26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 1 Ekim 2016 2 haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ Pazarda Vergailsıknöısdykılkaelcayırenınnaı ‘BItpazarı’nauçurum Pazaryerinde bir yanda bir işsiz genç, ikinci el kitaplarını 10 liraya satarken arka tezgâhında bir antikacı 600 lira değerindeki saati müşterilerine pazarlamaya çalışıyor. Pazar kendi içinde birçok ses ve görüşü barındırıyor. Bir yandan küçük esnaf bu pazarın kültürel bir etkinlik olduğunu belirterek adına “Bitpazarı” diyor, diğer taraf ise “Antika pazarı” diye ifade ediyor. Feriköy Bitpazarı esnafı ‘Nefes almaya da vergi vergi yağacakozaman’diyor Şişli Feriköy’deki ünlü “Bitpazarı” esnafı vergi kıskacında. Es naf, bugünlerde sadece Maliye Bakanlığı’nın bu yıl içerisinde pazarı vergilen dirme zorunlu luğunu konuşu yor. Küçük es naf “Ne kazanı HAZAL OCAK yoruz ki, ne verelim? Bu vergilendirme bizi bitirir. Pazarı yok eder. Her esnafa ay nı vergilendirme olmaz. Eşitlik istiyoruz” diyor. Biz de Feriköy Bitpazarı’nda bir gün geçirdik. İkinci bahar gibi.. Kentsel dönüşümün merkezi haline gelen Şişli Feriköy’ün arka sokaklarında ilerliyoruz. Biraz yürüdükten sonra gökdelenler arasında otopark alt katında, halk arasında bilinen adıyla “Feriköy bitpazarı” göze çarpıyor. 2010’da başlayan pazar kısa sürede ünleniyor. Pazara girerken kalabalık gözümüze çarpıyor. Her yaştan, her duygudan insanlar tezgâhları inceliyor. Tezgâhlar kitaptan fotoğraf makinesine, çakmaktan sigara paketi koleksiyonuna kadar geniş bir yelpazeye sahip. Pazarda satılan eşyalar birçok ailede görevini tamamlayarak bu pazara ulaşıyor. İkinci baharını yaşayan eşyalar çöpe gitmiyor, tezgâhlarda tüm yaşanmışlıklarıyla yeni ailelerini bekliyor. 24 saatlik mücadele Pazardaki uçurum sadece isimle ve satışla bitmiş değil. Pazar esnafı yerleri için 1 yıl önceden belediye düşük ücretler ödeyerek masa kiralıyor ve bir yıl kullanıyor. Asıl mücadele geceden başlıyor. Yerleri olmayan çok sayıda esnaf gece pazaryerine giderek o hafta gelemeyecek esnafın yerini alıyor. Sadece pazar günleri açık olan pazarda erken gelen daha fazla eşyayı inceleyebiliyor. Mola vermek isterse pazarın hemen yanında çay ocağı ve gözlemeciler bulunuyor. ‘Bizi yok eder’ Pazar esnafı bugünlerde “Maliye Bakanlığı’nın pazar esnafını gelir vergisi mükellefi yapacağını” konuşuyor. Küçük esnaf “Vergilendirme bizi yok eder, burada küçük esnaf kalmaz” diyor. Pazarda ilk konuştuğumuz 49 yaşındaki Haluk Gülay. Unkapanı’nda bir bekâr odasında kalan Gülay kendi yaptığı lambaları ve çeşitli eşyaları satıyor. Cumartesi gecesi akşam 20.00’de yer bulmak için gelen Gülay 24 saat uykusuz bir şekilde çalışıyor. Bir de emekli olamamaktan yakınan Gülay şöyle konuşuyor: “2 yıl önce emekli olmam gerekiyordu. 15 bin lira borcum olduğunu söylediler. Ödeyemedim. Haftada bir gün tezgâh açıyorum. Başka bir pazara da gidemiyorum. Belimde fıtık, boynumda fıtık var. Farklı bir iş de Can erok ‘Rezidans projesi mi?’ Pazarda gezerken ismini vermek istemeyen bir esnaf geliyor yanımıza. Pazar yerinin üzerine rezidans projesi düşünüldüğünü söyleyen esnaf “Bizi de en alt kısma yerleştirmişler. Tutunamayız’ diyor. Pazardan ayrılırken aklımızda tek bir soru kalıyor: “Pazar yerinde küçük esnaf varlığını koruyabilecek mi yoksa burada bir lüks proje mi yükselecek?” yapamıyorum. Bu iş bana, ekmek kapısı. Bir de vergilendirmeye girersem mecburen üzerimde baskı olacak. Ben sıcak bakmıyorum. Saat 13.20’yi geçiyor, daha siftah yok. Tahta başına yıllık 50 lira alıyorlar. Yerinizi önceden alabiliyorsunuz. Tek tahtası olan da, 10 tahtası olan da aynı parayı ödeyecek. Şimdi benim kazandığımla 10 tahta alan esnafınkisi bir değil ki. Ne olacak bilemiyorum. Vergilendirme olayı birçok insanın canını yakacak. Bir kuruş para kazanmadım daha. Masrafım 110 lirayı buldu 1 günde. Gün geliyor kiramı ödeyemiyorum ben nasıl vergilendirmeye gireyim. Devlet bana ne verdi ne alacak?” ‘Turizm bitince geldik’ Gülay’ın yanından ayrılıp yürüyoruz. Etrafımız renkli renkli tezgâhlarla dolu. Tüm eşyaların anlatacak bir hikâyesi var. Gaz lambaları satan bir tezgâha yanaşıyoruz. 40 yaşındaki Cem Bolsun bize 4 dil bildiğini ve 10 yıldır rehberlik yaptığını anlatıyor. “Turizm bitince buraya geldik” diyen Bolsun, 2 aydır bu işi yapıyor. Bolsun “Evimize de yakın bir pazar. Zaman zaman da gezdiğimiz bildiğimiz bir yerdi. Turizmden dolayı da antikalara merakımız vardı. 2015 sonlarından itibaren turizm bitti. 2016’da artık neredeyse tamamen kepenk kapattık. Alternatif iş arayışlarındayız. Hâlâ da birçok meslektaşımız alternatif işler arıyor. Biz de bu alana girdik. Sevdiğimiz ilgi duyduğumuz şeyler” diyor. Eşyaların hikâyeleri Eşyaların hikâyesi olduğundan bahseden Bolsun eline antika bir gaz lambası alarak başlıyor anlatmaya: “Burası insan hayatının bir aynası. Bu gaz lambası bir asil ailenin evinde çok değer verilerek alınmış. Sonra vefat ettiler, çocuklarına kaldı. Belki kıymetini bilmediler. Onlar bunu elden çıkardılar. Bu obje değerini bilmeyen birilerinin eline geçti ve hurdacı ya gitti veya bir tezgâha düştü. Sonra bunun değerini anlayan birileri tarafından binlerce eşya arasında seçildi. Tekrar değer buldu. Hurdaların arasından bir tezgâha geldi. Tezgâhtan belki birinin dükkânına gidecek. Belki bir asil ailenin evine gidecek ve tekrar yerini bulacak. Biz bunun hikâyesini dinliyoruz.” ‘Vergi bizi bitirir’ 30 yıl turizm sektöründe çalışmış 53 yaşındaki Banu Aktaç da turizm bitince buraya gelmiş. Vergilendirme haberini tepkiyle karşılıyor. Aktaç “Belli dönemlerde çalışan esnaf vergiden muaftır. Ancak belli bir paranın üzerini kazanırsa vergiye tabi tutulur ama bunu uygulamıyorlar. Ödeyeceğimiz vergi bizi bitirir. Bizi cezbeden bir iş. Böyle devam ettirmeyi düşünüyoruz. O yüzden yok edilmesin. Bizim gibi küçük esnaf da durabilsin” ifadelerini kullanıyor. Siz de bir pazar günü ya da yarın Feriköy’e gidip kim haklı kim haksız yerinde görün. B‘EMKULAERFİKYEENT.’.. Gaz lambası tezgâhının ardından oyuncak satan 40 yaşındaki Kaan Akıncı ile tanıyoruz. Akıncı vergilendirme duyumundan çok dertli: “Ben geçen seneye kadar özel şofördüm. Bu iş için işimi bıraktım. Yurtdışına da yolluyorum. Evimde de koleksiyon oyuncaklar var, onları satıyorum. Evliyim, 2 buçuk yaşında ikizlerim var. Vergilendirme bizi olumsuz etkileyecek. Bu kültürel bir etkinlik olduğu için, vergi muafiyeti olması gerek. Vergilendirme geldiğinde burayı yok eder. Birtakım bir şeyin halledilmesi lazım. Ben halkım herkesi eleştiririm. Kötü bir şey değil. Şuradan ekmek yiyen bir sürü insan var. Her şeye de vergi vergi. Nefes almaya da vergi o zaman.” çal‘Kışeyıyioflreuz’ 60yaşındaki soyadını söylemeyen Serdal Bey 3 aydır burada. Uzmanlık alanı şamdanlar. Onların dışında başka eşyalar da satıyor. Serdal Bey, “Burası bizim için bir kültürel etkinlik. Biz bu kültürel etkinlik için şunu yapıyoruz mesela. 16, 17 yaşındaki kızlar, yeni nesil gençler geliyor. Onlara eski anneannelerimizden kalma kahve değirmenini anlatıyoruz. Buranın o bazda ciddi bir ağırlığı var. Biz bundan da keyif alıyoruz. Burada yaşanmışlık ve hatıralar var. Bu lamba oturup konuşsa, belki burada oturur ağlarsınız. Buradaki esnafın çoğu günde 500, 600 lira kazanmıyor. Vergilendirme mevzusu ise bana göre komik bir şey. Ben ayda 4 defa buraya geliyorum. Evdeki eskilerimi satıyorum. Hurdacıya bunu satarken vergiye giriyor mu” diye soruyor. ‘Eşitlik istiyoruz’ Sohbetimizin ardından müşteriler geliyor. Özellikle çocuklar tezgâhın müdavimi. Akıncı’nın ardından kitap satan 37 yaşındaki Umut Barış Uçan’a yöneliyoruz. Uçan eşitlik istediğini belirterek şöyle konuşuyor: “Burda tezgâh açan ciddi mülkiyet sahibi esnaflar, antikacılar var. Bizim gibi işsiz ama haftada bir gün meşgale olarak görenler de var. Pazarcılıkla kendini döndürenler de var. Bana etik gelmiyor. Kamu hizmeti de olmalı. Esnaftan tabii ki vergi levhası istenebilir. Haftanın 6 gü nü de bu işten ekmek yiyorlar. İşsizlere olanak tanınacaksa, bu semtin işsizine, öğrencilere bila bedel sabit olmayan her hafta perderpey kayan masaların dağıtılması gerek. Ben gibi haftada 100, 150 lira kazanıp kazanamayacağı belli olmayan adamdan yüksek oranda vergi alması ile bir antika tezgâhındaki malların toplamı 10 bin, ondan alması aynı şey mi? Vergilendirmeye tabi tutunca aylık masraflar katlanacak.” g‘UUeyçgmuelasimzaoyra’rylobaeçtlalnaklaeüonmtişrymsdaknıaspüyiigsertdaokemaeeytırtğdyççlaeçueeeııoianmndnzğnnunğ.ıabedeay’dİubısrininsegrranemtitisuhnayallieunikilnairornazğdaattrmgi“pecfuiı.zkvnâaırnoaoaedehhpslcrkradklaaı”amınanlyuzrvıoyıaaaeğneeplıratkuşygradhlgnıyazöiaasiauakrrea Olimpiyat, 22 bin aileyi evinden etti Ekonomik ve siyasi krizlerle çalkalanan Brezilya’da Rio Olimpiyatları’na hazırlık sürecinde yaşanan hak ihlalleri gün yüzüne çıktı. ‘Terre des Hommes’ isimli insan hakları kuruluşunun raporu, olimpiyat ve paralimpik oyunlarının ülkede yarattığı insani tahribatı belgelerle gözler önüne serdi. Kuruluşun hazırladığı rapora göre, 2016’da oyunlara ev sahipliği yapacağı kesinleştikten sonra geçen 7 yıllık süreçte, Rio’daki yaklaşık 22 bin ailenin evlerinden tahliye edildiği, bu tahliyelerden de en çok çocukların etkilendiği belirtildi. Ayrıca raporda yaşam alanlarını terk etmemek için direnen yerel halkın da orantısız devlet şiddetine maruz kaldığı görülüyor. Kuruluş yayımladığı raporunun son bölümünde, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne de çağrıda bulunularak, olimpiyat oyunları için adaylık sürecinde insan hakları kriterinin de göz önünde bulundurulması ve ev sahibi şehirlerin daha sıkı denetlenmesi gerektiği vurguladı. l Spor Servisi En güzel yemeği onlar yaptı Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, down sendromlu yarışmacılarla tek tek ilgilendi. CAN HACIOĞLU Eskişehir’in Tepebaşı Belediyesi’nin bu yıl onuncusunu düzenlediği Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu’nda down sendromlu çocukların katıldığı bir yemek yarışması düzenlendi. Türkiye Aşçılar Federasyonu’na bağlı Eskişehir Aşçılar Derneği ve Tepebaşı Belediyesi’nin ortak düzenlediği yemek yarışmasında, Tepebaşı Belediyesi bünyesinde aşçı yardımcılığı eğitimi alan, Gökkuşağı Kafe’de çalışan 20 down sendromlu genç, Eskişehirli 20 şef ile beraber yemek yaptı. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ve Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkanı Zeki Açıköz’ün de katılımlarıyla gerçekleşen yemek yarışmasında, birbirinden lezzetli 20 yemek yapıldı. Yarışma jürisi, yarışmaya katılan tüm down sendromlu çocukları birinci ilan etti. Down sendromlu çocuklara çeşitli hediyeler verildi. l ESKİŞEHİR Gümüşçülüğe kadın eli değdi Van’da sadece iki adet savat atölyesi kaldı. Van Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Daire Başkanlığı bünyesinde faaliyet yürüten Kadın Yaşam Merkezi’nde kadınlar için tekstil, kilim, seramik, el sanatları ve resim atölyelerinin yanı sıra son olarak da gümüş atölyesi açıldı. Savat gümüşçülüğü ustası Sadullah Özmen, Savat gümüşçülüğünün 100 yıl öncesine kadar Van’da yaşayan Ermeniler tarafından yapılan bir zanaat olduğunu ve günümüzde Türkiye’de sadece iki atölyede bu zanaatın sürdürüldüğünü söyledi. Savat kursuna 5 kadın kursiyerle başladıklarını anlatan Özmen, “Kurs kapsamında kadınlar gümüş işlemeciliği ile savat sanatını tekrardan gün yüzüne çıkarmaya başlayacak. Savat sanatı dünya mirası için de çok önemli bir yer teşkil ediyor. Bu sanatın unutulmaması gerekiyor. Buna da sahip çıkacak yine kadınlardır” dedi. l YUSUF ZİYA CANSEVER/VAN C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear