20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 29 Nisan 2015 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY Kıbrıs’ın yıldızı parlayacak uzey Kıbrıs’ta (KKTC) Mustafa Akıncı’nın cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından Rum ve Türk tarafları arasında çözüm umudu yeniden doğarken, gözler bölge ekonomisine çevrildi. Kıbrıs Türk İşadamları Derneği (İŞAD) Başkanı PELİN Metin Şadi, Kuzey ÜNKER Kıbrıs’ı akvaryuma benzeterek “KKTC bir akvaryum gibidir. Balıklar yaşıyor içinde öyle düşünün. Buraya havanın gelmesi lazım. Akvaryum hava almazsa balıklar ölür. Oksijen çok önemli, bir şekilde oksijene ihtiyacımız var” dedi. Kıbrıs sorununun çözümü için tek bir adres göstermeyen Şadi “AB’ye girmek de Türkiye’ye bağlanmak da bir çözüm. Bizim için çözüm şu anki ambargodan kurtulmak. Bunu arzulamaktayız” diye konuştu. Kıbrıs’ta 12 milyar TL civarında para dolaşımının olduğuna dikkat çeken Şadi, finansal ulaşımın çok pahalı olduğunu dile getirdi. Şadi şöyle devam etti: Türkiye’de aldığımız faizleri burada almak çok zor. Tapulara baktığımızda Türk malı Yunan malı diye bakılıyor. Bu kanayan yaranın çözülmesi lazım. Çözümle birlikte Türkiye’nin de ekonomik etkinliği artacaktır. Kıbrıs, Türk ve Rum olarak Türkiye’nin ekonomik bölgesine girecektir. Çözüm bölgemize istikrar getirecek.” Enerji sektörünün çözüm sonrası gelişeceğinin tahmin edildiğini belirten Şadi, doğalgaz yataklarının kararlı liderler için bir fırsat olduğunu söyledi. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu TCKKTC İş Konseyi Başkanı Dimağ Çağıner ise şu anda Kıbrıs’ın AB toprağı olduğu ekonomi 9 Kıbrıs sorunu çözülürse ambargo kalkacak, ada turizm, eğitim, inşaat ve enerji sektöründe transit merkez olacak. Bölgeye istikrar gelecek K nu belirterek şöyle devam etti: “Kıbrıs’ta doğan Kıbrıslı Türkler dahil Avrupa Birliği vatandaşıdır. Bunun dışında AB müktesebatı KKTC için askıdadır. Yeşil hat tüzüğü üzerinden yapılan ihracatın 7 milyon dolar, geçmemesi yüzde 5 düzeyinde küçük bir ticaret miktarı oluşturuyor. Kıbrıs sorununun çözümü halinde Kuzey için askıya alınan müktesabat ve ticareti engelleyici unsurlar otomatik olarak devre dışı kalacağından Kıbrıs limanlarının direkt ticarete açılması, Ercan Havalimı’nın uluslararası bir havalimanı olarak faaliyete geçmesi ve en önemlisi Bolonya sürecine dahil edilecek olan üniversiteler sektörünün AB üyesi devletlerden çok sayıda Avrupalı öğrencisinin Erasmus bursları ile Kıbrıs Türk üniversitelerine gelecek olması ekonomide olumlu etkiler yaratacak. Bunun yanında mülkiyet ile ilgili belirsizliğin ortadan kalkacağı dikkate alınır ise dış talebe bağlı emlak ve inşaat sektörü büyüme gösterecek.” Küresel Krizden Çıkış İçin Ücrete Dayalı Büyüme üresel büyük durgunluk altıncı yılını tamamladı. Gerek IMF ve OECD öngörüleri, gerekse tek tek ülke düzeyindeki tahminler, durgunluğun 2020’li yıllara değin yayılabileceğini ve yüksek büyüme döneminin artık kapandığını vurgulamakta. Bir yanda demografik baskılar sonucu nüfusun yaşlanması, bir yandan da başta karbon salımları olmak üzere çevre kirliliğinin içerdiği tehditler sonucunda üretkenlik kazanımlarının yavaşlamasıyla birlikte, kapitalizmin kaçınılmaz iç çelişkilerinin ortaya döküldüğünü görmekteyiz. HHH Bilindiği üzere, iktisadi büyüme iki temel kaynaktan beslenebilir: (1) Çalışan sayısında (istihdam) ya da çalışma sürelerinin artırılması ve (2) işgücünün üretkenliğinin yükseltilmesi. Küresel krizin doğrudan doğruya istihdamı vurmuş durumda olduğunu biliyoruz. Üretkenlik kayıpları da küresel krizin ana gerçekleri arasında. Örneğin, kapitalizmin hegemonik gücü Amerikan ekonomisinde 2008’den bu yana üretkenlik artışı sadece binde 7 düzeyinde seyrediyor; bu da yıllık yüzde 2’ye yakın üretkenlik kazanımlarına alışkın Amerikan sanayi için son derece cılız bir oran olarak değerlendiriliyor. Sabit sermaye yatırımlarındaki yavaşlama (hatta gerileme) üretkenlikteki durgunluğun da ana unsuru. Bankacılık kesimindeki trilyonlarca dolarlık fonlar sabit sermaye yatırımlarına dönüşmek yerine, finansal spekülasyon oyunlarında (Fed faizleri ne zaman artıracak?) harcanmakta. Dolayısıyla talep eksikliği giderek krizin ana açıklayıcısı olarak öne çıkıyor. Tüketim talebinin yeniden canlandırılması ise ücret artışlarından geçiyor. Gerçekten de ücretedayalı büyüme kavramı küresel durgunluğun aşılabilmesinde önemli bir kavram olarak öne sürülmekte. Bu doğrultuda önemli bir çalışma Londra Kingston Üniversitesi’nden Engelbert Stockhammer tarafından paylaşıldı(*). Ücretli emeğin milli gelirden aldığı payın giderek azalmakta olduğunu biliyoruz. ILO verilerine göre 1970’lerde OECD ülkelerinde emeğin milli gelirden almakta olduğu pay yüzde 72’den, günümüzde yüzde 58’e gerilemiş durumda. Stockhammer bu gerilemenin ana nedenini finansal küreselleşme sürecinde görüyor. Özelleştirmeler, sendikasızlaştırmalar ve genel olarak sosyal refah devleti kurumlarının çökertilmesi, bu sonucun kuşkusuz ana kaynaklarından. Kapitalizm, küresel rekabet altında ücretlerin geriletilmesini tek çare olarak görüyor. Oysa, ücretler sadece “maliyet” değil, aynı zamanda bir “talep” unsuru olarak değerlendirildiğinde, kapitalizmin ücretleri baskılandırdıkça toplam talebi de geriletmekte olduğu ve büyük durgunluk diye anılan sürecin ana kaynaklarını yaratmakta olduğu anlaşılabiliyor. Finansal küreselleşmeyle birlikte emeği ile geçinen hane halklarının ücret gelirlerindeki gerilemeye karşın, borçlanma olanaklarını kullanarak tüketim olanaklarını sürdürmeye çalıştıklarını biliyoruz. Borçlanmanın olası kıldığı tüketim talebinin geçici bir süre boyunca büyümenin kaynağını oluşturduğunu; ancak, borçlanmanın sürdürülemez boyutlara ulaştığı günümüzde artık büyümenin bu tür yapay destekler aracılığıyla ivmelendirilemeyeceğini anlıyoruz. Bu koşullar altında büyümenin yeniden canlandırılması, ücretlerin yükseltilerek tüketim talebinin canlandırılması ve kamu sektörü aracılığıyla da yatırım talebinin artırılmasından geçiyor. Stockhammer’e göre böylesi bir ücretyönlü büyüme stratejisinin ana unsurları: Finansal sistemin yıkıcı spekülatif faaliyetlerinin denetim altına alınmasına; Asgari ücretin yükseltilmesine; ve İstihdamı ve işgücü üretkenliğini artırıcı kamu yatırım/üretim stratejilerine dayandırılmalı. Bu yaklaşım ise günümüzde egemen olan işgücünün esnekleştirilmesi yoluyla ücretlerin geriletilmesine ve kamuda kemer sıkmaya dayalı daraltıcı neoliberal istikrar anlayışının terk edilmesini gerektiriyor. Bu tartışmalar ışığında, neredeyse bir yılı aşkın süredir “Fed faizleri artırırsa ne olur” sorusu yerine, “istihdam ve ücret gelirleri nasıl artırılabilir” sorusuna yanıt aramak çok daha anlamlı değil mi? (*) Engelbert Stockhammer, WageLed Growth, Friedrich Ebert Vakfı ve Kingston Üniversitesi Araştırma Tebliği, No 6, Nisan 2015. K Çağıner, Kıbrıs’ın uydu ve telekomünikasyon ağının tam da merkezinde bulunduğuna dikkat çekerek, sorunun çözümüyle Kıbrıs’ın yeni bir transit ticaret merkezi haline geleceğini ve Ortadoğu’ya alternatif bir pazar olacağını belirtti. Kıbrıs sorununun çözümüyle yabancı ve Türk yatırımcıların ilgisinin artacağını söyleyen Çağıner, “Unutulmamalı ki Kıbrıs çözümünün sürdürülebilir olması Kıbrıs’ta yaşayan iki toplumun siyasi ve ekonomik eşitliğine dayalı, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devam edeceği ve Türkiye’nin AB üyeliğine girişini kolaylaştırması ile mümkün” dedi. Transit merkez olacak En önemli zorluk finansmana erişim Dimağ Çağıner’in verdiği bilgiye göre: l Finans sektöründe 2015 yılı itibarıyla toplam para arzı 13 milyar 118 miyon 858 bin TL. Bunun dolaşımdaki hacmi 439 milyon 595 bin, toplam mevduat 11 milyar 774 milyon TL. 22 adet resmi banka bulunuyor. l Hizmet sektörü içinde turizm, eğitimden sonra gelen en önemli sektör. Sektörün en büyük sorunu ambargo nedeniyle uluslararası finansmana erişim. Bu nedenle KKTC’de finansman maliyeti Türkiye’nin en az beş altı puan üzerinde. l Net Turizm gelirleri 644.7 milyon dolar. Bunun dış ticareti karşılama oranı yüzde 40. Yıllık toplam turist sayısı 1 milyon. GSYH’nin yüzde 16.5 l KKTC ekonomisinde 2015’te yüzde 2.4 büyüme öngörülüyor. Ancak büyüme; likiditedeki azalma, yüzde 8.17’lik enflasyon oranı ve yüzde 9.7 işsizlik oranı nedeniyle aşağı çekilebilir. l Yatırımlar için gerçekleşen miktar 2014’te 1 milyar 200 milyon TL. 2015 yılı için de buna yakın bir rakam bekleniyor. Doğalgazın çözüme etkisi Doğalgaz yataklarının Kıbrıs sorunun çözümü yönünde bir katalizör olabileceğini belirten Çağıner, “Mevcut kaynakların en makul ve ekonomik olarak paraya dönüşebilmesi için İsrail, Güney Kıbrıs ve ileride çıkarılması muhtemel Lübnan ve Suriye doğalgazı ile birlikte ya boru hattı ile Türkiye’ye bağlanması ya da sıkışmış gaz olarak Türkiye pazarına ulaştırılması en makul olanı” dedi. TÜSİAD’dan ayrımcılık yapmayın çağrısı Cansen Başaran Symes: Türkiye’de de siyasilerimizin iş dünyasının her kesimi ile hiçbir ayrımcılık yapmadan el ele çalışması gerekiyor. ürk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) BaşT kanı Cansen Başaran Symes, tör tarafından yaratılıyor. G20’nin B20 ile el ele, Türkiye’de de siyasilerimizin iş dünyasının her kesimi ile hiçbir ayrımcılık yapmadan el ele çalışması gerekiyor. Yüzde 90 istihdam buradan gelecek” diye konuştu. lmanya’nın önde gelen bankası Commerzbank, Gelişen Piyasalar Raporu’nda, Türkiye’de faiz artırımı ihtimalinin piyasanın düşündüğünden daha yüksek olduğunu kaydetti. Banka, Türkiye’de Ocak 2014’tekine benzer bir faiz artırımı olasılığının yükseldiğini kaydetti. Piyasanın açık bir şekilde seçimler öncesi bu ihtimalin düşük olduğunu düşündüğüne Commerzbank: Türkiye’de faiz artırma ihtimali yüksek A dikkat çeken Commerzbank, ancak, son faiz artırımının 2014 yılındaki yerel seçimlerden iki ay önce yapıldığını ve benzer bir hareketin bu yıl olası olduğunu ifade etti. Commerzbank, repo faizinde hazirana kadar 150 baz puanlık bir artış beklediklerini ve 2015 için yüzde 4.1’lik iyimser GSYİH büyüme tahminini yüzde 2.5’e indirdiklerini belirtti. l Ekonomi Servisi Türkiye’nin büyürken istihdam yaratabilmesinin son derece önemli olduğunu belirterek, “İş gücü piyasasından mevcut işsizlere iş sağlamanın yanı sıra işgücüne yeni katılması beklenen isimlere iş olanakları son derece kritik. Yatırımların ve buna bağlı olarak istihdamın artırılması, sanayinin katma değer yaratması ve rekabet gücünün artırılmasının önünün bu şekilde açılması gerekiyor” dedi. Forum İstanbul’da konuşan Başaran Syms, istihdam yaratılmasında özel sektörün önemine dikkat çekerek “Önümüzdeki 10 yılın sonunda dünyada 600 milyondan fazla işin yaratılması gerekiyor. Bunların yüzde 90’ı da özel sek Tedirginlik artar Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de seçim tartışmalarının bir miktar da olsa tedirginlik yaratabildiğini belirterek, ama olaylara kısa vadeli yaklaşmadıklarını anlattı. Şimşek, TL’de son bir yıldaki değer kaybının gelişmekte olan ülke para birimlerindeki değer kaybından farklı olmadığını savundu. l Ekonomi Servisi Cansen Başaran Symes 015 Türkiye’si “Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklar” üçgeninde daha da bölünmüş, farklılıklara tahammülsüzlüğün, kutuplaşmanın arttığı bir ülke... Geçen haftaki yazıyı “77 milyonun geleceğinde önemli bir dönemeç olmaya hazırlanan 7 Haziran seçimleri, sadece tıkanan bir siyasi konjonktür ve başkanlık sistemi tartışmaları açısından önemli değil. Bir o kadar önemli olan nokta Türkiye’nin giderek kayganlaşan ekonomik zeminde nasıl bir yol izleyeceği?” diye sonlandırmıştım. Şimdi kaldığım yerden devam. Siyasi partilerin seçim söylemleri emekliye ikramiye, asgari ücretliye maaş artışı, sosyal yardım vs. üzerine yoğunlaşmış durumda. Halkın büyük bölümünün geçim derdi içinde boğuşuyor olmasını ve eğitim standartlarını göz önüne bulundurduğumuzda bu söyle 2 CHP ve Bilgi Toplumu... min seçmeni doğrudan etkilemek adına başarılı olduğunu söylememek imkânsız. Özellikle Türkiye’nin yolsuzluk çıtasının inanılmaz yükselmesinin bile seçmeni etkilemediğini göz önünde bulundurduğumuzda... 13 yılın sonundaki tablo 6 milyon 200 bin işsiz, 17 milyon yoksul ve 3 aylığı bin liranın altında olan 8 milyon emekli ile apaçık önümüzde. Ancak dedik ya ekono mik zemin son derece kaygan, işsizlik, cari açık, özel sektörün artık neredeyse sürdürülemez hale gelen dış borcu ve bunların üzerine tuz biber eken dolar kuru.... Güçlü bir ekonomi çok daha temel ve vizyoner politikalar gerektiriyor ve bilgi toplumu stratejisi daha katma değerli bir üretim açısından yaşamsal. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “4G ile zaman kaybetmeye gerek yok. 2 sene bekleyelim ve doğrudan 5G’ye geçelim” sözlerinin absürtlüğü, başbakan ve ekibinin Erdoğan’ı yoğun ikna turlarının ardından bu sözlerinden vazgeçirmesi, AKP iktidarının bilgi toplumu politikalarının ne kadar uzağında olduğunun en son çarpıcı örneklerinden biri. Bu yüzden AKP’yi bir kenara bırakıp CHP’nin bilgi toplumu stratejisinden bahsetmek istiyorum. Oldukça kapsamlı, üzerinde ayrıntıları ile çalışıldığı belli olan bir strateji. Aslında 2011 yılında CHP “Bilgi Toplumu Raporu” hazırlamış ve o dönemin genel başkan yardımcıları Emrehan Halıcı ve Sencer Ayata tarafından açıklanmıştı. Bu bile uzun soluklu bir strateji olduğunu anlatıyor. CHP’nin ekonomi programı bilgiye, bilginin altyapısına ve insana yatırımı önceliklendiriyor. “Sermayenin bilgi barındıran sermayeye dönüşmesi kamu eliyle teşvik edilecektir” sözü önemli. Keza “Akıllı kent sistemlerinin yaygınlaşması için uygulamaların yazılımlarını açık kaynak olarak geliştire ceğiz” vaadi. Hızlı kentleşme, akıllı kent sistemlerini artık zorunlu kılıyor ve Türkiye’nin bu alandaki ithalatını, en azından yazılım ithalatını merak ediyorum doğrusu. Açık kaynak ve açık inovasyon, özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bilgi toplumu haline dönüşümün can damarlarından biri. ArGe’nin GSYH içindeki payını yüzde 3’e çıkarmak ve bölgesel ArGe politikalarına yönelmek, yerli yazılımı teşvik etmek ve bilişim alanında ara eleman eğitimi, yazılım ihracatının önündeki dolaylı vergilerin kaldırılması, girişimcilik ekosisteminin oluşturulması gibi konular yine strateji içinde dikkatimi çeken hususlar. Ben bunların hiçbirini diğer partilerin seçim bildirgelerinde görmedim. Geleceğin Türkiye’sini inşa etme söz konusu olduğunda bunların da yaşamsal olduğunu unutmayalım... Akaryakıta çifte zam Benzinin litre fiyatına 10, motorine ise 8 kuruş zam yapıldı. Bugünden itibaren geçerli olmak üzere benzinin litresi 10 kuruş, motorinin litresi 8 kuruş zamlı satılacak. 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı İstanbul’da 4.62 liradan 4.72 liraya çıkacak. Litresi 3.94 lira olan motorin de 4.02 liradan satışa sunulacak. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear