26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 21 Ekim 2016 haber 6 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK Itirafçılık promosyonu Devlet FETÖ üyesi olup tespit edilemeyenler için valiliklerde kurulan OHAL büroları aracılığıyla kamu personelini ‘itirafçılığa’ davet etti Valiliklerde kurulan OHAL büroları FETÖ üyesi olup da tespit edilemeyenler için harekete geçti. Cumhuriyet savcılıklarının yazılarında “FETÖ/PDY’nin 1516 Temmuz ta rihlerinde gerçekleştirdiği eylemlerden dolayı pişmanlık duyup, örgütten ayrılma isteğinde olan kamu görevlisi ve vatandaşların verdikleri bilgiler SİNAN çerçevesinde örgüt menTARTANOĞLU suplarının ortaya çıkarılmalarını ve yakalanmalarını sağlamaları halinde” Türk Ceza Yasası’nın etkin pişmanlık düzenlemesinden faydalanabilecekleri belirtildi. OHAL büroları üzerinden tüm kamu kurum ve kuruluşlarından çalışan perso TCK’dE ‘etkin pişmanlık’ Kamu personelinin yararlanmasının istendiği Türk Ceza Yasası’nın ‘etkin pişmanlık’ düzenlemesini içeren maddeleri, “örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağıtılmasını sağlayan kurucu ve yöneticilerin” cezalandırılmamasını öngörüyor. Düzenlemeye göre, “örgüt kuran”, “örgüt yöneten”, “örgüte üye olan”, “üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen”, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden” kişi; örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde “örgüt kurmak veya örgüte üye olmak suçundan” cezalandırılmıyor. Kişi, bu bilgileri yakalandıktan sonra verirse, hakkında verilecek ceza “üçte birden”, “dörtte üçe” kadar indirilebiliyor. pıları, organize oluş biçimleri, üyeler arasındaki hiyerarşik zincir nazara alındığında ‘Silahlı Örgüt’ olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır” ifadelerinin kullanılması dikkat çekti. İkinci soruşturmalar ile ilgili olarak ise savcılık yazılarında, “Söz konusu darbe teşebbüsü ile iltisakı belirlenememiş olmakla birlikte yasadışı FETÖ/PDY terör örgütü üyelerine yönelik olup Türk Ceza Yasası’nın 314/2 maddesi kapsamında yürütülmektedir” bilgisi verildi. Söz konusu madde ile örgüt üyelerine beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verileceği hükme bağlanıyor. ‘Ortaya çıkarın, yakalatın’ Etkin pişmanlık uygulamasının anlatıldığı yazılarda, “Örgütten ayrılarak nele imza karşılığı duyurulan yazılarda, “Pişmanlık duyan vatandaşlarımızın verecekleri samimi ifadelerin bu örgütün çökertilmesini sağlayacağı fayda açıktır” ifadeleri kullanıldı. Yazılarda, etkin pişmanlıktan faydalanan kamu personeli hakkında örgüt kurmak ve yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan cezalandırılmayacağı anımsatıldı. İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre, 15 Temmuz darbe girişimini ardından 70 bin 50 kişi hakkında idari işlem başlatıldı, 58 bin 862 kişi gözaltına alındı, gözaltına alınanların 31 bin 48’i tutuklandı. OHAL’in ikinci döneminde hükümet, FETÖ ile ilişkisi tespit edilemeyen kamu personeli için harekete geçti. Cumhuriyet savcılıkları, FETÖ ile ilişkili kamu personelinin Türk Ceza Yasası’nın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabileceğine ilişkin bilgilendirme yazılar yazdı. Savcılık bilgilendirmeleri valiliklerde kurulan OHAL büroları aracılığı ile askeri birlikler dahil tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gönderildi. Örneğin Muş OHAL bürosundan gönderilen ve “Etkin pişmanlık hükmünden faydalanmak isteyen personelin 7 gün içinde Cumhuriyet Başsavcılığı’na ya da kolluk kuvvetine bizzat başvurulması gerektiğinin” ifade edildiği yazının tüm kamu personeline imza karşılığı verilmesi istendi. OHAL büroları üzerinden gönderilen savcılık yazılarında darbe girişimine ilişkin soruşturmaların “iki ana hat üzerinden yürütüldüğü” belirtildi. Yazılarda, “FETÖ/PDY örgütünün 1516 Temmuz tarihindeki eylemleri, örgüt üyelerinin aralarındaki birliktelik, örgüt ya pişmanlık duyan vatandaşlarımız, verdikleri bilgiler çerçevesinde pişmanlık duyduklarını göstererek örgüt mensuplarının ortaya çıkarılmalarını ve yakalanmalarını sağlamaları halinde cezaya hükmolunmayacaktır” ifadeleri kullanıldı. Yazılarda, etkin pişmanlık düzenlemesi ile “Suç işlemeyi önlemenin, mensup olduğu yasadışı örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olanların ve işlediği suçtan pişmanlık duyanların cezalandırılmayarak yeniden topluma kazandırılmasının” amaçlandığı belirtildi. l ANKARA ANKARA İSTANBUL Emniyet’ten şafak baskını: 17 gözaltı OHAL’in ikinci dönemine yasaklarla başlayan başkent, dün de muhalif operasyonu ile sarsıldı. Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi polisleri, dün sabah saatlerinde ellerindeki KCK’den IŞİD’e kadar uzanan “kokteyl terör örgütü” listesiyle çok sayıda HDP ve DBP üye ve yöneticisi ile sendika ve demokratik kitle örgütü temsilcisinin evine baskın düzenleyerek 17 kişiyi gözaltına aldı. Operasyon kapsamında HDP MYK üyesi Atiye Eren, HDP PM üyesi Bülent Durukan, TUHADFED (Tutuklu Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu) Başkanı Havva Özcan, Ankara Demokratik Alevi Derneği (ADAD) Yöneticisi Sevgi Kişin Sazan, Rojava Derneği Ankara Şubesi Eş Başkanı Arif Yıldız, HDP Genel Merkez çalışanı Fahri Yalçın, HDP Ankara İl yöneticileri Göğercin Aras ve Yıldız Bahçeci, DBP Ankara İl Yöneticisi Adil Başkara, DBP Yenimahalle İlçe Eş Başkanı Kadriye Ozgan, BES Ankara Şube Kadın Sekreteri Deniz Akıl, Eğitim Sen 2 No’lu Şube Sekreteri Mazlum Bircan, HDP ve DBP üyeleri Şerif Oti, Nihat İldan, Hüseyin Gevher, Barış Boyraz’ın gözaltına alındığı öğrenildi. İstanbul’da baskınlar İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ekipleri, Sultangazi’de PKK’nin gençlik yapılanmasına yönelik propaganda yapan, sokak eylemlerini yöneten ve yönlendirdiği iddia edilen 9 şüpheliyi belirledi. Operasyonda, Çevik Kuvvet ve Özel Harekât ekiplerinin desteğiyle Sultangazi’de belirlenen adreslere eşzamanlı baskın yaparak 9 kişiyi gözaltına aldı. Adreslerde yapılan aramalarda, 1 tabanca ile 102 mermi, örgütsel doküman ve dijital malzemeler ele geçirildi. Bolu’da da HDP İl Eşbaşkanı Özgür Günaydın önceki akşam saatlerinde evine yapılan baskın sonrası gözaltına alındı. Memura ya iade ya ihraç! Açığa alınan memurların açığa alma işlemlerinde 3 aylık süre dolmaya başladı MUSTAFA ÇAKIR Diyarbakır’da KHK ile açığa alınan öğretmenlerin 24 Eylül’de yaptığı eyleme polis müdahale etmişti. Yılmaz’dan ‘ay sonu’ sözü EğitimSen, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından açığa alınan öğretmenlerin durumunu görüşmek üzere önceki gün Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ile bir araya geldi. Geçen hafta 2 bin 400 öğretmenin daha açığa alındığını, ByLock yazılımını kullandıkları gerekçesiyle yapılan işleme 25 üyeleri nin dahil edildiğini söyleyen EğitimSen Genel Başkanı Kamuran Karaca, “Bu isimlerin birileri tarafından kasıtlı olarak listeye eklendiğini” söyledi. Karaca, Bakan İsmet Yılmaz’ın “Listeler tekrar inceleniyor. Çalışmalar sürüyor. Bu ayın sonuna kadar mağduriyetler giderilecek” dediğini aktardı. Aslı Erdoğan’a büyük destek Viyana’da, Avusturya Parlamentosu’nda, arala vatuvarı ve Paris Siyasal Çalışmalar Enstitüsü mezunu Fran rında Yeşiller Partisi’nden Alev sız müzikolog Sylvie Pébrier Korun’un da bulunduğu 4 ka “Mucizevi Mandarin”in Fransız dın milletvekili Türkiye’de tutuk casını, Bulgar florist ve desina lu bulunan yazar Aslı Erdoğan’ın tör Joana Tomova da “Hayatın Almancaya çevrilen 4 kitabın Sessizliğinde”nin Bulgarcasını, dan birer bölüm okudu. As Alman oyuncu Berrin Lenz de lı Erdoğan’a destek mahiyetin Aslı Erdoğan “Mucizevi Mandarin”in Alman de yapılan okuma eylemi bir yan casını okuyarak kampanyaya dan da videoya çekildi. Bu çekimler As katılmıştı. Kampanya için yapılan çağrıda lı Erdoğan serbest kalana dek devam ede “Siz de Aslı’nın seçtiğiniz bir kitabından cek olan “Aslı Erdoğan Okuyorum” kam biriki paragraf okuyarak ses verip sesi panyasına eklenmek üzere FilmMor ve çoğaltabilirsiniz. Yapmanız gereken sade Uçan Süpürge’ye gönderildi. Avrupa’da ce Aslı’nın bir kitabını elinize alıp kamera bu kampanya için yapılan ilk okumalar nın karşısına geçmek ve bu kitaptan seç bunlar değil. Daha önce de Paris Konser tiğiniz biriki paragrafı okumak” denildi. Darbe girişiminin ardından kamu görevlilerine yönelik başlatılan açığa alma işlemlerinde 3 aylık süreler doluyor. “Disiplin kovuşturması” kapsamında açığa alınan memurlar hakkında herhangi bir karar verilmediği takdirde Devlet Memurları Yasası gereğince görevlerine iade edilmeleri gerekiyor. Bu kapsamda 3 bin 400 öğretmenin görevine iade edilme işlemlerinin başladığı bildirildi. Darbe girişiminin ardından kamuda yaklaşık 80 bin memur açığa alındı. Bu memurların bir bölümü ihraç edildi. Açığa alınan ancak haklarında herhangi bir işlem yapılmayan memurların, bir süre sonra görevlerine iade edilmeleri gerekiyor. Bu süre “disiplin kovuşturmalarında” 3 ay. Çünkü Devlet Memurları Yasası’nın görevden uzaklaştırmalarla ilgili “süre” başlıklı 145. maddesinde şöyle deniliyor: “Görevden uzaklaştırma; bir disiplin kovuşturması icabından olduğu takdirde en çok 3 ay devam edebilir. Bu süre sonunda hakkında bir karar verilmediği takdirde memur görevine başlatılır. Bir ceza kovuşturması icabından olduğu takdirde görevinden uzaklaştırmaya yetkili amir (Müfettişlerin görevinden uzaklaştırdıkları memurlar hakkında atamaya yetkili amir) ilgilinin durumunu her iki ayda bir inceleyerek görevine dönüp dönmemesi hakkında bir karar verir ve ilgiliye de yazı ile tebliğ eder.” Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk da, açığa almalarda sürenin dolduğunu belirterek, bu süre uzatılmadan göreve iadelerin sağlanmasını, sürecek soruşturmaların da görevde devam etmesini istedi. Canikli: Yeni KHK gelecek Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, yeni bir KHK hazırlandığını söyledi. Canikli, yeni KHK’nin, FETÖ kapsamında ihraç edilecekler, görevden alınan personelden görevine iade edilecekler ile kapatılan bazı kurumlardan açılacakların listesini de içereceğini söyledi l ANKARA Kapıyı Çalmıyor Tekmeliyor Politikanın iniş çıkışlı dünyası, geçici karamsarlıklar ya da umutlar yaratabiliyor. Örneğin 7 Haziran seçimleri, Gezi hareketi, onun sürekliliği konusundaki belirtiler umutları artırırken 1 Kasım, karamsarlığı zirveye çıkardı. Bölgemizdeki savaşla ilgili gelişmeler, genel olarak küresel çaptaki kriz, bağlı olarak muhafazakârlaşma, Cemaat’in kanlı darbe girişimi ufkun daha da kararmasına yol açtı. Politikadaki değişimlerin hızı, zaman zaman kalıcı olanla geçici olan arasındaki geçişkenliği görmemizi zorlaştırıyor. Soru açıktır; AKP iktidarı günün birinde sona erdiğinde, ki tarih hiçbir siyasi partiye sonsuz bir ömür vaat etmiyor, geride kalan ideolojik tortu ne olacak? HHH Bu soruya vereceğimiz yanıtlar, hem güncel hedefleri belirginleştirecek hem de kalıcı tehlikenin ne olduğunu anlamamızı kolaylaştıracaktır. Hep söylediğimiz gibi AKP’nin 14 yıllık iktidarı, rejimin zamana yayılarak değiştirilmesi planının aksamadan yürütüldüğünü, başarılarının ufak kırılmalar bir yana neredeyse mutlak olduğunu gösteriyor. Bu gidişin kaçınılmaz olarak politik sona yaklaştığını gösteren belirtiler de yok değil. Dış politikadaki savrukluk, gerçeklere dayanmayan, kendi hamasetine hayran strateji ve taktikler, içeride politikayı sürdürülebilir kılmak için başvurulan baskı yöntemleri politik sonun yaklaşmakta olduğunun işaretleri sayılabilir. HHH Ama bu kalıcı olanı ortadan kaldırmayacaktır. Onun etkisinin giderilmesi, politikayı besleyen ideolojik zeminin izlerinin silinmesi kolay olmayacaktır. Bu tehlikenin önlenebilmesi demeyeceğim, çünkü epeyce geç kalınmıştır, geriletilebilmesi için hızlı hareket edilmesi, özellikle laiklik, laik eğitim konusundaki saldırının yerinde karşılanabilmesi gerekiyor. Öğrencilerin, ana babaların şu ünlü “proje okullar” projesine karşı demokratik direnişi sonuç alınabileceği umudu yaratıyor. Önemlidir; çünkü kalıcı olan hasar buralardan, tüm eğitimin imam hatipleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. HHH Bir başka önemli kalıcı hasar kaynağı ise akademinin, üniversitenin medreseleştirilmesidir. Akademi hızla ilkelleşiyor. Üniversite anlayışına sadık, araştırmaya, tartışmaya, disiplinlerin öğrenilmesine, öğretilmesine ağırlık veren akademisyenlerin birer birer tasfiye edilmesi, cihatçı ümmilerin, gericiliğin egemenliğini güçlendiriyor. Muhalefet partileri ise, MHP’den söz etmiyoruz kuşkusuz, büyük olasılıkla bu gelişmeyi “kolayca giderilebilir hasarlar” kategorisinde görüyor olmalılar, pek ciddiye almıyorlar. HHH Bir diğer tehlike ise, ne kadar üzücü, akademide Heideggerlerin sayısının hızla artmasıdır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında, 1916’ta, karısına yazdığı daha o günlerde eğilimlerini belli eden mektupta “Alman ırkının zirveye çıkması için yeterli içsel kuvveti bulması gerektiğini” yazan Heidegger (aktaran Taner Timur; Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi; s.392; Yordam Kitap) daha sonra bu kuvveti pek çok benzeri ile birlikte Nazi partisinde buldu. Güçlü felsefi temele sahip Alman akademisi savaş sonrası kısa sayılabilecek bir sürede kendini topladı. Bunun nedeni Hegel’den Feuerbach’a, Marx’a uzanan sağlamlık, toplumda kök salmış derinliktir. Ama bizim böyle bir şansımız ne yazık ki yok. Varolan birikimimiz ise, ömrü konusunda ne kadar iyimser olursak olalım, iktidar partisi tarafından yok ediliyor. Kısacası; tehlike kapıyı çalmıyor, tekmeliyor... 16Ağustos günü “geçici kapatma ka rarı” gerekçesiyle yüzler ce polis tarafından bası lan Özgür Gündem gaze tesinin çalışanları ile bir likte gözaltına alınmıştı gazetenin Sorumlu Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya ve 10 günlük Genel ABayşşleangıç Yayın Yönetmeni Bilir Ka ya. Ama onlar arkadaşlarından farklı ola rak ayrı bir minibüse bindirilmişlerdi. Mi nibüste ters kelepçeyle yere yatırılarak sa atlerce işkence görmüşlerdi. Gözaltınday ken “Musa Anter gibi katledilmekle”, “asit kuyularına atılmakla” tehdit edilmişlerdi. İnan Kızılkaya, Özgür Gündem’le dayanış mak için nöbetçi genel yayın yönetmenli ği yapan isimlere açılan davaların duruş malarında anlatmıştı gözaltına alındıkla rı sırada yaşadıklarını. Ama bu durum 6 Inan Kızılkaya’dan mektup var gün sonra “örgüt üyesi ve propagandası” iddiasıyla tutuklanmalarının ardından da sürmüştü. Öyle ki duruşmalar için Silivri Cezaevi’nden Çağlayan Adliyesi’ne getirilişi sırasında yaşadıkları nedeniyle 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden güvenli şekilde duruşmaya getirilmesini istiyordu: “Gelmek benim için işkenceye dönüşüyor. Küfür, hakaret olmadan getirilmek istiyorum, çünkü bunlar sürekli oluyor.” İnan Kızılkaya, 6 Ekim günü duruşmada bunları anlatırken birlikte yargılandığı nöbetçi genel yayın yönetmenlerinden Fehim Işık’a “Cumhuriyet’ten Ayşe Yıldırım ve Evrensel’den Fatih Polat’a cezaevinde yaşadıklarımızı anlatan bir mektup gönderdim” diyordu. O mektup bana ulaşabildi. Ama Fatih Polat’a bir türlü ulaşmadı. Gözaltına alınmalarının anlatımıyla baş layan mektupta 26 Ağustos’tan beri kaldıkları Silivri 9 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yaşadıklarını özetliyor: “Cezaevinden ziyade özel bir kampa getirildiğimizi anladım. Akabinde zorla çıplak aramaya tabi tutuldum. İnsan onurunun çiğnendiği bu iğrenç uygulama adeta işkenceye çevrilerek uygulandı” diyor ve soruyor: “Hangi insan bu muameleyi hak eder ki?” Cezaevinde 12 Eylül darbe dönemini aratmayan uygulamaların bazılarını ise şöyle anlatıyor mektubunda: “Avukatlarımız her zaman görüşümüze gelemiyor. Oysa tutukluların avukat görüş hakkı sınırsızdır. 4 Ailemiz ve avukat görüşlerine çıkarıldığımızda tacize varan üst araması ve ayakkabı çıkarması yapılıyor. Sonra da gardiyanlar ‘Ayakkabını yere vur, çırp ve giy’ komutuyla esir bir asker muamelesi yapıyor. İtiraz ettiğimizde kollarımıza giriliyor ve zorla yaptırılmaya çalışılıyor. 4 Yine görüşe gidiş ve gelişlerde ‘Duvar dibinde yürü, sağa sola bakma’ komutu veriliyor. 4 Sabah ve akşam sayımlarında ayakta sayım dayatılıyor. 4 40 gündür sadece 3 kitap kütüphaneden verildi ben ve Bilir Kaya’ya. 4 40 gündür 1’er mektubumuz verildi. 4 Mektup gönderme hakkımız OHAL gerekçesiyle yasak deniliyor. (Bu mektup size ulaşır mı bilemiyorum!) 4 Cumhuriyet, Evrensel, Birgün gazeteleri gerekçesiz verilmiyor. 4 Televizyon hakkımız hep öteleniyor. 4 Aldığımız radyo sadece havuz kanallarını çekiyor. 4 Sohbet hakkımız yok. 4 Ortak spor faaliyetleri yasak. 4 Suç duyurularımızdan sonuç alamıyoruz. 4 Sevk talebimiz dikkate alınmıyor. 4 Bir gazeteci olarak dış dünya ile irtibatımız çok sınırlı.” İnan Kızılkaya’nın dediği gibi “15 Temmuz darbe girişiminin atlatılmasıyla demokrasinin geliştirileceğini beklerken basın üzerinde tarihte görülmemiş bir cadı avı başlatıldı. Gazeteciliğin kendisi suç haline getirildi. İktidar kendisini kim eleştiriyorsa onu etkisiz hale getirmek için her türlü baskı aracını kullanmaktan geri durmuyor”. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear