02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 14 Mayıs 2015 14 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Kırmızı kitap hukuku hep yürürlükte ayyip Erdoğan, 1997’de Belediye Başkanı iken Siirt’te hamaseti bol, nane şekerci manisi kıvamında bir şiir okumuştu. O şiiri pek beğeniyor olmalı ki, geçtiğimiz günlerde gene okudu. 1998’de, bu şiir nedeniyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile irtibat halinde Diyarbakır DGM Başsavcılığı “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçundan dava açtı. Erdoğan 10 ay hapis cezasına mahkum oldu. Karar gerekçesinde, sanığın “dindar olanlar ve dindar olmayanlar diye bölünen kümeler arasındaki gerginliği canlı tutmayı amaçladığı”, “savaş çağrısı yaptığı” belirtiliyordu. Yargıtay kararı onayladı. Erdoğan 1999’da 4 ay 10 gün hapis yattı. Belediye başkanlığı düştü, siyasal yasaklı oldu. Erdoğan’a verilen ceza temel hak ve özgürlükleri çiğniyordu. Ayrıca bariz bir “orantısız güç kullanımı” söz konusuydu. Türk Standartları Enstitüsü’nün 1994’te yayımladığı kitapta yer alan bir şiirdi okunan. Süngü, miğfer, kışla, asker referanslarıyla bezenmişti ama o dönem TSE “milliyetçi tosuncukların” denetiminde olan bir devlet kurumuydu! 1994’le 1998 arasında ne oldu da yüzlerce benzeri yardımcı ders kitaplarında yer alan bu hamaset dizeleri suç unsuruna dönüştü? 28 Şubat kararları Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde iç tehdit unsurlarını yeniden tanımlamıştı. İrtica ile mücadele birinci sıraya oturmuş, Kırmızı Kitap’ta bölücülükle birlikte en üst sıraya yükselmişti. Bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kullandığı cümlelerle ifade edersek, “Kırmızı Kitap’a girdikten sonra yargı mercilerinin de bakışı değiş(miş)ti”. Gerçekten de güvenlik devletinin yargı kurumları ve en başta ismiyle müsemma Devlet Güvenlik Mahkemesi, Kırmızı Kitap’ın tanımladığı yeni görevi yerine getirdi. Tayyip Erdoğan, yeni Kırmızı Kitap’ın “yargının bakışını değiştirmesi” sonucu ceza aldı. Ama o zaman o da bu kitabın varlığını büyük ihtimalle bilmiyordu. Kırmızı Kitap’ın varlığını Türkiye kamuoyu daha sonra öğrendi. Ceza yasaları ve Anayasa’nın yanında ve onların üstünde, yargıçların bakışını belirleyen bir metin daha vardı. Birçok davada mahkemelerin sanıklara olmayacak cezalar vermeleri ve Yargıtay’ın bunları onamasının arkasında yatan neden anlaşılmıştı. Bu davalara bir “not” eşlik ediyordu. Hrant Dink’in ceza aldığı dava, Erdoğan’a açılan dava ile özünde aynı “bakış”ın ürünüydü. Yargıtay’ın yıllarca Pınar Selek’e ceza verilmesi için neden ısrar ettiğini de bugün daha iyi anlıyoruz. Birçok davada mahkemelerin, avukatların hikmetine varamadıkları kararlar vermesinin nedenlerini kısmen biliyor, kısmen tahmin ediyorduk ama bu mekanizmayı tam olarak açıkça bir devlet görevlisi tarif etmemişti. Geçtiğimiz günlerde Tayyip Erdoğan, bu kez cumhurbaşkanı olarak, yargının ceza kanununu sanık aleyhine sistematik olarak yorumlamasını güvenlik devletinin nasıl sağladığını anlattı. Hem de bunu kendinin yaptığını açıkça söyledi. Türkiye’de yargının, adaletin değil, dönemin muktedirinin güvenlik algısının hizmetinde olması nasıl sağlanır, tarif etmiş: “MGK biliyorsunuz ‘Legal görünüm altındaki illegal terör örgütleri’ ifadesini kullandı. Hükümetimiz de gerekli yerlere bunun bildirimlerini yaptı ve tekrar MGK’da hazırlanan taslak ile Kırmızı Kitap’ı tüm bakanlıklar, ilgili kurumlar gözden geçirdiler. Ve riyasetimdeki Bakanlar Kurulu’nda değerlendirme yapıldı. MGK Sekreterliği son halini tekrar Başbakanlık’a gönderdi ve son hali de bugünyarın gelmiş olacak ve böylece Kırmızı Kitap’a girmiş olacak. Kırmızı Kitap’a girdikten sonra burada yargı mercilerinin de bakışı değişecek. Çünkü bu milli güvenlikle ilgili bir durum. Bu mücadelede neler yapılabilir, süreç başladı. Yargıda olanları takip ediyoruz. Bu ülkenin tarihinde yargı mensuplarından savcı veya hâkim hiç tutuklanan oldu mu? Bu farklı bir olay. Burada bu tutuklama süreci muhtemelen diğerleriyle devam edebilir. Görünen o.” Yargı bağımsızlığının, hukukun üstünlüğünün, yargının gizli metinlere değil aleni yasa metinlerine dayanarak karar vermesi gerektiğinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve teşkilatının verdiği “mücadelede” geçerli olmadığını daha açık biçimde ifade etmek mümkün değil. 28 Şubat’ın muktedirleri güçlünün hukukunu uyguluyorlardı. Bugünün muktediri de aynı hukuku uygulamaya devam ediyor. Bir ilerleme var elbette. Şimdi muktedir bunu nasıl uyguladığını açıkça tarif ediyor. Soma’nın geleceği de kömür karası 301 madencinin yaşamını yitirdiği facianın birinci yıldönümünde acılı aileler hem adalet hâlâ sağlanamamasına hem de verilen sözlerin tutulmamasına isyan etti haber 15 T Fıtrat değil cinayet Soma’da ölen madenciler tüm yurtta anıldı 01 madencinin yaşamını yitirdiği Soma faciasının birinci yıldönümünde tüm yurtta çok sayıda anma ve protesto gösterisi düzenlendi. Hukuka kırmızı kitap! 3 Soma faciasında yaşamını yitiren madenciler çocukları dün babalarına koştu. (Fotoğraf: AFP BÜLENT KILIÇ) Madencilere haciz kıskacı Bu ay son kez işsizlik maaşı alacak madenciler endişeli 01 işçinin yaşamını yitirdiği Soma faciası 1. yılı geride bırakılırken, işsiz kalan madenciler güne bankalardan çekilen ihtarnamelerle uyandı. Facianın ardından işten çıkarılan 2 bin 831 işçiden biri olan Sefa Köken yüzlerce işçinin haciz kıskacında olduğunu söyledi. Köken, “Facinanın yasını tutarken, bankalardan bir bir gönderilen ihtarnamelerlele sıkıntımız arttı. İşsizlik maaşlarımızı bu ay son kez alacağız. Başka bir gelirimiz de yok. Tazminatlarımız hâlâ ödenmedi. Ama alacaklılar kapımızda. Güne ihbarnamelerle uyandık” dedi. Facianın ilk günlerinden bu yana verilen sözlerin de tutulmadığını söyleyen Köken, “Birkaç ay destek olundu. ‘Borçlar silinecek ya da ertelenecek’ denildi. Hepsi sözdeymiş” diye konuştu. Çalışan madencilerin de işten çıkarılma tehdidiyle AKP mitinglerine götürülmeye devam edildiğini bildiren Köken, “Sarı sendikası, işveren baskısı madencileri yıldırdı, Değişen bir şey yok. Soma’da işçi soykırımı sürüyor” dedi. l OĞUZ YILDIZ / SOMA Onlar sarayda otursun biz adaletin peşindeyiz EMRE DÖKER / OĞUZ YILDIZ 3 anisa Soma’da 13 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleşen ve 301 madencinin yaşamını yitirdiği facianın birinci yıldönümünde acılı aileler, sabah erken saatlerden itibaren Soma Şehit Madenci Mezarlığı’na akın etti. Katliamda yaşamını yitiren Yıldırım Günay’ın çocukları dün mezarlığa polis kıyafeti ve avukat cüppesiyle geldi. Günay’ın küçük kızı Havva Nur, katliamda adil yargılama yapılmasını istediğini bu nedenle avukat cüppesiyle mezarlığa geldiğini söyledi. İleride avukat olmak istediğini söyleyen Havva Nur, bir yıldır sürekli mezarlığa gelerek babasıyla konuştuğunu anlattı. Yaşamını yitiren madenci Uğur Çolak’ın babası İsmail Çolak da, tek taleplerinin adil yargılanma olduğunu belirterek, “Taner Yıldız (Enerji Bakanı) ‘sorumlular kamu görevlisi olsa da yargılanacak’ demişti. Şu ana kadar ise bir tek soruşturma izni dahi verilmedi. Sorumlular cezalandırılsın yeter. Hiçbir yardım benim oğlumun yerini tutamaz. Kendilerin kaçak saraylarda otursunlar, altın varaklı kadehleri kullansınlar, milyon dolarlık arabalara binsinler, uçak alsınlar. Bizim tek talebimiz var sorumlular yargılansın. Bunun mücadelesini vereceğiz” diye konuştu. 16 Mayıs’ta ilçede miting düzenlemeye hazırlanan DİSK, KESK, TTB ve TMMOB başkanları da Madenci Anıtı önünde açıklama yaptı, daha sonra anıta çiçek bıraktı. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Soma’daki katliamın ar M İstanbul’da ilk olarak Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve DİSK’e bağlı Limterİş Sendikası üyeleri, Soma katliamının yıldönümü dolayısıyla İstanbul SGK İl Müdürlüğü önünde protesto eylemi yaptı, sorumluların yargılanmasını, iş cinayetlerinin önüne geçilmesini istedi. İstanbul Üniversitesi tarihi ana kapısı önünde toplanan öğrenciler de Somalı madencileri unutmadı. Öğrenciler, yanlarında getirdikleri mangal kömürüyle yere ve yüzlerine “Soma” yazdı. Halkevleri üyeleri de İstanbul’dan Soma’ya yürüyüşünü dün Kadıköy’den başlattı. Kocaeli ve Bursa’dan katılımla sürecek olan yürüyüş 16 Mayıs’ta Soma’da sonlanacak. DİSK, KESK, TMMOB, TTB, HDP bileşenleri ve Halkevleri üyeleriyle birçok yurttaş İstanbul’da Tünel’de toplanarak, Galatasaray Meydanı’na kadar ‘Soma’yı unutma’ demek için yürüdü. Maden faciasında yaşamını yitiren madencilerin isimlerinin yazılı olduğu dövizler ve baretlerle yürüyen kitle sık sık “Soma’nın katili taşeron devleti”, “Soma’nın kömürü AKP’yi yakacak” sloganları attı. Ankara’da Halkevleri üyesi kadınlar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde eylem yaptı. Kadınlar daha sonra kapının önüne kömür döktü. Akşam saatlerinde de DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin öncülüğünde Sakarya Caddesi’nden madenci anıtına yürüyüş gerçekleştirdi. Akşam saatlerde yine DİSK, KESK, TMMOB ve TTB öncülüğünde Sakarya Meydanı’nından Madenci Anıtı’na yürüyüş yapıldı. Toplanan yüzlerce kişi Soma’nın hesabının sorulmasını talep etti. Büro Emekçileri Sendikası da facianın yıldönümde yurt genelinde greve çıktı. Hakkâri Belediye binası önünde Soma’da yaşamını yitiren 301 işçi için yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ardından konuşan KESK Hakkâri Şu İSTANBUL Öğrencilere Soma gözaltısı kdeniz Üniversiteaşınca Çevik Kuvvet ile karA si Yakut Çarşısı önünşı karşıya geldi.Yaşanan arde toplanan üniversiteliler bedede polis ekipleri öğrenSoma’da yaşamını yitiren 301 madenci için yürüyüş yapmak istedi. Somalı madenciler için hazırladıkları pankart ve dövizlerle rektörlüğe yürümek isteyen öğrenciler, Akdeniz Üniversitesi güvenlik görevlilerinin engeliyle karşılaştı. Öğrenciler, güvenlik görevlilerinin oluşturduğu engeli ciler basınçlı su ile müdahele ederken öğrenciler de polise ta attı. Çevik Kuvvet ekipleri kampüs içerisine dağılarak kaçan öğrencileri bir süre takip etti. Polis Tıp Fakültesi binasına girerek, içerde öğrenci aradı. Müdahale sırasında 10 öğrencinin gözaltına alındığı belirtildi. (Fotoğraf: AA) Halkevleri üyeleri Çalışma Bakanlığı’nın önüne kömür döktü. (NECATİ SAVAŞ) besi Dönem Sözcüsü Cemal Balıkesir, “Soma’daki faciadan sonra madenleri Avrupa standartlarına uygun hala getireceğini söyleyen AKP hükümeti, bırakın madenleri çıkardığı torba yasayla ülkeyi tamamen bir taşeron Cumhuriyetine çevirmiştir” dedi Basın açıklamasının ardından Soma faciasında yaşamını yitiren Emrullah Armut, Merzan mahallesindeki mezarı başında anıldı. Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, Özgür Çocuk Parkı’nda bir araya gelerek Mersin Maliye Müdürlüğü önüne kadar yürüdü. Platformun dönem sözcüsü Yusuf Kaya, işçi katliamlarının sorumlusunun AKP olduğunu belirttirerek sorumluların hesap vermesi gerektiğini ifade etti. HDP de parti binasına siyah bez astı. l Haber Merkezi ANKARA Miting zorlaması Valiyi kaymakam korudu Törende konuşma yapan Manisa Valisi Erdoğan Bektaş, “Burayı kalkındıracağız” deyince madenci yakınlarının tepkisini çekti. Sinirlenen yurttaşları Soma Kaymakamı Mehmet Bahattin Atçı sakinleştirdi. Bektaş tepkiler üzerine konuşmasını yarıda kesti. MERSİN HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yayımladığı mesajda, “Bir yıl önce bugün Soma’da kaybettiğimiz 301 madencimizi rahmetle anıyorum. Mekânları cennet olsun. Parayla alınması mümkün önlemlerin alınmaması ve hükümetin de bunu denetlememesi, Soma’da yaşananları iş kazası olmaktan çıkartmaktadır” ifadelerini kullandı. Türkİş Başkanı Ergün Ata Kılıçdaroğlu: Ne önlem alındı ne de denetlendi C lay faciadan etkilenenlerin sosyoekonomik ve psikolojik durumlarını iyileştirmeye dönük çalışmalar yapıldığını, Türkİş topluluğu olarak da destek ve katkılarda bulunduklarını belirterek, “Aslında ‘Soma faciası’ yıllardır işçi kesiminin dile getirdiği, düzeltilmesi için çaba gösterdiği olumsuz çalışma koşullarının gündeme taşınmasını sağlamıştır. Soma’da yaşanan maden kazası, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gerçekliğini ortaya dökmüş, daha da görünür kılmıştır” değerlendirmesini yaptı. Türkan’ın mektubu ağlattı Soma’da ölen Ali Yüksel’in ikiz çocukları Türkan ve Furkan, babaları için yazdığı mektup ve resmi babalarının mezarına bıraktı. Türkan’ın babasına “Seni çok özledik. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı sensiz geçirdiğim için çok üzgünüm. Cennette mutlu bir şekilde bizi bekle babacığım. Ben pilot olacağım, senin yüzünü kara çıkarmayacağım” sözleri yürekleri dağladı. Furkan’ın ise maden ocağı resmi çizdiği görüldü. 6 milyon lira buharlaşmış Soma için toplanan yardımların bir kısmı kayıp Bize de mücadele etmek düştü ocaeli Üniversitesi İleşitim Fakültesi önünden bir araya gelen yaklaşık 50 öğrenci, “Üniversite ayağa Soma’nın hesabını sormaya” yazılı pankart açıp “Somanın ateşi AKP’yi yakacak”, “İşçi gençlik elele müca HAKKÂRİ K rgenekon davasının sanıklarından biri daha kansere yenildi ve yaşamını yitirdi. Hemen her meslek grubundan temsilcilerin yer aldığı, dünyanın en yaşlı “terör örgütü” davasında deyim yerindeyse “mafya kanadını” temsil eden Sami Hoştan öldü. Hoştan, Ergenekon dalgalarının dördüncüsünde gözaltına alındı, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Daha sonra kumar operasyonunda tutuklandı, böylece Ergenekon davasının da tutuklu sanığı muamelesi görüp bizim duruşmalara dahil edildi. Aynı hapishanede tutulunca duruşmalara gelip giderken doğal olarak selamlaştık, konuştuk. Her şeye karşın yaşama rahat bakan bir yanı vardı. Yanılmıyorsam 2 kez cezaevine cep telefonu sokmak isterken yakalanmıştı, 2 koğuş aramasında da cep telefonu bulunmuştu. Bunlardan da ayrıca yargılanınca öteki davalarla birlikte dosyası hayli kabarmıştı. O günlerin bir sabahında erkenden duruşma salonuna getirilip prefabrike odada bekletilirken yarım tebessümle bana dönüp seslendi: “İşte böyle Sayın Balbay, sizin yüzünüzden buralarda yatıyoruz...” Şaşırdım, “Nasıl yani” diye sordum. Kestirme bir yanıt verdi: “Siz olmasanız öyle ya da böyle bu davalardan biz sıyırırdık... Ama işte sizleri içeride tutmak için bizi de bu davaya yamadılar...” HHH Geçmişte adı Hollanda, Kolombiya ekseninde uyuşturucu ticaretine karışan, kumarhaneler kralı diye bilinen Ömer Lütfü Topal cinayetine bulaştığı öne sürülen, işlettiği kumarhaneler nedeniyle başı sık sık derde giren, Susurluk operasyonuyla yıllarca hapis yatan Hoştan, şimdi de Ergenekon’un bir parçası yapılmıştı. Kendi deyimiyle davaya onu da yamamışlardı. İşte Ergenekon davası böyle bir şeydi. İnsanları tutuklayıp zorla bir adaya getirerek bile örgüt üretememişlerdi. Ama inatla yargılamaları tutuklu sürdürdüler. Duruşmalara katılan deneyimli avukatlardan bazıları sık sık şu saptamayı mahkeme kayıtlarına geçirttiler: “Biz 12 Eylül döneminde de duruşmalara katıldık. Evet darbeydi, hukuku ortadan kaldırmışlardı. Kendi koydukları kurallara kanun diyorlar, buna uyulmasını istiyorlardı. Ama bu dönem daha da beter. Ortada uyulacak kanun da yor. Aynı maddeyi bir gün başka uyguluyorsunuz ertesi gün başka...” HHH Yukarıdaki saptamayı doğrulayan bir uygulama daha dikkati çekiyor. Erdoğan önceki gün buyurdu ki; bundan böyle kırmızı kitapta ne yazıyorsa, o uygulanacak. Artık yasaların ve anayasanın üzerinde bir güç daha var; kırmızı kitap kriterleri. Erdoğan’ın başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda biçimlenen kırmızı kitap zaman zaman yenileniyor, özellikle “tehdit unsurlarının” tarifi yapılıyor. Örneğin kırmızı kitap “ulusalcı düşünmek terör faaliyetidir” dedi mi, iktidar sahipleri bu çerçevenin içine istediği kişiyi sokup terörist ilan ediyor. Cemaati bu kapsama sokunca bu kez cemaat terörist olarak yargılanıyor. Her an suçun ve cezanın yeniden tarif edildiği bir ülkedeyiz. Gelinen son nokta budur; kırmızı kitapla anayasaya, hukuka kırmızı kart gösterilmiştir. E Kader değil katliam dından iş cinayetlerinin devam ettiğini belirterek, “Soma’da yaşanan kaza değil cinayettir” dedi. Geçen yıl yaşanan katliamın ardından yaşamını yitiren madencilerin ailelerine verileceği söylenen TOKİ evleri sözü de yerine getirilmedi. Soma çıkışında Turgutalp Mahallesi’nde yapılacak evlerle ilgili sadece altyapı ça lışmasının tamamlandığı öğrenildi. Ev bekleyen madencilerden Mustafa Ateş, kazanın ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız’la AKP’li milletvekillerinin bölgeye 300 yatak kapasiteli devlet hastanesi sözü verdiğini de anımsatarak, “TOKİ, hastane inşaatını ihaleye verdi. Ancak yarım kaldı. Ne ev var ne de hastane” dedi. l SOMA Dekandan tuhaf sözler Manisa Celal Bayar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güç, Soma’daki faicada 301 madencinin ölümünü ’Allah’ın taktiri’ olarak nitelendirerek, “Bu insanlarımız helal kazanç peşindeydi. Olaya buradan baktığımız açısından onlar için sevindirici bir durum. Bunlar uyuşturucu ticareti yaparlarken de bir çatışmaya girip ölebilirlerdi. Mafya hesaplaşmasında da ölebilirlerdi. Eşlerini ve çocuklarını rızıklarını temin ederken, hayatlarını kaybettiler. Dolayısıyla Allah’tan rahmet diliyoruz. Onlar şehit olmuşlardır” dedi. l Haber Merkezi D İSK, TMMOB, KESK ve Türk Tabipleri Birliği heyeti, facianın meydana geldiği Eynez Ocağı önüne karanfil bırakmak istedi. Ancak ocağa yaklaşık 2 kilometre kala engellenen grup, “Facianın yaşandığı saatte, aynı yerde olacağız” diyerek demir parmaklıkları aştı. Grup üyeleri ellerindeki siyah çelengi ve afişi, maden girişine bıraktı. Bu sırada özel güvenlikçiler gazetecilere saldırdı. (Fotoğraflar: DHA) Gazetecilere saldırı oma katliamında yakınlarını kaybedenler için düzenlenen bağış kampanyasında toplanan bağışların yaklaşık 6 milyon liralık kısmının ‘buharlaştığı’ ortaya çıktı. Birgün’ün haberine göre, 15 Temmuz 2014’te bir açıklama yapan AFAD, toplanan 46.5 milyon lira yardım parasının 301 madencinin ailesine eşit olarak paylaştırıldığını duyurdu. Bu açıklamanın ardından Kamu Denetçiliği Kurumu’ndan düzeltme geldi. Kurum, inceleme raporunda kampanyada toplanan yardımın 47 milyon 126 bin olduğu ve ailelere 156 bin 566 lira olarak paylaştırıldığı aktarıldı. Ancak 25 Mart 2014’te Bilgi Edinme Kanunu uyarınca yapılan bir başvuruya yanıt veren AFAD, yardım hasaplarında 52.5 milyon lira toplandığı bilgisini verdi. 156 biner lira yardım aldıklarını teyit eden ailelere AFAD’ın yaptığı son açıklamaya göre 174 bin 472 lira ödenmesi gerekiyordu. İki açıklama arasındaki 6 milyon liranın ise nerde olduğu bilinmiyor. l Ekonomi Servisi S deleye” sloganları eşliğinde Üniversite Sosyal Tesisler önüne kadar yürüdü. Öğrenciler adına konuşan Mizgin Dağ, Soma’nın kaza değil katliam olduğunu vurgulayarak, “Emeğin sömürüldüğü ve insanların katledildiği coğrafyamızda bize düşen kapitalizmle mücadeledir” dedi. İş cinayetleri 2014’te rekor kırdı Kazalar bir önceki yıla göre tam yüzde 50 arttı ürkiye’de 2014 yılı iş güvenliği açısından ölümlü iş kazalarında hayatını kaybeden işçilerin anıldığı bir yıl olarak geçti. Soma’da maden faciası, Torunlar İnşaat’ta asansör kazası, Ermenek maden faciası, onlarca inşaat kazası, tarım işçilerinin doldurulduğu otobüslerin yaptığı kazalarda yaşanan toplu ölümlerle Türkiye, felaket üstüne felaket yaşadı. Ölen işçi sayısı ülke tarihinin en yüksek ölüm rakamına ulaşarak, bin 800’ün üzerine çıktı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporundaki çarpıcı saptamalar şöyle: l 2014 yılında ölen işçi sayısı, 2013’e göre yüzde 50 arttı. 2013’te 1235, geçen yıl 1886 işçi iş kazalarında öldü. l 29 işçi meslek hastalığı nedeniyle, 423 işçi inşaatta çalışırken, 386 işçi madende çalışırken, 309’u ise tarım işkolunda çalışırken öldü. l 2002’den bu yana en çok işçi ölümünü 2014’te gerçekleşti. l Trafik ve servis kazası nedeniyle ölen işçi sayısı ise 421 olurken, zehirlenme ve boğulma nedeniyle 395, düşme nedeniyle ise 298 işçi can verdi. Sendikaların Soma’daki miting için İzmir’den tren talebi TCDD tarafından reddedildi T Bir treni bile çok gördüler MUSTAFA ÇAKIR ESK, DİSK, TMMOB ve TTB tarafından 16 Mart Cumartesi günü Soma’da gerçekleştirilecek miting için İzmir’den kente tren kaldırılması istemi TCDD tarafından reddedildi. TCDD gerekçe olarak, hafta sonu artan yolcu talebi nedeniyle vagon sayısının yetersiz olmasını gösterdi. Alsancak ve Basmane’de 18 vagonun yedek olarak bekletildiğine dikkat çeken Birleşik Ta K şımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Genel Başkanı Nazım Karakurt, TCDD yöneticilerinin kendilerine mitingin hükümet karşıtı olması nedeniyle tren talebinin kabul edilmediğini ilettiklerini söyledi. Facianın yıldönümünde Soma’da anma etkinliği gerçekleştiren DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 16 Mayıs cumartesi günü de Soma’da bölgesel miting yapacak. KESK’e bağlı BTS, İzmir’den mitinge katılımın yoğun olacağına dikkat çekerek, İzmirSoma arasında yapılacak ulaşımın tren ile sağlanması için TCDD’ye başvurdu. Sendika TCDD’den 10 vagonlu tren tahsis edilmesini istedi. Ancak TCDD 11 Mayıs 2015 tarihinde sendikaya gönderdiği yazıda bu talebi reddetti. TCDD, yeterli vagon olmadığı gerekçesiyle özel tren talebinin karşılanamayacağını bildirdi. BTS Genel Başkanı Karakurt ise TCDD’nin bu gerekçesinin Vagonlar boşta doğru olmadığını belirterek “Burada açık bir şekilde başta Yolcu Dairesi Başkanı olmak üzere kurumun karar vericileri yalan söylemiştir. Çünkü Alsancak ve Basmane’de yaklaşık 18 tane TVS 2000 vagonu yedek olarak bekletilmektedir” dedi. BTS, TCDD Genel Müdürü Ömer Yıldız’dan da görüşme talebinde bulundu. Ancak bu talep de reddedildi. Karakurt, “En son olarak Yolcu Dairesi Başkanı ile yaptığımız görüşmede ise bunun siyasal iktidara yönelik yapılacak bir etkinlik olduğu gerekçesi ile bu talebin karşılanamayacağını bizlere ifade etmişlerdir. Ticari ve kamusal bir hizmet veren bir kurumun genel müdürü ve daire başkanının İzmirSoma arasında yapılacak bu seyahatin hükümete karşı yapılacağı ve o kaygının kendilerinde oluşması, devletin bürokratı değil AKP’nin memuru olduğunun açık ve aleni bir göstergesidir” diye konuştu. l ANKARA C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear