23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 HAZİRAN 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 ‘Delil saklıyorlar’ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Gezi Parkı eylemleri sırasında polisin attığı plastik merminin yüzüne isabet ettiği Abdullah Koç’un yaralanmasına ilişkin yürütülen soruşturmada Emniyet’in savcılığa gönderdiği yanıt, “delil saklanıyor” tartışmasına neden oldu. Sokaktaki eylemlere plastik mermi ile müdahale görüntüleri hafızalardayken Ankara Emniyet Müdürlüğü, Koç’un yaralanmasına ilişkin “Olaylar sırasında plastik mermi kullanıldığı iddiaları asılsız olup şube envanterimiz kayıtlarında plastik mermi bulunmamaktadır” dedi. Öte yandan Çankaya Emniyeti, savcılığa Koç’un vurulduğu sırada bölgede bulunan Mobese kayıtlarında “görüntü yok” yanıtını gönderirken Güvenlik Şube Müdürlüğü ise “kameralar bozuk” iddiasında bulundu. Bu yanıtlar nedeniyle soruşturmadan bir sonuç alınamadı. li polisin bulunarak haklarında dava açılmasını talep etti. Savcıya verdiği dilekçede, polis memurlarına görevleri nedeniyle verilen silah ve mermilerin zimmetlenerek teslim edildiğine dikkat çeken avukat Hakverdi, “Koç’u vuran polisin kimliğinin tespit edilmesini talep ediyoruz” dedi. Hakverdi, Mobese görüntüleri ve kamera kayıtlarının istenmesini de talep etti. Emniyet, olaylarda plastik mermi kullanıldığı iddiasının doğru olmadığı savundu. Emniyet, “Şube envanterimiz kayıtlarında plastik merAbdullah Koç, yüzünden mi bulunmamaktadır” denilplastik mermiyle vuruldu. di. Emniyet, Koç’un vurulduğu ana ilişkin görüntü talebi22 yaşındaki Koç, ni de olumsuz karşıladı. GüvenKızılay’da 2 Haziran 2013 günü lik Şube Müdürlüğü ise savcılıdüzenlenen Gezi Direnişi’ne kağa gönderdiği yazıda, “olay yetıldı. Polisin, olaylara müdaharini gösteren ANK 299 numale ederken attığı plastik mermiralı kamera Gezi Parkı proteslerden biri Koç’un yüzüne geltolarında almış olduğu hasardi ve ameliyatla çıkarıldı. Koç’un dan dolayı belirtilen tarihte çaşikâyeti üzerine olaya savcılık el lışmadığından görüntü kaykoydu. Koç’un avukatı Eylem dı bulunmamaktadır” iddiasınHakverdi, savcılıktan şüpheda bulundu. Emniyet’ten savcılığa inandırıcılıktan uzak cevap: Bizde plastik mermi yok Krallar da Gider! Gözümün önüne Kral Juan Carlos’un, Madrid’in yaz akşamlarında Oriente Sarayı’nda verdiği resepsiyonlar geldi... Kordiplomatik, siyasetçiler, gazeteciler ve entelektüelleri bir araya getiren; ufukta Sierra de Guadarrama Dağları’na bakan sarayın bahçelerinde yaz başında gün batımı başlayan resepsiyona, “demokrasiye geçişin” önde gelen tüm aktörleri eksiksiz katılırdı... 1975’te ölen diktatör Franco’nun ardından demokrasiye geçişin temellerini atan ilk Başbakan Suarez, Suarez’in ardından görevi devralan “ilk sosyalist lider” Felipe Gonzalez, Fransa’daki sürgün yılları ardından komünist partinin yasallaşmasını sağlayan Santiago Carillo, bu 2 bin kişilik muazzam davette hep yan yana gelirdi... İspanya’da tarih yazan bu olağanüstü aktörlerle genç demokrasiyi konuşurken yanınızdan misal! henüz yeni kazanılan özgürlüklerin simgesi, muhafazakâr tabuları yıkmayı görev bilen yönetmen Almodovar geçiverirdi... “Velazquez sky” olarak adlandırılan Castilla yaylasına özgü o lekesiz, berrak göğün altında başkenti fırına dönüştüren güneş ufukta kaybolurken, hafiften bir yel çıkardı. O ilkyaz yelinde, İspanya’nın tüm yeni başlangıçlarının heyecanını ve vaatlerini iliklerinize dek duyardınız... “Demokrasiye geçişin” genç kralından, iç savaşta gençliğini “Cumhuriyetçilik” mücadelesi uğruna geçiren efsanevi “komünist lider” Carillo’ya dek bu yeni başlangıç vaadini herkes paylaşır; umut, iyimserlik aşılayan bir ülke tablosu ortaya koyarlardı. Kral Juan Carlos’un dün “tahttan feragat”ini duyduğumdan beri... ’80’lerdeki bu “ahenk” resminin ne kadar uzakta kaldığını düşünüyorum. O İspanya mazi oldu. Bir devir tamamen sona erdi. Carillo’nun ardından Suarez en son... martta öldü. Felipe hayatta ama saçları artık beyaz, 70’ini aşmış “emekli bir politikacı” olarak sağda solda konferanslar veriyor. Tarih yazan partisi PSOE de, en az kendisi kadar yaşlı. Geçen haftaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kaydedilen 9 puanlık gerilemeyle hezimet yaşıyor. PSOE’nin yitirdiği oylar; martta, henüz daha dün sayılabilecek tarihte kurulan yeni bir sol kanat partiye; Podemos’a gidiyor... İspanyolcada “Biz yapabiliriz” anlamına gelen ve sisteme isyan bayrağı çeken “Öfkeliler”le sosyal medyada örgütlenen bu yeni partinin Bismillah derken sandıkta aldığı oylar yüzde 8!Yalnız PSOE İspanyol Sosyalist İşçi Partisideğil, sağda hükümet partisi PP’nin oylarında benzer bir 8 puanlık düşüş var. PSOE ve PP arasında toplam seçmenlerin yüzde 80’inin oyunu alan ve iktidarda sürekli yer değiştiren bu iki partinin paralel çöküşü; İspanya’da geleneksel partilere olan derin yabancılaşmayı ortaya koyuyor. Sisteme olan büyük güvensizliği ve krizi betimliyor. Kralın istifası işte, bu çok boyutlu güvensizlik ve derin sistem krizinin sonucu. Kurumlar ve yerleşik düzene ait tüm simgelere yönelik “güven kaybı”, İspanya’da ivedi yenilenmeyi gerekli kılıyor... Siyasi partilere güven azalırken, “kraliyet” kurumu günden güne eriyor. MEHMET AYVALITAŞ ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ANILDI ‘AKP’nin kirli yüzünü ALİ AÇAR Gezi Direnişi sırasında Kızılay’da aracıyla göstericilerin arasına dalarak üç kişiyi yaralayan zanlının dosyası ağır ceza mahkemesine gönderildi ölerek gösterdiler’ Gezi Parkı gösterilerinde Ataşehir’de bir otomobilin çarpması sonucu yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş ölümünün 1. yılında Çekmeköy’deki mezarı başında düzenlenen törenle anıldı. Törene baba Ali Ayvalıtaş ve yakınlarının yanı sıra HDP temsilcileri, Taksim Dayanışması’ndan mimar Mücella Yapıcı, avukat Can Atalay, DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu, SODAP üyeleri ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun temsilcileri katıldı. Törende konuşan Taksim Dayanışması’ndan mimar Mücella Yapıcı da “Bu çocukları unutursak kalbimiz kurusun” dedi. HDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel de “Mesele birkaç polisin yargılanması değil. Asıl AKP zihniyetinin yargılanması gerekiyor” diye konuştu. Baba Ayvalıtaş, oğlunun ardından binlerce Mehmet’e sahip olduğunu belirterek “AKP’nin kirli yüzünü, bu çocuklar ölerek gösterdi” dedi. Ayvalıtaş, “Daha 20’sinde kara kaşlım, sırma saçlım nasıl bir yıl geçti bana sor” diye tepki gösterdi. Törenin ardından anne Fadime Ayvalıtaş’ın mezarına gidildi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Cemevi’nde yemek verildi. Daha sonra Mehmet Ayvalıtaş’ın vurulduğu yere kadar yürüyüş düzenlendi. Kurumlar krizi ‘Yaralama değil öldürme girişimi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gezi eylemleri sırasında otomobiliyle Kızılay Meydanı’nda üç kişiye çarpan Ufuk Anıl’ı, “kasten yaralama” suçundan yargılayan Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, dosyanın “olası kasıtla adam öldürmeye teşebbüs” suçuyla değerlendirilmesi için ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verdi. Gezi olayları sırasında Kızılay Meydanı’nda üç kişiye çarpan Ufuk Anıl’ın davası dün Ankara 2. Asliye Mahkemesi’nde görüldü. Sanık Anıl, bazı müştekiler ve tarafların avukatlarının katıldığı duruşmada müşteki avukatları, sanığın eyleminin “olası kasıtla adam öldürmeye teşebbüs” olduğunu kaydetti. Dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesini isteyen avukatlar, sanığın tutuklanması talebinde bulundu. Müşteki avukatlarından Doğan Erkan, “Arabayla bu kadar insanın içine dalmak, ‘Ezersem ezerim, ölürlerse ölsünler’ diyerek, fiilin sonucunu göze almak demektir” dedi. Savcı Özgür Kamışlık, sanığın otomobiliyle manevra yaptığı sırada olay yerinde bulunan kişilerin ölebileceğini değerlendirmesi gerektiğini belirterek, eylemin “olası kasıtla adam öldürmeye teşebbüs” suçunu oluşturduğunu savundu. Bu nedenle görevsizlik kararı verilerek, dosyanın bu suça bakma görevi bulunan ağır ceza mahkemesine gönderilmesini talep eden Kamışlık, tutuklama talebinin ise reddini istedi. Tutuklama talebini reddeden mahkeme, “olası kasıtla adam öldürmeye teşebbüs” iddiasının değerlendirilmesi ve delillerin tartışılması için dosyanın, görevsizlik kararıyla bu suça bakmakla görevli ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verdi. Gezi’yi içkiye bağlama çabaları Emniyet’te karşılık buldu Gözaltındakilere alkol muayenesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Gezi olaylarını ‘alkol’e bağlama çabaları Emniyet’ten karşılık buldu. Gezi olayları sırasında polisten kaçarak Dolmabahçe Camisi’ne sığınan eylemcilere ilişkin ‘Camide içki içtiler, bira kutuları çıktı’ iddialarının ardından geçen hafta da söylediği “Bira şişeleriyle TC yazdılar.” sözleri Emniyet’i harekete geçirdi. Önceki gün Ethem Sarısülük’ün anması sırasında gözaltına alınanlara, adli rapor düzenlenirken, rutinde olmamasına karşın ‘alkol muayenesi’ yapıldığı ortaya çıktı. Gözaltına alınan Ankara Tabip Odası yöneticisi Rıza Özbek, kendisinin buna izin vermediğini ancak birçok kişinin alkol muayenesinden geçmek zorunda bırakıldığını kaydetti. Trafik kontrolünde olduğu gibi gözaltına alınanların bir cihaza üflemelerinin söylendiğini dile getiren Özbek, raporu hazırlayan doktorun Emniyet’in isteği üzerine bunu yaptıklarını söylediğini kaydetti. Özbek, “Ben rutin olmadığını bildiğim için muayeneye izin vermedim. Adli raporlar tüm baskılardan uzak olmalı” dedi. Yaşanan olayların ardından KESK DİSK TMMOB ve TTB, ortak basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, polisin Gezi’nin yıl dönümünde darbe dönemlerini aratmayacak bir uygulama gerçekleştirdiği kaydedildilirken, Türkiye’nin her yerinde keyfi gözaltıları ve sistemli darp olaylarının yaşandığı belirtildi. Çözülme ortamı İstanbul’da gözaltına alınan 35 kişi daha serbest bırakıldı Hem darp edildi hem ‘suçlu’ oldu CANAN COŞKUN Gezi Direnişi’nin yıldönümünde İstanbul’da çıkan olaylarda kolu kırılan bir polis, polis şiddetine maruz kaldığını kaydeden Tolga T. adlı yurttaştan kolunu kırdığı gerekçesiyle şikâyetçi oldu. İstanbul’da çıkan olaylarda toplam 154 kişi gözaltına alındı. 92 kişi savcılık talimatıyla serbest bırakıldı. 35 kişi ise dün İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Tolga T, Cihangir’de gözaltına alındığını belirterek “Bir polis üzerime çullandı. Yere yuvarlandık. Memurun kolu vücudumun altında kaldı. Diğer polisler bana şiddet uygulayınca polis memurunun ‘kolum kırıldı’ diye bağırdığını duydum. Bunu duyar duymaz hareketsiz kaldım ancak memurların şiddetine maruz kaldım” dedi. Tolga T’den şikâyetçi olan polis ise ifadesinde Cihangir’de isminin daha sonra Tolga T. olduğunu öğrendiği şahsı yakaladığını, birlikte yere düştüklerini ve şahsın kendisine dirsek ve yumruk attığını öne sürdü. Gözaltındakilere destek vermek için adliyeye gelen CHP Milletvekili Mahmut Tanal, Emniyet tarafından gözaltındakilere sabah kahvaltısı ve öğle yemeği verilmediğine dikkat çekerek, “Emniyet eziyet suçunu işlemiştir” dedi. ‘Polis şiddeti utanç verici’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada Gezi Direnişi’nin yıldönümünde sergilenen polis şiddetinin utanç vereci olduğu belirtildi. Emniyet güçlerinin avukatlardan duyduğu rahatsızlığın avukata yönelik bir şiddete dönüşmesinin utanç tablosunun en temel göstergesi olduğu belirtilen açıklamada, “İstanbul Barosu olarak, hiçbir yıldırma girişiminin, uğrunda mücadele ettiğimiz ilkelerden bizi vazgeçiremeyeceğini ilan etmeyi, içinde bulunduğumuz konjonktürün gereği sayıyoruz. Örgütlü Baro gücümüzün tarihindeki binlerce girişimden deneyimlenmiş ve bu deneyimle bilenmiş gücü, hangi kurumsallık tarafından sınanırsa sınansın, hukuk duvarına çarpmaya mahkumdur” denildi. ‘90’lardaki araştırmalarda, “İspanya’nın en güvenilir kurumu” çıkan kraliyete olan hürmet, ’90’ların sonundan itibaren sistemli biçimde yıprandı. 2011’de patlayan “hortumcu damat skandalı” ile birlikte, monarşiye güven ilk kez 10 üzerinden 5’in altına düştü. Son yoklamalardaki oran ise 3.72. Kralın küçük kızı Prenses Cristina’nın “Palma Dükü” unvanını alan kocası İnaki Urdangarin ile birlikte “hayali konferanslar” ve “hayali danışmanlık” hizmetleri için kamu fonlarını hortumlamaları; ağır ekonomik kriz yaşayan İspanya’da ayyuka çıkan bir “yolsuzluk davası”na dönüştü. Krizle ezilen İspanyolları çileden çıkaran skandalın dal budak sarmasıyla prenses yargıda hesap verdi. Ancak bu meyanda “Ben hiçbir şeyden haberdar değildim!” diyerek salağa yatan prenses, İspanyolları büsbütün kızdırdı. Bir yanda monarşinin irtifa kaybı, bir yanda siyasi sistem ve geleneksel partilere duyulan güvensizlik ve beri tarafta ayrılıkçı kesimlerin “referendum talepleri”, İspanya’da tam bir “çöküş”, “çözülme” ortamı yarattı. 76 yaşındaki yaşlı kral, oğlu Felipe adına tahtından feragat etmek suretiyle şimdi bu “çöküşe” karşı ön almak istiyor! Felipe, hanedan skandallarından yara almamış bir isim. Bunun yanı sıra Felipe’nin aristokrat olmayan, gazeteci kökenli karısı, “İspanya’nın ilk orta sınıf kraliçesi” olarak lanse ediliyor. Bu suretle orta sınıf kazanmak isteniyor... Kral; “oğlu için kenara çekilirken”; “gençliğe, umuda ve yenilenmeye yol açalım!” argümanını kullanıyor. Diyeceğim o ki... Batı demokrasilerinde “kamuoyları” artık öyle güçlü ki, ölümlerine dek tahtta kalacakları varsayılan papaları, kralları bile... yerinden ediyor. Geçen yıl dünya, kilise skandalları yüzünden “kamuoyu baskısını” göğüsleyemeyen Papa Benedictus’un istifasıyla sarsılmıştı. Bu kez büyük bir Avrupa ülkesinde 39 yıl tahta hükmeden bir kral “istifa” ediyor... İstifa mekanizması Batı’da, skandala karışan en tartışılmaz kurumları bile “yüzleşmeye”, “arınmaya” zorluyor! Türkiye’yi Batı demokrasilerinden ayıran en tayin edici fark, “kamuoyunun” heyhat! bu olmazsa olmaz denetleme işlevini görememesinde. ADANA (Cumhuriyet) Gezi Direnişi’nin yıldönümünde Adana’da düzenlenen eyleme polis sert müdahale etmiş, CHP Adana Milletvekili Turgay Develi’nin boğazını sıkan polisler, avukatları ve yurttaşları da darp etmişti. Avukatlar dün, Adana Cumhuriyet Savcılığı’na giderek polisler hakkında, “yaralama, görevi kötüye kullanma, hürriyeti tahdit” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunurlarken, saldırıya uğradıklarını, polisin kendilerine yumruk ve tekme attığını, iteklenerek yere düşürüldüklerini anlattı. Avukatlardan suç duyurusu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear