24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Türkiye Yayıncılar Birliği: Gözaltılar endişe verici Başkanlığını Metin Celâl’in üstlendiği Türkiye Yayıncılar Birliği de (TYB) Cumhuriyet gazetesine karşı yürütülen operasyona dair bir açıklama yaptı ve yaşananların “yayınlama özgürlüğü açısından son derece endişe verici olduğu”nun altını çizdi. TYB’nin açıklaması şöyle: “OHAL uygulamaları 15 Temmuz darbe girişimini yapanlar ve yar dım edenlerle ilişkisi olmadığı, aksine darbe girişimine karşı tavır aldığı, darbecilerle mücadele ettiği bilinen, hükümete muhalif görüşteki yazar, gazetecilere yönelik geniş çaplı bir cadı avına dönüşmüştür. Hükümeti ve tüm yöneticileri bir kez daha temel hak ve özgürlüklere uygun davranmaya çağırıyoruz.” 16 ASLI ERDOĞAN VE NECMİYE ALPAY ‘İçeriden’ mektup var EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Hepimiz kultur@cumhuriyet.com.tr Salı 1 Kasım 2016 ’iz Özgür Gündem soruşturması kapsamında tutuklanan yazar Aslı Erdo ğan ve dilbilimci Necmiye Alpay, Silivri Cezaevi’nden Cumhuriyet’e destek mek tubu gönderdi. Yazar Aslı Erdoğan mesa jında şu ifadeleri kullandı: “Dün gece son haber bülte ninde Diyarbakır’daki tutuk lamaları dinledik, güne Cum huriyet baskınıyla başladık! Aydın Engin’in polisçe götü Aslı Erdoğan rülüşünü izledim az önce, derin bir utançla Turhan Günay da gözaltındaymış.! Ne 12 Mart, ne 12 Ey lül böylesine pervasızca hukuğu ayaklar altına almamış, gazetecilere, yazarlara, diş bilememişti! Biz bir polis devletiyiz diye bilmek adına her şeyi ve herkesi hi çe sayıyorlar. Yüzlerce yılın kanıyla oluş muş bütün değerlere; demokrasi, insan hakları, fikir ve ifade özgürlüğü hepsin den öte yaşam hakkı! Türkiye bir amok koşusunda son hızla kendi mahvına doğ ru koşuyor. Cumhuriyet’in tüm yazarları na ve çalışanlarına çok selamlar, yanınız dayız, sevgilerimle... ” ‘Son zamanların yüz akı’ Dilbilimci Necmiye Alpay’ın mesajı şöyle: “Cumhuriyet’teki arkadaşlara çok geçmiş olsun, doğrusu ‘beklenen’i aşan bir hamleydi. Aydın Engin ameliyat geçireli çok olmaNecmiye Alpay mıştı vb. ama doğrusu yazıları ve gazetenin genel hali son zamanların yüz aklarındandır, selam olsun onlara... Ve elbette her zamanki gibi sizlere, Kışanak ve Fırat Anlı’nın Kandıra’ya götürüldüğünü duyduk onlara da selamlar, sevgiler...” Avcı: AKM yıkılacak Tam bir yılan hikâyesine dönen Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ile ilgili son gelişmeyi Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı duyurdu. Bazı gazetelerin kültür sanat muhabirleri ve editörleriyle Topkapı Sarayı’nda akşam yemeğinde bir araya gelen Bakan Avcı soruları yanıtladı. Avcı, İstanbul Taksim’deki AKM binasının yıkılarak yerine içinde büyük bir opera salonunun da yer alacağı yeni bir binanın yapılacağını söyledi. Bu konuda çalışmaların sürdüğünü ve epey yol alındığını belirten Avcı, gelişmelerin yakın bir zamanda basınla da paylaşılacağını ifade etti. ‘Devlet sanatı desteklemeli’ Nabi Avcı’ya yemek sırasında ‘Devlet Opera, Bale ve Tiyatroları’nın özelleştirilmesi’ konusunda önümüzdeki dönemde bir gelişme olup olmayacağı da soruldu. Avcı, bu konuda açıklama yapmaktan kaçınmasına rağmen, bakanlıkta bir çalışma yürütüldüğünü belirtti. ‘Sanatın devlet tarafından desteklenmesi gerektiğine’ inandığını dile getiren Avcı, “Devlet Tiyatroları olmasa, mesela Tanpınar’ın ‘Huzur’unu sahnede görmemiz belki hiç mümkün olmazdı” diye konuştu. Fazıl Say ENKA’da Dünyaca ünlü piyanist ve bestecimiz Fazıl Say özel bir dinleti için ENKA’da müzikseverlerle buluşacak. Usta müzisyen ‘Kültür Sanat Müzik Buluşmaları’ kapsamında İstanbul’da ilk kez ‘Türk Bestecileri Resitali’ ile sahne alacak. 7 Kasım akşamı 20.30’da başlayacak dinletide Fazıl Say kendi bestelerinin yanı sıra Ulvi Cemal Erkin, Ahmet Adnan Saygun ve İlhan Baran’ın eserlerini yorumlayacak. Say konserde ayrıca “Gezi Park 2 Solo Piyano Sonatı” ve “In Memoriam”, “Sarı Gelin” ve “Sait Faik Üçlemesi”nin yer aldığı “Art of Piano” adlı kendi bestelerini de seslendirecek. Gazetemize yapılan operasyona kültür sanat dünyası da tepkili n Rutkay Aziz (oyuncu): “Bu iyi bir gidişin asla göstergesi değil. Cumhuriyet gazetesi gibi laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin çok önemli bir kaleminin bu şekilde kuşatılması bizi çok daha karanlık günlerin beklediğinin işaretini veriyor kanımca. Bir an evvel bu kuşatmadan vazgeçmelerini diliyorum.” n Ferhan Şensoy (tiyatro sanatçısı): “Bunu Cumhuriyet gazetesine yapılan çirkin bir saldırı olarak addediyorum ve kınıyorum.” n Tan Oral (karikatürist): “Musa Kart’ın mizahi kaleminden rahatsızlık duymak ve onun her gün bir başka yanını ortaya koyduğu eleştirel çizgi dünyasından siyasilerimizi yoksun bırakmak, bugünün koşullarında onlar için ciddi bir eksiklik olacaktır!..” n Ahmet Mümtaz Taylan (oyuncu): “Gazeteye yönelik operasyon, sebep sonuç ilişkisinden yoksun, OHAL koşullarında bile akla ziyan bir müdahale izlenimi veriyor. Daha rektör atamalarının keyfiyete emanet edilmesini tartışamadan Cumhuriyet’e operasyon haberiyle uyandık haftaya. Bir tür itaat deneyine tabi tutuluyor toplum. Kaygılı, gergin ve küskün bir toplumdan nasıl birlik, beraberlik ve nitelikli üretim beklenecek bilemiyorum. Bu ve benzeri tartışmalı uygulamaların orta ve uzun vadede de ülkeyi iç barıştan mahrum bırakacağı anlaşılıyor.” n Pınar Kür (yazar): “Sözün bittiği yerdeyiz. Yukarıdan istenen de bu değil miydi zaten? Cumhuriyetin bütün değerleri bir bir ayaklar altına alındıktan sonra, 29 Ekim kutlamaları bile yasaklandıktan sonra, okuyup inanabileceğimiz tek gazete olan Cumhuriyet’e sıranın gelmesi son darbe oldu. Gözaltına alınan değerli yazarların hiçbirinin hiçbir terör örgütüyle ilgisi olmadığını çok iyi biliyoruz. Burada amaç başından beri herkesi sindirmek, duyulacak ses, söylenecek söz bırakmamaktır. Türkiye’yi görmeyen, duymayan, konuşmayan bir maymunlar cehennemine çevirmektir.” n Ali Nesin (matematikçi): “Demokratlık muhalefetteyken değil, iktidardayken belli olur! Muhalefetteyken demokrat olmak kolaydır çünkü! Bakalım daha kaç kuşak bekleyeceğiz. Cumhuriyet gazetesine ve çalışanlarına geçmiş olsun dileklerimi sunarım. Her şeye rağmen ben güzel gelecek umudumu koruyorum.” n Aslı Tohumcu (yazar): “Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon, faşizmin inşasının bir başka önemli adımı. Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay başta olmak üzere bugün birçok gazeteci ve yazarın içeride olması, birçok basın kuruluşunun susturulmuş, birçok akademisyen ve öğretmenin işsiz bırakılmış olması yetmemişse demek... Zulüm kime yönelik ayırt etmeden, mağdur seçmeden ses çıkarmış olsaydık keşke zamanında. Bugün Cumhuriyetli dostlarımız için endişe ediyor olmazdık belki. Hepimize, en çok da ailelerine geçmiş olsun diyorum.” n Yekta Kopan (yazar): “Burası sözün bittiği yer değil. Söz susmaz.” n Haydar Ergülen (şair): “Dün Evrensel için konuşuyorduk bunu, bugün sizin için konuşuyoruz. Bu işin Cumhuriyet’e kadar gelmesi korkunç bir şey. Hepimiz Cumhuriyet’iz. Hepimiz Evrenseliz. Demek ki sırayla hepimizi alacaklar artık, bu artık onu gösteriyor.” n Levent Üzümcü (oyuncu): “İşler hem çığrından hem kontrolünden çıktı. Sanki bugüne kadar bu OHAL durumunu yaratan sürecin içinde bu ülkenin aydınları varmış gibi yapılan bu davranış hakça değil. Yüzünü Batı’ya dönmüş insanlara karşı cehaleti örgütleyerek, cehaleti faşizme doğru evrilterek ne yapılmak istendiği, nereye varılmak istendiği son derece muğlak. Ama bu gidiş hiç iyi bir gidiş değil.” n İdil Biret (piyanist): “70 senedir biz ailece Cumhuriyet okuruyuz. Bu haber karşısında derin üzüntü içerisindeyim.” n Lale Mansur (oyuncu): “Cumhuriyet gazetesi ben doğduğumdan beri var, daha önce de vardı. Gerçekten hayretler içindeyim. Artık söylenecek bir şey bulamıyorum. Bu kadar şey gördüm hayatımda; olaylar, darbeler... Ama bunu görmedim hiç ömrüm boyunca. Nereye gidiyoruz, ne olacak? Hiçbir umudum yok... Korkunç bir durum bu.” n Atilla Dorsay (sinema eleştirmeni): “Cumhuriyet gibi Türk basınının abidesi olan bir gazeteye karşı başlatılan bu sözüm ona hukuksal saldırı Türkiye’de hukukun ve demokrasinin temellerinin nasıl çürütüldüğünün bir başka ve yeni örneği. Gazetenizin kapısına gelemesek de (şu anda sağlık sorunlarım var) gönlümüz ve aklımız hep sizinle olacak. Cumhuriyet’in bunca yıldır taşıdığı özgürlük, demokrasi ve kültür meşalesini bundan sonra da taşıyacağına inancımız hiç eksilmeyecek.” n Bahadır Baruter (karikatürist): “Bir zamanlar bu gazetenin bir tanıtım sloganı vardı: ‘Tehlikenin farkında mısınız?’ O sıralarda Cumhuriyet’i paranoya tacirliğiyle ve sahte öcüler yaratmakla suçlayanlar, son yıllarda tehlike ayan beyan gerçekleşirken telaşla kaçıştılar gaflet deliklerine. Bugün onlara seslenmek istedim: Tehlike geçti, çıkabilirsiniz deliklerinizden. Zira faşizmin artık tehlikesi değil, bizzat kendisi mevcut.” n Bedri Baykam (ressam): “Bugün Cumhuriyet gazetesinin yaşadıkları ne yazık ki Türkiye’yi şoke eden ancak toplumu da maalesef fazla şaşırtmayan bir karanlık gidişatın sonucu. 15 Temmuz sürecini, aylardır söylediğimiz gibi bir cadı avına dönüştürmeye çalışan bir zihniyet, bu vesileyle her muhalifi FETÖ sepetine atma seçimini hızla sürdürmektedir. Cumhuriyet gazetesi, Cumhuriyet tarihimizle yaşıt bir Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi kalesidir. Şimdi de onun tekrar en ağır şekilde itham edilmesi, son derece vahim ve üzücüdür. Hiçbir hükümet, tarihte halk ve basını susturarak bir yere gelememiştir. Bir an önce, gazeteci arkadaşların serbest bırakılmaları, her demokrat dünya vatandaşının en acil temennisidir!” n Ahmet Ümit (yazar): “Bu operasyonu büyük bir üzüntü ve tepkiyle karşılıyorum. Çoğu arkadaşım da olan, gözaltına alınan yazarların ve yöneticilerin gazetecilikten başka suçları olmadığını biliyorum. Darbeleri önlemenin yolunun gazetelere baskı uygulamaktan, gazetecileri içeri atmaktan değil, aksine basına sonsuz özgürlük vermekten geçtiğine inanıyorum. 12 Eylül’de ve daha başka baskı dönemlerinde ayakta kalmayı başaran Cumhuriyet gazetesinin bu zor günlerden de güçlü bir şekilde çıkacağına inanıyorum.” n Genco Erkal (tiyatro sanatçısı): “Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının hemen ertesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin değerli simgelerinden biri olan, adı üstünde Cumhuriyet gazetesinin başına gelenleri anlamakta gerçekten zorlanıyorum. İş buraya kadar geldi demek. Geceler boyu kutladığımız ‘Demokrasi Bayramı’nın gerçek yüzü, çirkin yüzü açığa çıkıyor böylece. Bundan böyle basın özgürlüğü sözünü telaffuz etmek mümkün olmayacak bu ülkede. Yazıklar olsun!” n Serra Yılmaz (oyuncu): “Son yıllarda Türkiye’de gazetelere, dergilere ve gazetecilere yapılanları kabul etmek mümkün değil. Herkesin buna karşı ses çıkarması ve mücadele etmesi gerekiyor. Eğer demokrasi diyorsak kendine değil, herkese demokrasi demek zorundayız. Bu yüzden kapatılan diğer yayınlara ses verdiğimiz gibi Cumhuriyet için de sesimizi yükseltmeli ve destek olmalıyız.” IŞİD tİyatro sahnesİnde Avrupalı gençler nasıl radikalleşiyor? Berlin Grips Tiyatrosu’nda Yüksel Yolcu imzalı ‘IŞİD’in İçinde’ oyunu bu soruya yanıt arıyor Ortadoğu’nun kâbusu IŞİD, ele geçirdiği antik kentlerdeki tiyatrolarda esirlerini katletmesiyle ka zındı hafızalara... Dehşetten beslenen ör gütün kara propagandası, Avrupa’dan binlerce genci ‘hilafet’ topraklarına çek ti. Almanya’nın toplum eleştirisiyle ünlü Grips Tiyatrosu, gençlerin Suriye’ye ve Irak’a niçin gittiği sorusu nu sahneye taşıdı. Yüksel Yolcu’nun yazıp yönettiği “IŞİD’in İçinde” oyununa göre, kabahatin çoğu ci hatçılardan çok onlara ge BERİVAN AYDIN çit verenlerde... Yolcu’nun oyunu, adı nı ve ana hikâyesini Al man gazeteci Jürgen Todenhöfer’in ki tabından alıyor. Eski hâkim ve millet vekili Todenhöfer’in Aralık 2014’te oğ luyla IŞİD topraklarında geçirdiği 10 gü nü anlattığı kitap, 100 bini aşkın kopya satmış. Ancak IŞİD ideolojisine alet ol makla suçlanan yazar, Alman medyasın da kıyasıya eleştiriliyor. Bana öyle geli yor ki, Todenhöfer’in örgütü “2003 Irak savaşının meyvesi” diye tanımlaması ve terörü Batı’nın yarattığını savunması, sevilmesine mâni oluyor. Oyunun galasına saatler kala bu luştuğum Yolcu, geçen yaz ailesiy le Türkiye’de tatildeyken okuduğu ki tabı son derece ilginç bulduğunu söy lüyor: “Gençlerin nasıl fanatikleştiği, Avrupa’dan kalkıp Suriye’ye gittiği soru ları kafamı kurcalıyordu. Kitapta bu so ruların yanıtlarını buldum” diyen Yolcu, Berlin’e döndüğünde yazara ulaşıp ki tabını sahneleme izni alıyor. Oyun için Oyunda Selefi rolündeki üç oyuncu, seyircileri azarlayıp cihada çağırıyor. araştırma yaparken, Frankfurt’taki cezaevinde çalışan Mustafa Cimşit adlı Türk bir imamla tanışıyor. “Ona göre cihat bir nevi psikolojik terapi. Bugün bir terapiste giderseniz size kötü alışkanlıklarınızı yenmenizi söyler. Cimşit de cihadın gidip başkalarını öldürmek olmadığını, egonuzla savaşıp dengenizi korumanız olduğunu savunuyor” diyor Yolcu. Topluma tutulan ayna Oyun etkileyici bir sahneyle açılıyor. Sakalları ve takkeleriyle Selefi rolündeki üç oyuncu, koro halinde seyircileri azarlayıp cihada çağırıyor: “Kâfirler her gün çocukları, hamile kadınları ve ihtiyarları öldürürken nasıl uyur, nefes alır, yemek yersiniz!” Sonra sahnedeki üç ılımlı imam alıyor sözü: “Cihadın asıl anlamı iyilik için çalışmaktır...” Ardından bu altı oyuncunun sahnede kılık değiştirerek onlarca role girdiği yüksek tempolu oyun başlıyor. “Gerçeğe ulaşmak için savaşın tüm taraflarıyla konuşulmalı” diyen gazeteci Todenhöfer ile babasını cihatçıların yanına yalnız göndermeyi reddeden oğlu Frederic’in hikâyesi, Suriye’de intihar saldırısı düzenleyen Fabian’ın nasıl radikalleştiğini anlamak için ailesi, arkadaşları ve öğretmenleriyle konuşan cezaevi imamının hikâyesiyle iç içe geçiyor. İmamın soruşturması, Fabian’ın anne babasının boşanmasıyla düştüğü yalnızlığı, okuldaki haksızlıklara duyduğu öfkeyi, bu hislerinin cezaevindeki Selefi provakatörlerin elinde nasıl biçimlendiğini ortaya çıkarıyor. Öte yandan cihatçıların katliamlarına bizzat tanıklık eden Todenhöfer’ın çıkardığı ders, IŞİD’in bir ideoloji olduğu ve ideolojilerin silahla öldürülemeyeceği oluyor. “İnsancıl olmak, barış istemek, Müslümanlara adil davranmak, düşman değil kardeş din olarak görmek lazım... Ancak bir oyuncunun sahneden bunları söylemesi, Alman medyası için en büyük skandal” diyen Yolcu, basının siyasi sebeplerle oyunu yerden yere vuracağını öngörüyor. Sahiden de internete ilk dü ‘Zayıflardan, yalnızlardan taraf’ Yolcu, 10 yıldır bünyesinde oyunlar sahnelediği Grips Tiyatrosu’nu şu sözlerle tarif ediyor: “Grips dünyada çocuk ve gençlik tiyatrosu konusunda en iyilerden biri... Kaç ülkede oyunları oynanmıştır. Ana fikri yalnızca sanat yapmak değil, yaşadığımız toplumda çocuk ve gençlerin güncel hayatını sahneye koyarak onlara kendi hayatlarını yaşamaları, kendi düşüncelerini düşünmeleri için destek de olmak. Tam anlamıyla solcu bir tiyatro. 1960’larda cinsel devrim gibi sakıncalı konuları ele aldıklarında devlet bir terör örgütüymüşçesine oyunlarını yasaklıyordu. Tiyatronun şimdiki genel müdürü Volker Ludwig’in 1973’te yazdığı Papadakis’te Şenlik Var oyunu Almanya’da ilk kez mültecileri sahneye çıkarmış, bu da halkın çok garibine gitmişti. Toplumu eleştiren, zayıflardan ve yalnızlardan taraf bir tiyatro olmasını çok seviyorum. şen yorumda oyunun “basmakalıp, klişelerle dolu” olduğu, seyircilerden aldığı büyük alkışın “üzücü” olduğu yorumu dikkat çekiyor. Bir başka yorumcuysa oyunu “Amerika ve Batı karşıtı IŞİD propagandası” diye nitelendirmekte beis görmüyor. Topluma ayna tutulmasından duyulan rahatsızlık, elbette yasaklara dönüşüyor. Yolcu, öğrencilerini oyuna getirmek isteyen bir grup öğretmene müdürün engel olduğunu öğrendiğini anlatıyor. Kimi gazetecinin de kendisine “IŞİD’e niçin platform veriyorsunuz” diye sorduğunu belirten yönetmen, “Bu, Picasso’ya Guernica’yı niye çizdiğini sormak gibi. Gençlerin radikalleşmesi bugün Almanya’da önemli bir sorun. Saklamakla, üstünü örtmekle geçmez” diyor. l Berlin C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear