23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 23 Ekim 2015 12 Suriye yeni ve hızlı gelişmelere gebe usya’nın Suriye’ye askeri müdahalesi bu krizle ilgili diplomatik süreci hızlandırdı. Gözlemciler Suriye’deki inisiyatifin Rusya’ya geçtiği konusunda mutabıklar. Doğu Akdeniz’deki çıkarları uğruna başından beri hedeflerine şaşmadan kilitlenen Moskova’nın krizin çözümünde temel bir rol oynayacağı artık kesinleşti. Suriye Devlet Başkanı Beşşar el Esad’ın Moskova’ya yaptığı sürpriz ziyareti de bu çerçevede ele almak gerekiyor. Ankara’nın bu ziyarete neden kızdığını anlamak zor değil. Esad’ın Kremlin’de ağırlanması Rusya’nın kendisinden kolay vazgeçmeyeceğini gösteriyor. Ankara ise Esad’dan bir an önce kurtulmak istiyor. Fakat gelinen aşamada bu olmayacak duaya âmin demekten başka bir şey değil. Başbakan Davutoğlu’nun, Esad’ın Moskova ziyareti konusunda, “keşke daha uzun sürse hatta hep orada kalsa” şeklindeki kinayeli sözleri bile Ankara’nın çaresizliğini yansıtıyor. Henüz resmiyet kazanmış olmasa da, Türkiye’nin bu çaresizlik karşısında Suriye konusunda yeni arayışlara girdiği siyleniyor. Ankara’nın, siyasi çizüm sürecinde Esad’ın altı ay işbaşında kalmasına tahammül edebileceği belirtiliyor. Basında öyle lanse ediliyor olsa da, aslında bu “altı ay” koşulu bile Ankara’ya ait değil. Bunu birkaç hafta ince ilk kez dillendiren İngiliz Dışişleri Bakanı Philip Hammond oldu. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise daha esnek ifadeler kullanarak, Esad’ın hemen gitmesinin çözüm için bir önkoşul olmadığını siyledi. Özetle, Suriye ile ilgili askeri ve diplomatik dinamikler Türkiye’nin kontrolü dışında gelişmeye devam ediyor. Esad için basına sızdırılan “altı ay” koşulunun resmiyet kazanması halinde, bu bile bu aşamada Ankara’yı zor durumda bırakabilir. Geçmişte Esad için “zaman biçmek” AKP iktidarının hiç de hayrına olmadı. Yaptığı tek şey, AKP’nin bu krizi güden dinamikleri ne kadar az anladığını göstermek oldu. Başbakan Davutoğlu’nun, Dışişleri Bakanlığı sırasında, Esad’ın birkaç hafta, bilemediniz birkaç ay içinde gideceğine dair tahminlerinin kendisini nasıl mahcup ettiği ortada. Kısacası, Esad’ın altı aydan çok daha uzun bir süre işbaşında kalması olasılığı göz ardı edilemez. Rusya bir yandan Suriye’deki stratejik askeri hedeflerini ilerletmeye çalışırken diğer yandan bu kriz ile ilgili diplomatik boyutu da ihmal etmiyor. IŞİD ve benzeri örgütlerin Suriye’den atılması konusunda Batı ile zaten genel bir mutabakat içinde. Suriye krizine sadece siyasi çizüm olduğuna dair tezini de genel hatlarıyla Batı’ya kabul ettirdi. Suriyeli Kürtlerin desteklenmesi konusunda da Batı’dan farklı düşünmüyor. “Temel hedefler büyük ölçüde aynı hizaya geldiğine göre Rusya ve Batı neden hemen uzlaşıp bu kanlı savaşı sonlandırmıyorlar?” Doğal olarak akla gelen soru bu. Yanıtı ise malum: ABD ve Rusya arasındaki mevcut mücadele, çözüm sonrası Suriye’nin hangi süper gücün etki alanına gireceği meselesiyle ilgili. Rusya, Batı Akdeniz’deki bu geleneksel stratejik ortağını, Ukrayna’da olduğu gibi, Batı’ya kaptırmak istemiyor. Bu konuda büyük ölçüde başarılı olacağa da benziyor. ABD ise Suriye’yi kendi etki alanına dâhil etmek istiyor fakat bunu başarmak için gereken iradeyi tutarlı bir şekilde ortaya koyamadı. Bu nedenle de çözüm konusunda, istemese de, Rusya’nın dümen suyunda ilerliyor. Önümüzdeki günler ve haftalar Suriye’de yeni gelişmelere gebe. Türkiye ise bir şekilde oyuna girmeye çalışıyor. Fakat neresinden gireceğini bilemiyor, zira sadece Rusya ile değil, kendi müttefikleriyle de Suriye’deki öncelikler konusunda anlaşabilmiş değil. Seçimlerden sonra konuya gerçekçi bir bakış açısı getiremezse Ankara’nın iyice oyun dışı kalacağı açık. Kendisini içine soktuğu çukurdan çıkamazsa bilgenin en etkisiz ülkesi konumuna düşecek. Bölgenin en güçlü ülkesiyken yanlış politikalar yüzünden bu zayıf konuma düşürülmesinin hesabını birileri elbette ki tarihe karşı vermek zorunda kalacaktır. Seçim sonrası için de umut yok MURAT SABUNCU DOĞU ANADOLU’YU GEZDİ: EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 13 R 7 e g l ö B Sol tarafımız Her ilde partililerle de işadamlarıyla da buluştum. Acılar, endişeler döküldü kelimelere. Buralarda seçim değil yas havası var. Ölümler hem bölge ve sağ tarafımız deki hem Ankara’daki, yasaklar, çatışmalar... Seçimlerden çok bu olaylar insanların gündeminde. Çoğunluk, seçim sonrası ile ilgili de umutsuz... YUSUF ZİYA CANSEVER Dersim’de CHP sürpriz yapabilir rzincan Erzurum yolundan Dersim (Tunceli) tarafına döneceğiz. Pülümür üzerinden geçeceğiz. Yol açık mı kapalı mı diye Jandarma’yı arıyorum. İlk soru “mesleğiniz nedir?”...Gazeteci olduğumu söylüyorum..”Açık ama geçmeyin” diyor. Açık demesi yetiyor, Pülümür yoluna sapıyoruz. Muhteşem bir doğa. Önce Pülümür merkez “Gezi Şehitleri Caddesi”, ardından dağlar içine oyulmuş 21 tüneli geçerek Dersim. Yolda yakılmış araçlar...Şehir merkezine 20 kilometre kala PKK kontrol noktası. Önce bir lastik üzerinde “Dur PKK” yazıyor, yükseltiler ve birkaç duba. O gün yoklar. Günlerdir çatışma haberlerinin geldiği, ölümlerin olduğu yol burası. Burası devletin PKK’lilere ait mezarları bombalamasıyla da gündemde. Bölgede yaşayanlar bu konudan çok rahatsız: “Ana, babalar yıllar sonra evlatlarının cenazesini bulmuş. Insanların gözlerinden uzak bir yere defnetmiş. Buna bile tahammül gösterilmemesi. Mezarlık bombalanması... Vicdanla açıklanacak bir şey değil.” Akşamüstü şehire varıyoruz. Bir soluklanma için Seyit Rıza heykelinin hemen yanıbaşındaki kahveye oturuyoruz. Yağlı ekmek ve çay geliyor. Gençler var çoğunlukla... izin isteyip bir masaya oturuyorum. Seçimlerle ilgili konuşmak istiyorum. Pek hevesli değiller. Sadece bir genç “AKP’yi durdurmanın yolu HDP” diyor. Diğerleri sessizce onaylıyor. Ancak şehirde yaptığım diğer görüşme ve sohbetler CHP’nin yeniden yükseldiğini gösteriyor. Yeniden derken 2011 seçimlerini kastediyorum. O yıl CHP yüzde 56.21 oranında oy alarak (25 bin 237 kişi) 2 milletvekili çıkarmıştı. Biliyorsunuz CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu Dersimli. “Hemşehrileri” Kılıçdaroğlu’na sahip çıkmıştı. Ancak 7 Haziran seçimlerinde HDP oyların yüzde 60.91’ini aldı (32.241 kişi) 2 milletvekili E VAN HÜDAPAR; Atalay 1’i 2 yapsın diye çalışıyor ğrı’dan 2 saatlik bir yolculukla yoğun bir yağmur altında giriyoruz şehre. Sağımızda uçsuz bucaksız Van Gölü... Buraya ilk gelişim 1987. Öğrenciyken Van Kalesi’nde Urartu kazılarına katılmıştım. Sonraki yıllarda gazeteci olarak da geldiğim şehirdeki değişime yakından şahidim. Özellikle son yıllarda İran’dan gelenlerin şehrin ekonomik gelişmesinde büyük katkısı oldu. İstanbul’da Ankara’da caddelerde göreceğiniz hemen her markanın mağazası var burada. Ancak 7 Haziran sonrası çatışma ortamı şehrin ekonomisini etkilemiş. İranlılar ise Kapıköy Gümrük Kapısı kapandığından beri (PKK gümrük görevlilerini kaçırdıktan sonra kapandı) şehre gelmez olmuşlar. Ekonomideki sıkıntı herkesin dilinde. Kapıköy, geçtiğimiz pazar günü uzun bir aradan sonra açıldı. Van HDP’nin özellikle 7 Haziran seçimlerinde oy patlaması yaptığı illerden biri. HDP yüzde 74 oyla 8 milletvekilinden 7’sini kazandı. AKP 2011 seçimlerinde 172 bin oy alırken son seçimlerde bu 102 bine geriledi. Haziran’da AKP’nin ilk sıra adayı Burhan Kayatürk’tü. Bu seçimlerde ilk sırada Beşir Atalay var. Atalay’ın ilk hedefi 1’i 2 yapmak. Aslında Haziran’da 5 bin 400 oy daha alınsaydı buradan bir milletvekili daha çıkardı. Peki bu seçimlerde mümkün mü? Atalay’ın iki özelliği var. Çözüm sürecinde önemli rol oynayan isimlerden biriydi, Van depreminden sonra ile gelerek uzun süre çalıştı. Ancak “Çözümün buzdolabına” kaldırılması Atalay’ın burada işini zora soktu. Edremit yolunun hemen kıyısında hâlâ 26 ailenin yaşadığı deprem konteynerleri de buranın vicdanını kanatan bir görüntü. Oradaki aileleri ziyaret ettiğimde “tamamen kesilen elektriklerden, cep telefonu ışığında ders çalışan çocuklarından bahsettiler”...Ayrıca depremden hemen sonra yapılan yar Van Edremit yolunun hemen yanı. 26 aile hâlâ deprem konteynerlerinde yaşıyor. Elektriklerini kesmişler. Çocukları mum ışığında ders çalışıyor. Seçimi değil, önümüzdeki kışı konuşuyorlar. oğu Anadolu’da; Dersim (Tunceli), Erzurum, Ağrı, Van, Hakkâri’yi 1 Kasım seçimlerinde nasıl bir sonucun ortaya çıkacağını görmek için karayoluyla gezdim. Yolum; Pülümür’de soba üstünde çay demleyen bir kahveye de Van Edremit’te hâlâ konteynerlerde kalan 26 aileye de arabaya aldığımız orta yaşlı bir Yüksekovalı ile sohbet ederek Sümbül Dağı’nın arasından Hakkâri’ye de, Bitlis’te balceviz satan bir seyyarın derme çatma dükkanına da düştü. Tabi her ilde partililerle de buluştum, işadamlarıyla da...Konuştum uzun uzun. Ama çoğunlukla yola çıkış amacımın dışındaki konuşmalar oldu bunlar. Acılar, endişeler döküldü kelimelere. Gözlerdeki mutsuzluğu, cümlelerdeki umutsuzluğu gördüm. Kısaca söyle neye şahit oldun derseniz şunu söylerim: Buralarda seçim değil yas havası var. Ölümler; hem bölgedeki hem Ankara’daki, sokağa çıkma yasakları, devletin silahlı silahsız güçlerinin halkın anlatımıyla özellikle özel harekâtın ve valilerin baskıları, çatışmalar....Bunlar insanların seçimden daha çok gündeminde. Üstelik çoğunluk A D dımların adaletsiz olduğunu savunan bunun faturasını Atalay’a çıkaranlar da var. Vanlılar Atalay’ın alan ya da ilçelerden çok “salon toplantılarında çalıştığını da “ aktarıyor. Şehirde en çok konuşulan konulardan birine gelince. 7 Haziran’da aralarında Van’ın da olduğu 9 ilde bağımsız adaylarla seçime giren HÜDAPAR’ın 1 Kasım seçimlerinde AKP’yi destekleyeceği...HÜDAPAR ne parti ne bağımsız olarak seçimlere katılmayacağını açıklamıştı. Geçen seçimlerde partinin Van bağımsız adayı Mehmet Mehdi Oğuz idi. Ve 3055 oy almıştı. (0.62) Neredeyse bir oyun hesabının yapıldığı ilde bu sayıyı önemseyenler var. Ama tabii bu hesap “AKP’nin hiç oy kaybetmemesi üzerinden yapılıyor.” İlde konuştuğum siyasetçilerden CHP’nin 1. Sıra adayı Cemal Şen “ AKP’nin oy kaybetmemesi mümkün değil. 7 Haziran’ın da altına gerileyecek” diyor. Şen 36 senedir partili. SHP döneminde de CHP’de de. İl başkanlığı da var şimdi olduğu gibi milletvekili adaylığı da. İlde seviliyor. Kürtlerle Türklerin karşı karşıya gelme ihtimali O’nu ağlatıyor. Realist de bir politikacı. “HDP de Van’da son seçimlerdeki oydan aşağıya gelmez” diye tahmin yürütüyor. Ama o CHP için yoğun çalışmaktan geri durmuyor. HDP’de birinci sıra adayı yine partinin eşbaşkanı Figen Yüksekdağ. İlde seviliyor ama “işi çok Van’a az uğruyor” diye serzenişte bulunanlar da var. 2. sırada yine Lezgin Botan, 3. sırada Kahramanmaraş’tan Van’a kaydırılan Nadir Yıldırım var. HDP’liler 71’i 80’a çevirmeye uğraşıyorlar. Kendileri de biliyor bu kolay değil. HDP tabanının en büyük sıkıntılarından biri “cenazeler”... Suriye’de YPG saflarında savaşan 40’ın üzerinde kişinin (26 tanesi Saray’dan) cenazesi devletin çıkardığı güçlüklerle mücadele edilerek burada toprağa verilmiş. Cenazeye bu yapılır mı tepkisi büyük. Doğu Anadolu’da yaptığım çalışma sonucunda şunu söyleyebilirim: ErdoğanAKP Kürt kardeşini kaybetti. Bölgede konuştuğum insanlar buna gerekçe olarak pek çok nedeni, acıyı, ölümü sayıyorlar. Ancak özellikle iki trajedi herkesi isyan ettirmiş durumda: Hacı Birlik’in zırhlı araç arkasında sürüklenme görüntüleri. Bir de Cizre’de sokağa çıkma yasağında öldürülen ve annesi tarafından buzlukta saklanan Cemile. Bu acıların travması büyük olmuş. Unutmuyorlar, unutamayacaklar da...”AKP Kürtlere savaş açtı” diye konuşanlara da rastladım. Ama şunu çok açık söyleyeyim. Bölgedeki insanlar barışı, huzuru istiyorlar. Kürt kardeşini kaybetti Öleni ayırmıyorlar. Askerin, polisin de acısından bahsediSon iki seçim Güneydoğu yorlar. Ağrı Patnos’ta ölen bir Anadolu’da seçim çalışmalarıPKK’linin evindeki taziyeden nı izlemiştim. 7 Haziran öncesi Diyarbakır’dan yazdığım yazı sonra görüştüğüm HDP’li evdeki da “Erdoğan Kürt kardeşini kay annenin “artık hiç bir evlat ölmebediyor” demiştim. Gerekçe ola sin ne dağdaki, ne asker, ne polis” diye konuştuğunu aktarıyor. rak da Kobane İŞİD kuşatması 1 Kasım’a günler kala gezdialtındayken orayı görmemezlikten gelen tavrını, o günlerde söy ğim yerlerde sandık ile ilgili son lediği “Kürt sorunu yoktur” cüm bir gözlem: Oy vermeye gitme lesini göstermiştim. Şimdi 1 Ka motivasyonu düşük. Böyle bir sım seçimleri öncesinde bu kez tablo ise en çok AKP’ye yarar. olarak tarif edebileceğim bir kesimin “seçim sonrası ile ilgili de umutsuz olması” tabloyu daha da vahim bir hale getiriyor. Gittiğim illerde Erzurum’u dışarıda tutarsak AKP’nin 7 Haziran’a göre daha da gerilediğini söylemek mümkün. Yine Erzurum hariç bir gözlemim daha var. Bölge halkı özellikle gençler; Erdoğan’a, AKP’ye itirazınisyanın partisi olarak HDP’yi görüyor. Oylarını da ağırlıklı olarak bu partiye verecekler. Ancak CHP uzun aradan sonra bölgede “iyi sözlerle” anılmaya başlamış. Belki bu seçimler için seçilecek kadar oy alamayacaklar ama “sempati” topladıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Hevesli değiller onlara geçti. HDP’nin adayları ise Alican Önlü ile eski Belediye Başkanı Edibe Şahin idi. HDP 1 Kasım’da da aynı adaylarla seçim yarışına giriyor. Her ikisi de Nazimiyeli. Dersim politikasını belirleyen kritik bir ilçe Nazimiye. Bugüne kadar Meclis’e 8 milletvekili gönderdi. Kılıçdaroğlu’nun da Nazimiyeli olduğunu söyleyeyim. Bu arada 7 Haziran’da olduğu gibi bu seçimlerde de ilde yarışı götüren iki parti HDP ve CHP aşiretlerden temsilci almadılar. İlde Kureyşan ve Arelli aşiretleri siyasette etkililer. Bu seçimlerde oylarını yükseltecek gözüken CHP’ye dönelim tekrar. 7 Haziran yenilgisinin faturası “merkezin belirlediği adaylarla seçime gidilmesine” çıkmıştı. 1 Kasım listesini belirlemek için MYK kararıyla eğilim yoklaması yapıldı. Yoklamada ilk sırada, 7 Haziran seçimlerinde de aday adaylığı başvurusunda bulunan ancak ön seçim yapılmadığı için listeye ikinci sıradan konulmasına rağmen çekilen iş adamı Gürsel Erol birinci çıktı. İkinci de bir işadamı Polat Şaroğlu oldu. Şimdi bu iki isim CHP’nin adayları. İkisiyle de buluştum. Gürsel Erol’a kampanyalarını ne üstüne kurduklarını sordum: “Barış, hizmet, Kılıçdaroğlu” diye yanıt verdi. Halkın en önemli isteğinin barış olduğunu, her gittikleri yerde ilk dile getirilenin bu olduğunu ayrıca ile daha çok yatırım çekip iş yaratmak için işadamı birikimlerini, vizyonlarını da katacaklarını anlattı. Kampanyalarında Kılıçdaroğlu’nun “Dersimli” kimliğine vurgu yaptıklarını da söyledi. CHP’nin her iki adayı da rakipleri HDP hakkında “centilmence” konuşuyorlar. “İki sol partiyiz, dürüst bir rekabet içindeyiz” diyorlar. Sokaklarda da CHP’nin oyunu artırdığı izlenimi edindim. Bu artış CHP’ye 1 vekillik getirebilir. Ancak HDP’de 1 vekil çıkarma potansiyelini koruyor. YUSUF ZİYA CANSEVER ERZURUM Erzurum’da Mahallebaşı’nda HDP’lilerin seçim çalışmasını izledim. Partinin birinci sıra adayı Seher Akçınar Bayar. 2. sıra adayı Kamil Aydın ile birlikte gittiği kahvelerde, evlerde konuşmasında şu noktaların altını çiziyor: 4 yaşındaki oğluma her sarıldığımda aklıma Cizre’deki Cemile geliyor. AĞRI Halk barış istiyor ‘AKP gerileyecek’ İlk sırada Atalay MHP oy kaybediyor, HDP oyunu koruyor septine karşı barış diyor. İnadına müzakere inadına barış.” Kahvedekiler sessizce başörürkiye’nin en tülü aday Bayar’ı dinliyor: “İsmuhafazakâr şehirletediğiniz kadar namaz kılın, rinden birinde Erzurum’da Cizre’de 10 gün defnedilemesokakları dolaşıyorum. Adres den bekleyen bebeğin vebali sormak için girdiğim bir hepimizin boynundadır.” kuruyemişçi, nereden geldiğiErzurum’da Tekman, Karami, ne iş yaptığımı sorduktan çoban, Hınıs, Kürt nüfusunun sonra hem yanıt veriyor hem yoğun olduğu ilçeler var. HDP ufak küreğini daldırıp bana bu ilçelerde yüzde 90 civarın‘çekirdek’ uzatıyor. Teşekkür da oy aldı. Oylarını koruyup ediyorum; “ biz burada buna yine bir milletvekili çıkaracak sımışka deriz yaz bunu” diyor. görüntü veriyorlar. Bir avuç “sımışka” ile yakınCHP’nin güçsüz olduğu bir daki çay bahçesine gidiyorum. il. 2011’de 20 bin oy alırken 7 Hemen yan masada siyaset Haziran’da 14 bine gerilemiş Cizre’deki Cemile konuşuluyor. Selam verip oylar. Erzurum’da CHP İl BaşAKP’lilerin yoğun oldukendimi tanıtıp sohbete katıkanı Tevhit Yavuz ile de görülıyorum. Kurulduğundan beri ğu merkezdeki kahveden şüyorum : Adaylarımızın heMahallebaşı’na başka kahveAKP’ye oy verdiğini söyleyen men hepsi değişti. Erzurumlulere geçiyorum. 2011 seçim3 kişi var masada. İkisi orta ların bize ilgisi yeniden yükseyaşın üstünde biri 70’lerinde... lerinde oyunu 32 binden (balişte. Ancak halkın seçimlere ğımsız adaylar) 7 Haziran’da “Hep oyu ona verdik yine ilgisi çok düşük. Ama en azın71.740’a çıkaran (%17.78) vereceğiz. Zaten birinci dan şunun farkındalar. EskiHDP’nin seçim çalışmalarını sıra adayı bizim için sağlık den buraya Doğu’nun Paris’i izliyorum. HDP’nin birinci sıra denirdi. Şimdi her geçen gün teminatı demek”... O aday adayı yine Seher Akçınar BaRecep Akdağ. 7 Haziran’da yoksullaşan tablo var.” birinci sırada Efkan Ala vardı yar. 2. sıra adayı Kamil Aydın MHP 7 Haziran’da oylarıile birlikte gittiği kahvelerde, şimdi onun yerinde Akdağ. nı neredeyse ikiye katlamış. evlerde konuşmasında şu nok (52.30094.691) AKP’ye tepDaha yaşlı olan “ama ben taların altını çiziyor: 4 yaşınbiraz kırgınım partiye” diye ki oyları partiye gitmiş. Ancak daki oğluma her sarıldığımda Erzurumlular Bahçeli’nin 7 söze giriyor. Sebebi “Kırkıncı Hoca’nın yakınlarından kimse aklıma Cizre’deki Cemile geHaziran sonrası performansınliyor. Bu acılı günlerde bizler listede yok.” dan memnun kalmamış. MHP Kırkıncı Hoca diye bahsedi sizlerden oy değil vicdanınızın Erzurum’da oy kaybı yaşayabisesini dinlemenizi istiyoruz. len Saidi Nursi’nin talebelelir. MHP’nin 1. sıra adayı yine rinden Mehmed Kırkıncı. AKP Kürt halkı bunca savaş konKamil Aydın... T hemen her seçimde ilde seçilecek yere cemaatten bir ismi mutlaka alırken bu seçimlerde yer vermemiş. 7 Haziran’da Adnan Yılmaz ikinci sıradan adaydı, şimdi değil. Davutoğlu 6 Ekim’deki Erzurum mitinginin ardından Kırkıncı’yı ziyaret ederek “gönül” aldı. AKP 6 vekil çıkaran ilde 2011’de 5 vekil çıkarmış diğer vekilliği MHP almıştı. 7 Haziran seçimlerinde ise 73 bin oy kaybetti (209.875% 52) 4 milletvekilliğine indi, MHP dışında diğer vekilliği HDP aldı. rzurum’dan Ağrı’ya geçiyorum. Aklımda Diyadinli iki çocuk. Orhan Aslan (16) ve Muhammed Aydemir (15)...Fırında çalışan bu iki çocuk çatışma çıkınca odunluğa saklanıyorlar. Ve öldürülüyorlar. Ağrı’da kime “seçim için geldik gazeteciyiz” desek ilk olarak sözü bu iki evlattan açıyorlar. Ve bu iki çocuğu olayı araştırmadan “terörist” ilan eden Ağrı Valisi Musa Işın’a tepki büyük. Sadece bu olayla ilgili değil. “Buradaki halkı sevmiyor, AKP’nin görevlisi gibi çalışıyor” diyorlar. HDP’liler devletle işi olan muhtarların da ayrımcılığa tabi tutulduğunu anlatıyor. Bir de örnek veriyorlar: Muhtarın köyünde bir iş yapılması gerekiyor. Hangi köy kime kaç oy çıkmış bakıyorlar. Eğer HDP’nin birinci çıktığı bir yer ise gidin onlar halletsin diye yolluyorlar. Ağrı’da alınan son tartışmalı karar ise HDP’nin seçim bildirgelerinin mahkeme kararıyla toplatılması isteği. Ağrı Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karara gerekçe bildirgedeki özyönetim kısmı: “HDP Genel Merkezi’nce bastırılan ve içeriğinde ‘Bütün halkların farklılıkları ile birlikte kendi iradesi ile yaşamasından yanayız. Doğrudan demokrasiye inanıyoruz. Kendimize de karşı yerel demokrasiyi de, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin yerinden yönetilme yani özyönetimi savunuyoruz. Valimizi, kaymakamımızı kendimiz seçmek E AKP tabela partisine dönebilir istiyoruz. Bunun için bir kez daha ‘inadına HDP’ ibarelerini içeren broşürlere Ağrı Sulh Ceza Hâkimliği’nin 16 Ekim 2015 tarihli ve 2015/1570 Değişik iş sayılı kararı ile el konulmasına karar verildiği bildirilmiştir.” Peki devlet görevlileri ile AKP’nin “yakın” çalışmasının sonucu ne olmuş? Gelin geçmişten başlayalım. Aslında yakın zamana kadar AKP’ye bölgede bir ilgi vardı. Uzağa değil 2011 genel seçimlerine gidelim. AKP bu seçimlerde 96.189 kişinin oyunu alarak yüzde 47.53 oranla bölgeden 3 milletvekili çıkarmıştı. 1 vekil Kürt siyasi hareketi adına seçimlere bağımsız giren adayın olmuş aldığı oy 82.996 olarak (%41.02) gerçekleşmişti. 7 Haziran’da AKP ilde tam anlamıyla yenilgiye uğradı. Kaybettiği “kişi” sayısı 50 bin civarında oldu. (37.545%15.8). HDP parti olarak ilk kez girdiği seçimlerde 185 bin kişinin oyunu alarak yüzde 78’i yakaladı. Ağrı’da ilk sıra Kürt siyasi hareketinin önemli ismi Leyla Zana idi. 1 Kasım’da da HDP aynı isimlerle yarışa giriyor. Leyla Zana, Bedran Öztürk, Dirayet Taşdemir ve Mehmet Emin İlhan. Dirayet Taşdemir ile görüşmeye gidiyorum. “Ayağımız mezarlıktan gelmedi, seçim havası hiç yok. Ama buradaki halkta kararlılık var. 40 yetmez bu sefer farkı açacağız yüzde 78’in AKP yenilmişti üzerine çıkacağız” diye konuşuyor. Mehmet Emin İlhan ile de buluşuyorum. Patnos’tan bir taziyeden geliyordu. “Bakın buralar; sürgünü, acıyı, ölümü deneyimleyen bir coğrafya. Baskılarla, zulümle geri adım attıramazlar. Ama öte yandan buradaki halk barışı istiyor. Buradaki barış tutkusu Ortadoğu’yu da etkileyecek güçte...” Bölgedeki “ölümler, infazlar” ile ilgili hem HDP’lilerden hem ilin görüştüğüm “kimi bürokratlarından” ilginç iki iddia dinledim. Birincisi bölgeye dışarıdan “sadece öldürmek için gelen operasyondan sonra dönen güvenlik güçleri”...Bir de askerin HDP’ye (vekiller başta) valilik ve özel harekâtçılardan daha “ılımlı” davrandığı...Bununla ilgili anlatılan en önemli detay Ağrı’da 2000 metre üzerinde canlı kalkan eyleminde asker ile HDP’li bir vekil arasında geçen diyalog: Sayın vekilim burada duramazsınız. Lütfen aşağıya inin. AKP’ye gelince. Adayları şu isimler: Cesim Gökçe, Ismail Oğur, Erhan Tenekeci, Zeynel Abidin Çakır...Birinci sıra adayı ilde eski bürokrat. 4 yıl Ağrı İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği görevinde bulunmuş. Geçmişte Ağrı’da yaptığı çalışmalardan halkın bir sempatisi var. Ama bunun oya dönüşmesi çok zor. AKP bu seçimlerde ilde “tabela partisi” haline gelebilir. Ölümler için iki iddia Öncelik seçim değil barış! an’dan Hakkâri’ye giderken önce sağına Çavuştepe’yi alırsın. Urartular zamanından milattan önce 765’ten kalma bir yerleşimdir. Aşağı ve yukarı kale olarak ikiye ayrılır. Sonra soluna Hoşap Kalesi düşer. Sarp bir kaya üzerinde, aynı adı taşıyan suyun yanında yükselir. Onun da tarihi Urartu’ya kadar gider ama bugüne kalan kısmı Osmanlı Devleti’ne tabi Mahmudi Beyleri’ndendir. Ve sonra Hakkâri’ye kadar “günümüzün kaleleri” başlar. Yol boyu askerlerin zırhlı araçların kamuflajlar ardındaki görüntülerini izleyerek gidersin şehre... V Zordur şehir de yolu da. Önce 32 virajı almanız gerekir. Kısa sürede Güzeldere Geçidi’nde 2730 metrede olursunuz. Sonra yeniden düzlüğe...Tepede, kar olur, yağmur olur ova güneşlidir. Aynen bölgenin barış hali gibi... YUSUF ZİYA CANSEVER HAKKÂRİ Hakkâri yolu. Arkada Sümbül Dağı yanda Zap Suyu. ret ediyor. Dün bölgede konuştuğum kaynaklar il merkezinin sakin ancak ilçelerde gerginlik olduğunu anlattılar. Seçimlere gelince. Tek cümleyle; rakipsiz HDP. 2011 seçimlerinde bağımsız adaylarla girerek (ki biri Selahattin Demirtaş Halkın umudu vardı idi) yüzde 80 civarında bir oy alHakkâri’ye gittiğimde KCK’nin mış, 3 milletvekilini çıkarmıştı Kürt siyasi hareketi. AKP’nin oy eylemsizlik kararı yeni açıklanoranı yüzde 16 idi. 7 Haziran’da mıştı. Sokaklardaki insanlarda yeniden barışın umudu vardı. HDP’nin oyları yüzde 86 oldu, AKP 8.7’ye indi. 1 Kasım’da HDP Yollarda rahat gelmiş il merkezinde cıvıl cıvıl sokaklara şahitlik yine tüm vekilleri çıkarır. Ancak etmiştim. Ancak aradan geçen 10 giderek sıkılaşan güvenlik önlemleri seçim günüyle ilgili kimi günlük süreçte başta Yüksekoendişeleri de akla getiriyor. va ve Şemdinli’den gelen haberSon üç ayda dokuz ilde Demokler yineyeniden bir sıkıntıya işa ratik Bölgeler Partisi’nin 18 belediye eş başkanı tutuklandı. Tutuklananlar arasında Hakkâri Belediye Eş Başkanları Dilek Hatipoğlu ve Nurullah Çiftçi de var. Tutuklanma gerekçeleri Hakkâri Kent Meclisi’nin 14 Ağustos tarihinde yapılan özyönetim açıklaması... Aslında Hakkâri’de yaşayanların gündemi seçimden çok barış ve huzur. Zap Suyu’nun yanından geçerken arabaya aldığımız bir Hakkârili’nin söylediği gibi “seçim gelir geçer, mühim olan barışı kalıcı yapmaktır...” selese. Sağ tarafımızda geçen yüzyılın sonlarında inşa edilmiş dev binalardan biri olsa. Aylar önce başlayan restorasyonu artık bitmek üzere... Binadan gelen sesler caddenin uğultusuna karışsa ve rüzgârda aralanan inşaat perdelerinin ardında eski bir mimarinin yeniden parlatılmış görkemli güzelliği bir belirip bir kaybolsa. Bir gün kalabalık bir caddede yürüsek. Sol tarafımızda, yerde, ayaklar altında esmer bir oğlan çocuğu, otursa. Ciğerlerinden gelen hırıltı caddenin gürültüsünden hiç duyulmasa. İki vitrin arasındaki dar bir kolonun önünde, yerde, ıslak zeminde, gözlerinde derin bir yara gibi duran sitemli bakışlarla boşluğa dalsa. Geçmişinde bir savaş, geleceğinde bin savaş, onu kimse umursamasa. Biz kalabalık bir caddede yürüsek. Rüzgâr çok sert esse ve yağmur sağanağa dönse. Bir an önce eve varsak. Bir an önce eve varsak. Bir an önce eve varsak. HHH Hiçbir yere varamasak. Başımızı sağa çevirsek ve o eski ve görkemli binanın restorasyonu için harcanan çabayı düşünsek. İhaleleri, bütçeleri, kurullardan çıkan kararları, hazırlanan fizibiliteleri, harcanan paraları, beklentileri, kâr hesaplarını, risk hesaplarını düşünsek. Birtakım paraların ceplerden ceplere akarken çoğalacağını ve ekonominin canlanacağını düşünsek. Sistemin bu mesele için nasıl sorunsuz ve yapıcı işlediğini düşünsek. Sonra sol tarafımıza yine baksak. Oğlan orada hâlâ yerde oturuyor olsa. Cadde kalabalık, çok kalabalık olsa. İnsan seli aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya neşeli bir nehir gibi aksa. O sele kapılanlar başlarını yere hiç eğmeseler. Gözleri vitrinlerde ve akılları kim bilir nerede... Bazen kaçamak bir bakış vitrinlerden düşüp çocuğa değse, çaresizlikle buğulanıp hemen yerden göklere yükselse. Eski ve görkemli bir bina sağ tarafımızda harıl harıl yenilense. Ve sekiz yaşında bir oğlan çocuğu sol tarafımızda, ayaklarımızın altında can çekişse. Biz bir an dursak ve suskun bir parçası olmakla, göz yummakla onayladığımız sistemi sorgulasak. Şehrin kalbinde eski binaları tıkır tıkır yenilemeye gücü yeten ekonominin, şehrin kalbinde sekiz yaşındaki yeni bir hayatı ve daha binlerce hayatı nasıl çökerttiğini düşünsek. Bizim de parçası olduğumuz kalabalıkların bu rezil öncelikleri nasıl kanıksadığını düşünsek. Bu kanıksamanın nasıl kayda değer bulunmayan korkunç bir günah olarak hayatı biçimlendirdiğini düşünsek. Sistemin bizi bu günaha nasıl ortak ettiğini düşünsek. Sekiz yaşındaki bir çocuğun muhtemelen çok da uzun sürmeyecek hayatının üzerine basa basa yaşadığımızı düşünsek. Bir düşünsek... O çocukların yanından öyle geçemeyiz. O görkemli binalara giremeyiz. O kalabalık caddelerde artık herkes gibi yürüyemeyiz. Bir dursak ve sağımızdaki ve solumuzdaki her şeye, bize dayatılan değerlerle değil, kendi aklımızla ve vicdanımızla bir daha baksak. Ve anlasak... Aslında biz onlardan çok daha kalabalığız. Tercihlerimizle bir yüzleşsek... Bizi umursamayan sistemi muhafızlarının başına yıkar, o çocuğu da kucaklar yepyeni bir hayata başlarız. Düşünmememiz ve tercihlerimizle yüzleşmememiz için elinden geleni ardına koymayan kurnaz bir sistemin esiriyiz. Eğer esaretten silkinirsek, o caddede bambaşka şeyler göreceğiz ve bambaşka duygularla yürüyeceğiz. Yoksa daha çok yağmur yağacak, rüzgâr esecek ve daha çok çocuk mütemadiyen gözümüzün içine baka baka ölecek. B ir gün kalabalık bir caddede yürüsek. Rüzgâr esse ve yağmur çi YARIN: KARADENİZ BÖLGESİ OKER ÇİĞDEM T C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear