29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 MART 2014 SALI 12 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada muhalafet lideri meydanlarda başçalan, hırsız diye suçluyor. Bir daha ne adını ağzıma alırım ne de ona başbakan derim, diyor... 17 Aralık sabahı savcının dört bakan ve oğullarını bu suçlardan gözaltına aldıkları sırada Başbakan, oğlu ile altı kez telefonla konuşuyor. “Aman evdeki milyarlarca doları, Avro’yu bir an önce dağıt” diye sıkı sıkıya uyarıyor. Kılıçdaroğlu ses kayıtlarını grubunda vekillere ve de açık TV’den halka olduğu gibi duyuruyor. Başbakan; ses kayıtlarını derhal uzman kuruluşlara inceleterek gerçekliğini saptayacağı yerde, laf ola beri gele hesabı bunların montaj olduğunu ilan ediyor. Kayıtlardaki ses senin sesin diyen muhalefetin, hatta dolaylı biçimde muhalefete koşut yayın yapan medya ve uzman kişilerin ısrarlı açıklamalarına karşın... …Başbakan sağır sultan rolünü oynuyor. HHH TÜBİTAK’a güvenmiyorsun ya da emrinde rapor çıkaracağı kuşkusunu bertaraf etmek istiyorsun; buyur ABD’deki, ses kayıtlarının gerçek veya montaj olup olmadığını saptamakla ünlü kurumlara başvur, diyorlar. Ne hikmetse Başbakan’ın kulakları sağır; duymuyor bu çağrıları. İlla ki montajdır bu kayıtlar demeyi sürdürüyor ve her gün meydanlarda, en az 10 TV’den canlı yayımlanan konuşmasında halkı kayıtların montaj olduğuna inandırmaya çalışıyor. Bugüne dek hırsızlık suçlamasının üstünü örtmeye ve halkı bu suçlamayı kanıtlayan ses kayıtlarının yalan, düzmece, montaj olduğuna inandırmaya, böylece halkının gerçekleri öğrenmesini engellemeye çalışan ilk TC Başbakanı olarak siyasal tarihimize adını yazdırıyor RTE! Tabii yarınlarda yine meydanlarda halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek için ısrarla kayıtların montaj olduğunu söyleyecek olan RTE; ABD’deki dünyaca güvenilirliği tartışılmayan kurumların kayıtların gerçek ve montaj olmadığını açıklamalarından; inanılmaz bir vurdumduymazlıkla yok imiş gibi hiç ama hiç söz etmiyor. Edemiyor. Parti sözcüsü Hüseyin Çelik’in kayıtların montaj olmadığının altını çizen muhalefete meydan okuyan TV açıklamalarından öğrendik; Başbakan ve parti: Dünyanın bütün uzmanları kayıtların montaj olmadığını saptamak için bir araya gelseler, kayıtların montaj olmadığını ilan etseler de Başbakan ile partiye, bu açıklamalar vız gelecek ve… …Başbakan, kuzuların sessizliğinde peşine takılan AKP kadroları, kayıtlar montaj demeye ve halkı hiçbir veriye dayanmadan kandırmaya devam edecekler. HHH Evet gerçek şu: Ne böyle bir seçim kampanyası ne de siyasal geleceğini tehlikede görerek halkın gerçekleri öğrenmesini engellemeye çalışan bir Başbakan görüldü. Üstelik RTE; layık görülen dünya liderleri arasında her şeyi, hatta önceden görerek gerekli önlemleri alan bir lider kimliğinin beş paralık değeri olmadığını, meydanlardaki son seçim konuşmalarında bizzat kendisi açıkladı. Üstelik Gülen ve cemaatine, önceki yıllarda ne istiyorlarsa verdiğini artık gizleyemedi. Gülen cemaati için, “Safmışım. Elimden gelen her türlü desteği verdim” dedi. Gülen’in gönderdiği kitaplarında düzdüğü methiyeleri sindirmiş olacak ki, “samimi” diyormuş! Yalaka yandaş tayfasının değil 2023’leri, ta 2071’de olası Türkiye manzaraları çizerek geleceği ileri görüşüyle müjdeleyen, eşsiz öngörü sahibi lider diye yıllarca yere göğe sığdıramadıkları, ne ki burnunun ucunda devletin ve iktidarının altını oyan cemaat hareketinin bile yıllarca farkına varamayan nasıl ileri görüşlü bir dünya lideri ise, işte şimdi huzurunuzda. HHH Seçimle gelen başbakanlığı öyle yorumluyor ki, ona dokunulamaz. Başkaları dinlenebilir ama onun evi, makamı dinlenemez. Niye? Çünkü başbakandır o! Oysa devlet baki. Ama başbakanlar, cumhurbaşkanları gelip geçici. Devlet ister ve gerekli görürse başbakanları da dinler. Demokrasinin kayıtsız koşulsuz işlediği İngiltere’de Başbakan Harold Wilson’u gizli servis MI5’in yıllarca dinlediği ortaya çıktı ama başbakan, konuyla ilgili kurumları RTE’nin burada yaptığı gibi darmadağın etmedi. Nasıl olur da beni dinlerler demedi!.. HHH Gelmiş geçmiş cumhurbaşkanları, başbakanlar dinlendiklerini bilir, ama umursamazlardı... Zira onların yaşamlarında geçmişle ve görevde iken hesap vermeyecekleri, gizleyip saklayacakları hiçbir şey yoktu. Bugün Başbakan ise suçluların telaşı içinde! Seçimlerde seçmen acaba bu telaşın nedenini irdeleyip oy verebilecek mi? Demokrasilerde halkın öncelikli görevi budur da! HABERLER ‘Belgeleri kim çaldı? İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasından 23 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan emekli Albay Mustafa Levent Göktaş, Genelkurmay Askeri Savcılığı’na başvurarak suçlanmasına dayanak olan 51 No’lu DVD içerisindeki belgelerin Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan kimler tarafından çalındığının tespit edilmesini istedi. Bazı harekât planları, askeri ve adli personel hakkında fişleme ve özel hayata ilişkin görüntülerin kayıtlı olduğu iddia edilen 51 No’lu DVD, Ergenekon davasının en tartışmalı delillerinden biri olmuş, adli emanette kırıldığı ortaya çıkmıştı. Levent Göktaş’ın avukatı Hüseyin Ersöz tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla Genelkurmay Askeri Savcılığı’na dün sunulan dilekçede, Göktaş’ın Ankara’daki avukatlık bürosundaki arama işlemleri sırasında bulunan ve 51 ile numaralandırılan DVD’nin içinde kayıtlı dokümanlar nedeniyle suçlandığı anlatıldı. Dilekçede Genelkurmay Başkanlığı’nın, davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği 8 Mart 2011 tarihli yanıtında “Göktaş’ın söz konusu dokümanları herhangi bir yolla temin ettiğine ilişkin bir bilginin kendilerinde mevcut olmadığının” ifade edildiği belirtildi. Dilekçede, İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “Askeri Casusluk” davasında yargılanan emekli Albay Aziz Murat Değirmencioğlu’nun, 51 No’lu DVD konusunda yaptığı incelemeyi anlattığı şu ifadesine dikkat çekildi: “51 No’lu DVD’deki ‘Özel Kuvvetler Muhabere Eğitim Kısmı’ klasörünün muhabere merkezi içerisindeki eğitim odasında bulunan bilgisayarın içeriği ile örtüştüğünü tespit ettik. Bu odanın ve dokümanların direkt veya ikinci, üçüncü kademe sorumlusu olan 89 kişiden birinin bu işi yapmış olabileceğini değerlendirdim. Bu bilgisayarı muhafaza altına aldım ve 15 Temmuz 2009’da Muhabere Albay M.S’ye devrettim.” Genelkurmay Askeri Savcılığı’na şikâyet dilekçesinde “Bu evrakların kim tarafından Özel Kuvvetler Komutanlığı bilgisayarlarından kopyalandığının ya da çalındığının tespiti hususundaki idari soruşturmanın sürüncemede bırakıldığı anlaşılmaktadır” denildi. Dilekçede şu ifadelere yer verildi: “Levent Göktaş’ın karşı karşıya kaldığı hukuka aykırılıkların Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın ‘paralel devlet’, başbakanın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın ise ‘milli orduya kumpas kuruldu’ açıklamalarından bağımsız düşünülmesi mümkün değildir. Göktaş’ın, işbirlikçileri TSK’nin içine kadar nüfuz etmiş bir organize suç örgütünün komplosu ile karşı karşıya kaldığı açıktır.” Ergenekon davası sanığı emekli Albay Göktaş, Genelkurmay Askeri Savcılığı’na başvurdu GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Komplo ile karşı karşıya KCK BASIN DAVASINA BAKAN MAHKEME BAŞKANI KAHYAOĞLU: Esasa ilişkin işlem yapmayacağız İstanbul Haber Servisi KCK Basın davasına bakan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kazım Kahyaoğlu, Özel Yetkili Mahkemeler’in (ÖYM) kaldırılmasına ilişkin yasaya dikkat çekerek “Yetki ve görevlerimiz sona erecek. Bu nedenle esasa ilişkin işlem yapmayacağız” şeklinde açıklama yaptı. Özgür Gündem gazetesi muhabirleri Ayşe Oyman, Sibel Güler ve eski Özgür Gündem muhabiri Dilek Demiral tahliye edildi. 15 gazeteci sanığın tutukluluk halinin devamını kararlaştıran mahkeme, davayı 5 Mayıs 2014 tarihine erteledi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi karşısında çok sanıklı davalar için özel olarak inşa edilen büyük duruşma salonunda görülen davanın 32. duruşması yapıldı. Davada yargılanan 46 sanık, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kaldırılana kadar mahkemeyi boykot kararı almaları nedeniyle duruşmaya gelmedi. Diyarbakır binlerce yıllık Hevsel bahçeleri için ayakta MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Dicle Nehri üzerinde 3 adet HES barajının kurulacak olması, Dicle Üniversitesi’nin 10 bin ağacı kesmesi, kent merkezindeki Atatürk Stadyumu’nun yerinin TOKİ tarafından yapılaşmaya açılmasının ardından son olarak binlerce yıllık Hevsel bahçelerinin konut rezerv alanı ilan edilmesi Diyarbakır’ı ayağa kaldırdı. BDP ve DTK, Hevsel bahçelerinde oturma eylemi başlattı. Diyarbakır’da DTK ve BDP’nin de desteğiyle bir grup genç, günlerdir ağaç kıyımının yaşandığı Hevsel bahçelerinde nöbet eylemi gerçekleştiriyor. Gençler, çevreden topladıkları kesilmiş ağaçları döşedikleri toprağa ilkel köprüler inşa ediyor ve yollar açıyor. Açtıkları yollara ise kitlesel eylemlerde öldürülen Aydın Erdem ve Murat İzol gibi gençlerin isimlerini veriyor. BDP’li siyasetçiler de gençlere desteğini her an gösteriyor, sürekli nöbet eylemi gerçekleştirilen bahçeye gelerek ziyaretlerini sürdürüyor. Polis ise geceleri ateşler yakan ve halay çeken gençleri uzaktan izliyor. Diyarbakır’ın talan edilmesine izin vermeyeceklerini belirten gençler, sonuç alana kadar eylemlerini sürdüreceklerini vurguladı. Gezi Parkı’na AVM yapılmak istenmesiyle ülke çapına yayılan protestoları anımsatan gençler, tarih ve kültür kıyımına izin vermeyeceklerini söyledi. Diyarbakır Valisi Mustafa Cahit Kıraç, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bölgenin konut rezerv alanı ilan edildiğini ancak buraya konut yapılmayacağını savundu. erecek Görevimiz sona “Yan yana ve birbirini kesmeden uzanan doğru.” Yan yana olacaklar ve birbirini kesmeden ilerleyecekler... AKP’nin parti ve cemaat kanadı arasındaki ilişkinin de özünü bu tanım oluşturuyordu. Erbakan’ın ve Gülen’in siyasal İslamın aktörleri olarak ilerledikleri günlerde iki hareket arasındaki başlıca fark şuydu: Erbakan, sandık yoluyla iktidara gelmeyi hedefleyip bütün planlarını ona göre kurdu. Her seçimde bir adım daha ileri giderek siyasete damgasını vurdu. Siyasal İslam yelpazesinin öteki renkleri, Erbakan’ın tek başına iktidar olamamasını dikkate alarak merkez sağdaki öteki partilerle ilişki içinde oldular. Gülen ise devlet kurumlarının içinde var olarak ilerlemeyi tercih etti. Bu gücünü arttırdıkça bunu uluslararası alana yansıttı, içerideki gücü ile dışarıdaki gücü birbirini çoğaltan bir çizgide ilerledi. Siyasi partilerle diyaloğunu da iktidar gücünden yararlanma amaçlı olarak derinleştirdi. HHH 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidara gelmesiyle birlikte bütün dengeler değişti. Erbakan hareketinin “yenilikçi” kanadını oluşturan GülArınçErdoğan üçlüsü Milli Görüş geçmişini ikincilleştirdi, iktidarın getirdiği güçle başkalaştılar. Erdoğan, “Milli Görüş gömleğini çıkardık” diyecek kadar ileri giderek kendi etrafında oluşturduğu yeni yapıyla devlet içinde devlet kurdu. AKP için “devlet içinde devlet” tanımı kadar “devlet dışında devlet” tanımı da geçerli. Her iki yöntem de kullanıldı. İktidarının ilk yıllarında devlet kurumlarının tümüne damgasını vuramayan AKP, önce mevcut yapının dışında ayrı bir yapı kurdu. Aslında ilk paralel devleti Erdoğan, tüm iktidar gücünü kullanarak mevcut devlete karşı kurdu. Basit bir örnek vermek gerekirse insani yardımlarla ilgili başta Kızılay ve Sosyal Hizmetler Kurumu olmak üzere devlete ait onca kurum varken sadece AKP amaçlarına hizmet eden ayrı bir yapı oluşturuldu. Burada iktidarın parti kanadı ile cemaat kanadı geleneksel devlet yapısına karşı ortaktı. Ortaktı ama, amaç tam olarak ortak değildi! Zira iki kanadın da gücü arttıkça ötekine çarpmaya başlamıştı. HHH Son yarılma, mevcut devlete karşı iktidar koalisyonunun kurduğu paralel devletin kendi içinde birbirine paralel ayrı bir yapı olduğunu ortaya koydu. Başta da vurguladığımız gibi gerçekten hep yan yana ilerlediler, biri ne yaptıysa öteki de yaptı. Tam paralel. Gelinen noktada iki tarafın kalınlaşan çizgilerinin ötekine çarpmaması olanaksızdı. Çarpışmanın ana eksenlerinden birini devlette kadrolaşma ötekini de parasal olanaklar oluşturuyor. Parti kanadı cemaatin devlette kadrolaşmasını darbe dönemlerinden daha radikal hareket etmeyi göze alarak bitirme operasyonu içinde. Cemaat kanadı da hukuklu hukuksuz her türlü silahı kullanarak buna karşı duruş gösteriyor. Parasal boyutun ne kadar büyük olduğu tape sızıntılarından da anlaşılıyor. Bu tablo yıllardır tartışılan siyasal İslamın büyük ölçüde “parasal İslama” dönüştüğünü ortaya koyuyor. Devlet de ‘para’lelleştirilmiş... Mahkeme Başkanı Ka zım Kahyaoğlu, Özel Yetkili Mahkemeler’in (ÖYM) kaldırılmasına ilişkin 6526 sayılı yasanın Cumhurbaşkanı’na gönderildiğini ifade ederek “Yasa sonrası yetki ve görevlerimiz sona erecek. Bu nedenle esasa ilişkin işlem yapmayacağız” dedi. Tüm sanıkların avukatı Sinan Zincir, “Müvekkillerim, TMK kaldırılmadığı sürece var olan ya da yeni kurulacak mahkemelerin meşruiyeti olmadığını ve cezaevlerinde 500’e yakın hasta tutuklu varken ve tahliye edilmezken yolsuzluk yapanları özgürlüklerine kavuşturan hukuku tanımayacaklarını söyleyerek mahkemeyi boykot ettiler. Kürt gazetecileri, öğrencileri, avukatları tutuklayanlar AKP ve Fethullah Gülen cemaati ittifakının yargısıdır” diye konuştu. Avukat Ercan Kanar ise “Bu dava bugün birbirine düşen iktidar güçlerinin ortak siyasi projesidir. Sizin faaliyetleriniz de hukuki değil, operasyonel olmuştur” dedi. İZNİK GÖLÜ KIYISINA KÂĞIT FABRİKASI KURAcaklardı Yargı, Albayraklara ‘dur’ dedi LEVENT GENCELLİ n BURSA (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, aynı cezaevinde bulunan hükümlülerden Cumali Karsu’nun ablası Vesile Taş ve kardeşi Ramazan Karsu, görüş için dün saat 08.30’da Gemlik Jandarma Komutanlığı’na gitti. Burada, gazetecilerin, “Seçimleri görüşecek misiniz, neleri konuşacaksınız” sorusu üzerine Mehmet Öcalan, “Gündemimizde birtakım konular var. Onları görüşeceğiz” dedi. Mehmet Öcalan ve diğer mahkum yakınları jandarmadaki işlemlerin ardından Gemport Limanı’ndan İmralı’ya hareket etti. Mehmet Öcalan, ağabeyi Abdullah Öcalan’a kitap ve dergiler götürdü. İmralı’da görüş günü BURSA AKP’ye yakınlığıyla bilinen Albayrak Turizm’e kâğıt fabrikası yapılması için İznik gölü kıyısında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilen ayrıcalıklı imar izni, Bursa 2. İdare Mahkemesi’nce durduruldu. Çevre ve Orman Bakanlığı, İznik Gölü Çevre Planı’nda değişiklik yaparak AKP’ye yakınlığıyla bilinen Albayrak Turizm Seyahat İnşaat Ticaret A.Ş’ye 2 Ekim 2013’te İznik gölü kıyısında kâğıt fabrikası kurması için imar izni verdi. Avukat Erol Çiçek, fabrika yapılmak istenen alanın Bursa Çevre Düzeni Planı’nda “mutlak korunması gereken alan” statü sünde olduğunu belirterek konuyu yargıya taşıdı. Bursa 2. İdare Mahkemesi, Orhangazi ilçesine bağlı Örnekköy mevkisinde İznik gölünün yakınlarında Albayrak Turizm’e verilen imar izninin yürütmesini durdurdu. Avukat Çiçek, “Bu bölge dünyanın en hassas bölgelerinden biri. İznik Gölü ve çevresi korunması gereken alan statüsünde. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı değişiklik tümüyle iptal edilmezse, İznik Gölü’nün çevresi kirletici sanayiye tamamen açılacak” diye konuştu. CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli de konuyu TBMM gündemine taşıdı, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Erbil merkezli Basnews ajansının Barzani’ye yakın bir kaynağa dayandırdığı habere göre, Türk yetkililer, çözüm süreci kapsamında Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’den İmralı Cezaevi’nde terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşmesini istedi. Ancak Barzani, Öcalan’ı esaret koşullarında ziyaret etme talebini kabul etmedi. Kürdistan Bölge Başkanlığı yetkilisi olduğu açıklanan ancak ismi saklı tutulan kaynağın, “Barzani, Öcalan’ı zindan koşullarında görmek istemedi. Bir Kürt liderini zindanda görmenin kendisini huzursuz edeceğini belirterek bu teklifi reddetti” dediği belirtildi. Barzani’ye Öcalan’la görüş teklifi Cem Tv’nin ekranı kararacak TSK’de ‘yaprak dökümü’ sürüyor BARKIN ŞIK n İstanbul Haber Servisi Yüksek Seçim Kurulu (YSK), seçim zamanlarında belirlenen kurallara uymadığı gerekçesiyle Cem TV’ye 9 günlük yayın kapatma cezası verdi. Ceza, RTÜK tarafından tebliğ edildiği tarihten itibaren 24 saat içinde uygulanacak. Cem TV’de Celal Toprak ve Hüsniye Kaya’nın sunduğu ve her sabah yayınlanan “Uyan Türkiye” programına 4 gün ve Pınar Işık Ardor’un sunduğu Cem TV Ana Haber bülteni’ne 5 gün olmak üzere toplamda 9 gün yayın durdurma cezası verildi. www.habercem. com’da yayınlanan açıklamada “Cem TV’nin tek suçu ise yerel seçim yaklaşırken araştırma şirketlerinin yapmış olduğu ve gazetelerde yayınlanan anketleri yayınlamak, kamuoyunun bilgisine sunmak” ifadelerine yer verildi. ANKARA TSK’den bir generalin daha ayrılmasıyla ordudaki general sayısı 343’e düştü. GATA Haydarpaşa Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Tabip Tuğgeneral Mehmet Levhi Akın’ın şubat ayında istifa dilekçesini verdiği öğrenildi. Pilotların mecburi hizmet süresinin 13 yıldan 14.5 yıla çıkması ise Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın açıklamalarının aksine savaş pilotlarını etkilemedi. 100’e yakın savaş pilotu TSK’den ayrıldı. Bakan Yılmaz, yaptıkları yasal değişiklik nedeniyle savaş pilotlarının ordudan ayrılamayacağını savunmuştu. İstifa dilekçesini veren Akın, GATA Haydarpaşa’da genel cerrahi anabilim dalı profesörü ve servis şefi olarak görev yapıyordu. Akın, 2011’in ağustos ayında yapılan Yüksek Askeri Şura toplantısıyla tuğgeneralliğe terfi etmişti. TSK’den ayrılmak için dilekçe ve ren savaş pilotlarının istifaları da kabul edildi. Aralarında 100’e yakın pilotun da bulunduğu subayların istifa larıyla TSK’deki subay sayısı 198 kişi azalarak 39 bin 131’e düştü. Milli Savunma Bakanı Yılmaz, pilot istifalarıyla ilgili, “İstifa dilekçeleri şubat sonuna kadar bekletilecek. Mecburi hizmetle ilgili yasa da o tarihe kadar onaylanırsa, istifaları hemen yürürlüğe girmez” açıklamasına karşın pilot istifaları kabul edildi. Askeri kaynaklar, Milli Savunma Bakanı Yılmaz’ın aksine istifa dilekçelerinin veriliş tarihinin göz önünde bulundurulacağını kaydetmişti. n Yurt Haberleri Servisi Kilis Jandarma Komutanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Elbeyli ilçesi Çankallı köyü sınır hattında görevli Dağ Piyade Hudut Karakolu Komutanlığı ekipleri, Türkiye istikametine yasadışı yollarla geçmeye çalışan Z.M, S.A, S.U. ve İ.Y’yi yakaladı. İncelemede, 4 kişinin Çeçen uyruklu Rus vatandaşı olduğu belirlendi. Şüpheliler, sınır dışı edilmek üzere İl Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesi’ne teslim edildi. Sınırda 4 Çeçen yakalandı n ANKARA (AA) On Numara oyununun bu haftaki çekilişinde 10 bilen çıkmayınca 259 bin 931 lira haftaya devretti. Kazanan numaraların 2, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 29, 31, 34, 35, 41, 46, 49, 51, 54, 63, 65, 68, 72, 76 ve 77 olarak belirlendiği çekilişte; 9 bilenler 2 bin 63 lira, 8 bilenler 103 lira, 7 bilenler 19 lira 15’er kuruş, 6 bilenler 3 lira 30’ar kuruş ve hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyenler 2 lira 30’ar kuruş ikramiye alacak. On Numara devretti
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear