22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
söyleşi 14 Pazartesi 11 Mayıs 2015 EDİTÖR: HAKAN AKARSU selinongun@cumhuriyet.com.tr SELİN ONGUN Allah rahmet eylesin bile diyemiyorum Zülfü Livaneli: “Türkiye’ye bu kadar kötülüğü olan Kenan Evren’in ardından Allah rahmet eylesin bile demek gelmiyor içimden. Allah taksiratını affetsin.” ülfü Livaneli ile son romanı Konstantiniyye Oteli vesilesi ile söyleştik. Livaneli’nin “700 sayfadan 500 sayfaya indirdim” dediği roman, çok katmanlı. Ölüleri ve dirileriyle İstanbul konuşturuluyor kitapta. Bu İstanbul’un içinde Türkiye var, Osmanlı var, Bizans var. İstanbullu tüm zamanların içinde ise aşk, şiddet, iktidar oyunu, adam asıp kayırmaca var! Livaneli, romanında medyadan siyasete, Roboski’den İstanbul’un yalılarına uzanan karakterleri eşliğinde yüzyıllarla birlikte günümüzü koyun koyuna anlatıyor. Gezi, Roboski, IŞİD, kadın cinayetleri, Bizans ve Osmanlı, İstanbul’un İsa öncesi karakterleri, botokslu burjuvazi, Recep İvedik’ler... Romanda hepsine yer ayırmışsınız. Kaç yıl sürdü hepsini bir kitapta buluşturmak? Yazma evresi üç yıl sürdü. Şimdiye kadar en çok çalıştığım, beni en çok yoran kitap! Romanı tamamladığımda Yaşar Abi’nin (Kemal) “Yapmaya niyetlendiğin çok zor iş” sözünü sahiden anladım. Bİ soRmak lazım Z ğan (Demirören) Bey’e söylemiştim. “Siz bize hükümetle iyi geçinin diyorsunuz. Vatan okuru farklıdır. Birinden birini seçeceksiniz. Hükümet tarafını seçerseniz okur gider, okuru seçerseniz, o da sizin bileceğiniz iş” dedim. Medyada hep yazarlar konuşuluyor. Atılanlar sadece yazarlar değildi, muhabirler, yıllardır orada çalışan emekçiler atıldı. En son Mustafa Mutlu’nun işine son verdiler. Bunları protesto eden bir yazı gönderdim. Basmadılar. İkinci, üçüncü yazıyı gönderdim, basmadılar. Bakın patronlar da eleştirilebilmeli. Ahmet Altan Milliyet’ten atıldığı zaman aynı gazetede bu uygulamayı eleştirmiştim. Ve o yazı büyük mücadelerle çıkmıştı. Aydın Bey bana “Babam mezardan kalksa bunu yaptıramazdı” demişti ama yazı da yayımlanmıştı. Bu meselede iktidar baskısı konuşulurken, dümende oturan patronlara çok söz söylenmiyor. Nasıl bir patron parantezi açarsınız? Patronlar da var, kraldan çok kralcıTürkiye’nin DNA’sı değişti lar da var. Ben patronlarla çok yakın ça Şehrin binlerce yıl önceki sakinlelıştım. Dinç Bilgin’le de Aydın Bey’le de rini, ölüleri de konuşturuyorsunuz kidostluk ederek çalıştım. Aydın Bey gaYaşar Kemal’in 44 yıllık dostu Livaneli aktarıyor: “Yaşar Abi, güzelim memleketi bölecekler diyordu.” tapta. Yakın tarihi de tartışıyorsunuz. zeteci kellesi vermemek için direnen bir Mesela öyle ki, 67 Eylül olaylarını, bir şimi “Şaban’ın Recepleşmesi” ile de ördir, cehaletten kastettiğimiz şey bir parça insandı. Dinç Bilgin de öyleydi aslında. çıkıyor oluşumuzla ilgili. Köy ile kasabapapazın kesilen cinsel organının koAma mesele hep aynı yerde düğümlenineklendiriyorsunuz. Şaban nasıl Reokumuş yazmış cehaleti. Türkiye’de burnın ahlakı farklıdır. nuşmasıyla, aktarıyorsunuz. yor. Bankan varsa, şirketlerin varsa, gö Burada felsefeci üstad karaktericepleşti? juvazi tuhaf, ne yapacağını şaşırmış duDoğru. Bu bir tarih kitabı değil, mobekten bağlısın. Basın sadece şimdi denizi hatırlatalım. Bu karakter, İlber Şehre göçün sinemadaki ilk sembolü rumda. Bizim aristokrat sülalelerden südern bir roman. 2014 yılı Aralık ayındağil hep çok kötü sınav verdi. Askeri döOrtaylı’nın tıpkısı sanki. Katılır mısınız? Kemal Sunal karakterleri idi. Şehre gezülüp gelen zenginlerimiz yok. KöklerinKonstantiniyye Oteli’nin açılışında ernemde ne yapıyorlardı? Sürgünde, istasİlber Ortaylı eski ahbabımdır ama onu len, saf, Keloğlan mizahından türeyen de aristokrasi olmadığından özenecekleri ken bir yılbaşı kutlamasıyla başlıyoruz yona gazete almaya giderken aklım çıyazmadım. Romana üç yıl önce başladım. bir tip. Binalara bakarken şapkası düşen, bir geçmiş bulamıyorlar. O yüzden lumromana. Bu partide politikacılar, Amerikardı. Çünkü adın yayınlandı mı felaket Bu karakter yazılırken İlber Ortaylı müze kızlarla göz göze gelemeyen, heyecanlapen kültürüne yaklaşıyorlar, sığlaşıyorkan büyükelçisi, Fener Rum patriği, ündemekti bu, ihbar demekti. O dönemlermüdürüydü, o zamanlar daha farklı bir nan, mahcup bir tipti o. Şimdi bu tip kaylar, sanat yok hayatlarında. Son zamanlü gazeteciler, patronlade basın genellikle muhbir olarak çalıştı. üslubu vardı. Son aylarboldu. Şaban gecekondusunu yaptı, imar larda resme ilgi duyuyorlar ama renkleri rı, televizyon yıldızları, Durmadan güce tapan insanlar. Samimi da değişti ve yazmış olaffından yararlandı, yeni yaptığı kaçak figürleri, stilleri konuşmuyorlar: “Abicim Ben halka inaeski ve yeni zenginleri olarak da etkileniyorlar o güçten, o Ankaduğum karaktere yakbinada lahmacuncu açtı, partiye girdi, pa bunu al para yapar” diyorlar. Böyle olmagörüyoruz. Onlara serra, o arabalar! Heyecanlanıyorlar. Kenan laştı. Bu da roman sanara kazandı. Ve şehirdekilere bağırmaya, yanlar da var elbette ama ‘“yeni zengin’’ nırım, lumpen vis yapan garsonlar, koEvren’den heyecanlanan, şu an liberal tının beklenmedik cilve“adam olun lan” demeye başladı. Küstahtipi genellikle böyle. Oysa ben yaşamda likten nefret edemiler, güvenlik görevliolan yazarlar var. İsimleri bende kalsın. lerinden biri. laştı. Şaban’ın Recepleşmesi, köylünün sadeliğe, düşüncede ihtişama inanırım. leri vasıtasıyla da toplu“Ne büyük adam” diyorlardı Evren için. İlber Hoca’ya benlumpenleşme sürecidir. Şaban köyden Söz para puldan açılmışken, romanrim. AKP toplum mun kılcal damarlarına Patronlar mı gazeteci yöneticiler mi zettiğimiz karakteriniz, gelen saf Anadoluludur. Recep ise saldırdaki avantacı gazeteci karakterini de daki lumpenliği yü “Pirandello’yu filan an gan bir lumpendir. giriyoruz. Derken, Sultadaha çok heyecanlanıyor Ankara’dan? pas geçmeyelim. Bu avantacı gazetenahmet’teki eski Bizans Bence gazeteciler. Kraldan çok krallamaz bu millet!” dicinin numaralarından patronu da haceltti. Bizde burjuBujuvazi de lumpen sarayının kalıntıları cılık yapanlar var. İktiyor. Bu bakışa tezat, 44 berdar. Bunca yılvazinin geçmişinüzerindeki otelin yeraldar odaklarına yakın olyıllık dostunuz Yaşar lık medya tanıklığı Recep ne zaman doğdu? Basın sadece mak diye bir şey var, tındaki ölüleri de kitaba Kemal’i soralım. Türki nız eşliğinde sora Recep İvedikler 80’lerden bu yana ha de taklit edeceği bir Osmanlı’dan beri. “Gödahil oluyor. Ve önümüye, Yaşar Kemal’i anlalım. Patronlar neden yatımızdaydı. Ama eskiden makbul göşimdi değil hep aristokrasi olmadıze girmek ve gözden düşze İstanbul’un Bizans, dı mı? avantacılara göz yurülmeyen bu tipler, AKP iktidarı ile gükötü sınav verdi. mek” kavramları bize özOsmanlı, Cumhuriyet, Yaşar Kemal’i anla muyor? ven kazandı, özenilen bir karakter oldu. ğı için burjuvazide güdür. O yüzyıllardan kalher kuşakta tekrarlanan madı, Yaşar Kemal’i Göz yumarlar çünkü Kendisine alkış tutuldu, “Aslansın, doğGüce tapan insan de lumpenlik var. madır. resmi çıkıyor. Servetler, hissetti. Onun büyük ru olan sensin” denildi, o da “Züppeler bi hırsızlık yapmayana lar, samimi olarak Kenan Evren’in aryoksulluklar, entrikalar, bir romancı olduğunu, aptal gözüyle bakarzim samimiyetimizden anlamaz” diyerek dından ne söylersiniz? cinayetler, isyanlar, aşklar, işkenceler ve Türkiye’nin çok önemli bir köşe taşı ollar. Herkes kendi çapıalkışı aldı! Kısacası AKP iktidarı toplumetkileniyorlar. GaKuran, “öleni hayırla erotizm. İşte bu resim değişmiyor. duğunu hissetti. Ve gönlüne bastı Yaşar na göre devleti ve haldaki lumpenliği yüceltti. zeteciler patronanın” der. Fakat bu ölüm Türkiye’nin değişimini ise dokKemal’i. Ama onun edebiyatını sadece İnkı soyagelmiştir. Eğer Romanda Recep İvedik’leri burjuvade insan, hayırla yad edetor karakteri ile tartışıyorsunuz. ce Memed ile kıyasladı. Onun dünya edepatrona en yakın inziden de ayrı tutmuyorsunuz. lardan daha çok cek bir taraf bulamıyor. Türkiye’nin DNA’sı değişti mi sizce? biyatına getirdiği yenilikleri ıskaladı. sanlar zengin edilmiBizde burjuvazinin taklit edeceği arisheyecanlanıyor Türkiye’ye bu kadar köEvet, DNA’mız değişti. Bu değişikli Yaşar Kemal son yıllarda güncel yor ise bal tutan par tokrasi olmadığı için burjuvazide de lumtülüğü dokunmuş bir inğe iki açıdan bakıyorum. 1) Dedelerinisiyasetle ilgili konuşmadığı için fikmağı yalayamıyor depenlik vardır. Milyon dolarlık arabaya biAnkara’dan. Kralsanın ardından Allah rahzi, onların evlerini hatırlayın. Türkler içe rini onun cümleleri ile duymadık. mektir ki bu geleneknen patronla şoförü aynı müziği dinler, dan çok kralcı var. met eylesin bile demek dönük ve hüzünlü insanlardı. Araplar, Türkiye’nin güncel manzarası için ne lerimize uymaz(!) aynı eğlence anlayışına sahiptir, aynı digelmiyor içimden. Allah İtalyanlar, Yunanlar dışa dönük insanlar Siz 2013’te Vatan diyordu? ziyi izler. Batı’da patron Bach, şoförü pop dı. Şimdi bakıyorum, Türkiye bağırıyor, Son yıllarda AKP’nin yaptıklarına kıdinliyor ise, bizde ikisi de arabesk dinler. gazetesinden ayrılırken, “artık yazmıyo taksiratını affetsin, diye bir laf vardır. Sadece onu kullanabilirim. Bugün yaşadiğer ülkeleri geçerek daha yaygaracı bir rum” diyerek hükümeti protesto ettiniz. zıyordu. Yaşar Abi bölünmeye karşıy Şimdi bu sözlerinize “Çok seçkin dığımız sıkıntıların, kutuplaşmanın teülke haline geldi. 2) Türkiye’deki tüm inDemirören’lerden sizi arayıp, “Aman dı, iktidarın ötekileştiren dili için “Güzehavalar bunlar, nerede halk konserlemelinde Kenan Evren ve arkadaşlarının sanların temelinde köy vardır. Hepimiz Zülfü Bey, lütfen aramızda kalın, bizim lim memleketi bölecekler” diyordu. Şu la rindeki Zülfü Bey!” diyenler çıkarsa? çok büyük bir harcı var. Bir subay olarak köylüyüz. Ancak genetik değişiklik, artık için kıymetlisiniz” diyen oldu mu? fı her gün söyledi: “Burası bir kültür çöNazım’ın “O, topraktan öğrenip kitapbaşladığı meslek hayatını müebbet bir köyün güzelliAynen öyle oldu. “Bizim sizinle sıkın lüdür artık.” sız bilendir, Hoca Nasreddin gibi ağlayan, mahkum olarak bitirdi. Bunu hiç kimse ğinden detımız yok” dediler. Avukatlarıyla, yazıiş Romandaki bir mesele de Kemal Bayburtlu Zihni gibi gülendir” şiirini haiçin dilemem. Ama hak etti o. Şimdi hesağil kasaleri müdürleriyle “Gitmeyin” dediler. AsSunal’ın Şaban karakterinin Recep tırlatayım. Ben halka inanırım ama lumbını Erdal Eren’e versin. badan lında ben daha önce ayrılacaktım. Erdoİvedik’e dönüşmesi. Toplumdaki değipenlikten nefret ederim. Halk cahil değil Patronlar da eleştirilir İktidarın Osmanlı’yla ilgisi yok, bu bir taşra İslamı itapta “müezzin terörü” ifadesiyle kötü okunan ezana da oku fırlatıyorsunuz. Nasıl fırlatmayayım? Minare bile yokken Bilali Habeşi’nin okuduğu ezanı mahvettiler. Eskiden ezan birçok makamda okunurdu. Büyük ustaları vardı. Kani Karaca’dan ezan dinleyenler, hoparlör terörü sözüyle ne demek istediğimi anlayacaktır. İstanbul’un uhrevi ve çok güzel bir özelliği idi ezanlar. Şimdi işi, insanı dinden soğutan, yerinden zıplatan bir terör haline K dönüştürdüler ve dine de kötülük yaptılar. Bakıyorum, Arap gırtlağına döndüler. Ezan Araplaştı. Oysa ne güzel makamları vardı: Saba, segah, hüzzam... Sürekli Osmanlı mirasından söz edenler şunu bilmeli önce. Osmanlı kendini Arap’tan ayrı tutmaya özen göstermiştir. “Bunları bugün neden hiçbir siyasi kendine sormaz?” notunu düşüyorsunuz kitapta. Nasıl bir yanıt buldunuz? Bugünkü iktidarın Osmanlı’yla hiçbir ilgisi yok. Bu bir taşra İslamı. Onun da şehre göçerken bozulmuş hali. Arabesk müziğin siyasi versiyonu olmaktan başka özelliği yok. Meclis’te kürsüden bunu AKP milletvekillerine anlattım. Siz muhafazakâr değilsiniz. Itri’yi mi, Mimar Sinan estetiğini mi, Şeyh Galip’i mi savunuyorsunuz? Bunları koruyalım ve çağdaş yorumlarını yapalım deseniz, beraberiz. Oysa sizin çarpık bir modern leşme teziniz var. Bu çarpık tezin estetik anlayışı Osmanlı’dan farklı dedim. Bir, son halife Abdülmecid’e ve ailesine bakın bir AKP’ye, alakası var mı? Kültürde muhafazakâr olan ve her alanda hem halkın hem Osmanlı’nın estetiğine sahip çıkan biziz, AKP değil. “Bunları AKP vekillerine kürsüden söyledim” dediğinizde “biz” derken CHP’li bir vekildiniz. Bugün “Kültürde muhafazakâr olan ve Osmanlı’nın estetiğine sahip çıkan biziz” derken, siz kimsiniz? O zaman da ‘“biz’” derken bir partiyi kastetmiyordum. Daha geniş anlamda bu ülkenin aydınlık insanlarını, kültüre saygılı laik kesimini anlatmaya çalışıyordum. Bugün de aynı. Ya romanda sunduğunuz “biz” yani toplum... Cinnet geçirerek ailesini balkondan atan bir baba, beğenilme heze yanlarıyla Türkiye’nin kaymak tabakasından simalar, IŞİD aşkıyla tutuşan bir garson, psikolojik gelgitleriyle savaşan saplantılı genç âşıklar, Roboski’li genç adam, para için tepinen zenginler... Hepsini, Konstantiniyye Oteli’nde, aynı çatının altında buluşturuyorsunuz. Şimdi soru belli; bu biz, kimiz? Cevaplanması en zor soru bu işte. Çünkü çok karışık bir toplumuz. İyimiz de çok kötümüz de. Halklar statik değildir, değişir dönüşürler. Mesela Nazi dönemindeki Alman halkıyla bugünler bir değildir. Bazı siyasi figürler halkın içindeki iyi eğilimleri güçlendirir; bazıları da kötülüğü, karanlığı egemen kılmaya uğraşır. Tarihimiz boyunca bu gelgitleri, ışıkla karanlığın savaşını yaşadık. Bugün de yaşıyoruz. Konstantiniyye Oteli günümüz Türkiyesinin küçük bir modeli. İyimizle kötümüzle, eksiğimizle fazlamızla. C M Y B ‘ ‘ ‘ ‘
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear