23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 26 Nisan 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 12 Çağlayan’da gece mesaisi 14 Aralık operasyonunda tutuklanan Samanyolu TV yöneticisi Karaca ile 75 polis hakkında gece yarısı 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen tahliye kararı Çağlayan Adliyesi’nde ortalığı karıştırdı ağlayan’daki İstanbul Adliyesi dün gece yarısı soluk soluğa bir tahliye çekişmesine sahne oldu. Paralel Yapı iddialarıyla açılan soruşturma kapsamında Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan polisler ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca hakkında İstanbul 32. Asliye Ceza Hâkimliği’nce tahliye kararı verildi. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği ise Asliye Ceza Hâkimliği’nin yetkisiz olduğu gerekçesiyle verilen Ç tahliye kararlarının geçersiz olduğuna hükmetti. 10. Sulh Ceza Mahkemesi, Silivri Cezaevi’nin bağlı olduğu Bakırköy Savcılığı’na bir yazı yazarak tahliyelerin gerçekleştirilmemesini de istedi. Peş peşe gelen kararların ardından Çağlayan Adliyesi’nde hareketli dakikalar yaşandı. Adliyeye çok sayıda Çevik Kuvvet polisi ile TOMA aracı getirildi. 32. Asliye Ceza Hâkimliği’nin kararının ardından İstanbul Cumhu riyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu ile Cumhuriyet başsavcıvekilleri ve İstanbul Adalet Komisyonu başkanlarının gece yarısı adliyeye gelerek kararın UYAP’a girişini engellemek istedikleri iddia edildi. 75 polisin avukatları Twitter’dan karar metnini paylaştı. Avukat Kemal Şimşek, Twitter’dan avukatların Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne alınmadığı mesajını ‘Avukatlar alınmadı’ paylaştı. Gazetemiz baskıya girdiği saatlerde Çağlayan Adliyesi'nde bir grup avukat 32. Asliye Ceza Hakimliği'nin tahliye kararını yazdırıp elden Silivri'ye ulaştırmaya çalışıyordu. l İSTANBUL / Karaca Cumhuriyet Uluslardan Değil Sınıflardan... Okurlar soruyorlar; sen neden Ermeni sorunu konusunda hiçbir şey yazmıyorsun? Yazayım. Biraz farklı olacak ister istemez. Olup bitenlere farklı baktığım, olayları sınıflar açısından değerlendirmeye çabaladığım, uluslararasındaki çatışmaları, savaşları farklı bir gözle gördüğüm için; dayatılan kavramlar üzerinden anlatmayı değil, tarihsel bakmayı, gerçeği daha iyi tanımlayan sözlerle anlatmayı seçiyorum. HHH Önce temel bir tanımla başlayayım en iyisi? 1. Dünya Savaşı benim için çok sayıda ulusun birbiriyle kapıştığı bir savaş değildir. Onun gerçek adı Paylaşım Savaşıdır. Emperyalistlerin bu savaştaki önceliği egemenlik alanlarını belirlemek, küçük devletlerin, ülkelerin kimin egemenlik alanında ya da doğrudan sınırları arasında kalacağını güç yoluyla saptamaktı. Paylaşılma sürecindeki Osmanlı’nın padişahı, etkin siyasi güç İttihat ve Terakki, “İngiliz mi, Alman mı” gitgellerinden sonra Almanya’yla saf tutmanın daha elverişli olacağına hükmettiler. Kime karşı? Rus Çarlığı’na, İtilaf devletlerine karşı. Çok ilerlemişlerdi. Son bir darbe için dişleri sivri İtilaf güçleri; İngilizler, Fransızlar Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan, ordularındaki azınlıklardan derlenmiş yoksul askerlerle Çanakkale Boğazı’nı zorluyor, boğazları geçip İstanbul’a bir an önce varmayı hedefliyorlardı. Geçemediler. İtilaf devletlerinin İstanbul’a girişi daha sonra ihanetlerle gerçekleşebildi. HHH Doğuda ise başka şeyler oluyordu. Çarlık orduları işgal ettikleri topraklardaki Ermeni köylülerini her zaman olduğu gibi savaşa sürmenin derdindeydiler. Sırtını Alman imparatorluğuna dayamış, Alman lokması olmayı neredeyse açık bir politikayla seçmiş Talat ve Enver paşaların Rus ilerlemesine karşı bulduğu sefil ve ırkçı “çare” Ermeni köylülerini tehcir etmek, topraklarından sürmek oldu. Ermeni köylüleri o uzun yolculukta karda kışta, kıyamette, kırıldılar, öldürüldüler, mallarına el kondu; binler, on binler, yüz binler vahşeti tanıdılar. Büyük emperyalist oyunun “mütemmim cüzü”ydü; parçasıydı. HHH Bitmiş değildir; bitmez. Bu gün tehcir, sınırlarını kışkırttıkları savaşlardan kaçan göçmenlere kapatan emperyalistlerin temel politikasıdır. Akdeniz’de boğulanlara bakın; Arap ülkelerinden Türkiye’ye, kuzeye, batıya doğru her ne pahasına olursa olsun yollara düşenlere bakın. HHH Ama bu oyunu reddetmek de mümkündür. Çaresi olup bitenlere tarihsel bakabilmek, acıların kaynaklarını iyi seçebilmektir. Yaşanan acılara ad koymak kolaydır. Tehcir de, kıyım de, kırım de, soykırım de, hiç fark etmez. Önemli olan, birbirine kırdırılan Ermeni, Türk, Kürt, Boşnak, Yunan, Gürcü, Sırp, Hırvat, Arap köylülerinin, işçilerinin hep toprağın altına giren; savaşa süren, kışkırtanların ise gittikçe zenginleşen, yaşamlarını refah içinde geçiren, paylaştıklarının keyfini süren sınıflar olduğunu hep hatırda tutmaktır. HHH İki satır da liberal kahramanlara söz edeyim. Kürt sorununu, Ermeni sorununu farklı görenleri solcu saymayan, sömürüyü, gelir dağılımını zinhar dert etmeyen, “hadi soykırım de bakalım”, “HDP’yi hele bir eleştir de görelim” diyen liberaller, yeni bir sığınak bulduklarını, buradan yeni bir çıkış yapabileceklerini düşünüyorlar. Boşunadır. Piyasacılığın ideolojisi liberalizm, bütün savaşların, çatışmaların ideolojik arpalığı olmaktan kendini hiçbir zaman kurtaramamıştır; şimdi de kurtaramaz. Bana “Ermeni sorununu niye yazmadın?” diyen sevgili okur; Ortalık durulsun, liberaller heveslerini alsınlar diye bekledim. “Yaz” dedin; işte yazdım. Babamı geri verin o zaman ardin’in Dargeçit ilçesinde 1996’da faili meçhul cinayetlere şahit olduğu için kalorifer kazanına atılarak yakıldığı belirtilen Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın iki çocuğu ve eşine TOKİ’den hibe edilen 65 metrekare evin parası 14 yıl sonra istendi. Babasını 4 aylıkken kaybeden Hasan Batırır, “Benim babam bu vatan için şehit oldu. 15 yıl sonra gelip bizden bir bedel istiyorlar. Eğer bedel istenecekse, benim ilk önce bu bedeli devletten istemem gerek. Babamı geri versin o zaman bana” dedi. Mardin’in Dargeçit İlçe Jandarma Komutanlığı’nda görevli Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın (26) kaybolmasıyla ilgili Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Süleyman Seyhan, Nedim Akyön, Mehmet Emin Aslan, Seyhan Doğan, Davut Altınkaynak, Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun’un çeşitli tarih Devlet, Dargeçit’te faili meçhul cinayetlere şahit olduğu için öldürülen Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın ailesine TOKİ’den hibe edilen evin parasını 14 yıl sonra istedi M lerde PKK’ye yardım ettikleri iddiasıyla gözaltına alınarak öldürüldüğü, durumu üst makamlara bildirmesin diye Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın da kalorifer kazanında yakıldığı ortaya çıkmıştı. TOKİ, Batırır’ın ailesine Bursa’nın Nilüfer ilçesinde hibe ettiği evin parasını 14 yıl sonra istedi. Cihan Haber Ajansı’na konuşan Hatice Batırır, eşinin bir mezarının bile olmadığını belirterek, “Çocuklarımı yetim büyüttüm. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, gazisine, şehitlerinin emanetine ev satacak kadar aciz değildir herhalde” dedi. TOKİ’den ilk etapta, 55 bin lira ödeme talimatı geldiğinde ‘herhalde yanlışlık olmuştur’ diye düşündüğünü anlatan Hatice Batırır “15 yıllık bir ev 65 metrekare. 55 bin lira çok fazla deyince 20 bine indiler. Biz sadece tapu parası alacaklarını bekliyorduk ama şu anda da 18 bin 800 lira ödeme talimatı geldi. Devlet bize 65 metrekare evi çok gördü. Ya ödeyeceğim, ya da başkasına satacaklar. Yardımcı olacakları yerde ‘Şehidim emanetin şerefimdir’ diye afiş asıyorlar. ‘Şerefimdir’ demek afişlerde kalmasın” diye konuştu. Hatice Batırır’ın oğlu Serhat Batırır, “Milletimiz için biz bedel ödedik. Biz babasız büyüdük. Başımıza gelenlere ben inanamıyorum. Yapılanlar bizim çok zorumuza gidiyor. Bir devlet şehidine sahip çıkamayacak mı?” dedi. Babasını 4 aylıkken kaybeden Hasan Batırır ise “Eğer bedel istenecekse, benim ilk önce bu bedeli devletten istemem gerek. Babamı geri versin o zaman bana. Şehidinin emanetine sahip çıkamıyorsa benim devletim demek ki benim babam bu devlet için boşa ölmüş. 15 yıl sonra gelip benim yaramı niye deşiyorsunuz?” diye konuştu. Devlet bu kadar aciz mi? 14 yıl sonra neyin bedeli? Hatice ve oğlu Serhat Batırır, “Devlet, şehidinin emanetine sahip çıkamıyor” diyor. Sendikalardan 1 Mayıs çağırısı 1 Mayıs Tertip Komitesi bileşenleri, “Gelin tüm meşruluğumuzla, kitleselliğimizle, kararlılığımızla bu gayri meşru zorbalığın karanlığına ışık olalım” diyerek, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim Meydanı’nda kutlama çağrısı yaptı. DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipler Birliği’nden oluşan komite üyeleri, dün Bekar Sokak’tan Fransız Kültür Merkezi’ne yürüdü. Polis barikatıyla durdurulan grup adına açıklamayı okuyan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “Buradan bir suç duyurusunda bulunmak istiyoruz. 1 Mayıs günü yolların kesilmesi, toplu ulaşımın iptali, tüm kentin gaza boğulması gibi nedenlerle yaşanacak olası mağduriyetlerin sorumlusu mahkeme kararlarını hiçe sayan, her sene aynı suçu işlemekte ısrar edenlerdir” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Halk sahasına sahip çıktı endik Belediyesi’ne kapalı spor salonu yapılmak üzere 20 yıl önce yurttaşlar tarafından bağışlanan sahilde denize nazır toprak saha, konut, turizm ve ticaret alanı ilan edildi. Arsa geçen günlerde Pendik Belediyesi tarafından bir şirkete ihaleyle satıldı. CHP’li üyeler ve çok sayıda yurttaş dün toprak sahayı süresiz işgal etti. Plan değişikliklerinin iptali için dava açan CHP’li meclis üyesi P Tarık Balyalı “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da buraya, çevresinde 6 kat izni varken 15 kat izin verdi. Buradan inanılmaz bir rant elde ettiler. Çocukluğumdan beri Pendik Lisesi’ndeki çocuklar burada top oynar” dedi. 2013’te söz konusu arsanın da içinde bulunduğu alanın bakanlığın riskli alan ilan edildiğini anlatan Balyalı “Aynı zamanda bu bölge yurttaşların deprem sonrası toplanma alanıydı” dedi. l HAZAL OCAK/ İSTANBUL Eyleme CHP’li Gürsel Tekin de sahada top oynayarak destek verdi. CHP’li iki üyeye Taksim’de gözaltı Diyanet’e ahşap süslemeli milyonluk makam aracı Diyanet’in daha önce ‘322 bin liraya mal oldu’ dediği aracın 1 milyon 6 bin TL değerinde olduğu ortaya çıktı iyanet İşleri Başkanlığı’nın 1 milyon 6 bin TL’lik makam aracının belgeleri ortaya çıktı. Devlet Malzeme Ofisi’nden “Mercedes S 500 4 Matic L Vizyon” model makam aracı talebinde bulunan başkanlık, aracın maliyetini 1 milyon 6 bin 641 TL olarak bildirmiş. Diyanet daha önce yaptığı açıklamada aracın 322 bin liraya mal olduğunu söylemişti. D CHP ve İstanbul Demokrat Ordulular Platformu üyesi 2 kişi Taksim Meydanı’nda akşam saatlerinde “Meydanlar halka yasaklanamaz. 1 Mayıs’ta Taksim’e” yazılı pankartı açtı. Üyeler “Meydanlar halka kapatılamaz” diye slogan atmaya başladığı sırada polisler müdahale etti. Pankartı zorla alan polisler üyeleri gözaltına alarak Taksim Polis Merkezi’ne götürdü. Üyeler sağlık kontrolü ve ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet nın araç fiyatına yansıması durumunda aradaki farkın ödeneceği sözünü vermiş. Diyanet’in DMO’ya gönderdiği malzeme talep formunda, aracın modeli, tahmini fiyatı, rengi ve özellikleri de ayrıntılı bir şekilde sıralanmış. Diyanet, metalik siyah renkli araçta bulunması gereken özellikleri şöyle belirtmiş: Kristal grisi deri, deniz kabuğu grisi konsol, siyah kavak ağacından ahşap süslemeler, ikili bardak tutucu, ısıtmalı ve havalandırmalı ön koltuklar, surround ses sistemi, arka koltuk eğlence sistemi. l FIRAT KOZOK/ANKARA ‘Kaybetmeler 100 yıl önce başladı’ Cumartesi Anneleri, Galatarasay Meydanı’ndaki 526. buluşmada, 24 Nisan 1915’te evlerinden gözaltına alınan ve bir daha geri dönemeyen Ermeni aydınları andılar. Ermeni aydınların fotoğraflarının taşındığı oturma eylemine, Amerika’dan gelen, kökeni Kastamonu’ya uzanan University of MassachusettsAmherst’ten Prof. Arlene Avakian da katıldı. 1915’te askere alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan dedesini anlatırken gözyaşlarını tutamayan Avakian, “Anneannemin adı Elmas ancak dedemin adını bilmiyorum. Dedem, hem bedenen hem de hafızalarda olmak üzere iki kez kaybedildi” dedi. l İSTANBUL Arka koltukta eğlence Diyanet DMO’dan istedi Belgelere göre Diyanet, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü’ne “Araç Talebi” konulu, “44100532930” sayılı bir yazı göndermiş. Başkanlık, ofise gönderdiği “taahhütname”de ise ekonomiyi krize sokan dövizdeki dalgalanma Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan, makam otomobiliyle ilgili haber üzerine yazılı açıklama yapıldı. Açıklamada, haberin gerçeği yansıtmadığı bildirilerek, “Algı mühendisliği yapmaya çalışan iftiracılar hukuk önünde ve mahşerde hesap vereceklerdir” denildi. İftiracılar mahşerde hesap verecekler! C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear