25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 MART 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER ‘Paralel iktidar çetesi’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçtiği iddiasıyla yayımlanan ses kayıtları “iktidarın yargı üzerindeki baskı” tartışmalarını bir kez daha gündeme getirdi. Balyoz ve Ergenekon davalarında sanık avukatlarından Celal Ülgen, “Başbakan’ın paralel devlet dediği cemaatten farklı bir çeteleşme daha var. Devlet içinde örgütlenmiş bir cemaat ve bu cemaate paralel olarak örgütlenen bir iktidar çetesi var” dedi. Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Karadağ, Erdoğan ile Ergin’i “Alevi, münferit” nitelemelerinde bulundukları yargıçtan özür dilemeye çağırdı. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal “Bu iklimi AKP yarattı. Şikâyet etmeye hakları yok” dedi. Hukukçular, yargıya müdahale edildiğini ortaya çıkaran Erdoğan ve Sadullah Ergin arasında geçtiği Erdoğan’ın yargıya müdahale ettiği ileri sürülen yeni ses kaydına hukukçular tepki gösterdi Transfer yargıçlara istifa çağrısı Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Karadağ ise yaptığı yazılı açıklamada hukuk dışı dinlemelerin “ahlaksızca bir eylem” olduğunun altını çizdi. Kayıtlarda avukatlıktan yargıçlık mesleğine alınan 2 bin yargıçtan “sisteme tranfer olarak” değerlendirildiğini anımsatan Karadağ şöyle devam etti: “Bu konuşmalar, iktidarın hukuku ve yargıyı sadece kendi siyasi menfaatleri doğrultusunda kul lanmak istediğini ve bu amaca uygun şekilde dizayn etmeye çalıştığını anlatmaktadır. Şimdi, Erdoğan ile Ergin’i konuşmalarda adı geçen yargıçtan özür dilemeye, avukatlık mesleğinden yargıçlık mesleğine geçen ve ‘sisteme transfer edildiği’ söylenen, gelecekteki ve şu ana kadarki verdikleri kararları ile tarafsızlıkları şaibeli hale gelen yargıç ve savcıları istifaya, davet ediyoruz.” tını çizerek, “Şikâyet etme hakları yok. Başbakan Erdoğan, Sayın Deniz Baykal ile ilgili kasete ilişkin görüntülerin özel değil genel olduğunu söylemişti. Bunları söyleyen Başbakan’ın bu ses kayıtları defalarca kez geneldir” dedi. Avukat Celal Ülgen “Adalet Bakanı tarafından yargıcın Alevi olduğunu söylemesi fişlemedir, ama aynı zamanda nefret suçudur” iddia edilen ses kayıtlarına ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal, yargıya yapılan müdahalelerin ses kayıtlarıyla ortaya çıkmadığını belirterek, “Kasete ihtiyaç olmadan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın savcıya ‘Onunla işimiz var’ demesi, Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik’in yargıya müdahaleleri açık ve nettir” dedi. “Eğer ses kayıtları bir mahkeme kararı ile alınmışsa bunların delil değeri vardır. Bu dinlemeler yasal değilse o zaman bunların hukuki değeri yoktur” diyen Kocasakal, bunun siyaseten bir sonuç doğuramayacağı anlamına gelmediğini vurguladı. Kocasakal, “Ses kaydında geçen ifadeler doğruysa yargıya baskı yapıldığı, kuşatıldığı ve üzerine çullanıldığı açık ve nettir. Hukuk devleti olmaktan geçtik, kanun devleti olmaktan dahi çıktık” diye konuştu. Kocasakal, bu siyasi iklimi yaratanın AKP iktidarı olduğunun al ‘Nefret suçu’ diye konuştu. Ülgen değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Yargıcın münferit olduğunu söylemek ise ‘sistem dışı hâkim’ demek. ‘Bizim sistem içinde değil’ anlamına geliyor. Demek ki sistem içerisinde bir çete var. Bu Başbakan’ın paralel devlet dediği cemaatten farklı bir çeteleşme. Bu kayıtlardan şu sonuç çıkar: Devlet içinde örgütlenmiş bir cemaat var. Bir de bu cemaate paralel olarak örgütlenen bir iktidar çetesi var. Yargı içinde bu iki çetenin kapışması, bu kavganın ortaya çıkmasına neden oluyor. Kimsenin kimseden daha temiz olmadığını görüyoruz.” Ergenekon, Balyoz, gibi davaları anımsatan Ülgen, “Bunlar gece kapışıp, gündüz sevişmeye devam ediyorlar. Yaptıkları bütün kirli işlerdeki ittifaklarına devam ediyorlar. Suçsuz günahsız insanlar hâlâ içeride” dedi. Bir Semptom Olarak Ukrayna Ukrayna krizinde ortaya çıkan trajikomik, hatta absürd durumlar acaba neyin semptomu? ABD Dışişleri Bakanı Kerry, NBC televizyonuna konuşurken, “Gidip bir ülkeyi sahte gerekçelerle işgal edemezsiniz” demiş. Kazanın tencereye dibin kara demesine benziyor... Ukrayna’da halk, bir hırsızlar sürüsüne karşı “yeter artık” diyerek sokaklara döküldü. Şimdi, hırsız oldukları için bir önceki seçimlerde halktan oy alamamışlardan oluşan “kerameti kendinden menkul” bir hükümet var; Ukrayna’nın en zengin oligarklarını, ekonomik açıdan önemli bölgelerin başına yönetici olarak atıyor. Maidan “devrimcilerinden”, faşist “Sağ Sektör” lideri, başka zaman olsa beyaz ırka tehdit olarak göreceği Çeçen Müslüman isyancılardan Rusya’ya karşı yardım istiyor. Pazar, kaynak sıkıntısı çeken Batı kapitalizmi, enerji bağımlısı Avrupa, Ukrayna’yı, Rusya’yı yaptırım uygulamakla tehdit ediyor. Aynı anda İngiliz hükümetinin ekonomik yaptırımlardan yana olmadığı basına sızıyor. Enerjisinin yüzde 60’ını, önemli ihracat pazarı Rusya’dan sağlayan Almanya, Spiegel’in yorumunda işaret ettiği gibi, “başlangıçta Kiev’de deli gibi koşturduktan sonra” (03/03) şimdi “aman krizi tırmandırmayalım” diyor. Die Welt’e göre “Putin bir despot diye başlayan bir indirgeme hatasına düşmemek gerekiyor” (03/03). Kimi yorumcular, ekonomikdiplomatik yaptırımların Çin’e, Rusya ile stratejik ilişkilerini geliştirmek açısından yeni olanaklar da sağlayacağını düşünüyor. Çin “Batı, Soğuk Savaş mantalitesini bırakıp, Rusya’ya karşı değil onunla birlikte çalışmalıdır” diyor (Halkın Günlüğü, 03/03). Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Rusya veto hakkına sahip olduğundan bir karar alamaz durumda. Batı’nın havada uçuşan soyut tehditlerine, afra tafrasına karşın ekonomik finansal bir krizin ortasında (III. dünya savaşını başlatma riski de cabası), Kırım için Rusya ile bir askeri çatışmayı göze alması çok uzak bir olasılık. Ama siyasi liderlerin hesap hatası yapma yeteneğini azımsamamak gerekir. Kısacası Ukrayna’da belirsizlik egemen. Dünya sisteminin siyasi dengeleri dejenere olmaya devam ederken, tarih yine haritası olmayan sulara girdi. İşte Ukrayna’nın son yıllarda, özellikle mali krizin etkileriyle hızlanan karmaşıklaşan bu yeni durumu, Die Welt’in yorumunda işaret edildiği gibi (04/03) bir “machtpolitik”in (güç politikası) geri dönmesinin semptomu. Bu semptom bize yerleşik ama gerileyen hegemonya sisteminin (ABD liderliğindeki Batı) dünyada gelişmeleri belirleme kapasitesini her gün biraz daha kaybetmekte, ABD’nin hegemonya blokunu bir arada tutma, müttefiklerini koruma kapasitesinin hızla zayıflamakta olduğunu gösteriyor. Bu görüntünün, sistemin bütünü açısından önemli sonuçları üretmesi kaçınılmaz. Pazartesi yazımda AsyaPasifik bölgesi bağlamında değinmiştim: Japonya, Kore gibi zengin, teknolojik düzeyi yüksek ülkelerin, ABD’ye olan güvenleri sarsıldıkça kendi “yollarına gitme”, ABD’den bağımsız davranma eğilimi güçleniyor. Bu bağlamda, Ortadoğu’nun enerji zengini ülkeleri Çin’le ilişkilerini geliştirme, Çin de Ortadoğu’ya girme konusunda daha atılgan davranıyor. Avrupa’da Almanya’nın II. Dünya Savaşı sonrası düzenin (ABD hegemonyasının) kısıtlamalarından kurtularak askeri ve diplomatik anlamda kendi nüfuz alanını, AB üzerindeki hegemonyasını güçlendirmeye, Rusya ve Çin’le ilişkilerini bu amaca bağlı olarak şekillendirmeye yönelmesi güçlü bir olasılık olarak öne çıkıyor. Sonuç parçalanma, kaygan, istikrarsız bölgesel ittifaklar, bloklaşmanın, hegemonya mücadelelerinin yoğunlaşması. 20. yüzyılın ilk yıllarında olduğu gibi... Bundan sonra Ukrayna’da ve uluslararası dengelerde ortaya çıkacak gelişmeleri öngörmek çok zor. Peki, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun daha “Maidan”ın çöpleri temizlenmeden, Rusya’nın projesinin sınırları belli olmadan, kendini “fillerin tepiştiği çayıra” atmasının anlamı ne? Sakın bu telaş, “Erdoğan’ın Batı ile arası bozuk, nasılsa gidiyor, bari ben hizmet aşkıyla yandığımı göstererek biraz puan toplayayım” kaygısından kaynaklanıyor olmasın? Diğer taraftan, Ukrayna Suriye değil! “Ukrayna emperyalizmin hedefi oldu” savına dayanarak taraf tutmak doğru olmaz! Burada büyük güçler karşı karşıya. Çıkacak bir çatışma, “haksız bir çatışma”, paylaşım savaşı olacak. En iyisi, Ukrayna’da yaşananlardan, “sistemin” özelliklerini teşhir etmek için yararlanmaya çalışalım. Doğan Holding’den açıklama: HUKUK SİSTEMİ SARSILIR İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin aralarındaki önceki gece internete düşen ses kaydında Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan hakkında geçen konuşmalarla ilgili Doğan Holding’den bir açıklama yapıldı. Açıklamada, “Bu konuşmanın yapılmadığının ve gerçek olmadığının bir an önce kanıtlanmasını bekliyoruz” denildi. Doğan Holding tarafından yapılan yazılı açıklamada söz konusu konuşmaların, kişisel bir mağduriyet yaratmanın ötesinde Türkiye’de hukuk sisteminin daha da sarsılmasına yol açabilecek nitelikte olduğu vurgulanarak, şu ifadelere yer verildi: “Dün (önceki) akşam internete düşen ve yasadışı olduğu muhakkak bir ses kaydında, sayın Başbakan ile Adalet eski bakanı arasında geçtiği iddia edilen bir telefon görüşmesi yayınlanmıştır. Gerçek olduğuna inanmak istemediğimiz bu kayıtta, sayın Başbakan, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan hakkındaki bir yargı süreci ile ilgili olarak Adalet eski bakanı ile görüşmektedir. Böyle bir görüşme yargı sürecine açık bir müdahale anlamı taşımaktadır. Bu konuşmada ayrıca, bağımsız ve tarafsız olması gereken Sermaye Piyasası Kurulu’nun da davayı etkilemek için harekete geçmesinden bahsedilmektedir. Anayasamız, yargı ve yürütme erklerinin birbirlerinden bağımsız olmalarını öngörür. Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir düzenin temelidir. Eğer doğru ise böyle bir konuşma, kişisel bir mağduriyet yaratmanın ötesinde Türkiye’de hukuk sisteminin daha da sarsılmasına yol açabilecek niteliktedir. Biz bu konuşmanın yapılmadığının ve gerçek olmadığının bir an önce kanıtlanmasını bekliyoruz. Hepimizin anayasal düzene ve adalete sahip çıkarak, gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olmamız ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur.” Alevi olmak suç mu? CHP’li Oran ve Tarhan, Başbakan ve Adalet Bakanı’na ‘Hâkimi, savcıyı, vatandaşı Alevi diye nitelemek ayrımcılık suçunu oluşturmuyor mu’ diye sordu ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Başbakan Tayyip Erdoğan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasındaki geçtiği iddia edilen telefon konuşmasında Aydın Doğan’ın Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) isteği doğrultusunda mahkum olması için Yargıtay nezdinde girişimde bulunulması ve davaya bakan hâkimin “Alevi” olarak fişlenmesi; CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran ve CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan tarafından birer soru önergesiyle Meclis gündemine taşındı. Umut Oran, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle sunduğu önergede “Adalet Bakanı’nın görevleri arasında Başbakan’ın emri üzerine dava takipçiliği yapmak bulunmakta mıdır? Alevilik olumsuz bir özellik mi? Bir kamu görevlisi, hâkimsavcıyı, vatandaşı ‘Alevi’ diye nitelemek ayrımcılık suçunu oluşturmuyor mu” sorularına yanıt istedi.Oran, Bozdağ’a göreve geldiği günden bugüne dek Başbakan’ın şahsen takip etmesini istediği davalar olup olmadığını sorarak “Anayasaya aykırı ve yargıya müdahale anlamına gelecek bu kanunsuz emirlere uydunuz mu? Şahsınıza bu kanunsuz emirleri veren şahıs hakkında suç duyurusunda bulunarak adli süreci başlattınız mı?” diye sordu. Erdoğan’ın mitinginde açtığı pankartın ardından tartaklanan Alıcı’nın vücudu morluklarla dolu. (Fotoğraf: DHA) Tarhan da Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle sunduğu önergede “Kayıt şu ana kadar yalanlanmamıştır. Ayrıca yardımcınız Bülent Arınç tarafından şantaj ve tehdide maruz kaldığınız söylenmektedir” dedi. Tarhan, Erdoğan’a şu soruları yöneltti: “Bu hükümlere göre bir başbakanın Adalet Bakanı tarafından bir davanın takibini istemesi yargıya açık bir müdahale midir, değil midir? Kayıtta geçen ve tarafınızdan dile getirilen, ‘bu konudaki şeyi bayağı hassas bunların mahkum olması lazım’ biçimindeki sözler doğrudan birilerinin ceza alması talimatı değildir de nedir? Adalet Bakanı tarafından bilgisi verilen ve ‘sisteme transfer edildiği’ söylenen  bu 2000 hâkim ‘arkadaş’ kimlerdir? Reza Zerrab ve bakan çocuklarını serbest bırakan hâkim de 2000 kişilik arkadaş grubuna dahil midir? Bir hâkimin Alevi ya da Sünni olması sizi neden ilgilendiriyor ki, bu konuda tarafınıza  bilgi verilmektedir? Hâkim ve savcıları fişliyor musunuz? Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı temaslarınız sonucu dosya konusundaki ‘hassasiyetinizin’ gereğini yapmış mıdır? Yakın çalışma arkadaşlarınızca dile getirilen ‘orduya kumpas’ ve kamuoyunda bilinen adıyla ‘Ergenekon’ ve ‘Şike’ davaları ile diğer siyasi davalar konusunda da benzer görüşmeler yapıp davaları yönlendirdiniz mi? Yaptığınız ‘temaslarla’ kaç masum insan hâlâ cezaevlerinde? Artık adalet kimin mülkünün, hangi villanın temelidir?” ‘Bu 2 bin hâkim arkadaş kim’ ‘Hırsız var’ dayağı OSMANİYE (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Osmaniye’deki mitinginde açtığı “Hırsız var” pankartı sonrası gözaltına alınan İbrahim Alıcı, Başbakan’ın korumaları tarafından feci şekilde dövüldüğünü ve tehdit edildiğini belirtti. Kamu görevlisine hakaret suçundan ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Alıcı, 2000 yılında Siirt’te muvazzaf jandarma uzman çavuş olarak görev yaptığını ve 2003’te de yetersizlikten dolayı görevine son verildiğini anlattı. AKP’nin Adana Seyhan Teşkilatı 2012 / 1U dönem aktif üyesi olduğunu söyleyen Alıcı, “İşsizim. Geçim sıkıntım nedeniyle eşimden ayrıldım. Çocuklarımdan ayrıyım. Yolsuzluklara ve hukuksuzluklara duyarlı bir yurttaşım. Medyada yayımlanan haberler ve ses kayıtlarından ülkenin bir kısmının hayli refahta yaşadığını, benim gibi bir kısım insanlarınsa ötekileştirilip yoksullukla boğuştuğunu düşündüm. Ülkede yaşanan sürece tepkiliyim. İş imkânı bulurum diye bunu yaptım. Korumaların beni Başbakan’ın yanına götüreceğini düşünerek bu eylemi yaptım ama Emniyet’e götürüldüm” dedi. Başbakanlık korumaları tarafından gözaltına alındıktan sonra bir minibüse bindirildiğini anlatan Alıcı, “Başbakanımızın konuştuğu platformun arka tarafındaki minibüse bindirdiler. Başbakanlık koruma polisleri de binip elimi arkadan kelepçeleyip yaklaşık 45 dakika, bir saat kadar copla dövdüler. Darp raporlarımız mevcuttur. Hastaneden darp raporu aldık ama hastane polisi ‘Raporu savcılıktan alırsın’ diyerek bana vermedi” dedi. Başkakanlık koruma müdürünün Emniyet’e gelerek şikâyetçi olmaması için kendisini tehdit ettiğini iddia eden Alıcı, “Kafama silah dayayıp, silahın horozunu çekip çekip bıraktılar. İşkence gördüm. Bunlardan şikâyetçi olacağım” diye konuştu. Ergin: GDO’lu tapelere yorum yapmam Haber Merkezi Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Başbakan’la yaptığı iddia edilen görüşmenin kayıtlarıyla ilgili açıklama yaptı. Ergin “GDO’lu tapeler üzerinden yorum yapmak istemiyorum. İllegal faaliyetin ürünü olan bu olayın içeriğini tartışarak ona meşruiyet kazandırmak istemiyorum. Hukuk mücadelesi vereceğim” dedi. Hukuki girişimde bulunmayacak CANAN COŞKUN Başbakan Tayyip Erdoğan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçen ses kaydında ismi “Alevi hâkim” olarak geçen İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Abuzer Kara’nın yakın çevresine kendisi hakkında fişleme yapılması konusunda herhangi bir hukuki girişimde bulunmayacağını söylediği öğrenildi. Kara, 25 yıllık hâkim olduğunu belirterek “Beni bilen bilir. Verdiğimiz kararlar ortada. Alevilik bir suç değildir. Fişlenme konusuyla ilgili de henüz bir hukuki girişimde bulunmayacağım” dedi. Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) 2008 yılında yaptığı suç duyurusu üzerine Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan ve 3 kişi hakkında Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla dava açılmış, 4 sanık beraat etmişti. Dosyada ilk beraat kararını İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde şimdiki hâkim Abuzer Kara’dan önce görevde bulunan hâkim verdi. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, kararı bozarak dosyayı mahkemeye iade etmişti. Kara da sanıkların beraatına karar vermişti. Dosya şu an Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda bulunuyor. Fişlendiği öne sürülen hâkim Kara ‘Tüyler ürpertici’ MEHMET MENEKŞE AMASYA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan’ın yargılandığı davayla ilgili yaptığı telefon konuşmalarının ortaya çıkması ve eski Adalet Bakanı Ergin’in hâkimin Alevi olduğu yönünde bilgi aldığını söylemesi Alevi derneklerini ayağa kaldırdı. Alevilerin fişlendiğini ve tehdit altında olduklarını belirten Alevi derneklerinin temsilcileri Erdoğan ve Ergin hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül: Ses kayıtlarında ortaya çıkan konuşmalar sürpriz değil, biz zaten bu durumu biliyorduk. Bu insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Bu hem nefret suçları hem de ırkçılık kapsamına girer. Böyle bir algı tüyler ürperten bir durum. Alevi toplumunun tamamı tehlikede demektir. Alevilere yönelik fiili katliamlar dönemi geçici olarak kapandı. Başbakan’a göre artık taciz etmek, aşağılamak, sürekli kontrol altında tutmak lazım. Alevi toplumuna mensup insanların tamamı bu ülkede fişlenmiştir. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel: Çıkan ses kaydı Başbakan Erdoğan’ın Alevilere yönelik öfke, kin, nefret dilinin, ayrıştırıcı, ötekileştirici tavrının bir kanıtıdır. Bu ses kaydı ibret vesikasıdır, kınıyorum, lanetliyorum. Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir: Başbakan Alevilere yönelik nefret söylemini sürdürüyor. Alevilere yönelik bu fişleme ve hakareti yargıya taşıyacağız. Erdoğan ve Ergin hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Alevi dernekleri Erdoğan ve Ergin’e dava açacak Bakanı tanımadılar! Polisler yine yer değiştirdi Haber Merkezi Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından Emniyet’te görevden almalar sürüyor. İzmir Emniyet Müdürlüğü’nde yapılan düzenleme kapsamında iki şube müdürü ve iki şube müdür yardımcısı başka birimlerde görevlendirildi. Kilis Emniyet Müdürlüğü’nde aralarında 3 şube müdürünün de bulunduğu 112 personelin görev yerlerinde değişiklik yapıldı. Yozgat İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görev yapan 15’i rütbeli, 112 personelin yeri değiştirildi. AFYONKARAHİSAR (Cumhuriyet) Edirne’de Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun çaya gelme talebini bakanı tanımadığı için reddeden vatandaştan sonra yeni bir esprili durum Afyonkarahisar’da yaşandı. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu önceki gün Afyonkarahisar’da esnaf ziyareti sırasında bir kız öğrenci kendisine siz “Belediye başkanı adayı mısınız” diye sordu. Bakan Eroğlu ise kendisini tanımayan kız öğrencileri “Muhtar adayıyım” sözleriyle ti’ye aldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear