20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 6 Nisan 2015 EDITÖR: HAYRİ ARSLAN TASARIM: BARIŞ AKTAŞ haber 5 İstanbul: AKP düşüyor HDP barajı aşıyor Gezİcİ’NİN SoN ANKeTİ AKP’nin oyu İstanbul genelinde yüzde 39.7’ye geriledi İstanbul Üniversitesi Rektörlük Atamasına Dair lk kez olmadı, ama beklendiği gibi, yine oldu. İstanbul Üniversitesi Rektörlük seçiminde en çok oyu alan Prof. Raşit Tükel değil, ikinci sıradaki aday Prof. Mahmut Ak, önce YÖK listesinde birinci sıraya çekildi, sonra da Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atandı. Bu haftanın gündemi çok yoğun ama ben bir İstanbul Üniversitesi mensubu olarak, bu konuda yazmayı öne çekme gereği duyuyorum. AK Parti, 12 Eylül rejimine ve onun ürünü olan YÖK sistemine güya karşı bir siyasi hareket olarak işe başlayıp, bu sistemin suyunu çıkaran bir icraatla bugüne geldi, tıpkı diğer pek çok konuda olduğu gibi. YÖK sistemini toptan ortadan kaldırmak bir yana, AK Partili Cumhurbaşkanları hiç olmazsa sembolik olarak demokrasinin gereğini yapabilir, kanunların verdiği yetkiyi kullanmak yerine, en çok oyu alan adayı rektör atama geleneği oluşturabilirlerdi. Sadece Erdoğan değil, şimdilerde kıymete binen eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu tür bir girişimde bulunmaktan imtina ettiler, meselelerinin demokrasi değil, kendilerine yakın kadroları kayırmak olduğu baştan belliydi. Kendilerinden önceki benzer uygulamaları mazeret göstermeleri ise tam bir pişkinlik, daha ne diyeyim. İstanbul Üniversitesi’nde bir önceki seçimlerde eğrisi doğrusuna denk gelmişti, iktidar partisine yakınlığı ile bilinen Prof. Yunus Söylet seçimin galibi oldu ve demokratik olan, hiç olmazsa bu şekilde gerçekleşebildi. Doğrusu, siyasi açıdan başımın en zorda olduğu dönemlerde en özgür olduğum yer İstanbul Üniversitesi oldu. Prof. Söylet dönemi pek çok arkadaşım için de, hiç olmazsa öğretim üyeleri için demokratik bir havada geçti. O nedenle, aynı ekolün mensubu olduğunu bildiğimiz Prof. Mahmut Ak’a karşı olumlu bir yaklaşım içindeydik. Dahası, İstanbul Üniversitesi, yapısından dolayı hep Tıp dalından rektörler ile idare edilmişti, Prof. Ak bu açıdan, yani Sosyal Bilimler dalında olanlar için daha halden anlar bir aday görüntüsü veriyordu. Ve dahası, idareciliği döneminde, benim de mensubu olduğum İktisat Fakültesi ile ilişkileri çok iyiydi, idari görev alan ve kendisi ile siyasi görüşü farklı olan arkadaşlarımızın kanaati de buydu. Yani Prof. Ak’a karşı siyasi görüşlerinden dolayı hiçbir önyargım yok, olamaz. Ama ne olursa olsun, Rektörlük atanma değil, seçil erdoğan yarın İran’a gidiyor “İran bölgeyi adeta domine etmeye çalışmaktadır. Buna müsaade edilebilir mi?” diyerek TahranAnkara arasında devam eden gerginliği su yüzüne çıkaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran’dan yapılan diplomatik girişimlere ve ‘gelme’ çağrılarına karşın yarın Tahran’a gidiyor. Yemen’de Husilerin yönetimi ele geçirmesinin ardından AnkaraTahran arasında uzun süredir yaşanan gerilim su yüzüne çıkarken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yarın İran’a gidiyor. İran’ın Türkiye’ye yaptığı diplomatik girişimlere karşın Erdoğan’ın ziyareti ertelenmedi, ancak Cumhurbaşkanlığı tarafından planlama aşamasında 67 Nisan olarak duyurulan ziyaret diplomatik gerginliğin ardından 7 Nisan ile sınırlandı. Erdoğan’ın ziyareti, Batı ile nükleer çerçeve anlaşmasına imza atarak yeni bir döneme başlamayı uman İran’a ilk üst düzey ziyaret olacak. ANKARA ezici Araştırma Şirketi’nin genel seçimlere 2 ay kala İstanbul geneline ilişALİ kin yaptığı ankete AÇAR göre, AKP’nin oyu yüzde 10 civarında düşerek yüzde 39.7’ye geriledi. Ankette HDP ülke barajını aşarak yüzde 13.2 oy oranına ulaştı. CHP ve MHP’nin oy oranında küçük de olsa yukarı çıkış olduğu görüldü. Gezici Araştırma Şirketi Genel Müdürü Murat Gezici, AKP’nin en çok oy kaybını İstanbul’da yaşayacağını iddia etti. Gezici, Uludere olayı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kobani düştü düşecek” sözlerinin bu düşüşte etkili olduğunu söyledi. Gezici Araştırma Şirketi tarafından geçtiğimiz 2829 Mart tarihlerinde İstanbul’da yaşayan yurttaşların sosyal, ekenomik, politik ve kültürel konular ile ilgili seçmen algısını belirlemek üzere 39 ilçe, 128 mahalle ve köyde 4 bin 868 kişiyle yüz yüze görüşme yapıldı. Anketin sonuçlarına göre, bu seçimlerde en çok oy oranını HDP’nin artırdığı görüldü. 2011 yılındaki milletvekilliği genel seçimlerinde İstanbul’da AKP’nin yüzde 49.7 olan oy oranı yüzde 39.7’ye geriledi. Geçtiğimiz seçimlerde BDP adı altında seçime giren HDP’nin yüzde 6.5’luk oy oranı, bu seçim G lerde yüzde 13.2’ye çıkıyor. İstanbul’da yüzde 25.9 oy alan CHP oyunu yüzde 26.7’ye çıkarırken, MHP’nin oy oranı ise yüzde 1.5’lu artışla yüzde 14.6 olarak görülüyor. İ En büyük oy kaybı 2. Bölge’de Anket sonuçlarına göre AKP, en büyük oy kaybını İstanbul’da 2. bölgede yaşayacak. HDP bu bölgede oyunu yüzde 5.4’den yüzde 13’e çıkarırken, gelen oyların yüzde 84’ü AKP’den geliyor. Yine ankete göre, 2. bölgeden Dengir Mir Mehmet Fırat’ın aday gösterilmesi ile liberal, demokrat, işçi sınıfı ve muhafazakar seçmenden alacağı oylarla AKP’nin bölgedeki yüzde 51 olan oyu yüzde 40’a kadar düşüyor. Ankette Selahattin Demirtaş’ın 1. bölgeden aday olması ile oylarda ciddi oranda artış olduğu gözlenirken, adayların doğru yerlerden gösterilmemesi durumunda ‘HDP’nin hüsran yaşanabileceği uyarısı’ dikkat çekiyor. HDP artışta Türkiye’nin en büyük Kürt şehrinin İstanbul olduğuna dikkat çeken Gezici, yine dindarların ve muhafazakarların yaşadığı en büyük şehrin de İstanbul olduğunun altını çizdi. Murat Gezici ankete ilişkin değerlendirmesinde özetle şunları söyledi: “İstanbul’da Kürt seçmenlerin oranı yüzde 18.9’dur. Neredey En çok Kürt İstanbul’da se her 5 seçmenden biri Kürt. Bu durum HDP’nin işini kolaylaştıracak. Kürt seçmenlerin yüzde 75’i 2011’de AKP’ye oy verdi. Şimdi ise bu seçmenlerin yüzde 22’si kesinlikle AKP’ye oy vermeyeceğim diyor. Çözüm sürecinin uzaması AKP’ye destek veren Kürt seçmenleri olumsuz etkiledi. Uludere olayı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Kobani düştü düşecek’ sözleri Kürt seçmende ihanet olarak algılandı. Çözüm süreci denilen sürecin uzaması, artık şehir efsanesi olarak anılması AKP seçmenini HDP’ye transfer etmiştir. HDP bugün ‘Ben Kürt’üm’ diyen her iki seçmenin oyunu alan bir parti olmuştur. Geçmiş dönemde her 3 Kürtten birinin oyunu alan parti durumundayken bunun değiştiği ve artık baraj sorunu olmadığı ortaya çıktı. HDP marjinal ve entellektüel söylem yapmazsa Türkiye’deki Kürtlerin yüzde 75’inin oyunu alabilir.” olduğu yanılgısına sürükler. Mesela Adana’daki valiye yurttaşa gavat diyebileceğini düşündürür; Edirne valisini antisemitizm yapma özgürlüğüne sahip olduğuna inandırır; Yalova Valisi’ni kendi giyim kuşam ve yaşam anlayışının bütün memurların uyması gereken bir standart olduğu saplantısına götürür. Bizcileyin demokrasiyi ciddiye alan yurttaşları da böylesi valiler çileden çıkarır. Pekiiiii... Özellikle Kürt sorununun çözümüne ilişkin tartışmalarda öne çıkarılan “Vilayet sisteminden eyalet sistemine geçiş” gibi konulara hiç girmeden, böyle bir öneriyi içermeden soracağım: İllerde ne yapılıp ne edileceği kararını o ilin seçilmiş belediye başkanlarına bırakan bir düzen şimdikinden daha sağlıklı yürümez mi? En azından o il için doğru ve yararlı olana Ankara’nın tayin edip yolladığı memurun değil de yurttaşın seçtiği, beğenmezse bir daha seçmeyerek değiştirebileceği belediye başkanlarının karar vermesi daha demokratik ve daha işlevli bir uygulama olmaz mı? HHH Bu yazı “Köprüden önceki son çıkış” uyarı tabelası gibi “İzinden önceki son Tırmık”. O yüzden de okurun “Amma da uçmuşsun haaa Aydın Engin” demesini umursamadan yazıldı. Siz bu yazıdaki öneriyi enine boyuna düşünedurun; ben bir, belki de iki haftalık izne çıkıyorum... aliler epeydir “marifet” gösteriyorlar. Bu marifetler gazetelerin ilk sayfalarında, ekranların ana haber bültenlerinde bizlere kâh kahkahalar attıran, kâh “Yok artık” dedirten haberlere dönüşüp karşımıza çıkıyor. Ödüllü bir öğretmeni öğrencilerin önünde aşağılayıp sınıftan kovacak kadar densizleşen Yalova Valisi bu marifetler dizisine sadece tüy dikti. Yani Yalova Valisi, valiler arasında bir anomali, bir aykırı kişi değil. Benzeri epey vali o koltukları doldurmakta. Kimisinin marifeti medyaya yansıyor, kimisinin yansımıyor. Hatırlayın, daha önce de Edirne’ye vali yapılan bir zat, İsrail’e öfkelenip “İçimdeki büyük kinle söylüyorum bunları” dedikten sonra, kentte üç yıldır restorasyon çalışmaları süren “Sinagog”un bundan böyle ibadethane olarak kullanılamayacağını ilan etmişti. Buram buram antisemitizm kokan bu sözler hak ettiği tepkiyi görünce vali büyük bir pişkinlikle tükürdüğünü yaladı. Ancak o gün bugün Edirne’de valilik koltuğunda oturmaya devam ediyor. Yine hatırlayacaksınız, Adana’nın valisi olan bir zat, demokratik protesto haklarını kullanan bir grup yurttaşın önündeki kişiyi işaret edip, “Getirin o gavatı buraya” buyurmuştu. Bu zarif(!) cümle medyaya yansıyınca yiğitliğe krem sürmemek için V Sorun Valiler mi, Valilik mi? “Ben öyle demedim, şöyle dedim. Ama medya şeyi şey ettiği için benim sözlerim de şey oldu” yollu yürekler acısı kaçamaklar denemiş; kimse yutmayınca bu defa da “Adana’da gavat sözcüğü hakaret olarak kullanılmaz” buyurmuştu. O günlerde “Madem hakaret sözcüğü değil, hitap sözcüğü imiş, ben şimdi o valiye ‘gavat vali’ desem olur mu” dedim. Ancak yöneticiler “Abi saçmalama, o lafı vali derse hakaret olmaz, yurttaş derse olur” gibi tuhaf bir mantıkla beni engellediler. Daha sonra MİT TIR’ları ile de epey marifet gösteren o vali ödüllendirildi ve bu kez de Sakarya’ya vali yapıldı. Adanalılar rahat bir soluk aldılar. Sakaryalılar ne yaptı, ne yapıyor bilmiyorum. Başka valilerden de, onların hünerlerinden de söz edebilirim ama bana ayrılan yerin sınırları buna elvermez. Onun yerine daha kestirme bir soruyu tartışsak: Sorun valilerde mi, valilik kurumunda mı? Kalkıp “Ah bu AKP, kendi adamları olduğu için bir sürü çapsız, yeteneksiz, yetersiz adamı vali yaptı. Oysa eskiden öyle miydi? Vali dediğinin bir ağırlığı olur, devleti temsil ettiği belli olur” diye geçmişe özlem kılıfı altında devlet tapıncının üstü örtük örneklerini verenlere kulak asmayın. Nedir vali? Devlet hizmetlerinin, görevli olduğu “il sınırları” içinde uygulanmasıyla görevli, atanmış memur. Evet, düpedüz memur. Amirlerinin emirlerini yerine getirmekle yükümlü bir memur. Amirleri de içişleri bakanı ve başbakan. İl protokolünde ise seçilmiş belediye başkanını, seçilmiş muhtarı filan geriye iteleyip en ön sıraya kurulurlar. Sizce burada bir sakatlık, bir uyumsuzluk, demokrasiye aykırı bir kusur yok mu? Yurttaşın seçtikleri arkada, Ankara’nın tayin ettiği memur en önde!.. Eh protokol sıralamasında yansıyan bu zihniyet, o valiyi, görevli olduğu ilde “astığı astık, kestiği kestik, dediği dedik” bir otorite me kriterine uyulması gereken bir mevki olmalı. Hadi, mevcut sistemin ve siyaset dünyasının hali malum, hiç olmazsa akademisyenler demokratik ilkelere göre davranmalı diye düşünüyorum. Ancak şimdiye kadar seçimin galibi olmadığı halde YÖK listesinde öne çıkan hiçbir rektör adayı, atanma öncesi yarıştan çekilme basireti göstermedi. Bakın en vahim olan da bu durum; akademisyeninin demokrasi anlayışı bu yönde olan, yani seçimi kazanmadığı halde atanmayı içine sindiren akademisyenlerle dolu bir ülkede hangi demokrasiden bahsedilebilir? YÖK’ün de, Cumhurbaşkanı’nın da demokrasiden ne anladığı ortada, peki bu koşullarda atanan rektörler, seçimlere katılan öğretim üyelerinin iradesine saygı göstermeyi hiç düşünmezler mi? Belli ki, düşünmüyorlar, bu tavrın saygınlıklarına gölge düşüreceğini hesaba katmıyorlar. İstanbul Üniversitesi Rektörlük atamasında durum aynen böyle oldu, sonuçta her şey bir yana, Prof. Ak saygınlığına gölge düşürdü, ülkemizde demokrasinin geri geri gitmesinde, bir adım da onun katkısı oldu. Yeni rektörün idaresi altında görev yapmak durumunda olan bir öğretim üyesi olarak, düşündüklerimi söylemekten imtina etsem, kendime saygımı kaybederdim, bu benim katlanamayacağım bir maliyet. Aynı nedenle, söylediklerimi, politik doğruculuk gereği veya ‘yasak savmak’ nevinden değil, altını çizerek söylüyorum. Unutmayalım ki, bu noktaya sadece iktidar partisinin ‘demokrasi anlayışsızlığı’ ve icraatleri ile değil, tırsıp sesini çıkarmayanların yarattığı demokratik boşluk nedeniyle geldik. Lafta atıp tutup, mevki, mansıp uğruna her türlü pazarlığa girenleri saymıyorum bile. Not: Bazı okuyucularımız iktidar partisine AK Parti dememi yadırgamış, beni mesaj yağmuruna tuttular. AK Parti’yi ak bulmadığım da, muhalefet etmekten çekinmediğim de ortada. Başta bazen AKP, bazen AK Partisi, bazen AK Parti diyordum, sonra bu parti kendine ne adı veriyorsa onu kullanmaya karar verdim, başka bir gerekçe yok ve olamaz. Ancak, hangi tabiri kullanacağıma kendim karar veririm ve bu yönde baskıya maruz kalmak beni olsa olsa daha kararlı kılar. Kaldı ki, mesele, kime ne isimle hitab ettiğimiz değildir, böyle teferruatlara takılmak ve bunlardan medet ummanın muhalefet etmek açısından pek de kıymetli olmadığını düşünüyorum. IŞİD’e katılmaya çalışan 20 kişi yakalandı Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, önceki gün Elbeyli ilçesi Aşağıbeylerbeyi köyünde ihbar üzerine yol emniyet ve kontrol devriyesi görevi gerçekleştirildi. Güvenlik güçleri kontrollerde bir minibüste terör örgütü IŞİD’e katılmak amacıyla Suriye’ye geçmeye çalışan 20 kişiyi yakaladı. Genelkurmay, geçen hafta Hatay’da sınırdan yasa dışı yollarla Suriye’ye geçmeye çalışan İngiliz uyruklu 9 kişinin yakalandığını duyurmuştu. ANKARA / Cumhuriyet C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear