25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 2014 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI İsveç’te seçim havası K A B üyesi İsveç’te de bu yıl 2 seçim yapılacak. 25 Mayıs’ta Avrupa Parlamentosu (AP) seçimi var. 1 Eylül’de ise genel seçime gidilecek. Yavaş yavaş seçim havasına girilirken o makus, “Ne oldu bize?” sorusunu İsveçliler de sıklıkla soruyor kendilerine... Sosyal demokrasinin o anlı şanlı refah ülkesi son günlerde sosyal yaşamda ve ekonomide zor günler geçiriyor. İstanbul’da bulunduğum yıllarda, Nesimi Baba (Âşık Nesimi) her gelişinde, İsveç’ten, “Dilencisi olmayan, suyu da bedava ülke” diye söz ederdi... O günden bugüne, İsveç köprülerinin altından çok sular geçti. Konutlarda paralı su uygulamasına başlandı... Sokaklar da artık dilenci dolu.. Avrupa Birliği’ne yeni üye ülkelerden dilenciler geliyor. Ceplerinde AB pasaportu taşıyorlar. Seyahat özgürlüğüne sahipler. Polis dokunamıyor. Geçtiğimiz ay, işçi bulma kurumu (Arbetsförmedlingen), 1000 kişilik bir iş başvurusu için yanlışlıkla 61 bin kişiye çağrı mektubu yollayınca kıyamet koptu. Kurumun önüne binlerce işsiz toplandı. Kalabalığı dağıtmak için polis çağırmak zorunda kaldılar. İktidardaki sağ partiler hükümeti, işsizlik sayısını düşük göstermek için, en az 2 yıldır işsiz olanları, ücretlerinin yüzde 65 70’ini karşılayıp 6 aylık, 1 yıllık geçici işlere yerleştiriyor. İstatistiklerden adları silinen kişiler, geçici sürelerle çalıştıktan sonra kadroya alınmayarak tekrar işsizler ordusuna katılıyorlar. Ülkede yüz binlerce kişi, karnını doyurabilmek için devletten sosyal yardım alıyor. Emekli ve yaşlıların durumu da yürekler acısı... Bakımevlerinde ve konutlarda yaşlılara bakım hizmetlerinden daha az kişi yararlanıyor. Aylarca, yıllarca kapıları çalınmayan yalnız yaşayan kişilerin öldükleri 6 ay, 1 yıl sonra apartmana yayılan kötü kokularla anlaşılıyor. Ülkenin geleceği olarak bilinen gençlik ise siyasete ilgisiz. İstatistik kurumunun verilerine göre, İsveçli gençlerin sadece yüzde 5’i partilerde aktif görev alıyor. Siyasete ilgi duyan ülke gençliğinin oranı yüzde 10’u geçmiyor. İsveç, 25 Mayıs’taki Avrupa Parlamentosu ve 1 Eylül’de yapılacak genel seçimlerine bu koşullarda gidiyor. Sosyal Demokrat Parti’nin programıyla sağcı partilerin programları arasında fazla bir fark yok. Seçimlerde oy kullanmak ve iktidarı değiştirmek kimseye pek heyecan verici gelmiyor. “Sizin adınıza, sizin için en iyisini biz yaparız” diyen bir avuç yönetici sınıf, İsveç halkını siyasetin dışına itmiş. Öyle, “Ben başbakan olsam şöyle yapardım, böyle yapardım” diyerek trende, vapurda her gün ülkeyi kurtarmaya çalışan coşkulu insanlara rastlamak mümkün değil. Kime ülkede MALMÖ işlerin nasıl gittiğini sorsanız, alacağınız yanıt belli ve hep aynı: “O politikacıları ilgilendiren bir konudur; bizim ALİ HAYDAR işimiz değil...” 1 Eylül’de yapılacak NERGİS seçimde hükümetin el değiştirmesi, sosyal demokrat, sol ve çevrecilerin iş başına gelmesi bekleniyor. Ülkede yaşanan belirsizlikler kamuoyu yoklamalarına da yansıyor. Genel seçime 5 ay kala, sosyal demokrat, sol ve çevre partilerinin oyları bir yükseliyor, bir düşüyor. 10 Mart’ta yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, bugün seçim olsa yüzde 4 seçim barajına göre, partilerin alacakları oy oranları şöyle: Sosyal Demokratlar (Socialdemokraterna) yüzde 33, Sol Parti (Vänsterpartiet) yüzde 8.3, ılımlı sol eğilimli Çevre Partisi (Miljöpartiet) yüzde 8.6, sağ eğilimli Merkez Partisi (Moderaterna ) yüzde 23.7, sağ eğilimli Halk Partisi (Folkpartiet) yüzde 5.2, ılımlı sağ eğilimli Merkez Partisi (Centerpartiet ) yüzde 4.6, ırkçı İsveç Demokratları Partisi (Sverigedemokraterna) yüzde 11.5, Hıristiyan Demokrat Partisi (Kristdemokraterna) yüzde 3.9. Hıristiyan Demokrat Partisi’nin, eylül ayında yapılacak seçimde barajın altında kalması bekleniyor. Geçen günlerde Halmstad kentindeki bir parti toplantısında konuşan Sosyal Demokrasi Partisi lideri Håkan Huholt, ülkenin halini, ahvalini şöyle dile getirdi: “Başbakan ve iktidardaki sağ koalisyon tıkandı, yeni fikir üretemiyor. Seçimlere dek, sadece devletin bürokratik işlerini yürütmek için görevdeler. Hıristiyan Demokrat Partisi, tarihsel işlevini tamamladı, bu seçimde muhtemelen parlamentonun dışında kalacak. Merkez Partisi de aynı yolun yolcusu. Sosyal Demokrat Parti ile Sol Parti arasında ideolojik bir uçurum yok. Ancak, fikir üretememe sıkıntısını onlar da yaşıyor. Ben, bu seçimlerde sağcıların kaybedeceğine inanıyorum. Ancak, sol ve sosyal demokratların her anlamda seçimi kazanacaklarından fazla umutlu değilim. Çünkü, onlar da sağ partiler gibi, ülkenin ve toplumun sorunlarını çözme yolunda fikir üretemiyorlar.” İsveç’te, genel seçim öncesinde, 25 Mayıs pazar günü de AP seçimleri yapılacak. AP’ye bütün partilerden toplam 20 üye seçilecek. ali.nergis@gmail.com anada’nın sosyaldemokrat Liberal Parti’sine, mütefveffa, efsanevi başbakanlardan Pierre Trudeau’nun otuz yaşlarındaki oğlu Justin, geçen yıl başkan seçilmişti. Justin, baba hatırına seçildiği parti liderliğinde daha yılını doldurmadan birkaç gaf yaptı, hepsi için sonradan ekranlara çıkıp ardı ardına özür diledi. Sevimli delikanlıyı, kabahatini gençliğine verip affeden Kanada halkı, “Bak, bu son, bir daha olmasın!” dedi, lakin Justin Trudeau’nun ağzı torba değildi ki büzülebilsin, o konuştukça pot kırmaya devam ediyordu. Geçen günlerde, UkraynaKırım olayları üzerine bir şeyler söylemek istediği sıra, mevzuya Rusya’yı da dahil edip, tam o sıralarda Kanada Buz Hokeyi Milli Takımı’nın Soçi Olimpiyatları’nda galibiyetini hatırlatarak, “Rusların şu sıralarda morali bir hayli bozuk, biliyorsunuz onları Kış Olimpiyatları’nda yamyassı ettik!” diye konuştu ve Rus yönetiminin bu nedenle Kanada’ya kızgın olabileceğini ima edip şakasını siyasete bağladı. Ama ardından hem Rusya hem de Ukrayna elçilik seviyesinde kınama mesajları yayımladı. Ne gam! Trudeau derhal özür diledi. Özür dilemek en kolayından şifadır.Yalana alışık talebe gibi hocasından habire özür dileyen siyasetçilere burada rastlanması zor değil.Justin özür dilerken sıradan bir şey yapıyorcasına rahattı, yüzünde en ufak bir kıpırtı dahi görülmüyordu. Şakasına karşılık hazırda beklettiği bir panzehiri vardı, kamuoyunca talep edilir edilmez hemen af diledi. Bu da bir şey mi, hele Kanada’nın en büyük kentinin azıcık terelelli Belediye Başkanı Rob Ford, evvela uyuşturucu aldığına dair video kayıtları ortaya çıkınca, bundan Özür dilerim... sonra patlayan skandalın üzerine ona süre sonra hayata veda etti. Bunlar akla buna verip veriştirirken demediğini, ilk gelen isimlerdir, geçmiş karıştırılsa yapmadığını bırakmadı. Adeta öfke şeceresi kabarır ve ABDKanada’nın nöbeti geçiriyor gibi ona buna saldırdığı siyasetinde özürden geçilmez. Geçen bir yana, ağzından çıkanı kulağı günlerde bu kervana, Alberta Eyaleti’nin duymuyor olduğundan, tekrarı burada vali gibi bir tür başbakanı sayılan, pek zor görünen edilmedik küfür Muhafazakâr Parti’den EDMONTON de bırakmadı. Her seferinde, seçilmiş, bayan Alison yani ertesi gün biraz sakinleşip Redford eklendi. Nelson çevresinden akıl fikir alınca, Mandela’nın cenaze hemen kameralar karşısına geçti, törenine sanki gitmese halktan özür diledi. ABD’nin olmazmış ve dahi New Jersey Eyaleti Valisi, sağcı Mandela’yla kırk yıllık MAHMUT Cumhuriyetçi Parti’den seçilmiş dostluğu varmış gibi, oysa ŞENOL Chris Christie, yine geçen bir merhabası dahi yoktu, aylarda, eyaletini New York’a kalkıp gitmekliği, ardından bağlayan George Washington Köprüsü orada 55 bin Kanada Doları mesarif üzerinde, kasti biçimde şerit kapatıp çıkartması gündeme geldi. Lüks otellerde telafisi zor bir trafik sıkıntısını yarattığı yatıp kalkıp, yiyip içmesi bir yana, iddiasıyla gündeme çıkmıştı. Sağcı üstelik yanına kızını ve kimi tanışlarını Vali, gelecekte rakibi olması muhtemel da almış olması, bu harcamaları devlet solcu demokrat adayın adını güya kötüye kasasından yapması gözden kaçacak gibi değildi. Hemen, saniyesini sektirmeden çıkartmak istiyordu. Zira rakibi olan özür diledi. Zira bu durumda bütün siyasetçi, köprünün bulunduğu semtin siyasetçiler hemen özür diliyordu; o şimdiki belediye reisi idi. Skandal da öyle yaptı. Parayı iade edeceğini ortaya çıkınca, Vali derhal “I am belirtti; hasılı, Mandela’nın vefatı, vallahi, billahi terribly sorry!” dedi. Alison için pahalı bir cenaze töreni Bu özrünü birkaç kez, birçok yerde tekrarladı. Hatırlanacağı gibi 42. Başkan oldu.Aktrist Mel Gibson sevgilisini Bill Clinton, evvela uzun süre ayak tehdit ettiği için, golf şampiyonu Tiger direyip inkâr ettiği Monica Lewinsky Woods eşini aldattığı için, bisiklette skandalından sonra olanları kabullenmiş, üzerine şampiyon tanımayan Lance özür dilemişti; eşi Hillary dahi onu Amstrong doping yaptığı için, hayatım affetti.Amerikan başkanlığına adayken roman diye gerçekdışı yazdığını Oprah seks skandalı ortaya çıkan Senatör John Winfrey televizyonda yüzüne vurunca Edwards da özür dilemişti. Üstelik utanıp itiraf eden yazar James Frey karısı o sırada kanserle boğuşuyordu, bir yalancı olduğu için, seks skandallarına karışan Paris Hilton yaptıkları için, New York’un valisi Eliot Spitzer en pahalısından eskort kız kiraladığı için, hasılı hepsi birden kabahatleri ortaya çıkınca af dilemişti. Buna Latinler, Mea culpa, kusur benim diyorlardı; kusurunu kabul et, gerisi önemli değildir... Özür dilemenin bu kadar yavanlaştığı bir kültürde af ricasına kulak kabartmak inandırıcı olmuyor diyen akademisyenler, bu işin terazisine hemen dirhemleri koyuverdiler. Üniversite öğrencileri üzerinden Harvard’da yapılan son araştırmaya bakılırsa, bir hatakusur suç karşısında AmerikalıKanadalı derhal özür diliyordu. Aynı durumda paçası tutuşan, mesela Japon, Çinli, Koreli’nin özür dileme oranı yüzde 4.6 civarında görünürken, Amerikalı bol keseden özür diliyor, affınızı rica ederim lafı yüzde 21.3 seviyesine çıkıyordu. İstatistik değerlendirme uzmanlarına kalsın, ancak görünen o ki, Amerikalı üniversite öğrencisi özür dilemeyi sıradanlaştırmıştır. Asyalı sınıf arkadaşlarıysa, ancak gerçekten özür dileyeceği zaman affına sığınıyordu. Sürekli özür dileyen bir toplumda işlerin böyle gitmesi bir bakıma eğlencelidir. Öyle ki magazin haberine benzer biçimde, her gün yeni bir özür ortaya çıkar, halk bununla oyalanır, TV’lerde “Falancanın özürünü kabul edelim mi etmeyelim mi?” diye açık oturumlar düzenlenir. Bugünlerde pek özür dileyen yok; ABDKanada kamuoyu yeni bir özür bekliyor, evvelkiler tamamen eskidi. Özür dileyen de af edecek kitleler de işin galiba dalgasındadır... O halde, ben de sizi böyle bir haberle meşgul ettiğim için özür dilerim... Nasılsa herkes özür diliyor... msenol34@yahoo.com ‘Nuh Tufanı’ H Endonezya’da esmeyecek! enüz gösterime bile girmeden Katar, girmesi başımıza sorun çıkaracaktır, CAKARTA Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri aşırı grupların protestolarına neden gibi Müslüman ülkelerde yasaklanan olacaktır, önlem almak istedik!” dedi. Hollywood yapımı, tartışmalı, “Nuh:Büyük Böylece filmin tüm gösterim biçimleri Tufan” (Noah) filmi Endonezya’da yasaklandı. yasaklandı. İlk tepki, Endonezya’da Dünyanın üçüncü büyük Müslüman ülkesindeki önemli sinema işlerine imza atmış, saygı yasaklama şaşkınlık yarattı. Endonezya’da faal duyulan yönetmen Joko Anwar’dan GÜLSEREN olan Film Sansür Kurulu, Nuh filminin kutsal geldi. Anwar, radikal gruplar tarafından TOZKOPARAN protesto edileceği korkusuyla filmleri kitap Kuran’daki temel değer ve öğretilerle JORDAN çeliştiği yanları olması nedeniyle gösterime yasaklamak ve özgürlükleri sınırlandırmak uygun bulunmadığını açıkladı. Sansür Kurulu yerine hükümetin halkı rahatlatacak sözcüsü Mukhlis Paeni, hangi kısımların Kuran’a önlemler alması gerektiğini ifade etti. Görüşüne aykırı olduğunu belirtmekten kaçınıp yalnızca, “Filmin başvurduğumuz, henüz gösterimden kalkan “Sukarno” yasaklandığı diğer Müslüman ülkeleri takip filminin Hint asıllı yapımcısı Ruam Punjabi de ediyoruz!” demekle yetinerek “Filmin gösterime benzer bir tepki gösterip yasaklama kararına karşı çıktı. Müslüman çoğunluktan bir taksi şoförü olan, Yogyakarta şehrinden Agus Murdıyanto, “Aslında filmi merak ediyorum, seyretmeden hakkında ne söylenebilir ki... Yasaklamakla, bizim karar verme hakkımızı elimizden aldılar” dedi. Cakartalı gazeteci Meidyatama Suryodiningrat, “Sansür Kurulu’nun kararının tutarsızlıklarını yansıttığını” vurgulamaktaydı ve ayrıca iki haftaya kadar seçime gidecek olan Endonezya’nın beyazperdede hayal etmeyi dahi cezalandıran bir toplum haline dönüşmesine eleştiride bulundu. Filmin gösterim haklarını elinde tutan Endonezyalı sinema şirketinin temsilcisi Dian Sunardi ise Sansür Kurulu’ndan gelen karar üzerine bir şey söyleyemedi ve ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ diyerek soruları yanıtsız bıraktı. Nuh Tufanı’na dair Hollywood filminin yasaklanmasının ardından, bir başka Amerikan yapımı ve kutsal kitap İncil’den alınmış bir başka hikâye de aynı akıbeti bekliyor görünmekte. “Son of God” adlı filmin de yasaklanacağına dair söylentiler şimdiden ortada gezinmeye başladı bile. Ancak Sansür Kurulu bu konuda henüz bir karar almadığını açıkladı. Sunardi ise bu filmin 28 Nisan’da gösterime girmesi için hazırlıkların tamamlandığını, söylentilere rağmen şimdiye kadar film üzerine henüz bir tedbir kararı duymadıklarını ifade etti. Bu tür yasaklamaların, internet ortamında bir şey ifade etmediği ve telif hakkının henüz Endonezya’ya adım atmadığı düşünülürse, yakında “Nuh:Büyük Tufan” filmi, gizli biçimde en çok Endonezya’da izlenecek demektir. gjtozkoparan@hotmail.com E tkinliğin yapılacağı salona girerken yanından geçtiğim masanın üzerinde duran Türkçe bir gazete dikkatimi çekiyor. Alıp şöyle bir karıştırıyorum. Az sonra başlayacak etkinlik için tam sayfa ilan verilmiş: AlmanTürk Kültür Olimpiyatı! Ortasında kocaman STUTTGART bir fotoğraf, Alman yöresel giysili, siyah saçlı iki kızla, kısa deri pantalonlu sarışın bir oğlan çocuğu. Salona girerken yanıma Muammer Akın geliyor. 1997’den bu yana tanışıyoruz. Stuttgart’ta, Halil aylarda Der Spiegel ve Alman televizyoŞimşek Hoca’nın başını çektiği Gülen hareketinu ARD’nin yanı sıra ülkenin tanınmış nin temellerini atan gençlerden biriydi. Ayaküstü büyük gazeteleri de iyice el attılar. Özelsohbetimizin ilk konusu Türkiye’de yaşananlar. AHMET likle Gülen hareketine sürekli eleştiriler Muammer, Başbakanımıza öfkeli. Ona Erdoğan’ın ARPAD yöneten ünlü Der Spiegel dergisinin şu sözlerini anımsatıyorum: “Bak Türkçe OlimpiTürkiye ve cemaat deneyimli yazarı yatları yapıyorlardı ne güzel. Artık bitti iş. Artık Maxmilian Popp, hareketin Almanya’da İslami öğeleri Türkçe Olimpiyatları yapamazlar…” Muammer’in ağırlıklı bir Türk milliyetçiliğine yöneldiğinin üzerine yanıtı: “O zaman biz de büyük finali Almanya’ya basıyor. Yaşamının üç yılını Türkiye’de geçirmiş, Bilgi alırız!” oluyor. Şaka mı yapıyor, yoksa ciddi mi, anÜniversitesi’nde uluslararası hukuk ve politika üzerine layamıyorum. Ve az sonra etkinlik başlıyor. Salonda öğrenim görmüş olan Popp 2012’de Der Spiegel’de yaiki bin kişi var. En ön sırada oturan birkaç Alman yerel yımladığı “Mafya Babası” başlıklı 4 sayfalık yazısıyla politikacının dışında hepsi de bizim vatandaş! Genç cemaati öfkelendirdiği gibi birçok Alman okurun da kızlarla, genç erkekler şarkılar, Anadolu türküleri, halk gözünü açmıştı. O günden bugüne cemaat ve Hocaefendi dansları, şiirler sunuyor. Hoparlörler sonuna kadar açılAlman medyasının ilgi odağı oldu. Hemen hemen hepsi mış. Sunucu Ümit de konuşmuyor, bağırıyor. İzleyenleri de eleştirel olan yazıların, haberlerin, filmlerin, radyo coşturmak istediği belli. Az önceki etkinlik reklamında röportajlarının ardı arkası kesilmeyecek gibi. Gazeteciler gördüğüm Alman yöresel giysili çocukları arıyor gözlerim. Yoklar. Çoğu başı kapalı kızların üzerindeki giysiler okullarının, dershanelerinin, derneklerinin, öğrenci yurtlarının kapılarını çaldılar. Sorularına ender doyurucu yaAnadolu’yu anımsatıyor gibi. Biraz tuhaf. Bir şiirle, bir nıtlar aldılar. Almanya’nın ünlü gazetelerinden Frankfurşarkı dışında sunulanların tümü Türkçe. Çocuklar tutuk, ter Allgemeine geçenlerde cemaatin ileri gelenlerinden disiplinli, vücutları kaskatı, gülümseyeni çok az. İçlerinErcan Karakoyun’a sormuş: “Alman polisine Gülenci de tek coşkulusu “Anadolu Benim” şarkısını söyleyen Türk asıllı polislerin sızdığı iddiası var, ne diyorsuElefterious Vassiliadis! Olimpiyat’ı düzenleyen Türknuz?” Yanıt alamamış. Türkiye’deki son gelişmelerden Alman Eğitim Derneği sorum üzerine salon kirasının 16 etkilenmiş olan Almanya Gülen cemaatinin önde gebin Avro olduğunu açıkladı. Bir saat on beş dakikalık lenleri bir değişim geçirmelerinin gerektiğinin farkına etkinlik için! Almanya’da Gülen Hareketi konusuna son Almanya soruyor: ‘Gülencilerin amacı ne?’ varmış gibi. Ancak şimdilik değişen tek şey dernek isimleriyle yöneticileri! Abdullah Aymaz yeni kurulan “Diyalog ve Eğitim” adlı bir vakfın denetleme kurulunda. Vakfın başkanı Karakoyun’a Stuttgart’taki bir toplantıda, “Bir süre önce Türk basını Aymaz’ın Hocaefendi’nin yerine geçeceğini yazmıştı” dediğimde “Hayır, yok öyle bir şey!” diye karşı çıkmıştı. Otuz beş izleyici karşısında yaptığı konuşmasında sık sık diyalogdan, toleranstan, karşılıklı anlayıştan, düşünce ve din özgürlüğünden, demokrasiden, barıştan, kadın ve erkek eşitliğinden söz etmişti. Toplantıya türbanlı birkaç kadın da katılmıştı. En arka sırada oturuyorlardı! Alman medyasının cemaati eleştirmeye başlaması artık çoğu politikacının da gözünü açmış gibi. Berlin’de Sol Parti, Stuttgart’ta Hıristiyan Demokratlar (CDU) verdikleri soru önergeleriyle dikkatleri çektiler. Çoğunluk sınırsız şeffaflık talep ediyor! Görüştüğüm politikacılar “konunun üzerine sürekli gideceğiz” diyor. Kuzey Ren Vestfalya İçişleri Bakanı Ralf Jaeger kısa süre önce yaptığı açıklamayla Erdoğan’la Gülen arasında yaşanan depreme dikkatleri çekti. Onun hemen ardından RenPfalz Eyaleti İçişleri Bakanı Roger Lewentz, Federal İçişleri Bakanı’ndan Gülen hareketinin tüm Almanya çapında çalışmalarının izlemeye alınmasını talep etti. Yine aynı günlerde BadenWürttemberg Anayasayı Koruma Örgütü yaptığı bir açıklamayla, Gülen’in görüşlerinin inanç özgürlüğü ve özgür demokrasinin temel ilkeleriyle bağdaşmadığını ve yakın gelecekteki çalışmalarında bu konuya ağırlık vereceğini belirtti. Fethullah Gülen’in geçmişte Almanya’da dağıtılan bazı yayınlarında “özgürlükçü demokratik düzenle çelişki içinde” olduğuna da dikkatleri çekti. BadenWürttemberg Anayasayı Koruma Örgütü’nün 34 ay sonra Eyalet Meclisi’ne yeni bir “Gülen Hareketi raporu” sunması bekleniyor. www.ahmetarpad.de
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear