23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2014 PAZAR 14 Başka bir ülkede Türkiye’de olanlar olsa, yani yargı çökse; hukuk, suçsuzları içeri tıkmak, suçluları çıkarmaya yarayan bir mekanizmaya dönüşse, iktidar “şahsa özel” yasalar çıkarmaya başlasa... Muhalefet partilerinin yapacağı ilk iş, siyasal etiketleri ne olursa olsun, devleti ve ülkenin ortak çıkarı, ortak değeri demokrasiyi savunmak için bir araya gelmek olur. Geçici bir ittifak yaparlar. Ortak bir uyarı hazırlayıp, devletin işleyişini berbat eden hükümete, “Yaptığın uygulamalara hemen son verip, saptadığımız şu düzeltmeleri derhal yapmazsan, biz toplu halde parlamentoyu terk ediyoruz, keyfi yasamana ortak olmuyoruz” derler. Muhalefetin parlamentoyu terk etmesi, çoğunluğu hangi oranda olursa olsun, iktidarın meşruiyet zeminini, çeker alır altından. Muhalefetin terk ettiği bir parlamento, “parlamenter rejim” temsiliyeti olmaktan çıkar. Özellikle “şahsa özel yasama” yapmakta olan hükümet, meşruluk dışına taşmışlığının tüm muhalefet tarafından tescillenmesini asla istemez. Çünkü böyle bir durum, kendisi hakkında zaten tereddütleri olan özgür dünyayı karşısına alması, uluslararası platformlardan dışlanması anlamına da gelir. HHH Muhalefet parlamentoyu terk etse, ekonomi çöker mi? Evet, çöker. Ama ekonomi zaten çöküyorsa, muhalefetin yarattığı şok, ancak tıkanıklığı delecek, ülkenin önünün açılmasıyla bitecek bir sürecin başlangıcı olabilir, tersi değil. Diyelim ki muhalefet parlamentoyu terk etti, ama iktidar buna rağmen hükümet koltuklarına yapıştı, bırakmıyor. O zaman da hiç olmazsa, rejimin gerçek adı konulur: Diktat. Toplum neyin altında kaldığını anlar, dünya da Türkiye’yi nereye koyacağını Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN sonuçları korkunç bir iç savaşa çanak tutar. İç savaşlar da tıpkı dış savaşlar gibi nasıl başladığı bilinir, ama nasıl ve kimin lehine biter, hiç belli olmaz. Yapmayalım. Bu ülkeye yazık, barışı ve insanlığı öfkeye kurban etmeyelim. Ama benim gördüğüm kadarıyla, böyle bir çatışma olasılığı AKP iktidarının kesinlikle umurunda değil. Hatta işine yarar diye düşünüp, çanak tutabilir. Eğer tersi olsaydı, her gün, hatta günde birkaç kez kendisine oy vermeyen halkı muazzam bir isyan duygusuna sürükleyen “keyfi” haksızlıklara imza atar; oy verenleri de muhaliflerine karşı kin beslemeye kışkırtır mıydı? Dolayısıyla tek umudumuz, muhalefet partilerinin gün geçtikçe biraz daha öteye kovalanan demokrasiyi savunmak için ortak bir cephe oluşturmasıdır. HHH Oysa bırakın ortak cepheyi, Türkiye’nin geldiği ve belki de geri dönülmez olan bir noktada, muhalefet liderleri bir araya gelip “Yahu nereye gidiyoruz, ne yapabiliriz” diye bile görüşmek ihtiyacı duymadılar daha. Neden? Tahmin etmesi güç değil: Ekonomik bir sarsıntı yaratmak ve faturanın kendilerine kesilmesini istemiyorlar. Ne var ki ekonomi zaten boşlukta duruyor ve onlar nihayet kolları sıvadıklarında, bırakın ekonomiyi, ülke göçmüş olacak! İktidarı sadece kürsülerden halka şikâyet etmek ve seçimleri beklemekle yetinen bu partiler, bence tarihsel bir yanlış yapıyorlar. Böyle bir ortamda seçim sonuçlarına güvenilmeyeceği kesin, bu bir. Yerel seçimlerden sonra ise gerek cumhurbaşkanlığı, gerekse genel seçimler ertelenebilir, örneğin yurt çapında OHAL bile ilan edilebilir! Çünkü AKP hükümeti, demokrasi dışı oynamaya alıştı. Ve her ne pahasına olursa olsun, iktidarda kalmak zorunda! İktidardan düştüğü an, başına neler geleceğini biliyor, çünkü. Benden söylemesi... “Demokrasi, bitlere aslan yemek iktidarı verir.” GEORGES CLEMENC EAU Demokrasiyi Savunmak ÖZGÜRLÜĞE UÇAN KUŞLAR Türküler bulutlar denizler ovalar dağlar taşlar Hasdal’a doğru kuşlar uçuyor selamları var karanlıklar zulümler acılar işkenceler sabahlar akşamlar Mamağ’a doğru kuşlar uçuyor selamları var özlemler hasretler ayrılıklar kavuşmalar nereye kadar Silivri’ye doğru kuşlar uçuyor selamları var Ali İsmail’ler Ethem’ler Berkin’ler Ahmet’ler kanatsız binlerce kuş özgürlüğe koşuyor selamları var A.KADRİ ERGİN B.E’yi unutmadılar Bir grup liseli genç, Gezi Parkı Direnişi sırasında başından gaz kapsülüyle vurularak yaralanan ve 259. gündür yoğun bakımda tutulan B.E’ye destek için protesto gösterisi yaptı. B.E’nin tedavi gördüğü Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde toplanan Devrimci Liseliler yaptığı açıklamada “Bugün B. kardeşimizin oligarşinin kolluk kuvvetleri tarafından vuruluşunun 259. günü. B., 259 gündür mutlaka kazanacağı yaşam mücadelesini veriyor. İlk günden bugüne direnişimizin en somut örneği olan B.’yi vuran polis halen ortada yok.” Liseli gençler, daha sonra B.E’nin anne ve babasına çiçek ve B.E’nin bir tablosunu hediye ettiler. G NOKTASI saptar. Hiç olmazsa gelecek hayallerimizi neye ve kime göre kuracağımızı biliriz! Oysa bugün Türkiye’de “şahsa özelleştirildiği için” çöken yargıyla birlikte devlet batıyor ve hiçbir kuruma kalmayan güvenle birlikte, toplumsal bir patlamaya ramak kaldı. Eğer muhalefet, toplu bir tepkiyle öne çıkıp bu fokurdayan kazanın gazını almazsa, düşüncesi bile ürpertiyor, doğacak kaos muhalefeti iktidarla birlikte tarihin “kara deliği”ne süpürür. Hele nüfusun yarısının öteki yarısına düşman ve boğaz boğaza gelmesine adım adım yaklaşılan bir ortamda, kimsenin can güvenliği kalmaz. HHH Böyle bir duruma yol açmak, hiçbir siyasal oluşum, hiçbir topluluk ya da yurttaşın çıkarına değildir. Hatta ayrılıkçı Kürtlerin yararına bile değildir! Çünkü l Toplumcu Düşünce Enstitüsü: Türkiye dış politikada inandırıcılığını yitirdi İstanbul Haber Servisi Toplumcu Düşünce Enstitüsü, Türkiye’nin dış politikasını masaya yatırdı. Akademisyenler Türkiye’nin dış politikasında inandırıcılığını kaybettiğine dikkat çekerek “değerli yalnızlık” tanımlamasını da “çaresizlik” olarak değerlendirdi. Toplumcu Düşünce Enstitüsü dün Taksim Hill Otel’de “Son Dönem Türk Dış Politikasında Hukuk ve Değerler Sorunsalı” konulu bir panel düzenledi. Panelde konuşan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gün Kut siyasi partilerin Türkiye’yi dış politika konusunda geliştiremediğini vurgulayarak “AKP iktidarı ise dış politikada bir değişiklik gösterememiştir. Türk dış politikası her zaman pragmatik olmuştur. Değerleri kalıp yargılar haline getirip hukuk ile olan temel ilişki kopartılmıştır ve hükümet Türkiye’nin inandırıcılığından, tutarlılığından taviz vermiştir” değerlendirmesini yaptı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr l Kritik gün pazartesi olacak HSYK’de 238 Robot Kuşatması Nihat Genç bir Halk TV programında cemaat ve AKP kadrolarını robotlara benzetmişti. Bu, o zamana kadar hiç düşünmediğim bir durumdu ve biraz kafa yorunca gerçekten, cemaat ve AKP kadrolarının robotlara benzediklerine karar verdim. Az sonra söyleyeceklerim bir komplo teorisi olarak düşünülebilir ama komplo teorileri de durup dururken ortaya çıkmaz. Elde somut birtakım verilerin olması gerekir. Bizde fazlasıyla var. Ayrıca bu teori tüm dünya için de geçerlidir. Şimdi başlayalım... Cemaat ve AKP kadrolarındaki pek çok insan dini eğitimden geçmiştir. Ben din eğitimi görmediğim için, bu eğitimin insanı küçük yaşlarda nasıl ele geçirdiğini, nasıl bir düşünce yapısı oluşturduğunu bilmiyorum. Bildiğim tek şey, beynin sürekli yinelenen bilgilerden sonra, yeni bilgileri almadığı, bunları elediği. Ayrıca bildiğimiz bir şey daha var. Din eğitimi, “mutlaklar” üzerinden hareket eder ve asla sorgulama yapmaz. Sorgulama düşünürler. Robotlar, kendi doğruları için her şeyi yaparlar. Nijerya’da Batılı eğitim gördükleri için bir yatılı erkek okulunu basıp kırk öğrenciyi kılıçtan geçirirler ya da bizdeki gibi evrim teorisini okullardan çıkarıp yaratılış teorisini hayata geçirmeye çalışırlar. Bu nedenle Türkiye Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Bilal Erdoğan’ın babasıyla konuşmasında “montaj hissettiğini” inanarak söyleyebilir. Robotlar, bir gün dünyayı ele geçireceklerini, içlerinden birinin halife ya da başkan olacağına, kendi doğrularının dünyayı kuşatacağına inanırlar. İnanmamak ellerinde değildir, çünkü onlar robottur! Beynin en önemli özelliği akıl, onlarda yoktur. Dünyanın bambaşka bir yere doğru evrildiğini, teknolojiyle birlikte insanların dünyanın en küçük bir köyünde olanlardan haberdar olduğunu kavrayamazlar. Bu nedenle sadece çevrelerindeki insanları değil, tüm dünyayı kendilerine düşman olarak alırlar. Ve düşman öldürülmelidir, suyu kesilmelidir, düşünceleri yok edilmelidir. Robotların özel hayatı yoktur. Ağlamayı bilmezler. Sevinmeyi bilmezler. Gökyüzünün renkleri, doğanın muhteşem görüntüsü onlara hiçbir şey ifade etmez. Güzelim sofralarda aşk, felsefe, bilim konuşmayı beceremezler. Adalet duygusu onlarda yoktur. İnancı da bilmezler. Onların bildiği inanç biçimi, kendileri dışında varolanı yok saymaktır. Tek bildikleri mağdur edebiyatıdır. Her on kişiden birinin bir süreliğine içerde yattığı bir ülkede mesela Türkiye’de, Başbakan üç ay içerde yattığını tam on bir yıldır söyleyip durur. Bu duruma psikoloji biliminde “kırık plak” adı veriliyor. Hem aynı tonda ve hem aynı şeyi söylemek. Sözün kısası bir robot kuşatmasıyla karşı karşıyayız. Bilim kurgu filmlerinde robotlar yenilir. Bakalım bizde neler olacak? Bu arada ben, Başbakan’ın konutunda bulunan paraların nereye gittiğine epey kafa yordum. Bu paralar başka ülkelerde görev yapan başka robotlara gidiyor olmasın? Not: Aydınlık gazetesi (bir siyasi partinin yayın organıdır) Cumhuriyet yazarlarını da töhmet altında bırakan “Cumhuriyet’e cemaatçiler sızmış” başlıklı bir yazıyı sürmanşetten yayımladı. Tek bir söz söyleyeyim: Gazetemizi ve yazarlarını okumadıkları anlaşılıyor. Yani robotlaşma böylesine mi yayıldı? personele yeniden görev ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısını değiştiren kanunun yürürlüğe girmesiyle görevi sona eren 270 idari personelden 238’i yeniden HSYK’de görevlendirildi. Hâkimler ve müfettişlerin durumu pazartesi günü değerlendirilecek. Alınan bilgiye göre, yasanın yürürlüğe girmesi ile hâkim sınıfından 47, Teftiş Kurulu’ndan 137, idari personel olarak 270 kişinin görevi sona erdi. Görevi sona eren 270 idari personelden 238 kişi yeniden HSYK’de görevlendirilirken 31 kişi Adalet Bakanlığı ve Ankara’daki adliyelerde, 1 kişi ise kendi isteğiyle İzmir’de görevlendirildi. Gece gündüz çalıyoruz ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com İstanbul Haber Servisi AKP’ye yakınlığıyla bilinen Ülke TV, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın Sultangazi’deki seçim konuşmasını yayınlarken, “Gece gündüz çalışıyoruz” sözünü altyazısında “Gece gündüz çalıyoruz” ifadesiyle verdi. Metro çalışmalarını anlatan Topbaş, İstanbul’un dünyada hak ettiği yere gelmesi için 10 yıldır gece gündüz çalıştıklarını söyledi. Ülke Tv’nin altyazıda “çalışıyoruz” sözü yerine “çalıyoruz” altyazısı sosyal medyanın da gündemine oturdu. Yorumlarda altyazısının “manidar” olduğu ifade edildi. l Ülke TV’nin Topbaş gafı: BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN yapmayan bir beyin, bir süre sonra donar. Ve beyin donması ölümcül bir şeydir. Bu şu demektir, tüm duygular donar! O kişi artık, kendi öğretileri doğrultusunda, insan öldürmeyi bile kabul eder. Şefkat, acıma, merhamet, adalet duygusu, sevmek, acı çekmek, vicdan azabı çekmek, utanç, inanç, o kişi için mümkün değildir. Çünkü tüm bu insana ait duygular, beynin çalışması, sorgulamasıyla mümkündür. Sorgulamayan, donan bir beyin artık insani olan tüm duygularından sıyrılmış ve sadece kendi doğruları için yaşayan bir robot haline gelmiştir. Robotlaşan kişi için, kendi doğruları dışında yaşayanlar yok edilmesi gereken unsurlardır. Çünkü robotlar, merhamet duygusunu bilmezler. Bu nedenle, henüz on yaşındayken babası yaşındaki bir adamla zorla evlendiren kızın acısını hissedemezler. O nedenle, işinden atılan, ev kirasını veremeyen, çocuklarının karnını doyuramayan bir işçinin içinde bulunduğu utancı anlayamazlar. Robotlar sevmeyi bilmezler! Bu nedenle, el ele tutuşmuş denizi seyreden gençlerin varlığı onları dehşete düşürür. Bilmedikleri bu duygu karşısında afallarlar. Onların kendi tanrılarına, mutlak olana başkaldırdıklarını HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Caddelerden 1 ya da caddeler2 de karşıdan karşıya geçmekten 3 duyulan korku. 2/ 4 Aydın’ın bir il5 çesi... “ sele gitti gözüm ya 6 şından” (Karaca 7 oğlan). 3/ Bir göz 8 rengi... İri taneli bezelye. 4/ Çıp 9 lak vücut resmi... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İşyeri. 5/ Bir süs ta1 şı... Argoda görgüsüz P A L A NG A A ve kaba saba kimse 2 A M O R E T İ L ye verilen ad. 6/ Rus 3 L O K A L A S T ya parlamentosuna ve 4 A R A B E S K I rilen ad... Telli bir çal 5 N L E P E E N gı. 7/ Boğa güreşi yapıS E N A T O lan alan... Bir tür kalın 6 G E A R A L ve kaba kumaş. 8/ Hz. 7 A T A K Muhammet’i övmek ve 8 İ S E T A U ondan şefaat dilemek 9 A L T I N O L U K amacıyla yazılan kaside... Başında ok biçiminde bir tel demeti bulunan balıkçıl kuşu. 9/ Karanlıktan aşırı derecede korkma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ergenekon’dan çıkışlarında Göktürklere yol gösterdiğine inanılan dişi kurt... Temel, esas. 2/ At ya da eşek sürüsü... Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi. 3/ Yapma, etme... Düşüncenin tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri kendinde toplayan. 4/ Bir nota... Davetiye. 5/ Bağışlama... Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası. 6/ Bir şeyi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan durum... Trabzon’un bir ilçesi. 7/ Görünüşe göre olacağı sanılan... Tropikal Afrika’da yetişen bir ağaç. 8/ Avcı kulübesi... “ ı Şikeste”: Tevfik Fikret’in şiir kitabı. 9/ Üstü kapalı olarak anlatma... Afrika’da yaşayan, bacakları beyaz çizgili bir hayvan. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear