ın seçimini sistemin iflası olarak niteleyen görüşün de açıklamaktan aciz kaldığı en önemli husus, sistemden umudu kesenlerin yerleşik düzenin temsilcisi olarak gördükleri Hillary Clinton’ı saf dışı ederken, neden Bernie Sanders misali, düzenin antitezini önerene değil de, düzenin en egoist, en saldırgan, en fırsatçı örneğini oluşturana iltifat ettikleridir. Bu durum halkın, kurumları laçkalaşmış, önerileri geçersizleşmiş sisteme olan itirazı, onun alternatifini yaratmak yerine, onun yıkıntısını baş tacı etmesi sonucunu doğurmaktadır. HHH Donald Trump, seçim kampanyası boyunca, güçlü Amerika imajını öne sürmüş, bir tür Amerikan rüyası savunuculuğu yapmıştır. Trump’ı izlerken, aklıma Amerikan rüyasının büyük savunucusu ve dünya sinemasının en beğenilmiş isimlerinden olan Frank Capra (18971991) geldi. Frank Capra filmlerinde, düzen eleştirisi yapıyormuş gibi görünür ama filmlerin sonunda Amerikan rüyasının, çalışkanlık, dürüstlük, aile sevgisi, dayanışma, merhamet gibi öğeleri devreye girer, neticede hep kötüler kaybeder, iyiler üstün çıkar, Amerikan rüyası hep galip gelir. Frank Capra filmlerinde yüceltilen Amerikan rüyası gerçekten çok masal mıdır? Bu husus tartışma götürür. Ama kesin olan bir şey var ise o da gaddar fırsatçı, seksist, ırkçı, ötekileştirici Trump’ın sunduğunun Amerikan rüyası değil de, bir Amerikan kâbusu olduğudur. Her neyse, herkesin kâbusu kendine... Bekliyoruz: #TurhanGünayYalnızDeğildir Bu yılki teması “Felsefe ve İnsan” olan 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı bugün başlıyor. 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda tutukluluğu süren Cumhuriyet Kitap Yayın Yönetmeni, Cumhuriyet Kitapları Temsilcisi Turhan Günay için bir etkinlik düzenliyor. Etkinlik yarın 11.0011.45 saatleri arasında Marmara Salonu’nda yapılacak. Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celâl, “Bekliyoruz: #TurhanGünayYalnızDeğildir” başlıklı çağrısında etkinlik sırasında destek için #TurhanGünayYalnızDeğildir, #GazetecilikSuçDeğildir, #İstanbulKitapFuarı başlıklı hashtagleri kullanacaklarını belirtti. l Kültür Servisi Hakkında ‘kaçtı’ denilerek algı operasyonu yürütülen Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, davetli gittiği Almanya’dan yurda döndü Havalimanına giden çok sayıda avukat ve Cumhuriyet çalışanı, Akın Atalay’a destek verdi. Atalay’ın eşi Adalet Dinamit, “Kaçak hiçbir zaman olmadı. Basında çıkan haberler yanlıştı. Biz birlikte Tarık Akan’ı anma törenine davetliydik. Orada duyduk, arkadaşlarımıza baskın yapıldığını” dedi. Gazetemizi susturma operasyonunda hakkında yakalama kararı çıkarılan gazetemiz İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, dün, Almanya’dan Türkiye’ye döndü. Atalay, Atatürk Havalimanı’nda, gözaltına alınarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Atalay, gazete çalışanlarına gönderdiği veda mesajında, haklarındaki soruşturmanın çok önce başlatıldığını, eposta adresi ve telefonunun takip edildiğini, operasyonun da kasıtlı bir şekilde yurtdışına çıktıktan bir gün sonra yapıldığını belirtmiş ve Türkiye’ye döneceğini açıklayarak şunları söylemişti: “Havuz medyasına, hükümetin son dönemdeki en önemli, en hararetli yayın mecralarından biri haline gelen Aydınlık gazetesine, Ulusal Kanal ve çevresine, ‘gazeteci’ kisvesine bürünen bazı kalemlere bakınca, Saray, hükümet ve bürokrasinin Cumhuriyet gazetesine yönelik tehdit açıklamalarını okuyunca organizasyon ve plan apaçık ortaya çıkıyor: Bu, Cumhuriyet gazetesini ne pahasına olursa olsun susturmak!” Davetli çıkmıştı Atalay, CHP Köln Derneği’nin ve Nâzım Hikmet Vakfı’nın Tarık Akan’ı anma etkinliğine daveti vesilesiyle 30 Ekim Pazar günü, İstanbul’dan Almanya’nın Köln şehrine gitti. 31 Ekim Pazartesi gecesi yapılacak Tarık Akan’ı anma etkinliğine katılacaktı. Atalay’ın gidişinin üzerinden 24 saat bile geçmeden gazetemize operasyon için düğmeye basıldı. Polis, Atalay’ın da evine baskın düzenledi. Atalay, gözaltı kararını kaldığı otelde, saat 04.55’te çalan telefonla öğrendi. Atalay, gazetenin isteği üzerine dönüşünü kısa bir süre erteledi. Yandaş medya, hakkında ‘kaçtı’ iftirası yaymaktan geri durmadı. Atalay, tutuklanacağını bile bile dün, Türkiye’ye döndü. THY’ye ait uçakla saat 12.00’de Berlin’den İstanbul’a geldi. Atalay uçağın kapısına gelen polis ekipleri tarafından alınarak apronda bir araca bindirildi. Bir süre havalimanındaki polis merkezinde tutulan Atalay, buradan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), Akın Atalay’ın gözaltına alınmasını güçlü bir şekilde kınadı. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Hiçbir zaman kaçak değildi’ Havalimanına giden çok sayıda avukat ve gazetemiz çalışanı, Atalay’ı göremedi. Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar’ın da aralarında bulunduğu grup, Atalay ile gelen eşi Adalet Dinamit’i karşıladı. Ellerinde, Cumhuriyet gazetesi ve “Avukatlara özgürlük” afişleri olan grup, Dinamit’e çiçek de verdi. Havalimanından ayrılırken gazetecilerin sorularını yanıtlayan Dinamit, “Akın, bir hukuk insanı. Kaçak hiçbir zaman olmadı. Basında çıkan haberler yanlıştı. Biz birlikte Tarık Atalay uçağın kapısından alınarak apronda bir araca bindirildi, daha sonra Emniyet’e götürüldü. Akan’ı anma törenine davetliydik. Orada duyduk, arkadaşlarımıza baskın yapıldığını. (Operasyonu) Bu kişilere yönelik eylem ya da saldırı olarak değil Cumhuriyet gazetesine kayyım atamak için yapılmış bir eylem olarak düşünüyoruz” dedi. Siyasi operasyon Tutuklu 9 arkadaşımızın avukatlarından Bahri Belen ise “Kaç gün gözetim verilecek bilmiyoruz. Tutuklama kararı verebilirler. Bu, Cumhuriyet gazetesine siyasi operasyondur. Hukuki değildir. Tutuklanan arkadaşların tutuklanma gerekçelerinde hukuki bir neden yoktur. Hukuki bir neden olmadığı gibi arkadaşların tutuklanmalarıyla ilgili gerekçeler de tutuklanmayla ilgili usul kurallarına uygun değildir” diye konuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından, FETÖ davası sanığı Murat İnam’ın yürüttüğü soruşturma kapsamında, 31 Ekim’de, Cumhuriyet yazar ve yöneticilerine operasyon başlatılmıştı. 9 yazar ve yöneticimiz 5 Kasım’da İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından tutuklanmıştı. Almanya’da bulunan Akın Atalay ve Can Dündar hakkında da yakalama kararı çıkarılmıştı. Atalay hakkında ise iktidara yakın kalemler “kaçtı” iddiası ortaya atarak algı operasyonu yürütmüştü. Utanç verici muamele Uluslararası Karikatürist Hakları Ağı: Musa Kart’ı bırakın ABDmerkezli Uluslararası Karikatürist Hakları Ağı (CRNI), Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi çizerimiz Musa Kart’ın serbest bırakılmasını istedi. Cumhuriyet gazetesine yönelik tutuklamalarla sonuçlanan operasyonu kınadı. Musa Kart’ın yıllar önce karikatürü nedeniyle yargılandığı anımsatılarak Kart için bir kez daha dayanışma çağrısı yaptı. CRNI’nin web sitesindeki açıklamada, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının tutuk landığı ancak suçlamaların henüz tam olarak bilinmediği belirtildi. Uluslararası Basın Enstitüsü, Uluslararası PEN gibi çok sayıda örgütün ortak bildiri hazırlayarak operasyona tepki gösterdikleri ifade edildi. Musa Kart’ın dünyaca ünlü bir karikatürist olduğu vurgulanarak “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözümona düşmanları olduğu iddia edilen Kürt yanlısı kurumlar ve muhalif siyasilere karşı baskıyı artıran uygulamaları arasında gelen bu tutuklamalar için, suçlamaları bilmek bir şey değiştirmiyor” denildi. Musa Kart’ın yıllar önce de karikatürleri nedeniyle yargılandığı anımsatılarak, şöyle denildi: “CRNI, dünyaca ünlü saygın bir karikatüriste karşı yapılan bu ‘utanç’ verici bir muameleyi kınıyor. Musa Kart, acilen serbest bırakılmalı.” l İSTANBUL MUSA KART BBuOüRlkCenUinMçoUcZukVlarAınRakD“gvSKaeİİöYİLdTmrEİrAVRuüiPERsşgKEtİaKü’üEDİkrKN.EsatİİBerGuGİlNtrÜ,ÖEhaTZiRTUaElEnLÜReŞHlYŞgEeAAKürGNPKinMÜyÜGalRINÜeyŞELÜNATA:TRYİ” Gazetemiz Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Kitap Yayın Yönetmeni Turhan Günay ve Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, çizerimiz Musa Kart, Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde, 8 gün sonra, bir saatlik kapalı görüşte aileleriyle bir araya geldi. Musa Kart’ın eşi Sevinç Kart, Turhan Günay’ın kardeşi Süleyman Günay, oğlu Ahmet Sönmez, kızı Elif Günay, Kadri Gürsel’in eşi Nazire Gürsel dün saat 15.00’te görüş için cezaevine girdi. ‘Bekleyin geleceğiz’ Günay’ın kızı Elif Günay, görüş sonrası yaptığı açıklamada, babasıyla bir saat camın arkasından telefonla görüştüklerini, babasının moralinin yüksek olduğunu söyledi. Günay, şunları anlattı: “Görüşme sırasında babam ‘Birazcık buradayız belli ki, ama bekleyin geleceğiz’ dedi. Televizyon için başvuru da bulunmuşlar. Buzdolapları gelmiş. Televizyonları da yarın öbür gün gelecekmiş. Her gün Cumhuriyet dahil 78 gazete geliyormuş. Kitap ekindeki çocuklara da ‘Eki güzel yapmışlar, teşekkürlerimi iletirsin’ notunu gönderdi. Ayrıca ‘Sesimizi duyurmak açısından, milletvekillerinin cezaevini ziyaret etmesi de güzel oldu’ dedi. Kitap talebi olmuştu, İletişim Yayınları’nın klasiklerini istemişti. O kitapları beklediğini ve okumak istediğini söyledi. Babam, Kadri Gürsel ve Musa Kart ile aynı koğuşta kalıyor. Defter kalem almışlar. Bir şeyler yazıyorlarmış. Minik bir bahçeleri varmış. ‘Bahçede biraz gökyüzünü görüyoruz’ dedi. Sağlığı iyi.” Çizerimiz Musa Kart’ın eşi Sevinç Kart ise şöyle konuştu: “Musa’yı çok iyi gördüm. Kendileri ile değil, dışarıda olup bitenlerle ilgililer, her zamanki gibi... Musa’dan hep duyduğum bir söz var Gürsel Günay Musa Kart’ın eşi Sevinç Kart dır. ‘Bu ülkenin çocuklarına bir borcumuz var. Bu yüzden korkmadan, yılmadan yazmak, çizmek görevim ve hayat tercihimdi.’ Şimdi o borç ödeniyor. Ben de sevgili eşimle gurur duyuyorum.” Kadri Gürsel’in eşi Nazire Gürsel ise “Silivri’de tutuklu bulunan bütün arkadaşlarımız için en büyük ceza Kadri Gürsel’in eşi Nazire Gürsel suçsuz oldukları halde sevdiklerinden ayrı tutulmak” dedi. OHAL nedeniyle kapalı görüş olduğunu ve bu yüzden çocuğunu götüremediğini belirten Gürsel, “Bir saat görüştük. Görüş bitti dediklerinde telefon kapandı dünya başıma yıkıldı” ifadelerini kullandı. lİSTANBUL/ Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear