25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 NİSAN 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Ayıp Yapmışız Recep Tayyip Erdoğan’ın savunmanları, bu köşede yayımlanan kimi eleştiriler ve yorumların Cumhuriyet’in bilgisunar sitesinden çıkarılması ve onlarla ilgili cevap hakkı tanınması için noter kanalıyla bildirimde bulundular. Bildirime göre; biz eleştiri yazılarımızda, “iftira atmışız, gazetecilik ilkeleri ve hukuku fütursuzca” çiğnemişiz. Yazdıklarımız, “siyasal iktidara karşı yürütülen kirli savaşta her yolu meşru sayan, yalan ve iftirada birbiri ile yarışan sözde gazetelerin ve sorumsuz siyasetçilerin yürüttükleri psikolojik savaşın bir parçası” imiş. Bu “pis iftira”nın hedefi de belliymiş... En önemlisi: “Adalet ve tarafsızlığa saygılı olmalıymışız...” Adalet ve kalkınmanın gerçekleştiği bir ülkede; ailecek yapılan balkon konuşmalarını dinlemeye gideceğimiz yerde bakın biz neler yapmışız... Kendimizi çok ayıpladık doğrusu... Bir küçük dipnot: Öğrendiğimize göre, bize gönderilen bu bildirimin tıpkısı ve aynısı “sözde gazete”lere ve onların yazarlarına da iletilmiş. Seçimden önce “Hesap soracağız” deniyordu ya... O dönenceye girmiş bulunuyoruz. ‘Geri Alacağız’ Geçmiş CHP yönetimlerinde görev almış Algan Hacaloğlu’nun hazırladığı uzun seçim değerlendirmesinden kısa bir bölüm: “Yeni filiz, CHP’de eksen kaymasının görünür simgesini oluşturdu... Partimiz, YCHP olarak tanımlanarak, ‘Partinin geçmişi, birikimleri, ilkeli duruşu ve programı’ göz ardı edildi. Kampanya süresince kullanılan, Sayın Genel Başkan tarafından sık sık tekrar edilen, adayların basılı seçim dokümanlarında yer alan, ancak parti programında temeli olmayan ‘Yeni Filiz’ söylemi, ömrünü partiye adamış örgüt emekçileri tarafından yadırgandı; bu ilkesiz ve kuralsız sözde açılım, parti içinde çok ciddi yabancılaşma yarattı. Keza, kampanya süresince ‘Yeni Filiz’ söylemini simgeleştirmek için, parti tüzüğünde yer almadığı halde yaygın olarak kullanılan ‘mavi bayrak’ ile ‘beyaz rozet’, ‘gerçek CHP’lilerin’ motivasyonunu büyük ölçüde yıprattı. Bu duyarsızlıklar ortamında, Sayın Genel Başkan tarafından halkın, MHP’nin tescilli simgesi ‘kurtbaşı’ işareti ile selamlanması parti yöneticilerinin bir bölümü tarafından doğal karşılanabildi!” Son günlerde nerede bir CHP’li görsek, sanki söz birliği etmişcesine “CHP’yi geri alacağız” diyor. Devlet Savaşa Hazırlanıyor Güvenlik güçleri 1 Mayıs Emek Günü’nde Taksim’i zorlayacak kitleleri nasıl engelleyeceklerinin tatbikatını yapıyor. Olası bir “savaşa” hazırlanıyor. Yakın zamanda bu tür “savaşların” onca insanın canına mal olduğu gerçeğinden gerekli dersler çıkartılmamış. Denilebilir ki: “E, sendikalar da ille de Taksim’e gireceğiz diye ateşe körükle gitmesinler!” İyi de bu göz göre göre yurttaşların anayasanın 34, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de 13. maddesinin kendilerine tanıdığı haklardan vazgeçmeleri anlamına gelmez mi? Demokratik olduğunu savlayan bir ülkede yurttaşlardan böyle bir feragat beklenebilir mi? HHH Anayasamızın 34. maddesi şöyle diyor: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.” Taksim’de 1 Mayıs Emek Günü en son 2012 yılında kutlanmıştır. Bu çok geniş katılımlı görkemli kutlamadan medyanın ağız birliği etmişçesine “şenlik havası” diye söz ettikleri belleklerdedir. 2013 yılındaki kutlamalara Taksim’i yasaklamanın gerekçesi ise alandaki yenileme çalışmalarıydı. Bu yıl ortada, yukarıda belirtilen “sınırlandırmayı” haklı gösterecek bir durum yoktur. HHH Anayasaya aykırı bu yasağın “gizli” gerekçesi ise geçen yılki Gezi olaylarının iktidarın yüreğine saldığı korkudur. İktidar, o olaylardan bu yana Türkiye genelinde muhalif güçlerce düzenlenen her türlü gösteri ve toplantıya kuşkuyla, korkuyla yaklaşmakta, ulusal ve uluslararası yasalarla, sözleşmelerle güvence altına alınmış bu hakkın kullanımını engellemektedir. Bir siyasal iktidar özellikle parlamento dışı muhalefete bu hakları tanıdığı ölçüde demokratlığını kanıtlar. Anayasa tarafından güvence altına alınmış evrensel temel hak ve özgürlükleri yasaklayarak, kısıtlayarak demokrat olunmaz. Bu tür yasaklayıcı, kısıtlayıcı otoriter rejimlerin demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu rejimlerin taşıyıcısı siyasal iktidarlar katıldıkları seçimlerden istedikleri kadar “zaferle” çıkmış olsunlar, bu onların otoriter/otokratik niteliklerini değiştirmez, onları, insan hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırmada haklı çıkarmaz. HHH İktidar girdiği bu hatalı yoldan bir an önce geri dönmelidir. Yeni gerginliklerin, çatışmaların, dökülecek olası kanların bu ülkede kimseye sağlayacağı bir yarar yoktur. 1 Mayıs bir emek şenliğidir. Bu şenliğin kim tarafından olursa olsun üzerine leke düşürülmemelidir. Ütopya Ölmüş Diyeler... Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’yi oluştururken İstanbul’dan milletvekili yaptığı Prof. Dr. Binnaz Toprak, Habertürk ile yaptığı söyleşide demiş ki: “Marksist ütopya öldü, sınıflar yerine kimlikler öne çıktı.” Biz de CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan’a sorduk: Sayın Oyan, Marksist ütopya öldü mü? Hayır ölmedi. Kapitalizmin sistemli eleştiri ve analizinin Marksist teori tarafından yapıldığı gerçeği değişmemiştir. Marksist teori; durağan değil, sürekli olarak 150 yıldır kendini besleyen bir kuramsal alandır. Dolayısıyla Marksizm rehberi olmadan sistemi anlamak, eleştirmek ve sisteme alternatif üretmek mümkün değildir. Hele de, kapitalizmin, küreselleşme denilen emperyalizm aşamasının en üst noktalara ulaştığı ve aynı zamanda kendini sürdüremez hale geldiği dönemde. Sistem şu an kendini yeniden üretememe sorunu ile yüz yüze. Büyük çevre ve savaş felaketleri kapıda. Kapitalist sistemle insanlık bir yok oluşa doğru gidiyor. Sınıflar yerine kimlikler mi öne çıktı? Sınıfların yerine kimliklerin geçebilmesi için uzun bir süredir çaba gösteriliyor. Sanki sınıflar silinmiş ve onun yerini sadece kimlikler ve kültürler geçmiş gibi bir izlenim yaratılıyor. Bu aslında çok zorlama bir alan. Toplumun koşullarının ortaya çıkardığı bir durum olmaktan çok, üretilmiş bir düşünce. Oysa, toplumların nesnel anlamda sınıfsal olarak bölünmüşlüğü ortadan kalkmış değil. Hatta, sınıflar arasında bir yumuşama da söz konusu değil. Tam tersine dünyada gelir dağılımlarına ilişkin araştırmaların da gösterdiği gibi sınıflar arasındaki uçurum giderek büyümekte. Böyle bir ortamda bu gerçeği görmek yerine, sınıfların değil, kimliklerin ve kültürlerin farklılaştığı üzerinden bir söylem tutturuluyor ve bunun ardında bir teorik alan inşa etmeye çabalanıyor. Bütün araştırmalar bu çerçeveye yönlendirilmek, siyaset bunun üzerinden kurgulanmak isteniyor. Hatta son seçim sonuçları da öyle okunmaya çalışılıyor. Kimlik üzerinden yapılıyor bütün değerlendirmeler, ama sınıf analizinin s’si yok. Bu aslında gerçekleri örtmeyi perdeleyen bir işlev görüyor. Önce liselerde beden eğitimi bir saate indirildi. Gelen tepkiler üzerine iki saate çıkarıldı. Bu kez, meslek liselerinde beden eğitimi dersi, geçen şubat ayında kaldırıldı. Öğretmen ve velilerin savaşı üzerine bir kısmına 2 saat beden eğitimi dersi yeniden konuldu. Ama sağlık meslek ve sosyal bilim liselerinde beden eğitim dersi yine yasak! AKP’nin beden eğitimi dersi ile bu kadar uğraşmasının tek nedeni var: Onlara göre, insan bedeni utanılacak bir şey çünkü... Utanç KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr F Tipi’nde ‘Diyet’ İşkencesi! Merhaba, Nasılsınız? Sizlere hücrelerden direnç dolu selamlarımızı gönderiyoruz. 17 Aralık’ta yaşanan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda bir kez daha açığa çıkan devlet gerçeğini gördük. Nasıl bir talan, soygun ve sömürü düzeni ile karşı karşıya olduğumuzun yansıması da ülkemiz hapishaneleri ve tecrit sistemidir. Rüşvetçi, soyguncu düzenin hapishaneleri öldürmeye devam ediyor. Hasta tutsaklar tedavilerini tecrit koşulları altında sürdüremiyor, derhal serbest bırakılması gereken onlarca hasta tutsak tecrit hücrelerinde tahliye edilmeyerek öldürülüyor. Her gün yeni bir keyfilikle karşılaşıyorlar. Kocaeli 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde çeşitli ağır hastalıkları olan, bir bölümünün ağır hastalığı Adalet Bakanlığı, CHP, İHD gibi kurumların raporlarında da belirtilen hasta tutsaklar bulunmaktadır. Hasta tutsakların hastalıklarına uygun verilen diyet listelerine göre beslenmeleri zorunludur. Adalet Bakanlığı’ndan yapılan açıklama ve gönderilen resmi yazılarda hasta tutsakların diyet listelerinin uygulandığı belirtiliyor ama uygulanmıyor. Hasta tutsakların diyet listeleri bugüne dek son derece eksik uygulanıyordu. 1 Ocak 2014’ten itibaren hiç uygulanmamaktadır. Uygulanmamasına gerekçe olarak iaşe miktarı gösteriliyor. Bu son derece keyfi, kötü niyetli ve düşmanca bir tutumdur. Diyet listelerini uygulamamak işkence siyasetidir. Hasta tutsaklar ile ilgili her türlü olumsuz gelişmenin sorumlusu ilgili cezaevi idaresi ve onları denetleme görevini yapmayan cezaevi savcılığıdır. Diyet listelerinin uygulanmaması ile zaten yetersiz beslenen ağır hasta tutsaklara düşmanca bir tutumla tecrit işkencesini katmerleşmiş şekilde yaşatan sorumlular cezalandırılmalı, diyet listeleri uygulanmalıdır. Sizleri, hasta tutsakların sesine ses olup sahip çıkmaya, tecrit işkencesinin karşısında olmaya çağırıyoruz. Zafer Hakvar 1 No’lu F Tipi Hapishanesi, Kocaeli HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com VEFAT Baromuzun 11390 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT HALİS ÖZDEMİR 24.04.2014 tarihinde vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi 26.04.2014 Cumartesi günü (bugün) Anadolu Maltepe Merkez Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip, Büyükbakkalköy Mezarlığı’na defnedilecektir. Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yüksek 1 devlet gö 2 revlilerinin ya da elçile 3 rin oturma 4 larına ayrı 5 lan konut. 6 2/ “Kumru” da de 7 nilen bir 8 kuş... Çem 9 berin çevresinin çapına 1 2 3 4 5 6 7 8 9 oranını gösteren 1 K A L İ P S O İ sayı. 3/ “Ne 2 A B İ Y E M İ T komşumuzdun 3 sen Fahriye Ab 4 V A S İ S T A S L E L OC A K la” (A.M. Dıra5 I S İ M P A L A nas)... Su taşkıE N nı. 4/ Hayvanlara 6 Ç A L K A R L A L A F T vurulan damga... 7 Dokunma duyu 8 B A R R A K U D A su. 5/ Kakao ve 9 U M İ A K L O R bisküviyle yapılan bir cins pasta. 6/ Sıkılmış üzümün cibresinden yapılan sert bir Fransız içkisi... Yetecek ölçüde olan. 7/ Fas’ın plaka imi... Bir nota... Meslek. 8/ Sivas’ın bir ilçesi... “Şu dünyanın imiş kapısı / Geldi geçti ak günümün hepisi” (Karacaoğlan). 9/ Devletçilik. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Bitki tohumlarında bir kökçük ile bir filizcikten oluşan asal bölüm. Helyum elementinin simgesi. 2/ Buğday tanesinin olgunlaşmış içi... İhsan Oktay Anar’ın bir romanı. 3/ Altın... Üç kişiyle oynanan bir iskambil oyunu. 4/ Karşılık beklenilmeden yapılan yardım... Köpek. 5/ Cezayir’in para birimi... Kayak. 6/ Bir renk... Akdeniz yöresine özgü bitki topluluğu. 7/ Yüz, çehre... Anlam yükletilen şey. 8/ Yalnız bir türe özgü olan ve o türün kendine özgü yanlarını oluşturan şey. 9/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear