20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 2 Aralık 2015 TASARIM: SERPİL ÜNAY yorum 13 krayna ile Rusya arasındaki “savaşçıl” gerilimde, harita üstünde Ukrayna toprağı gibi görünen Özerk Kırım Cumhuriyeti parlamentosunun; geçen yıl aldığı tek taraflı bir kararla en büyük kenti ve savaş limanı Sivastopol’ü Rusya’ya bağladığını biliyorsunuz. Peki, Kırım’ın Osmanlı Devleti’nin elinden çıkan ilk İslam toprağı olduğunu bilir misiniz? Doç. Dr. Hüner Tuncer, son kitabı Kırım Savaş ve Diplomasi’de anlatıyor: “Rus Çariçesi II. Katerina, 1783 yılında Kırım’ı işgal ve ilhak etmiş ve Osmanlı Devleti bu durumu protesto bile etmekten çekinerek, ilhakı zımnen tanımıştı. 9 Ocak 1784’te Rusya’ya verdiği bir senetle Osmanlı Devleti; Kırım, Koban ile Taman’ın Rusya tarafından işgalini resmen tanımış olmaktaydı. Padişah III. Selim, 19 Ağustos 1787’de Kırım’ı geri almak için Rusya’ya savaş açmış; ancak savaşın sonucunda Kırım’ı geri alamadığı gibi, yeni toprakları da elinden çıkarmak zorunda kalmıştı.”(*) HHH Rusya Çarlığı ile Batı devletleri, can çekişen Osmanlı’nın tepesine 1853’ten öteye Hıristiyanlığa ait Kutsal Yerler’in paylaşımı için bindiler. Hepsi daha büyük bir parça et koparmaya çalışıyordu, sonunda gagaladıkları yarı canlı leşin üstünden kavgaya tutuştular. Osmanlı’nın da dahil olduğu Avrupa ittifakı, 1854 yılında Sivastopol’e saldırarak Rusya’ya karşı Kırım Savaşı’nı başlattı. Tarihte ilk kez bu savaşta telgraf haberleşmesi, demiryolları, zırhlı gemiler ile mayınlar kullanıldı ve siper savaşı tekniği uygulandı. Florence Nightingale de ülkemiz tababetinde Kırım Savaşı sırasında boy gösterdi ve efsane oldu. Ama bu savaş, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin, artık ancak “dış destekle” savaş kazanabildiğini ve varlığını bağımsız sürdüremediğini de gösterdi. Başka bir deyişle Osmanlı’nın çöktüğü; Avrupalı müttefiklerin ordusunun bakımsızlığı, pisliği ve geri kalmışlığıyla alay edip hakir gördüğü Kırım Savaşı’yla anlaşıldı. U ştır.” “Her savaş, sonuncu sava JEAN GIRAUDOUX topol ilhakıyla da görüldü ki, yine Rusya’nın egemenliğinde... Doç. Dr. Hüner Tuncer, eksiksiz bir araştırma olan kitabını “Ülkemizde Osmanlı’yı hortlatmak isteyenlerin, Kırım Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin niçin bu aciz duruma düşmüş olduğunu düşünmeleri ve Osmanlı’nın çöküşüne yol açan etkenleri irdelemeleri gerekir!” sözleriyle bitiriyor. Korkarım Osmanlı özentisi, çakma Osmancıklar ne tarih biliyorlar, ne de tarihten geleceğe aktarma yapacak entelektüel birikime sahipler. HHH Türkiye’yi yönetenler, düşürülen Rus uçağı olayında açıkça görüldüğü gibi, bırakın Batılı kurtlarla valsi, tangoyu; Rus ayısıyla kılıç dansı yapmaya hiç mi hiç hazırlıklı değiller! Bir an için Türkiye’nin haklı ve Rus uçağını düşürmek zorunda olduğunu varsayalım. Madem angajman angajman diyorlar ve günün birinde bir Rus uçağını düşürme olasılığı var, hiç olmazsa olay sonrasında yapılacak açıklamayı önceden hazırlamak gerekmez miydi? Önce Rus deyip sonra “Bilmiyorduk!” diye çark etmek yerine, “Sınır ihlali yapan bir uçak düşürdük, uyruğu belli değil” diye başlamak; “Rusmuş, çok üzüldük. Özür dileriz, valla istemezdik, ama angajman demiştik...” tadında sürdürmek değil miydi, hazırlıklı olmak? Her şey Kırım’da başlar, demiştik. Umarım Batı ile Rusya arasındaki çekişmede, 2014’te Kırım’da baş veren çıban; 1854’te Osmanlı’nın nasıl boynunu vurduysa Türkiye’nin de belini kıracak gelişmelere gebe değildir! (*) Tarihçi Kitabevi, 2015 ‘Söz soğudu’ Alçakça katledilen Tahir Elçi’ye saygılarımla. Kırım’dan Kırım’a Kırım Savaşı, 1854 HHH Öylesine hakir gördüler ki Rusya’ya karşı birlikte savaştıkları Osmanlı’yı; bugün lise diplomalı bir Avrupalı, modern teknikler açısından gündemden düşmeyen bu savaşta, Osmanlı’nın ittifaka dahil olup savaştığını ve büyük kayıplar verdiğini bilmez... Kırım Savaşı’nı Rusya yitirmiştir. Ancak Kırım Rusya’da kalmış; üstelik Ruslar, intikam peşinde Osmanlı’ya Doğu’dan hücum edip Kars’ı ele geçirmişlerdir! Kırım, 1991’e kadar SSCB toprağı olarak Rusların egemenliğindeydi. 2014’teki “gönüllü” [email protected] icle kıyısında bir güvercin suyun sesini dinliyor. Kürtçe ağıtlar başlıyor önce dağlarda, işkence odalarında; sokakta öldürülen Kürt gençlerinin anneleri, kız kardeşleri, sevgilileri yüzlerinde kederli bir gülümsemeyle güvercinin kanatlarını okşuyorlar. Güvercin, onlara çocuklarından, sevgililerinden söz ediyor. “Bilirim yüreğinizin yangını sönmez” diyor “ama bilirsiniz ben sözümün eriyimdir. Şimdi size söz veriyorum, dağlarda ölenlerin, sokaklarda vurulanların, işkencede yaşamını yitirenlerin mücadelesi hep sürecek. Çünkü toprak unutmaz, başı dumanlı dağlar unutmaz, su unutmaz...” Güvercin Dicle kıyısından usulca uzaklaşıyor, güneşin batışına yetişmesi gerek. Çünkü hiçbir yerde güneş Mezopotamya’daki gibi batmaz. Orada güneş her gün yeryüzünün bütün tanrılarıyla vedalaşır. Bu vedalaşma törenine Sümer ninnileri eşlik eder. Her gün kadim uygarlıkların kutsalı toprak yeniden gübrelenir. Ve insanoğlunun yaratma sevinci, dostluğu, aşkın muhteşem şenliği yeniden hatırlanır. Güvercin günbatımını sever, günbatımının bütün seslerini sever. O sırada çocuklar uykuya dalar. Güvercin çocukların uykularında bile korktuklarını bilir. Kurşunlardan korkarlar, yeri göğü inleten uçak seslerinden korkarlar; annelerinin, babalarının, kardeşlerinin kör bir kurşunla öldürülmesinden korkarlar. Güvercin bilir bunu, her evin çatısına konup en güzel masalları anlatması gerektiğini bilir. Bu masallarda hiç ölüm yoktur, bu masallarda insanlar sevdiklerine kavuşurlar, bu masallarda insanlar sevgi dolu sözler fısıldarlar, bu masallarda insanlar el ele tutuşup halay çekerler. Güvercinin bugün kederli tepesine konup tüm Diyarbakır’ı dinlediği, gözlediği dört ayaklı minare vuruldu. Ayakları delik deşik. Oysa o minare efsunludur. Derler ki, minarenin çevresinde yedi kere dönüp bir dilek tutarsan o dileğin kabul görür. Güvercin minarenin tepesinde ne çok insanın orada yedi kez döndüğünü, en mahrem dileklerini taşlara fısıldadığını görmüştür. Güvercin minarenin ayaklarına bakarken kahroluyor, bu ayaklarda kaç kurşun izi var? Bütün Mezopotamya’da kaç kurşun izi var? Güvercin bu kurşun izlerinin ardındaki tüm hikâyeleri bilir. Küçücük bir çocuk yasaklarını dinlemeyip sokağa çıktığı için tam da ciğerinden vurulmuştur. En çok o hamile kadının vurulduğunu gördüğünde dayanamayıp, kimselere göstermeden gözyaşı dökmüştür. Güvercinlerin gözyaşı döktüğünü bilenler bilir. Sonra o küçücük bedenin kokmasın diye buzdolabında saklandığı gün, pencerenin yanından ayrılamamıştı. Annenin yüzündeki acı öyle dayanılmaz bir acıydı ki, güvercin yaz ortasında donduğunu hissetmişti. Güvercin Suruç’taki patlamada ölenleri kanatlarıyla sarmak istemişti. Bir mucize olur diye beklemişti, bir mucize olur. Güvercin hep mucizelere inanmıştı, insanın başardığı mucizelere. Güvercin hep inanmıştı. Minarenin ayakları da yeniden onarılabilirdi. O herkesin, tüm Mezopotamya halklarının minaresiydi, onun minaresiydi. Şimdi orada kendi ölüsü yatıyor. Ah güvercin, can güvercin, Mezopotamya’nın Anka kuşu seni orada vurdular. Acının bazen tarifi yoktur; o diyarlarda duyduğum, bir Kürt kadının sözleriyle seni selamlamak istiyorum: “Artık söz soğudu.” 2 ARALIK 2015 SAYI: 32928 D KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Köşemen AB gazetecilerin özgürlüğü konusunda samimi mi? an Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması ve Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin hemen ardından düzenlenen zirvede AB üyesi 28 ülkenin liderleri Başbakan Ahmet Davutoğlu ile bir araya geldi. Bu zirvede Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin, yayımlama özgürlüğüne getirilen kısıtlamaların ve gazetecilerin haber yaptıkları için hapsedilmesinin de gündeme alınacağı umuluyordu. Can Dündar ve Erdem Gül de daha tutukluluklarının ilk gününde, Silivri’de kaleme aldıkları mektupta “Düşünce ve ifade özgürlüğü, mensubu olduğumuz uygarlığın vazgeçilmez değeridir. Bu özgürlüğü kullandığımız ve halkın haber alma hakkını savunduğumuz için tutuklu yargılanıyoruz” diye başlayıp “Mülteci sorununa çözüm arzunuzun, Batı dünyasının da temel değerlerinden olan insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü hassasiyetinize engel olmayacağını ummak istiyoruz” diye sözlerini bitiriyorlardı. Can Dündar ve Erdem Gül’ün düşünce ve ifade özgürlüğü çağrılarına Avrupa Birliği’nden somut bir cevap gelmedi. Haberlerden zirvede düşünce ve ifade özgürlüğü sorununun konuşulmadığı anlaşılıyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker durumun farkında olmalı ki mültecilerle ilgili anlaşmanın Türkiye ile “AB’nin insan hakları ve basın özgürlüğü konusunda temel görüş ayrılıkları bulunduğunu gözardı etmelerine yol açmayacağını” söylemiş. Zirvede konuşulmasa da Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskıların ve gazetecilerin cezaevinde tutulmasının da Avrupa Birliği’nin gündeminde olduğunu söylüyor AB yetkilileri. Peki, AB’nin Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin, yayımlama özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar hakkında gerçek tavrı nedir? Hemen her olaydan sonra yapılan rutinleşmiş açıklamalar dışında AB’nin Türkiye’ye yönelik bir yaptırımını, girişimini duydunuz mu? AB’nin Türkiye’ye yönelik bir beklentisi olduğunu sanmıyorum. Türkiye’yi AB’ye tam üye olarak almayacakları için düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılara karşı gerçek anlamda bir girişimleri olmadı. İlerleme raporlarında yıllardır tekrar edilen sorunların neden çözülmediğini bile Türk muhataplarına sormadıkları anlaşılıyor. Böyle bir şey olsaydı AB’ye uyuma doğru bir ilerleme kaydedilirdi. Aksine art arda çıkarılan yasalarla, temel haklara aykırı uygulamalarla eskiye nazaran ciddi bir gerileme söz konusu. AB Türkiye için artık “Gerileme Raporu” hazırlasa çok daha iyi olacak. Türkiye’nin AB üyesi olabilmesi için 10 yıldır müzakereler yapılıyor. Bu müzakerelerde çeşitli fasıllar, bu fasıllarda da aday ülkenin yapması gereken yasal ve idari düzenlemeler var. Bu düzenlemelerle aday ülke fasılda ele alınan alanda AB ile uyum sağlıyor. Türkiye’nin AB’ye katılım müzakereleri 3 Ekim 2005 tarihinde başlamış. Bugüne kadar 14 fasıl müzakerelere açılmış. 14 fasıl ise AB Konseyi ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nce bloke edilmiş. AB Konseyi’nde görüşülmesi süren fasıl sayısı da dokuz (bkz. ab.gov.tr/index.php?l=1&p=65). Bunlardan ikisi doğrudan insan haklarıyla ve tabii düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili olan “Yargı ve Temel Haklar” başlıklı 23. ve “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” başlıklı 24. fasıllar. Bu fasıllar tamamlandığında Türkiye’de hapiste gazeteci kalmaz. Çünkü özgürlükçü yasalar çıkarılmış, bağımsız bir yargı kurulmuş olur. AB Türkiye zirvesindeki pazarlıkta kozların elinde olduğunu gören Türkiye yıllardır dondurulmuş bulunan müzakerelerin başlamasını, yeni fasıllarının açılmasını gündeme getirmiş. AB de bu isteği olumlu karşılamış. Açılması öngörülen fasıl 17. “Ekonomik ve parasal politika”. Türkiye’den insan hakları ve basın özgürlüğü beklentilerinden vazgeçmediklerini söyleyen AB yetkilileri müzakerelerin yeniden başlaması söz konusu olduğunda da düşünce ve ifade özgürlüğünü konu etmiyor. “23. ve 24. fasılları açalım” demiyor. Ben buradan AB’nin Türkiye’den öncelikli beklentisinin insan hakları ve düşünce özgürlüğü olmadığını, gazetecilerin özgürlüğü konusunda da samimi olmadığını anlıyorum. C ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörleri Bülent Gürel Nilüfer Şenol T.C. SİVAS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI Kamulaştırılan Taşınmazın Bulunduğu Yer: SİVAS İLİ ULAŞ İLÇESİ ŞENYURT KÖYÜ Dosya Esas No: Mevkii: Ada No: Parsel No: Yüzölçümü: Malikin Adı Ve Soyadı: 2015/528 E. Ağıralan 137 107 7003.52 m2 2015/528 E. Ağıralan 137 108 17128.31 m2 Hacı Doğan, Mevlüde Doğan, Fatma Çevik, Döndü Yılmaz, Mehmet Doğan, Ayşe Kilis, Zeynep Taşar, Muazzez Yılmaz, Esme Halis, Meliha Doğan, Tuba Doğan, Azize Doğan, Vahap Doğan, Reyhan Doğan Kamulaştırmanın Ve Belgelerin Özeti: Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından mahkememizin 2015/528 Esas sayısında dava açılmıştır. İlan tarihinden itibaren 30 gün süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri. Açılacak davalarda husumetin DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’ne yöneltileceği. İlan tarihinden itibaren 30 gün süre içerisinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde, kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği. Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına Sivas Ziraat Bankası Şube Müdürlüğüne yatırılacağı, duruşmanın 04/02/2016 günü saat 09:45’a bırakıldığı hususları 2942 Say ılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın:190201) Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.30 05.13 05.35 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.03 12.00 14.22 06.44 11.45 14.10 07.03 12.08 14.37 Akşam 16.45 16.33 17. 00 Yatsı 18.1 1 17.57 18.21 C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear