20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 24 Aralık 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER 12 ürkiye’de Kürt sorunu, imparatorluktan çıkışın çözülmemiş en büyük son sorunudur. Diğer “milli” sorunlar, soykırıma dönüşen tehcir, zorunlu nüfus mübadelesi, korkutup yıldırıp göç ettirme ya da Türklük kimliği içinde eritme yöntemleriyle, bir şekilde halledildi. Bu halletme fiili, sorunun devlet aygıtlarının örgütleyicisi olduğu yaygın ve sistemli şiddet yöntemleriyle çözülmesi anlamına geliyordu. Milli devletin yurttaşları milli olmalıydı. Bunun adının resmen 1970’lerin başında Türkİslam sentezi olarak konmasına aldanmamak gerekir. Cumhuriyetin ilanından önceye dayanan devlet yöneticisi kastının politikaları fiilen Türkİslam sentezi anlayışına dayanıyordu. Aydınlar Ocağı’nın Türkİslam sentezi politikasıyla arasındaki fark, İslamın yerlileşmesi, millileşmesi, Türkleşmesi hedefinin de güdülmesiydi. İmparatorlukların dağılışı her yerde büyük insanlık dramlarıyla yaşanmıştır. Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişte yaşananların bir kısmı sorunun evrensel olarak nitelendirebileceğimiz boyutuyla alakalıdır. Bunun yanında, sorunun yerli ve milli kaynağı, TürkSünni çoğunluğun kendini çoğunluk olarak mutlak hak ve güç sahibi olarak görme dışında hiçbir çözümü içine sindirememesi, kabul etmemesi ve bu talep dile getirildiğinde şiddetle tepki vermesidir. T 44 çocuk terörist artık etkisiz aber bu kadar yalın ve korkunç: “Kahraman” polisimiz ve ordumuz 44 çocuk teröristi etkisiz hale getirdi. Dahası 64’ü de yaralı. Onların kimileri de yaşam boyu etkisiz kılındı.  Bu kadar kısa ve yalın bir haber yetersiz mi kaldı? Peki, buyrun Hümanist Büro tarafından hazırlanan rapordan biraz daha ayrıntı: “...26 Temmuz 30 Kasım 2015 arasında, Diyarbakır, Şırnak, Ağrı, Istanbul, Mardin, Van, Ankara, Hakkâri ve Adana illerinde en küçüğü 35 günlük bebek, en büyüğü 18 yaşında olan en az 44 çocuk hayatını kaybetti...” Bu da mı yetersiz. Buyrun bir ayrıntı daha: “... Çocukların ölüm ve yaralanma sebepleri şöyle: Operasyon veya çatışmalar sırasında vurularak, gösteriler sırasında vurularak, bomba patlaması sonucu, sivil alanlarda bulunan mühimmatın patlaması sonucu, hasta olup hastaneye götürülemediği için, sokağa çıkma yasağı sırasında parkta veya evin önünde oynarken vurularak, eve isabet eden kurşun veya patlayıcı ile vurularak, polisten kaçarken apartmandan düşerek, polis tarafından dövülerek, açılan ateşte vurularak...” Ne dersiniz? Oturup ağlasak mı, başımızı öne eğip utansak mı, yoksa dikilip bağırsak mı? HHH Ey okur, hele hele bana emektuplar atıp “Ne yani hendek kazan, devlete başkaldıranlara çiçek mi yollasaydılar” diye soran ya da “Geyilla çocuklar geyillacılık oynuyoymuş da, Aydın amcaları onları pek seviyoymuş da...” diye akılları sıra laf dokunduran okurlar... Demokratik özerklik ya da yeni benimsenen adıyla “özyönetim” hedefinin siyasal bir mücadele konusu olduğunu göz ardı edip “Biz özyönetim ilan ettik, oldu da bitti” diyen, devletin tepkisini zor kullanarak göğüslemeyi seçenlere sözüm çok. Ama bu söz “Öyle yaparsanız devletin de cevabı böyle olur işte” diye tepeden bakan, devleti hukukla değil zorbalıkla tanımlayanların ideolojik tuzağına düşmekten kesinlikle kaçınan bir sözdür. Iç savaş görüntülerinde bile rastlanmayan ölçüde tahrip edilmiş kent ve kasaba görüntüleri eşliğinde bir halkın siyasal tercihinin insafsızca cezalandırılmasına tanık oluyoruz ve bu ülkeyi yönetenler bu tercihlerinin ülkeyi sahiden de iç savaşa sürükleyeceğinin ya farkında değiller ya da bunu sahiden istiyorlar. Başka bir açıklama mümkün değil. 44 çocuğun, içlerinde 35 günlük bebeklerin de bulunduğu 44 çocuğun öldürülmesinin başka bir açıklaması yoktur. 7 Haziran seçimlerinin sonucunu siyasal bir yenilgi olarak görüp sindiremeyen, o yüzden “tekrar seçimi” dayatan ve kendi çıkardığı “Iç Güvenlik Yasası”nın ardına sığınıp bir halkı ölümle, açlıkla, korku ile, yılgı ile, devlet zoruyla sindirip parlamento aritmetiğini kendi kirli hesaplarına uygun hale getirmek gibi sefil bir siyasal tercihte bulunanların yarattığı sonuç bu: 44 çocuk terörist etkisiz hale getirildi. Ne yapsak? Oturup ağlasak mı, başımızı öne eğip utansak mı, yoksa dikilip bağırsak mı? Ey silaha tapanlar, ey savaş tanrısıyla kol kola girenler, ey ölümün dilinden öte dil bilmeyenler, ey parmakları tetiğe kaynamışlar! Artık yeter... Yeter... Yeter... Tarihin tekerrürü kader midir? Osmanlı Ermenisi, Meclisi Mebusan’da üç dönem İstanbul Mebusu olan Krikor Zohrab’ın, 1913’te Marcel Léart takma ismiyle Fransa’da “Belgeler Işığında Ermeni Meselesi”ni yayımladı (Türkçesi, İletişim Yayınları, Eylül 2015). Kitabın “Türk Hükümeti, Reformları Gerçekleştirmekten Neden Acizdir?” başlıklı bölümünü okumak, Rober Koptaş’ın önsözde belirttiği gibi günümüzde Kürt sorununun neden hızla bu toprakların geleneksel “yerli ve milli” sorun çözme yönteminin girdabına girdiğinin bazı ipuçlarını veriyor. Kürt meselesinin günümüzdeki gidişatı, birçok bakımdan farklı olsa da, özünde Ermeni meselesinin Birinci Dünya Savaşı öncesinde girdiği mecrayı andırıyor. H Bazı hakların verilip ama onları tamamlayan hakların verilmemesi, verilen hakkın sonra geri alınması, verildiğinin inkâr edilmesi, tepkinin daha büyük olmasına neden olur. Bütün toplumsal sorunlar için geçerli bir tespittir bu. Osmanlı’nın Müslüman olmayan tebaalarının II. Meşrutiyet’in ilanını izleyen dönemde çok daha fazla talepkâr ve aktif olmalarına karşı TürkMüslüman çoğunlukta artan bir endişe vardı. Müslüman olmayan toplulukların içinde de kâğıt üzerinde tanınan hakların gerçekte verilmemesi, geri alınması, hakkını talep edenlere yönelik şiddet uygulanmasına karşı tepki büyüyordu. Konu giderek daha fazla uluslararası soruna dönüştükçe, hâkim milletin milli ve yerli refleksleri tetiklendi. Gerisini herkes biliyor. Bugün Kürt sorununun son altı ayda, eskisini katbekat aşan bir şiddet sarmalına girmiş olmasının arkasında yatan en büyük neden benzer değil mi? Dolmabahçe Sarayı’nda ortak basın toplantısında hükümetin ve HDP’nin okudukları metinlerin içeriğinden öteye, düzenlenen merasimin kendisi çözüme bir adım mesafede olunduğu izlenimi vermek için tasarlanmıştı. Bunun yok hükmünde olduğunun birkaç gün sonra devle tin başı tarafından ilan edilmesi, eksiksiz bir simgesel şiddet eylemiydi. Kürtlerin arasında yarattığı büyük früstrasyonun somut sonucu Türkiye’nin Kürt illerini yakıp yıkan şiddet sarmalıdır. PKK’nin verilmeyen hakkı silahla, şiddetle alma stratejisine yönelmesi, şiddeti yaratan değil, daha çok tırmandıran bir etmen bugün. PKK’nin Kürt sorunu alanında rakipsiz olma iddiası da meseleyi daha çetrefilli bir mecraya taşıyor. Buna karşılık, devletin güvenlik güçlerinin sergiledikleri büyük kin, uyguladıkları orantısız şiddet ve övündükleri vahşet, idarenin halkı günlerce süren sokağa çıkma yasaklarıyla topyekun cezalandırma yöntemleri, Kürt sorununu artık telafisi pek mümkün olmayan bir kopma noktasına götürüyor. Son haftalarda yaşananlardan sonra belki bu eşiği de aştık. Bunu Kürt sorununun artık uluslararası sorun haline dönmüş olması tamamlıyor. Sorunu siyasal alana yeniden çekme, müzakere yöntemiyle barış içinde çözme kapısı belki daha tam kapanmadı. Ama sorunun “yerli ve milli” yöntemlerle çözümünde ısrar, bu sorunun da bu ülkede çoğunluk hakkını paylaşmak istemeyenlerin en çok korktukları biçimde sonuçlanma olasılığını sadece güçlendiriyor. Tarihin tekerrür etmesi kader değil, bir seçimdir. Havalimanında 3 patlama abiha Gökçen Havalimanı’nda önceki gece patlama meydana geldi. Patlamada biri ağır 2 kişi yaralanırken, ağır yaralanan Zehra Yamaç (30) hayatını kaybetti. Birbirine en az 200’er metre uzaklıkta bulunan 3 farklı noktada, park pozisyonundaki 5 uçakta patlamadan kaynaklanan parça hasarlarının oluştuğu görüldü. Patlamaya atılan havan topunun neden olduğu öne sürüldü. Sabiha Gökçen Havalimanı’nda apronda meydana gelen patlamada havalimanı çalışanlarından Canan Çelik Burgucu (33) kolundan, Zehra Yamaç (30) ise kafasından yaralandı. Yaralılar, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Yaralılardan durumu ağır olan Yamaç, hayatını kaybetti. Olay yerine çok sayıda polis ekibi sevk edilirken itfaiye de tedbir amaçlı havalimanına geldi. Polis ekipleri uzun namlulu silahlarla ve çelik yeleklerle havalimanına çıkan tüm yollarda yoğun uygulama yaparak, bölgedeki araçları aradı. Arama çalışmalarına helikopter de destek verdi. Atatürk Havalimanı’ndan bölgeye Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait kızılötesi kameraya sahip Bell 429 tipi helikopter gönderildi. Parçaların isabet ederek hasara yol açtığı ilk nokta, 206 numaralı körüğün önünde park pozisyonundaki uçağın çok yakını. 2 kadın işçi bu noktada vücutlarına isabet eden parçalarla yaralandı. İkinci hasar, bu noktanın yaklaşık 350 metre ilerisinde, 201 numaralı körüğün yakınlarında tespit edildi. Uzman ekipler ilk incelemeleri sonucunda üçüncü hasarı da 180 metre uzaklıktaki 17 numaralı açık park pozisyonunda belirledi. Park halindeki bazı uçakların yolcu camı ve gövdelerinde de parça Apronda meydana gelen 3 ayrı patlamada havalimanı çalışanlarından Zehra Yamaç hayatını kaybetti. Patlamaya havan topunun neden olduğu öne sürüldü S Uçak gövdesinde hasar çarpmasından kaynaklanan hasar tespit edildi. Hasar gören uçak sayısının en az 5 olduğu öğrenildi. İstanbul Valisi Vasip Şahin, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda saat 02.05’te nedeni belirsiz bir patlama meydana geldiğini belirterek patlamanın sebebine ilişkin incelemelerin sürdürüldüğünü kaydetti. İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş., havalimanı apron bölgesinde yaşanan patlamanın ardından yazılı bir açıklama yaparak, “Patlamanın nedeni ile ilgili yetkililerin araştırmaları devam etmektedir. Terminalimizde uçak iniş kalkışlarında hiçbir sorun yaşanmamakta olup, uçuş operasyonu sorunsuz bir şekilde devam etmektedir” ifadelerini kullandı. Patlamayla ilgili Pegasus ise olay sırasında körükte ya da uçakta yolcu bulunmadığını kaydetti. İngiltere Büyükelçisi Richard Moore, patlama nedeniyle, Türkiye’ye ilişkin “Seyahat Tavsiyesi’ni güncellediklerini açıkladı. Moore, Twitter hesabından dün yaptığı açıklamada, “Bu sabah #SabihaGökçenHavalimanı’nda havan topu saldırısı yapıldığına ilişkin ifadelerden endişe duydum. Konuyla ilgili Türk yetkililer ile görüşerek bilgi almaya çalışıyoruz” dedi. l İstanbul HAVALİM ANIN PATLAM DAKİ AD 1 KİŞİ ÖLD A Ü, 5 UÇAKT A HASAR OLUŞTU . Patlamanın ardından onlarca polis havalimanı çevresindeki boş arazilere dağılarak inceleme yaptı. Yaşanan olayda havalimanı çalışanlarından Zehra Yamaç can verdi. ğını belirtrekli müdahalelerin yapıldı sonra saen pitt ti. Patlamayla ilgili tes rinin norerle sef k uça e ind bah saatler Yıldırım, n ede male döndüğünü ifade nin olme ele ert bir gi han trafikte her yle ilgili eni ned madığını bildirdi. Olayın ı beğın ıldı yap ın alar şm çalı adli ve idari varme hük bir lirten Yıldırım, “Şu anda un şun a am en erk k ma yap mak, yorum gü nın anı alim bilinmesini isterim, hav iyet zaf bir gi han her nda usu venliği kon uştu. söz konusu değil” diye kon IRA Heathrow’a 3 kez saldırmıştı uzey İrlanda’nın bağımsızlığı için savaşan İrlanda Kurtuluş Örgütü (IRA), 1994 yılının mart ayında Britanya’nın başkenti Londra’da bulunan Heathrow Havaalanı’nda havan toplu üç saldırı gerçekleştirmişti. Saldırıların politik olduğu yorumları yapıldı, IRA’nın amacının kimseye zarar vermek değil, barış görüşmeleri istediği yönde ilerlemeyen örgütün istediği an saldırabileceğini hatırlatmak istemesiydi. ‘Zafiyet yok’ erleşUlaştırma, Denizcilik ve Hab iha GökSab , ırım Yıld ali Bin me Bakanı usunkon iği enl çen Havalimanı’nın güv ukon söz tin iye zaf bir gi da herhan raara usl “Ul , rek su olmadığını belirte ün tedbüt i ttiğ me hük rın rtla sı standa i. Bakan Yılbirler alınmış durumda” ded ar olduhas lı çap ük küç kta uça dırım, 5 k geara alın a gar ğunu, bu uçakların han K Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin Başbakanı Saim Bülend Ulusu 92 yaşında dün hayatını kaybetti. Ulusu’nun cenazesi bugün Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğlen namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda Bülend Ulusu toprağa verilecek. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ülkeyi yöneten Milli Güvenlik Konseyi’nin başkanı dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Kenan Evren, 10 Mayıs 2015’te 98 yaşında hayatını kaybetmişti. Konsey üyelerinden dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya 9 Temmuz 2015’te 90 yaşında, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Nejat Tümer 29 Mayıs 2011’de 87 yaşında, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Nurettin Ersin 3 Ekim 2005’te 87 yaşında, dönemin Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Sedat Celasun da 17 Temmuz 1998’de 83 yaşında ölmüştü. 12 Eylül döneminde yönetimde olan bütün komutanlar böylece yaşamını yitirmiş oldu. Ulusu 92 yaşında hayatını kaybetti Tarihi garın sadece aslına uygun kullanılması için yapılan eylemler sonuç vermeye başladı 12 HAZAL OCAK Haydarpaşa’ya tren müjdesi yıldır Tarihi Haydarpaşa Garı için süren mücadelede sona yaklaşıldı. Tarihi garın sadece aslına uygun kullanılması ve ranta açılmaması için sivil toplum kuruluşları ve halk çok sayıda eylem gerçekleştirdi. Haydarpaşa Gar Projesi’nin rant odaklı olduğunu belirten bilim insanları sayısız itirazda bulundu. Aslına uygun restore edileceği müjdesinin ardından Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın hazırladığı yeni planların ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Yeni planlarda trenler yine gara girecek. Bölgede planlanan birçok ticaret alanı iptal edildi. 2010’da atlattığı şüpheli yangınla çatısı tamamen kül olan Tarihi Haydarpaşa Garı’yla ilgili geçen yıl eylül ayında Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nce proje hazırlanmıştı. Garın otele dönüşmesinin de önünü açacak şekilde kafeterya ve asansör ek 10 Haydarpaşa Garı’na, Ankaraİstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin yapım çalışmaları bahane gösterilerek 18 Haziran 2013’te de banliyö tren seferleri durduruldu. lanan planlar kapsamında trenler tarihi gara geri gelecek ve birçok ticaret alanı da iptal edilecek. Yeni planlar onay bekliyor Ticaret alanları iptal lemesi yapılan projeye Kadıköy Belediyesi ruhsat vermemişti. Bir yılın ardından Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarihi gar için geri adım atarak aslına uygun yeni bir restorasyon projesi hazırladı; Kadıköy Beledi yesi de bu projeye ruhsat verdi. Şimdi de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, sivil toplum kuruluşları, bilim insanları ve halkın 10 yıldır süren mücadelesi sonucu geri adım atıyor. Edinilen bilgiye göre yeni hazır Yeni imar planlarının içeriğini gazetemizle paylaşan İBB ve Kadıköy Belediyesi’nin CHP’li Meclis üyesi Hüseyin Sağ şunları söyledi: “200 bin metrekare ticaret alanı ciddi oranda küçültüldü. Trenler gara dönecek. AVM yapılmayacak. Devlet Demir Yolları’na ait lojmanları, binalar, hangarlar ve ağaçlar korunacak. Raylı ulaşıma kapatılan gar yeni proje ile birlikte eski görkemli günlerine geri dönebilecek. Kadıköy Belediyesi tarafından yapılmak kaydıyla amfitiyatro yapılabilir. Mücadele meyvelerini veriyor. İlk planların ne kadar yanlış olduğunu planı yapan kurum ve kuruluşlar da fark etti ve planı revize ediyorlar. Yeni planlar dijital ortamda var ve onay bekliyor. Onaydan sonra tüm bileşenlerin katıldığı toplantılar düzenlenmeli ve görüşleri alınmalı” dedi. l İSTANBUL C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear