20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 3 Aralık 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 16 erkes Osmanlıca öğrenmeli!” Yakın çevre doğal olarak bunu emir telakki etti. Ama “Elifbetese”yi sökmek yetmiyordu! Osmanlı kültürüne vukufiyet, fiiliyat ve tatbikat da gerekliydi... Ebedi Anayasa Komisyon Başkanımız, Saray Başdanışmanımız Prof. Burhan Kuzu da öyle yaptı: “Özür dilensin!” diye tutturan Putin’e, tuttu “failatün failatün feilün!” vezni ile bir tweet salladı: “Fakat suçu bize atıyor Puşt!” HHH Bu mesajı patronu adına vekâleten mi; yoksa kendi adına asaleten mi attı, açıklamadı. Tıpkı dün attığı, “Suriyeli göçmenleri üzerinize salarız! E...” tweet narası gibi “Puşt” da sanal âlemden dünya âleme yankılandı durdu. HHH Putin’den çıt çıkmadı! Biz de onu kabadayı sanırdık. Kıdemli KGB’li olarak, kendisini ince taktisyen ve derin bir stratejist bilirdik. Değilmiş. Düşürülen uçağa, “özür ve tazminat”a takıldı kaldı. Oysa asıl ekmek düşen uçakta değil, “puşt”ta! HHH Ankara’daki büyükelçisine vekâlet ve talimat verse de Kuzu’ya ve “Çalıştıranın Sorumluluğu İlkesi”ne göre de Tayyip Bey’e bir dava açsa 4 yıla kadar mahkumiyetleri söz konusu. Çünkü TCK Mad. 299 “Türkiye Cumhurbaşkanı” demiyor, “Cumhurbaşkanına” hakaret ve iftirayı düzenliyor. Hakaret ve iftiraya maruz veya müstahak sanki sadece bizimki mi?.. HHH Bir hukuk devletinde dost ülkelerin cumhurbaşkanına hakaretin de suç olması gerekir! Ama Putin ya, “Kem söz sahibinindir!” diyerek sustu... Ya da bürokratları “puşt”u doğru tercüme edemediler. “H ehriban, arkadaşına gitmek için evinden çıkmıştı. Ortalık karışıktı. Gaziantep’in Şahinbey ilçesi o gün Kobane’ye destek eylemi yapanlar ile onlara silahlar ve bıçaklarla saldıran grubun çatışmasına sahne oluyordu. Doğuştan duymayan ve konuşamayan Şehriban, çatışmanın ortasında kaldı. Meslek lisesinde Güzellik ve Saç Bakım Hizmetleri bölümünde okuyordu. Henüz 19 yaşındaydı onu felç eden kurşunlarla tanıştığında. Üç mermiden biri omurgasına isabet etmişti. Takvimler 9 Ekim 2014’ü gösteriyordu. Şehriban için zorlu bir mücadele başlamıştı. Önce Gaziantep’te yoğun bakıma alındı. Ama olmadı. Hastanelerle sorun yaşandı. Baba Tayip, eşi ve bir oğluyla birlikte kızını alıp Ankara’nın yolunu tuttu. Oysa ailesi 2025 yıl önce Van’dan “siyasi sıkıntılar” nedeniyle Gaziantep’e göç etmişti. Ama Gaziantep’te de evleri basılmış, Tayip Bey ve oğulları defalarca gözaltına alınmıştı. Şehriban 7 çocuğundan 4’üncüsüydü Tayip Sertkal’ın. Ankara’da ev kiraladılar. Şehriban’ı Numune Hastanesi’ne yatırdılar. Kendisi ve eşi sürekli kızının başında olduğu için bulduğu işlerde çalışan oğlunun geliriyle yaşamaya çalışıyorlar. Şehriban’ın 22 Aralık’ta duruşması var. Elbette mağdur olduğu için değil. “Örgüt üyesi olmak”, “örgüt propagandası yapmak”, “mala zarar vermek”, “polisi yaralamak” suçlarından sanık Şehriban... “Polis 21.20’de vurulmuş. Benim kızım ondan bir saat önce yaralandığı için Antep Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı” diyor Tayip Sertkal. Konuşamayan genç kıza “slogan attı” suçlaması yöneltilen davada polislerin yanı sıra belediye başkanı, mahalle muhtarı bile davacı. İlçedeki Hazal Toplum Derneği de önce davacı olmuş, sonra Şehriban’ın sağır dilsiz olduğunu öğrenince şikâyetini geri çekmiş. Şehriban 22 Aralık’taki duruşmada ifade vermesi için mahkemeye çağrıldı. Avukatların “yüzde 96 felçli” olduğunu belirterek yaptığı itiraz üzerine ifadesinin hastanede alınmasına karar verildi, tabii işaret diliyle. Avukat Adnan Erol’un haklı bir sitemi var: “Şehriban mağdurken sanık oldu. Fırat’ın berisindeki bizlerin mağduriyeti olağanlaşmış durumda. Nedense bizim ölümlerimiz daha kıymetsiz.” Peki, Şehriban’ı vuranlar, onlar bulundu mu? Avukat Erol, “O ayrı bir dava olarak yürütülüyor. Ama bize ulaşan bir iddianame veya duruşma günü yok” diyor. Bugün 20 yaşında bir genç kız Şehriban. Okul hayatı sona erdi. Tek isteği beraat etmek. “Ben onları Allah’a havale ettim” diyor. Baba Tayip Bey ise mağduriyetlerini anlatabilmek için “kapı kapı dolaşıyor” 13 aydır: “Adaletin yerini bulmasını istiyorum, kızımı vuranı bulun. Türkiye’de ilk defa böyle bir şeye rast geldim. 20 yıldır bana ‘baba’ dememiş kızım tek başına bir örgüt. Bakarsın tutuklama da çıkarılabilir.” Artık Gaziantep’e de dönmek istemiyor Sertkal ailesi. “Van’a dönmek istiyorum” diyor Tayip Sertkal, “Geçenlerde Gaziantep’e gittim sanki babalarını öldürmüşüm gibi bakıyorlar. Dışlanıyoruz.” Türkiye’de körleşen adalete karşı Şehriban’ın mücadelesi uluslararası boyuta taşınacak. Önce Anayasa Mahkemesi sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Abdürrahim Yeşilmen de tıpkı Tayip Sertkal gibi çocuğunun tedavisi için çaresizce koşturan bir baba. 16 Kasım’da Nusaybin’de kapısının önünde öldürülen Selamet Yeşilmen’in kızı Sevcan da o gün yaralanmıştı. 9 yaşındaki Sevcan’ın gözüne şarapnel parçaları gelmişti. İki haftadır babasıyla birlikte İstanbul’da Sevcan. Kör olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Sevcan’ı kamu hastaneleri çeşitli bahanelerle almadı. Sonunda Acıbadem Hastanesi’nde ameliyat oldu. Ameliyat masrafları için bir dayanışma ağı kuruldu. Baba Abdürrahim Yeşilmen acısıyla birlikte sessiz sedasız kızının başında. Bir yanda babaları öldürülen, hapse atılan yaralı çocuklar. Diğer yanda çocuklarının yaralarını iyileştirmeye çalışan babalar. Türkiye yeni bir yıla giderek artan eski acılarıyla girmeye hazırlanıyor. 3 ARALIK 2015 SAYI: 32929 Almadığınız bir ifadesi kalmıştı Şehriban’ın Ş Allah muhafaza, bu sözü Putin’in bir başdanışmanı, bizimkine söyleseydi, F16’larımız çoktan Kremlin Sarayı’nın tepesinde uçuyorlardı.. HHH Belli ki Ankara’daki Rus Sefareti “puşt”u Rusçaya çevirirken TDK Sözlüğü’ndeki öteki anlamını yani “güvenilmez, kalleş” karşılığını dikkate aldı. Putin de herhalde, “Da” dedi! Ödeşmiştik. O da, “Türkiye bizi sırtımızdan bıcakladı!” demişti. Koca Putin, Kuzu gibi zevzeklik yapacak değil. HHH Yine de Putin’in sessizliği hayra alamet değil. Oysa onun da elinde koç gibi bir Jirinovski var. Onun da deli bozuklukta kimseden geri kalır yanı yok. Nitekim o da bir demeç patlattı: “İstanbul Boğazı’nın ortasına bir atom bombası atalım. Yaratacağı 15 metrelik tsunami çukuru 9 milyonluk kenti yutsun gitsin!” (Muhterem, herhalde İstanbul’un ancak Moskova kadar büyük olabileceğini sanıyor!) HHH Putin’in sessizliğinin nedeni ne? Duma (yani parlamento) Dış İlişkiler Komitesi Biraz da melemeyi denese... Başkanı’nın adı[email protected] Aleksey Puşkov. Bizim gibi söylüyor ve hatta Türkçesini yazarken de www.ahmettan.com “s” harfinin çengelli haline özellikle dikkat ediyorlar. Başkan Puşkov’un adı sayesinde, Kuzu’nun zevzekliğinin faturasını azaltabiliriz HHH Rusların yeni hizmete soktukları Türkçe haber sitesi ve radyosu “sputniknews.com”da yer alan haberler, Puşkov’un, aslında Kuzu’dan çok daha sorumlu ve iyi niyetli olduğunun kanıtı. Ria Novoski’ye şöyle konuşmuş: “Türkiye ile sayısız ticariekonomik ve turistik büyük projelerimiz var. Türkiye, Rus turistlerden 4 milyar dolar kazanıyor... Türk şirketlerin çok büyük kârları var. Ticaret hacmimiz 30 milyar dolar. Türkiye dünyadaki beşinci ticariekonomik ortağımız!” Bu sözlerinin anlamı açık: “Akıllı olun, ilişkileri Kuzu gibilere kurban etmeyin.” Gazetecilik yasaklandı! an Dündar ve Erdem Gül, Suriye’ye silah taşıyan TIR’larla ilgili haber yayımladıklarından tutuklandılar: Böylece dünya, Türkiye’de gazetecilerin gazetecilik yapmalarının suç olduğunu öğrenmiş oldu. Bir süre önce gösterilerde yaralananlara camide tedavi uygulayan doktorlar, Gezi davasında “ibadethaneyi kirletmekle” suçlanıp hapis cezası almışlardı. Avukatları M.Eyüboğlu, “Doktorlara, doktorluk yaptıkları için ceza verildiğini” söylemişti. Artık herhangi bir meslek erbabının kendi işini yapmasına öyle kolay izin verilmeyeceği anlaşılmaktadır. Bir yoğurtçu, dün dert yanıyordu: “Sabah süte maya çalarken ellerim titredi, dudağım uçukladı; yaptığım acaba bir nevi casusluk ya da birilerine yardım ve yataklık sayılır mı? Torba yasalarından birine bir liste katsalar da kimin ne yapmasına müsaade edileceğini öğrensek!” Bu gidişle pek yakında böyle haberler mi göreceğiz? “Bir berber, sakal tıraşı yaparken suçüstü yakalandı. Sakal tıraşı yarım kalan K.A., çenesinde sabunlar ve boynunda berber önlüğü ile konuştu: ‘Berberlerin sakal kesmelerinin yasaklandığını bilmiyordum. Şimdi ben böyle yarısı kesilmiş sakalla mı dolaşacağım? Avrupa mahkemesine gideceğim!’ dedi.” “Terörle mücadele ekipleri, aldıkları bir istihbarat üzerine, Maltepe nikâh dairesine düzenledikleri operasyonla bir nikâh memurunu, tam nikâh kıymak üzereyken yakaladılar. Kız tarafının şahidi kalabalıktan yararlanarak kaçmayı başardı. Diğer şahit ise nikah masasının altına saklandığı yerde kıskıvrak yakalandı. Çıkan arbedede gelinle damat ‘Direne direne evleneceğiz!’ diye slogan attılar. Davetliler nikâ h şekeri paketlerini kolluk kuvvetlerine fırlatmaya başlayınca polis biber gazı kullandı; ikisi polis, dördü davetli altı kişi yaralandı.” İnsanların bildikleri hatta iyi bildikleri işleri yapmaları aşırı derecede demokratik olmayan ülkelerde zaman zaman yasaklanmıştır: Ankara Valisi Nevzat Tandoğan Marksist gençlere, “Siz kim oluyorsunuz? Memlekete komünizm gerekirse onu biz getiririz!” dememiş miydi? Valiye göre Marksizm, Marksistlerin işi değildi! Aslında şaşmamak gerekir: Başbakan’a başbakanlık yaptırmadıkları bir ülkede gazetecilerin gazetecilik, doktorların hekimlik yapmalarını mı bekliyordunuz? Aklıma bir de Fransız fıkrası geldi: Krallardan biri, sarayında soytarı bulundurmaz, kendini bütün meddahlardan daha becerikli bulur, tüm maskaralıkları kendi yaparmış. Kralın eşek şakalarından çok sıkılan maiyeti başbakana başvurmuşlar: Lütfen ona söyleyin, soytarılığı bıraksın, krallığını yapsın! Başbakan böyle adama böyle bir şey söyler de başını belaya sokar mı? Hizmetlileri başından savmış: Haşmetli kralımızın saray soytarılarına maaş vermemekle ulusal bütçemize her yıl ciddi bir katkıda bulunduğunun farkında değilsiniz galiba? Bana bir daha böyle saçma isteklerle gelmeyin! “Doğruuuu!” demiş yalakalar, “bak kralımız yine en doğruyu yapıyor!” C KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.31 05.14 05.35 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.04 12.01 14.22 06.45 11.45 14.10 07.04 12.08 14.37 Akşam 16.45 16.33 17.00 Yatsı 18.1 1 17.57 18.21 enileme fonu; işletmeye dahil sabit kıymetlerin gerektiğinde yenilenebilmesi için bu kıymetlerin satış kârının veya sigorta tazminatlarından ayrılan karşılığın bilançonun pasifinde azami üç yıl süre ile muhafaza edilmesidir. Yenileme fonu ayırma koşulları şu şekilde sıralanır: l Bilanço esasına göre defter tutulmalıdır. l Elden çıkarılan ve yerine alınacak olan kıymetin amortismana tâbi iktisadi kıymet olması gerekir. l Elden çıkarılan kıymetin yenilenmesi zorunlu olması veya yenilenmesi konusunda karar verilmiş olmalıdır. l Yeni iktisadi kıymet, elden çıkan iktisadi kıymetle aynı nitelikte olmalıdır. l Ayrılan fon, yeni alınan sabit kıymetlerin amortismanlarında kullanılır. l Üç yılın hesabında satışın yapıldığı yıl da dikkate alınmalı ve yenileme fonu 3 yıl içinde kullanılmalıdır. Saydığımız bu koşullardan birincisi, bilanço esasına göre defter tutulması zorunluluğu, aslında kanun hükmüdür. Vergi Usul Kanunu, satış kazancının pasifte oluşturulacak fon hesabına alınabileceğini söylü Y avantajına engel olamayacağı bu özelgelerde ifade edilmişti. Bu doğru uygulama ne yazık ki uzun sürmedi. Serbest meslek erbabına yenileme fonu cezası! yor. Bu söylem, yenileme fonu uygulamasından sadece bilanço esasına göre defter tutanların yararlanabileceği sonucunu doğuruyordu. İşte bu nedenle, serbest meslek erbabı ile işletme hesabı esasına göre, defter tutan mükellefler yenileme fonu uygulamasından yararlanamıyordu. Ancak Maliye Bakanlığı verdiği özelgelerde, yenileme fonu imkânını serbest meslek erbabı ve işletme defteri tutan mükelleflere de tanımıştı. Defter tutma usulündeki farklılığın, yenileme fonu gibi önemli bir vergi Uzun sürmedi! 2015 yılı içinde verilen yeni bir özelgede, serbest meslek erbabı ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin, yenileme fonu uygulamasından yararlanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Bu görüş değişikliğinin sebebini anlamak mümkün değil! Bilanço esasına göre defter tutan ticari kazanç sahiplerinin yararlandığı bir vergisel avantajdan, sermaye unsurunun hâkim olmadığı, serbest meslek erbabının yararlandırılmaması vergi adaleti ile bağdaşan bir durum değil. Bu çerçevede, Gelir İdaresi’nin, 2012 yılında verdiği özelge çerçevesinde uygulamayı şekillendirmesi ve serbest meslek erbabını yenileme fonundan yararlandırması gerekmektedir. Vergi adaleti nerede! Gelir Vergisi Kanunu’na göre, hizmetçilerin ücretleri (Mürebbiyelere ödenen ücretler istisna kapsamına dahil değildir.) gelir vergisinden istisna edilmiştir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise hizmetçi kavramının iki karşılığı bulunmaktadır. Birinci karşılık “hizmet gören kimse”, ikinci karşılık ise “Belli bir ücretle ev işlerini yapmak için tutulan kadın” olarak yer almaktadır. Bu tanıma göre; l Hizmetin özel fertler tarafından verilmesi, l Hizmetin ev, bahçe, apartman gibi ticaret mahalli olmayan yerlerde verilmesi, l Orta hizmetçilik, sütninelik, dadılık, bahçıvanlık, kapıcılık gibi (mürebbiyeler hariç) özel hizmetlerde çalıştırılması gerekmektedir. Görüldüğü üzere, Maliye tarafından yayımlanan özelge ve Gelir Vergisi Kanunu’nda güvenlik görevlisi hizmetçi kapsamında sayılmamıştır. 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesinde, “Ücret işverene tâbi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez” hükümlerine yer verilmiştir. Konut hizmetlerinde güvenlik işlerinde çalıştırılanların  hizmetçi kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından, bu kişilere yapılan ücret ödemelerinden gelir vergisi kesilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla konutunuzda ya da sitenizde çalışan güvenlik personellerinin ücretlerinden, diğer çalışanlar gibi sigorta primi, gelir vergisi ve damga vergisi kesintisi yapılması gerekmektedir. Güvenlik görevlisi ‘ev hizmetlisi’ değildir! SOSYAL GÜVENLİK Damga vergisi! C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear