20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 15 Eylül 2015 yorum TASARIM: BETÜL BERİŞE 18 Özgen Acar ış politika iç politikadan da heyecan vericidir. Hele dış politikayı iç politika için yapanlar için bu heyecan daha da katmerlenir. Bu yüzden de dış politika maskesi arkasında yürütülen iç politika, şarlatan siyasetçiler bakımndan “dini siyasete alet etmekten” de daha derin ve daha yaygın bir etkinliktir. Nadir de olsa dini ve dış politikayı birbiri ile harmanlayanlar da çıkar. Bunlar hem ülkelerinin hem de dünyanın başını belaya sokarlar. Eblehçe bir fetih iması ile komşu ülkenin camilerinde cuma namazı kılma gevezeliğinin sonu milyonlarca insanın ülkelerinden dışarıya savrulmasına, binlercesinin ölmesine yol açmıştır. Stratejik derinliğin sığ sularında boğulmamanın bazı koşullar vardır. Siyasal, toplumsal ve ekonomik ortamın sağlamlığı baş koşuldur. Bu koşulu sağlayan da ülkenin üzerine oturduğu dört sütuna bağlıdır: Maliye, Askeriye, Dahiliye, Hariciye... Bunlardan birisinin oynaması ötekilerine, özellikle de hariciye üzerine binecek yükü ağırlaştırır. Maliyenin zayıflığı dahiliyeye, iç toplumsal düzene yansır. (Faturasını da önce polis ve asker her geçen gün daha fazla “şehit” vererek öder.) Görevden ayrılan (uzaklaşanuzaklaştırılan?) Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in üstü örtülü itiraf ettiği üzere, ülke maliyesi kritik bir sürece doğru seyrediyor. Ekonomi, uyuşturucu bağımlılığından beter bir “taze döviz girdileri”nin ve “borcu borçla ödeme alışkanlığı”nın tutsağı olmuş durumda. HHH Askeriye ile hariciye farklı araçlara sahip olsa bile birbirine bağımlılıkları su götürmez. Askeriyesi güçsüz bir ülkenin hariciyesi başarılı olamaz. AB giderek sağlamlaştırdığı Avro’suyla, ABD’ye zaman zaman kafa tutabiliyor... Ama AB askeriyeden yoksun olduğu için, yine de son sözü ABD söylemekte. AB’nin bir dönem sıkıca yapıştığı (AGSP) yani Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’nın nedeni budur. Dahiliyesini, güçlü bir maliyeye dayandıran, hariciyesini askeriye ile en iyi takviye eden hangi ülke ise onun dediği olur. Maliyesinin kasaları boş, dahiliyesi yokluk ve yoksulluk içinde bir ülkenin hariciyesi, eğer askerinin süngüsü de düşükse ancak ve ancak “kör diplomatik bir faaliyet”ten ibaret kalır. HHH Avrupa Birliği biraz da ABD etkisiyle Türkiye’ye karşı yıllardır “ne seninle ne de sensiz” siyaseti uyguluyor. Uzun ince, çukurlu ve dikenli AB yolumuz, ülkemiz üzerinden Avrupa’ya doğru akan “Suriyeli sığınmacı seli” yüzünden, belki birkaç on yıl daha sekteye uğrayacaktır. HHH 2000’lerin başında NATO dünyadaki en tehlikeli kriz bölgelerini belirlemişti. 19 kriz bölgesinden 18’i sınırlarımızı çevreliyordu. NATO’nun öngörüsü doğru çıktı. Çünkü, dış politika dört sütun üzerinde yükselir. Ve üzerine oturduğu zemin çok önemlidir. O zemin ülkenin coğrafyasıdır. Napolyon’un üç yüz yıl önceki tanımı hâlâ geçerliliğini koruyor: “Coğrafya, ülkelerin ve milletlerin kaderidir!” HHH Ama herhalde, iktidarlar kader olamaz, olmamalı! İktidarlar da kader midir? D ürk siyasal tarihi tekerrür [email protected] ediyor! Anavatan Partisi Genel www.ahmettan.com Başkanı Turgut Özal 1989’da Başbakanlık’tan Cumhurbaşkanlığı’na sıçradı. Anavatan Partisi yok oldu! Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel de 1993’te Cumhurbaşkanlığı’na sıçradı. Adalet Partisi yok oldu! Kavşak Cumartesi günü Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kongresi yapıldı. Merkez Yönetim Kurulu’na tek liste aday oldu. Ahmet Davutoğlu kerhen genel başkanlığa seçildi! Kuzey Kore yönetiminde, liste nasıl tepedeki adamca hazırlanıyorsa, AKP’de de benzeri olay yaşandı. Listeyi Ak Saray hazırlamıştı… Bu olgu AKP içinde yaşanacak bölünmelerin bir işareti olarak kabul edilebilir. Yıllarca “beraber yürüdük bu yollarda” diyen AKP’lilerin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Sultan’ı şu AKP eriyor sözlerle yorumladı: “Kuruluşta bizdik, şimdi ben olduk… Karşımızdaki insanı yarı tanrı haline getirmenin manası yok!” Partinin kurucularından Abdullah Gül kongreye davet edilmemişti. Arınç, bu durum için “Kıytırık davetlerle bu işler olmaz…” deme gereği duydu. Listede Arınç da yoktu. Gül yanlılardan hiç kimse yoktu… Hatta Davutoğlu’nun yakınları bile yoktu. Ali T r a c A n e g Öz Kavşak Babacan, Mehmet Şimşek, Hüseyin Çelik gibi adlar da yoktu! Kimler vardı? Varsa yoksa Sultan’ın gölgesi vardı! Türkiye’de gerçek, dürüst bir siyasal yapılanmanın sürmesi isteniyorsa, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk olaylarının aydınlanması gerekiyor. Ama gel gör ki bu olayları değil aydınlatmak, yasal fezlekeyi TBMM’de önleyen dönemin Adalet Bakanı Bekir Ampulün Bozdağ, genel başkan geleceği yardımcısı seçiliyordu! Sultan’ın “Başdanışmanlığına” atanan ve aylığını devletten alan Binali Yıldırım vardı. Ankara Valisi’ni lojmandan çıkarıp yerine yerleşen, seçilmiş hiçbir unvanı olmadığı halde, hâlâ lojmandan çıkmayan Sultan’ın vefalısı Efkan Ala vardı! Eşbaşbakan Ömer Çelik vardı! 70 kadar üç dönem milletvekili 7 Tarihin Tekerrürü! Haziran seçimine katılamamıştı. Şimdi katılabilecekler. 7 Haziran’da 3 dönem olanlara bir ayrıcalık yapıldı. Onlar da katılacak. Pek çok AKP’li de ilk kez milletvekili olmuştu. Şimdi aralarındaki rekabet partiyi elbette olumsuz etkileyecektir. AKP’nin kurulduğu günden bu yana girdiği seçimlerdeki oy oranları ekli çizelgede görülüyor. AKP gittikçe eriyor. Eridikçe Sultan, yenilen pehlivandan farksız olarak, 400 milletvekili diye tutturuyor, 23 cephede savaş bile açıyor. 7 Haziran’da AKP’ye 6 bin 223 adaylık başvurusu yapılmıştı. Şimdi bu sayı yaklaşık 3 bine düştü. Burada iki umutsuzluk var! AKP’nin düşen oy oranı ve adayların önemli ölçüde değişmeyeceği için küskünlerin varlığıdır. ek yanlı, taraflı düşünüyor olabiliriz. İsterseniz yabancı basına göz atalım… Alman Kölner StadtAnzeiger gazetesi: “Türkler, Cumhurbaşkanlarının iktidar hırsının bedelini ağır ödüyorlar. Erdoğan bütün ülkeyi etkisi altına alabilecek bir yangın riskini beraberinde getiriyor. Böylece Türkiye, kaynayan bir kazana dönecek.” Berliner gazetesi: “Açıkça söylemek gerekir ki NATO ülkesi ve Avrupa Birliği adayı Türkiye, iç savaşın eşiğinde bulunuyor.” Frankfurter Allgemeine gazetesi: “Türkiye’deki gelişmelerle ilgili olarak, PKK’ye karşı bir operasyonla güçlenerek 1 Kasım’da tekrar seçime gitme ve AKP için daha iyi bir sonuç alma hesabı ise şimdiye kadar tutmamış gözüküyor. Türkiye bir savaşın içinde bulunuyor. Kendisi açısından hayal kırıklığı anlamına gelen 7 Haziran seçim sonuçları ile yeni şiddet arasındaki bağı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisi kurdu.” Der Tagesspiegel gazetesi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en azından ortaya çıkan durumun belirli bir bölümünde sorumluluğu olduğunu kabul etmesi gerekiyor.” İngiliz Guardian gazetesi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a muhalif daha fazla gazeteci, ‘terörist’ iddiasıyla tutuklandı. 1 Kasım seçimi öncesi Türkiye’de basın özgürlüğü konusundaki endişeler tekrar gündeme geldi.” Yabancıların Gözüyle! T BİR HAYVAN BİR PROJE Emekli olunca zil takıp oynıcam. ÇINGIRAKLIYILAN haftanın sanat çizelgesi Müzisyene sert nota verilecek! Topus Kapalı zarfla gol teklifi serbest olsun!.. NE GİBİ FİLAN Hem zaman geçiyo diye şikayet eder, hem de saati durunca tamirciye koşar!.. beslenme saati Herif resmen kafayı yedi.. PKK kutuplaşmayı neden istiyor? ktisatta (ve toplumsal olaylarda) her zaman geçerli olan bir kural vardır: “Olumlu ya da olumsuz bütün toplumsal olaylar uzun vadede kendi dışsallıklarını yaratırlar.” Hamamböceklerinin zamanla ilaçlara karşı bağışıklık kazanmaları ve onlarla birlikte yaşamaya başlamaları gibi. Terör örgütleri ve radikal dinciler de başlangıçta şiddeti bir araç olarak kullanıp kanla beslenmeye başlarlar. Zamanla şiddet ve kan olmadan yaşayamaz duruma gelirler. PKK’de olduğu gibi: Başlangıçta “birileri tarafından örgütlenip” terör eylemlerine başlarsınız Yasadışı eylemleriniz örgüte uyuşturucudan silaha, sigaradan altın ve petrol ticaretine kadar çok büyük ekonomik kaynaklar yaratır. Geniş bir kesim bunlardan faydalanmaya başlar. Örgüt zamanla “korsan devlet” gibi bağımsız, her türlü eyleme açık bir büyüklük ve derinlik kazanır. PKK’yi çıkarları için kullanan küresel devletler de artık “onun varlığına alışmışlardır”. Onlar da bu korsan devlet (!) olmadan yapamazlar. Üstelik bu korsan devlet kimi küresel güçlerin de amacında yer alan “Kürdistan projesi” ile özdeşleşmiş ise, terör örgütü artık, “meşru bir korsan devlet gibi (!)” algılanır hale gelir. Orgeneral Akar üç gün önce NATO toplantısında bunu eleştirdi. O zaman Türkiye’nin karşısında artık yalnızca bir terör örgütü yoktur; “örtülü küresel destekçileri de beraberinde yer alırlar”. PKK terör örgütünün son günlerde asker ve polislere karşı toplu saldırı ve katliamlarına Batı, “Şiddete karşıyız, şiddeti ortadan kaldırınız” şeklinde bir açıklama yaptı. Oysa saldıran PKK idi: PKK’yi kınayan bir açıklama yapması gerekirdi. Sanki, “iki tarafa gibi” sunuldu. İ Argodan al haberi ZIBIRTLAMAK: Saçma sapan konuşmak ZİFOS: Aşağılık kimse fiks mönü Balkonda Hepsi Kebabı Asgari Ücretli Keşküllü Fukara 1 Kasım gecesi yaşayacaklarımız CHP, ittifakları ıskalama, pişman olma! ti beğenmeme, bunlar yalnız AKP’ye yarayan, tamamen içi boş sözde muhalefet yöntemleridir. Erdoğan sipariş verebilse, muhaliflerden aynen bu tavrı ister! “Birbirinize laf sokun, beğenmeyin, birleşmeyin, ayrıgayrı durun” der! 15 EYLÜL 2015 SAYI: 32850 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Bu yazı bir çeşit tekrar olacak, bazı kısımlarında. Aday saptama için son gün yaklaşırken başta CHP olmak üzere, tüm muhalif gruplara bir uyarı daha yapmak lazım. Sonundan başlayalım: 1 Kasım günü inşallah seçimler olacak ve oy verme süresi saat 17.00’de bitecek. Ardından yurt çapında olay çıkmamış olması dileğiyle sonuçları beklemeye koyulacağız. Bu arada bu gergin saatler akarken herkesin aklında yalnız rakamlar uçuşacak. Arkadaşlar veya aileler tahmin yarışı yapacaklar. Sonra dedikodular yayılmaya başlayacak. Doğruyanlış, atmalıtutmalı. Kimi psikolojik savaş bindirmesi kokuyor olacak, kimi umut dolu tahminler... Sonra örneğin saat 19.45’te rakamlar düşmeye başlayacak ekranlara. Herkes sonuçlara kilitlenecek. İşte o anda, Türkiye’de dikta rejimine, dönüştürülmüş bir imparatorluk taklidi dayatılmasına karşı çıkan herkes, partili partisiz her muhalif, heyecan içinde AKP’nin çoğunluğu alıp alamadığı, 7 Haziran’a göre gerileme kaydedip kaydetmediği, kaç muhalif partinin parlamentoya yükseldiği gibi sonuçlara odaklanacak. O gece biz muhalifler ya sevineceğiz ya üzüleceğiz. Dönen ekranlarda gözlerimiz dijital sayaçlara dönüşecek, her saniye her yeni bilgide mutluluktan havaya uçacağız ya da kahrolacağız. Çünkü... çünküleri saymama gerek yok, hepsini biliyorsunuz. ğimize biraz daha su serpilmesini isteyenler! CHP’nin bu farklı kesimlerden oy potansiyellerini artırmasından ne zarar gelebilir ki, CHP’ye veya toplumumuza? Lütfen iş işten geçmeden bu konuda gereğini yapın. Yalnız Vatan Partisi değil, Haziran/Gezi Hareketi, tüm yeni isimleriyle TKP, Pamukoğlu ve DSP, herbirinin belirli oranlarda farklı bir platformdan belirli ölçülerde güç ve oylar taşıyacağı kesin. Zaten tek bir oyun bile +1 milletvekili getirebileceğinin defalarca kanıtlandığı bir ülkedeyiz! Her bir grubun, geniş ortak paydada CHP ile buluştuğu da malum. İşte bu nedenlerle ana muhalefet partisine sesleniyorum: Lütfen daha sonra pişman olacağınız kararlar almayın! Bu ittifaklar konusunda tutucu olmayın. O gece gözlerimizin önünden rakamlar resmi geçit yaparken siz de biliyorsunuz ki, yüzde 357 fark, çok şey demektir. İttifakların getirebileceği bu ivme, ana muhalefet partisine ek 3040 milletvekili bile kazandırabilir. Ama bunun çok daha ötesinde, Cumhuriyet ve demokrasi için hayatsuoksijen demektir. Lütfen artık CHP’yi yüzde 2527 bandına takılmış bir parti olarak kalmaktan kurtarın, 30’lu rakamlara taşıyın. Davutoğlu esaret altında! Sayın Kılıçdaroğlu lütfen hata yapmayın İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.08 04.55 05.21 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.37 13.0 7 16.36 06.22 12.51 16.20 06.46 13.14 16.43 Akşam 19.24 19.08 19.29 Yatsı 20.45 20.28 20.47 Bir süredir Türkiye’nin her yerinde, CHP’nin diğer muhalif oluşumlarla dayanışmaya girmesi, ittifak yapması için, gerek bu sütundan, gerek halktan, gerek diğer muhalif odaklardan sesler yükseliyor. Ses sahipleri, o gece biraz daha mutlu olmamızı, yüre Bu ikaz diğer muhalifler için de geçerli! Konumuz yalnız CHP’yi değil, tüm muhalefeti ikaz etmek! Mesela Haziran Hareketi “biz hiçbir partiyi işaret etmiyoruz” diye övünerek ortalarda gezinemez! Çünkü bunu yaparsa, Gezi ruhuna ihanet eder. Neden mi? Çözümsüzlük, par Biz bunları konuşup gündeme getirirken, SarayAKP grubu da harıl harıl “vurkırparçala bu maçı kazan” mantığıyla seçimlere hazırlanıyor. İnsan merak ediyor: Davutoğlu, neden kendini bu durumlara düşürür? Bakanlıksa yaptın. Başbakanlıksa, eh, o sıfatı da kullandın. Değer mi insanın kendine bunları reva görmesine? Şu anda AKP, hiçbir şey saklama ihtiyacı olmadan Saray tarafından yönetildiğini dünyaya açıklamış oldu. Eski dönemin GülGülen ağırlıklı isimleri toptan tasfiye edilip görev damat, danışmanlar ve sadık yakın çevreye verilince, Davutoğlu artık makamında yalnızları oynayan depresif bir konuma itildi. Buradaki en ilginç nokta Saraylı’nın artık kartları açık oynayıp AKP’yi milletin gözü önünde kendi adamlarına bağlama işlerine girişmiş olması. Berat Albayrak yönetime giriyorsa, Bilal niye doğrudan AKP başkanı olmasın ki! Zamanını bekliyor, hepsi bu! Geçen hafta Hürriyet’e saldıran Abdürrahim Boynukalın’ın Saraylı’ya sarf ettiği güzel sözlerle artık bir bakanlık kapmasının muhtemel olduğunu yazmıştım. O da doğru çıktı! İlk adım atıldı ve AKP Kongresi’nde Divan’a seçildi kendileri! Gerçekten merak ediyorum, Davutoğlu sabah uyandığında “Ben kimim, işim ne, yetkim ne, nereye gidiyorum sabah sabah” sorularını kendine soruyor mu? PKK karşıtı PKK’liler! Türkiye’de şiddet ve terörden beslenen sadece PKK değildir; Hürriyet gazetesine (medyaya) saldıran radikal İslamcılar da aynı safta yer alırlar, terör yanlısıdırlar. HDP merkezlerine saldıranlar da şiddetten besleniyorlar. Bu saldırılarla Kürdistan projesine, Türkiye’nin ayrışmasına ve bölünmesine ya katkıda bulunduklarını bilmiyorlar ya da bilerek bunu yapıyorlar. Cumhuriyete ve Türkiye’nin bütünlüğüne karşı olan şeriatçı radikal İslamcıların, kendileri açısından anlaşılır bir yönü olabilir; ama milliyetçi bazı odakların şiddete başvurması anlaşılır gibi değildir. Kutuplaşma ayrışmayı getirir Türkiye’de ve bölgede mezhepçilik yapanlar, Dinciliği çağdaş demokrasinin yerine oturtmak isteyenler, Türkiye’de hukuk düzenini yerle bir edip otoriter (ve faşist) bir yapı oluşturmak isteyenler, “Ya bendensin ya karşımda” tutumu ile toplumsal ve bireysel olaylara yaklaşanlar, Türkiye’de kutuplaşmalar yaratarak son kanlı olayların ortaya çıkmasına neden olmuşlardır. Çağdaş demokratik değerlere karşı çıkan herkes, her kurum, her parti, her politikacı bugünkü kanlı ortama gelinmesine katkıda bulunmuşlardır. Sesini çıkarmadan seyredenler de bunlara dahildir... C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear