25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 18 Aralık 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN dizi 11 ŞÜPHELİ MAĞDUR, SORUŞTURAN ŞÜPHELİ 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasının üzerinden tam iki yıl geçti. Türkiye’deki soruşturmaların üzeri bir bir örtülürken; komşu İran’da Türkiye’deki iddialara adı karışan bir isim yargılanıyor. 17 B oyutları yüz milyonlarca Avro ile ifade edilen yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturmanın başında gözaltına alınan şüpheliler geçen iki yıl içinde mağdur, soruşturmayı başlatan isimler şüpheli oldu. C umhuriyet, 1725 Aralık dosyasında bugüne kadar yayımlanmayan belgeleri yayımlıyor. Belgelerde ismi geçen ünlü işadamı Abdullah Tivnikli 1725 Aralık soruşturmalarıyla ilgili olarak ilk kez konuştu. akvimler 17 Aralık 2013’ü gösterdiğinde Türkiye güne gündeme bomba gibi düşen bir rüşvet ve yolCANAN suzluk soruşturmaCOŞKUN sıyla uyandı. 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla başlayan AKPGülen kavgasında 17 Aralık operasyonuyla bombanın pimi çekildi. Aradan geçen 2 yılda Türkiye’de dosyaların üstü örtülürken 17 Aralık soruşturmasının bir numaralı şüphelisi Rıza Sarraf’ın ortağı olduğu belirtilen Babek Zencani İran’da yargılanıyor. 17 Aralık 2013 sabahı şimdi çoğu ya tutuklu ya da şüpheli olan İstanbul Mali Şube ve Organize Şube Müdürlüğü polisleri tarafından gerçekleştirilen operasyonun simgesi bürokratların ve bakan çocuklarının evlerinden çıkan para dolu ayakkabı kutusu ve para sayma makinesi oldu. Soruşturmaların kapatılmasının ardından paralar geri alınırken para sayma makinesi uzun zaman adliyenin emanetinde kaldı. Bir dönem ismini yalnızca magazin haberlerinden, sevgilisi olan Ebru Gündeş’e yaptığı romantik jestlerle Reza Zarrab olarak duyduğumuz İran asıllı Azeri işadamı Rıza Sarraf’ın da bu rüşvet çarkında olduğunu öğrendik. Ortaya dökülen tapelere göre Sarraf rüşvet ağını ayarlıyordu. Sarraf hakkındaki bütün iddialara karşın, 19 Nisan 2014’te çıkarıldığı hükümete yakın TV kanalında “Cari açığın yüzde 15’ini ben kapattım” diyerek kendini kahraman ilan etti. İktidar kanadında 17 Aralık’ın şoku henüz atlatılamamışken emniyetin gözaltı kararını yerine getirmediği için operasyona dönemeyen 25 Aralık soruşturmasının varlığından haberdar olduk. Bu defa iddialar daha vahimdi. Bu soruşturmanın başrol oyuncuları dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve onun yönetim kurulunda olduğu TÜRGEV’di. Sonradan tutuklanan Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı, ifadesinde TÜRGEV adına verilen tüm hayati kararların Erdoğan tarafından verildiğini ve vakfın gizli yöneticisi olduğunun anlaşıldığını söyleyecekti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları olan 1725 Aralık soruşturmaları da Türkiye tarihindeki yerini “takipsizlik kararı” olarak aldı. 17 Aralık soruşturmasının üzerinden sadece 10 ay, 25 Aralık’ın ise 9 ay geçtikten sonra rafa kaldırıldı. 17 Aralık soruşturmasının ayaklarından biri olan ve o dönem Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in de şüphelileri arasında yer aldığı dosyaya ilişkin dava hâlâ devam ediyor. Ancak davada yargılananlara atılı suçlamalar ise haklarında ortaya atılan iddiaların yakınından bile geçmiyor. Sadece 10 ayda üstü örtüldü T YENİ YASA 17 ARALIK ŞÜPHELİSİ TİVNİKLİ’Yİ ZARAR ETTİRİNCE YAŞANANLAR Bir duruşma hikâyesi uruşma salonu hınca hınç dolu. Can, yağmurlu bir günde yargılanmak üzere Silivri’den Çağlayan’a getirilmiş... Saatlerce süren duruşma bittiğinde günün sonunda aynı yağmurla yeniden cezaevine geri götürülecek. Meslektaşları, okurları, ailesi ve yakınları içimizde zor tuttuğumuz itiraz dolu cümlelerimiz ve derin öfkemizle ona destek olmak için salonu doldurmuşuz. Dava konusu, dönemin başbakanına ve oğluna hakaret. Can, “Ben hayatımda kimseye hiç hakaret etmedim ki, onlara edeyim” diyor, sonra o kibar ve yumuşak ses tonuyla polis fezlekelerini anlatıyor uzun uzun, orada yazılanları anlatıyor, kime neden hırsız dendiğini, yolsuzluk iddialarını, rüşvet meselelerini... Bunların polis kaydı olduğunu, gazeteciliğin sınırlarını, sorumluluklarını anlatıyor. “Biz” diyor “Namussuzlar kadar cesur olmak zorundayız”. Can’ın dilinden, yaşananlar tarihe doğru geçsin diye ince ince düşünülmüş, önemli laflar dökülüyor... O konuşuyor, biz, mahkeme salonunu dolduranlar, kendi hayatlarımızı da yakından ilgilendiren bu meselenin, hukuk diline dönüşürken ortaya çıkan hoyrat tercümesini tedirginlikle izliyoruz. Epeydir adaletten çok uzak bir coğrafyaya yerleşen ve kendi iklimine uymayanları silindir gibi ezip geçmeyi marifet bilen hukuk, zihinlerde ince ince düşünülerek bir araya getirilen cümleleri âdeti olduğu üzere özenle öğütüyor ve bünyesinden gizli tehditler püskürterek bir kez daha tecelli ediyor. Bu ülkede hukukun, insanlık için değil sistem için işleyen ve gerekirse insanı ezip geçmek ve iktidarı korumak için yapılandırılmış tehlikeli bir ara mekanizma olduğunu gazeteciliğe başladığım ilk yıllarda, askeri mahkemelerin, DGM’lerin etkin olduğu dönemde, en sert hukuk hikâyelerinin mağdurlarının mücadelelerinden öğrendim. Meslekteki ilk işim 1990 yılında Güneş gazetesinde adliye muhabirliğiydi. Genel yayın yönetmeni Metin Münir, “Sen oradan bize insan hikâyeleri toplayıp yazacaksın” demişti. Toy bir hevesle önemli önemsiz demeden tüm davalara girip, sanıkların, tanıkların, avukatların, savcıların suratlarına bakıyor, ses tonlarına, hareketlerine odaklanıyor, görünenin bilinenin ardındaki hikâyenin peşine düşüyordum. Her haliyle soğuk, özensiz, samimiyetsiz ve baştan savma görünen, edebi bir dili beslemeye hiç de elverişli olmayan o monoton dünyadan, zar zor derin anlamlar çıkarmaya çalışıyordum. Çok geçmeden fark ettim. Aradığım insani hikâyeler, mahkeme salonları dışında her yerdeydi. Asık suratlı hâkimlerle savcıların o gri duvarlı, parlak ışıklı uzun koridorlarda birbirlerine sataşmalarında, pencereleri jaluzili loş odalarda yaptıkları fısıltılı konuşmalarda; sanık yakınlarının kapı önündeki ketumluklarında; avukatların ölçülü öfkelerinde, en önemlisi de mübaşirlerin, çaycıların ve yerleri paspaslayan temizlikçilerin vicdanlarındaydı. Adaletin terazisi gerçeği duruşma salonlarında yalan yanlış tartmaya çalışırken; gerçek hikâye aslen kapı önlerinde, adliye koridorlarında, çay ocaklarında, evrak odalarında hatta sokaklarda fink atıyordu. İnsanlar duruşma salonlarında konuşamadıklarını, koridorlarda çaycılara, mübaşirlere, temizlikçilere fısıldıyorlardı. Onlar da işkenceden sağlığını yitirmiş, haksız yere yıllarca hapis yatmış, suçsuzluğunu kanıtladığı halde tazminatını alamamış, işinden, okulundan atılmış insanların dertlerini onlara inanarak ve acıyarak dinliyorlardı. Evrakta tanıdığı olan, çaycıya adıyla seslenen ve mübaşire okuttuğu lokumlardan yediren, kendisini adalete yakın hissediyordu. Aradan çeyrek asır geçti. Şu anda yine bir mahkeme salonundayım. Bu kez, bir meslektaşımın davasında biz gazetecilerin gerçek hikâyesini arıyorum... Hepimiz farkındayız artık, yaşadığımız hayat adalete topyekun uzak. O yüzden bu meseleden çıkacak hikâye epey çetrefilli, tehlikeli, entrikalı, karışık, zor ve çileli ama son cümlesi şimdiden belli; Can söyledi: “Biliyorum ki bir gün burada gerçek suçlular yargılanacak ve biz de başımıza gelenleri gülerek hatırlayacağız” dedi. Bunu duyan genç bir mübaşir, avucunu yumruk yaparak ve Can’a kaçamak bir bakış atarak inançla gülümsedi. Gece yarısı yasa değiştiren telefon Rüzgâr santrallarının kapasite artırımına sınırlama getiren tasarı Meclis’te görüşülürken işadamı Tivnikli devreye girer. Üst düzey AKP’lilerle görüşür ve yasa Tivnikli’yi ‘zarar ettirmeyecek’ şekilde geçer imdi şöyle düşünün... Rüzgâr’dan enerji üreten bir elektrik santralınız var. Kısaca RES... Santralın kurulu gücü 15 MW. Siz aynı üretim sahasında kapasite artırmak istiyorsunuz. Yani kurulu gücü, 30 MW’a çıkarmak istiyorsunuz. İşin özü daha çok para kazanmak istiyorsunuz. Peki kapasiteyi nasıl artıyorsunuz? Özellikle Çanakkale ve Ege bölgesinde yolculuk ederken sıklıkla gördüğümüz ‘o rüzgâr direklerden’ yenilerini dikmeniz lazım... Hikâyede böyle başlıyor işte. Tarih: 6 Mart 2013... Yer: TBMM... Saatler gece yarısına yaklaşıyor. Meclis Genel Kurulu’nda Elektrik Piyasası Kanunu görüşülüyor. Eski kanun aynı üretim sahasında kalmak şartıyla yeni rüzgâr direklerinin dikilmesine izin verirken; ‘az sonra’ oylanacak yeni yasa kapasite artırımına sınırlamalar getiriyor. Sahada bile olsa yeni rüzgâr direklerinin dikilmesine izin vermiyor... Şimdi can alıcı soruyu soralım: ‘O yasa maddesi o geceyarısı Meclis’ten nasıl çıktı?’ İşte tam bu noktada 1725 Aralık dosyasının şüphelilerinden, kamuoyunun ‘Erdoğan’ın prensi’ olarak tanıdığı işadamı devreye girer. Eksim Holding’in patronu, enerji sektörünün en önemli isimlerinden biri olan Abdullah Tivnikli!.. D Ş Gece saat 22.43: O madde değişir T Aykut Küçükkaya Magazinden ana habere üm bu görüşmeler Meclis’te yasa maddesinin görüşüldüğü ‘6 Mart 2013’ gecesi yaşanır. Tivnikli yasa Meclis’te görüşülürken AKP’nin etkili isimlerini arayarak devreye girer; gece yarısı Meclis’in kapıMahir Ünal sına birisini göndererek üst düzey AKP’lilerden ‘güvence’ alır. Gece yarısı 22.43’te yapılan ikinci telefon görüşmesinin ardından Canikli’nin verdiği önergeyle yasa maddesi Tivnikli’nin istediği gibi olur. Kendi şirketlerini olumsuz yönde etkileyen yeni yasa maddesi yeniden eski haline dönüşür. Kapasite artırımı için yeni direkler sipariş eden Tivnikli için izin problemi de böylece ortadan kalkmış olur. İşadamının ‘3040 milyon Avrom yanar’ diyerek veryansın ettiği parası da kurtulur!.. Salvo üstüne salvo var ki projeler bittikten sonra ilave kapasite artırımı .. aynı sahada kalmak üzere ilave kapasite artırımları alınabilir diye N.C: hı hı A.T: bizde bunun müracaatlarını yaptık rüzgar mekanik ekstensini aldık ona Yeni bakan tapede! uygun rüzgar türbün direk siparişlerimiTivnikli, o gün saat 22.36’da dönemin zi verdik türbünleri yeni elektrik onayAKP Grup Başkanvekili şimdinin Kültür ları da çıktı biz bunun iptali diye bir şey ve Turizm Bakanı Mahir Ünal’ı arar: duydum biz perişan oluruz yani 3040 Abdullah Tivnikli: Şimdi abi görüştümilyon euro ben şey yaparız ğünüz kanun .. enerji piyasası kanunu N.C: hayır öyle iptal değilde şimdi o zaile ilgili. ten mevcut kanunda var o hayır o Mahir Ünal: hı A.T: evet var var A.T: bi yedinci madde var onun N.C: oo o iptal edilmiyor M.Ü: Abi şimdi ben genel kuruldayım A.T: ıh ne iptal ediliyor Nurettin bey ilgileniyor o maddeleri düN.C: o iptal edilmiyor ‘Perişan oluruz’ zenlemeyi beyefendiyle A.T: oldu be şey benim o kapıda da o A.T: he Bu görüşmeden bir kaç dakika sonraM.Ü: görüşmelere o ayarlıyor Nurettin sı. Bu kez Mahir Ünal, Tivnikli’yi arar. Ve teknik arkadaşım var orda gelip size bi durumu şey yapabilir mi bi yanlış anlabeyi arayın isterseniz telefonu genel kuruldaki çalışmalar süma olmaması için rerken Nurettin Canikli’ye verir... A.T: Nurettin beyle tanışmıyorum da N.C: yo yo tabi yani.... A.T: 78 senedir bi ölçümlerle rüzgar onun için dedim he A.T. benim adıma size gelecekler oldu. projeleri geliştirdik yatırımları M.Ü: o zaman şimdi birimiz genel kuN.C: tamam tamam Nurettin Canikli: hı rulda duruyoruz birimiz dışardan önergeA.T: parça ondan sonra kanunda bi şey leri beyefendiyle görüşerek düzenliyoruz A.T: Çok sağolun hürmetler. A.T: hıı M.Ü: şimdi abi sen bana söyle o zaman yedinci madde A.T: abi yedinci maddede .. konu şu rüzgar projelerinde M.Ü: hı A.T: eğer yatırımı bitirmişsen aynı saha içinde kalman kaydıyla kapasite artırımı veriliyor alınıyor biz yatırımlarımızı bitirdik kapasite artırımlarına müracaat ettik yaklaşık benim 107 mega watt M.Ü: hı A.T: şimdi bu iptal edilecek yani bi ton çantacılarmı kim girmişse birileri şey yani bu kadar sekiz on senedir geliştirdiğimiz proje alnımızın akıyla 10 ayda takipsizlik Göstermelik dava şadamı Abdullah Tivnikli’yle Eksim Holding’in İstanbul’daki merkez ofisinde bir araya geldik. Tapeleri Cumhuriyet’e ‘Meclis o maddeyi unutmuş’ sözleriyle doğrulayan Tivnikli, ‘AKP’li Ünal ve Canikli’yi bütün enerji şirketleri için aradım’ savunması yaptı. Tivnikli yasa maddesi görüşülürken gece yarısı Meclis’in kapısına gönderdiği ismin ise kendi şirketinin personeli değil başka bir şirketin görevlisi olduğunu söyledi. İşte Tivnikli’nin sorularımıza verdiği yanıtlar: Açıp söyleyelim dedik (AKP’li isimleri arayarak devreye girmesiyle ilgili): O gece akşam vaktiydi. Beni rüzgar enerjisinden tam derneğin tam ismini hatırlamıyorum (Avukatı Türkiye Rüzgâr Enerjisi BirliğiTÜREB olduğunu iletiyor) aradılar. Meclis Enerji Komisyonu’nda yeni Elektrik Piyasası Kanunu görüşülürken bir 7. madde unutulmuş, yani kapasite artışı ile ilgili, mevcut kanunda olan madde yeni kanuna eklenmesi unutulmuş. Bunun için haberdar edildi oradakiler, herkesi aramışlar, mesela kimlerin tanıdıkları var. AK Parti’de tanıdıklarımız var, bütün o yatırımcıları arıyorlar. “Aman bakın tanıdıklarınız varsa böyle bir madde var, bizim yatırımcıların tamamını etkileyecek bir madde. Anlatalım...” Biz de kimi tanıyorsak Mahir, TİVNİKLİ: MECLİS UNUTMUŞ! İ Abdullah Tivnikli, 1725 Aralık soruşturmalarına ilişkin ilk kez Cumhuriyet’e konuştu. CAN EROK Abdullah Tivnikli Nurettin Bey’i tanıyor musun? Açıp, söyleyelim dedik. Neyi söylüyoruz, mevcut kanunda yer alan ama yeni kanun hazırlanırken unutulan bir maddenin ilave edilmesini istiyorlar. Mevcut kanunda var, ben ona uygun yatırımımı yapmışım, yeni bir kanun geliyor, oradan onu çıkarıyor. Ne oluyorsunuz ya? Çıkartması da kasten değil, unutulmuş... Büyük zarara giriyorum (Şirketinin 3040 milyon Avro zarar edeceğine yönelik açıklamasıyla ilgili): Herkes yatırım yapmış, biz de yatırım yapmışız, siparişlerimizi vermişiz, o hakkımı verilen hakkı geri aldığı zaman ben büyük zarara giriyorum, sadece ben değil. Bakın devlet kanun çıkarmış, o kanunun şartlarına uygun bir şekilde ben de siparişlerimi vermiş ve izinlerimi almışım. O arada kanunda değişiklik yapılıp o madde eskiden olan bir madde kaldırılmış olsa benim gibi pek çok yatırımcı mağdur olacak. Teknik arkadaş gitmiş (Gece yarısı Meclis kapısına gönderdiği isimle ilgili): Burada da gönderdiğim arkadaş şuradakinin şeyi imiş, hatırlayamadım, bunu gönderdim. Ben de detay bilmiyorum, bir teknik arkadaş gelecek diyorum. Teknik arkadaş da benim şirketimin de arkadaşı değil, sektör adına gidip konuşmuş. Bizimle ilgilenir misiniz, bir dinleyin hiç olmazsa diyoruz. Bunun dışında bizim siyasetle yatırımla alakamız olamaz. Dumanlı’ya yakalama kararı nkara Cumhuriyet Başsavcılığı cemaat soruşturması kapsamında Zaman Gazetesi imtiyaz sahibi Alaeddin Kaya, Zaman gazetesi eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı ile Recep Uzunallı, Ali Bayram, Mahmut Akdoğan ve Cemal Uşşak hakkında yakalama kararı çıkarılmasını talep etti. Talebi değerlendiren Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği, Kaya ve Dumanlı’nın da aralarında bulunduğu 6 kişi hakkında yakalama kararı verdi. l ANKARA / Cumhuriyet A Rıza Sarraf Babek Zencani YARIN: BAŞBAKAN DAVUTOĞLU NASIL MAĞDUR OLDU? C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear