25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
OLAYLAR ve GORUSLER 20 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: AYNUR ÇOLAK KÜLTÜR SANAT Perşembe 11 Haziran 2015 Çiftçi milletin geleceği BUKET UZUNER Yazar Bugün Toprak Bayramı. Toprak, yeryüzünün rahmi, temeli ve zemini. Toprak ki; yuva, yurt, vatan, kök, köken, soy ve sop, aile, aidiyettir. T oprak ki, anadır, doğumdur, milyonlarca yıldır hakkını ödemeyen hayırsız evlâdıyız. Toprak ki; tohumdur, bereket ve bolluk, esirgeyen ve koruyandır. Toprak ki; yaşamdır, candır. Odur, canlı olduğunu üç bin yıldır unuttuğumuz, hakkını korumayıp bir mal gibi alıpsattığımız, fethedip mülk edindiğimiz, devredip kiraladığımız, hakkına, bedenine, ruhuna tecavüz ettiğimiz, kazmayla karnını yarıp tekmeyle dövdüğümüz, betonla boğup taşla başını ezdiğimiz... H ‘Oh be!’ Varlık temelimiz Toprak ki; içinde, altında ve üstünde yaşayan envai çeşit canlının varlık temeli. Toprak ki; buğdaydır, ekmektir, tokluk, minnettarlık, barıştır. Nimet ile şükrandır. Devamlılık, gelecek ve umuttur. Toprak, sürdürülebilirlik vaadidir. Dağ, omuz, güven, ova, tarla, yayla, börtü böcek, yılan, geyiktir o. Toprak ki, tüm gelecek tasavvurlarında cennet ve cehennem, bilinmez sonumuzdur. Toprak ki; kıtlık, yokluk, tufan, mezar, ‘karayer’, ölüm, ‘Öbür Dünya, ‘AltDünya’dır. Toprak ki; verendir, cömerttir; ayrım yapmadan bütün evlatlarını doyuran ve koruyandır. Toprak ki, eğer diğer kardeşlerini kesip öldüren, nimete ve tohuma, ağaca ve yaprağa saygı duymayan açgözlü insan evladı aymazsa, verdiklerinin hepsini canıyla beraber ondan geri alacak olandır. toprakla ilişkisini düşünmek yerine, onu kentliliği temsil eden demokratik yaşam tarzının karşıtı köylülükfeodallik bağlamında alıp tamamen yanlış anlamış, bu nedenle sevmemiştim. erkesin siyasi analizler yaptığı, her vatandaşın politika uzmanı kesildiği şu günlerde her iki tümce arasında duyulan sözcük “Oh be!..” “Oh be” demenin yüzlerce anlamı olabilir. Öfke? Kin? İntikam? Lanet olsun? Hayır bunların hiçbiri değil. En çok, en çok bir rahatlama! Nefes alma, soluklanma! Oh be! Artık her an azarlanma, şamar yeme, aptal yerine konma, geri zekâlı muamelesi görmeye paydos! Oh be, artık her an haykıran, kendi gibi olmayanı aşağılayan, hakaret eden, tehdit eden, o öfke, kin dolu sesi kıstık! Oh be, her an kavga eden, şiddeti ve ayrımcılığı körükleyen, kendisine benzemeyeni düşman belleyen, gerilimden medet uman, anayasayı yok sayan Erdoğan beş gündür konuşmadı! Oh be, “Türk usulü başkanlık diktasını” durdurduk! Parlamenter rejimi yeğledik! Şu iki sözcüğe bunlar ve daha neler neler sığdı... rüstlüğüne inandığı için, savaşı değil barışı yeğlediği için, eşitliğe verdiği önem için, siyasette kadına yer açtığı için, “ötekini” kolladığı için, bu partinin etnik değil Türkiye partisi olacağına güvendiği için oyunu HDP’ye verdi... Yeterince üzerinde durulmayan bir başka önemli öğe: “Gezi” etkisiydi... 12 Eylül faşizmi gençleri politikadan uzaklaştırdı sanıyorduk. Yanılmıştık. Gezi’de başka türlü bir yaşamın mümkün olduğunu gösterdi. İlk “Yetti artık” orada patladı. Oy ve Ötesi gibi kuruluşlar; sivil toplumun “bugüne dek oyları çaldınız artık çalamayacaksınız” seferberliği, Gezi’nin ürünleridir. Anayasayı yok saymaya karşı direniş; hukuku çiğnemeye karşı ayaklanma; hırsızlığa, soyguna, yalana, talana dur deme cesaretini bu millete veren Gezi’nin çocuklarıydı. Sadece HDP’ye değil, parlamentoya girmeyi başaran tüm partilere giden “emanet” oylarda Gezi’nin rolü vardı. Siyaset uzmanı değilim ama benim de gönlüm var. Gönlümde yatan koalisyon formülü, yüzde 40’a rağmen AKP’siz bir koalisyondur. Üçlü bir koalisyon ya da dışarıdan destekli ikili herhangi bir koalisyon... Bu formül, AKP’yi de kendini gözden geçirmeye ve rejim kavgası yerine parlamenter sistem içinde muhafazakâr çizgiye oturmaya zorlayacaktır. Böyle bir koalisyonun hedefinde barış, hukuksuzluğa son, eğitim keşmekeşini düzeltmek ve işsizliğe önlem bulmak gibi birbirinden güç sorunlar olacak. Ama bu (dün Özlem Yüzak’ın kullandığı ve çok beğendiğim deyişle ) bir “restorasyon dönemi” olacaktır. Oh be rehavetine kapılmak yok, çalışmaya devam. Üstelik güler yüzle çalışmaya! Gezi etkisi Sol düşünce Tarım ve tohum Halbuki çevre bilim ekoloji eğitimi almama, bu alanda çalışmama ve konuya duyarlı olmama rağmen belki de kadın olarak dışlanmışlık refleksiyle kadının haklarını yok sayan feodalite çağrışımı nedeniyle önyargılı davranmış olabilirim. Yanlış yapmışım. Çünkü henüz nüfus patlaması, tüketim hastalığı ve iklim değişikliğinin dünyanın geleceği için çok ciddi bir tehdide dönüşeceği akılların ucuna bile gelmezken, hatta bunlar henüz bilimkurgu dehalarının zihninde belirmemişken söylenmiş bu söz gerçekten çok önemli. “Köylü milletin efendisidir!” tarım, tohum, gıda ile çiftçiliğin, dolayısıyla hem toprağın hem de insanın geleceğine dair ilk işareti veren bu söz bence, uluslararası toprak ve çevre çalışmaları yapan dernek ve kurumlarının tarihi ilke sözlerinden olmalıdır. Tıpkı diğer ‘Bilge’nin sözleri/ şiiri gibi: “İşkence yaptıkça bana gülerdi/ Bunda yalan yoktur herkes de gördü/ Bir çekirdek verdim, dört bostan verdi/ Benim sâdık yârim kara topraktır.”* Toprak Bayramı kutlu olsun! Toprak anadır Toprak: tufan, deprem, heyelandır. Toprak ki, anadır, evlatlarını ayırmaz, ancak insan evladı diğer canlı kardeşlerine kötülük sınırını aştığında artık ona acımaz! Toprak ki, yeryüzüdür, insansız da var olmayı sürdürür! 1945 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Toprak Bayramı ile ilgili yayımlanan haber... day ithal edip çiftçiliği özendiren tarım ve hayvancılık politikalarına sırtımız dönmüş, bunları sorgulamazken “Toprak Bayramı’nın anlamı mı var?” diyebilirsiniz. Ben de size, tabiata zararlı projelerin önüne göğsünü siper ederek dikilen, asırlık yerliatalık tohumları çeyiz sandığında en değerli mücevheri olarak saklamayı akıl etmiş, her biri Toprak’ın kızı ve aslen Tabiat Ana Umay’ın torunu olan Anadolulu çiftçiköylü kadınların bir sivil direniş hareketi olarak son yıllarda tohum takas festivalleri yaptığı Anadolu’dan umudu kesmeyin, derim! “Çiftçi milletin geleceğidir!” Şimdi söyleseydi böyle diyecekti, bundan kuşkum yok. O zaman “Köylü milletin efendisidir!” demiş. Bundan yüz yıl kadar önce Türkiye’de bütün köylüler çiftçi, ‘efendi güçlü, ‘efendilik’ de henüz değerli bir kavrammış. İlk gençliğimden başlayarak, ben bu sözün özünde parlayan öngörüyü ve derin ufku atlamış, oradaki ‘köylü’nün Bu “rahatlamaya”, bu soluk almaya yol açan 12 Eylül faşizminden miras kalan, o gün bugün her iktidara gelenin kaldıracağım sözünde bulunup da kaldırmadığı barajın yıkılmasıydı. HDP’nin barajı geçmesinde, partinin ve Demirtaş’ın başarısında bugüne dek çok tekrarlananların yanı sıra bence yeterince vurgulanmayan iki öğe var: İlki, ülkemizde 1960’lardan günümüze dek gelen sol düşünce. O günlerde atılan tohumlar, sık sık kesilip tırpanlansa da cezalandırılsa da tümüyle yok edilemedi... Bugün sol düşünceyi savunan birçok insan, kendine en yakın parti olarak HDP’yi gördü. Şimdi bolca “emanet oylardan” söz ediliyor ya... Belki sanıldığı denli “emanet” değildi! Birçok insan sırf barajı geçsin diye değil, Demirtaş’ın dü Gönlümde yatan Bugün Toprak Bayramı 1945 yılında çıkan “Toprak Bayramı Kanunu” ile “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu”nun kabul edildiği 11 Haziran günü her yıl Toprak Bayramı olarak kutlanmaktadır. Anadolu’nun binlerce yıllık yerli tohumlarının satışı yasakken anavatanı Anadolu’ya buğ letişim Yayınİ ları’ndan çıkan Polis Destan Yazdı, okur ‘Polis Destan Yazdı’, İletişim yayınladı ların ilgisine sunuldu. Kitap, yedi farklı ildeki Gezi eylemleri esnasında kendisi ya da yakınları polis şiddetine maruz kalan 56 kişiyle görüşülerek hazırlanmış bir “travma” derlemesi. Aralarında Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık ile, Mustafa Sarısülük, Sami Elvan, Muharrem Ayvalıtaş, Adnan Cömert gibi tüm Türkiye’nin acılarına şahit olduğu isimlerin yanı sıra, *Âşık Veysel Karakter aşınması GALİP UYAR Sosyolog D eğerler felsefesi demek olan aksiyolojinin başı, çok sık tüketilen ve yenilenemeyen değerlerle derttedir. Sadakat, bağlılık, dürüstlük, ilkelilik gibi erdemlerin sonu mu geliyor? Ya da bu erdemlerin henüz sonu gelmedi; ama bunlar aşırı bir şekilde aşındı mı? Şimdi değişim (change) kavramından daha çok kullanılan, daha çok tercih edilen bir kavram var: Esneklik (Flexibility) başlangıçta ekonomik bir etkinlik olan iş hayatındaki koşulların esnetilmesiyle başlayan süreç, zamanla değerlere, ilkelere, yasalara kadar yayılmış ve bu alanlarda da giderek daha fazla esneklik talepleri dile gelmeye başlamıştır. Özetle, sosyolojinin önemli bir yasası bir kez daha yüzünü Huy, doğuştan getirilen kişilik özellikleridir. Bu özellikler; içekapanıklık, dışadönüklük, asabilik, neşeli olmak gibi kolayca değişmeyen, daha doğrusu değiştirilemeyen kişilik yapılarıdır. Karakter ise bireyin çevresiyle etkileşiminden doğan kişilik yapılarını anlatmak için kullanılır. Huy, biyolojik ve fizyolojik temelliyken, karakter etik temelli bir kavramdır. Bu saptamadan yola çıkarak yeni kapitalizmin zamansal boyutunu çalışma ve ticaret hayatına aktardığımızda şu değer yargılarıyla karşılaşıyoruz: “Daha yüksek ücretle iş bulursam yüklendiğim her türlü bağıttan vazgeçerim”, “İlkeler değil, ücretler önemlidir”, “İş bana uymuyorsa, işi kendime uydururum.” Verilen örnekler, işgören boyutundaki örneklerdir. başlarına gelenleri belki de hiç duymadığımız insanların yaşadıklarına da yer veren bu çalışma, polis şiddetinin ulaştığı boyutları, arkasında bıraktığı fiziksel ve psikolojik hasarı tüm sertliğiyle gözler önüne seriyor. Deniz Koloğlu, Didem Gençtürk, Gözde Kazaz, H. İlksen Mavituna ve Saner Şen’in derlediği kitapta, ayrıca Tanıl Bora, Pınar Öğünç, Tonguç Cankurt ve İlker Küçükparlak’ın da yazıları yer alıyor. l Kültür Servisi KAMİL KÜLTÜR Mutluluğun ‘Last’ orkestra şefi de gitti Şeflik yaptığı orkestrasıyla seslendirdiği ‘mutluluk verici müzikler’le öne çıkan Alman müzisyen James Last, Florida’da 86 yaşında hayatını yitirdi. Albümleri milyonlarca kişiye ulaşan ve bir dönem Türkiye TV’lerinin de baş köşesinde duran sanatçı, geçen baharda çıktığı veda turnesinde Londra’daki Royal Albert Hall’da sahne almıştı. l MASARACI ÇİZİK Eğer bugün, bu soruları sıklıkla sormaya başlamışsak, erdemlerimizin aşındığını da kabul etmek zorundayız. Peki, karakter aşınması sorunuyla karşılaşmamızın temelinde ne yatıyor? Tek bir sözcük ile yanıtlamamız istense, yanıtımız şu olurdu: Değişim... “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir” diyen ilk çağ filozofu Heraklitos, yaşanan her şeyin bir kerelik olduğunu vurguluyor, bu amaçla, “Aynı ırmağa iki kez giremezsiniz” diyordu. Günümüz insanı, yaşam tarzları ve tercihleriyle Heraklitos’un önermelerini doğrulamaktadır. Değişim Çağ insanı, karakter aşınmasıyla karşı karşıya mı? Karakter aşınmasını hangi sıklıkta ve hangi boyutlarda yaşıyor? Bu sorular, bizi aksiyolojik bir sorgulama alanının içine çekmektedir. göstermiştir: Değişim, önce maddi öğelerde hızlı bir şekilde başlıyor, daha sonra manevi öğelere yavaş yavaş nüfuz ediyor. Karakter, çoğunlukla kişilik sözcüğüyle eşanlamlı olarak kullanılır, ama doğru değildir; çünkü kişiliğin iki boyutu vardır: Kişiliğin bir boyutu huy (mizaç), (temperament) diğer boyutu da karakterdir. Richard Sennett, “Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri”ni, kendisinin geliştirdiği bir kavram olan “karakter aşınması” yaklaşımıyla ele almaktadır. Sennett, söz konusu çalışmasında karakteri şu şekilde tanımlıyor: “Karakter, kendi arzularımıza ve diğer insanlarla aramızdaki ilişkilere yüklediğimiz etik değerdir.” Huy ve karakter Orada da durum çok farklı değildir. Sadece roller değişmektedir; düşünce ve değerlendirme boyutunda hiçbir fark yoktur. Örneğin, işveren kendi kurum veya şirket kültüründe olmamasına rağmen hızla taşeronlaşma yoluna gidebilmektedir. Herkes taşeronlaşmaya gidiyorsa, o da gidecektir. Yapılanın etik olup olmadığı, meşruiyet taşıyıp taşımadığı, yasaların sınırlarının zorlanıp zorlanmadığı o kadar önemli değildir; hatta hiç önemli değildir. Aşınmanın nerede, hangi kurumda ve kimlerde olduğunun önemi yoktur; sonuçta aşınan şeyin adı karakterdir. Peki, işveren boyutu? C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear