25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2015 PAZARTESİ Uyuşturucu 1 yılda 638 can aldı CHP’li vekillerin Emniyet ve KOM’dan aldığı bilgiler ürkütücü tabloyu gözler önüne serdi FIRAT KOZOK 6 HABERLER Siyasal İslamın İktidar İflası Pek çok yazar tarafından topluma şu görüş pompalandı: İslamcılara iktidar yolu hep kapatıldı; onlar aşağılandı, itildi kakıldı, yasaklar kondu, irtica geliyor dendi... Oysa siyasal İslamın da örgütlenerek iktidara gelmelerine kapıları açık tutmak, demokrasinin ve insan hak ve özgürlüklerinin gereğidir. Siyasal İslam önce Erbakan ile geldi, sonra da neredeyse tam anlamıyla RTE/AKP ile.. Yaşadığımız olay, demokrasinin, özgürlüklerin, parlamenter rejimin, anayasanın, yasaların en hafifinden altının durmadan oyulması, yer yer ortadan kaldırılması, çiğnenmesi, keyfi yönetime yönelmesi, siyasal İslamın bir daha asla iktidardan gitmemesi için durmadan önlemlerin alınması.. İslam ülkenin temellerinin derin derin atılmasıdır.. Eğitimden yasalara kadar.. Kısa sonuç: Yaşadığımız, siyasal İslamın demokrasi iflasıdır.. Siyasal İslam, köktendinci yönetimi kurmanın adıdır... Anayasa, parlamenter sistemi kullanarak ama kurallarına asla uymayarak... HHH Türkiye siyaset arenası “siyasal İslam”a genellikle kapalı olmadı! Eskinin merkez siyasi partilerinde hükümetlerde hep yer aldılar, çeşitli cemaatler bu partileri parselledi. Siyasal İslamın en ünlü politik figürü, parti olarak örgütlenen Erbakan’dı. Partileri kapatıldı o açtı.. “İslamın iktidara gelmesi kaçınılmazdır ama kanlı mı gelir kansız mı... Onun ünlü lafıdır. Erbakan iktidar oldu...” Kafası en iyi, İslamileştirmeye çalıştı.. Bazı yazarlar “millici” yanına vurgu yapar ama siyasal İslamcılığı ve milli olan için bir şey yap(a)maması, ağır basar! RTE ve arkadaşlarının kumaşı, o tezgâhta dokundu. RTE nezdinde temsil edilen AKP iktidarında durum şu: RTE sistemin tüm güç odaklarını denetimi altına aldıkça, iktidarın kökten/İslamcı niteliği de bu hıza uygun olarak derinleşiyor. RTE, Erbakan’ın dilinde olanı başarmaktadır. Sık sık vurguladığı gibi “Hazreti Eyüp sabrı ile”. Neredeyse hemen her gün bir adım atarak... ANKARA CHP milletvekilleri Mehmet Hilal Kaplan, Engin Özkoç ve Yıldıray Sapan’dan oluşan Bonzai ve Madde Bağımlılığı Çalışma Grubu’nun Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı’ndan edindiği bilgiler, Türkiye’nin 3 trilyon dolarlık uyuşturucu pazarında “hedef” ülke haline geldiğini ortaya koydu. Rapora göre, uyuşturucu kullanımında genel yaş ortalaması 26’ya inerken 1 yılda Türkiye’de 638 kişi uyuşturucu nedeniyle yaşamını yitirdi. Son günlerde bonzai kullanan gençlerin yaşamını yitirmesiyle gündeme gelen uyuşturucu ve madde bağımlılığı sorununun çözümü konusunda kapsamlı bir araştırma yapmak üzere kurulan heyetin raporunda şu çarpıcı saptamalar yer aldı: l 2014 yılında madde bağımlılığına bağlı ölüm sayısı “direkt” 230 ve “dolaylı” 408 olmak üzere toplam 638 kişi oldu. l2014 yılında 10 ton eroin, 70 ton esrar ve 550 kilogram sentetik kannabinoit yakalandı. 1 kg. sentetik kimyasaldan 100 kg. uyuşturucu elde ediliyor. lTürkiye önceden transfer ülkeydi, şimdilerde hedef ülke haline geldi. Uyuşturucunun dünya pazarının 3 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. lTürkiye’ye bonzai Batı Trakya’dan geliyor. İkinci olarak kargo yoluyla giriş yapıyor. Uyuşturucunun fiyatı ucuzsa çok YAŞ ORTALAMASI 26 lUyuşturucu madde kullanıcılarının yaş ortalamasının 26.33 olduğu belirlendi. Uyuşturucu kullananların yüzde 75.61 ile büyük çoğunluğu 1829 yaş aralığındaki kişilerden oluşuyor. lUyuşturucu kullandığı belirlenen kişilerin yüzde 14.62’si 1819, yüzde 36.26’sı 2024, yüzde 24.73’ü 2529, yüzde 11.26’sı 3034 yaş aralığında bulunuyor. Uyuşturucu kullananların yüzde 6.85’i 3539, yüzde 3.15’i 4044, yüzde 1.53’ü 4549, yüzde 1.59’u ise 50 ve üzeri yaş aralığında bulunuyor. l2006 yılında sentetik uyuşturucu yakalanan il sayısı 26 iken bu rakam 2012’de 44 ile, 2014’te 70 ile yükseldi. Geçen yıl en fazla yakalama gerçekleştirilen ilk on il sırasıyla şöyle: Diyarbakır, Adana, Şanlıurfa, Gaziantep, İstanbul, Bingöl, İzmir, Bursa, Ankara ve Osmaniye. lRaporda, “2013 yılı olay sayılarında, Türkiye’de ilk yakalandığı 2011 yılına göre yaklaşık 66 kat, şüpheli sayılarında 182 kat artış gerçekleşmiştir” denildi ve bu artışın uyuşturucunun yaygınlaştığının göstergesi olduğu vurgulandı. ‘Türkiye hedef ülke’ çabuk pazar buluyor ve hemen yayılıyor. lBitkisel uyuşturucu zannedilen şey kimyasal zehirden oluşuyor. Sinek ve fare zehirleri herhangi bir yaprağa sıkılıyor ve bitkisel uyuşturucu diye insanlar kandırılıyor. l Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzlime Merkezi’nin verilerine gö ‘Ya arkadaştan, ya meraktan’ re ise uyuşturucuya başlama nedenlerinin başında yüzde 49 ile arkadaş etkisi, ikinci sırada yüzde 24 ile merak, üçüncü sırada yüzde 11 ile aile sorunları geliyor. l Uyuşturucu maddenin en çok kullanıldığı mekânların başında yüzde 54 ile terk edilmiş yerler gelirken kendi evinde içenlerin oranı yüzde 24, arkadaşının evini kullananların oranı yüzde 7 seviyesinde bulunuyor. Geleni görmeyen, ‘dur bakalım’cı tayfa TÜRKİYE’YE SIĞINMA TALEBİ REDDEDİLEN KAMERUNLU GÖÇMEN YTEMBE SACHIPA MATHIAS ÜLKESİNE DÖNMEK İSTİYOR Kamerunlu aylardır ‘tutuklu’ HİLAL KÖSE Kamerunlu Ytembe Sachipa Mathias (25) adlı gencin yeni bir yaşam mücadelesi, Türkiye’de kilitli kapılar ardında yok oldu. Sığınma talebi reddedilince idare mahkemesinde dava açtı. Dosyadaki eksikliklerin giderilmesini isteyen mahkeme, sığınma talebine ise ne “evet” ne de “hayır” dedi. Ancak, yaklaşık 10 ay süren belirsizlik Mathias’ı pes ettirdi. Artık ülkesine dönebilmek için işlemlerin hızlandırılmasını istiyor. Mathias’ın avukatı “Müvekkil yeni bir başvuru istemiyor. Adeta bir suçlu gibi günlerdir bekliyor. Daha fazla dayanacak gücü kalmadı” diyor Mathias, bir süre kaçak yaşadıktan sonra İzmir’de gözetim altına alındı. Işıkkent’teki Geri Gönderme Merkezi’ne konuldu. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ise hakkında sınır dışı etme kararı aldı. Bu gelişme üzerine, adli yardım talebiyle İzmir Barosu’na başvuran Mathias, avukatı Emine Sarı’ya anlattığına göre annesini bir hastalık nedeniyle, babasını da kazada kaybetmiş. Açlık, sıtma, kolera, AIDS gibi salgın hastalıklar nedeniyle hayatta kalabilmek için ülkesini terk etme kararı almış. Sarı, Mathias’ın uluslararası koruma talebinin 26 Temmuz’da reddedildiğini ancak kararın 18 Ağustos’ta kendisine verildiğini söylüyor. Bu süreçte hukuksuzluklar da yaşanmış: “Göç İdaresi tek cümlelik bir ret kararı veriyor. Başvurusu, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) bildirilmemiş. Türkiye, Avrupa dışından gelen iltica taleplerini ‘geçici sığınma’ kapsamına alınıyor. BM, sığınmacının 3. bir ülkeye yerleşmesini sağlıyor. Ancak durum BM’ye bildirilmediği için Mathias’ın böyle bir şansı da yok.” Mathias’ın siyasi kargaşanın sürdüğü ülkesinde ölüme terk edileceğini belirterek devam ediyor: “İltica temel bir insan hakkıdır. Ülkesinde ölüm yaş ortalaması çok düşük. Geri gönderilirse, siyasi kargaşanın, açlığın, salgın hastalığın ortasında ölüme terk edilecek. İzmir’de tutulduğu ortam da cezaevinden farksız, daha bile kötü. Çok sayıda kişi aynı odada kalıyor. Bir yatağı 3 ya da 4 kişi paylaşmak durumunda. Yargıya başvurduk ama sonuç olumsuz. Bütün bu işlemler, yargının hızı, belirsizlik çok yordu. Artık ülkesine dönmek istiyor. Oysa mahkemeye yeniden dava açabilirdik.” Sarı, Sulh Ceza Hâkimliği’ne başvurarak, gözetim kararının kaldırılmasını istedi. İtirazı reddeden mahkeme, ülke giriş çıkış kurallarını ihlal eden ve kamu güvenliği açısından tehdit oluşturanlar hakkında gözetim kararı alınabileceğini belirtti. Bu karara itiraz yolu ise bulunmuyor. İzmir 1. İdare Mahkemesi’nde, İzmir Valiliği aleyhine dava açan Sarı, sınır dışı kararının iptalini, müvekkilinin sığınmacı olarak kabul edilmesini talep etti. Mahkeme ise dava dilekçesi, İdari Yargılama Usulü Kanunu’na uygun olmadığı gerekçesiyle davayı reddetti. Avukat Sarı ise davanın reddedilmesine gerek olmadığını, eksikliklerin yargılama süresinde tamamlanacağını belirterek şunları söylüyor: “Mahkeme, müvekkilin bir ikamet tayiniyle serbest bırakılmasını sağlayabilirdi. İkamet tayini olmadığı için yabancı kimlik numarası da verilmedi. Merkeze, en yakın noterde bilgisayar programında arıza olduğunu söyleyince, dava süresini geçirmemek için vekâletname çıkaramadan dava açmak zorunda kaldık.” BM’ye bildirilmedi ‘IRKÇILIĞA SON’ İstanbul Haber Servisi Sınır Tanımayan Kadınlar Platformu ve Göçmen Kadınlarla Dayanışma Grubu, Kamerunlu Amina Tau Cady’nin İzmir Geri Gönderme Merkezi’nde hayatını kaybetmesini Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nin önünde protesto etti. “Bu hastalık değil cinayet” yazılı döviz taşıyan kadınlar “Kadın cinayetleri sınırları aşıyor”, “Göçmenlere yönelik ırkçılığa son” sloganlarını attı. Burada yapılan açıklamada, Geri Gönderme Merkezlerinin insanlık dışı koşullarının pek çok defa belgelendiği belirtilerek, “Hastanelerde kötü muameleye maruz kalan göçmen kadınlar bu cezaevlerinde de ayrımcılık ve tecritle karşı kar Bazı göçmenlerin tel örgülerle kapalı olan camlara çıkarak açıklamayı izlemeleri dikkat çekti. Fotoğraflar: ALİ AÇAR şıya kalıyor. Daha önce de ölümlerin yaşandığı bu merkezlerden birinde hayatını kaybeden Kamerunlu Amina Tau Cady’nin ölümü de diğerleri gibi tesadüf değildir” denildi. Amina’nın geçen ağustos ayında hamileyken alıkonulduğu İzmir Geri Gönderme Merkezi’nde, HIV virüsü taşıyıcısı olduğu gerekçesiyle, bebeğiyle birlikte karanlık bir bodrum katında tecride alındığı belirtilen açıklamada, “Nisan 2014’te yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Kanun, toplum sağlığı ve düzeni bahanesiyle göçmenlerin haklarının ihlal edilmesine zemin hazırlıyor. Bu yasalar sayesinde polis, herkeste olabilen hastalıkları ya da toplum düzenini bahane ederek göçmenleri gözaltına alabiliyor, hiçbir savunma fırsatı vermeden ya da tedavi imkânı sağlamadan sınır dışı edebiliyor” ifadelerine yer verildi. Siyasal İslamcılığın demokrasi ve parlamenter sistemi sadece bir araç olarak kullandığını, aklı yana bırakarak, deneyerek öğrenmenin maliyeti yüksek. RTE’nin demokrasiyi kendi istasyonlarına varmak için bir trene benzettiğini biliyoruz. Belediye başkanlığı döneminde belediyenin tüm halka açık yerlerinde içkiyi yasaklattığını da... Burada iki tutum var: İlki, “dur bakalım”cı. O an’a göre bakan... “Yahu dur bakalım, henüz sistem çalışıyor...” Oysa zaten yarım yamalak sistemin altı oyularak parti sistemine dönüştüğünü görmeyen... Ve desteğini hep sürdüren... Bu “dur bakalım”cıların bir kısmı ciddi AKP’li ama dur bakalımcılığı maske edinmiş sahtekâr ekip... Diğer kısmı, olaylara bakışı gerçekten dur bakalımcı olan, bir adım ötesini görmeyen... Bunlar laikliği de “ama bu kadar sert olmaz ki, ılımlı laiklik olsun” dediler. Sonra da “laiklik değil önemli olan herkesin kendi hukuku içinde yaşaması, Müslüman bir ülkede laiklik de neymiş, İslamcının hakkı hukuku yok mu” noktasına vardılar... Aksini savunanlara da laikçiler diye saldırdılar... Sizin gidecek yeriniz yok! Bugün laik, hukuk, demokratik, sosyal devlete, Ankara’da büyük bir anıt mezar hazırlandı! Onun çok alt düzeyinde bir türevinde yaşıyoruz. Bu son perde de yırtılabilir... HHH Bir de, adamların İslamcı ideolojisini görerek destek vermeyenler var. Laikliği, birlikte yaşamanın ana şemsiyesi olarak gören... 2007’de “tehlikenin farkında mısınız” diye bas bas bağırdık... Cumhuriyet Mitingleri de laikliği, demokratik hukuk ve sosyal düzeni savunma mitingleriydi. Ama bu büyük korumacı şahlanışa da darbeci kalkışma dendi... Ortaya çıktı ki Türkiye pratiğinde, siyasal İslam, iktidara gelince, kısa sürede ancak köktendinciliğe evrilir... Demokrasiyi geliştirmez, adım adım yok eder... Yoo sadece RTE’cileri kastetmiyorum, iktidarlarına ortaklık eden Gülen Siyasal Hareketi’nin de “iktidar pratiği”, hukuku, demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini yok etme eylemiydi... Yani bizler, iki siyasal İslami ana akımın iktidar pratiklerini aynı anda yaşama “şansı”na ulaştık! Çok şükür ki biri gidip diğeri gelmedi, eşzamanlı bir olaydı. İslam dünyasında siyasal İslamın demokrasi örneği bulunmuyor. Mısır’daki Müslüman Kardeşler iktidarıharekâtı dahil.. Tunus’ta ne oluyor, diye izleyebiliriz... Yeniden dava açın Dayakçı polislere dava yok CANAN COŞKUN Gezi Parkı Direnişi’nin 1. yıldönümünde Taksim’de polislerin önüne geçip “Allahım ne kadar tatlıyım!” diye bağırarak sosyal medyada fenomen olan “Barva” takma isimli Hasan Basri Keleş’i 19 Haziran 2014’te Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünde döven ve hakaret eden 10 polis hakkında dava açılmamasına karar verildi. Takipsizlik kararında AKM’nin fotoğrafını çeken Keleş’in olay yerinden uzaklaştırılırken kollarında, boynunda, sırtında kızarıklıklar meydana geldiği, polislerin zor kullanma yetkisini aşmadıkları ve tehdit etmedikleri belirtildi. Keleş, 19 Haziran 2014’te saat 01.0001.30 arasında AKM’nin fotoğrafını cep telefonu ile çekerken AKM binası içinde konuşlanan çevik kuvvet polisleri tarafından kolundan tutularak “aslında polis merkezi olmayan ancak Gezi Parkı Direnişi’nden bu yana polisin karakola dönüştürdüğü” AKM içine götürüldü. Keleş, bina içine götürülürken uğradığı saldırıya karşı direnmeye çalışırken polislerin zor kullanma yetkisini aşması nedeniyle vücudunda kızarıklıklar ve ekimozlar oluştuğu gerekçesiyle savcılığa şikâyette bulundu. Keleş’in 10 polis hakkındaki suç duyurusu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararıyla sonuçlandı. Kararda İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü 11. Birlik Amirliği’ne bağlı Taksim AKM önünde görev yapan polislerin 19 Haziran 2014’te saat 01.00 sıralarında cep telefonu ile AKM’nin fotoğrafını çeken müşteki Hasan Basri Keleş’in yanına gelerek, neden fotoğraf çektiğini sordukları belirtildi. Keleş’in de “Size ne lan? Ben istediğim yerde istediğim fotoğrafı çekerim” diyerek cevap verdiği ifade edildi. Kararda şüphe duyulan Keleş’in AKM’ye alınarak kimlik kontrolü ve üst araması yapıldığı öne sürüldü. Suç unsuru görülmemesi üzerine gitmesi söylendiği iddia edilen Keleş’in icrai rezalet çıkarıp ulu orta küfür ve hakarette bulunarak masa ve sandalye tekmelediği öne sürüldü. Keleş’in daha sonra telefonla çağırdığı avukatları ve arkadaşlarını yanına alıp gelerek AKM’deki polislere hakaret edip saldırgan davrandığı iddia edildi. AKM’deki polislerin yardım istemesi ile olay yerine Beyoğlu Devriye Ekipler Amirliği’nden polis ekibinin geldiği, Keleş ve yanındaki grubun uzaklaştırıldığı anlatıldı. Keleş’in şüpheli bir şekilde AKM’nin fotoğraflarını çektiği aktarılan kararda, Keleş ve arkadaşları olay yerinden uzaklaştırılırken kollarında, boynunda ve sırtında kızarıklıklar meydana geldiği kaydedildi. Adli tıp raporunda basit tıbbi müdahale ile giderilebilir ölçüde hafif nitelikte yaralandığı tespit edildiği belirtilen kararda, şikâyet edilen polislerin zor kullanma yetkisini aşmadıkları ve tehdit etmedikleri belirtildi. Gelinen nokta: 6 yaşında bebelere tecavüz İslamcılığın dokusunda demokratikleşme pratiği yok. İslamda yok! Bir İslamcı, demokrasiye inanmaz, yararına kullanacağı alet olarak görür. Uluslararası pratiği, köktendinci siyasetle işbirliği ağı kurmaktır. İşte Hamas, IŞİD ile ilişkiler vb... RTE ile köktendinci Akit ile ilişkileri çok şey anlatıyor... İslamcılık, iktidarda bir siyasal akım olarak varoldukça, doğasına aykırı bir şeyler yapması mümkün değil. AKP içinden bir akım çıkarsa, Türkiye için bir şans olur. Türkiye, RTE yönetimi altında İslamileşmekte ve bir Ortadoğu ülkesi olmaya hızla sürüklenmekte. Ortadoğu ve İslami yönetim, bir bataklıktır. Bu açıdan kökten İslamcıların “Batı’da İslamofobi” diye saldırmaları boşunadır. İki gündür yazdıklarımın öbür tarafından bakacak olursak, Batı, İslam kökenli terörü bizzat yaşıyor... “Yok bu gerçek İslam değil” falan filan, bırakın bu avunmaları... Gerçek İslam nedir ve kim temsil ediyor, böyle bir şey mi var dünyada! Ülkemizdeki mi “gerçek İslam?” Bu iktidar mı; yoksa muhalefete, eleştirenlere, mizahçılara cihatçı gibi saldıran iktidar destekçileri mi? Ülke hızla köktendincileşiyor. Gelinen nokta “6 yaşında kızlarla evlenilebilir” sapık düşüncesi ve bunu savunan aklı kıt yazarlar... C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear