29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 NİSAN 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11 Fona göre gelişen ülkelerdeki talep artışı küresel ekonominin toparlanmasında önemli bir etken ancak: Riskten kaçış yok Ekonomi Servisi Uluslararası Para Fonu (IMF), dünya ekonomisi toparlanma sürecine girmesine karşın aşağı yönlü risklerin devam ettiğini belirtti. IMF’nin yılda iki defa yayımlanan Dünya Ekonomik Görünümü (World Economic Outlook WEO) raporunun Nisan 2014 sayısında piyasalarda yaşanacak bir şokun gelişmiş ekonomileri sarsabileceği ifade edildi. IMF, gelişmekte olan piyasalarda yaşanan gerilemenin 1990’ların ortalarında yaşananlara benzer olduğunu ancak Japonya başta olmak üzere gelişmiş ekonomiler üzerinde yalnızca ılımlı etkiye sahip olacağını belirtti. IMF raporunda, “Büyük imalat ihracatçıları (Japonya ve Almanya) ticaret akışlarına karşı özellikle hassas” ifadesine yer verildi. IMF, dünya ekonomisinde krizin etkilerinin hâlâ sürdüğüne işaret ederek gelişen ülkelerde jeopolitik sorunlar ve büyüme hızındaki düşüş nedeniyle artan risklerin, gelişmiş ülkelere de yansıyabileceğine dikkat çekti. Dünya ekonomisindeki toparlanmanın daha çok gelişmiş ülkelerde gözlemlenen talep artışı üzerinden gerçekleştiği vurgulanan raporda, büyümenin 2014 2015 döneminde de devam edeceği dile getirildi. Raporda, gelişmiş ülkelerdeki enflasyonun beklentilerin altında kalmasının potansiyel altı gelişmeye işaret ettiği vurgulandı. Büyümenin yeniden başlamasına karşın küresel ekonomide aşağı yönlü risklerin geçen yıla göre azalmakla beraber devam ettiğinin altı çizilen raporda, gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin toplam riskinin artışı, beklenenden düşük enflasyon ortamı ve jeopolitik sorunların su yüzüne çıkışı başlıca risk unsurları olarak sayıldı. IMF, raporda birçok kişinin gündeme getirdiği bir diğer riske daha dikkat çekti: Gelişmekte olan piyasaların gelişmiş ülkelerin tahvillerine olan taleplerinin aniden azalması. Çin’in, ABD’nin finansal varlıklarının en büyük alıcısı olduğu belirtilen raporda, “Gelişmekte olan piyasalarda yaşanacak bir şok Çin’deki rezerv birikim hızını yavaşlatarak Çin’in yuanı En büyük tehlike Çin savunmak amacıyla rezerv satışı yapmasını tetikleyebilir. Bu da gelişmiş ekonomileri etkiler” denildi. Raporun öngörüler bölümünde Türkiye’nin net ihracatında artış beklenmesine karşın alınan makro ihtiyati tedbirlere bağlı olaTürkiye, Brezilya, Güney rak, özel tüketimdeki sert Afrika ve Rusya gibi büyük düşüş, döviz kurundaki sıç gelişme kte olan ülkelerde gerama ve faizlerdeki yükrek politik zayıflıklar gerekse seliş, büyüme hızını aşasıkılaşan iç ve dış finansman ğı çeken unsurlar olarak olanakları veya yatırım ve sıralandı. tedarik kısıtları yüzünden büRapora göre, Türkiye’de yüme hızlarında düşüş bekgeçen yıl yüzde 7.5 oralendiği kaydedilen raporda, 2015’te özellikle gelişmekte nında artan tüketici fiyatolan Avrupa ülkelerinde ve larının 2014 yılında haTürkiye’de gayri safi yurtiçi fif bir sıçramayla yüzde hasılasının (GSYH) mütevazı 7.8’e yükseldikten sonra ölçülerde yeniden artacağı 2015’te yüzde 6.5’e inbilgisine yer verildi. mesi bekleniyor. Politik zayıflıklar arttı Gücünün Yettiğine Öfkeni Patlatırsın... Deneyimle, tanıklıklarla kanıtlanmış, sanatın her alanında çokça işlenmiş, bilimin kabul ettiği gerçekliktir... Güçsüze, kadına, çocuğa, sokakta gücünün yettiğine yönelik en ağır şiddeti uygulayanlar, kanıtlanamayacağı düşünülen alanlarda işkencede sınır tanımayanlar... Özünde çeşitli nedenlere dayalı ezik kişilikler, kendilerine yönelik açıkları, suçluluk takıntıları, korkuları sınır tanımaz, panik boyutlarda... Büyük olasılıkla da geçmişlerinde şiddet görmüşlerdir... Seçim sonrası ilk grup toplantısında Başbakan Erdoğan’ın ünlü öfkesinin hedef tahtasında cemaat vardı... Beklendiği gibi seçim sonrası için sözünü ettiği eski iktidar ortakları cemaatle yargı sürecini başlatan, çok sert geçecek bir hesaplaşmanın önünü açan hiddet dolu sözlerini dinleyen milletvekillerinin kameralara takılan görüntülerinde destekten çok kaygı gözlemleniyordu... AKP’nin ideolojik oluşumunun çekirdeğinde olan deneyimli bir gazeteci; uzun bir ortak yürüyüş, ideolojik, inançta kader birliği, akrabalık ilişkileri içinde doğal bir kaygı, zor bir durum olarak nitelendirdi. Belki de bir dilek anlamında, Azerbaycan örneği başka ülkelerde cemaat okullarının kapatılması, operasyon dayatmaları, Türkiye’de acıtıcı, genişletilmiş yargı ve tasviye operasyonuna varacağını sanmadığını, daha çok uyarıcı, hizaya getirici amacı olduğu görüşünü dile getirdi... Dünkü yandaş medyada öne çıkarılmış haberlerin havasına bakılırsa, ortak iktidar sürecinin ortak iradesi olan Ergenekon simge, özel yargı eliyle İktidarlarına muhalefet odağı görülen her kesimden muhalefeti içine almış özel yargının yaşattıklarına benzer bir uygulama gündemde olacak... İktidarlarının içinden gelen beyazla siyah kadar zıt yorumların giderek, yaşamın her alanına yönelik, her konuda örneklerini yaşamakta olduğumuzun altını çizerek, bizler dışardan en azından şimdilik gazel okumak zorunda değiliz gibime geliyor... Seçim öncesi Başbakan Erdoğan’ın son ABD gezisinin kamuoyunda nasıl cilalandığını anımsamakta yarar var... Ancak şimdilerde çok profesyonelce, satır aralarında sızdırılan bilgilerle tersine bir şeylerin yaşandığını öğrenebiliyoruz... Örneğin Başbakan Erdoğan’ın cemaat liderinin ve kadrolarının kendilerini hedef alan çalışmalarına fren konmasını istedikleri, pek de ciddiye alınmadığı bilgileri sızıyor. Başbakan Erdoğan’ın kişiliğinin bir parçası olduğu varsayılan söylem ve vücut dilindeki dayatmanın ise, kişiliği iyi bilindiğinden bir başka siyasi lider için geçerli olacak alınma konusu yapılmadığının altı bile çiziliyor. Bu arada ABD dışişleri adına yapılan basın toplantılarında cemaat lideri üzerinden yöneltilen doğrudan sorularda da, ABD vatandaşlığı kimliğini kazanmış kişilerin, ABD hukuku, demokrasi ölçüleri içinde eylemlerinin değerlendirileceği yanıtlarının verildiğini dinlemiştik... HHH Yeri gelmişken bir anlamlı satır arası haberin daha altının çizilmesinde yarar olabilir... Ecevit koalisyon iktidarının Irak işgalinde stratejik ortaklığa “Hayır” yanıtı vermesi sonrası, gökten zembille inmiş gibi kurulmuş AKP’nin aylar içinde iktidara geliş sürecinde yaşanan dış destekleri, başbakan olmadan kırmızı halılı karşılanmaları... Yıllarca AB ülkelerinin en güçlülerinin, Türkiye’nin AB üyeliğine aslında destek vermeyen merkez ülkeler ve sağ güçlü iktidar liderleri başta, Erdoğan iktidarlarının pek çok icraatına birden nasıl destek verdiklerinin en önemli başlıklarının birkaçını olsun anımsadıktan sonra, Erdoğan’ın zaferi olarak ilan edilmiş yerel seçim sonrası kimseler tarafından kutlanmadığı yok sayılabilir mi? Kutlamalar duyabildiğimiz kadarı ile sadece ve sadece rejimi demokrasi olmayan, Türkiye ile çıkar bağları güçlü kimi ülkelerin liderlerinden gelebildi... Evrensel insan hakları, demokrasi kurumlarından göreceli en evrensel ölçeklerle hazırlanan bağımsız raporlarda, Türkiye’nin insan hakları, demokrasi karnesinin diplerde en kötü yerlerde olması iktidarlarının umuru değil biliyoruz... Ancak emperyal çıkarlar adına insan hakları, hukuk devleti düzeni ihlal suçları, demokrasi ölçütleri görmezlikten gelinerek ABD ve AB siyasal güç odaklarınca verilmiş desteklerin çok da umursandığını biliyoruz. Dahası iktidara gelişleri, stratejik ortak oluşları, yükseliş süreçlerindeki çıkarlar adına ilkesiz desteğin, katkıların öneminin sayısız sonuçlarına da hep birlikte tanığız... Gelinen noktada danışmanlar, yandaşlar ağzıyla yapılan; ABD desteklerini, AB’nin hep arkalarında olmalarının önemini, AB üyeliği ilişkilerindeki olumsuz gelişmeleri, “AB’nin işlevi, önemi kalmadı” vurgulamalarını da katarak hafife alan değerlendirmeleri, Türkiye’nin geleceği adına yüzün çevrileceği yerde olmadıkları görüşleri daha bir dikkat çekiyor... Sahi AKP yönetim organları, emek katkısı olan lider kadroları bu kadar çokboyutlu yol haritaları değişikliklerinde nerelerdeler? Görüşlerinin alınmadığını en yaşamsal iç politika icraatlarından ürkütücü boyutları ile biliyoruz... Torba yasalardan çıkanlara en az bizim kadar şaşkın bakakalıyor, başlarına geleceklerin korkusundan ses çıkaramıyorlar... Aslan’ın yeni koltuğu Meclis gündeminde Ekonomi Servisi Halkbank Ge gı önünde aklanmamış, hakkında nel Müdürü iken 17 Aralık rüşvet ve çok ciddi rüşvet ve yolsuzluk iddiyolsuzluk operasyonu kapsamında aları bulunan bir şahsın bulunmasıgözaltına alınıp tutuklanan ve evin nın bankanın ulusal ve uluslararası de ayakkabı kutularında 4.5 milyon saygınlığıyla, marka değerine olan dolar para çıkan Süleyman Aslan’ın etkisi ölçüldü mü? Bunun yaratacağı maliyetler nasıl karşılanacak? tahliye sonrasında Ziraat Bankası * Aslan’ın Ziraat BanYönetim Kurulu üyesi yapılkası Yönetim Kurulu ması CHP Genel Başkan CHP Üyeliği’ne seçilme Yardımcısı Umut Oran Genel Başkan sinde, bankanın aytarafından TBMM’ye Yardımcısı Umut nı Halkbank gibi taşındı. Oran’ın, Başİran’da bir temsilbakan Yardımcısı Ali Oran, eski Halkbank ciliği olması etkili Babacan’a yönelttiği Genel Müdürü Süleyman oldu mu? soru önergesi şöyle: Aslan’ın Ziraat Bankası * Aslan’ın Zira* Evinden ayakyönetimine girmesini at Bankası Yönetim kabı kutularından 4.5 Kuruluğu Üyeliği’ne milyon dolar para çıkan, TBMM’ye seçilmesini veto ettiğibu paraları hangi yollartaşıdı. niz ancak bu durumun sila elde ettiği henüz açıklızin görüşlerinize rağmen Reğa kavuşmayan, hakkında da çok ciddi suçlamalarla bir soruştur cep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyma yürütülmekte olan bu şahsın, Zi la hayata geçtiği yönündeki bilgiler raat Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği doğru mu? * Aslan’a, Ziraat Bankası Yöadaylığı kim tarafından teklif edildi? * 1888 yılında devletin zirai kre netim Kurulu Üyesi olarak madi vermesi amacıyla kurulan ve hâlâ aş, prim, ikramiye gibi her ne ad bu amaç çerçevesinde hareket eden altında olursa olsun bir ay içinde Ziraat Bankası’nın yönetiminde yar toplam kaç TL ödeme yapılacak? Sakıp Sabancı anılıyor Ekonomi Servisi İşadamı Sakıp Sabancı, vefatının 10’uncu yılında Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında ailesi ve dostlarının katıldığı törenle bugün anılacak. Aile mezarlığındaki törende, Sakıp Sabancı’nın kızı Sevil Sabancı, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Erol Sabancı, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’in yanı sıra holdingin üst düzey yöneticileri ve işadamları bir araya gelecek. Hacı Ömer ve Sadıka Sabancı çiftinin ikinci çocuğu olan Sakıp Sabancı, 7 Nisan 1933 tarihinde Kayseri’nin Akçakaya köyünde doğdu. Bossa Un Fabrikası’nda veznedarlıkla iş hayatına başlayan Sabancı, babasının 1966 yılında vefatından sonra kurulan Sabancı Holding’in Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildi. 1986’da Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi. 19871990 yılları arasında TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanlığı’nı yaptı. AKP’li karanlık yılları aşma yolu ZEYNEP ALTAY Korkut Boratav “2014 yılında Türkiye’nin temel sorunlarının başında, emeğin gündemini burjuvazinin gündeminden ayrıştırmak yer alıyor” diyen Prof. Dr. Korkut Boratav, AKP’li “karanlık yıllar” aşılacaksa, bunun önkoşulunun, bu farklı gündemin Türkiye’nin halk sınıflarına taşınabilmesi olduğunu söyledi. İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti tarafından düzenlenen 38’inci İktisatçılar Haftası’nın “2000’li Yıllarda Büyüme ve Bölüşüm” başlıklı oturumunun sunuşunu yapan Boratav, konuşmasına, “Demokrasi, bölüşümün dolaysız yansımasıdır” diyerek başladıktan sonra özetle şunları vurguladı: l AKP iktidarının iktisat politikaları, sermayenin dünya çapında uyguladığı neoliberal modele büyük ölçüde uyum gösterdi. On bir yıllık tek parti yönetimi, emek lehine öğeler içeren popülist sapmalara son verdi. Temel bölüşüm ilişkileri sermayenin lehine dönüştü. l Neoliberal programların emeksermaye ilişkilerinin ötesine giden bir boyutu da siyasi iktidarlarla iş çevreleri arasındaki bağlantıları “tarafsız” kılmayı hedeflemesidir. AKP iktidarı bunu sistematik olarak ihlal etti, üstkurulları yetkisizleştirdi, siyasi iktidara bağladı. l Sermayenin genel çıkarlarının ödünsüz gözetilmesi, Türkiye burjuvazisinin geleneksel öğelerini AKP iktidarı ile bir süre barışık kılmıştı. Bu dönem son buluyor. Yeni arayışlar gündeme gelecektir. l Ancak burjuvazinin “muhalif” öğeleri için dahi, bu sınıfiçi çekişmede öncelik, Türkiye’nin demokratikleşmesi değil. Zira kapsamlı bir demokratikleşme, 2000’den bu yana emekçi sınıfların karşı karşıya kaldığı kayıpların telafisini içermek zorundadır. Sermayenin herhangi bir katmanı bunu algılamıyor. l Bu nedenle, 2014 başında Türkiye’nin temel sorunlarının başında, emeğin gündemini, burjuvazinin gündeminden ayrıştırmak yer alıyor. Ekonomi Servisi Vodafone Türkiye’nin, 19 milyon TL’lik yatırımla kurulan Diyarbakır Santral Merkezi, Batman, Şanlıurfa, Siirt, Şırnak, Malatya, Elazığ, Mardin ve Adıyaman olmak üzere toplam 9 şehirde hizmet vermeye başladı. Merkezde sunulan HD ses kalitesi, sesin karşı tarafa çok daha net iletilmesini sağlayan ve kullanıcılara çok daha doğal bir ses deneyimi sunan bir teknoloji olarak dikkat çekiyor. Toplam 2200 metrekare kapalı alana sahip olan santral, aynı anda 3.5 milyon aboneye hizmet verme kapasitesine sahip. Diyarbakır Santral Merkezi, Vodafone’dan Diyarbakır’a 19 milyon TL yatırım Türkiye’de tüketici duygusal Ekonomi Servisi Accenture Global Tüketici Eğilimi Araştırması’nın 2013 sonuçlarına göre, Türkiye’de tüketicinin en önemli özelliği duygusal olması. Bunu belirleyen faktörler ise şöyle: Türkiye’de tüketicilerin yüzde 88’i sunulan yetersiz hizmet yüzünden tedarikçisini değiştiriyor, yüzde 84’ü ise “Beni geri kazanmak için son bir hamle yapılsaydı kalırdım” diyor. Yine tüketicilerin yüzde 84’ü bir ürün satın alırken tanıdığı insanların sözlerinden etkileniyor, yüzde 58’inin kararları şekilleniyor. Araştırmadan çıkan diğer sonuçlar şöyle: * Türkiye’de tüketicinin tedarikçi değiştirmesiyle el değiştiren ekonomi yıllık 142 milyar dolar. Bu rakam tüketicilerin senelik harcanabilir gelirinin yüzde 24’ünü temsil ediyor. * Yüzde 80’i müşteri hizmetlerini kullanırken farklı kanallardan kendilerine aynı sorularının sorulmasından ya da aynı önerilerin farklı kanallardan tekrar gelmesinden çok rahatsız oluyor. * Yüzde 73’ü vaat edilen ve verilen hizmetler arasındaki farkı rahatsız edici buluyor. * Yüzde 71’i şirketlerin kişisel bilgileri nasıl kullanacaklarına güvenemedikleri için rahatsız hissediyor. Çiller’den faiz eleştirisine yanıt Ekonomi Servisi Eski Başbakan Tansu Çiller, 5 Nisan 1994’te alınan ekonomik kararların yalnızca faiz seviyelerinin düşürülmesine yönelik bir olguya indirgemenin “sığ ve yanlış” bir analiz olduğunu belirtti. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, geçtiğimiz günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın faizi düşürün çağrısına yanıt olarak Çiller döneminde de düşük faizde ısrar edildiğini ve sonuçlarının çok ağır olduğuna dikkat çekmişti. Çiller, resmin tamamına bakılması gerektiğini belirterek, “Bu dönemde ülkemizde uzun yıllar süregelen terör mücadelesinin kamu bütçesini zorlayıcı etkisi, dağılmış olan SSCB’den ayrılan Türki cumhuriyetleri kucaklama arzusu ve gereği, AB ile ekonomik bütünleşme hedefi kamu dengeleri açısından ayrı yükler ve sınırlamalar getirmesi gözden kaçırılmamalı” dedi. Türkiye’de en yoğun trafiğin taşındığı 5. merkez olma özelliği taşıyor. Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel, “Son 3 yılda Diyarbakır’a yaptığımız yatırım miktarı yaklaşık 45 milyon TL’ye ulaştı. Bugüne kadar ilde 39 bayi ile 122 kişiye doğrudan istihdam sağlarken dolaylı istihdam sayımız 488’e ulaştı. Yeni merkezimiz, Türkiye’deki en yoğun trafiği taşıyan merkezlerimizden biri olacak. Kesintisiz büyümemize paralel olarak, Türkiye’nin her köşesini kapsayan yatırımlarımıza aralıksız şekilde devam edeceğiz” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear