25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 OCAK 2015 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Onun kuşağından önde gelen her aydın için tutukluluk, cezaevi, işkence zaten olağan işlemlerdendi. Uğur Mumcu için “vatan hizmeti” bile cezaya dönüştürüldü. “Sakıncalı” damgası vuruldu. Piyade olarak Patnos dağlarına ovalarına sürüldü. Ama o hayatın her sayfasında safhasında eğlenceli yanlar arayıp bulmakta çok mahirdi. Serde araştırmacı gazetecilik vardı... Piyadeliğin sakıncalı sakıncasız hallerini bile iki ayrı tiyatro oyununa ve yüzlerce yazıya dönüştürdü. Canının çok sıkıldığı durumlarda veya çok keyiflendiğinde, özellikle de akla ziyan bir hal ile karşılaştığında aniden askerde öğrendiği o türküyü söylemeye başlardı. Patnos’un zehir zemberek kışında nöbet dönüşü mazot sobalarının başında ısınırken öğrendiği o türküyü gülerek hatta eğer çok da havasına girmişse, kahkahadan yaşaran gözlerini silerek söylerdi: “Fış fış fış... Ablanı alacağım... Fış... Enişten olacağım! Fış, fış, fış... Sana caka satacağım! Fış!..” Şimdi kendi adını taşıyan Başkent tepelerindeki upuzun sokağın bir ucunda sadece bir tek apartman vardı. O günlerin tenha Ankarası’nda o sokak ve apartman tam da dağ başı denecek uzaklıktaydı. Sokağın adı da kendisi de hep “Karlı” idi. Tek başına anıt gibi dikilmiş o apartmanda borç harç bir daire satın almıştı. Aslında daireyi değil, hikâyesini çok beğendiği için satın almıştı: “Bu apartman, devrimci işbirliğinin eseridir. Anıtsal değeri vardır!” diyordu. Ve ekliyordu: “Arsası bir Türkiye İşçi Partilinindi. Müteahhit ise DevGenç’liydi. Yani temeli çok sağlam!” Buradan benim de daire almamı ve bu “Devrimci Dayanışma Eseri”nden yararlanmamı çok istiyordu. Ben ise satın almak yerine kiralamak istiyordum. Üniversite okumaya geldiğim Ankara’dan paçamı kurtarmak istiyordum. Ama bunu kendisine belli etmekten de kaçınıyordum. sahibi miydi, öğrenemedik. İstihbaratçı komşumuz alınganlık eder diye kendisine de soramadık! Öteki yüksek bürokrat komşumuzun aslında vali olduğunu İzmir’e atanmasından sonra öğrendik. Apartmanın adı ise “kim kime dum duma” falan değildi. Bu yazıyı yazdıran elbette yarının 22’nci bir “24 Ocak” olmasıdır. Uğur Mumcu’nun boşluğu ailesi ve yakınları için, ülkemiz için ve Cumhuriyet gazetesi için hiçbir zaman doldurulamayacak. Bir başka neden daha var: Başbakan yardımcılarımızdan birinin “eniştesi”nin yolsuzluk ve rant kapılarından birini daha göğüslemiş olmasıdır. “Enişte enişte... Ne avantalar var bu işte?!” diye kopan feryatlara rağmen “o işten” hâlâ hiç haber yoktur. Oğullar, kızlar, eşler, abiler, ablalar, yeğenler topluca ve halvet halinde 13. uğursuz yılına girdik, rant sofrasında tazakkum edip duruyorlar. (Saray diliyle tazakkum = zıkkımlanma!) Enişte deyince de Mumcu’yu anmamak olmazdı! O eksiği de Başbakan’ın odasını bastığı iddia edilen Başbakan yardımcısı tamamladı. (Yolsuzluk masası 1977) (Yardımcı’nın adının, artık önemli değil adı, ha Ali, ha Veli; çünkü hepsi birbirinden halli!) Uğur Mumcu, bu vurgun ordusuna bakıp bakıp askerlik hatırası o türkü için tempo tutuyor mudur? “Fış fış fış... Ablanı alacağım... Fış... Enişten olacağım! Fış, fış, fış... Sana caka satacağım! Fış!..” HHH Söz konusu “satmak” olunca, “caka” bile olsa onu sattırmazlar. “Caka satışı” bile artık Kaçak Saray’ın iznine bağlı. Yüzde almadan, havuzlara komisyon yatırmadan ona bile izin yok. Enişte Bir İş Var Bu İşte ‘Fış Fış’lı Türkü ile Uğur Mumcu’yu Anmak Çünkü iliklerine kadar Ankaralıydı. Ankara’ya mesafeli bakanlara o da iyi bakmazdı. Ankara, bağımsızlık, devrimcilik, kuvvacılık demekti. “Abi dedim, komşu olmak için illa mülk sahipliği gerekmiyor, önce kiralasak”a “Pekiyi” dedi ve müjdeyi de verdi: “Üstümüzdeki 15 numara kiralık. Ev sahipleri bir karı koca. İkisi de dilsiz ve sağır! Çocukları falan da yok!” Ev sahiplerinin dilsiz olduğunu özellikle vurguluyor ve “Bu bir avantaj!” diyordu. “Nesi avantaj abi?” Oğlum, ikide bir zam diyemezler. Dilsizler anlasana! Abi işaret dili biliyorlardır. İşaretle isterler. Sen de vermiyorum, dersin! Ama ben işaret dili bilmiyorum ki! Olsun sen de herkesin bildiği işaretle alın size zam dersin! Der ve kahkahayı patlatırdı. Mumcu’nun müzakere gücü karşısında direnmek mümkün değildi. Sonunda komşu olduk. Ev sahipleriyle pek işaretleşmek zorunda kalmadan uzun yıllar komşuluk yaptık. Apartmanımızın devrimci temeli çok çekici olmalı ki, yeni komşular geldi. Önce Emniyet İstihbarat Dairesi başkanı geldi. Sonra da çok yüksek bir bürokrat. Aslında, istihbaratçı emniyetçinin görevini ve makamını çok sonra öğrendik. En üst kattaki bir dairede oturuyordu. Ve gündüz vakti hırsızlar girip dairesini soymuşlardı. Artık gelenler hırsız mıydı başka bir makamın Sizin Öngörünüz Ne? Bu ülkedeki utanç tabloları yıllardır yaşamımızı karartıyor. Çocuklarımız, gençlerimiz, aydınlarımız vahşi saldırılarla öldürülüyor. Karanlık güçlerin tezgâhları, insanlığın üstünde ağır bir kara bulut. Cizre’de öldürülen 12 yaşındaki bir çocuk... “Fail polis değil” diye açıklama yaptı hükümet üyeleri önce... Ya sonra? Utanıyoruz bu ölümle. Ali İsmail Korkmaz... Demokratik bir hakkı kullanırken, ülkenin gözü önünde, kamera kayıtlarında tanık olduğumuz biçimiyle polis ve ona yardımcı olan sivil güçlerce katlediliyor. Tekme, sopa, yumrukla, acımasızca... Yeniden utanıyoruz, sarsılıyoruz. Sonra adalet beklentisi, katillerin hak ettiği cezayı almaları isteği. Gel gör ki boşuna. Düzen, kendi polisini koruyor, kolluyor. Yargıdan iyi hal indirimli, utanç verici karar. Bu, ne Emel Korkmaz annenin vicdanına ne de adalet isteyenlerin beklentisine sığıyor. Mahkeme heyeti kararının arkasında değil mi, neden apar topar kaçıyor? Karanlık bir gün, karanlık bir karar daha; tıpkı Ankara’da Gezi eylemlerinde polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük davasının bir benzeri... HHH Her ne olursa olsun iktidarlarını sürdürmek adına toplumu baskılamaktır niyetleri. Hukuksuz ve ahlaksız bir düzeni sürdürmek içindir. Ne diyor duruşmada İsmail’e son tekmeyi atan polis Mevlüt Saldoğan: “Gezi darbe girişimidir, halkın malına, canına kast etmişlerdir. Gerçek katil varsa o çocukları sokağa çıkaranlardır. Günah keçisi seçilmesin...” İktidarın zirvelerindeki sestir, söylemdir bu aynı zamanda ve itiraf... HHH Adalet ve Demokrasi Haftası’ndayız. Kanlı saldırılarla aramızdan koparılan Uğur Mumcu’nun, Muammer Aksoy’un, Bahriye Üçok’un, Ahmet Taner Kışlalı’nın katledildiği süreç. Toplumu baskılamak, korkutmak, sindirmek adına, düzen uğruna öldürüldüler. Özellikle Mumcu’nun katledilmesi ülkeye, halka bir darbeydi. Mumcu’nun uyarıcı politik öngörüleri, dünyanın ve Türkiye’nin bugününü anlatıyordu çünkü. Bakar mısınız 22 Ocak 1993’teki yazısına: “Türkiye’de son yıllarda siyaset, ticaret ile tarikatlarla iç içe gelişiyor. Dinsel siyaset, 12 Eylül 1980 müdahalesinden sonra parasal kaynağa da kavuşarak devlet içinde de köşe başlarını tuttu. Ellerinde yayın organları, yayınevleri, televizyon kanalları ve arkalarında da her gün bu gazetelere reklam veren Suudi kökenli İslam bankerleri var. ... Bu uğurda çaba gösterenler doğrusu büyük başarı elde ettiler. Yaşa var ol Harbiye! Selamünaleyküm sivil toplum! Maşallah ikinci cumhuriyet! Ruhuna el fatiha laiklik...” Bu uyarıya karşın gerekenleri yapmadık yazık! Peki, sizin yarına ilişkin öngörünüz ne? DevGenç’li Müteahhit Tazakkum Yarışı Soyulan İstihbaratçı 22 yıl önce katledilen Uğur Mumcu’yu anıyoruz Haber Merkezi 24 Ocak 1993’te bombalı suikastla katledilen yazarımız Uğur Mumcu ölümünün 22 yıldönümünde anılıyor. İSTANBUL: Türk basınının özgür kalemi Uğur Mumcu için İstanbul’da ilk tören yarın Harbiye’deki anıtı önünde. Şişli Belediyesi tarafından organize edilen anma töreni Halaskargazi Caddesi üzerindeki anıtın önünde yarın saat 18.00’de başlayacak. Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’nün konuşma yapacağı anma töreninin ardından Mumcu anısına Redd Grubu Maçka Sanat Parkı’nda ücretsiz konser verecek. ANKARA: Ana başlığı “Suçlular ve Güçlüler” olarak belirlenen ve Mumcu’nun katledilişinin yıl dönümünde başlayan haftanın ilk gününde, yarın, yurttaşlar saat 10.00’da Batıkent’teki Uğur Mumcu Anıtı’na çelenk bırakacak. Ardından saat 14.30’da Mumcu’nun Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki kabri ziyaret edilecek. Ardından saat 15.30’da gazetemiz Ankara Temsilcisi Erdem Gül, Sedat Bozkurt ve Kadri Gürsel’in konuşmacı olarak katılacağı “Gücün Medya Söylemine Etkisi” konulu söyleşi, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. İZMİR: Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde yarın saat 20.00’de başlayacak “Demokrasi, Hukuk ve Sanat” adlı etkinliğe gazetemiz Ege Bölge Temsilcisi Serdar Kızık, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Akut Kurucu Genel Başkanı Na Bizim Adımıza Yapıldı R.T. Erdoğan’ın “19 Ocak” günü, Ak Saray’ında, “Bakanlar Kurulu”nu ağırlamasında en ilginç durum, en önemli “sonuç”, en şaşırtıcı görünüm, Başbakan A. Davutoğlu’nun ilk kez son kerte ciddi bir görüntü vermesiydi. Öyle ki, insan “Başbakan”ın yayımlanan resmine baktığında, “acaba o mu, değil mi?” diye kendi kendine soracak denli şaşırtıcı... O resmi görüp de şaşırmayan var mıdır acaba? Ne dersiniz? Paris’teki dev yürüyüşte, ön sırada yer almak için çırpınırken savaşım verirken bile yüzünden eksilmeyen o sere serpe gülüşü neredeydi? Yanıt vermeden önce, milyonların katıldığı bu tarihsel yürüyüşün anlamına nedenine izninizle bir kez daha kısaca değinip paylaşalım; özgür düşüncenin, anlatım (ifade) özgürlüğünün yazarlarla, çizerlerle ortaya konmasınınbasın özgürlüğünün engellenemeyeceğini; bu özgürlüklerin “fakat, ama” demeden “kabul” edilmesini duyurmaktı. Kuşkusuz eyleme katılan onca ülkenin temsilcileri de, bütün bu özgürlüklere yürekten inanıp “kabul” ettikleri için, dolaysiyle de bunları “savunmak” gerektiğinin bilincinde oldukları için o yürüyüşteydiler. Tüm dinlerin belki de daha çok tek Tanrılı dinlerin önderlerinin (Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammet’in) çizimlerinin de bu anlatım (ifade) özgürlüğünün bir parçası olduğuna, basın özgürlüğünün içinde yer aldığına inandıklarını dünyaya duyurmak isteğiyle, dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşen bu tarihsel yürüyüşe katılmışlardı. Doğallıkla bu çağdaş özgürlüklere “inanma, bağ lanma” dışında oluş bu haklı “eylem”i gerçekleştiremezdi. Nitekim buna bir örnekti, “TC Devleti”nin Başbakanı A. Davutoğlu’nun tüm bu özgürlüklere “inancını ve bağlılığını” göstermek uğruna, yürüyüşün önünde olmak için verdiği dünya çapında övülesi o “uğraş”(!) Ne var ki, “Charlie Hebdo”nun o insanlık dışı saldırıdan sonra çıkarılan “Hayatta Kalma” sayısından dört sayfalık bir seçkiyi “Cumhuriyet” gazetesinin okurlarına ulaştırması; hele iki yazarının H. Çetinkaya ve C. Karan’ın; derginin çizerlerinden olan, uyuyakalıp işe geciktiği için katliamdan kurtulan Renald Luzier’in, olan bitene üzüldüğünü gösteren gözü yaşlı “Hz. Muhammet” çizimini köşelerine taşımaları (14.1.2015) A. Davutoğlu’nu küplere bindirdi... Nasıl olurdu bu? Bu çizim nasıl olurdu da “basın”da yer alabilirdi? Gerçi Türkiye’de onca gazeteci, yazar tutuklu olsa dabir basın özgürlüğü, anlatım (ifade) özgürlüğü vardı(!); vardı da, Başbakan Davutoğlu için bunun bir de “ama”sı vardı... Dolaysiyle şöyle bir çıkış yaptı: “Hz. Peygambere hakaret edilmesine izin veremeyiz. Bu çok açık ve net bir tutumdur. Herkes bunu böyle bilmelidir. Hükümet olarak basın özgürlüğü ile hakaret etme alçaklığını yan yana koyamayız!” Peki; böylece Davutoğlu, “Charlie Hebdo”da yer alan “Hz. Muhammet” çizimlerinin, “Peygamber”e karşı bir “hakaret” olduğunu söylemiş olmuyor mu? Kuşkusuz oluyor; öyleyse Hz. Muhammet’e hakaret eden bu çizimlerin basında yer almasının yanında olduğunu, bunun engellenemeyeceğini kabul ederek, Paris yürüyüşüne canla başla neden katıldı? Bu tutuma da, zorunluydu, şuydu şuydu, “takıyye”ydi diyebilir miyiz? Tanrı aşkına bu dilim varmıyor ama tam dört dörtlük bir “ikiyüzlülük” değilse nedir? Üstelik tüm “dünya” ya karşı... Hem de “bizim” adımıza... Böylece, bu “ikili tutum” bağlamında da ustası R.T. Erdoğan’ı aşmış olmuyor mu? Aman, “mazallah” demiyelim; çünkü “Cumhuriyet”in yayınına bu kertede karşı çıkması, İslam ülkelerinde “Davutoğlu”nun desteklendiğini ortaya konan bir tutum yarattı; tam da bu ülkelerdeki, R.T. Erdoğan hayranlığının azaldığı bir dönemde... Bu durumda “başta” olanın “başaltı” olanı, hizaya çekmesi, kuşkusuz sere serpe gülmeyi değil, belli belirsiz gülümsemeyi bile unutturur... Tanrı insanı bu durumlara düşmekten korusun!.. Kuşkusuz korusun; ama böyle bir “baş”ı ve “başaltı”yı, “13 yıldır” tepelerine çıkarıp oturtan milyonları ne yapmalı? Seçtikleri vekiller, “hırsızlığı, rüşveti, yolsuzluğu” akladılar; durumlar “Allahlık!”... Hem tüm kumpasları, hem bu “aklama”yı kınamak; hem de D. Perinçek’in yanı başında olduğumuzu belirtmek için yarın Beşiktaş’ta olalım! Özledik suh Mahruki, Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Türkiye Merkezi Başkanı Üstün Akmen, Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, TOBAV İzmir Şube Başkanı Hale Gökalpsezer ve CHP İzmir Milletvekili, gazetemiz yazarı Mustafa Balbay konuşmacı olarak yer alacak. ANTALYA: 25 Ocak Pazar günü ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan ile gazetemiz yazarı ve şair Ataol Berhamoğlu‘nun katılacağı “Suçlular ve Güçlüler Türkiye Gündemi” konulu konferans Muratpaşa Belediyesi Kültür Salonu’nda saat 13.00’te düzenlenecek. ESKİŞEHİR: Odunpazarı Belediyesi ve Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nın açtığı “Neden Öldürüldüler?” sergisi Odunparazı Belediyesi Kurşunlu Külliyesi’nde 28 Ocak’a kadar açık kalacak. ÇGD Eskişehir Şubesi tarafından verilen Uğur Mumcu Gazetecilik Ödülleri sahiplerini bulacak. BURDUR: 25 Ocak’ta ise ADD ve Burdur Belediyesi, MAKÜ Konferans salonunda gazetemiz yazarı ve şair Ataol Behramoğlu ile müzisyen Haluk Çetin’in katılımıyla 19.30’da bir şiir ve müzik dinletisi düzenleyecek. TRABZON: CHP Trabzon İl Başkanlığı, yarın saat 15.00’te Park Restoran’da düzenlenecek etkinlikte Mumcu’yu anacak. Etkinliğe gazetemiz yazarı Şükran Soner konuşmacı olarak katılacak. MALATYA: CHP Malatya İl Örgütü tarafından yarın Belediye Konferans Salonu’nda Mumcu için anma etkinliği yapılacak. Etkinliğe CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve PM Üyesi İlhan Cihaner de katılacak. BULMACA SEDAT YAŞAYAN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ ABD Sa 1 v u n m a 2 Bakanlığı’na, oturduğu ya 3 pının biçi 4 minden do 5 layı verilen 6 ad. 2/ Üstün bir yetkinin 7 gücünü sim 8 geleyen değ 9 nek... Kırık ya da çatlak ça 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nak çömlekleri 1 S İ N C A B İ İ yapıştırmakta kul 2 Ü Y E P E L Ü Ş lanılan bir tür ma 3 cun. 3/ Balkanlar’a 4 M E R Y E M A N A B G A L ON R özgü bir tür tatlı. 5 Ü M İ T L İ M E 4/ İstanbul’un bir H A T semti... Binek hay 6 L İ S A N L A G A R vanlarının sırtın 7 İ M A L A B O Y U N daki oturmalık. 8 5/ İran’ın plaka 9 A R İ K İ E F E imi... “Yâr odur ki günümde yâr ola” (Köroğlu)... Bir nota. 6/ Hindistan’da, paryalardan da aşağı sayılan ve “dokunulmazlar” da denilen halk. 7/ Örülerek dokunmuş bir tür yün kumaş... Rütbesiz asker. 8/ Kongo halklarının inandıkları yeteneklilik gücü... İlaç. 9/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ ABD yapımı bir füze. 2/ Uyuşturucu bir madde... Oy. 3/ Kuran’da adı geçen sekiz cennetten dördüncüsünün adı... Entrika. 4/ Çipura balığının yavrusuna verilen ad. 5/ İngiltere’de çok sevilen bir cins bira... Bitkisel kökenli bir yiyecek ya da içeceğin damakta algılanan hoş kokusu. 6/ Sürekli yer değiştiren... Bir renk. 7/ 106 taşla oynanan bir oyun... AB ülkelerinde ve Türkiye’de bir ürünün güvenli olduğunu belirtmek için konulan simge. 8/ Çıplak vücut resmi... Emirlik, beylik. 9/ İnce yapılı... Fas’ın plaka imi. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear