20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 19 Aralık 2015 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi 9 TÜİK bile 1600 TL dedi Asgari Ücret Tespit Komisyonu 3. toplantısını yaptı. TÜİK bir işçinin geçim maliyetini 1600 lira olarak hesapladı. Hükümet ise işçiye 1300 lira verecek ükümet asgari ücreti 1300 liraya çıkarmaya hazırlanırken, devletin resmi kurumu olan TÜİK bir işçinin geçim maliyetini bin 599 lira olarak hesapladı. Buna göre, hükümetin asgari ücret öneMUSTAFA risi olması gerekenden 300 lira ÇAKIR eksik. Bir başka ifade ile işçinin hakkı olan 300 lira yine emekçiye verilmeyecek. Asgari Ücret Tespit Komisyonu 3. toplantısını Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Merkezi’nde yaptı. Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder’in başkanlığındaki toplantıda işveren kesimi, asgari ücretin 1300 liraya çıkarılmasına karşı olmadıklarını ancak ek maliyet yükünün H paylaşılması gerektiğini bir kez daha ifade etti. İşverenler, asgari ücretin 1300 liraya çıkarılması halinde toplu iş sözleşmesi uygulamayan işyerlerinde işverene maliyetinin 1934 lira, toplu iş sözleşmesi uygulayan işyerlerinde ise işverene maliyetinin ortalama 3 bin 532 lira olacağını savunuyor. İşçi başına ayda 437 lira ek yük geleceğine işaret eden işverenler, işveren kesimine yüklenmek istenen ek maliyetin ise 29.6 milyar lira olacağını belirtiyor. İşveren kesimi toplantıda yükün paylaşılmasını istedi. Ancak bununla ilgili karar alınmadı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı son kararı hükümetin vereceğine dikkat çekti. Türkİş geçen toplantıda TÜİK’ten bir işçinin geçim ma 300 lira eksik! liyetinin hesaplanmasını istemişti. Dünkü toplantıda TÜİK rakamları sundu. TÜİK net asgari ücretin, ağır işlerde 1599 lira, orta ağır işlerde 1427 lira, hafif işlerde 1326 lira olması gerektiğini belirtti. TÜİK’in bir işçinin geçim maliyeti hesabı hükümetin verdiği 1300 liranın ne kadar eksik olduğunu da gözler önüne serdi. Hükümetin 1300 liralık asgari ücreti, hafif işlerde çalışan bir işçinin geçim maliyetini bile karşılamıyor. Ayrıca ağır işlerde çalışan bir işçi olması gerekenden 300 lira daha az asgari ücret alacak. İşçinin bir yıllık kaybı ise 3 bin 600 lira olacak. TÜİK 2015 yılı için de bir işçinin geçim maliyetini 1424.70 lira olarak hesaplamıştı. Ancak komisyonda asgari ücret işveren ve hükümetin ittifakıyla 949.08 lira olarak belirlenmiş ti. Aradaki, işçinin alması gereken 475.62 lira da yine işçiye verilmemişti. Toplantıda Çimseİş Sendikası Başkanı Zekeriye Nazlım, madenlerdeki iki asgari ücret zorunluluğuna işaret etti. Nazlım ayrıca madenlerde işverenlerin SGK primlerinin de düşürülebileceğini belirtti. Nazlım’ın açıklamaları, “iki asgari ücret zorunluluğu kaldırılsın” şeklinde algılanınca Türkİş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, bunların Nazlım’ın kendi görüşleri olduğunu söyledi. Türkİş ile TİSK’in asgari ücretle ilgili ortak açıklama yapması da gündeme geldi ancak anlaşma sağlanamadı. 2016’da geçerli olacak asgari ücret Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda ya Tartışmalı sözler pılacak 4. ve son toplantının ardından kamuoyuna açıklanacak. l ANKARA ‘Bozguncu’ ‘barış’ çağrıları... anların en çok yandığı, savaş tamtamlarının çalındığı süreçlerde “barış” çağrılarının yapılabilmesi zor olduğu kadar anlamlı, işlevsel, yaralara merhem olabilecek değerdedir... Yeter ki bozgunculuk yapma amaçlı ya da istemeden de olsa provokatif içerik taşımasınlar... Çok kaygı verici son gelişmeler sürecinde, yaralarımıza tuz basar içerikte barış çağrılarının da yapılıyor olması; barışa giden yolda katkıda bulunmak isteyenler, sorumluluk duyanları, bir şeyler yapmak üzere adım atmaktan alıkoyan boyutlarda yıldırıcı... “Kaos” sözcüğü galiba barışa giden yolda atılacak adımları gösterecek pusulanın çalışmaması gibi bir şeyi, bir durumu anlatıyor... 1990’lı yılların sınırlarımız içindeki, PKK odaklı en kanlı terör eylemleri, devlet adına işlenmiş insan hakları suçları ile faili meçhul cinayetlerin yarıştırıldığı yıllardan yola çıkarsak... Jirki Dağları’nın teröristlerden temizlenmesi operasyonlarında... Boşaltılan köylerden aşiretlerinin akrabalarının ahırlarına sığınmış köylüler arasındayız... Beslenemedikleri için satılmış hayvanların yerine sığınmışların çaresizliklerini, çıplak ayaklı donsuz koşturan erkek çocuklar en yalın sergiliyorlar... Yaşadıklarını çevirmen aracılığı ile anlatmaya çalışan genç kadın, köylerindeki unşeker çuvallarının baskın yapan askerler tarafından yere boşaltılarak karıştırıldığını, nasıl aç bırakıldıklarını, korkmayı unutmuş olarak anlatıyor... Komutan olanlardan haberli, PKK’ye yardımyataklık yaptıklarını söylüyor, kocasının nerede olduğunu soruyor. “Kayıp” yanıtı olayın özelinde, dağda örgütün yanında anlamına geliyor... Ancak devletin hukuk düzeni içinde, terör örgütü gibi davranabileceği anlamına gelmiyor... HHH Çatışmaların operasyonlarla en aza indirgendiği, Apo’nun Türkiye’ye teslim edildiği yılların sonrasında boşaltılan köylere dönülmesinde sınırlı adımlar, kimi sağduyulu reflekslerle köylerine en çaresiz koşullarda dönmeye çalışanlara ödünç birkaç küçükbaş hayvan verilmesi çabaları çok da bir işe yaramıyor... Bugünün PKK’nin en sert terör eylemlerinden sorumlu tutulan gençlik örgütlenmeleri, o günlerin donsuz, çıplak ayaklıları, taş atan çocukları, bugünün en çok hendek kazılan yerleşim bölgelerindeki en şiddetli eylemleri ateşlemekten suçlanıyorlar... En yoğun iç göçü almış, en yoksul, yoksun fışkırmış kent merkezleri, bugünün dudak uçurtan silahlı donanımlarıyla cephaneliğe dönüştürülmüş hendeklerle çevrilmiş, en geniş kapsamlı askeri operasyonla terör örgütünden süpürülmeye çalışılan yerleşim merkezleri... Özerklik ilanları, dünyanın her yerinde paramparça kanton devletçikler kurdurma, en çaresizinden ırklar, mezhepler, aşiretler odaklı iç savaşlar bataklığı çözümsüzlüğe saplanmış gettocuklar üretmekle eşanlamlı sonuçları dünyamızı, insanlığı kasıp kavurmuşken... Paramparça, çaresiz, yıkılmış devletler dışında, gelişime seyirci kalmaya kalkışmış devlet örneği de yokken... Kesintisiz İktidarlarının sorumluluğunda payı büyük “ucu açık” barış sürecinin yakıcı sonuçlarından anlamlı dersler çıkarılmış olması zorunluluğu ortaya çıkıyor... Demokrasi, hukuk devleti düzeni içinde barışın geçerli kılınmasının ötesinde bir yol da olamayacağına göre, geniş kapsamlı operasyonla kentlere taşınmış terörün süpürülmesiyle ulaşılacak geçici başarının, kalıcı barış sürecine geçişte anlamsızlığı da ortaya çıkıyor... Kentlere taşınmış terörün yıkımları karşısında devletin göç edenlere kimi yardımlar yapacağı, zararlarının karşılanacağı sözleri çok cılız kalıyor... En kaygı verici olanı da barışı kalıcı kıldırabilmek adına söz söyleyen liderlik, AKP’nin güçten zehirlenmiş kadrolarının, barış çağrıları ile çelişen provokatif çıkışları... Bugün yaşanan kanlı tablodan, kentleri, barıştan yana maskeli, uzlaşı çağrıları yaparken cephaneliğe dönüştürmüş, PKK, gençlik örgütlenmeleri odaklı terör örgütlerinin suçlarını hafife almak söz konusu olamazsa da... Asıl sorun halkın karşısında devlet adına sergilenen, sergilenecek gerçek barıştan yana duruşta değil mi? C Mavi Marmara baskınından beri yaşanan anlaşmazlıkların sonuna gelindi. Bunun temelinde ise Türkiye ile İsrail’in gaz sıkıntısı yatıyor İsrail gazına kapı aralandı srail ile Türkiye arasındaki yumuşama, ekonomik ve ticari ilişkilerde de yeni bir dönemin habercisi. Türkiye için, Rus savaş uçağının düşürülmesiyle bu ülkeden doğalgaz tedarikinin tehlikeye girmesi, İsrail için de Mısır’a doğalgaz satışında yaşanan tıkanmanın yakınlaşmada başrolü oynadığı belirtiliyor. İki ülke ilişkilerindeki yumuşamayla, İsrail’den Türkiye’ye 2020 başında yıllık 810 milyar metreküp gaz sevkıyatı bekleniyor. Türkiye ile İsrail arasında sürdürülen doğalgaz müzakerelerine yakın bir kaynağın verdiği bilgilere göre, görüşmeler hiç kesilmedi. İ En güvensiz madenler Türkiye’de ürkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) İcra Direktörü Güven Sak, kömür madenlerinde en kötü iş sağlığı ve güvenliğinin Türkiye’de olduğunu vurguladı. Sak, işletilen madenlerde uygulamadan kaynaklı problemlerin olduğunu da vurguladı. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve TEPAV, “Türkiye Kömür Madenciliği Sektöründe Sözleşmesel Düzenlemeler” başlıklı raporunu açıkladı. Madencilikte ulusal bir politikanın geliştirilmesinin gerekliliğine dikkat çekilen raporda bu politika ile Türkiye’nin doğal kaynaklarının süreklilik temelinde geliştirilmesinin yanı sıra sektördeki tüm çalışanların sağlığını ve güvenliğinin de gözetilmesi gerektiği vurgulandı. Raporda şu tespitlere yer verildi: 4 Türkiye’nin enerji ihtiyaçlarına ve kömür sanayiinin bu ihtiyaçları karşılama potansiyeline ilişkin bir analizden hareketle kömür sanayii için daha güçlü bir sektörel gelişim stratejisi gerekiyor. 4 Geliştirilecek uzun dönemli vizyon iş sağlığı ve güvenliği (İSG) alanındaki etkilerin de dikkate alınması gerekiyor. 4 İstihdam ve sözleşme yapısı düzeltilmeli. Ruhsatlandırma sürecindeki kamu koordinasyonu yeniden ele alınmalı. Bu uygulamadaki eksikliğin düzeltilmesi için madencilik sektörünün güçlü bir sahibi olmalı. 4 Türkiye’nin madencilik stratejisi ile elektrik üretim stratejisi birbirine karıştı. Elektrik üretimini karşılayan birimle kömür madenciliği işlerine bakan birim aynı irade. 4 Elektrik üretimi sağlanmadığı halde siyasi bir tepkiye açık bir mesele olması madencilikle ilgili stratejilerin güçlü bir şekilde oluşturulmasını engelliyor. 4 Rödovans sözleşmelerinin yaygın biçimde istismar edilmesi madenlerdeki çalışma ve İSG koşullarını olumsuz etkiliyor. l Ekonomi Servisi T Çoklu ortaklık 2010’daki Mavi Marmara baskınının ardından 2012’de azalan ticaret daha sonra arttı. Turcas Enerjisa konsorsiyumu ile Zorlu Enerji’nin doğalgaz projesiyle ilgilendiğini ve görüşmeler yürütüldüğünü bildirdi. Türkiye’de hiçbir özel sektör şirketinin 10 milyar metreküp gazı hem finansman hem ticari kaygılarla tek başına getiremeyeceğini belirten kaynak, “Özel şirketlerin yanı sıra BOTAŞ veya TPAO’nun da dahil olacağı çok ortaklı konsorsiyum kurulabilir. Bu anlaşma 25 yıllık olur” dedi. Türkiye tükettiği enerjinin yüzde 32.5’ini doğalgazla karşılıyor. Akdeniz’de çok sayıda doğalgaz sahası keşfeden İsrail’in toplam üretilebilir doğalgaz rezervi 1 trilyon metreküp. Bu da Türkiye’nin tükettiği gazın 20 katına tekabül ediyor. l Ekonomi Servisi Ticaret azalmadığı gibi arttı ürkiyeİsrail ilişkilerindeki gerilimin her şeye rağmen ticari ilişkilere yansıdığı söylenemez. İsrail’in Türkiye’ye olan ihracatı 2013’te ilk defa Türkiye’nin bu ülkeye ihracatını geçerek 2.5 milyar dolar oldu. 2014 verileri de ticaretin bir önceki seneye iki kattan fazla arttığını ve toplam ticaret hacminin 5.4 milyar dolara ulaştığını göste T Strateji şart riyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002’de ise İsrail’le ticaret hacmi 1 milyar 405 milyon 901 bin dolarken 2009’da 2 milyar 597 milyon 163 bin dolara çıkmıştı. Bir diğer ilginç nokta da, 2014 verilerine göre, İslam ülkeleri ve Türki cumhuriyetlerle yapılan ticaretin İsrail’in gerisinde kalması. Türkiye İsrail’e daha çok, motorlu taşıtlar, tekstil, içecek, tütün gibi tüketici ürünlerinin yanı sıra çelik, mineral ve değerli taşlar ihraç ediyor. İsrail ise Türkiye’ye kimya sanayii ürünleri, plastik, kauçuk ve metal sanayi ürünleri satıyor. Türkiye ihracat pazarları arasında İsrail için ilk 10 ülke arasında bulunurken, İsrail de Türkiye için ilk 20 ülke içinde yer alıyor. İGDAŞ özelleştirmesi sil baştan Daha önce 2009 yılında blok satış yöntemiyle özelleştirilmek istenen ancak kamu yararı olmadığı gerekçesiyle yürütmesi durdurulan İGDAŞ’da şimdi de halka arz kararı alındı. HAZAL OCAK stanbul Gaz Dağıtım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin (İGDAŞ) özelleştirmesine ilişkin teklif dün İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’ne geldi. Teklif İGDAŞ’ın yüzde 51’inin “halka arz” yöntemiyle özelleştirilmesini öngörüyor. İBB’nin CHP’li meclis üyesi Hakkı Sağlam “5 yıl önce blok satışı için karar aldılar. Dava açtık. Gene sil baştan. Hangi halka arz edilecek? Birilerine altın tepsiyle sunulacak” dedi. İBB’ye ait İGDAŞ’ın özelleştirmesi yılan hikâyesine döndü. İBB ilk olarak İGDAŞ’ın İ blok satışı ile özelleştirilmesine yönelik 2009’da karar aldı. CHP İGDAŞ’ın blok satışının kamu yararı olmadığı gerekçesiyle yürütmesinin durdurulması talebiyle İstanbul İdare Mahkemesi’nde dava açtı. CHP’den ‘ret’ Dava süreci devam ederken 2010, 2011 ve 2014’te aynı karar tekrar alındı. Kararların ardından İBB “sermaye piyasalarının ve sektörün mevcut şartlarının, mevcut ve gelecekteki fırsatların ve tehditlerin analiz edilmesi, özelleştirme stratejisinin tüm yönleriyle ele alınması” gerekçesiyle İGDAŞ’ın hisselerinin satı şına dair özelleştirme ihalesini yapmadı. İBB Meclisi’ne gelen teklifte tüm bu kararlar iptal edilerek başa dönüldü. İGDAŞ hisselerinin yüzde 51’inin özelleştirilmesini içeren teklifte satışın “halka arz” yönteminin kullanılması talep edildi. Teklifle ilgili İBB’nin CHP’li Meclis üyesi Hakkı Sağlam “5 yıldır süreci sorguladığımızda uluslararası firmalardan değerine ilişkin rapor hazırlattıklarını söylüyorlar. 5 yıldır kaç firmaya ne kadar para ödüyorlar bilmiyoruz. Kaç 10 milyon dolar harcandı bunun için. Kamuoyu da bilmiyor” dedi. l İSTANBUL IMF Başkanı Lagarde, Fransa’da yargılanacak Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, Fransa’da Maliye Bakanı olduğu dönemde, Adidas’ın eski sahibi Bernard Tapie’ye yapılan 404 milyon Avro’luk ödeme nedeniyle “görevi ihmal” suçlamasıyla mahkeme önüne çıkacak. 1993’e kadar Adidas’ın çoğunluk hissedarı olan Tapie, hisselerini Fransız bankası Crédit Lyonnais’e devrederek Sosyalist Parti hükümetine girmiş, 2007’de de Nicholas Sarkozy’nin Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasına destek vermişti. Tapie, devrettiği hisseleri bir süre sonra büyük bir kârla satan Credit Lyonnais’i şirket değerlemesini kasten düşük göstermekle suçlayınca, Sarkozy’nin talimatıyla oluşturulan ve Lagarde’ın üyesi olduğu tahkim kurulu Tapie’yi haklı bulmuştu. l Ekonomi Servisi Sağlam “Stratejik öneme sahip bu kuruluşun kamuda kalması gerek” dedi. CHP teklife “ret” oyu kullandı. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear